Kitap Suffa Meclisleri Ders Seti
Yazar Muhammed Emin Yıldırım
Yayınevi Siyer Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur , 4 Cilt Takım, Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 2013 sayfa, 16,5x23,5 cm.
Yayın Yılı 2020, 2022
Muhammed Emin Yıldırım,Suffa Meclisleri Ders kitap seti ni incelemektesiniz.
Siyer Yayınevi Suffa Meclisleri 4 Cilt Ders kitap seti hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
1-) Kuran Dersleri - Suffa Meclisleri; Ahlakı Kuran Davası Furkan
2-) Suffa Meclisleri - Siyer Dersleri
3-) Suffa Meclisleri Sahabe Dersleri
4-) Suffa Meclisleri Sünnet Bilinci Dersleri
Suffa Meclisleri Projesi
Suffa Meclisleri Projesi, 2012 yılında Siyer Vakfı olarak başlattığımız bir çalışmaydı. Birçok yerde oluşturulan ders halkalarıyla, 5 yıllık bir program dâhilinde kulluk yolunda azıklar edinme maksadıyla bir araya gelinecekti. İlk yıl hadis, ikinci yıl siyer, üçüncü yıl ilmihal, dördüncü yıl Kuran ve beşinci yıl akaid olarak program belirlenmişti.
Suffa Meclisleri Projesi belirlenirken, "Neden Suffa Meclisleri?" sorusuna şöyle cevaplar verilmişti:
• Kifayet miktarı ilmi elde etmek için
• Dünyaya dalıp ahireti unutmamak için
• Cennetin kokusunu buralardan hissedebilmek için
• Duygu, düşünce ve eylem birlikteliğini sağlamak için
• Yorgunluğa düşüp, aslî vazifeleri aksatmamak için
• El ele verip Selam yurdu olan cennete yürüyebilmek için
• Tebliğ ve davet ile sorumluluğumuzu yerine getirebilmek için
SÖZBAŞI
"İslâm dinine girme hususunda öne geçen ilk muhacirler ve ensar ile onlara ihsan üzere tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur." (Tevbe, 9/100)
Bir Müslüman için öncelikli hedef, Allah'ı razı etmek ve Allah'tan razı olmaktır. Bu rızanın nasıl elde edileceğinin en güzel örneği hiç şüphesiz Peygamber Mektebi'nin talebeleri olan sahabe neslidir.
O nesil, beşerin neler yapabileceğini gösteren en güzel numunedir.
O nesil, belirlenmesi gereken hedeflerin hangileri olması gerektiğini öğreten bir medresedir.
O nesil, her türlü olumsuzluğa ve ağır imtihanlara karşı bir ümit ve çözüm kaynağıdır.
O nesil, doğru yolda nasıl doğru yürüneceğinin en güzel örnekleridir.
O nesil, her daim amellerimizi kontrol edeceğimiz bir mihenk taşıdır.
Hal böyle olunca bize düşen ayette beyân buyurulduğu gibi "ihsan üzere onlara tabi olmaktır."
Peki, ihsan üzere tabi olmak ne demektir?
Sahâbeyi doğru anlamak, gerçek mânada sevmek, onları hayatımızın temel ölçüsü, Kur an ve Sünnet'in beşerî zemindeki en güzel pratikleri olarak kabul etmek, onları her daim hayırlarla yâd etmek ve onları kendi anlayışlarımıza ve yorumlarımıza feda etmeden oldukları gibi anlamaya çalışmak ve onları insanlığın aynaları, iman ve kardeşliğin sadâları olarak bilip, hayatlarını hayatlarımıza taşımaya gayret etmektir.
Özellikle son ifadelerin üzerinde biraz durursak, şunu söylemek durumunda kalırız: Sahâbe nesli, ideal kulluğun ne olduğunu yaşadıkları hayatlarla ortaya koydukları için "İnsanlığın Aynaları" oldular.
O aynaya bakan hem kendini hem onları görecek ve onlardan doğru olanı öğrenerek ve kendisine çeki düzen verecek...
Böylece eksikler tamamlanacak, yanlışlar düzeltilecek; aşırılıklar itidal çizgisine çekilecek, azalan heyecanlar artacak, biten ümitler yeniden yeşerecek...
Onların sadâları, gök kubbede her daim yankılanan hoş bir sadâ olacak...
Ne kadar hasretiz o hoş sadâlara...
Özledik hem de çok özledik Ebûbekirce sadâkati...
Zülüm ile inleyen bu çağda Ömerî adâleti...
Hayâsızlığın takdir gördüğü şu zamanlarda Zinnûreyn iffetini...
Cehaletin rütbe, taassubun mevki, nefretin rant olduğu şu zeminlerde Alîce ilmi ve hikmeti...
Özledik Haticevari şefkatli elleri, ayırmadan, kayırmadan bütün bir âleme anne nazarı ile bakan bakışları...
Gittiği her yeri Yesrib bilip, bahanelere kapılarım kapatıp davet için inleyen Musabları...
Kalan bir belimdeki kuşaktır, o da risâlet davasına feda olsun diyen Esmaları...
Kerbala'nın meydanında kılıçlar altında doğranırken bile cahillere merhamet nazarı ile bakan Hüseyinleri...
Anadolu'nun dört bir tarafına iman tohumlarını eken İyâdları, Safvânları, Habibleri, Ebû Ubeydeleri...
Cihad aşkım her sevdanın önüne alan Mihmandar-ı Nebî olan Ebû Eyyûb el-Ensarîleri...
Kardeşliğin kitabını yazan, imanî bir sorumluluk olan kardeşliği lafta bırakmayıp hayatlara taşıyan Abdurrahmanları, Sa'dları, Ebû Talhaları...
Özledik Selmânları, Ammârları, Aişeleri, Fâtımaları...
Habeşistanları yeşerten Caferleri, sancakları dalgalandıran Üsâmeleri, toprakları imana doyuran Zeydleri...
Nicedir hasretindeyiz bu sadâların...
Olmaktan çok, konuşmak oldu azıklarımız...
Sözün çok, amelin az; rivayetin çok, riayetin az; tebliğin çok, temsilin az olduğu şu zeminlerde, yıprandı bütün değerlerimiz...
Herkes birbirine havale edip kendi hanelerine çekildiği için Ebû Cehiller, Ebû Lehebler, Utbeler doldurdular o kötü halleri ile dünyayı...
Bu yüzden karardı semamız, zulüm dört bir tarafı sardı, mazlumlar çoğaldı, namuslar kirletildi, çocuklar Akdeniz'in, Ege'nin sularına gömüldü...
Ağladı Halep, Humus ve Şam...
Nicedir yol gözleyen Kudüs'ün gözleri yoruldu...
Urumçi, Hoten, Kaşgar, feryat etmekten bıktı...
Ama Sahâbe bir daha umut oldu, fer oldu, heyecan oldu, gayret oldu, hamiyet oldu...
İnşallah 'Sahâbe Dersleri' bu kaybedilen kıvamın yeniden kazanılmasına bir vesile olur. Mevlâ bunu bizlere nasip eylesin.
Suffâ Meclisleri Sohbet Halkaları 7. Yılında...
Bir söz ve sohbet medeniyeti olan İslâm Medeniyetinde, ilim halkalarının değer ve kıymetinin çok farklı bir yeri vardır. Böyle olduğu için bizler de bu güzel geleneği devam ettirmek için yıllardır gayret vermekteyiz. Bu gayretin bir göstergesi olan ve 2012 yılında başlayan Suffa Meclisleri projesi hamdolsun 7. yılma erişmiş oldu. Hatırlanacağı üzere ikinci 5 yılın ilk senesi, yani 6. sene konumuz "Hadis Dersleri" idi. Her yıl daha fazla nitelik kazanarak devam eden bu çalışmamız, gerek İstanbul'da, gerek Anadolu'da ve gerek dünyanın farklı yerlerinde kurulan ders halkaları ile faaliyetlerine devam ediyor.
Bu yıl "Sahâbe Yılı" olması hasebiyle, Suffa Meclislerinin konusu da "Sahâbe Dersleri" oldu. Sahâbe dediğimiz o peygamber mektebinin talebeleri olan o öncü ve örnek nesil, hayatın birçok alanında bize model oldukları gibi sohbet meclisleri meselesinde de modeldirler. Kendileri de gerek Dârü'l-Erkam'da, gerek Suffa'da, gerek Mescid-i Nebevî'de hep sohbet ile beslendiler, yetiştiler, geliştiler... Böylece örnek bir nesil oldular. Umuyoruz ki bu dersler boyunca bizlere de o elde ettikleri güzellikleri ulaştırsınlar. Onlar ulaştırırlar da inşallah bizler istifade edenlerden oluruz.
Sahabe Dersleri
Suffa Meclislerinin yedinci yılının konusu olan "Sahâbe Dersleri" her yıl hazırlanan müfredata uygun bir şekilde 32 ders olarak hazırlandı. 1. derste, "Sahâbenin Önemi Değer ve Konumu" başlığında, sahâbe kavramı üzerinde duruldu. Hem hadis âlimlerimizin hem de usûl âlimlerimizin bu konuda verdikleri tanımlar aktarıldı. 2.dersten 32. derse kadar ise Hz. Ebû Bekir'den başlayıp, Enes b. Mâlik ile biten 31 sahâbî hakkında bilgiler verildi.
Elden geldiğince özetlemeye çalışsak da o bereketli hayatlar sayfalara sığmadı. Bundan dolayı her yıl ki müfredata göre bu yıl ki müfredat biraz daha hacimli oldu. Ancak okuma ve anlatım konu itibari ile rahat olduğu için hacim gözümüzü korkutmamalıdır.
Sahâbe Dersleri müfredatımızın içeriği de oldukça zengin... Her dersin başında, Kur'ân İklimi ve Nebevi Seda bölümlerinde bir âyet ve hadis yer aldı.
Sahâbe Tablosu kısmında o sahâbî efendimiz ile alakalı kimlik bilgilerine yer verildi.
Hakkında İnen Ayet bölümünde, sebeb-i nüzûl kitaplarımızda geçtiği üzere, o sahâbî efendimiz ile alakalı inen bir âyet seçilerek, âyet-sahâbî ilişkisine dikkat çekildi.
Hz. Peygamberin (sas) Dilinden kısmında, o sahâbî efendimiz hakkında Hz. Peygamber'in (sas) bir hadisine yer verildi.
Rivayet Ettiği Hadis bölümünde, o sahâbî efendimizin bizzat kendi rivayet ettiği bir hadis aktarıldı.
Kendi Lisanından kısmında ise o sahâbî efendimizin bir sözüne yer verildi.
Şâhidlerin Dilinden bölümünde ise o sahâbî efendimizi bizzat görmüş ya başka bir sahâbînin veya tabiîn neslinden birinin bir sözü aktarıldı.
Âlimlerin Dilinden kısmında ise sonradan gelen âlimlerden birinin o sahâbî efendimiz ile alakalı bir sözüne yer verildi.
Alınması Gereken Mesajlar bölümünde ise o sahâbî efendimizin hayatından çıkarılacak dersler maddeler halinde aktarıldı.
Bir Temenni...
İlhamını ve azığını sahâbeden almaya çalışan bu kardeşiniz diyor ki:
"Gelin, sesi ve nefesi tükenen şu zor zamanlara ve zeminlere, bir sahâbe yankısı bırakalım. Haykırışımız ideal kulluk çizgisini, hayatları ile âleme gösteren o güzel insanlar olsun ve onların ruhlara hitap eden nağmeleri, bizim dillerimizde ve hayatlarımızda yeni bir besteye dönüşsün..."
Mevlâ hepimize bunu nasip eylesin. Bizi bu dünyada onların yollarının yolcusu, öte dünyada sofralarının misafiri kılsın.
Muhammed Emin Yıldırım
20 Muharrem 1440
30 Eylül 2018
SÖZBAŞI
Bir Cuma günü ve Arefe
Yer: Arafat... Binlerin, yüzbinlerin dua dua yakardığı, marifet meydanı...
Mübarek bakışlarını Refik-i Â'lâ'ya çevirmiş olan, Âlemlerin Rahmet vesilesi, her konuşmasını: "Belki bugünden sonra bir daha görüşemeyebiliriz!" diye bitiriyor.^
23 yıl önce Hira'da 'İkra ile başlayan süreç, şimdi Arafat'ta 'el-Yevme diye nihayete eriyor...
Kur an'ın mübelliği konuşuyor: "Size sarıldığınız müddetçe asla sapmayacağınız iki ağır emanet bırakıyorum. Onlardan biri Allah'ın kitabı, diğeri ise benim Sünnetimdir...
Allah'ın kitabı: Kelâmullah
Resul un Sünneti: O yüce kelâmın hayata dönüşmüş şekh... Biri satırlardaki Kur an, diğeri hayatın içindeki Kur'ân... Biri asıl, diğeri usûl... Biri kaynak, diğeri ırmak...
Hakkıyla o kaynağa sarılan ve ırmağa dalan; miladî 6. asırda sahabe olarak çıktı...
Çünkü bu kitap mucize bir kitap...
[ 1 ] İbn Hişam, es-Sîre, IV, 250. [2] İmam Mâlik, Muvatta, Kader, 3.
Harfleriyle, kelimeleriyle, cümleleriyle, ölçülü lafzı ile mananın hakkını vermesiyle, meydan okumasıyla, nazmı ile, belagatı ile fesahati ile ve daha yüzlerce özelliği ile mucize bir kitap...
İnsan yetiştirmesi ile, toplumu dönüştürmesi ile, şakilerden saidler, cahillerden âlimler, inkarcılardan müminler, nankörlerden şakirler, merhametsizlerden halimler, hazcılardan zahitler yetiştirmesi ile mucize bir kitap...
Cahiliye bataklığını Saadet Asrına, çöl adamlarını medeniyet havzasına, kör taassupları hikmet membaına, şehvet düşkünlerini iffet kahramanına dönüştüren mucize bir kitap...
Kitab'ın mübeyyini konuşuyor: "Gerçekten Allah, bu kitap ile bazı toplulukları yüceltir, bazılarını ise alçaltır." ^
Vallahi böyle...
Tarih, bu söze en gür seda ile "Sadakte Ya Resûlullah!" diyor. Kitaba uyanlar yüceldi; Esfel-i Sâfilîn'den Ahsen-i Takvime... Kitaba uyanlar yüceldi; kölelikten özgürlüğe... Kitaba uyanlar yüceldi; değersizlikten ulviliğe...
Kitab'ın dirilten sedasına uyanlar, kendilerinin dünyanın sahibi değil, şahidi olduklarını anladılar...
Yaşamak için değil, yaşatmak için seferber oldular...
Kur anın neşet ettiği coğrafyadan kalkarak, Kur andan mahrum olanlara o ilahî muştulan ulaştırmak için kendilerini feda ettiler...
23 yılda inen Allah'ın kelamını, arkasından gelen 23 yılda üç kıtaya ulaştırdılar...
İnkâr ve şer cephesi çok iyi anladı ki, bu kitap mucize bir kitap...
Onu, Peygamber rehberliğinde anlayanlar, mucize nesiller yetiştirmeye devam edecekler...
[3] Müslim, Müsâfirîn, 269; İbn Mace, Mukaddime, 16.
Öyleyse ne yapmalı?
Kur an'ı, ona iman edenlerin elinden almalı, ona iman etmeyenlerin arasına ise engeller koymalı...
Ama bu kitap mucize bir kitap...
Eğer Allah, hidayeti vermeyi dilemişse; bütün dünya engel olsa ne yazar?
İnkâr cephesi, Kur an'ı müminlerin elinden alamayacağını anlayınca, yeni bir plan devreye sokuldu.
Kur an kutsal bir kitap olarak Müslümanların elinde kalsın.
Düğünlerde, merasimlerde, cenazelerde, kabirlerde okunsun...
Ama kimse, "Rabbim bana ne diyor, benden ne istiyor?" diye sormasın...
Sormayı günah saysm, ahkâmı ile amel etmeyi, ahlakı ile ahlaklanmayı aklından bile geçirmesin...
Bazen Kur an, mızrakların ucuna takılsın; kirli siyasetlerin, haksız ticaretlerin, liyakatsiz makamlarm, ehliyetsiz itibarların kazanılmasının vesilesi kılınsın.
Birileri: "Yaklaşma Kur an'a! Sen anlamazsın!" derken, bir diğerleri: "Peygamber bıraktı gitti, şimdi sıra biz de, akıllarımız bizim peygamberlerimiz..." diyerek, Kur an'ı kendi şahsi yorumlarının kurbanı etsin.
Birileri Kur an'ı yüceltelim diyerek, birileri güya hayata taşıyalım diyerek, hayattan dışarı taşısın...
Ama önümüzde mucize bir kitabın yetiştirdiği mucize bir nesil vardı...
Kur an ile doğan, onunla büyüyen, onunla yoğrulan, onunla kıvama gelen, onunla gülen, onunla ağlayan bir nesil vardı.
O nesil, son vahyin ilk muhataplarıydı...
O nesil, Kur anın canlı tanıklarıydı...
O nesil, yaptıkları, konuştukları ile Allah (cc) tarafından direkt övülen; yapmadıkların da ise uyarılan bir nesildi...
O nesil, Allah kendilerinden razı, kendileri de Allah'tan razı bir nesildi...
O nesil, sadece vahye şahit olmak ile kalmamış, kendilerinden sonra da dinin intikal ve muhafazası için seçilmiş bir nesildi...
Elbette Kur an ı, onun ilk muhatabı olan Hz. Peygamber (sas) ve Onun mübarek ellerinde yetişen o bahtiyarlar topluluğu herkesten daha doğru anlardı.
Şimdi Kur an'la yeniden dirilmek isteyen bir Müslüman, nasıl olur da Kur an'ı temel kaynak olarak değil de tek kaynak olarak görür...
Nasıl kendinden önce kulluk yolunda yürüyen büyüklerin ayak izlerini görmezden gelir!?
Her gün onlarca kez Fatiha'da: "Allah'ım! Beni gazaba ve dalâlete düşenlerin yoluna değil, nimet verdiklerinin yoluna ilet!" diye dua etmesine rağmen, Nisa Sûresinin 69. ayetinde nimet verilenlerin "Nebiler, Sıddıklar, Şehitler ve Salihler" olduğu beyan edilirken, aklını kullanacağı yerde, onu putlaştırıp, nefsinin esiri olur...
Doğru Yolun Doğru Rehberleri
"Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan müminlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir."^ Kulluk için yaratılan insan, asıl yurduna döneceği ana kadar bu âlemde bir yolcudur.
Onun kaderi yürümek...
Her yolcuya menzile varmak için dört şey gerekir: Harita, pusula, refik, azık...
Ey bu dünyadan ukbaya yürüyen yolcu!
Haritan Kuran!
Pusulan Sünnet!
Refikin Sahabe!
Azığın Sadık Dostlardır...
[4] lsrâ!7/9.
Kur'ân Dersleri
Suffa Meclislerinin dördüncü yılında konu, Aziz Kitabımız olan Kur'ân-ı Kerim'di. 32 ders boyunca Kur an-ı Kerîm'i farklı yönleriyle tanımaya, onunla derin ve daha samimi bir şekilde tanışmaya, elbette meseleyi sadece bilgi boyutunda bırakmadan o hakikatleri hayatımıza taşımaya çalışacağız.
Hazırladığımız bu müfredatın/kitabın, her dersi 13 bölümden oluşuyor.
1. Ana Metin: Kur'ân-ı Kerîm'in muhtevası, değeri, ona iman edenlere yüklediği mükellefiyetleri, inkâr edenlerin karşılaşacakları durumlar ve daha birçok konuya metin kısmında temas edildi. Metinlerin büyük bir kısmı 2005 yılında kaleme aldığımız ve bugünlerde yeniden gözden geçirip güncellediğimiz "101 Cevapla Kur'ân Nedir?" ya da alt başlığı ile "Vahyi Hayata Taşımak" adlı eserimizden alındı.
- Kur'ân İklimi: Ana metne uygunluk arz eden ayetleri ihtiva etmektedir. Arapçaları ile beraber verilen söz konusu ayetler, gerek ezberlenerek gerekse çeşitli tefsir kitaplarına müracaat edilerek anlaşılmaya çalışılmalı ve Kur anın o dirilten iklimine girmeye gayret edilmelidir.
- Nebevi Seda: Hz. Peygamberin (sas) Kur anın değer ve kıymetine, onun muhataplarına yüklediği görev ve sorumluluklara dikkat çeken 32 tane hadisten oluşmaktadır. Bu hadisler de Arapça metinleri ile beraber verilmiş, kaynakları belirtilmiştir. Elbette bu hadislerden de daha fazla istifade etmenin yolu, hadislerin geçtiği şerh kitaplarına müracaat etmektir.
- Örnek Şahsiyetler: Kur an-ı Kerîm'in insanlığa örnek şahsiyetler olarak tanıttığı, çoğu peygamber olan 32 şahsiyeti en temel özellikleri ile anlatan ayetlerden oluşmaktadır.
- İbret Şahsiyetler: Bu başlık altında da 32 tane ibret şahsiyet, ayetler ışığında tanıtılmaktadır. Menfî örnekler üzerinden müspet davranışların tespiti açısından önemli olan bu bahis, başta Firavun, Nemrud, Kârûn, Hâmân, Belam olmak üzere 32 şahsiyeti nazarlara vermektedir.
- Kur'ân Kavramları: "Eşya zıtları ile bilinir" ilkesi gereğince 32 tane kavram zıtları ile birlikte kısa, öz; ama mesaj ihtiva eden bir özellikte anlatılmaya çalışılmıştır. İman-Küfiir, Tevhid-Şirk, Hak-Batıl, Hidâyet-Dalâ-let, Adalet-Zulüm, Helal-Haram, Ma'ruf-Münker, Hayır-Şer, Âlim-Cahil ve daha nice Kur anî kavramlar bu başlık altında işlenmiştir.
- Kuranın Enleri: Bu bahiste Kur an-ı Kerîm'in en temel özellikleri kısa ve vurgulu bir şekilde aktarılmıştır. Mesela, Kur 'ân-ı Kerîm'in en uzun ve kısa sûreleri/ayetleri, en çok geçen kelime, en az geçen kelime, en çok geçen cümle, en çok geçen peygamber, en az geçen peygamber gibi teknik sayılabilecek konulara yer verilmiştir.
- Hz. Peygamberin (sas) Dünyasında Kur'ân: Kur an'ın ilk muhatapı olan Efendimizin (sas) dünyasında ilahî kelamın nasıl yer edindiğini anlayabileceğimiz bazı örnekler bu bölümde aktarılmıştır.
9. Ahlâkı Kur'ân: Bu bahiste ahlakın temeli olan Kur'ân-ı Kerîm'den, en önemli 32 ahlakî ilkeye değinen ayetler aktarılmıştır.
- Davası Furkân: Burada ise yine 32 ayet üzerinden bir Müslüman'ın hayatında olması gereken mücadele, gayret ve sorumluluk nazarlara verilmiştir.
- Nûr Çeşmesi: Asrımızın önemli bir Kur'ân tefsiri olan Risale-i Nur'dan Kur'ân ile alakalı 32 cümle bu bahiste paylaşılmıştır.
- Kuranın Şahitleri: Son vahyin ilk muhatapları olan sahabe neslinin özellikle Kur'ân anlayışlarım öğrenebileceğimiz örnekler üzerinden çok mühim tablolar paylaşılmıştır.
- Kuranın Sevdalıları: Kitabımızın son bahsi olan bu bölümde en hayırlı ikinci nesil olan Tabiîn neslinden başlayarak yolumuzu aydınlatan büyüklerin dünyasında Kur'ân'ın yerini anlayabilmek için çeşitli örnekler anlatılmıştır.
Rabbimizden niyazımız, ortaya çıkan bu çalışmanın ve bu müfredat üze-inden yapılacak tüm gayretlerin, hepimizden salih bir amel olarak kabul bu-urmasıdır.
Çalışmanın ortaya çıkmasında birçok kardeşimin emeği vardır. Hepsine ua ediyor, sevaplarının ziyadeleşmesini Rabbimden niyaz ediyorum.
Sözün sonu yolumuzun yegâne rehberi olan Efendimiz'in (sas) şu güzel uasıdır:
"Allah'ım! Kuranı göğsümün nuru, gönlümün bahan, hüzün ve kederimin alkmasının vesilesi kıl!
Muhammed Emin Yıldırım 19 Zilhicce 1436/3 Ekim 2015
Eyüp/İstanbul
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VII, 341; Hâkim, el-Müstedrek, 1,509.
Sözbaşı
Hz. Peygamber'in (sas) kutlu hayatı olan siyer, bir Müslüman için gerçekten çok büyük ehemmiyet arz eden bir alandır. Kulluk için yaratılan insan, bu kulluğun en ideal halini elbette peygamberlerden ve son peygamber olan Efendimiz'den (sas) öğrenecektir. Böyle olduğu için, Kur'ân'm ve Nübüvvet mesajlarının ilk muhatapları olan sahabe nesli, Hz. Peygamber'in (sas) dünyasına ait ne varsa, bu bilgileri çok önemsemiş, daha sonraki süreçte de bunları talebeleri ve ikinci hayırlı nesil olan Tabiîn nesline aktarmış, onlar"da kendilerinden sonra gelenlere bu mirası ulaştırarak, o kıymetli hazinelerin günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır.
Hakikaten Hz. Peygamber'in (sas) kutlu hayatına dair bilgiler, tarihte hiçbir şahıs ve dönem ile kıyaslanamayacak kadar ciddi bir müktesebata ulaşmıştır. Şu an kütüphanelerimizde, o döneme dair binlerle, hatta yüz-binlerle ifade edilecek kadar kitap mevcuttur. Miladi VI. asır dediğimiz o döneme ait çalışmalar, sadece Hz. Peygamber'in (sas) hayatını anlatan doğrudan siyer kaynaklarından ibaret değildir. Bir şekilde Hz. Peygamber'in (sas) hayatını daha doğru ve daha detaylı anlamamıza katkı sağlayacak her türlü çalışmanın siyer ile bir şekilde bağları olmuştur.
Bugün genelde tüm Kur'ân ilimlerinin, özelde ise tefsir ilminin, hadis ve sünnet ilimlerinin, fıkıh ve hukuk ilminin, ahlak ve zühd alanına giren ilimlerin, akaid ve kelam ilminin ve daha nice alanların siyer ilmi ile ciddi bir irtibatı vardır. Hal böyle olunca, siyerin ehemmiyet ve değeri daha da artmaktadır. Böyle bir seviyede olmasına rağmen tarih boyunca siyer ilmi bazı sebeplerden dolayı bağımsız bir ilim dalı olarak ele alm(a)mamış, diğer ilimlerle olan sıkı irtibatın etkisi ile o ilimler içerisinde yer almıştır. Hadis ve İslâm Tarihi ilimlerinin bir alt disiplini olarak varlığını sürdüren siyer, son yıllarda gelinen noktada daha fazla ağırlığını hissettirmiş ve bağımsız bir ilim dalı olarak değerlendirilmesi konusunda gündem olmaya başlamıştır.
Âcizane biz, 15 yılı aşkın bu alanda yaptığımız okuma ve çalışmalar neticesinde, kesinlikle siyerinartık özgün bir ilim dalı olarak ele alınması, başta rivayetlerin sıhhat tanımlaması olmak üzere, birçok ihtiyaç ve sorunun çözüme kavuşturulması gerektiğinin kanaatindeyiz. Bu okumalar sırasında toparladığımız bazı bilgileri, derli-toplu bir hale getirmek suretiyle siyer için bir usûl denemesi hazırlamayı planlamıştık. Bu bağlamda Suffa Meclisleri projesi için hazırladığımız ders kitabı formatındaki çalışmamızı yeniden gözden geçirmek suretiyle şu an elinizdeki hale dönüştürmeyi uygun gördük.
Siyer Dersleri Kitabı'nın Muhtevası
Siyer Dersleri kitabı, diğer Suffa Meclisleri müfredatı gibi 32 dersten oluşuyor. Bu 32 derslik müfredat, aslına bakarsanız, üç temel konudan/ bölümden oluşmaktadır.
İlki: 1-13. dersleri arası, bir yönüyle bir usûl denemesi de olabilecek "Neden ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?" sorularına cevap aranan derslerdir. 13 ders boyunca, bu konuda birçok mesele ele alınmış, siyerden daha fazla istifade etmek için nelere dikkat edilmesi gerektiği nazarlara verilmiştir. 14. ders, ara bir ders sayılabilir; bu derste özellikle cahil ve cahiliye kavramı üzerinde durulmuş, bir yönü ile okuyucu Siyer Coğrafyası konusuna hazırlanmıştır.
İkincisi: 15- 27. dersleri arası, Siyer Coğrafyası bölümüdür. Kitabın en geniş bölümünü oluşturan bu kısımda, Hz. Peygamber'in (sas) kutlu hayatının geçtiği o zemin birçok farklı yönü ile ele alınmaya çalışılmıştır. Coğrafyanın özelliklerinden Kabe'nin tarihine, Zemzem'in tarihçesinden bölgenin iklimine, beklenen son peygamber olgusundan, bölgenin sosyal yapısına, kültürel yapıdan bölgede var olan dini grupların inanç ve yapılarına kadar birçok konu bu bölümde ele alınmıştır.
Üçüncüsü: 28-32 dersleri arası, 'Görev ve Sorumlulukları Açısından Hz. Peygamber' kısmıdır. Bu son 5 derste detaylı denilebilecek bir düzeyde, Hz. Peygamber'in (sas) görevleri ve yetkileri ele alınmış, siz kıymetli okuyucularımıza bir yönü ile Hz. Peygamber'in (sas) ümmeti ile arasında olan hukukun ne olması gerektiği konusunda mesajlar verilmeye çalışılmıştır.
Buradan bir müjdeyi de vermiş olalım. Kitabımızın bu üç bölümü çok yakın bir zamanda bazı önemli konular eklenerek, müstakil çalışmalar olarak da yayınlanacaktır. Böylelikle inşallah siyerden daha fazla istifade etmek isteyen kardeşlerimize, bilgi ve bilinç noktasında önemli mesajlarıyla katkı sağlayacaktır.
Suffa Meclisleri Müfredatı Olarak Siyer Dersleri
Yukarıda belirttiğimiz gibi kitabımız 32 dersten oluşmaktadır. Derslerin yer aldığı ana metinleri saymazsak, her derste 4 kısım daha vardır. Bunların ilki, dersin serlevhası niteliğinde olan ve her dersin başında yer alan ayet kısmıdır. 32 ders boyunca, 32 ayet-i kerime, derslerin bir yönü ile Kur'ân-ı Kerim'deki referansını bizlere gösterecek ve ana metnin hangi Kur'ânî ilke üzerine inşa edildiği konusunda bize bilgi verecektir.
İkinci kısım, Hira'dır..Bilindiği üzere Hira, Hz. Peygamber'in (sas) vahye muhatap olduğu mağaranın adıdır. Nur Dağı'nda yer alan bu mağara, Hz. Peygamber'in (sas) 35 yaşından itibaren gidip geldiği, 40 yaşında vahye muhatap olduğu, o günden sonra da birçok kez gittiği mübarek bir mekândır. Hira, arayış, bir tür hazırlık aşaması demektir. Bu anlama uygun olarak biz bu bölümde, dersin metninin içerisinde neler arayacağımıza dair 5 soru sorduk. Her dersin öncesinde yer alan bu 5 soru, bizi derse hazırlayacak ve neleri aslında aramamız gerektiği konusunda bize ipuçları verecektir.
Üçüncü kısım, Dârü'l-Erkâm'dır..Siyer içerisinde çok önemli bir yeri olan Dârü'l-Erkam, ilk Müslümanlardan Erkâm b. Ebî'l-Erkâm'm, risalet davası için İslâm'ın hizmetine açtığı evidir. Bu evde nice sahâbî efendilerimiz yetişmiştir. Biz de bu bilgilere binaen, her dersin sonuna bu kısmı ekleyerek, dersten neler anlaşılması gerektiğini 5 soru sorarak, nazarlara vermeye çalıştık. Sorulan bu 5 soru, dersin en temel mesajlarının hatırlatılması maksadı taşıyordu. Kardeşlerimiz, o sorulara cevaplar verdikçe, okunanlar daha fazla zihinde yer edinecek, nelerin öğrenildiği anımsanacak ve böylelikle istifade daha da artacaktır.
Dördüncü kısım, Suffa'dır..Suffa Mektebi, Dârü'l-Erkâm'm devamı niteliğinde, Hz. Peygamber'in (sas) Medine'de, mescidi inşa ettikten sonra, mescidin arka kısmında faaliyete soktuğu bir tâlim ve terbiye mekânı idi. Nasıl ki Dârü'l-Erkam'da onlarca sahabe yetişti ise, Suffa'da daha fazlası yetişmiş ve birçok alanda İslâm toplumunun inşasına katkıları olmuştu. Biz de derslerimizin en sonuna bu bölümü ekleyerek, yine 5 maddede, derste işlenen konuyu 'nasıl hayatımıza taşır ve orada anlatılan nebevi ilkelerle nasıl hayatımızı inşa edebiliriz' noktasında bazı mesajları paylaştık.
Hayırlara Vesile Olması Duası ile...
Elimizden geldiğince dil ve üslup konusunda anlaşılır olsun diye gayret sarfettiğimiz bu çalışmamızda, ilmi kriterleri de dikkate alarak tüm alıntıların kaynaklarını dipnotlarda vermeye gayret gösterdik. Belki bazı derslerde bu dipnotların sayısı epey fazla oldu, ama yinede de biz ilim ehline bu bilgileri vermeyi uygun gördük. Ayrıca bu alanda ileri okumalar yapmak isteyen ilim sevdalıları için de çalışmanın sonuna bir kaynakça da ekledik.
Elbette beşerin kalemi, kusurlu bir kalemdir; bizim de bu çalışmamız her ne kadar büyük bir özen gösterilse de kusurdan beri değildir. Bu konuda ehlinin tüm tenkit ve uyarılarına açık olduğumuzu buradan belirtmiş olalım. İnşallah ehl-i ilmin dikkatli okumaları neticesinde, bize söyleyecekleri noktalar, kitabımızın sonraki baskılarının daha az kusurlu olmasına vesile olacaktır.
Her çalışmada olduğu gibi bu çalışmada da birçok kardeşimin en az benim kadar emeği olmuştur. Redaksiyon kısmından son okumalara, mizanpaj kısmından tasarımına, baskı aşamasından okuyucularımıza takdim edilen kısmına kadar emeği geçen tüm kardeşlerime dua ediyor, Rabbimden onları da beni de hayır işlerinden mahrum kılmamasını niyaz ediyorum.
Bu kitabımız, eğer Hz. Peygamber'in (sas) kutlu ve mutahhar hayatının anlaşılması için küçük de olsa bir katkı sağlarsa, bu bizim için dünyalara değer bir kazanıradır. Siyer ve Hadis konusunda gayret gösteren herkes şu nebevi müjdeye nail olmanın ızdırabı altındadır:
"Bizden bir şey (söz) işitip, onu aynen işittiği gibi başkalarına ulaştıran kimsenin Allah yüzünü ağartsın. (Çünkü) kendisine bilgi ulaştırılan nice insan vardır ki, o bilgiyi, bizzat işiten kimseden daha iyi anlar ve tatbik eder." (Tirmizî, İlim, 7)
Kimi yüzlerin kapkara kesileceği, kimi yüzlerin ise ayın on dördü gibi parlayacağı o son günde, bahtiyarlardan olmanın yollarından bir tanesini Hz. Peygamber (sas) bize işte böyle beyan ediyor. Bizim de tek arzumuz, bu nebevi müjdeye nail olmaktır.
Hz. Peygamber'in (sas) sancağının altında buluşma duası ile...
Çaba ve gayret bizden, takdir ve tevfik Allah'tandır.
MUHAMMED EMİN YILDIRIM
Ramazan 1438/ Haziran 2017
SÜNNET BİLİNCİ DERSLERİ
SÖZ BAŞI
Allah'a hamd, Resûlü'ne salât ve selâm, sahâbe efendilerimize selâm, ilk günden bugüne, bugünden son güne kadar iman yolunda gayret eden tüm İslâm büyüklerine selâm olsun.
Sünnet Bilinci Dersleri kitabımızın siz okuyucularımızla buluşmasının heyecanı içerisindeyiz. Bu kitabın ne maksat ile yazıldığını sizlere aktarabilmek için Enfâl süresindeki iki âyete bir bakmamız gerekecek...
Enfal sûresinin 32. âyetinde müşrikler hem Hz. Peygamber'in (sas) peygamberliğine hem de getirdiği vahye inanmadıkları için içlerinde derin derin şüpheler biriktirmişlerdi. Nihayetinde onlardan bazıları şöyle bir talepte bulunmuşlardı; "Hani onlar, 'Ey Allah'ım, eğer şu (Kur'ân) Senin katından inmiş hak (kitap) ise hemen üzerimize gökten taş yağdır veya bize elem dolu bir azap getir.' demişlerdi." (Enfâl 8/32).
Hatırlanacağı üzere Mekke müşrikleri dinsiz bir toplum değil şirk içerisinde olan bir toplumdu. Onlar Allah'a inandıkları için özellikle içlerindeki dindar insanlar böyle bir talepte bulunmuş, iç dünyalarında olan çatışmanın da bir yansımasıyla demişlerdi ki: "Allah'ım! Muhammed'e gelen bu vahiy hakikat ise ve biz de buna inanmıyorsak -ki inanmıyoruz- nasıl Âd ve Semûd kavmini helak ettinse bizi de helak eyle! Başımıza Ebrehe'nin ordusuna yağdırdığın gibi taş yağdır, elem verici bir azap gönder, artık ne olacaksa olsun."
Onların bu talepleri üzerine Rabbimiz şöyle cevap vermişti:
"Hâlbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar, mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir." (Enfâl 8/33).
Dikkat edilirse âyet iki sebepten dolayı onlara toplu bir şekilde azabın gelmeyeceğini belirtti:
- Sen onların içerisinde olduğun müddetçe Allah onlara azap edici değildir.
- Onlar istiğfar edip dönerlerse Allah onlara azap edici değildir.
Bir Âyetin Mesajları
Enfâl sûresi 33. âyet öyle muhteşem bir âyettir ki üzerinde durulduğunda çok önemli mesajlar çıkarılabilinir. Bu mesajlardan bazıları şunlardır:
- Bu âyet, Hz. Peygamberin (sas) Allah katındaki değer ve kıymetini gösterir.
- Hz. Peygamberin (sas) bir toplum içerisindeki varlığının önemi öğretir.
- Hz. Peygambere (sas) ittibâ etmenin kazançlarının neler olacağını ortaya koyar.
- Azap ve helakin yasalarına dair çok önemli ipuçları verir.
- Azabı önleyecek olan en önemli meselenin/vesilenin tevbe oluşu hakikatinin altı çizilir.
Ve daha neler, neler... Bu mesajların hepsinin üzerinde yoğun bir şekilde durmak gerekir ama biz iki mesaj üzerinde biraz duracağız. Bu iki mesaj şudur:
- Eğer bir peygamber bir topluluğun içerisinde yaşıyorsa, o topluluğa toptan yok olacakları bir helak asla gelmez.
- Eğer bir topluluk işledikleri günahların pişmanlıklarını duyar; tevbe ve istiğfar ile Rableri'ne yönelirse yine o topluluğa toptan yok olacakları bir azap gelmez.
Bu iki mesajın ilki, Hz. Peygamber (sas) ile çağdaş olanlara iki hususu söylemektedir: Peygamberin hem bedenen aralarında olması hem getirdiği hakikatlerle aralarında olması... Ama Hz. Peygamber (sas) ile aynı zamanı ve zemini paylaş(a)mayan bizlere ise bir şey söyler: Hz. Peygamber'in (sas) bedeni aramızda yok ama getirdikleri ve bize miras bıraktıkları aramızdadır. İşte buradan yola çıkarak diyebiliriz ki: Azaptan kurtulmanın yolu Sünnete ittibâ ve Allah'ın (cc) mağfiretine sarılmadır.
Muhammed Emin Yıldırım, Suffa Meclisleri 4 Cilt Ders kitap seti ni incele diniz.