Kitap Allaha İman
Yazar Prof. Ali Muhammed Sallabi
Tercüme Şerafettin Şenaslan
Yayınevi Ravza Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Kapak
Sayfa Ebat 344 sayfa - 1.5x19.5 cm
Yayın Yılı 2010
Prof. Ali Muhammed Sallabi Allah’a İman adlı kitabını incelemektesiniz.
Ravza Yayınları Allah’a İman adlı kitap hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd Allah'a aittir. Yardımı ve hidayeti O'ndan diler ve O'na istiğfar ederiz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse dalalete sürükleyemez, O'nun dalalette bıraktığını da kimse hidayete erdiremez. Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnızca O vardır. O'nun ortağı yoktur. Yine ben şehadet ederim ki Muham-med O'nun kulu ve Rasulüdür.
"Ey iman edenler, Allah'tan O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslüman olarak can verin."[1]
"Ey insanlar, sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar yaratan Rabbinizden sakının. Adını anarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz ki Allah sizi gözetliyor."[2]
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Çünkü bu sebeple Allah) işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah'a ve Rasulüne itaat ederse büyük kurtuluşa ermiş olur."[3]
Ya Rabbî, celâlinin ve azametinin gereği üzere sana hamd olsun. Rızana kavuşmak için sana hamd olsun, rızana kavuştuktan sonra da sana hamd olsun.
Bu kitap, azamet ve kerem sahibi yaratıcıdan bahsetmektedir. O, Rezzak-ı alemdir, dilediğini işleyendir, ihsanı bol olandır, her şeyi kuşatan ve her şeyi bilendir. O'nun azametini nefsimde, kalbimde ve aklımda müşahede ediyorum. O'nun azametini ailemde ve müslümanlarda müşahede ediyorum. O'nun azametini hayatın her alanında; devletlerin gücünde ve güçsüzlüğünde; medeniyetlerin intişarında ve yok oluşunda; sultanların ve ulemanın hayat hikayelerinde; ibret veren kıssalarda; insana hayretler veren mahlukatta ve bu geniş kainat içerisinde her daim müşahede ediyorum.
Bu kitapta Allah Teala'dan bahsedeceğiz. Bağışlayan, merhamet eden, bol bol ihsan eden, kudret ve hikmet sahibi olan Allah Teala'dan. İbrahim'i kelimelerle imtihan eden, Yunus'un karanlıklar içindeki nidasını işiten, Zekeriyya'nm duasına icabet edip de ona yaşlılığında Yahya'yı ihsan eden, Yahya'ya da katından kalp yumuşaklığı ile safiyeti veren Allah Teala'dan.
O Allah ki; Eyyüb'ün sıkıntılarını O giderdi, Davud'a demiri O yumuşattı, Süleyman'ın emrine rüzgarları O verdi, Musa'nın önündeki denizi O yardı, İsa'yı kendisine O yükseltti, Hûd'u kurtardıktan sonra kavmini O helak etti, Salih'i kurtardıktan sonra zalim kavmini evlerinde diz üstü O çökertti, ateşi İbrahim'e O gülistan eyledi, İsmail'e bedel koçu O gönderdi, İsa ve annesini alemlere O ayet kıldı.
O Allah ki; Firavun ve kavmini suda O boğdu, sonra da onun bedenini geridekilere delil olsun diye çürümekten O kurtardı, Karun'u ve evini yerin dibine O geçirdi, Yusuf'u kuyu dibinden kurtarıp yeryüzü hazinelerinin başına O geçirdi, kafir topluma karşı Nuh'a yardım edip Nuh'u ve ehlini sıkıntılardan O kurtardı.
Güldüren ve ağlatan O'dur; Öldüren ve yaşatan O'dur; Saadet ve şakavet kapılarını açan O'dur; Vücuda getiren ve imtihana çeken O'dur; Yükselten ve alçaltan O'dur; İzzet veren ve zelil kılan O'dur; Veren de vermeyen de O'dur.
Nuh'a hidayet verip oğlunu dalalette bırakan O'dur; İbrahim'i seçip babasını uzaklaştıran O'dur; Lût'u kurtarıp hanımını helak eden O'dur; Firavun'u lanetleyip hanımına hidayet veren O'dur; Muhammed'i seçip amcasına gazap eden O'dur; Halid b. Velid ve İkrime b. Ebu Cehil gibi lslamın en büyük düşmanlarının oğullarını İslama hizmet ettiren O'dur. Onu noksan sıratlardan tenzih ederim, mahlukatı sayısınca, nefsinin rızasınca, arşının ağırlığınca ve kelimelerinin mürekkebince.6
Kainatı cemal ve kemal vasıflar üzere yaratan O'dur. O güzellikleri ve o kemalatı re sayabilir insan ne de ihata edebilir. O güzellikleri ve kemalatı hakikatiyle görmek ancak Allah'ın nuruyla bakana nasip olur. O bedii güzellikler ve o kemalat ancak ona ayan olur. O da onları her gördükçe onları yaratanın cemalini ve kemalatını hatırlar. Onlarla yaratıcı arasında bağ kurar. Bu güzelliğin ve bu kemalatın ardında O'nun cemal ve celal sıfatlarını görür. Nitekim Kur'an-ı Kerim de kalpleri bu hususta uyarmakta ve bu hususa odaklamaktadır;
"Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir."1 "O Allah ki, her şeyin yaratılışını güzel yaptı"8 "Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiç bir çatlağı yok"9 "Bakmıyorlar mı" sorusu, gözleri olup da görmeyen, kalpleri olup da idrak etmeyen kişilere sorulmuş inkar sorusudur.
- Allahu Ehlû's Senâ Ve'l Mecd, Dr. Nasır ez Zahrânî 41
- Mü'minûn 14
- Secde 7
- Kaf 6
Zira onlar, alemlerin Rabbına delalet eden bunca büyüleyici güzellikleri görmüyorlar. İşte bu sebeple Kur'an-ı Kerim bir çok yerde akıllara durgunluk veren bu güzelliklere dikkat çekmekte ve bu sayede ibret alınmasını istemektedir;
"Onlar göklerin ve yerin muazzam mülkiyetine ve Allah Teâlâ'nın yarattığı herhangi bir şeye ve ecellerinin yaklaşmış olabildiğine bakmazlar mı? Artık bundan sonra hangi bir söze inanacaklar?"[4]
"Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak; ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir? Hiç şüphesiz O, ölüleri de gerçekten diriltecektir. O, her şeye güç yetirendir.""
"De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah, ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Hiç şüphe yok Allah, her şeye güç yetirendir."[5]
"Hele, insan, yiyeceklerinin kaynağına bir baksın: Biz yağmuru gökten şırıl şırıl döktük. Sonra nebat bitsin diye, toprağı iyice sürdük. Orada size ve hayvanlarınıza bir yarar (meta) olmak üzere hububatlar, taneler, üzümler ve yoncalar, zeytinler ve hurmalar, ağaçları gür ve sık bahçeler, meyveler ve çayırlar bitirdik. "[6]
"De ki: Göklerde ve yerde ne var? bir bakıverin."[7] Bakan göz, idrak eden kalp, anlayan zihin, selim fıtrat ve duygu seli nerede? Bu kainat ne kadar muhteşem, ne kadar güzel, ne kadar göz kamaştırıcı. Bu kainat üzerinde düşünen kişi hayretten hayrete düşer. Geceyi-gündüzü, akşamı-sabahı, yeri-gögü, ayı-güneşi, sıcağı-soğuğu, bulutlu-bulutsuz havayı, yeşil araziyi-çölü, dağları-tepeleri, ovaları-vadileri, karaları-denizleri düşünen kişi hayretten hayrete düşmez mi? Her şey güzel, her şey mükemmel, her şey yerli yerinde, her şey ölçülü. En küçük zerreden en büyük küreye kadar, en basit hücreden en büyük oluşumlara kadar her şey ahenk içinde.
11-Rûm 50
İnsana ve yaratılışının güzelliğine bir bak. Milletlere ayrılışına, dillerinin ve kültürlerinin farklılığına bir bak. Hazreti Allah her bir şeyi güzel yaratmış, ancak en güzel olarak da insanı yaratmıştır.
"Size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır."15
"Ey insan! Seni yaratıp seni düzgün ve dengeli kılan, seni istediği bir şekilde birleştiren, ihsanı bol Rabbine karşı seni aldatan nedir?"[8]
"Doğrusu, biz insanı en güzel bir biçimde yarattık."17 Göklere ve azametine bir bak, yıldızlara ve cazibesine, güneşe ve güzelliğine, aya ve hâllerine, uzaya ve genişliğine bir bak. Karanlık bir gecede gökyüzüne serpiştirilmiş yıldızlardan oluşan o muhteşem tabloya bir bak da öyle düşün.
Yeryüzüne ve nasıl bezendiğine de bir bak. Suların nasıl kaynadığına, meraların nasıl oluştuğuna, dağların nasıl dikildiğine bir bak. Denizlere, nehirlere, geceye, gündüze, ışığa, karanlığa, buluta bir bak. Bunca çeşitliliğe ve bu çeşitliliğin uyumuna bir bak. Çiçekler, güller, meyveler, ağaçlar, böcekler, arılar, karıncalar... O küçücük karıncadaki donanıma bir bak. Eksik olan bir şey görebiliyor musun? Ayaklan, duyargaları, kıskacı ve sair her bir donanımı yerli yerince yerleştirilmiş.
- Tegâbün 3
- lnfitar 6-8
- Tin 4
Balıklara, kuşlara bir bak. Şu öten bülbülü dinle. Velhasıl her şey güzel ve her şey yerli yerinde.[9]
"O halde siz, akşama ulaştığınızda (akşam ve yatsı vaktinde) sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde Allah'ı teşbih edin (namaz kılın), ki göklerde ve yerde hamd O'na mahsustur. O ölüden diriyi çıkarır ve diriden de ölüyü çıkarır, ölümünden sonra da yeri diriltir, işte siz de böyle çıkarılacaksınız."[10]
O Allah tektir, O'nun şeriki yoktur. Ne zatında, ne sıfatlarında, ne de fiillerinde O'nun bir benzeri yoktur. Bunca çeşitliliğin yanında bu muazzam intizam bütün bunların yaratıcısının tek olduğunu haykırıyor. Eğer birden çok ilahlar olsaydı bu insicam ve bu intizam olmaz, her şey birbirine girerdi. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyurulmuştur;
"Eğer her ikisinde (gökte, ve yerde) Allah'ın dışında ilahlar olsaydı, hiç tartışmasız, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir."[11]
Allah'tan başka ilahlar olmadığına inanmak ve bunu ikrar etmek tevhit için yeterli mi? Elbette değil. Zira müşrik oldukları halde putperestler de bunu ifade ediyordu. Nitekim Allah Teala bu hususta şöyle buyurmaktadır;
"Andolsun, onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, tartışmasız: "Onları üstün ve güçlü (aziz) olan, bilen (Allah) yarattı." diyecekler."[12]
Tevhit; Allah'ı sevmek, O'na boyun bükmek, O'na kemali ihlas ve inkiyad ile itaat etmek, her bir söz ve fiilde O'nun rızasını gözetmek, O'nun için sevip O'nun için buğzetmektir. Ulûhiyette tek olduğuna inanmaktır. O'ndan başka ibadete layık hiç kimsenin olmadığına inanmaktır. Korku ve ümitle ancak O'na yönelmektir. O'ndan başkasına boyun eğmemektir. Rahmeti O'ndan ummak, tevekkülü O'na yapmaktır.22
Bütün mahlukat O'na muhtaçtır. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyurulmuştur;
"Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ganiy (hiç bir şeye ihtiyacı olmayan) dır, Hamîd (övülmeye layık) tır"23
Malı, akarı insana O verir, çoluk çocuğu O ihsan eder, makama mevkiye O çıkarır. İnsan büyük mevkilere çıkmış olabilir, saltanat sahibi olabilir, insanlara ve milletlere boyun büktürmüş olabilir, etrafı hizmetçilerle, askerlerle, komutanlarla, hatta devlet liderleriyle dolup taşabilir. Böyle olsa da o yine Allah'a muhtaçtır.24
Kitabıyla insanı said kılan ve kelamıyla kalpleri tenvir eden O'dur. O'nun kitabını en çok okuyanlar O'na karşı tazimi en iyi şekilde yaparlar ve O'na en yakın olurlar. Zira o kitap Allah Teala'nın azametinden, yaratılışın inceliklerinden, Rububiyyete delalet eden Ulûhiyetten bahsetmektedir. O, sağlam bir iptir, apaçık bir nurdur. Nitekim ayeti kerimede şöyle buyurulmuştur;
"Allah sözlerin en güzelini indirmiştir. Allah'ın vahiy yolu ile gönderdiği bu söz, her tarafı birbirini tutan, gerçekleri, farklı üsluplarla tekrar tekrar beyan eden bir kitaptır.
- Allahu Ehlü's Senâ Ve'l Mecd, Dr. Nasır ez Zahrânl 85
- Fatır 15 24A,g,e. 126, J27
Rab'lerini tazim edenlerin derileri onu okuyup dinlerken ürperti duyar. Sonra derileri ve kalpleri Allah'ı anmakla ısınıp yumuşar, sükûnet bulur. İşte bu, Allah'ın hidâyetidir ki onunla dilediğine yol gösterir. Ama Allah'ın şaşırttığı kimseyi hiç kimse doğru yola koyamaz."[13]
Allah Teala'nın varlığı kalplerde, fıtratlarda, zihinlerde ve gönüllerde yer etmiş ve subut bulmuştur. İspatı için delile ihtiyaç yoktur. Gündüz vakti güneşin varlığını ispata lüzum var mı? Ne var ki fıtratı bozuk, kalbi hasta, beyni saplantılı bazı kişiler bu hususta hakikati bile bile hakka karşı mücadele vermektedirler. Nitekim ayeti kerimede,
"Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde, zulüm ve kibirle bunları bile bile inkar ettiler." buyurulmuştur.[14]
Allah Teala'nın azametini ve rububiyetini ifade eden çok sayıda ayeti kerime var. Bu ayetler Allah'a bağlı gönüllere sürür verirken inatçı kafa yapısının ürünlerini de çürütmektedir.
"Yoksa bir şey olmaksızın mı yaratıldılar, yoksa yaratıcılar onlar mı?"[15]
Allah Teala'nın peygamberleri, vahiy eminleri, davet önderleri, karanlık gecelerin aydınlık lambaları, tevhit mücadelesinin yılmaz savaşçıları bu tip inatçı kafalarla asırlar boyu mücadele etmişlerdir. Bu inatçı kafalardan öyleleri vardı ki kendilerinin alemlerin rabbi olduklarını iddia ediyorlardı. Ama Allah Teala kesin ve net delillerle dostlarını desteklemiş ve ilahlık taslayanların batıl davalarını çürütmüş, geri zekalılıklarını ortaya koymuş ve yakıcı yıldırımlar gibi güçlerini kırmıştır.
İşte İbrahim aleyhisselam. Kibire saplanıp azgınlaşan, sonra da ilahlık taslayan Nemrud'un karşısına dikiliyor ve ona haddini bildiriyor. Bu hususta ayeti kerime şöyle;
"Allah, kendisine mülk verdi, diye rabbi konusunda ibrahim'le tartışmaya gireni görmedin mi? Hani İbrahim: "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" demişti; o da: "Ben de öldürür ve diriltirim" demişti. (O zaman) İbrahim: "Şüphe yok, Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" deyince, o küfre sapan afallayıp kalmıştı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez."28
İbrahim (as) Allah Teala'nın varlığı ve rablığı ile ilgili ilk delilini serd ettiğinde "Benim Rabbim diriltir ve öldürür" dedi. Buna karşılık Nemrud "Ben de diriltir ve öldürürüm." dedi. Daha sonra mahkûmlardan iki adamın getirilmesini, sonra da birinin öldürülüp diğerinin serbest bırakılmasını emretti. Bu fiiliyle sanki birini öldürmüş diğerini diriltmişti. Bu tamamen çürük bir delildi. Ancak İbrahim (as) bunun üzerinde durmadı, ikinci delile geçti ve burada yıkıcı darbeyi vurdu.
"Şüphe yok ki Allah güneşi doğudan getirir, (hadi) sen de onu batıdan getir" dedi. İbrahim (as) şunu demek istiyordu; Güneş yaratıcının emri üzere her gün doğudan doğuyor, batıdan batıyor. O'nu yaratan ve ona hükmeden O Allah'tır. Her şeyin yaratıcısı O'dur. Eğer iddia ettiğin gibi biri isen bunu da batıdan getir bakalım. Zira dirilten ve öldüren biri dilediğini yapar, ona kimse galebe çalamaz ve ona hiç bir şey zor gelmez. Bilakis o her şeyi hâkimiyeti altına alır. Her şey ona boyun eğer. Eğer iddia ettiğin gibi biriysen bunu da yap görelim. Ama eğer yapamazsan iddia ettiğin gibi biri değilsin. Sen de herkes gibi biliyorsun ki buna gücün yetmez. İbrahim (as)ın sözünden sonra Nemrut diyecek söz bulamadı. Bu sebeple Allah Teala şöyle buyurdu; "O küfre sapan afallayıp kaldı. Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez."
28-Bakara 258
Şair bu hususta şöyle diyor;
Şaşılacak şey, ilaha nasıl isyan ediliyor
Ya da onu inkar eden nasıl inkar ediyor.
Allah'a and olsun ki her bir harekette ve
Her bir sekenatta şahit var.
Her bir şey de O'na dair delil var
O'nun bir olduğunu gösteren[16]
Şair ibrahim Bervil'in söylediği şu beyitler ne kadar da güzel;
Hayatta her bir sığınağa sığındım
Senin sığınağından daha iyisini görmedim.
Nefsim kurtuluş için yol aradı
Senin yolundan başka kurtuluş yolu bulmadı.
Gayretle saadet sırrını araştırdım
Bu sırrı Sana karşı takvada buldum.
İnsanlar razı olsa da olmasa da
Ben Senin rızandan başkasını istemem.
Ya Rabbi, Senden günahlarımı bağışlamanı istiyorum. Bana yardım etmeni ve bana hidayet etmeni.
Duamı kabul et, icabet et bana
Hiç bir gün zarar etmez dua eden Sana .
Ey insan yavaş ol, durakla
Seni Allah'a karşı ne aldattı.
Kudret sahibi Mevlaya secde et
Zira bu dünya bir gün fena bulacak.
Sen de kıyamet günü huzurda olacaksın
Yapıp ettiklerinin karşılığını göreceksin.
Rasulullah (sav)e indirilen islamî hakikatler sabittir, değişmez. Bu hususta asıl olan Allah'ın kitabı ve Rasulullah (sav)in sünnetidir. İslam alimleri ise yaşadıkları her asırda Kuran ve sünnetin getirdiği mesajı insanlara aktarmaya çalışmışlar ve onların idrakine göre şerhler ve açıklamalar yapmışlardır. Kur'an ve Sünnetin getirdiği esasları yaşanılan olaylara tatbik etmişler, ümmeti Islamı yanlış anlamaktan ve yoldan çıkmaktan kurtarmışlardır. İslam ümmeti bugün başta iman esasları olmak üzere Is-lamın esaslarını öğrenmeye daha çok muhtaç. İşte elinizdeki bu kitap altı iman esasından biri olan Allah'a imana dairdir. İnşaallah bunu diğer iman esaslarına, İslam ahlakına, Ruhî terbiyeye, Sünnetullaha, Şeriatın içerdiği hikmetlere, şer'î siyasete, maslahat ve mefsedet ilimlerine dair eserler takip edecektir.
Bu kitabı bir kaç bölüme ayırdım;
Birinci bölümde 'Lailahe illellah Muhammedün Rasulullah' sözünün manasını, faziletini, en üstün zikir oluşunu ve şartlarını açıkladım.
İkinci bölümde Allah Teala'nın varlığınin delillerini ve tevhid-i ruhubiyyeti açıkladım. Kur'an-ı Kerim'de geçen yaratma delilini, fıtrat delilini, afak ve enfüs delilini, hidayet delilini, kainattaki nizam intizam delilinü delilini ve şekil verme delilini ele aldım.
Üçüncü ve dördüncü bölümde Tevhid-i Esma Ve Sıfatı ve Tevhid-i Ulûhiyeti açıkladım. Şer'î hükümlerin tevhid ile olan ilgisini ve Allah Teala'nın indirdiğiyle hükmetmenin güzel neticelerini beyan ettim. Rasulullah (sav)in Tevhid-i Ulûhiyeti muhafaza için gösterdiği gayreti zikrettim.
Beşinci bölümde imandan bahsettim. Kur'an'ın üslubuna uyarak akide kelimesi yerine ısrarla iman kelimesini zikrettim. Şüphesiz Kur'an ve sünnette geçen kelimeleri zikretmek sair kelimeleri zikretmekten daha faydalı ve daha evladır. Zira bu kelimeler diğerlerine göre daha kapsamlı ve daha net manalar içermektedir. Mesela iman kelimesi güven, huzur ve yakin, bağlılık, tasdik ve boyun bükme gibi manaları içermektedir. Ancak diğer kelimelerde bu yoktur. Yine İslam, İman ve İhsan kelimelerini ve aralarındaki farkı burada açıkladım. Allah'a imana dair esasları beyan ettim ve bu hususla ilgili bazı ayetleri şerh ettim. İmanın süsü, imanın nuru ve imanın ruhu gibi imanî meselelere de değindim. Yine bu kitapta imanı kuvvetlendiren sebeplerden kısaca bahsettim;
1-Allah Teala'nın güzel isimlerinin bilinmesi
2-Genel olarak Kur'an'ın düşünülmesi
3-Rasulullah (sav)in tanınması
- Kâinatta var olan şeyler üzerinde düşünülmesi
- Allah Teala'nın zikrinin her daim yapılması
- Dinin getirdiği güzelliklerin bilinmesi
- İhsan makamının gerçekleşmesi için gösterilecek çaba.
- Allah'a davet
- İmanı zedeleyen şeylere karşı nefsin mukavemeti
- Dünyanın gerçek yüzünün bilinmesi ve onun ahirete uzanan bir köprü olduğunun bilinmesi.
Bu kitapta müminlerin Kur'an-ı Kerim'de geçen bazı vasıflarından bahsettim, imanın önemli faydaları ve semereleri üzerinde odaklaştım. Şükür, sabır ve bunların, ameller ve sözler üzerindeki etkisini ele aldım. Hidayet, muhabbetullah ve müminlerin sevgisinden bahsettim.
Altıncı ve son bölümde de şirk, küfür, nifak, dinden dönme, fısk ve isyandan bahsettim. Bu kitabı hicri 8/5/1430 -miladî 3/3/2009 yılında Doha'da bitirdim. Bu baştan başa Allah'ın bir ihsanıdır. Allah Teala'dan dileğim bu amelimi rızasına muvafık kılmasıdır. İnsanların kalplerinin ona meyletmesi ve ondan istifade etmesidir. Bu mütevazi eseri hazırlamakta bana yardımcı olan kardeşlerimi de lütfü keremiyle ecri mesubatından nasipdar etmesidir. Bu kitabın kendilerine ulaştığı müslüman kardeşlerimden de bir istirhamım var. O da; bu fakiri duadan unutmamalarıdır. "Rabbim... hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat."50
Allah Teala şöyle buyurmaktadır;
"Allah, insanlar için rahmetinden her neyi açacak
30 Nemi 19
olsa, artık onu kısıp-tutacak olan yoktur; her neyi de kısar-tutarsa, artık onu da ondan sonra salıverecek olan yoktur. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir."3!
"İzzet ve kudret Rabbi olan senin Rabbin onların bütün batıl iddialarından münezzehtir, yücedir. Selam bütün peygamberleredir. Bütün hamdler âlemlerin Rabbi Allah'adır."
Allahım, Seni noksan sıfatlardan hamdinle teşbih ederim. Şehadet ederim ki Senden başka ilah yoktur, Sana istiğfar eder, Sana yönelirim. Son duamız 'Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun'dur.
Muhterem kardeşlerim, bu kitabım ve diğer kitaplarım ile ilgili düşüncelerinizi bana iletirseniz sevinirim. Kardeşlerimden bu dine samimi bir şekilde hizmet için bana dua etmelerini istirham ediyorum.