Kitap Büyük Cevşen ve Türkçe Meali, Transkriptli, Türkçe Okunuşlu
Derleme Bediüzzaman Said Nursi (r.a)
Hat Bilgisayar Hatlı, İri Yazılı Kolay Okunan hat
Tercüme Hasan Basri Yıldız
Yayınevi Saadet Yayınevi
Kağıt Cilt Sarı şamua, Sert Ciltli
Sayfa Ebat 560 sayfa, 10.5x13.50 cm, Cep Boy ( Tombul Cevşen )
Ashabı Bedir ve Celcelutiye ilaveli
Saadet Yayınları tarafından hazırlanan Cep Boy Büyük Cevşen ve Türkçe Meali kitabını incelemektesiniz.
Türkçe Okunuşlu Büyük Cevşen kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
FİHRİST
Yasin Suresi
Fetih Suresi
Rahman Suresi
Haşir Suresi ( 20-24.Ayetler )
Mülk Suresi
Nebe Suresi
Ayetü’l-Kürsi
Hatim Duası
Cevşenül Kebir
Evrad-ı Kudsiye
Delailü’n-Nur
Sekine
Münacat-ı Üveys el Karani
Dua-yı Tercüman-ı İsm-i A’zam
Dua-yı İsm-i A’zam
Münacatü’l-Kuran
Tahmidiye
Hülasatül Hülasa
Tazarru ve Niyaz 1
Tazarru ve Niyaz 2
Tazarru ve Niyaz 3
Celcelutiye Kasidesi
Ashabı Bedir
Ashabı Bedir ve Celcelutiye İlaveli Büyük Cevşen ve Türkçe Meali
Cevşen-ül Kebir duasının kaynağı nedir?
Süleyman Kösmene tarafından yazıldı.
Sual: Cevşenü'l-Kebîr duâsının kaynakları hakkında bilgi verir misiniz?
Bu duânın Hadis kaynaklarında geçmediği söyleniyor ve ilişilmek isteniyor. Doğru mu?
Cevşenü'l-Kebîr "Amelî hüküm" içeren bir metin değil; feyizli bir münâcâttır. Vahye dayanan eşsiz bir tefekkür ve zikir kaynağıdır. Allah'ın bin bir ism-i şerifiyle Cehennemden, ateşten, azaptan, gazap ve kahr-ı İlâhî'den, âfetlerden, musîbetlerden Allah'a (cc) sığınma mânâsını ifâde eden tevhid cümlelerinden müteşekkildir.
Hazret-i Cebrâil (as) tarafından Peygamber Efendimiz'e (asm) "vahy-i zımnî" tarzında tâlim ve tebliğ edilen ve "zırhı çıkar, onun yerine bu Cevşeni oku!" buyurulan (1) bu kuvvetli münâcâtı—Cevşenin, kelime mânâsı da "zırh" demektir.— Hazret-i Ali (ra), bizzat Peygamber Efendimiz'in (asm) mübârek dilinden yazmış ve rivâyet etmiştir. Böylece Peygamber Efendimiz (asm) vahiyle aldığı bu mânevî zırhı, ümmete hediye bırakmıştır.
Hadis kitaplarının her birinin, bütün sahih hadislerin ve sıhhatli rivayetlerin hepsine yer vermesi teknik olarak mümkün değildir. Zaten hiçbir Muhaddisin, kitabında her sahih hadise yer verdiği şeklinde bir iddiası da yoktur. Böyle bir iddiâ gerçekçi de ollmaz. Peygamber Efendimiz'in (asm) dâr-ı bekâya irtihalinden sonra ümmet haklı olarak topyekûn hadis toplama seferberliğine girişmiş, genelde "amelî hüküm" içeren ve kaybolmak tehlikesi arz eden hadislerin rivayetine ehemmiyet verilmiş ve kitaplarda toplanmış; Cevşen gibi veya Peygamber Efendimiz'in (asm) mağarada Hazret-i Ebu Bekir'e (ra) talim buyurduğu hafi zikir gibi ya da buna benzer muhtelif duâ ve münâcâtlar ise zaten büyük kutupların ve güvenilir evliyanın uhdesinde mevsuk bir şekilde bulunmakta ve tâlim edilmekte olduğundan, ayrıca rivayet edilmesine ve meşhur kitaplara alınmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Hazret-i Ali'ye (ra) hususî bir emanet olarak bırakılan Cevşen ise o esnada, evlâd-ı Resûl'ün (asm), yani ehl-i beytin elinde bulunuyordu ve mütevâtir hükmündeydi.
Bununla beraber
Cevşen'de geçen duâlar, hadis kitaplarında elbette vardır. Et-Terğîb ve't-Terhîb'de, Kenzü'l-Ummal'da, Mecmû'atü'd-Daavât'da ve Mecmû'atü'l-Ahzâb'ta bu rivayetlerin bir kısmı veya tamamı yer almaktadır. Kenzü'l-Ummal'da İbn-i Abbas (ra) ve Ubey İbn-i Ka'b (ra) rivâyetleri ile Peygamber Efendimiz'in (asm): "Cebrail geldi ve bana dedi ki: Ya Muhammed! Sana birkaç kelime getirdim. Bunları senden önce hiçbir Nebi'ye getirmedim" sözüyle birlikte Cevşen'deki münâcâtın bir kısmı zikredilmiştir. (2) Ayrıca yine Kenzü'l-Ummâl'da Enes Bin Mâlik (ra) rivayetiyle Cevşenin bir kısmı daha rivayet edilmiştir. Ahmed Ziyâeddin Gümüş hânevî Hazretlerinin Mecmû'atü'l-Ahzab'ında ise Hazret-i Zeyne'l-Abidin'den (ra) Hazret-i Ali'ye (ra) dayanan sağlam bir senetle Cevşenü'l-Kebir'in tamamı rivayet edilmiştir. (3)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin gayet kesin ve net ifadelerle Cevşenü'l-Kebîr'in Resûl-i Ekrem Efendimiz'in (asm) kudsî bir münâcâtı olduğunu (4), Kur'ân'dan sonra eşsiz ve misilsiz bir eser olduğunu (5) ve Kur'ân'ın bir çeşit özü ve hülasası bulunduğunu (6) beyan etmesi ve Cevşeni kendisine mühim bir vird kabul ederek her gün okuması, ondan feyiz, nur ve bereket alması
Cevşenin sıhhati konusunda en son ve en sahih şahidimizdir. Bediüzzaman gibi bir allâmeye feyiz veren bir münâcât-ı Resûl (asm), kanaat ettiğimiz takdirde her halde bize de kifayet edecektir.
Binâenaleyh,
Cevşenü'l-Kebîr'in sıhhati konusunda münakaşaya girmek gayet lüzumsuzdur, hatta zararlıdır.
Uhuvvet bağlarını veya îmânın halâvetini rencide edecek tartışmalardan uzak durmak daha isabetli olur. Nihayet,
Cevşenü'l-Kebir'i okuyan feyizdâr olur, okumayan feyzinden mahrum kalır ve kendisi bilir.
Dipnot:
1- Şuâlar, s. 541
2- Kenzü'l-Ummâl, 2/691,
3- Mecmû'atü'l-Ahzab, 1/231,
4- Lem'alar, s. 363, Şuâlar, s. 96,
5- Şuâlar, s. 119, Sözler, s. 302;
6- Sözler, . 419
Kaynak: www.fikih.info
Arapça bir kelime olan "
Cevşen, sözlükte "bir tür zırh, savaş; elbisesi" anlamına gelmektedir. Terim olarak Şiî kaynaklarında Ehl-i Beyt tarîkıyle Hz. Peygamber'e isnad edilip
Cevşeni Kebir ve
Cevşen-i Sagîr diye bilinen, metinleri birbirinden farklı iki duânın ortak adıdır.
Cevşen-i Kebir: Diğerine nisbetle çok daha meşhûr olup (Cevşen) denilince genellikle bu duâ akla gelir. Musâ el-Kâzım - Ca'fer es-Sâdık - Muhammed el-Bâkır - Zeynelâbidîn - Hz. Hüseyin ve Hz. Ali tarîkıyle Hz. Peygamber'e isnâd edilir?
Anlatıldığına göre Asr-ı saâdet'te cereyan eden savaşların birinde (bir rivâyette Uhud'da) muharebenin kızıştığı ve üzerindeki zırhın kendisini fazlasıyla sıktığı bir sırada Hz. Peygamber ellerini açarak Allah'a duâ etmiş, bunun üzerine gök kapıları açılarak Cebrâil gelmiş ve "Ey Muhammed! Rabbin sana selâm ediyor ve üzerindeki zırhı çıkarıp bu duâyı okumanı istiyor. Bu duâ hem sana hem de ümmetine zırhtan daha sağlam bir emniyet sağlayacak." demiştir. Olayla ilgili Şiî kaynakları, Cebrâil'in Hz. Peygamber'e söz konusu duânın önemi ve fazîletiyle ilgili geniş bilgi verdiğini de kaydeder?
Cevşen-i Kebîr, her biri Allah'ın isim ve sıfatlarından on tanesini ihtivâ eden yüz bölümden ibaret uzunca bir duâdır. Her bölümün sonunda "Sübhâneke yâ lâ ilâhe illâ ente'l-emâne'l-emân hallisnâ/ecirnâ/neccinâ mine'n-nâr" (Sübhânsın yâ Rab! Sen'den başka yoktur ilâh! Emân diliyoruz Sen'den, Koru bizi Cehennem'den!) ibaresi tekrarlanmaktadır.
Bu yüz bölümden yirmi beşinin başında "ve es'elüke bi-esmâik" ibaresi bulunmakta ve "yâ Allah, yâ Rahmân, yâ Rahîm" şeklinde Allah'a ait isimleri ihtiva etmektedir. Bu ifade ile başlayan her bölüm arasında ise genellikle üç paragraf hâlinde "Yâ hayra'l-Gâfirîn" ibaresiyle başlayıp devam eden değişik münâcatlar şeklinde duâlar yer alır. Böylece duânın tamamı Allah'a ait iki yüz elli isim ile yedi yüz elli sıfat ve münâcâtı kapsamış olur. Bütün bu münâcatların ana gayesi, duânın muhtevasından ve her faslın sonunda tekrarlanan "el-Emân el-Emân hallisnâ mine'n-nâr" ifadesinden de anlaşılacağı gibi, dünya âfetlerinden ve âhiret azabından kurtuluş niyaz edilmektedir.
Cevşen-i Kebîr özellikle Şiî dünyasında oldukça rağbet görmüş, gerek müstakil olarak, gerekse çeşitli duâ mecmuaları içinde birçok defa basılmış ve şerhleri yapılmıştır? Muhtevasının güzelliği, ifadelerinin akıcılığı ve okunduğunda elde edilebilecek dünyevî ve uhrevî iyi sonuçlara dair rivayetlerin çokluğu sebebiyle olacaktır ki Cevşen-i Kebîr Türkiye'de bazı Sünnî Müslümanlar arasında da ilgiyle karşılanmıştır. Duâyı Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî, tarikata dair birçok evrâd ve ezkârı derlediği Mecmûatü'l-Ahzâb adlı eserinde nakletmiş, daha sonra özellikle Risâle-i Nûr talebeleri tarafından müstakil olarak birçok defa basılmış ve Türkçeye de tercümeleri yapılmıştır.
Şiî kaynaklarında zikredilen metinle bu eserlerdeki metin arasında bazı bölümler ile isim ve sıfatların sıralanışında takdim ve tehirler, bazı kelime ve harflerde değişiklikler, özellikle bölümlerin başlangıç ve bitimlerinde tekrarlanan cümlelerde eksiklik veya fazlalıklar göze çarpmaktadır. Yine bu kitaplarda 100. bölümden sonra zikredilen ve "Allahümme rabbenâ" diye başlayan kısım da rivâyetin aslında mevcut değildir. Bu farklılıklar, Türkiye'de basılan kitapların duâyı Şiî kaynaklarından değil, Mecmûatü'l-Ahzâb'da rivâyetin aslına ve kaynağına işaret edilmeden nakledilen metinden almalarından kaynaklanmaktadır. Cevşen-i Kebîr'in Süleymaniye Kütüphanesi'nde müstensihi ve istinsah tarihi bilinmeyen bir nüshası mevcuttur(el-Cevşenü'l-Kebîr, Hacı Mahmud Efendi, nr.1986/4, vr.62a-77b)."1
TRANSKRİPSİYONLU TÜRKÇE OKUNUŞ HAKKINDA AÇIKLAMA
Arap harflerinin bire bir
Türkçe karşılığı bulunmamaktadır. Kur’an ayetlerini veya çeşitli
Arapça duaları okurken, telaffuzu bir nebze de olsa doğru yapabilmek için
Türkçe’de olmayan bazı özel karakterler kullanılmıştır. Aşağıda bunların neler olduğu ve nasıl okunduğu gösterilmiştir.
K k = (kaf) Kalın bir harftir. Dik kökünün üst damağa vurulması suretiyle çıkarılır.b
T t = (tı) Kalın bir harftir. Dil ucunun üst ön dişin diş etlerine yakın olan kısmına dokundurulması suretiyle çıkarılır.
D d = (dat) Kalın bir harftir. Dilin yan kısmını sağ veya sol üst azı dişlerine dokundurmak suretiyle çıkartılır. (Türkçe’de karşılığı yoktur.)
Z z = (Peltek z) İnce bir harftir. Dil ucunu üst dişlerden biraz dışarı çıkartmak suretiyle okunur. (Türkçe’de karşılığı yoktur.)
Z z = (zı) Kalın ve peltek bir harftir. Dil ucunu ön dişlerin arasında iki üst ön dişin ucuna dokundurmak suretiyle çıkarılır.
H h = (ha) Kalın ve yumuşak bir harftir. Boğazı biraz sıkmak suretiyle çıkarılır.
H h = (hı) Kalın bir harftir. Boğazı biraz hırıldatmak suretiyle çıkarılır. (Türkçe’de karşılığı yoktur.)
S s = (sad) Kalın bir harftir. Dil ucunu alt ön dişlerin orta kısmına dokundurmak suretiyle çıkarılır.
S s = (peltek s) İnce bir harftir. Dil ucunu üst dişlerden biraz dışarı çıkartmak suretiyle okunur. (Türkçe’de karşılığı yoktur.)
? ? ? ? ?? ? ? ?
Saadet Yayınları Türkçe Okunuşlu Cep Boy Büyük Cevşen ve Türkçe Meali kitabını incele diniz.