Kitap El Edebül Müfred
Yayınevi Çığır Yayınları
Yazar İmam Buhari
Tercüme Ali Fikri Yavuz
Hazırlayan Mustafa Kasadar
Kağıt Cilt 2.Hamur, 2 Cilt Takım
Sayfa Ebat 1.266 Sayfa, 17x24 cm.
Yayın Yılı 2022
2 Cilt Çığır Yayınları El Edebül Müfred kitabını incelemektesiniz.
El Edebül Müfred kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
İnsanı en güzel bir kıvamda yaratan ve sonra ona edebi öğreten yüce Allah'a hamd ederiz.
Ahlâkı Kur'an olan sevgili Peygamberine de Salât ve Selâm getiririz... Tercüme ve açıklaması takdim edilen İmam Buhârî'nin bu eseri, kitabın isminden de anlaşıldığı gibi, sırf edep ve ahlâkla ilgili hadis-i şerifleri içinde toplamış bulunmaktadır.
İmam Buhârî'nin hal tercümesini özet olarak kitabın başına koymuş bulunuyoruz. Bu büyük Müslüman Türk âliminin eşsiz eserlerinden birini de bu "el-Edebû'l-Müfred" adlı kitabı teşkil etmektedir. İmam Buhârî, bu kitapta topladığı hadisleri yalnız kendi "Sahîh"inde değil, diğer eser ve rivayetlerden seçerek bir araya getirmiştir. Böylece edep ve ahlâka dair başlı başına bir eser hazırlamış olması, bize, İslâm'da edep ve ahlâkın yüksek mevkiini ve ona verilmesi gereken önemi belirtmeye kâfidir. Bu itibarla İslâm'da ahlâkın yeri ve önemi üzerinde bir miktar durmayı, konumuz olması itibariyle, faydalı buluyoruz.
İslâm'da ahlâk; İnsanın dinî ölçülere uygun olan güzel söz ve hareketlerden ibaret yaşantısıdır. Buna, İnsanın huyu, edebi ve davranışları denir. İnsanın sahip bulunduğu ahlâkî haller iki kısma ayrılır.
- Bunlardan bir kısmı doğuştan gelen ve değiştirilmesine imkân bulunmayan huylardır ki, buna tabiî ahlâk denir. İnsanın doğuştan sinirli ve aceleci olması gibi.
- Bir de akıl ve düşünce ile cemiyetin tesirleriyle dıştan gelen ve insanın kendi ihtiyar ve İradesiyle kazanılmış olan ahlâk vardır ki, buna mükteseb ahlâk denir. Esasen bizim konumuzu da ilgilendiren bu ikinci kısım mükteseb ahlâktır.
Mademki ahlâk, iyi ve güzel söz ve hareketlerin yaşantısından ibarettir, o halde iyiyi ve güzeli nasıl tanıyalım ve seçelim?
Bu kâinatı, bütün varlıklarıyla, aklımızın eremeyeceği ince bir sanat, idrakinden aciz kaldığımız düzen ve intizam üzere yaratıp da, onu en sağlam ölçü ve kanunlara bağlayarak tahkim eden, ilim ve kudreti hudutsuz bulunan yüce Allah, yarattıkları içinde insanı en güzel bir kıvamda yaratmış, diğer yaratıkları da onun istifadesine bağlı kılmıştır. Böylece insanı âlem içinde hâkim duruma koyarak onu muhatap tutmuş ve mükellef kılmıştır. Elçileri vasıtasıyla ona saadet yollarını göstermiş, iyiyi ve güzeli, kötüyü ve çirkini öğretmiştir. Her şeyi en iyi ve en sağlam yaratan yüce varlığın, insanlara da, kendileri, için en doğru olan yaşayış ve hareket yollarını bildirmesi tabiîdir ve şüphe götürmez bir gerçektir. Zira eşyayı yoktan var eden, onun künhünü bilen ve onu dilediği gibi tasarruf eden varlığın ilmi yanında kimsenin söz hakkı olabilir mi? Elbette olamaz. O halde Allah'ın bize öğrettiği edep ve ahlâk, değişmeyen en güzel ve en doğru ahlâktır. Bu ahlâkı en mükemmel bir tarzda yaşayan da, şüphesiz ki, onun en sevgili Peygamberidir. Çünkü Peygamberi hakkında söyle buyurmuştur:
"Gerçekten sen, çok büyük bir ahlâk üzeresin." (Kalem, 5)
Allah'ın emir ve yasaklarını en iyi bilen, dinin iyi veya kötü saydığı şeyleri birbirinden ayıklayıp da kötülüklerden uzak kalarak iyi ve güzel şeyleri en olgun bir halde uygulayan ve dini tam olarak yaşayan Peygamber olduğuna göre, edep ve ahlâkı biz ondan öğreneceğiz ve onu örnek alacağız. Ebedî saadet ve kurtuluş yolu budur. Dinin iyi ve güzel saydığı şeyler, iyidir ve insanlığın menfaatinedir ve bunları uygulamak ve yaşamak ahlâktır. Dinin kötü ve çirkin saydığı şeylerde fenadır ve insanlığın zararınadır. Bunları işlemek de ahlâksızlıktır.
Buraya kadar yapılan kısa açıklamadan anlaşılıyor ki Ahlâk, dinden ayrı bir şey değil, din hükümlerinin doğru ve tam olarak yaşanmasından doğan bir haldir. İnsanın kişiliği ile fert ve cemiyet üzerinde varlığını gösterir ve uygulanması istenir. İnsan cemiyet dışında kalamayacağından ahlâktan da âzâde kalamaz, dinin yüklediği ahlâk ölçüleri ile sorumlu tutulur. Bu sorumluluğa inanıp da vazifelerini yerine getirenler gayeye ererler, selâmete kavuşurlar. Nitekim Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Ben ahlâkın güzellik ve iyiliklerini tamamlamak için gönderildim." buyurmuştur. Demek ki, İslâm'ın gayesi güzel ahlâkı yaşamaktır. Bu ahlâkı yaşayabilmek için de onu öğrenmek ve tatbikçisini önder edinmek gerekir. Hedef budur. Onun için ahlâk İslâm dininden ayrılmayan, İslâm toplumunda kaynaşmayı sağlayan, düzen ve huzuru kuran bir ruhtan ibarettir. Ahlâk olmaksızın din düşünülemediği gibi, dine dayanmayan bir ahlâk da Allah katında makbul değildir.
Filozoflarla psikologların tarif ettiği ahlâk, ya cemiyetin talim ve telkininden doğan âdetler yada insanın yaradılışında mevcut kabiliyetlerin gelişmesi ile meydana gelen hallerdir. Bu tariflere göre, insanlar için temelli ve istikrarlı bir ahlâk şekli ve ölçüsü olamaz. Fertlerin kabiliyetlerine veya cemiyetlerin gelenek, görenek ve âdetlerine bağlı olarak daima değişen ve birbirleriyle mütemadiyen çelişen anarşik hareketler meydana gelir, nizam bozulur ve huzur kalmaz. Kısmen dünyada bir huzur sanılsa bile, gerçekte böyle değildir. Çünkü inananlar için İlâhî ölçüler esastır. Bunlar hem dünya, hem de ahiret saadetini temin ederler. Dinimizde çocuğun babaya ve babanın çocuğa, karının kocaya ve kocanın karıya, komşunun komşuya, patronun işçiye ve işçinin patrona, amirin memura ve memurun amire, üstün asta ve astın üste, satıcının müşteriye ve müşterinin satıcıya, müminin kâfire ve müminin mümine karşı, karşılıklı hak ve vazifeleri vardır. Bunları bilip dosdoğru uygulamak İslâm ahlâkını yaşamak olur.
İmam Buhari, çeşitli nakil yollarından ilmî araştırmalarıyla elde ettiği ahlâka dair Peygamber Efendimizin söz ve hareketlerini bir araya toplamış ve bize başlı başına bir ahlâk kitabı hazırlamıştır. Bunları öğrenip en güzel yaşayanlar, Peygamberin büyük ahlâkına en yakın bulunanlar olur. İşte bu kitap bize Peygamberin büyük ahlâkını öğretiyor ve ona uymamızı tavsiye ediyor, İslâm'ın hayatı budur, huzur ve saadet buradadır.
Allah'ım! Bize önce hidayet buyur, hakkı göster, ona uymayı nasip et. Bâtılı da gösterip ondan kaçındır.
Bize o büyük peygamberin yüce ahlâkını öğret, yaşantısını ver. Saadet kapıları açılsın, gözler aydın olsun, karanlıklar kapansın. Faydalansın genç-ihtiyar, bütün kâinat... Selâmete açsınlar kanat.
İşte isteğimiz, son arzumuz bu...
İmam Buhârî'nin bu kitabı ahlâkla ilgili çeşitli konuları gösterir (644) kadar bölüme ayrılmıştır. Her bölümde, o konu ile ilgili bir veya birkaç hadis-i şerif yahut ashaptan rivayet edilen haberler vardır. Hazreti Peygambere kadar yükseltilmemiş olup, tabiîn veya ashaba kadar ulaştırılan nakillere eser veya haber ismi verilir ki bunlar ikinci parantez içinde (1, 2,... -s.) şeklinde gösterilerek ayırt edilmişlerdir. Bunların sayısı (383) adettir. Eserler dahil, bütün hadislerin
toplamı (1322) adet olup, bunlardan (639) tanesi birinci cildimiz içinde mevcuttur.
Kısaltma olsun diye, metindeki senetlerden yalnız ilk râvi alınarak tercümeye geçilmiştir. Mümkün olduğu kadar metne sadık kalınarak lüzum görülen yerlerde ayrıca açıklama yapılmıştır. Hayatları bize örnek olacak ashab-ı kiramdan fırsat düştükçe bahsedilerek hal tercümeleri kısaca verilmiş, gerek metinler için ve gerekse açıklamalar için faydalanılan kaynaklar gösterilmiştir.
İmam Buhârî'nin "el-Cami'us-Sahîh"inden sonra gelen ve İslâm ahlâkını derleyen "el Edebü'l Müfred "ini, Hindistan'da Osmaniye Üniversitesi hocalarından, tefsir hocası Fadlullah el-Cîlânî iki cilt halinde şerh etmiş ve hadisler için başka kaynaklar da göstermiştir. Ayrıca lüzumlu fihristler hazırlayarak kitabın sonuna koymakla büyük hizmette bulunmuştur. Hizmetinin manevî mükâfatına ziyadesiyle nail olmasını Allah'tan niyaz ederiz. Eserin tercüme ve açıklanmasında bu âlimin şerhleri bize esas olmuş, diğer kaynaklardan ayrıca faydalanılmıştır.
Ehliyet ve mükemmeliyet iddiası olmaksızın, bu çalışmamız, Hz. Peygamberin nurlu ahlâkından ahlâk edinmek isteyenlere, ahlâka susamışlara, İslâm ahlâkından mahrum olanlara bir yansıtma vasıtası olabilecekse, hepimize ne mutlu! Bu mutluluğu ve bu saadeti Allah'tan diliyoruz.
Ya Rab! Beşeriyet icabı bizden çıkmış bulunan hata ve günahları bağışla, bize hakkı ve doğruluğu ilham et. Bizi Peygamberin büyük ahlâkı ile tenvir edip, doğruluktan ve istikâmetten ayırma. Akıbet bizi, iyilerle ve razı olduğun kimselerle hasret...
Hamd, âlemlerin Rabbine;
Salât ve Selâm, O'nun elçisine.
Rahmet de Resulünün ümmetine olsun...
A. Fikri YAVUZ
30.12.1971