Eşimin Eşi Yok Sema Maraşlı

  • 0 / 5
0 / 5
90,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler

STOKTA VAR
550,00 TL
255,00 TL
Aynı Gün Kargo
STOKTA VAR
325,00 TL
223,00 TL
Aynı Gün Kargo
STOKTA VAR
300,00 TL
198,00 TL
Aynı Gün Kargo

Ürününüz 1-2 gün içerisinde kargoya verilir.

Güvenli Alışveriş

Ürününüzü 14 gün içerisinde kolayca iade edebilirsiniz.


Kitap            Eşimin Eşi Yok
Yazar            Sema Maraşlı  
Yayınevi      Motto Yayınları  
Kağıt Cilt     2.Hamur - Karton Cilt
Sayfa Ebat    182 sayfa - 13.5x21 cm
Yayın Yılı     2019



Bugüne kadar evlilik konusunda çok şey yazılıp çizildi. Kimi kutsaldır diye evliliği göklere çıkardı, kimi aşkı öldürüyor diye yerden yere vurdu, kimi de bol bol öğüt verdi.

Ben de hikâyesini yazmak istedim. Çünkü ben hikâyelerin gücüne çok inanırım. Hikâyeler soyut duygulan somutlaştırır; elle tutulur, akılda kalır bir hale getirir.

Yaşanmış olaylardan yola çıkarak yazdığım hikâyelerde pek çok kişinin kendinden bir parça bulacağına inanıyorum. Yazdıklarım; sorunlarıyla, çözümleriyle evlilikte mutluluk sanatına katkıda bulunacak hikâyeler olsun diye uğraştım.

Bu kitaptaki hikâyelerde maddî sıkıntılar, fedakârlıklar, büyük olaylar yok. Yangının hikâyesini değil, yangına sebep olan kıvılcımın hikâyesini yazdım. Gülün hikâyesini değil, gülü yeşerten suyun hikâyesini yazdım.
Dilerim beğenirsiniz.

Sema Maraşlı


Sunuş  
Eşimin Eşi Yok                                
Küskün Gelin   
Rüya    
Çamsakızı                         
Bir Başka Dünya             
Sevgili Karım    
Yıllar Sonra       
Büyü                                    
Sevgi Diye Bir Şey           
İncir Çekirdeği                 
Cilve     
Evlilik Yıldönümü          
Bir Buket Gül    
Ben Benim         
Hediye                                
Bildiğin Yol                       
Sivrisinek.                                         
Duygu Soslu Mantık Salatası                     
Bakış Açısı         
Vasiyet
Yol Arkadaşı     
Kulaktan Kalbe
El İyisi                 
Sevgi Dili                                                           
Rende  
Aileden Sorumlu Bakan
Fırsat    
Küçük Şeyler     
 
Altm ne için, can ne için, inci mercan da nedir?
Bir sevgiye harcanmadıktan Bir sevgiliye feda edilmedikten sonra Mevlânâ



Her şey Güven Mobilya şirketinin "Eşsiz Mo­bilya" adıyla ürettiği ev mobilyalarının tanıtım işini Fırat Reklam ajansına vermesiyle başladı. Bu iş Fırat Reklam çalışanlarının günlerce uy­kularını kaçırdı. Güven şirketi reklam için bü­yük bir bütçe ayırmışta ve çok etkili bir reklam kampanyası yapmak istiyordu. Bugüne kadar ya­pılmış olan hiç bir reklama benzemesin, herkes bu reklamı konuşsun, mobilya denince akla önce "Eşsiz" markası gelsin, bu marka insanların bey­nine kazınsın istiyordu.

İş böylesine büyük ve önemli olunca, Fırat ça­lışanları günlerce düşündüler, taşındılar, evlerine çekilip saatlerce gözlerini mobilyalara dikip bak­tılar. "Eşsiz'in eşi yok" sloganından başka ellerin­de hiçbir şey yoktu. Bu slogana uygun bir kam­panya yapılmalıydı, ama nasıl? Her bir reklamcı en ilginç fikri üretip kampanyanın fikir babası ol­
mak istiyordu. Fikir anası olmak isteyen kadınlar da kafa yoruyorlardı tabi.

Reklam şirketinde çalışan Filiz bir gün şirke­te "Buldum buldum!" diye sevinç çığlıkları ata­rak girdi:

"Eşsiz mobilya adına, 'Eşimin eşi yok' diye bir kampanya yapabiliriz. Mektuplarla ve maillerle insanlar katılır, eşlerini anlatırlar, biz de en iyi, en ilginç yazılara ödüller veririz."
Bu fikri h erkes onaylayınca Güven şirketiyle görüşüldü. İnsanların ilgisinin fazla olacağı dü­şünülerek ödüller büyük tutuldu. Kampanyaya katılanların içinden 500 kişinin birer odası, 100 kişinin de bütün evi döşenecekti. Doğrusu Fırat çalışanları kampanyaya ilginin yüksek olacağım bekliyorlardı fakat beklenenin üzerinde bir ka­tılım oldu. Mektuplar ve mailler, kampanyanın ne kadar ilgi çektiğini anlatmaya yetiyordu. Ka­tılan katılmayan herkes bu kampanyadan bahse­diyor, kendisiyle baş başa kaldığında da eşini ve evliliğini sorguluyordu. "Eşim yazsaydı, benim için acaba ne yazardı?" sorusu zihinleri meşgul ediyordu. Eşi ile birlikte yazanlarla, eşine gös­termeden mektup yazıp gönderenlerle ve sade­ce zihninden geçirenlerle ashnda çok daha fazla kişi kampanyaya katılmış oluyordu. Evinde ev­lenmek üzere bekâr çocuğu olan ana babaların 
zorla konuşturulmasıyla yazılan mektuplar dahi yazılıp gönderiliyordu. Yani kampanya günde­me oturmuştu.

Kampanya için gelen bütün yazılar okunup tasnif edildikten sonra kampanyada çalışan rek­lamcılar değerlendirme yapmak için toplandılar. Fırat Reklam Ajansının sahibi Sinan Bey;
"Arkadaşlar öncelikle hepinize teşekkür ede­rim. Çok yoruldunuz." dedi. "Sıra geldi kazanan­ları tespit etmeye. Sizlerin seçtiği örnek mek­tupları dinleyelim, sonra da hediye verilecek olanları belirleyelim. Şimdi Filiz ve Cemil seçi­len mektupları bize okuyacaklar." Öncelikli söz hakkı, kampanyanın fikir anası olan Filiz e veril­di. Filiz;

"Ben en çok şu mektubu beğendim, onunla başlayacağım." dedi. "Bir hanımefendinin mek­tubu bu:
'Eşimin eşi yok. Çünkü kırk yıllık evliliğimizi balayında kırk gün gibi geçirmemi sağladı. O be­nim dünyadaki cennetim, bekârken yaptığım du­alarınım karşılığı. Onunla yaşamaktan ve onunla yaşlanmaktan dolayı çok mutluyum. Üzüntüm­de, sevincimde, hastalığımda her zaman yanım­daydı. Biz hiçbir zaman güz gülleri şarkısındaki gibi olmadık. Duygularımızda güzü görmedik, hep baharı yaşadık. Geç kalmadık. Sevmeyi bil
dik. Sevdik. Sevgimizin değerini bilip ona sahip çıktık. Bu duygular da ancak eşsiz bir insanla ya­şanır değil mi?'"

Filiz sustuğunda alkışlar beğeninin ortak ol­duğunu ifade ediyordu. Cemil;
"Evlilikbu olmalı herhalde." dedi. Kadınlar bu kez onu alkışladılar. Cemil;
"Teşekkür ederim. Ben de size bir beyefendi­nin mektubundan bir bölüm okuyacağım." diye devam etti.
"Eşimin eşi yok. Çünkü o harika bir insan. Onunla evlendiğim için kendimi çok şanslı his­sediyorum. Ben çok kavga edilen bir ailede bü­yüdüğüm için evlenmek istememiştim. Anne­min zoruyla evlendim ama ummadığım kadar mutlu oldum. Eşim hiç bir zaman bağırıp çağı­rıp beni komşulara rezil etmedi. Ben de onu hiç kırmadım. Ne derse onu yaptım. Geçen gün be­nimle birlikte pazara geldi. Eve gelirken poşetle­ri taşımama yardım etti. Bir erkek için bu ne gü­zel bir mutluluk, böyle bir eşim olduğu için çok mutluyum."
Bunun üzerine Sinan Bey;
"Adam dalga mı geçiyor, ciddi mi; ben anla­yamadım." dedi. "Pazarlarda, ağır poşetleri sürü­yerek evine gitmeye çalışan kadınları hiç görme­miş olabilir mi?"
"Bence ciddi ve hayata çok iyimser bakıyor." diye cevap verdi Cemil. "Eşinin hep iyi yönleri­ni görmüş. Asıl iyi olan kendisi gibi görünüyor."
"Hatalarını değil, iyi yönlerini görmek çok önemli." diye ekledi Filiz.
"Şimdi de bir hanımefendinin mektubuyla devam edeceğim." dedi Cemil.
"Eşimin eşi yok. Çünkü eşi yokmuş gibi ya­şıyor. Keşke ben onun eşi olacağıma her akşam uzandığı kıymetli kanepesi, elindeki kumanda­sı, izlediği haber programı veya okuduğu gazete­si olsaydım. Onlara ayırdığı zamanın onda birini bana ayırsaydı mutlu bir eş olurdum. Bazen ak­şamları ona bakıyorum, elinde kumandayla ka­nepede uzanan bu yabancı adam kim diyorum."
Bu örnekten sonra Mete;
"Bu sözler bana hiç yabancı gelmedi. Takma adla benim eşim yazmış olmasın." dedi. "Çünkü o da arada bir, 'Eşin olacağıma keşke bir reklam filmi olsaydım.' der."
Mete dışında herkes gülüştü. Oysa o ciddiydi. "Mektubu mutlaka görmeliyim. Karımın el yazı­şım tanırım." diye düşündü.
Daha sonra sözü tekrar Filiz aldı:
"Şimdi okuyacağım, bir beyefendinin mektubu.
'Eşimin eşi yok. Çünkü eşsiz bir çenesi var. Sürekli konuşur. Ne yorulur, ne de bıkar. Bizim
aile sırrı diye bir şeyimiz yoktur. Ne yaşadıysak arkadaşları ve ailesi bilir. Evimde kesinlikle din­lenemiyorum. Kapıdan girdiğim andan gece ya­tana kadar onu dinlemek zorundayım. Hele bir de bana kızgınsa, tamam. Güçlü hafızasını çalış­tırarak, gelmiş geçmiş ne varsa otomatik tüfek gibi hiç durmadan atışta bulunur. Her atış beni yaralıyor. Her atış onu biraz daha benden uzak­laştırıyor. İyi ki iş yerim var da orada kafamı din­liyorum."'
Bunun üzerine Sinan Bey;
"Vah yanmış adam, hem de ne yanmış!" dedi.
Filiz başka bir mektupla devam etti.
"Şimdi de bir mail okuyacağım. Dertli bir ka­dın göndermiş.
'Eşimin eşi yok. Çünkü o çok iyi bir insan. Ta­nıyan herkes onu sever. Gündüz işinde gücünde, akşam evinde. İyi kazanıyor, bol harcıyor. Dört dörtlük bir insan ama kesinlikle bana göre de­ğil. Ben gezmeyi eğlenmeyi severim, oysa o evde oturmayı seviyor, hayatı monoton yaşıyor. Ben eşimin, birlikte gezip eğlenebileceğim, avazım çıktığı kadar bağırıp kavga edebileceğim ener­jik bir adam olmasını isterdim. Evlendiğimden beri ağız tadıyla kavga bile edemedim. Hep ben konuşurum, o dinler. Keşke zamanı geriye çevi-rebilseydik. Ben kayınvalideme huyuyla suyuy­
la, efendiliğiyle pek övündüğü bulunmaz oğlunu geri verip şöyle şuradan, eşi benzeri bulunan, öf­kesiyle sevinciyle hayatı yaşayan bir adam alabil-seydim. Evet iyi bir insan olarak eşimin eşi yok, ama bu beni mutlu etmiyor.'"
Bu mektuptan sonra Cemil;
"Ben kadınları anlamıyorum arkadaş. Bulmuş melek gibi adamı, istemiyor. İyi olsan suç, kötü olsan suç." dedi.
Filiz hemen atıldı:
"Aym durum erkekler için de geçerli. Ne de­miş ünlü bir düşünür: İyi kadınlar sıkar, kötü kadınlar bunaltır.' Demek ki orta yolu bulmak lazım."
Cemil;
"Şimdi ben, bir beyefendinin mektubuyla de­vam edeceğim." diye devam etti.
"Eşimin hiçbir konuda eşi yok. Aman eşi ol­masın, ona benzeyen başka kimse olmasın, ben yandım başkaları yanmasın. 30 yıllık evliliğimiz­de, ekmeğimi salatanın suyuna batırıp ağız tadıy­la yiyemedim. Ne zaman elim salataya uzansa, o korkunç tiz sesiyle bağırır. 'Adam edemedim seni, adam edemedim, yemek yemeyi öğreteme­dim.' diye bas bas bağırır. Kendisi iyi aile kızıy­mış. Öyle görgüsüzlüklere tahammül edemez-miş. Sorun sadece salatanın suyuyla bitse ona da
razıyım. Ben yemek yerken gözü hep üzerimde-dir. Yemeği burnumdan getirmek için mutlaka bir şeyler bulur. Huysuzluğu sadece yemekle sı­nırlı kalsa ona da razıyım. Yok o her zaman huy­suzluk edecek bir şeyler bulur. İkimizin de şeker hastalığı ve kolesterolü var. Ayda bir tahlil yaptı­rırız. Bana kalsa hiç tahlil yaptırmam ama karım istiyor. Her ay tahlil günü, benim için bir işken­ce günüdür. Eğer benim tahlillerim onun tah­lillerinden daha iyi çıktıysa vay halime. Bir haf­ta başımın etini yer. 'Domuz gibisin, domuz! Hiç bir şeyin yok. Tabi neden olsun? Kafana bir şey takmazsın ki; derdin, üzüntün mü var ki? Benim gibi ince düşünceli değilsin. Herkese, her işe ye­tişmeye uğraşmıyorsun. Odun gibisin odun. Keyfin yerinde!' diye söylenir durur. Yıllardır ça­lıştım, onu en iyi şartlarda yaşattım ama o hep şi­kayet etti. Neden 30 yıldır onunla yaşadım, aynl-mayıp onu çektim? Tabii ki çocuklarım için. Ben babasız büyüdüm. Onlar da babasız kalsın, bo­yunları bükülsün istemedim. Artık çocuklar bü­yüdü. Ondan ayrılmak istiyorum ama bunu ona söylemeye cesaretim yok. Yıllarca karımdan kor­ka korka korkağın teki olmuşum. Hep çocukla­rın hatırı için kadınların kocalarına katlandığı söylenir. Oysa çocukların hatırı için karısına kat­lanan çok erkek var. Bu da bilinsin diye yazdım bu mektubu. Ödül falan istemiyorum."
Mektup bittiğinde odaya derin bir sessizlik hakim olmuştu. Kimse söyleyecek bir şey bula­mıyordu.
Filiz elindeki kağıdı göstererek; "Arkadaşlar şimdi de not ettiğiniz mektup başlıklarını okuyacağım." dedi.
"Eşimin eşi yok, çünkü o sanki bekârmış gibi kendi keyfine göre yaşayıp gidiyor. Bense evle­nirken 'aile kuruyorum, artık bir eşim olacak' diye sevinirken meğer iki kişilik bir yalnızlığa ortak olmuşum."
"Eşimin eşi yok, çünkü çok işi var. Söylediği­ne göre bizim mutluluğumuz için durmadan ça­lışıyor. Bizi ne zaman mutlu edecek onu bilmiyo­rum. Umudum da yok."
"Eşimin düşüncesizlikte eşi yoktur. Sadece kendini düşünür. Evliliğin sorumluluğunu al­madığından, eşinin olup olmaması onun için fark etmiyor."
"Eşimin eşi yok, çünkü her işimize karışan bir annesi var."
"Eşimin terbiyesizükte eşi yok, onun davra­nışlarından utanıyorum."
"Eşimin eşi var; ama yok gibi yaşıyor. Bence hâlâ evlendiğinin farkında değil. Eşinden daha çok arkadaşlarını, futbolu ve gezmeyi seviyor.
"Bunlar olumsuz mektuplar. Bu mektupların devamı çok. Ama şimdi biraz da iyi örneklerden okuyayım."
"Eşimin eşi yok, çünkü o her zaman kendin­den çok beni ve çocukları düşünür."
"Eşimin eşi yok, çünkü merhametli ve sevgi dolu."
"Eşimin eşi yok, çok dürüst bir insan. Nerede olursa olsun ona güveniyorum."
"Eşimin eşi yok, çünkü o çok akıllı, başarılı, hak yemeyen bir insan. İşinin hakkını işine, eşi­nin hakkım eşine, çocuklarının hakkım çocukla­rına, kendi hakkını da kendine vermeyi her za­man bildi. Hiçbir gün birine ağırlık verip diğer­lerini ihmal etmedi. Öyle olmak için de çok akıl­lı olmak gerekmez mi? İşte bu yüzden eşimin eşi yok. Onu çok seviyorum."
"Eşimin eşi yok, o benim mutluluk ve huzur kaynağım."

Bu sözlerden sonra Sinan Bey;
"İşimiz uzun, şimdilik bu kadarı yeterli. Önce okunanları değerlendirelim. Diğerlerini daha sonra dinleyelim." dedi.
Fırat Reklam çalışanları, bir haftalık çalışma sonucunda ödül verilecek mektupları belirlediler.
Ödül kazananların isimleri gazete ilanıyla açıklandı. Mutlu olanların mutluluğu arttı, dertli olanlar teselli oldu.


Hediyeleri de en kısa zamanda gönderildi. Reklam kampanyası amacına ulaşmış oldu. Eşsiz Mobilya en çok satan mobilyalardan biri oldu.

Reklam şirketinde çalışanları en çok mutlu eden ise hediyeler ulaştıktan sonra eşinin kötü yönlerini yazarak hediye kazananlardan gelen mektuplar oldu. Mektupların içeriği birbirine benziyordu. Ancak bu mektupları yazanların eş­leri mektuba ne yazdıklarım sorunca, onlar, eşle­rinin ne kadar iyi yönü varsa, biraz da abartarak saymışlar. Eşleri tarafından beğenildiğini ve tak­dir edildiğini duyan eşler, olumlu yönde değiş­mişler. Hepsi de mektupların asla açıklanmama­sını ve imha edilmesini istiyordu. Kocasının ken­disiyle ilgilenmemesinden şikayet eden, "Bir eş olacağıma bir kanepe olsaydım." diye yazan ka­dının gönderdiği mektup hepsini mutlu etti. Bu mektupta şunlar yazıyordu:

"Sayın reklam şirketi yetkilileri;

Gönderdiğiniz hediyeler için teşekkür ede­rim. Hediyeler gelince eşim mektuba onun­la ilgili neler yazdığımı sordu. Yuvam yıkılma­sın diye, tabü ki yazdığım şeyleri söyleyemedim. Onun ne kadar iyi huyu varsa onları saydım. O da çok mutlu oldu. Şimdi benimle çok ilgileni­yor. Eşsiz kanepenin üzerinde eşsiz saatler geçi­riyoruz. Meğerse bir kanepeye iki kişi sığabilir­

miş. Her şey için teşekkürler. Sizden ricam lüt­fen o yazdığım mektubu imha edin. Mektupla­rın içeriği açıklanmayacak denmişti ama yine de korkuyorum. Birilerinin eline geçer de yayınla­nır diye. Mutluluğum bozulmasın, lütfen mek­tubumu yalan."


Diğer Özellikler
Stok Kodu9786052173015
MarkaMotto Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786052173015

İlgili Ürünler

En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat