Kitap Fetevayi Hindiyye Ansiklopedik İslam Fıkhı, 2.EL
Yazar Komisyon
Tercüme Mustafa Efe
Yayınevi Huzur Yayınları
Kağıt - Cilt 1.Hamur - Lüks Bez cilt, 16 Cilt
Sayfa - Ebat 9.118 sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı 2004
Temiz, Eksiği Yok, Az Okunmuş.
Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.
Huzur Yayınevi nce yayınlanan Fetevayı Hindiyye adlı
İslam fıkhı kitap seti ni incelemektesiniz.
Fetevayı Hindiyye kitabı hakkında
yorumları oku yup
kitabın konusu,
özeti,
fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla
oku . O, insanı " alak " dan yarattı.
Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Fetavayi Hindiyye Ansiklopedik İslam Fıkhı
SUNUŞ
İslâm Fıkıh tarihinde
FETÂVÂYİ HİNDİYYE ismi ile meşhur olan bu eser, gerek muhtevası ve gerekse hazırlanışı bakımından eşine ender rastlanan bir şaheserdir.
Eser hakkındaki açıklayıcı bilgi,
kitabın ön sözünde verilmiştir.
Fetâvâyi Hindiyye'nin elinizdeki bu tercümesi aslına tamamen sadık kalınarak Emekli Müftü
Mustafa EFE tarafından yapılmış ve Ankara Merkez Vaizi
İsmail KARAKAYA tarafından tamamen gözden geçirilerek yayına hazırlanmıştır.
Bu muhteşem eser
16 ciltte tamamlanmıştır.
Eserde geçen ıstılahların açıklamaları,
kitabların ve şahısların tanıtılması, mevzulara göre umumî fihrist gibi hususlar son ciltte verilmiştir.
Eserin
Türkçe tercümesini ilk önce Akçağ Basın Yayın Pazarlama A.Ş. yayınlamıştır. Akçağ, şimdi eserin bütün basım yayım haklarını
Huzur Yayınevi'ne devretmiş bulunmaktadır. Eserin, fikir hayatına kazandırılmasında öncü olan Akçağ'a ve Akçağ'ın kurucu ortaklarından Sn.
Ahmet Hikmet Ünalmış ve Sn. Hüseyin Hüsnü Yazıcı'ya bu büyük hizmetlerinden dolayı tebrik ve teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliriz.
Gayret bizden, tevfik ise sadece
Allah-u Teâlâ'dandır.
Huzur Yayınevi
ÖNSÖZ
Bu kıymetli kitap, hüküm verme durumunda olan kâdîler ve hâkimler, fetva verme makamında olan müftîler, ilim öğrenmek isteyen talebeler ve bütün insanlar için, kolay istifâde edilebilecek bir me'haz, kaynak kitap olarak hazırlanmıştır.
Bu kıymetli eserin meydana getirilmesine, bütün bilgilerin bir araya toplanıp, bir kitap halini almasına, insanların bir emsalini görmediği ve bu gibi hizmet sahasında bir benzeri bulunmayan, Hindistan'ın büyük sultanı yüce Halîfe Muhammed Evrengzîb Âlemgir sebep olmuştur. Her şeyden haberdar bulunan, lütfü ve keremi bol olan Allahu Teâlâ'nın rahmeti onun üzerine olsun.
Şüphesiz ki o, bütün şer'î hükümlerin âlimler arasında yayılmasını arzu ediyordu. Ve o, insanların amellerinin, Ebû Hanîfe (RA)'nin mezhebi dahilinde, müftâbih (kendisi ile fetva verilen) olan kavle uygun düşmesini istiyordu.
Âlemgir Şah, zamanındaki kitapların ekserisinin zayıf rivayetlerle dolu olduğunu ve bunlara hilafiyât (üzerinde görüş ayrılığı bulunan mes'eleler) ın da karışmış bulunduğunu görmüş ve bu kitaplardan istifâde etmenin pek zor olduğunu anlamıştı. Bu durum ise, ilmî mes'eleleri zabt-u rabt altına alma imkânının azalmasına sebep oluyordu. Bu boşluktan istifâde eden bazı liyakatsiz kimseler, yanlış ve hatalı şeyleri—doğru imiş gibi— ortaya atıyorlardı.
Âlemgir Şah, fer'i mes'elelerin hepsinin mu'teber bir kitapta, toplanmasını ve bu kitaptan her isteyen kimsenin kolayca, istediğini alabilmesinin, aradığını bulabilmesinin temin edilmesini arzu etti.
Hindistan'ın yüksek bilginlerinden en meşhurlarını bir araya toplayarak, bu kitabı telif etmelerini emretti. Bu âlimlere başkan olarak da Mevlel-Hümâm Şeyh Nizâm'ı tensib etti. Ve bu âlimler topluluğu büyük bir gayretle işe başladılar. Niyyetleri temizdi ve Cenâb-ı Hakk'a güvenleri tamdı.
Âlemgir Şah, kütüphanesinde mahfuz bulunan, geniş tafsilatlı olan veya tahsilatsız bulunan, —bu konu ile ilgili— bütün kitapları okudular. Ve hükümdarın, bu kitap hakkındaki arzusunun, yerine gelmesine gayret ettiler. Cenab-ı Hak, bu çalışma ve gayretlerinin sonucu olarak, eserin vech-i mahsus üzere tamamlanmasını onlara nasip eyledi. Böylece de, kendisinden başka hiç bir -fıkhî- kitaba ihtiyaç hissettirmeyen ve bütün mes'eleleri içinde toplayan bu nâdîde kitap meydana geldi.
Bu kitap, hakikatleri en son noktasına kadar tamamen açıklayan, fer'î mes'elelerin en doğrusunu, içinde toplayan bir kitaptır,
Bu kitabın meydana getirilmesi ile, ilim talep edenlerin fıkhî mes'elelerde doğruyu öğrenmek isteyenlerin, takip edecekleri yol müracaat edecekleri kaynak da ortaya çıkmış oldu. Fıkhi bilgiler, âlimler için bu kitapla açıklık kazandı.
Alimler, bu kitabın adını, Âlemgir Şah'a nisbet olsun diye FETEVÂ-Î ÂLEMGÎRÎYYE koydular.
Bu, büyük hayrın, bu muhteşem eserin meydana gelmesine sebep olduğu için, Allahu Teâlâ onu, en yüce makamlarla mükâfatlandırsın. Sebep olduğu bu hayır sayesinde, —fıkıh ilminden talep edilen— büyük menfâatlerin tamamı hâsıl olmuştur.
Kendilerine verileri vazifeyi yerine getirerek, bu eserin meydana gelmesini te'min eden bu âlimler topluluğundan her bir müellife Allahu Teâlâ bol bol rahmet eylemiştir. İnşaallah.
Nakledildiğine göre, bu kitabın maliyeti —yaklaşık olarak—200.000 gümüş ruble'ye baliğ olmuştur.
Allah-u Teâlâ, o sultanı, Cennet'inde dilediği her şeye eriştirsin.
Peygamberlerin Efendisi Hz. Muhammed (S.A.V.) 'in yüzü suyu hürmetine, bizi bu sonuca ulaştıran Allahu Teâla'ya hamdolsun.
Selâmın tamamı, salâtın en üstünü, Peygamber (S.A.V.) Efendimizin ve âl-i ashabının üzerine olsun/ Âmîn...
Günahlarının bağışlanmasını dileyen
Abddurahman el - Hanefî el - Berâvî
Bismillahirrahmanirrahim
Her türlü hamd, —tek başına— şer'î hükümleri koyan Allah-u Teâlâ'ya mahsustur.
Allah-u Teâlâ, haram ve helâl bilgilerini kaldırma hakkını kimseye vermemiştir.
Allah-u Teâlâ, ilmin ve ilim güneşinin sertliğini âlimler topluluğu için yumuşattı. îlmi, âlimlerin emrine amade kıldı.
Bu sayede alimler, ilim güneşinden rivayet aylarını aydınlattılar; insanları cahilliğin genel belasından korudular ve fetvâ'nın doğru yolunda gitmeleri için onlara rehberlik ettiler.
Salât ve selâm, zaman ve gönderilme yönünden Peygamberlik makamının musallası( namezgâhı), mekân ve rütbe cihetinden delâlet meydanının mücellâsı, yolların bütün bağlı kapılarını açan, peygamberlerin ve var olan her şeyin var olma sebebi olan Peygamberimiz Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ (S.A.V.) üzerine olsun.
O ki, Allah-u Teâlâ'nın inkârcılara karşı hüccet olarak gönderdiği muazzam Peygamberdir.
O ki, bütün peygamberler içinde, Rabbımızın nübüvvet kapısını kendi ile mühürlediği en büyük en son Peygamberdir.
Salât ve selâm... O'nun kerametli, âl'inin ve şerefli ashabının cümlesinin üzerine de olsun...
Gerçekten fıkıh ilmi, hidâyetle delâletin (doğrulukla sapıklığın) arasını hakkiyle ayıran ve belirten tek ilimdir.
Fıkıh ilmi, amellerin değer ve kıymetlerini belirtmek için en doğru terazidir.
Fıkıh ilmi, derin denizler gibidir ve derinliğinin sonu yoktur
Fıkıh ilmi, yüce dağlardan meydana gelmiş bir sıra dağlar silsilesi gibidir ki, bu dağların küçüklerinin zirvesine bile gözler erişmez.
Fıkıh sahasında, gerçekten tasnif edilmiş olan kitablar elden ele dolaşmakta, te'lif edilmiş bulunan sâhifeler su gibi içilmektedir. Lâkin bu ilimde, hastaya tam şifa vereni yoktur. Âlimlerden bir kısmı, mes'elelerin yarısını ele almışlar, çoğu da, delillerinde görüş ayrılığı bulunan rivayetlere yönelmişlerdir.
Hakikati arayan kimselerse, karanlık bir gecede susuz bir yerde, çok susayan kimseler ile çok karanlık bir gecede devesini kaybeden kimseler gibi, hakikâti, arayıp bulmakta ve ona sarılmakta nice güçlüklerle karşı karşıya geldiler.
Bu yol, o kadar zahmetli bir hâle gelmişti ki, takvaya en yakın olanı bulmak ve almak için, gayret sarfeden kimsenin çektiği zahmetten dolayı gönlü daraldı.
Hatta, sünnetin aydınlığından çok kimsenin gözleri görmez oldu. Ve kişiler, bidatlerin ve bozuk inançların kötü yollarına doğru yürümeye meylettiler.
Artık, doğru eğriden ayırdedilemez oldu; haklı kim, haksız kim bilinemez hâle geldi. Sanki, Tîh çölünün vadisinde uzaklığına dolaşmaya başladılar. (Yani bir çıkmazın içine girdiler.) İsteklerine göre delil bulamadılar. Ahmağın akıbetine uğradılar.
Allah-u Teâlâ, yiğit ve ulu hükümdarın saltanatının sabahını aydınlatarak ve o sultana devlet ve ikbâl vererek, o insanlara da lütufta bulundu.
O sultan ki, ulu bir kişidir; kavminin efendisidir. O, çok cömerttir. Savaşlarda arslan kesilir. O, zor günlerin kahramanıdır. O, halktan vergi toplarken adaletten ayrılmayan bir yiğittir.
O, daima Allah korkusu taşır; haramdan son derece kaçınır ve ibâdete gösterdiği ihtimamdan dolayı ekseriyetle oruçludur.
O, mü'minlerin kumandanı, müslümanların başkanı, gazilerin önderi, mücâhidlerin serdârı, Ebû'l-Muzaff'er gazi padişah Muhyiddin Muhammed Evrengzib Bahâdır Alemgir'dir. Allah-u Teâlâ saltanatını daim eylesin; Hesab gününde, ehl-i ıyâline sevinçle dönenlerden eylesin; O gün, ökçesinin üzerinde kınanmış ve kovulmuş olarak dönenlerden olmaktan uzak eyleyin.
Gerçekten o büyük sultan, kâmil bir şekilde ve gösterişten uzak bir kitap te'lif edilmesini âlimlerden talep etti.
İstiyordu ki, o kitap, tertib itibariyle fıkhı kitapların en güzeli olsun; uzun ve usandırıcı olmaktan uzak bulunsun; sahih ve muazzam rivayetleri içinde toplasın; dirayete dayanan isabetli kavillerin büyüklerini içine alsın; rivayetlerin kuvvetlisini, zayıfın, sağlamlığını, çürüğünü birbirlerinden seçip açıklasın; bu kitabın bir yaprağı diğer bir yaprağına benzemesin (yâni içinde tekrar bulunmasın)...
Ölüden diriyi yaratan ve indinde hak ile batılın daima belli bulunduğu Yüce Rabbimizin yardımı sayesinde, çok büyük ve zor bir iş gibi gözüken bu emri yerine getirmek zor olmadı.
Hükümdar, fıkıh ününde çok geniş bilgisi olan alimleri bir araya topladı.
Ayrıca, fıkıhla ilgili —inci mesâbesindeki— bütün bilgileri karışık bir şekilde de olsa — ihtiva eden kitapları da bir araya getirdi.
Ve alimleri, mes'elelerin delillerini bulmak, onların çeşitli yönlerini araştırmak, bunları birbirlerinden ayırmak ve bir kitap te'lif etmek üzere, bu kitapların üzerine sevketti.
Yeni te'lif edilecek kitap öyle bir kitap olmalı idi ki; zahir rivayetleri, üzerinde ittifak edilen ve akıllı kimselerin vermiş oldukları fetvaları içine almalıydı. Bu kitapta, alimlerin kabul ettiği nâdirattan olan ve fakat âlimlerin kabul etmiş bulunduğu kaviller de toplanmalı idi. Taki, bu sayede amelde itiyat zayi olmasın ve hatalardan kaçınabilsin...
Alimler, hemen madenlerinden cevherleri çıkarmaya, gizlilikler arasından fıkhı incelikleri açıklamaya başladılar; inci ve mercanlarını toplamaya, kuş ve ceylanlarını avlamaya, koyuldular.
Ve, tortusundan şırasını ayırdılar. —Kitabın hududunu ta'yin edip—, önünü, arkasını, başını, sonunu belli ettiler. Dağılmış gümüş tanelerini dizdiler. Bu kitabın tertibinde, Hidâye'nin tertibini örnek aldılar. Açıklık ve kısalıkta da Nihayenin metodunu benimsediler. Rivayet ve zevâid kitaplarında bulunan tekrarları terk eylediler.
Bir mes'elenin açıklığa kavuşması veya bir mes'elenin başka bir mes'eleyi içine alması hâli hariç olmak üzere —lüzumsuz— delil ve şâhidlerden kaçındılar.
Ekseriyetle zâhirü'r-rivâye üzerinde durdular.
Dirayetlere ve nevâdir'e pek az iltifat ettiler. Buna da ancak, bir mes'elenin cevabını zahirü'r-rivâyede bulamadıkları zaman baş vurdular. Veyahutta, nevâdir'den olan bir kavil, «müftâbih olan budur = kendisi ile fetva verilen budur» şeklinde işaretlenmiş olunca, nevâdir'e iltifat ettiler.
Bu kaynaklarda buldukları muteber olan her bir kavli, rivayet ederken, kendi ibareleri ile naklettiler.
Vecihlerinde bir zaruret olmadıkça, ibareleri bozmadılar.
Bir mes'ele hakkında, muhtelif cevaplar ve hükümler buldukları zaman, bunlar arasında, müftâbih olan kavli seçtiler ve onu işaret edip aldılar.
Fakat, bu cevapların hiç birinde de delilin ve burhanın kuvvetine bir alamet bulamadıkları zaman, bu cevap ve hükümlerin hepsini de
kitaba kaydedip yazdılar.
Doğruya ve isabetliye muvaffak eden, ancak Allah-u Teâlâ'dır. (
Fetevayi Hindiyye kitap, Fetavayi Hindiyye kitabı, fetevayi hindiye fiyatı, tercümesi, huzur yayınevi, 16 cilt fıkıh kitabı, fetevayi hindiyye fiyatı, 16 cilt fıkıh kitabı )
Huzur yayınevi, 16 cilt, 1. Hamur Fetavayi Hindiyye Fıkıh Kitabı nın tanıtımı bitti.