Gençler için Anahtar Cevaplar

Fiyat:
160,00 TL
İndirimli Fiyat (%43,8) :
90,00 TL
Kazancınız 70,00 TL
Havale / EFT:
87,30 TL
Aynı Gün Kargo

Kitap           Gençler için Anahtar Cevaplar
Yazar          Nureddin Yıldız
Yayınevi     Tahlil Yayınları
Kağıt Cilt     2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat  400 sayfa , 13,5x21 - Roman Boy


 
Tahlil Yayınları Gençler için Anahtar Cevaplar kitabı nı incelemektesiniz.    
Nurettin Yıldız Gençler için Anahtar Cevaplar kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.

    
  Söze Giriş

'Neden, 'niçin' ve 'nasıl' sözcükleri, insanoğlunun en çok kullandığı sözcüklerdendir. Farklı nedenlerin oluşturdu­ğu merak, insanı en çok hareketlendiren etkenlerden bi­ri olarak hep var olmuştur. Geçmişi, mevcudu ve geleceği merak eder dururuz.

İnsanın, ilgisi bulunmayan şeyleri bile merak edip öğ­renmeye çalışırken, Allah'ın kendisini muhtevasıyla sorum­lu tuttuğu dinini ve dininin hükümranlığındaki dünyayı me­rak edip öğrenmesi gayet tabiidir.

Dünyanın kendi ekseninde dönmesinden daha fazla, içindeki olaylar dönmektedir. Olaylar döndükçe de başlar dönmekte ve hayata yön vermektedir.
Bizi ilgilendiren ve ilgilendirmeyen her şeyi önce an­nelerimize sorarak öğrenmeye çalıştık. Dinimizi, dünyamı­zı alakadar eden ne varsa onu kestirmeden bilmek istedik.

Annelerimizin cevaplarını yetersiz bulmaya başlayınca, babalarımızı, dedelerimizi daha güvenli kaynaklar görüp on­lardan öğrenmeye çalıştık. Onlar da kâh cevap verdiler kâh sorulanımızdan bıktılar.
 
Yaşımız büyüdükçe, soru sorulabilecek çevremiz de ge­lişti. Hocalarla, öğretmenlerle tanıştık. Onlara sorduk. Ba­zen ikna olduk bazen istifhamımız arttı. Sorulardan soru ürettik. Zihnimize ilk giren cevaplardan ileri yaşlarda kültür olarak yararlandıklarımız oldu. İkna olmadığımız halde ge­çiştirildiğimizi anlayıp, asıl cevabı aramaya başladık.

Öyle veya böyle, bir bilen bulup sorma ihtiyacımız hiç bitmedi. Yaşadıkça öğrenmek zorunda olduğumuzdan şüp­hemiz yoktur. Değişen ihtiyacımız değil soru şeklimiz, algı­lama kapasitemizdir.

Soru, içimizdekinin en kestirme beyanı olduğu gibi, ce­vap da bilgilendirmenin en kestirme şeklidir. Bir soru ve bir cevap, bir cilt kitap hacminde bilgi ihtiva edebilir. Özellik­le de soru doğal akışında ise ve cevap da zorlamalar içermiyorsa, en doyurucu bilgilendirme yollarından biri olarak, bü­tün zamanların geçerli bir metodudur.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin et­rafında ilk olmanın içini dolduran sahabiler, açık-seçik soru­larla öğrenmeye çalıştılar.
Edeplerini koruyarak, anlamadıklarını tekrar sordular. İçlerinde tereddüt bırakmayacak bir üslup kullandılar. Onla­ra verilen cevaplar da net oldu.
Tatmin olup gittiler. Sahabe kadınları bile, -onca hayâlarına rağmen- erkeklerin ortasında yüz kızartacağı zanne­dilen sorular sordular. Verilen cevaplardan gücenmediler. Onların sorulan ve cevaplarından Kur'an'a konu olanlar ol­du. Öğrendiler, amel ettiler ve bizim de yararlanacağımız bir miras kalmasına vesile oldular.
Soru ve cevabın öğretmedeki etkisinden ötürüdür ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı meseleleri izah edeceği zaman önce soru sormuş, sorduğu sorunun cevabı­nı da vererek meselenin anlaşılmasını sağlamıştır. Bir ben­zer üslup da Kur'an'da görülebilir.
Bu çalışma, farklı zamanlarda, gençlerle yapılan soh­betlerde sorulan sorulara verilen cevapların yazılı şeklidir. Özellikle soruların doğallığına müdahale edilmemeye çalı­şılmıştır.

Cevaplarda da ilmîlik oranı düşük tutulmuştur. Bu mak­satla da -konular arasında dört yüz civarında ayet hadis geç­tiği halde- ayetlere ve hadislere metin ve tercüme olarak yer verilmemiştir. Konuları ilmî boyutuyla öğrenmek isteyenler için dilimizde yazılmış yüzlerce kitap mevcuttur. İzaha ihti­yaç hissetmeden anlaşılmış olması yeterli görülmüştür.
Çalışmamızı, nzası uğrunda yapılanlar arasına katması­nı Allah Teâlâ'dan niyaz ederim.

Nureddin YILDIZ
Bayrampaşa 1430 - 2009

  Soru Terbiyemiz

Her şeyi bilmek gibi bir iddiamızın olması mümkün de­ğildir. Her şeyi bilememek arlanılması gereken bir durum da değildir. Öğrenme imkânı bulup da öğrenmeye çalışma­yan, öğrenmenin kıymetini takdir edemeyen, Müslümanların arasında arlanması gereken bir durumda bulunmaktadır.
Allah Teâlâ bizi annelerimizin kamında hiçbir şey bil­mez olarak yarattı; ama gayret edince öğrenme kabiliyeti­ni de bize lütfetti.

Sorarak öğrenmek en kolay öğrenme yollarından bi­ridir. Çünkü sorulan somya verilen cevap daima ayrıntılarına girilmeden, gerektiği kadarı ile kullanılan bilgiden olu­şur. Ashabı kiramdan itibaren Müslümanlar arasında, so­rup öğrenme bir kültür olarak yerleşmiştir. Pek çok Müs­lüman, kendisine verilen cevaplarla dini yaşayarak Rabbi-ne gitmiştir.

Çağımızda ilim öğrenme yollan oldukça geniş bir şekil­de yayıldı, imkânlar da arttı. Bilgi kendiliğinden gelir oldu. Bunun yanında da öğrenmeye ayrılacak vakit azaldı, ma­niler ayrık otları gibi kitapların arasına düştü. Zihni meşgul 
eden bir mesele için bir cilt kitap okumaya vakit bulmak ne­redeyse beklenilebilecek bir nimet olmaz hale geldi. Aslında vaktimizin olmadığını iddia edecek halimiz de yoktur; ama öyle veya böyle bir yığın engel bizi kitaptan, okuyup anla­maktan alıkoymaktadır. Bir bilene sorarak öğrenmek en kolay yol olarak kal­maktadır.

Bizden öncekilerin sorduklarını, niteliği bize uyuyorsa aynen kullanmamız kadar tabii bir durum olamaz. Onların derdi bizim derdimiz haline gelmişse biz de onlara verilen cevabı kullanırız. Önemli olan Rabbimizin rızasını kazan­maktır.
Sormak, sorduğunla amel etmek üzerine şu hususları dikkate almakta yarar vardır:
  1. Dinimizle ilgili öğrenmek istediğimiz şeyleri soracağı­mız kişilerin bizi tatmin eden bir kimliğin sahibi olma­ları gerekmektedir. Cevap verilen bir makamda otur­muş olmaları bu zamanda güven unsuru değildir.
Kendisi namaz kılmayan, sabah namazını lojmanı­nın yanındaki camide kılmayan bir müftünün fetvası­nı içimize sindirmekte zorlanırız. Zorlanmamız da ge­rekir.
Dinimizi öğreneceksek dinimiz ciddidir; cennet veya cehennemle ilgisi bulunan bir meseleyi basit göreme­yiz. Hatta dünyamızla ilgili bir hususu bile basit göre­meyiz. Bizim dünyamız da dinimize aittir.
  1. Sorumuz, soru sorduğumuz ve soran olarak biz, cid­di olmak durumundayız. Hocayı bulmuşken soruvermek ahlâkî değildir. İhtiyacımızı gidermekle, nefis tat­mini yapmak arasında büyük farklar vardır.
Önce biz sormayı ve öğrenmeyi ciddiye alacağız. Sorduğumuzu ve cevabını ciddiye alacağız. Cevap­la da amel edeceğiz. Arşive konacak türden sorular yanlıştır.
  1. Kitaplardan okunanların, sözlü sorulanla aynı olma­yacağını takdir etmemiz gerekiyor. Sormak ve cevap almak, birebir ölçü üzerine iş görmektir. Kitaptaki-nin uyarlanması buna göre biraz daha zor olabilir. Bu noktaya da önem vermeliyiz.
  2. Her hâlükârda sormayı bir ibadet olarak görmeli ve ihlasla sormalıyız. Öğreneceğimiz bir kelime bizim ahiretimizin imarına vesile olabileceği gibi yanlış bir anlama da bizi haraba sürükleyebilir. Öğrenmekte utanma olmayacağını peşinen kabullenmek gerekir.
Ashaptan Ebu Musa el-Eş'arî radıyallahu anh, Aişe annemize gusülle ilgili bir soru sormak için yanına git­tiğini ama sormaya utandığını kendisine söyleyince: 'Annesine soracağı kadar rahat sorabileceğini, utan­masına gerek olmadığını' söylediğini bildirmektedir. O da bunun üzerine, ne zaman gusül gerektiğini ona sormuştur. (Müslim; Hayz, 22)

Ashabın büyüklerinden Ali bin Ebi Talib radıyallahu anh için de benzer bir mesele nakledilmektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kızı ile ev­li olduğu için, aile ilişkileri üzerine bir soru sorma­ya hayâ etmiş, Mikdad radıyallahu anhı sorması için görevlendirmişti. (Ebu Davud; Taharat, 83)
Bu örneklerden anlaşılan şudur: Utanmaya gerek yoktur. Özel bir durum varsa, yine de cahil kalmaya razı olmayıp, bir formülle bilgiye muhakkak ulaşılma­lıdır.
  1. Cevaba hazır olmak şarttır. En iyisini seçmek üzere soru koleksiyonu yapma maksadıyla öğrenmenin ya­ran olmaz. Cevap ne olursa olsun, onu uygulamaya hazır olanın tavrı samimi tavırdır.
  2. Soruya cevap verenin kimliği ne denli muteber bir kimlik olursa olsun, yargıyı gerektiren konularda fet­va veya cevap bağlayıcı değildir. Cevaplar, haramı helal, helali de haram yapmaz. Soru ve cevabı böyle bir maksatla kullanmaya kalkışan sadece kendini al­datmış olur.
İlim mü'min için bir yitiktir. Soru ve cevap bir ilim türü olduğuna göre yitiğimizin peşinde koşmaya çalışır, Allah'tan yardımını dileriz; tavrımız budur.
 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786056015892
MarkaTahlil Yayınları
Stok DurumuVar
9786056015892
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.