Kitap Gençler için Anahtar Cevaplar
Yazar Nureddin Yıldız
Yayınevi Tahlil Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 400 sayfa , 13,5x21 - Roman Boy
Tahlil Yayınları Gençler için Anahtar Cevaplar kitabı nı incelemektesiniz.
Nurettin Yıldız Gençler için Anahtar Cevaplar kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.
Söze Giriş
'Neden, 'niçin' ve 'nasıl' sözcükleri, insanoğlunun en çok kullandığı sözcüklerdendir. Farklı nedenlerin oluşturduğu merak, insanı en çok hareketlendiren etkenlerden biri olarak hep var olmuştur. Geçmişi, mevcudu ve geleceği merak eder dururuz.
İnsanın, ilgisi bulunmayan şeyleri bile merak edip öğrenmeye çalışırken, Allah'ın kendisini muhtevasıyla sorumlu tuttuğu dinini ve dininin hükümranlığındaki dünyayı merak edip öğrenmesi gayet tabiidir.
Dünyanın kendi ekseninde dönmesinden daha fazla, içindeki olaylar dönmektedir. Olaylar döndükçe de başlar dönmekte ve hayata yön vermektedir.
Bizi ilgilendiren ve ilgilendirmeyen her şeyi önce annelerimize sorarak öğrenmeye çalıştık. Dinimizi, dünyamızı alakadar eden ne varsa onu kestirmeden bilmek istedik.
Annelerimizin cevaplarını yetersiz bulmaya başlayınca, babalarımızı, dedelerimizi daha güvenli kaynaklar görüp onlardan öğrenmeye çalıştık. Onlar da kâh cevap verdiler kâh sorulanımızdan bıktılar.
Yaşımız büyüdükçe, soru sorulabilecek çevremiz de gelişti. Hocalarla, öğretmenlerle tanıştık. Onlara sorduk. Bazen ikna olduk bazen istifhamımız arttı. Sorulardan soru ürettik. Zihnimize ilk giren cevaplardan ileri yaşlarda kültür olarak yararlandıklarımız oldu. İkna olmadığımız halde geçiştirildiğimizi anlayıp, asıl cevabı aramaya başladık.
Öyle veya böyle, bir bilen bulup sorma ihtiyacımız hiç bitmedi. Yaşadıkça öğrenmek zorunda olduğumuzdan şüphemiz yoktur. Değişen ihtiyacımız değil soru şeklimiz, algılama kapasitemizdir.
Soru, içimizdekinin en kestirme beyanı olduğu gibi, cevap da bilgilendirmenin en kestirme şeklidir. Bir soru ve bir cevap, bir cilt kitap hacminde bilgi ihtiva edebilir. Özellikle de soru doğal akışında ise ve cevap da zorlamalar içermiyorsa, en doyurucu bilgilendirme yollarından biri olarak, bütün zamanların geçerli bir metodudur.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem efendimizin etrafında ilk olmanın içini dolduran sahabiler, açık-seçik sorularla öğrenmeye çalıştılar.
Edeplerini koruyarak, anlamadıklarını tekrar sordular. İçlerinde tereddüt bırakmayacak bir üslup kullandılar. Onlara verilen cevaplar da net oldu.
Tatmin olup gittiler. Sahabe kadınları bile, -onca hayâlarına rağmen- erkeklerin ortasında yüz kızartacağı zannedilen sorular sordular. Verilen cevaplardan gücenmediler. Onların sorulan ve cevaplarından Kur'an'a konu olanlar oldu. Öğrendiler, amel ettiler ve bizim de yararlanacağımız bir miras kalmasına vesile oldular.
Soru ve cevabın öğretmedeki etkisinden ötürüdür ki, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bazı meseleleri izah edeceği zaman önce soru sormuş, sorduğu sorunun cevabını da vererek meselenin anlaşılmasını sağlamıştır. Bir benzer üslup da Kur'an'da görülebilir.
Bu çalışma, farklı zamanlarda, gençlerle yapılan sohbetlerde sorulan sorulara verilen cevapların yazılı şeklidir. Özellikle soruların doğallığına müdahale edilmemeye çalışılmıştır.
Cevaplarda da ilmîlik oranı düşük tutulmuştur. Bu maksatla da -konular arasında dört yüz civarında ayet hadis geçtiği halde- ayetlere ve hadislere metin ve tercüme olarak yer verilmemiştir. Konuları ilmî boyutuyla öğrenmek isteyenler için dilimizde yazılmış yüzlerce kitap mevcuttur. İzaha ihtiyaç hissetmeden anlaşılmış olması yeterli görülmüştür.
Çalışmamızı, nzası uğrunda yapılanlar arasına katmasını Allah Teâlâ'dan niyaz ederim.
Nureddin YILDIZ
Bayrampaşa 1430 - 2009
Soru Terbiyemiz
Her şeyi bilmek gibi bir iddiamızın olması mümkün değildir. Her şeyi bilememek arlanılması gereken bir durum da değildir. Öğrenme imkânı bulup da öğrenmeye çalışmayan, öğrenmenin kıymetini takdir edemeyen, Müslümanların arasında arlanması gereken bir durumda bulunmaktadır.
Allah Teâlâ bizi annelerimizin kamında hiçbir şey bilmez olarak yarattı; ama gayret edince öğrenme kabiliyetini de bize lütfetti.
Sorarak öğrenmek en kolay öğrenme yollarından biridir. Çünkü sorulan somya verilen cevap daima ayrıntılarına girilmeden, gerektiği kadarı ile kullanılan bilgiden oluşur. Ashabı kiramdan itibaren Müslümanlar arasında, sorup öğrenme bir kültür olarak yerleşmiştir. Pek çok Müslüman, kendisine verilen cevaplarla dini yaşayarak Rabbi-ne gitmiştir.
Çağımızda ilim öğrenme yollan oldukça geniş bir şekilde yayıldı, imkânlar da arttı. Bilgi kendiliğinden gelir oldu. Bunun yanında da öğrenmeye ayrılacak vakit azaldı, maniler ayrık otları gibi kitapların arasına düştü. Zihni meşgul eden bir mesele için bir cilt kitap okumaya vakit bulmak neredeyse beklenilebilecek bir nimet olmaz hale geldi. Aslında vaktimizin olmadığını iddia edecek halimiz de yoktur; ama öyle veya böyle bir yığın engel bizi kitaptan, okuyup anlamaktan alıkoymaktadır. Bir bilene sorarak öğrenmek en kolay yol olarak kalmaktadır.
Bizden öncekilerin sorduklarını, niteliği bize uyuyorsa aynen kullanmamız kadar tabii bir durum olamaz. Onların derdi bizim derdimiz haline gelmişse biz de onlara verilen cevabı kullanırız. Önemli olan Rabbimizin rızasını kazanmaktır.
Sormak, sorduğunla amel etmek üzerine şu hususları dikkate almakta yarar vardır:
- Dinimizle ilgili öğrenmek istediğimiz şeyleri soracağımız kişilerin bizi tatmin eden bir kimliğin sahibi olmaları gerekmektedir. Cevap verilen bir makamda oturmuş olmaları bu zamanda güven unsuru değildir.
Kendisi namaz kılmayan, sabah namazını lojmanının yanındaki camide kılmayan bir müftünün fetvasını içimize sindirmekte zorlanırız. Zorlanmamız da gerekir.
Dinimizi öğreneceksek dinimiz ciddidir; cennet veya cehennemle ilgisi bulunan bir meseleyi basit göremeyiz. Hatta dünyamızla ilgili bir hususu bile basit göremeyiz. Bizim dünyamız da dinimize aittir.
- Sorumuz, soru sorduğumuz ve soran olarak biz, ciddi olmak durumundayız. Hocayı bulmuşken soruvermek ahlâkî değildir. İhtiyacımızı gidermekle, nefis tatmini yapmak arasında büyük farklar vardır.
Önce biz sormayı ve öğrenmeyi ciddiye alacağız. Sorduğumuzu ve cevabını ciddiye alacağız. Cevapla da amel edeceğiz. Arşive konacak türden sorular yanlıştır.
- Kitaplardan okunanların, sözlü sorulanla aynı olmayacağını takdir etmemiz gerekiyor. Sormak ve cevap almak, birebir ölçü üzerine iş görmektir. Kitaptaki-nin uyarlanması buna göre biraz daha zor olabilir. Bu noktaya da önem vermeliyiz.
- Her hâlükârda sormayı bir ibadet olarak görmeli ve ihlasla sormalıyız. Öğreneceğimiz bir kelime bizim ahiretimizin imarına vesile olabileceği gibi yanlış bir anlama da bizi haraba sürükleyebilir. Öğrenmekte utanma olmayacağını peşinen kabullenmek gerekir.
Ashaptan Ebu Musa el-Eş'arî radıyallahu anh, Aişe annemize gusülle ilgili bir soru sormak için yanına gittiğini ama sormaya utandığını kendisine söyleyince: 'Annesine soracağı kadar rahat sorabileceğini, utanmasına gerek olmadığını' söylediğini bildirmektedir. O da bunun üzerine, ne zaman gusül gerektiğini ona sormuştur. (Müslim; Hayz, 22)
Ashabın büyüklerinden Ali bin Ebi Talib radıyallahu anh için de benzer bir mesele nakledilmektedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin kızı ile evli olduğu için, aile ilişkileri üzerine bir soru sormaya hayâ etmiş, Mikdad radıyallahu anhı sorması için görevlendirmişti. (Ebu Davud; Taharat, 83)
Bu örneklerden anlaşılan şudur: Utanmaya gerek yoktur. Özel bir durum varsa, yine de cahil kalmaya razı olmayıp, bir formülle bilgiye muhakkak ulaşılmalıdır.
- Cevaba hazır olmak şarttır. En iyisini seçmek üzere soru koleksiyonu yapma maksadıyla öğrenmenin yaran olmaz. Cevap ne olursa olsun, onu uygulamaya hazır olanın tavrı samimi tavırdır.
- Soruya cevap verenin kimliği ne denli muteber bir kimlik olursa olsun, yargıyı gerektiren konularda fetva veya cevap bağlayıcı değildir. Cevaplar, haramı helal, helali de haram yapmaz. Soru ve cevabı böyle bir maksatla kullanmaya kalkışan sadece kendini aldatmış olur.
İlim mü'min için bir yitiktir. Soru ve cevap bir ilim türü olduğuna göre yitiğimizin peşinde koşmaya çalışır, Allah'tan yardımını dileriz; tavrımız budur.