Hz. Ademden Hatemül Enbiyaya Peygamberler Tarihi   Ahmet Lütfi Kazancı

Fiyat:
440,00 TL
İndirimli Fiyat (%37,5) :
275,00 TL
Kazancınız 165,00 TL
Havale / EFT:
266,75 TL
77,69 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap              Hz. Adem’den Hatemül Enbiya’ya Peygamberler Tarihi
Yazar             Ahmet Lütfi Kazancı
Yayınevi         Ensar Neşriyat
Kağıt - Cilt      2.Hamur - Karton Kapak
Sayfa - Ebat   704 sayfa - 13x23.5 cm


 

Ahmet Lütfi Kazancı Hz. Ademden Hatemül Enbiyaya Peygamberler Tarihi kitabı nı incelemektesiniz.
Ensar Yayınları Peygamberler Tarihi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıylaoku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert Olandır. Alak 1-2

 
 
Peygamberler Tarihi
Prof. Dr. Ahmet Lütfi Kazancı
ENSAR NEŞRİYAT

 
Yemin olsun ki onların hayat hikayelerinde akıl sahipleri için çeşit çeşit ibretler vardır. Bu Kuran uydurulmuş bir söz değildir."  (Yusuf Suresi, 12 / 111)

Peygamber, Allah Teala tarafından emir ve yasaklarını insanlara tebliğ etmek ve hidayet yolunu yaşayarak göstermek üzere tayin edilen insandır.

Peygamber olmanın tek şartı Allah Teâlâ tarafından seçilmiş olmaktır. Bu seçimde bir başkasının müessir olması mümkün olmadığı gibi; çalışmakla, ibadet etmekle, de elde edilmesi imkânı yoktur.
Kur'an'da peygamber olarak takdim edilen büyüklerimizin sayısı yirmi beştir. Bunlar arasında geniş bilgi verilenler vardır, pek az tanıtılan ve hayatı hakkında hiç bilgi verilmeyenleri de vardır.

Peygamberlerin sayısı hakkında kesin bir söz söylemek mümkün değildir.

Allah Teala "Onlardan bir kısmı vardır ki sana anlattık, bir kısmı da vardır ki sana anlatmadık" (Mümin Suresi, 40 / 78)
Ancak "Her kavmin bir hidayet davetçisi vardır"  (Ra'd Suresi, 13/7)
"Her ümmetin bir Resulu elçisi vardır." (Yunus Suresi, 13/7)

 
    TAKDİM
 
Peygamber, Allah Teâlâ tarafından, emir ve yasaklarım insanlara tebliğ etmek ve hidâyet yolunu yaşayarak göstermek üzere tayin edilen insandır.
 
Peygamber olmanın tek şartı Allah Teâlâ tarafından seçilmiş olmaktır. Bu seçimde bir başkasının müessir olması mümkün olmadığı gibi; çalışmak­la, dua ve ibâdet etmekle de elde edilmesi imkanı yoktur. Hz. Mûsâ (s.a.v = sallallâhü aleyhi vesellem1) tarafından kardeşi Harun'a (s.a.v) nübüvvet verilmesi niyaz edilmiş ve bu istek Yüce Allah tarafından kabul edilmiştir.2 Ancak bu, sırf Hz. Musa'nın arzusunu yerine getirmek için değildir. Ezelde Hz. Harun'a Peygamberlik verileceğine dair bir hükmün bulunması sebebiy­ledir.
 
Kur'an'da peygamber olarak takdim edilen büyüklerimizin sayısı yirmi beştir. Bunlar arasında geniş bilgi verilenler vardır, pek az tanıtılan ve hayatı hakkında hiç bilgi verilmeyenleri de vardır.
 
Peygamberlerin sayısı hakkında kesin bir söz söylemek mümkün değil­dir. Allah Teâlâ "Onlardan bir kısmı var ki sana anlattık, bir kısmı da var ki sana anlatmadık"3 buyurmuştur. Ancak "Her kavmin bir hidâyet davet-çisi vardır"4 "Her ümmetin bir Rasûlü-elçisi vardır."5 gibi âyetler göz önünde bulundurulunca tanıtılmayan peygamber sayısının, tanıtılanlara nispetle çok daha fazla olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
 
1-Sallallâhü aleyhi vesellem: Allah ona rahmetiyle muamele buyursun, selam eylesin, de­mektir. Bu bir dua cümlesidir, sadece Peygamberler için kullanılır
2-Bak: Tâhâ sûresi, 20/ 30 ;  Meryem suresi, 19/ 53  
3-Mümin sûresi, 40/ 78
4-Ra'd sûresi, 13/ 7
5- Yûnus sûresi, 10/ 47
 
Rasûl ve Mürsel tabiri "Peygamber" anlamınadır. Bazen "Peygamber Elçisi" manasına da gelir. Nitekim Yâsîn sûresinde Hz.Isâ (s.a.v) in elçileri hakkında Mürsel tabiri kullanılmıştır.6
 
Bu durumda, her ümmete bir peygamber veya bir peygamber elçisi gelmiştir deme imkanı vardır. Bununla beraber hiç peygamber sesi duyma­dık ümmet olmuş mudur?.. Olmuşsa yarın durumları ne olacaktır gibi mev­zular ilim adamları arasında müzakere ve münakaşa konusu yapılmıştır.
 
Özellikle içinde bulunduğumuz zaman için, dünyadan bihaber olan, herkesi kendi gibi zanneden kimseler, "Ne demek? Bu devirde Rasulullah Efendimizden haberi olmayan mı olurmuş?..." gibi anlamsız sözler söylerler. Bununla beraber bugün yaşadığımız dünyada sayısı hiç de az olmayan kitle­lerin, Rasulü Emin Efendimizden ve İslâm'dan habersiz yaşadıkları muhak­kaktır.7
 
Bunlar da Yüce Rabb'imizin kullarıdır, haklarında ne gibi bir muamele yapacağını da elbet kendisi bilecektir.
Peygamberler hakkında yüz yirmi dört bin veya iki yüz yirmi dört bin diye pek zayıf rivayetlerle gelen sayılardan birini kesin olarak kabul etmek doğru değildir. Arada yüz bin fark vardır. Birini kabul ettiğimiz takdirde peygamber olanı peygamber saymamak gibi bir durum ortaya çıkar. Özel­likle peygamber olup olmadığı kesin olarak bilinmeyenler hakkında "pey­gamberdi - değildi" şeklinde münakaşaların yapılması da doğru değildir. Bu konuda en doğru yol, "Allah'ın gönderdiği peygamberlerin hepsine inan­dım," demektir.
 
6-Yâsîn sûresi, 36/ 13
7-Kazakistan'dan gelen ve "Saadet Devri" ismi altında altı kitap olarak hazırladığımız ve "Özlenen Şafak, Aydınlıklara Doğru.." adını verdiğimiz kitaplarımızı Kazak diline ve Rusça'ya terceme etmek isteyen bir hanım şöyle diyordu: Anneme "Allah'a inanıyor mu­sun," dedim, bilmiyorum, cevabıyla mukabele etti.
Verilen cevap oldukça önemlidir. Kadın: Evet, hayır, demiyor. Bilmiyorum diyor, yani bu konuyu hiç düşünmedim, zihnimde böyle bir mes'ele hiç yer tutmadı, demek istiyor.
 
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de müminlerin güzel vasıfları anlatılırken "Biz Allah'ın Peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz"8 diyen kimseler oldukları belirtilmiştir. Bu âyetin gözettiği hedef, Allah Teâlâ'nın "Peygamberdir" dediğine kulun hayır deme hakkının bulunmadığını an­latmış olmasıdır.

Peygamber olduğu bildirilenlerden bir kısmına inanmak ve diğer bir kısmına inanmamak hakkı hiç kimse için tanınmamıştır. Ancak Peygamber­lerden bir kısmının diğer bir kısmından faziletli ve üst derecede olduğu da Kur'an'ın bildirdiği gerçekler arasındadır. "İşte bu resuller ki, biz onların bir kısmını diğer kısmından üstün kıldık."9 âyeti bu hususa açıklık getirir.
 
Bu duruma göre peygamberlerin en büyüğü, Alemlere rahmet olarak gönderilen10 ve "Hâtemü'l-Enbiyâ" (peygamberlerin mührü, = son olarak gönderilen Peygamber ) olduğu bildirilen[1] Efendimiz Hz. Muhammed Mus­tafa (s.a.v) dir. Onu takib eden sırada dört büyük peygamber vardır: Bunlar dünyaya geliş sırasıyla Hz. Nûh, Hz. İbrahim, Hz. Mûsâ ve Hz. îsâ (salavatullahi aleyhim ecmain) Efendilerimizdir. Efendimizle birlikte bu beş Peygambere "Ulü'l-azm (Sorumluluğu pek ağır olan, Allah yanında derece­leri pek yüksek olan) Peygamberler" denir.12

Daha sonra diğer peygamberler gelir.

Peygamberler içinde bütün insanlığa gönderilmiş olanı sadece Hâtemü'l-Enbiya (s.a.v) Efendimizdir. Diğer peygamberler belirli ümmetlere ve belirli çevrelere gönderilmişlerdir. Kur'an'ı Kerim genel olarak peygam­berleri "Nebî" (Haberci) ve "Rasûl" (elçi) olmak üzere takdim eder. Bu keli­melerin dini manası ise tam bir tarifle birbirinden ayrılmış değildir. Nebî, kendisinden evvelki Peygamberin getirdiği ahkamı tebliğ eden; Rasûl ise, daha evvelki Peygamberin getirdiği hükümlere göre bir kısım değişiklik getirmiş olan peygamber olarak bilinir. Hz. Musa'nın tebliğ ettiği hükümlerde kardeş kızıyla evlilik varken Hz. îsâ tarafından kaldırılmış ve yasak­lanmış olması gibi..
 
8 Bakara sûresi, 2/ 285
9 Bakara sûresi, 2/ 253
10 Enbiya sûresi, 21/ 107

11- Ahzab sûresi, 33/ 40
12 Ahzab sûresi, 33/ 7; Ahkâf sûresi, 46/ 35
 

 
Bazı peygamberler hakkında hem Rasûl, hem de Nebî tabirinin kulla­nıldığı da vardır, Hz. İsmail (s.a.v.) gibi.. Bir peygamber Kur'an-ı Kerim'de, bazen sadece, Nebî, olarak takdim edildiği gibi bir başka âyette Rasûl olarak da nitelenir. Mesela Rasûlullah Efendimiz Al-i İmran, 3/ 68'de sadece Nebî olarak tanıtılmış, pek çok âyette ise Rasûl olduğu bildirilmiştir.
 
Peygamberlerin asıl görevleri, Allah Teâlâ'dan vahiy yoluyla aldıkları emir ve yasakları ümmetlerine, olduğu gibi (artırma ve eksiltme olmaksızın) ulaştırmaktır. Onlar bu konuda, her türlü takdirin ötesinde bir vazife anlayı­şı içinde ve mükemmel bir şekilde tebliğ görevlerim yerine getirmişlerdir. Bu hususta "acaba?.." demek asla caiz değildir.
 
Ayrıca onlar, ümmetlerine tebliğ ettikleri ahkamı tatbik konusunda da örnek olmuşlardır. Kur'an-ı Kerim onların hayatlarından bir kısmım takdim ederken örnek ve ibret alınmasını da özellikle vurgulamıştır. Onlar hakkın­da verilen bilgiler, sırf bir hayat hikayesinin anlaşılması maksadına dayan­maz. "Yemin olsun ki onların hayat hikayelerinde akıl sahipleri için çeşit çeşit ibretler vardır ve bu Kur'an uydurma bir söz değildir"13 buyurularak, onların hayat hikayelerini okurken üzerinde düşünmek ve ibret almak lazım geldiği hatırlatılır.
 
Biz yeri geldikçe bunlara özellikle işaret etmeye çalıştık. Ancak bizim de okuyup geçtiğimiz fakat gerçekten de üzerinde durulmaya değer olan nok­taların bulunabileceğini de kabul ederiz. Nitekim bu konular ciddiyetle, dikkatlice düşünülürse ilk defasında zihne gelmeyen bir nice ibret levhası ile karşılaşmak mümkündür. Okuyanların özellikle bu konuyu ihmal etmeme­leri lazımdır. Bir kişinin bulamadığı bir defineyi bir başkası da bulamaz demek mümkün müdür?..

Mesela Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin miraçta, Hz. Mûsâ (s.a.v.) ile bir kaç defa görüştüğünü biliyoruz. Rasûlullah Efendimiz, Allah Teâlâ'dan elli vakit namaz emri ile ayrılmış, fakat Hz. Mûsâ "Ben Sen'den evvel İsrailoğullarını tecrübe ettim? Senin ümmetin de güç yetiremez"14 diyerek tekrar müracaat etmesini ve namaz vakitlerinin azaltılmasını istemesini tavsiye etmiş ve bu müracaat beş defa vaki olmuş, namaz, beş vakte indirilmiştir.
 
 
13-Yûsuf sûresi, 12/111


Acaba bunu Peygamber Efendimiz neden düşünmemişti?.. Düşünemez miydi?.. Neden burada Hz. Mûsâ devreye girmişti?..
Bize göre bu olay iki önemli esası anlatmaktadır.
 
  1. Zaman itibariyle sonradan gelen, ilim ve akıl yönüyle hangi seviyede olursa olsun, kendinden öncekilerin tecrübelerinden faydalanmalıdır.
  2. Doğruyu ve gerçeği bilen kişi, samimiyet ve edeb hududlarmı aşmaksızın, rütbesi daha ilerde olana hakkı ve hakikati tavsiye edebilmelidir.
 
Peygamberler hakkında en güvenilir kaynak, Yüce Allah'ın ebedi kitabı Kur'an-ı Kerim'dir. Allah Teâlâ, peygamberini şöyle tanıtıyorsa, "Öyle değil, böyle olmalıdır" deme hakkı hiç kimseye tanınmamıştır.

Tevrat ve İncil'de peygamberler hakkında geniş bilgi varsa da bugün el­lerde bulunan ve bozulduğu yüzde yüz bilinen Tevrat ve İncil'lere itimad etmek doğru değildir. Onlar artık Allah Teâlâ'dan, Hz. Musa'ya ve Hz. isa'ya indirilen saf ve berrak Tevrat ve İncil değillerdir.

Peygamberler konusunda ikinci kaynak Rasûlullah Efendimizin hadis­leridir.

Ancak Allah'ın kitabında tahrifat yapamayanlar "Hz. Peygamber bu­yurdu ki.." diyerek Efendimiz'e ait olmayan pek çok sözü ona aitmiş gibi, yahut ashabından biri söylemiş gibi söylemeden duramamışlardır. Bu se­beple peygamberler hakkında ileri geri bir sürü dedikodu kitaplarda yer almıştır. Bunların birer birer yazılması ayrı ciltlere muhtaçtır. Biz bu konuda yeri geldikçe -uydurma olduğu kanaatine vardığımızı da belirterek- bazı örnekler vermiş bulunuyoruz.
 
 
14-Buhari, Menâkıbü'l-ensar, 42 (4/ 249) ; Halebi, İnsanüi-uyûn, 1/ 568 ; Ahmed b. Muham-med el-Kastalanî, el-Mevâhibü'l-ledünniyye, 2/ 347
 
Peygamberlerin, peygamber olduklarım ispatlamaları için kendilerine yeter derecede delil verilmiştir. Bunun faydası, önüne gelen herkesin "Ben Allah'ın peygamberiyim" diyerek ortaya atılmasını önlemektir. Bu delil, alışıla gelmişin dışında ve arada maddî bir vasıta olmaksızın, Allah'ın yar­dım ve inâyetiyle gösterdikleri mucizelerdir. Bu mucizeleri aynı şartlar al­tında, peygambere karşı duran hiçbir şahsın meydana getirmesi düşünüle­mez. Hiçbir şahıs, peygamberlerin gösterdiği mucizeyi iptal etme ya da ona denk bir mucizeyi ortaya koyma imkanına nail olamamış, Yüce Rabb'imiz buna izin vermemiştir.

Yüce Rabb'imiz, Peygamberlerine verdiği mucizelerden bir kısmını Kur'an-ı Kerimde anlatmıştır. İnsanların bir kısmı peygamberlere inanmadılarsa bu inanmayış, peygamberlerin, peygamber olduklarını ispat edemedik­lerinden değildir. Allah Teâlâ bir kulunu peygamber olarak seçtikten sonra onu insanların karşısında peygamber olduğunu ispat edemeyerek aciz du­ruma düşürmez.
Peygamberler Allah Teâlâ'nın en sevgili, en muhterem kullarıdır. Yarın huzur-u İlâhîde toplanıldığı zaman insanların en çok ikram göreni onlar olacaklardır. Özellikle dünyada onlara sırt çeviren ve davalarını durdurma çabasına düşenler, Yüce Rabb'imizin onlara yaptığı ikramı görünce dövüne­cek, pişmanlıkla ellerini ısıracaklardır.

Peygamberler arasında en bilinen ve hakkında en çok bilgi bulunanı hiç şüphe yok ki son peygamber Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) Efendimiz'dir. Biz daha evvel Rasûlullah Efendimiz hakkında altı ciltlik bir seri15 yayınla­mış olduğumuz için bu kitapta Efendimizin hayatını özet olarak verme yo­lunu tuttuk.

"Hz. Adem'den Hâtemü'l-Enbiyâ'ya (Peygamberler Tarihi)" adını verdiğimiz bu kitabımızı okuyan mü'minlere hayırlar vermesini ve onları ism-i şerifleri zikredilen peygamberlere "Gönül Komşusu" yapmasını Yüce Mevlâ'dan niyaz ederim.
 
 
15-Bunlar: 1- Özlenen Şafak 2- Aydınlıklara Doğru 3- Doğuş 4- Yükseliş 5- Guruba Yaklaşır­ken 6- Kavuşma isimeri ile Ensar Yayınevi tarafından yayınlanmıştır.
 
Hz. Âdem'den Hz. Hatemü'l-Enbiya'ya kadar gelip geçen, isimlerini bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün peygamberlere ilâ yevmi'l-kıyam salâtü selamlar eder, sevgilerinin gönlümüzde daim kılınmasını Yüce Mevlâ'dan niyaz ederim.
 
Ahmet Lütfi KAZANCI
 
 
 

 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786055623722
MarkaEnsar Neşriyat
Stok DurumuVar
9786055623722
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.