İhyau Ulumiddin Bez Cilt 4 Kitap Set Ahmet Serdaroğlu

Fiyat:
3.000,00 TL
İndirimli Fiyat (%42,3) :
1.730,00 TL
Kazancınız 1.270,00 TL
Havale / EFT:
1.678,10 TL
488,73 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo
Kitap              İhya u Ulumiddin 
Yazar             İmam Gazali  (ra)
Tercüm           Ahmed Serdaroğlu
Yayınevi         Bedir Yayınları
Kağıt - Cilt      2.Hamur  - 4 Cilt , kalın Bez Cilt
Sayfa - Ebat   4.781 Sayfa - 18x24,5 cm, Büyük boy
                       2024 son baskı



Bedir Yayınlarıİmam Gazali (r.a) tarafından yazılan, Ahmet Serdaroğlu tercümesiİhya u Ulumiddin adlı kitabı incelemektesiniz. 
4 Cilt, İhya u Ulumiddin kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusuözetifiyatı, satışı hakkında bilgiyi aşağıda geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

 
Yaratan Rabbinin adıyla  oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2


   İHYAU ULUMİDDİN  ihya u ulumiddin imam gazali (ra)
 
İnsanın hem dış hem de iç dünyasına seslenen bu eser, zâhir ve bâtın ilimleri uzlaştıran, fıkıh ile tasavvufu kaynaştıran eşsiz bir örnektir. Eserde şer’î ilimlerin arka planları üzerinde durulur. Klasik fıkıh kitaplarında yer alan bilgilerin ötelerine geçilir. İçerdikleri ruha, taşıdıkları manaya, vermek istedikleri mesajla dikkat çekilir. Fertten aileye, aileden çevreye, çevreden millete, milleten de ümmet ve insanlık câmiasına yansıması gereken etkileri değerlendirilir. Abdestin-namazın, zekatın-haccın, orucun-evlenmenin, alış-verişin, helâlin-haramın, yemenin-içmenin, özetle genelde maddi hayata yönelik kişiye ve sosyal hayatı ilgilendiren her olayın bir arka planı olduğu özenle yansıtılır.
 
   
    Azamî Şekilde Faydalanabilmek İçin Bu Kitabı Nasıl Okumalı?

 
Hak Teâlâ'ya şükürler olsun ki, yıllardır ülkemizde te'lif veya tercüme çok sayıda dini kitâb neşredilmekte ve halkımız tarafından kapışılarak satın al ınmaktadır. Ancak bu eserlerin çoğu kalitesizdir. Bozuk imlâ, tercüme yanlışları, ehli sünnete aykırı hatalı fikirler, itinâsız bir muhteva ve şekil gibi zaaflar sık sık görülmektedir. Bu hâlin zamanla düzeleceğini, dini kitab neşriyatının salim bir mecraya girip kalitesinin yükseleceğini ümid ederek ve zaman zaman gözümüze çarpan emek ve zevk mahsûlü kıymetli eserleri görerek ferahlık duymakta, müteselli olmaktayız.
 
Elinizdeki şu kitabın değeri mevzuunda uzun söze hacet görmüyoruz. «İhyâu 'Ulûm», İslâm kültürünün ve maârifinin bir şaheseridir. Bu herhangi bir kitâb değil, bir ilim  irfan  hikmet abidesidir. Doğulu ve Batılı mütefekkirler bu hükümde ittifak etmişlerdir.
 
Yazımızın başında «ülkemizde din kitâbları çok satılıyor...» demiştik. Ama ne yazık ki«...çok okunuyor...» diyemiyeceğiz. Maalesef  birçok meraklılar, heves edip dîn kitâblarını satın al ıyorlar; fakat ya hiç okumuyor, yahut da «gereği gibi» okumuyorlar. Bu hâl büyük bir eksikliktir.
 
İhya gibi bir dîn kültürü hazînesinin tercümesini siz kardeşlerimize sunarken, bu eserin nasıl oku nması gerektiğine dair naçizane fikir ve tavsiyelerimiz den bahsetmeyi   uygun   bulmaktayız.
 
Takdir buyurulacağı üzere her okunacak şey, ehemmiyetçe bir değildir. Dinî, ilmî, hikemî bir eser gazete veya havaî bir roman gibi üstün körü okunamaz. Böyle mühim kitâblar dikkati teksif ederek, ehemmiyetle,  ciddiyetle,  metodlu bir  şe kilde, içindeki bilgiler hazmedile edile mütâlea edilmelidir.
 
İhya kitabını güzelce okuyup, öğrenen bir müslüman zahir ve bâtınını ihya ve imâr etmiş, çok şeyler öğrenmiş olur. Sanki husûsî dîn ve tasavvuf tahsili yapmışcasına terakki kayd eder; İslâmiyetin derinliklerini,  sırlarını keşfeder.
Muhterem oku yucularımıza bu eseri okumakdaki pratik tavsiyelerimizi kısaca sıralıyoruz :
 
(1) Bir lise ve üniversite talebesinin ders kitabını oku yup imtihana hazırlanması gibi gayret, devamlılık ve şevkle her gün muntazaman birkaç sahîfe üzerinde çalışılmalıdır.
 
(2) Anlaşılmıyan yerler tekrar tekrar okunmalı; âlim, âbid, sünnî zâtlara sorulmalıdır.
 
(3) Bâzı haddini bilmezler İmâm  Gazali hazretlerini tenkîd etmektedirler. Umumiyetle Vehhâbî, bid'atçi, mezhebsiz, reformcu meşrebli bu gibi bozgunculara katiyen kulak asılmamalıdır. İmâm Gazali bir âlimi Rabbani olup, asrının müceddidi idi. Bid'atleri yıkmış, sünnetleri ihya etmiştir. Kadri yüce bir mürşiddir. Bu cildin önsözünde tenkîdcilere gereken cevâblar verilmiştir.
 
(4) İhya kitabının ruhu ihlastır. Bil­hassa bu mefhûma çok ehemmiyet veril­melidir.
 
(5) İmâm Gazali hazretleri ilmi kelâm yönünden mütekaddimîn ile müteehhirîn ulemâsı arasında bir geçittir. İlm-i kelâma yeni metodlar getirmiş; ehl-i sünneti kuvvetlendirip silâhlandırmış, ehl-i bid'at ve dalâleti sıısturmuştur. Ancak İhya bugünkü müslümanlar için bir akaid [inanç bilgisi] ders kitabı mâhiyetinde değildir.  Biz  bugünkü  sünnî   müslümanlar,itikadda ya İmâm Mâturidî hazretlerine,tâbi yahut da Eş'arî hazretlerine tâbiyiz. Binaenaleyh, İhya  oku nurken bu mevzularda ihtilaflı, mübhem,anlaşılamıyan bir mes'ele,bir incelik zuhur ederse Mâturidiyye (veya Eş'ariyye) mezhebi üzere yazılmış  muteber ve  müdevven bir  akaîd ve kelâm kitabına müracaat olunmalıdır.
               
(6) İmâmı Gazali, emelde İmâm Şafi hazretlerini taküd ederdi. Binaenaleyh İhyâ'daki bâzı amelî ahkâm Hanefî mezhebine uymıyabilir. Bu gibi mes'elelerde, hanefiyyü'l  mezheb okuyucu   kardeşlerimizin  muteber Hanefi kitâblarına mürâcaatları ehemmiyetle tavsiye olunur. İtikadda ve amelde birer mezhep imamına  olup,  ona  uymak biz ehl-i sünnet müslümanlarına lâzım ve şarttır. Mezhebsizlik büyük ve tehlikeli bir bid'attir.
 
(7) İtikadını doğrulama,  ilmihâl gilerini öğrenme ve ihlâsh olmak için nefsiyle mücâhede yoluna giren her müslümanın günde beş vakit namazı tâdil-i erkânla, huşu ve hudû ile kılması son derece mühim ve hayatî bir vazifedir. Erkeklerin beş vakti de camilerde,cemâatle, vaktinde kılmaları  terk edilemez bir sünnet-i müekkede-i 'aya'dır. Bu hususuda bütün kardeşlerimize hatırlatırız.
 
İhyâ 'dan hayırlı ve bol feyizler almanız temennisiyle selâm ve hürmetlerimizi sunarız.Tevfik Allah'tandır.

 
BEDİR  YAYINEVİNİN AÇIKLAMASI
 
(1) Bu eser, « İhyau Ulumid din »in lâtin harfleriyle neşr­edilmeğe başlanan ilk Türkçe tercümesidir. 1963 yılında, An­kara'da cüz cüz neşr edilmeğe başlanmıştır. Elinizdeki bu baskı, 1 inci cildin 3 üncü baskısıdır. Binaenaleyh Cumhuriyet devrinde İhyâ'yı tercüme ve neşirde 'öncülük şerefi mütercim Ahmed Serdaroğlu 'na aittir.
 
(2) İhyâ'nın aslı 4 rub'dan [rub' dörtte bir demektir], yâni dört ciltten müteşekkildir. Her ciltte 10 kitâb, tamâmında da 40 kitâb vardır. Yayınevimiz   eserin   bu   Türkçe   tercümesini, Arapça aslı gibi dört cilt olarak bastırmayı uygun görmüştür.
 
(3) Eserdeki hadîs-i şeriflerin kaynakları dip notlar hâlinde be­lirtilmiştir.
 
(4) İmâm Gazâlî hazretleri Şafiî mezhebine mensûb olduğu için, Hanefî mezhebine uymayan bâzı ictihadlar ve fıkıh hüküm­leri hakkında yeri geldikçe notlar konup îzâhat verilmiştir.
 
(5 ) Bu cildin sonuna, mevzu sırasına göre İÇİNDEKİLER ilâve edilmiştir. Alfabetik İSİM FİHRİSTİ   ise, 4 üncü cildin sonu­na konacaktır.
 
Tercümeye esâs tutulan Arabça metin 1306 târihinde, Mısır'da Meymeniyye Matbaası'nda basılan nüshanın metnidir.

 
              TAKDİM  ve   TAKRİZ

Zamanımızın, ilmiyle âmil, cesâret-i islâmiye ve hamiyet-i imâniyesiyle benâm  ulemâsından,  Yüksek İslâm Enstitü­sünde muallim üstad Ahmed Dâvûdoğlu  hocamızın  lutfettikleri takriz ve takdim yazısıdır.
İmâm Gazâlî'nin kim olduğunu bilmeyen yoktur. Bu zât İslâm dünyâsının âfâkını nürlandıran en parlak yıldızlardan biridir. İsmi Muhammed bin Muhammed bin Muhammed bin Ahmed; künyesi Ebû Hâmid, lâkabı Hüccetü'l îslâmdır. 450 tarihinde TUS şehrine yakın Gazale köyünde doğmuş; 505'de Tus'da vefat etmiştir. Kabri Taberân civarındadır. Babasının gazzâl yâni iplikçi olmasına baka­rak Gazali kelimesini Gazzâlî şeklinde okuyanlar olmuşsa da, daha doğrusu köyüne nisbetle Gazalidir. Netekim eserlerinden birinde bizzat kendisi: «Bâzı kimseler beni (gazzâl)e nisbet etmişler; ama ben Gazaliyim» demiştir. Babası sülehâdan fakir bir zât olup iplik bükerek satar; geçimini temin edermiş. Ulemâ ve fukahâyı pek sever; dâima onların meclislerinde ve hizmetlerinde bulunur; maddeten kendilerine yardım edermiş. Ulemânın sözlerini dinledikçe ağlar; kendisine fakîh bir oğul ihsan buyurması için Cenâb-ı Hakka niyaz eylermiş. Nihayet duası kabul olunmuş Hak Teâlâ ona zamanının imâmı olan Ebû Hâmid'i ihsan etmiştir.
 
İmâm Gazâlî 'nin kardeşi Ahmed Gazali de ulemâdandır. Baba­ları bu iki kardeşi yetim bırakarak vefat etmiş. Vefatına yakın çocuklarını tasavvuf ehli bir dostuna vasiyet etmiş; bir miktar da mal bı­rakmış. O zât vasiyete riâyeten bir müddet çocukların terbiye ve talîmi ile cidden meşgul olmuşsa da çok geçmeden mal tükendiği için, onları bir medreseye göndermeyi münâsib görmüş ve kendilerine: «Evlâdım, malûmunuz olsun ki, bütün mâlınızı tahsiliniz uğrunda sarf ettim. Ben fakir bir adamım.  Size maddeten yardıma kudretim yoktur. Binaenaleyh siz bir medreseye iltica edin!» demiş. Hz. imam , bu tavsiye üzerine medreseye intisâb ederek zahirî ve bâtını birçok ilimleri tahsil etmiş; az zamanda yükselerek cihanşümul bir şöhret sahibi olmuştur. Birçok âlimlerden ders almış; ilim uğrunda bir hayli seyahatlar yapmıştır. Seyahatları sırasında birçok âlimlerle ilmî mübâhaselerde bulunarak iktidarını isbât etmiş, hattâ 484 tarihinde ve­zir Nizâmü'l - mülk tarafından Bağdat'daki (NÎZÂMİYE) medresesi­ne müderris tâyin edilmiştir.
 
Fakat ruhunda latif bir tahavvül meydana geldiği için, günden . güne artan şöhret ve haşmetinden hoşlanmıyarak hac niyetiyle tekrar seyahate çıkmış, Hicaz'a gitmiş; dönüşte Şam'a uğramış; Kudüs'teki Beyti Makdis'i ziyaret ederek bir müddet orada kalmış, sonra tekrar Şam'a dönerek 10 sene kadar orada yaşamıştır. Seyahatları esnasında Mısır'a da uğramış birkaç zaman İskenderiye'de kalmıştır. Bu arada Mağrib hükümdarı Sultan Yusuf'un adalet ve nâmını duyarak onunla görüşmek için yola çıkmışsa da hükümdarın vefatını haber alarak yol­dan dönmüş; vatanı olan Tûs'a gitmiştir. Yeni Selçuklu veziri Fahrü'l-mülk Gazâlî'yi ziyaret etmiş, bu ilmu irfan güneşinden muhitinin mahrum kalmaması için, onu ısrarla Nisabur'daki (Nizamiye) medre­sesine müderris tâyin etmiştir. Artık Gazali, ulemâ ile mübâhaselerden vazgeçerek talebe oku tmakla meşgul olmuş; dedikodudan aza­de sakin bir hayât geçirmeye başlamıştır. Nihayet tekrar Tus'a dön­müş hanesinin bir tarafına fukahâ için bir medrese, sofiye için de bir hankah yaptırarak gah ulemâ gâh tarikat erbâbıyla hasbıhaller­de bulunmaya devam etmiş, âhir ömrünü ruhunu yükseltecek ibâ­detler ile ve Kur'ân-ı Kerîm okumakla geçirmiştir.
 
İmâm Gazali yalnız Şarkın değil Garbın da gözlerini kamaştıracak derecede büyük bir âlimdir. Terceme-i hâli hakkında gerek Şarkta gerek Garpda birçok kitâblar yazıldığı gibi, eserlerinden bâzıları birçok Garb dillerine terceme edilmiştir.
 
Hz. İmâmın mezhebi Şafiî idi. Kendisi, zamanındaki Şâfiîyye ulemâsının en büyüğüdür. Eattâ müctehid olduğunu söyleyenler var­dır. İmâm Muhammed bin Yahya onun hakkında: «İkinci İmâm Şâfiîdir.» dermiş. Zahirî kemâlâtına bakanlar:   «Gözler  İmâm   Gazâli gibi mükemmel bir âlim görmemiştir» demektedir. Âlimlerden biri: «Gazâlî'nin kadr u kıymetini anlayabilmek için Gazâlî kadar muktedir olmalı, hiç olmazsa ona yakın bir fazilet sahibi bulunmalı.. Hal­buki Gazâlî'den sonra ona müsavi veya ona yakın sayılacak bir kim­se yetişmemiştir. Şu hâlde O büyük âlimi hakkıyla takdir kaabil de­ğildir. Onu herkes ancak kendi ilmi irfanı nisbetinde anlayabilir» diyor. İmâm Fahreddin Râzi dahi: «Hak Teâlâ bütün ilimleri bir kubbe içinde toplamıştı. Gazâlî'yi buna vâkıf ve muttali kıldı» dermiş.
 
Gazâlî'nin manevî cephesine bakanlar da Onun pek büyük bir mutasavvıf, pek kıymetli bir ehli hâl olduğunu teslim etmekte, mad­di varlıklara kıymet vermeyen ruhundaki ulvî tecellîlere meftun ol­maktadırlar. (Ruhü'l Beyân) (1) tefsirinden naklettiğim şu rüya cid­den ibretâmizdir: «Râgıb, İsfahanî'nin (El-Muhadarât) adlı eserin­de kaydettiğine göre, İmâm Şâzeli şunları söylemiş: Mescid-i Aksâ'-da istirahat için biraz yaslanmış idim. Uyumuşum; rüyamda gördüm ki mescidin dışında haremin ortasına bir taht kurulmuş. Derken takım takım birçok insanlar geldiler.
 
 Ben:
—  Bu kalabalık nedir? diye sordum.
—  Bütün nebi ve resuller (aleyhimüssalâm) toplandı. Muhammed aleyhisselâmın huzurunda Hüseyn Hallâc  için şefaate gelmişler. Bu zât onun hakkında terbiyesizlikte bulunmuş da., dediler. Bir de tahta baktım, üzerinde yalnız başına Peygamberimiz (S.A.V.) oturuyor. İbrahim, Musa, İsâ ve Nuh (aleyhimüsselâm) dâhil diğer bütün Peygamberler yere oturmuşlar... Ben onların ne konuşacaklarını işiteyim ve göreyim diye ayağa kalkdım. Derken Hz. Musa, Peygamberimizle (A.S.) konuşmağa başladı. Dedi ki:
—  Sen: «Benim ümmetimin ulemâsı Benî İsrâilin Peygamberleri gibidir» buyurdun. Onlardan birini bize göster bakalım.. Peygamberimiz:
 Şudur! dedi: ve Gazâlî 'ye işaret buyurdu. Hazreti Musa ona bir suâl sordu. Fakat O, on tane cevâb verdi. Bunun üzerine Musa aleyhisselâm: «Cevâb suâle uygun olmalıdır. Suâl bir, cevâb ise on!...diyerek itiraz etti. İmâm Gazali:
 Bu itiraz sana da vâridtir. Hani sana, bu elindeki nedir? diye sorulmuştu! Bunun cevâbı: «Sopamdır» demekti. Ama sen bir çok sıfatlar zikrettin! diye cevâb verdi: 
Ben Muhammed aleyhisselâmın büyüklüğünü; İbrahim, Musa ve İsâ (aleyhimüsselâm) gibi peygamberler yerde otururken, onun yalnız başına taht üzerinde bulunuşunu düşünüyordum. Birden bir şahıs beni müz'iç bir şekilde dürttü, yâni. bana vurdu. Uyandım baktım ki, bir kayyım Mescid-i Aksâ'nın kandillerini yakıyor.

Bana:

Şaşma! Zira bütün peygamberler O'nun nurundan yaratıl­mışlardır, dedi. Ben bayılarak düşmüşüm. Cemâat namazı kıldıktan sonra ayıldım. Ve o kayyimi (4) aradım. Fakat bugüne kadar bula­madım.»
Bundan başka Gazâlî'nin büyüklüğüne delâlet eden bir çok mâ­nevi işaretler rivayet olunmuştur. Hâsılı Gazali hem zahiri, hem bâtını ilimlerle mücehhez büyük bir imamdır. Eserleri çoktur. Bâzıları Hazret-i İmâmın beşyüz eseri bulunduğunu söylerler. 1000'den bir noksan yâni 999 eseri bulunduğunu iddia edenler bile olmuştur. Ben burada yalnız ( İhyau Ulumid din ) den bir nebze bah­sedeceğim:
İmâm Gazâlî 'nin en mühim eseri olan bu kitâb, zahirî ve mâne­vi ilimlerin bir memzııcudur. Kâtib Çelebi (Keşfü'z - Zünûn) adlı meşhur eserinde onun hakkında şunları söylemektedir:
«Bu kitâb mev'ize kitâbları nın en büyüklerindendir. Hattâ onun hakkında: Bütün İslâm kitâbları yok olsa da yalnız ihya kalsa, giden bütün kitâbların yerini tutardı, denilmiştir. Bu eser dön kısım üzerine tertîb olunmuştur. Birinci kısım ibâdetler, ikincisi âdetler, üçüncüsü insanı batıran şeyler, dördüncüsü de kurtaranlar husûsun-dadır. Bu dört kısmın her birinde onar bahis vardır. 
 
Birincide: İlim, Akaid Kaideleri, Temizliğin sırları, Namazın sırları, Zekâtın sırları, Orucun sırlan, Haccın sırları, Kur ân okumak, Zikirler, Evrâd;
 
ikincide : Yemek yemenin âdâbı, Kazancın âdabı, Nikâhın âdabı, Helâl ve Haram, Sohbetin âdabı, Uzlet, Yolculuğun âdabı, Semâ, îyiliği emir kötülükten nehiy ve maişetin âdabı, Peygamberler ahlâkı;
 
Üçüncüde: Kalbin acibelerini izah, Nefsin riyâzâtı, Şehvetlerin âfeti, Dilin âfeti, Öfkenin âfeti, Dünyânın zemmi, Malın zemmi, Makam ve Riyanın zemmi, Kibrin Gururun zemmi;
Dördüncüde: Tevbe, Sabır ve Şükür, Korku ve Ümîd, Fakr ve Zühd, Tevhîd, Mahabbet, Niyet ve Sıdk, Murakabe, Tefekkür ve Ölümü hatırlama îzâh edilmektedir, ki mecmuu 40 bahis eder...»
 
İhyau Ulumi'd dîn ile ulemâ çok meşgul olmuş; bir çok muhta­sarları yazılmış; şerhleri yapılmıştır. Taşköprüzâde: «Bu eser dünyâda tasnif olunan kitâbların en büyüğü, vdzı ve tertîb cihetinden en güzel, ifâdesi en mükemmel, faydası en çok bir kitâb-ı nâfi'dir» di­yor. Mısır ulemâsından Şeyh Muhammed Abduh, mümtaz tilmizi Muhammed Mustafa El-Meragî'ye: «Muhammed! Sana bir şey söyliyeyim mi? Seferde ve hazarda (o) sakın (İhyau Ulumi'd dîn) i ya­nından ayırma! Zira, dünyâda en iyi arkadaş odur» dermiş.
 
Gerçi İmâm Gazâlî'ye bâzı hususlarda itiraz edenler olmuş; ez­cümle eserlerinde zayıf hattâ mevzu1 hadîsler olduğunu söyleyenler bulunmuştur. Hattâ (İhyau Ulumi'd dîn) in bu kabil, hadîslerini bir araya toplayarak eser yazanlar bile vardır. Hazret-i İmâm sağlığında bunu duymuş ve cevâb olmak üzere (El-lmlâ fi'r-Reddi ale'l-lhyâ) adlı eserini kaleme almıştır. Bu itirazlar onun hayâtından sonra dahi devam etmişse de lâyık olan cevâbları ulemâ tarafından verilmiştir. Ben onlardan bahsetmiyeceğim. Görmek isteyenler merhum Ömer Nasuhi Bilmen'in (Büyük Tefsir Tarihi) ne müracaat edebilirler. An­cak ( ihyau ulumid din) in hadîsleri üzerinde bir parça durmak is­terim: İhyau Ulumi'd dîn daha ziyâde bir mev'ize ve irşâd kitabı ol­duğuna göre içerisinde zayıf hadîsler bulunması ona bir nakısa teşkîl etmez. Çünkü zayıf hadîs, aslı olmayan uydurma (mevzu) demek değildir. O yine hadîstir. Diğer sahih hadisler gibi o da Resûlullah (S.A.V.) efendimizin mübarek sözlerinden biridir. Yalnız bize nakle­dilirken sahih hadîslerde aranan rivayet şartları bulunmadığı için sahih mertebesine çıkamamış, şefi hükümleri isbât babında delil olarak kabul olunmamıştır. Fakat vaaz ve irşâd, fazilet, tergîb ve teş­vik gibi husûsatda hüccet ve delil sayılabileceği ulemâ tarafından kabul edilmiştir. Binaenaleyh tereddüde asla mahal yoktur.
 
Evet İhyau Ulumi'd dîn hadîslerinin içinde bir kaç mevzu yâni uydurma bulunduğunu iddia edenler de olmuştur. Ancak bu hu­susta bütün hadîs imamları ittifak hâlinde değildir. Birinin uydurma olduğunu iddia ettiği hadîs hakkında diğeri sükût etmiştir. Çünkü isnâdsız rivayet edilen bu gibi hadîslerin çoğu meal itibariyle sahih hadîslere uymaktadır. Şu hâlde manen dâhi olsa, onlar yine hadîstir.
 
Burada şöyle bir suâl hatıra gelebilir: Şöhreti cihâna sığmayan bu büyük zât acaba neden sahih hadîsleri bırakmış da böyle söz götürür hadisleri kitabına almıştır. Bu suâlin cevâbı şudur:
 
Gazali kitabında naklettiği hadîslerin sahih olduğuna kaanidir. Büyük zevat berrak su gibi temiz bir vicdana, saf bir kalbe mâliktir­ler. Başkaları hakkında hüsnüzanda bulunurlar. Netekim Kaadi Beyzâvî gibi büyük müfessirlerden bâzıları bu hüsnüzan sebebiyle kitâblarına mevzu olduğu iddia edilen bâzı hadisler dercedivermişlerdir. İmâm Gazalinin yaptığı da nihayet budur. Kitâblarına al­dığı hadisleri evvelki ulemâdan, Sofiyyenin eserlerinden nakletmiş, ihtimal, onların zayıf veya vahi (boş) hadîs rivayet edeceklerini aklın­dan bile geçirmemiştir.
 
Unutmamalıdır ki, o da bir insandır; bâzan hatâ edebilir. Zâten kendisi hadîs ilminde pek mütebahhir değildi. Yoksa uydurma bir şeyi hadîs diye rivayet etmek kendini bilen câhil bir inşânın bile ya-pamıyacağı büyük bir küstahlık ve azîm bir günâhdır. Böyle bir ce­rime, Gazali gibi bir zâtdan beklenir mi? Hattâ onun hakkında böyle bir şey tasavvur edilebilir mi?
 
İhyau Ulumi'd din hakkındaki sözüme (Mevzûâtü'l-Ulûm) dan nakledeceğim bir rivayetle son vermek isterim:
 
 Vaktiyle Mağrib'de Ebû'l-Hasen b. Harzehem nâmında herkesin sevib saydığı büyük bir âlim varmış. Bu zât (İhyau Ulûmi'd din) i okuyunca: «Sünnete muhaliftir; bid'attir bu!» diyerek memlekette ne kadar İhya nüshası varsa, hepsinin toplanıp yakılmasını emretmiş. Halk derhal emre imtisâlen bulabildikleri bütün nüshaları getirmiş­ler. Ve Cum'a günü yakmağa karar vermişler. Cum'a gecesi Ebû'l-Hasen bir rüya görmüş. Rüyasında camiye girmiş ve caminin bir kö­şesinde bir nûr parladığını müşâhade etmiş. Bir de bakmış ki, o nur Hz. Peygamber (S.A.V.) dir. Yanında da Hz. Ebû Bekirle Hz. Ömer (R.A.) oturuyorlar. Bu arada İmâm Gazali, elinde İhyau Ulûmi'd din) olduğu hâlde huzura gelerek: «Yâ Resûlallah! Şu adam benim has-mımdır» demiş ve kitabı takdim ettikten sonra ilâve etmiş: «Yâ Re­sûlallah! Bu kitaba bir bak! Eğer şu adamın dediği gibi bunda senin sünnetine muhalefet ve bid'at. eseri varsa, ben Hak Teâlâ'ya tevbe ediyorum. Sence makbul ve şerîatine muvafık bir şey ise adalet iktizâsı hasmımdan hakkımı alarak beni şâd eyle!»
 
Resûl-i Ekrem (S.A.V.) kitabı alarak baştan sona bir göz gezdirdikten sonra: «Vallahi bu güzel bir şey!» diyerek Hz. Ebû Bekir'e uzatmış. O da aynı şekilde kitabı karışdırdıktan sonra; «Ya Resûlal­lah! Seni Hak Peygamber olarak gönderen Allaha yemin ederim ki, bu kitâb hakîkaten güzeldir» demiş ve kitabı Hz. Ömer'e vermiş. Ömer (R.A.) da kitaba bakarak aynı şeyi söylemiş. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Ebû'l - Hasen'in soyulmasını ve müfteri had­di (cezası) olmak üzere şiddetle dövülmesini emir buyurmuş. Emri derhal yerine getirilmiş ve Ebû'l-Haseni dövmeye başlamışlar. Sırtına beş kırbaç vurulduktan sonra Hz. Ebûbekir rikkate gelerek şefaat etmiş ve: «Yâ Resûlallah! Bu zâtın böyle yapması senin sün­netini tâzîm maksadiyle bir ictihadda bulunmasından ileri gelmiştir. Bunu af buyur!» demiş. Ebû'l-Hasen yaptığına pişman ve hatâsına tevbe etmiş. İmâm Gazâlî de onu afv eylemiş. Ebû'l-Hasen bir daha ömrü boyunca îhyâ'yı elinden bırakmamış ona tazimde bulunmuş. imâm Ebû'l-Hasen uykusundan uyandığı zaman rüyasını arkadaş­larına anlatmış. Bundan sonra tam bir ay, vurulan yerleri sızlamış. Vefatında dahî o kırbaç yerleri sırtında    müşahede   olunmuş. 
 
İbn Subkî (Tabakat) nâm eserinde bu hikâyenin sahih olduğunu söyle­miştir. Anlayana bu kadarı kâfidir sanırım.
 
« İhyau Ulûmi'd din) » Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişi muhterem Ahmed Serdaroğlu tarafından tercüme edilmiş; Bedir Yayınevi tarafından da kemâl-i itinâ ile bastırılmıştır. Her iki tarafı candan tebrik eder; daha böyle nice nâfî eserleri neşir hususunda muvaffakiyetlerini Cenâb-ı Hakdan niyaz eylerim.  

Ahmed DÂVUDOĞLU

Diğer Özellikler
Stok Kodu9789758514345
MarkaBedir Yayınevi
Stok DurumuVar
9789758514345
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.