Kitap İlahi Armağan 62 Sohbet
Yazar Abdülkadir Geylani ( r.a )
Yayınevi Muallim Neşriyat
Tercüme Osman Güman
Kağıt - Cilt Şamua - Citli, Kalın Sıvama Cilt
Sayfa - Ebat 512 sayfa - 17x24 cm.
Muallim Neşriyat İlahi Armağan 62 Sohbet kitabını incelemektesiniz.
Abdülkadir Geylani İlahi Armağan 62 Sohbet kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
El Fethu'r Rabbâni ve' I Feyzü' r Rahmani
Evlâdım! Gücün yetiyorsa dünya kaygılarından kurtul. Yoksa kalbinle Hakk'a koş ve O'nun rahmet eteğine tutun ki dünya kaygısı kalbinden çıkıp gitsin. O, herşeye gücü yeten, her şey bilendir ve her şey O'nun elindedir. O'nun kapısından ayrılma ve kalbini başka şeylerden temizlemesini, iman ve marifetle doldurmasını ve kendinden başka hiçbir şeye muhtaç bırakmamasını iste. Sana sağlam inanç vermesini, kalbini kendine ısındırmasını ve organlarını kendine tâat ve ibâdetle oyalamasını iste. Her şey O'ndan iste, başkasından değil. Senin durumunda olan yaratılmış kimselere ezilip büzülme. Sadece O'na karşı alçal ve her türlü muamelen O'nunla olsun.
Oğlum! Kalbin ameli olmadan diline doladığın dinî bilgiler seni Allah'a bir adım bile yaklaştırmaz. Bu yol kalbin yoludur, yakınlık da sırrın yakınlığıdır. Amel ise organlarla dinin sınırlarını korumak ve Allah'a ve kullarına karşı alçakgönüllü davranmak şartıyla mânâların amelidir...
Gavs-ı Azamın Sohbet Etme Şekli
AbdülkâdirGeylânîRahimehullâhher sohbetin başında;
"Hamd âlemlerin sahibi olan Allah'a aittir" der ve bu sözünü üç defa tekrar ederdi, her defadan sonra da kısa bir süre susardı.
Sonra şöyle derdi:
'Yaratıklarının sayısınca, arşının ağırlığınca ve kendi rızası ağırlığınca ve kelimelerini yazarak mürekkep miktarınca, bilgisinin sonuna kadar, dilediği ve yarattığı herşey kadar (hamd âlemlerin sahibi olan Allah'a aittir)
O, görüneni ve görünmeyeni bilendir, Rahman ve Rahimdir, mülk sahibidir, Kuddüstür, izzet ve hikmet sahibidir. Allah'tan başka ilah olmadığına tanıklık ederim. O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'nundur. Canı veren de, alan da Odur. Kendisi ise diridir, ölmez. İyilik bütünüyle O'nun elindedir. O herşeye gücü yetendir ve varış O’nadır. Yine tanıklık ederim ki Muhammed sallallâhu 'aleyhi ve selem O'nun kulu ve elçisidir. Onu, müşrikler istemese de bütün dinlere karşı üstün kılmak için hidayetle ve Hak din ile göndermiştir.
Allahım! Muhammed'e ve O'nun âline salât et, İmamı ve ümmeti, yöneteni ve yönetilenleri koru. Onların kalplerini iyilikte birbirine yakınlaştır, onların birbirine kötülük etmesine izin verme.
Allahım! Sen bizim gizlediklerimizi bilensin. İçimizi düzelt. Sen bizim ihtiyaçlarımızı bilensin, ihtiyaçlarımızı gider. Sen bizim günahlarımızı bilensin, onları bağışla, sen bizim kusurlarımızı bilensin, onları ört Bizi, yasakladığın yerlerde görme, emrettiğin yerlerde de nazarından kaybetme. Bize, zikrini unutturma, bizi imtihan için göndereceğin tuzaklardan emin kılma. Bizi senden başkasına muhtaç etme, bizi gafillerden kılma.
Allahım! Bize doğru yolu ilham et, nefislerimizin kötülüğünden bizi koru. Bizi kendinle meşgul ederek başkalarından oyala. Bizi senden koparacak her türlü şeyi bizden ayır. Bize seni zikretmeyi, sana şükretmeyi ve güzelce kulluk etmeyi ilham et" derdi.
Sonra sağına döner ve "Allah'tan başka ilah yoktur. Allah'ın dilediği olur, Güç ve kuvvet sadece Allah iledir. 0 yücedir, büyüktür" derdi.
Sonra karşısına bakarak bunları bir kez daha söylerdi.
Sonra soluna döner ve bunları yine söylerdi.
Sonra da şöyle derdi: "Haberlerimizi açığa çıkarma, örtülerimizi üzerimizden çekip alma, kötü amellerimizle bizleri cezalandırma. Bizi gaflet içinde yaşatma ve gayrete gelip (kızıp) bizleri apansız yakalama.
Rabbimiz! Unutursak veya hata edersek bizleri cezalandırma. Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de taşıyamayacağımız yükü yükleme. Rabbimiz! Bizi gücümüz üzerindeki yükümlülüklerle sorumlu kılma. Bizi affet, bağışla ve bize acı. Sen bizim efendimizsin. İnkâr edenlere karşı bizi destekle".
Sonra Allah, gayb fetihlerinden (esintilerinden) diline ne getirirse onu söyleyerek söze girerdi. Önceden hazırlık yapmazdı. Nadir sohbetlerinde de Hz. Peygamber'den bir hadis ezberlemiş veya hikmet sahiplerinin sözlerinden bir sözü ezberlemiş olurdu da sohbetin bereketlenmesi için onu söyleyerek sohbete girerdi ve sohbet konusunu o söz üzerine bina ederdi.
Yer: Ribat1
Hicri: 3 Şevval 545 Pazar
Miladi: 02/02/1151
1.SOHBET
Kazaya Rıza
Kaderin vakti gelip gerçekleşince Allah'tan şikayetçi olmak dinin, tevhidin, tevekkül ve İhlasın ölümüdür. İnanan gönül bunun niye ve nasıl olduğuna bakmaz, sadece "Gözüm, başım üstüne" der, olana rıza gösterir.
Nefis hep karşı gelir, kavgacının tekidir. Onu düzeltmek isteyen şerrinden emin oluncaya dek onunla savaşmalıdır. Nefis kötülüğün ta kendisidir. Mücadele edilip huzura erince de mahzâ (sırf) hayra dönüşür; yapılan bütün ibadetlerden, kaçılan bütün günahlardan hoşnut olmaya başlar. İşte o zaman;
"Ey huzura kavuşmuş nefis! Sen ondan, o senden hoşnut olarak Rabbi'ne dön" (Fecr / 27-28) hitabına mazhar olur.
Artık güzel şeyleri ister, kötülüğü yok olur. Yaratılan hiçbir şeyle bağı kalmaz. Babası İbrahim'den 'aleyhi'sselâm gelen soyu, sahih olur. Çünkü O 'aleyhi'sselâm, nefsinden tamamen uzaklaşmış, arzularından kurtulmuş ve sakin bir duruşu vardı. İnsanlar ona yardım etmek istediler. Onlara şu cevabı verdi: "Sizin yardımınızı istemiyorum, O'nun cellecelâlüh benim ne halde olduğumu bilmesi bana yeter, ayrıca istekte bulunmama gerek yok".
1 "Ribat" sufilerin buluşup konuştuğu, meselelerini müzakere ettikleri yer. İlk dönemlerde sufiler cami, mescid, ev ve işyeri gibi mekânlarda toplanırken daha sonra örgütler gelişip yaygınlaşınca yeni mekânlara ihtiyaç duyulmuştur. İlk tasavvufi kurum Remle'de ' Hangâh" adıyla kurulmuştur. Çeşitli dönem ve bölgelerde bu kurumlara •ribat, »tekke, »zaviye, »dergân,» âsitâne gibi isimlerde verilmiştir, (geniş bilgi için bkz. İlmihal (TDV), I / 60)
O'nun teslimiyeti ve tevekkülü sağlam olunca ateşe;
"İbrahim'e serinlik ve esenlik ol" (Enbiya, 69) hitabı geldi. Allah'ın, sabreden kuluna dünyada yaptığı yardımlar sınırsız, âhirette lütfedeceği nimetler ise hadsiz hesapsızdır.
"Sabredenlere mükâfatları sınırsız olarak ödenecektir." (Zümer /10)
Sabredenlerin hangi sebeplerle, nelere sabrettikleri Allah'a aşikârdır. O'nun lütuf ve ihsanını yıllarca gördünüz, biraz da sabretseniz ne olur? Yiğitlik birazcık sabretmek demektir. Allah, yardımıyla sabredenlerin yanındadır.
Allah yolunda sebat edin, hep Allah bilincine sahip olun ve bir an olsun ondan gaflet etmeyin. Uyanma vaktini ölümden sonraya bırakmayın. Çünkü o zaman uyanmak fayda etmez. O'nun huzuruna çıkmadan önce kendinize çekidüzen verin. Mecburi uyanış vakti gelmeden önce kendiliğinizden uyanın. Aksi halde pişmanlığın fayda etmeyeceği günde pişman olursunuz.
Kalplerinizi düzeltin. Çünkü kalbiniz düzgün olursa diğer halleriniz de düzelir. Efendimiz sallailâhu 'aleyhi ve selem şöyle buyuruyor:
"İnsanoğlunda bir et parçası vardır, o düzelince bedenin diğer organları da düzelir, bozulunca onlar da bozulur. İyi biliniz ki, bu et parçası kalptir". (Buharî, İman, 39)
Kalbin düzgünlüğü »takva, »Allah'a tevekkül, O'nun »birliğini kabul ve •amellerde ihlas ile olur; bozukluğu ise bunların yokluğuyladır. Gönül kafeste bir »kuştur, kutudaki »incidir, kasadaki »maldır. Değerli olan kuş, inci ve maldır; kafes, kutu ve kasa değil.
Allahım! Organlarımızı tâatinle oyala, kalplerimizi marifetinle aydınlat, gece, gündüz, bütün bir ömürde bizi meşgul et. Bizi, geçmiş sâlihler zümresine kat, onlar gibi bizden de ihsanını esirgeme. Bize de onlar gibi muamele et. Âmin.
Ey cemâat! Siz de sâlih kimseler gibi, kendinizi Allah'a adayın ki Allah size de onlar gibi davransın. Allah'ın sizin yanınızda olmasını istiyorsanız ona kullukla meşgul olun, sabredin, O'nun her yaptığına rıza gösterin.
Allah dostları2, dünyaya değer vermediler ve kısmetlerini takva ile elde ettiler. Sonra ahireti istediler ve onun için çalıştılar. Nefislerine uymadılar, Rablerine itaat ettiler, önce kendilerine, sonra başkalarına öğüt verdiler.
Oğlum! Sen de önce kendine, sonra başkalarına öğüt ver. Sen kendine bak, kendinde düzelteceğin bazı şeyler dururken başkasıyla niye uğraşırsın? Vay sana! Sen mi başkasını kurtaracaksın? Körsün sen, başkasına nasıl rehberlik edersin?! Gözü görenler, rehber olur; boğulanı usta dalgıçlar kurtarır. İnsanları, Allah'ın yoluna O'nu bilenler götürür. Allah'ı tanımayan, yolunu nereden göstersin?
Allah'ın yaptıkları hakkında senin bir sözün olamaz. Onu sever, yalnız O'nun için çalışırsın; başkasından değil, yalnız O'ndan korkarsın. Bu, kalple olur, lafla değil. Halvette olur bu, insanlar arasında değil. Tevhidi kapıya koyar, şirki eve buyur edersen buna münafıklık derler. Yazık sana! Dilinden takva dökülüyor, gönlünden günâh. Dilin şükrediyor, gönlün şikâyet. Allah cellecelâlüh "Ey insanoğlu! Benim hayırlarım sana inerken, senin bana şerrin çıkıyor." buyurur.
Yazık sana! O'na kulluk dâvası güdersin ama başkasına itaat edersin. O'nun hakikî kulu olsan dostluğun da, düşmanlığın da O'nun uğruna olurdu.
2Abdülkâdir Geylânî rahimehullâh büyük mutasavvıflardan bahsederken "el-kavm" ifadesini kullanıyor. Biz bunu tercümede "Allah dostları" ifadesiyle karşılamayı uygun bulduk (trc.)
Sağlam bir imana sahip olan kimse nefsine, şeytana, arzu ve hevesine itaat etmez. Şeytanı tanımaz ki ona itaat etsin, dünyaya aldırmaz ki ona boyun eğsin. O, dünyaya değer vermez, ahireti ister. Dünya avucuna konsa bırakır onu, Allah'a dayanır, her an O'na kulluk eder samimi kalp ile. O, Allah'ın "Dini yalnız Allah'a has kılarak ve hanifler olarak O'na kulluk etmeleri emrolunmuştu" (Beyyine / 5) buyruğunu işitmiştir.
Yaratılanı Yaradan'a eş tutmayı bırak artık, Allah'ın birliğini kabul et. O, bütün her şey yaratandır, ve her şey O'nun elindedir.
A başkasından medet uman! Senin aklın yok mu? Allah'ın hazinelerinde olmayan ne var ki! Allah cellecelâlüh şöyle buyurur:
"Herşeyin hazineleri bizim yanımızdadır."(Hicr, 21)
Oğlum! Kader oluğunun altında, sabır yastığına yaslan, muvafakat kılıcını kuşan, kurtuluş ümidiyle kulluk et de öyle uyu. Böyle yaparsan Allah, istemek bir yana, aklının ucundan bile geçiremeyeceğin lütuf ve ihsanlarını senin üzerine döker de döker.
Ey cemâat! Kadere karşı gelmeyin, gelin kadere karşı gelmemek için didinip duran Abdülkadir'e uyun. Beni kudret sahibine yaklaştıran yegâne şey, kadere karşı gelmeyişimdir.
Ey cemâat! Gelin »Allah'a, »yazgısına ve »tasarruflarına teslim olalım. Zahir ve bâtın başlarımızı eğelim. Kadere karşı gelmeyelim ve onun ardına düşüp yürüyelim. Çünkü o, hükümdar elçisidir, gönderenin hatırına ona ikram edelim. Ona böyle davranırsak bizi yanına alır, kudret sahibine götürür.
"İşte orda tek yetki Hak olan Allah'a aittir" (Kehf, 44)
O'nun engin ilim denizinden ve lütuf sofrasından afiyetle yer içersin, O'nun yakınlığını hisseder, rahmet örtüsüne bürünürsün. Bu mazhariyete, binlerce kabile ve aşiretten tek tük insan erer.
Oğlum! Takvaya sarıl, dinin sınırlarını iyi koru. »Nefsine, «arzularına, şeytana ve »kötü arkadaşlara uyma. Gerçek iman sahibi, bunlarla mücadele ederken başından »miğferi çıkarmaz, »kılıcını kınına sokmaz, atının sırtını •üzengisiz bırakmaz, Allah dostları gibi uyur.
Onlar uyku basmadıkça uyumazlar, zorda kalmadıkça yemezler, mecbur kalmadıkça konuşmazlar, dilsizlik onların âdetidir. Rablerinin yazgısı konuşturur onları. Kıyamet gününde organları konuşturacak olan, canlı cansız her şey dile getiren Allah konuşturur onları. Onlara sebepleri hazırlar, onlar da dile gelir. O, bir şeyin olmasını dileyince sebeplerini hazırlar. Kıyamet gününde insanlara bir bahane bırakmamak için onlara uyarı ve müjdelerini ulaştırmayı dileyince peygamberlerini konuşturur. Onların ruhunu kabzedip yanına alınca da ilmiyle amel eden âlimleri onların yerine geçirir ve onlar peygamberlere sözcülük yaparlar. Hz. Peygamber sallallâhu 'aleyhi ve sellem;
"Âlimler peygamberlerin mirasçılarıdır" buyuruyor.
Ey cemaat! Verdiği nimetlerden dolayı Allah'a teşekkür edin ve nimeti ondan bekleyin. Çünkü O, "Size ne nimet gelmişse Allah'tandır''(Nahl, 53) buyurmuştur.
Ey Allah'ın nimetleri içinde boğulup nimeti başkasından bilenler! Şükrünüz nerede!? Gâh nimeti başkasından biliyorsunuz, gâh az bulup fazlasını istiyorsunuz, bazen de O'nun nimetlerini günahlara alet ediyorsunuz.
Oğlum! Halvette iken seni büyük ve küçük günahlardan uzak tutacak takvaya ve Allah'ın nazarının senin üzerinde olduğunu hatırlatacak murakabeye ihtiyacın vardır. Halvetinde bunların seninle birlikte olmasına muhtaçsın, mecbursun. Sonra »nefis, »hevâ ve »şeytanla mücadele etmelisin. İnsanların çoğunun helaki küçük günahları sebebiyledir.
• Zâhidlerin helaki şehvetleri sebebiyledir.
• Ebdâllerin helaki halvette iken düşünmeleri ve hâtıralar [kalbe gelen yanlış düşünceler) sebebiyledir.
•Sıddîklerin helaki ise küçücük zaman dilimlerinde saklıdır. Onların bütün işi kalplerini korumaktır. Çünkü onlar hükümdarın kapısında uykudadır, Onlar davet makamındadır. İnsanları Allah'ı tanımaya çağırırlar ve dâima kalpleri davet ederler. "Ey kalpler, ey ruhlar! Ey insanlar ve cinler! Ey hükümdarın müritleri! Hükümdarın kapısına gelin. Kalplerinizle, takva ve tevhidinizle, marifetinizle, vera'ınızla, «dünya, «âhiret ve «yüce Mevlâ dışında her şeyden vazgeçerek koşun O'na!" derler. Sıddîklerin tek işi budur. Gayeleri insanları ıslâh etmektir. Onların gayeleri Arştan ferşe kadar yerin ve göğün her yerini kuşatır.
Oğlum! Nefsini ve hevânı bir yana bırak Bu davetçilerin ayaklarının altında toprak ol. Yüce Allah diriyi ölüden, ölüyü de diriden çıkartır. Hz. İbrahim 'aleyhi's-selâm'i küfürleri yüzünden manen ölü olan bir anne-babadan çıkarttı. Mü'min diridir, kâfir ölü; tevhid ehli diridir, müşrik ise ölü. İşte bu yüzden Allah cellecelâlüh bir kelâmında 'Yarattıklarım arasında ilk ölen İblistir"'buyurmuştur. Yani İblis Allah'a isyan etmiş ve bu isyanı sebebiyle ölmüştür.
Şimdi âhir zamandır; nifak ve yalan pazarı kurulmuştur. Sakın ola! Yalancı, münâfik ve deccallerle oturmayasın. Yazık sana! Nefsin «yalancı, «kâfir, •günahkâr, «müşrik ve «münafığın teki iken onunla nasıl oturuyorsun?! Ona uyma, hep muhalefet et; Onu bağla, serbest bırakma. Nefsine yapman gerekeni yap. Mücadele ederek onu pes ettir. Nefsine sen bin, Onu kendi hâline bırakırsan o sana biner. Tabiatınla da arkadaşlık etme. Çünkü o, aklı olmayan küçük bir çocuktur. Küçük bir çocuktan ne öğrenebilir ve hangi söylediğini kabul edebilirsin ki! Şeytan senin ve baban Âdem'in düşmanıdır. Aranızda böyle ezelî bir düşmanlık varken nasıl ona ısınabilir ve söylediğini kabul edebilirsin? Kendini asla ondan güvende hissetme. Çünkü o, babanı ve anneni öldürendir. Fırsatını bulursa seni de öldürecektir. Takva silahın olsun, Allah'ı birlemek, hep onu gözetmek, halvette vera', doğruluk ve Allah'tan yardım dilemek askerlerin olsun. İşte bu silah ve asker onu hezimete uğratacak, perişan edecek ve ordusunu dağıtacaktır. Hak senin yanında iken onu yenmemek olur mu?
Oğlum! Dünya ve âhireti yan yana koy ve bir kefede kabul et. Kalbinden dünya ve âhiret giysilerini çıkartarak Mevlân ile başbaşa ol. O'na, ancak başkalarından uzaklaşarak yönelebilirsin. Yaradanı bırakıp yaradılana bağlı kalma. Bu sebepleri bırak ve bu Rableri çıkar at üstünden. Gayene ulaştığın zaman dünyayı nefsine, ahreti kalbine ve Mevlâ'yı da sırrına bırakıverirsin.
Oğlum! Nefsini, onun arzularını, dünya ve âhireti bir yana koy. Tükenmez bir hazineye ermişken Hak'tan başka kimsenin ardına düşme. Bunu yaptığın zaman Hak'tan sana öyle bir hidâyet gelir ki ondan sonra dalâlet yoktur. Bütün günahlarından tevbe et, günah elbiselerini samimi bir tevbeyle, sahte olmayan gerçek bir haya ile çıkart. Tevbe, uzuvlar sâlih amellerle temizlendikten sonra kalbe ait bir iştir. Kalıbın ayrı, kalbin ayrı işi vardır. Kalp, sebepler ve yaratılanlara bağlılık çölünden çıkınca tevekkül, marifetullah, sebebleri terk ve sebeblerin yaratıcısını arama denizinde yola koyulmuş olur. Denizin ortasına varınca;
"Beni yaratan yolumu elbette gösterir" (Şuara / 78) der. Bir o kıyıya, bir bu kıyıya, bir oraya bir buraya gider ve sonunda doğru yolu bulur. Rabbini her hatırladığında yolu aydınlanır ve kuşkuları dağılır. Hak talibinin kalbi uzak mesafeler kat eder ve herkesi geride bırakır. Yolun birinde helak olacağından korkarsa imanı ortaya çıkar ve onu yüreklendirir. Bunun üzerine yalnızlık ve korku ateşleri söner, yakınlığın neşesi ve ünsiyet nuru onun yerini alır.
Oğlum! Dert gelince onu sabırla karşıla ve deva gelinceye kadar bekle. Deva gelince onu da şükürle karşıla. Bu hal üzere olursan dünya hayatında (mesud) olursun.
Cehennem korkusu müminlerin ciğerlerini dağlar, yüzlerini sarartır, kalplerini hüzne boğar. Bu hal onlarda bir süre devam edince Allah onların kalplerine rahmet ve lütuf suyunu döker, onlara ahiretin kapısını açar. Onlar da orada güvende olacaklarını görürler. Sükûnete erip rahatlayınca onlara celâl kapısını açar, kalp ve sırlarını paramparça eder, onlara öncekinden daha çok korku verir. Bu hâlleri bir süre devam ettikten sonra onlara cemâl kapısını açar. O zaman huzura kavuşur, sükûnet bulurlar ve böylece derece derece yükselirler.
Oğlum! Yiyeceği, içeceği, giyeceği, evleneceği ve oturacağı tasa etmeyesin. Bunlar nefsin arzu ve hevesleridir. Kalbin ve sırrın arzusu olan Hakk'ı aramak nerede? Neyi düşünüyorsan senin kaygın odur. Öyleyse sen Rabbini ve O'nun nezdindekileri düşün. Dünyanın yerini alacak âhiret, yaratılanların yerini alacak Yaradan vardır. Sen bu dünyada her neyi terkedersen O, âhirette sana onun yerini dolduracak bir şeyi, hatta ondan daha iyisini halkeder. Dünyada yaşayacağın yalnızca bu günün kalmış farzet ve ölüm meleğinin gelmesini bekleyerek âhiret için çalış. Dünyâ Allah dostları için bir aşçıdan ibarettir, ahiret de onlar için imar edilmiştir. Vakti gelince Allah, dünya ile onların arasına girer, Allah'ın tekvîn sıfatı da âhiretin yerini alır. Artık onlar ne dünyaya, ne de âhirete ihtiyaç duyarlar.
Vay yalancı! Demek sen nimet içindeyken Allah'ı sevdiğini söylersin, başına bir belâ geldiğinde ise hiç sevmemiş gibi kaçarsın O'ndan ha?! Kul denendiği zaman belli olur. Allah'tan bir belâ geldiğinde sen aynı kalabiliyorsan Allah'ı seviyorsun demektir. Belâ geldiğinde değişirsen yalanın ortaya çıkar ve ortada sevgi falan kalmaz.
Hz. Muhammed'e sallallâhu 'aleyhi ve sellembirisi geldi ve "Ey Allah'ın Resulü! Ben seni seviyorum! dedi. Hz. Peygamber;
"O halde fakirlik için bir elbise hazırla" buyurdu.
Yine biri geldi ve "Ey Allah'ın Resulü! Ben Allah'ı seviyorum." dedi. Bunun Üzerine Hz. Muhammed sallallâhu 'aleyhi ve sellem;
"O halde belâ için bir elbise hazırla" buyurdu.
Allah ve Peygamber sevgisi fakirlik ve belâ ile arkadaştır. Bundan dolayı sâlihlerden biri "İnsanlar olmadık şeyleri iddia etmesinler diye belâ ile sevgi başbaşa bırakılmıştır, Böyle olmasa herkes Allah'ı sevdiğini iddia ederdi." İşte bu yüzden belâya ve fakirliğe sabır, Allah sevgisinin göstergesi kabul edilmiştir.
"Rabbimiz! bize dünyada ve âhirette güzellikler ver ve bizi cehennem azabından koru".
İlahi Armağan 62 Sohbet kitabının içeriği
Kazaya Rıza
Ğaniyyi Rahimin Kapısında Arz Halinde Olmak
Sadece Ondan İste! İstemenin Edebini Takın!
Tevbe Fırsattır
Kulluk Dairesi
Mümin Müminin Aynasıdır
Sabır ve Masivadan Kurtulmak
Riyakarlık
İmtihan
Kulluk Külfet Olmaz
O'nu Tanıma ve Zevk Etme Seyri
Sadece Ondan İsteyenler
Ahiret Endişesini Önemseme
O'nun Rızasına Ram Olmak
Her Şeyi Ona Teslim Etmek
İki Adres: Kur'an ve Sünnet
Anı Fırsat Bilip Rezzak'a Yönelmek
Nefisle Mücadele
Allah Korkusu
Fiile Dönüşmeyen Sözün Tehlikesi
Hiç Bir Şeyi Zata Perde Etmemek
Dünyayı Önce Kalpten Sonra Elden Çıkar
Kur'an'la Huzurda Kalabilmek
Zühd ve Takva
Nasibini Almakta Müsibeİteattir
Musibetin Hakikatına Varmak
Allah Korkusu
Onun Rızası için Yolcu Olmak
Kulluğunu Bilen Kul Olmak
Zühd: (Önce Öğren Sonra Uzlete Çekil)
Allah için Sevmek Allah için Kızmak
Nafilelerle Allah'a Yaklaşmak
O'nun Sevdiğini Sevmek
Ondan Alıp Halka Verirler
Sözü Allah'a Çıkaran: Güzel Amel
Dünya Ahiretin Tarlasıdır
Ahireti Hatırlatan; Hasta Ziyareti
İlim, İhlas ve Samimiyet
Varlığı Allah'a Adamak
O'nun Dilediğine Ram Olmak
Seven Sevdiğinin Sevdiğini İster
Allah Korkusu
Nefis
Mü'minin Dünyadaki Hali
Dünyada Sadece Allah'a Güvenmek
Zira'at Yerinde Peygambere Uymak
Her Şeyden Anıp O'nunla Olmak
Ömrünü Salih Amel İle Geçirmek
Her Karede Tevekkül ve Rıza
Dünyada Kaygın Ahiret Olsun
Hikmet Yurdundan Kudret Yurduna
Amelin Fani Değil Baki Olsun
Allah Veli Kuluna Zatıyla Yaklaşır
İki Adımla Allah'a Varmak
En İyi Nasihat: Ölüm
Allah'ın Kapısında Kul Olmak
İhlas Elbisesini Giymek
Onu Zikredin ki O'da Sizi Zikretsin
Sözü Merkezde Al!
Öz ile İlgilenmek Esastır
Kalbi Hevâtırla Nasiplendir
Soru-Cevap Şeklinde Tevhidi Yakalamak ve Peygambere Uymak
Onlar Gidinnce Dönüyorlar: Abdülkâdir Geylânî 'nin Vefatı
Muallim Neşriyat Abdulkadir Geylani İlahi Armağan 62 Sohbet kitabı nı incelediniz.
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9786054709168 |
Marka | Muallim Neşriyat |
Stok Durumu | Bu ürün geçici olarak temin edilememektedir. |
9786054709168