Kitap İlahi Armağan Fethürrabbani
Yazar Abdülkadir Geylani (ra)
Tercüme Abdülkadir Akçiçek
Yayınevi Bedir Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur - Kalın Ciltli
Sayfa - Ebat 480 Sayfa - 17x24.5 cm
Yayın 2025
Bedir yayınları, Abdülkadir Geylani (ra) tarafından yazılan İlahi Armağan Fethür Rabbani adlı kitabı incelemektesiniz.
İlahi Armağan Fethürrabbani kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ
İçinde yaşadığımız bu geçici âleme iki İlahi sıfat hâkimdir: Celâl ve Cemâl...
İş bu iki sıfatın teferruata geçişi ile sıfatlar âlemi kendi bünyesinde sonsuzluğa kadar uzayıp gider.
Rahman ve Rahim, Hadi ve Mudill sıfatları onların tabileri sayılmaktadır.
Burası bir imtihan âlemidir. Sayısız dalları olan bir darülfünun gibidir. Bütün ayrıntılarına dikkatle bakılınca girift bir site devletine benzer. İşbu devletten bir bölümün idaresi Âdem'e, diğeri de İblis'e verilmiştir.
İnsanlar, anlatılan site devletinin herhangi bir bölümüne bağlanmakta hürdür. Bu arada yüce Allah'ın insanlara bahşettiği bâzı özellikleri de nazara almak icab eder ki, onların başında akıl gelir.
Akıl iyi kullanıldığı takdirde bu imtihan âleminden yüz akı ile çıkmak güç olmaz.
Yüce Allah, kullarının küfre gitmesine razı olmaz... Şeytanın tarafına değil, Adem'in safına geçmelerini ister.
Akılları bozulan mecnunlarla sıbyanlar hariç insanların hemen hepsine iyiliği bilip bulmaları için Hak tarafından şu üç ihsan yapılmıştır: Akıl, sağlam duygular ve doğru haber...
Bunlar birer esas duygudur ki, teferruatı çoktur. Bilgi edinmek için akaid kitaplarına bakmakta fayda vardır.
Akıl ve sağlam duygulara sahip olan için şüphesiz en önemli şey, doğru haberdir, özellikle dinî meselelerin çözümünde... Çünkü onlar, yâni dinî meseleler, Allah ve Resulüne aittir. Doğru haberi ancak resuller vereceğine göre, akıl ve sağlam duyguların o haberleri doğrudan doğruya almakta pek rolü olmaz.
Bâzı meselelerde duyguların çalışamaz hâle geldiği, aklın âtıl kaldığı vâkidir.
Bu durumda yol tektir. Din birdir. Peygamber ancak Allah'ın gönderdiğidir. Haber onun verdiği haberdir. Bize düşen de; Ona uymaktan başka olamaz... ilahi armağan fethür rabbani
İslam tarihi incelendiği zaman görülür ki, daima bir fetret devresinden sonra, peygamber gelmiş ve yeni bir çığır açmıştır. Eğer o gelen son peygamber değilse, onu bir başkası izlemiş ve yolu devam ettirmiştir.
Gelen son peygamber olunca ve zamanını tamamlayıp gidince, onu velîler izlerler... Peygamber vârisi olarak aynı çığırı devam ettirirler.
Peygambere kavuşamayanlar, O'nun vârislerini izlemek zorundadır: Biziim yaptığımız gibi...
Şüphesiz vârislerin en sağlamları asrı saadette yaşayanlardır. Yâni. ashab-ı kiram... Bunları tabiîn izler. Sonra da tabiini izleyenler...
«Alimler, peygamberlerin varisleridir,» hadîsi şerîfi gereğince, bütün bu zâtlar. Resûlüllah (s.a.) Efendimizin vârisleridir.
Sahabe, tabiin, tebe-i tabiin devri de bitince, bir bakıma kudsî devir son bulur.
Bundan sonradır ki, ümmet içinde özellikle iyi yolu görmek isteyenler arasında bir ihtilâf ve keşmekeş başlar; savaşlar olur.
Şüphesiz bütün bu olanlar, din sınırlarını zedelemiştir. Ancak, yüce Allah'ın muradı bu dini ihya olduğundan yeni bir vârisler zümresi yaratmıştır. Yâni: Evliya zümresini... Bizi Ademlik mektebine yazdırmak için...
İşbu vârisler zümresi, asrımıza kadar gelmiştir. Bizzat yaşayanlar olacağı gibi eserleri ile bize ulaşanlar da vardır.
Bir peygamber vârisi, doğuşundan bellidir. Hayatında ona kavuşanlar, önünde boyun eğer ve mevkii ne olursa olsun ona teslim olmak zorundadır. Böyle bir zât sadece kendi zamanına ait değil, gelecek zamanı da kapsar ve tasarrufuna alır. Eserleri ile onları hidâyete erdirir... Tıpkı hayatta imiş gibi... Abdülkadir geylani fethür rabbani
İşte... Bahsini ettiğimiz peygamber vârisi olanların başından gelen bir zât: Abdülkadir Geylani... öğütleri, kerametleri ve menkıbeleri ile devrimizi kucaklayan büyük insan...
İşte... tıpkı hayatta imiş gibi, insanları hidâyete davet ettiği eseri: Fethür Rabbani ...
Yâni: Bu eser... Yani: İlahi Armağan...
Hidâyet yolunu candan bulmayı arzu edenlere armağan olsun..
Tercümemize İlahi Armağan adını verdik. Ne var ki, Fethur Rabbani, bir isimdir. Ancak, halkımızın dilini esas olarak ele almak zorundayız. Çünkü sözlükler, bizi kitap başlığının derin mânâsına erdirmez.
Halk edebiyatımız hayli zengindir. Bu yüzden uydurma dillere pek muhtaç olmadan kitabımızın adını kolayca anlatabiliriz.
Feth, açmak mânasına gelir. Rabbani, Hakk'a bağlı ve O'nun canibinden gelen ve bizzat Yaratan'a mensup mânalarını taşır. Bunlar lügat mânâsıdır. Şunu hemen arzetmek gerek ki, hiç biri tam karşılık değildir, ve olamaz. Çünkü, duygu ile sarf edilen cümleler, yalnız lügatla tercüme edilemez. Derinlere inmek, taşıdığı ince mânaları sezmek icab eder. Bu. bir kaide-i külliyedir. Halk dilinde gönlümü fethetti terimi çok güzeldir. Buradaki Feth bir beldenin fethi demek değildir; beni şâd etti, mesut ve bahtiyar kıldı, gibi ıstılah mânalarını taşır. Bunun ince mânaları arasında bir armağan da gizlidir. Çünkü gönül, karşılık beklenmeden yapılan iyilikle şâd olur. Karşılıksız iyilik ise bizzat armağandır. İşte feth kelimesinin içinden armağan'ı böylece alıyoruz.
Rabbani kelimesinin aslı gibi kalmasında bir mahzur yoktur. Ama Armağan'la bir arada yabancı gibi duruyor... Sebebi, halkımızın henüz benimsemiş olmayışı... İlahi kelimesi, Rabbani'den daha fazla tutunmuş ve âdeta Türkçe gibi olmuştur. Esas dâvamız, dilimize iyi gelen kelimeleri kullanmaktır. Bu düşünceler neticesinde, Fethür Rabbani cümlesini İlahi Armağan olarak dilimize kazandırmış oluyoruz.
İlâhi Armağan, Allah vergisidir. Hangi edib olursa olsun sürekli olarak birkaç sahifeden fazla nasihat edemez. Dini bir eseri yazmak kolaydır. Herhangi bir konu üzerine sürekli tetkik de zor değildir: fakat ömür boyu nasihat etmek ve ciltler doldurmak kolay olmaz. Ama, bu kolay olmayan işi Abdükadir Geylani Hazretleri yapmıştır. Bunu yaparken, kimden kuvvet almıştır? İşte, asıl önem buradadır. Halk arasında bir söz vardır:
— Söyleyene bakma; söyletene bak...
Bu deyim, muayyen bir ölçüye göre söylenmiş değildir. Bundandır ki, bu sözü biz, şu muazzam eserin sahibine vermek niyetindeyiz.
Fethü'r-Rabbani, bizden önce dilimize çevrilmemiştir. Bu gibi eserleri, edebiyatımıza aktararak Müslüman kardeşlerimize kazandırmak bize nasip oluyor. Bunun için Allah'a hamd ederiz.
Bu eser, ilk bakışta, Geylânî Hazretlerinin vecd ve aşk hayatını anlatmaz gibi gözükür. Fakat, biraz okumaya koyulunca, insanı şu varlığın ötesine ittiği hissedilir. En tahsilsiz biri dahi, kolay anlar ve derinliğine inebilir. Mutasavvıfların bir kısmı vahdet-i vücudcudur. Olmayanların başında Abdülkadir Geylani gelir. Vahdet-i Vücud faslı, başlı başına bir ilim deryasıdır. İçine giren, ya batar ya çıkar. Batınca iyi batar, çıkınca, onun payesine yetişen olmaz. Her bakımdan tehlikeli olan bu yolu, Geylani Hazretleri muhatabının anlayışına bırakmıştır. Mutasavvıflar arasında:
— Tasavvuf vahdet-i vücudculuğun tâ kendisidir, diyen çoktur.
Geylâni Hazretleri bu fasılda kendisini ayırır; tasavvufun iyi huydan ibaret olduğunu söyler. İyi huy için de İslâm dinine girmiş olmayı şart koşar.
— İman ve amel, çakmakla taştır; bunlardan çıkan ateş ise, tasavvuftur, diyerek esas» gayesini kolayca anlatır.
Bizim anlayışımıza göre. tasavvuf bir iç zenginliğidir. Ne ile olursa olsun, bunu bulmak herkese elzemdir. İç zenginliği olmayan, duygusuz yaşar. Kıldığı namaz ona bir tad vermez. Tuttuğu orucun zevkine eremez. Çünkü iç âlemi zengin değildir.
İç zenginliğine ermeyen, bir rûh sefilidir. Onu kâinatta hiçbir şey kandıramaz. Haristir. Menfaat düşkünüdür. Nankördür. Çünkü, karşısına kim gelirse gelsin ona göre bir hiçtir. Hiç için nasıl kıymet biçer?... Ama o bilmez ki, her gördüğü yürekte bir arslan uyur. Bu arslan hakikî varlıktır. Kendinde ne varsa, onda da o var...
Atalar:
— Her gördüğünü Hızır ve her geceyi Kadir bil... derken, bizim anlatmak istediğimiz mânadaki tasavvufu anlatmak istemişlerdir. Bunu anlamayana anlatmak lâzımdır. Mutasavvıf denince, her bakımdan duygulu ve hassas bir insan akla gelir.Kuşlar cıvıldaşırken bir duygu gelmiyorsa, iman zayıftır. Güneş batarken geride bir renk cümbüşü bırakır; bundan bir şeyler duymayan tasavvuf ehli olamaz. Ağaç yaprakları birbirine değdiğinde bir hışırtı çıkarır; bu sesin peşine düşüp gidemeyen, bir rûh fukarasıdır.
Bir insan ki, iç âlemine daldığı zaman geldiği âlemin kapısına gidemiyor, o mutasavvıf olamaz. Bir insan ki, secdeye kapandığı zaman hakiki varlığın serinliğini alnında bulamıyor; o nice mutasavvıf olur.
İyi düşün. Düşünmesini Öğren. Kafanı yerdekiler değil, semânın ulvi varlıkları doldursun. Tabiat âlemini aşıp bir başka âleme geçmelisin. Başını önüne eğdiğin zaman, kalıbı hemen bırakmalı ve ötelere geçmelisin, ölmeden evvel ölmek, budur.
Bir varlık ki, bütün zerreler onun varlığına şehadet eder, varlığı zerrelerle dolan insan O'nu anlamazsa n'olur. O varlığın seline kapılıp gittiğini duyamazsa, perişanlığını kim giderebilir?.. Gönlü susuz, ruhu boş olan, nasıl insan olarak gezebilir?..
Baş gaye, insan olmaktır. Atılan her adım, çizilen bütün İlâhi hat, semâ yüceliğinden gelen cümle kitap bunu anlatmak ister. Böylece yolcular zincirleme kervan olur, yürür. Mübarek olsun bu kervana katılana... Hiç olmazsa oraya bir hizmetçi olana... İşte gayemiz o kervana ve yolcularına hizmetten ibarettir. Başka emelimiz yoktur. Sadece bir kıvılcım alıp yola revan olmaktan gayri ne emelimiz var ki?.. Sizlere kervanı ve başkanını göstermekten gayri ne yapabiliriz ki?..
İşte .Hak yolcularının rehberi olan İlâhi Armağan... Onu hem oku, hem de okut. Bizden bu kadar; ötesini Allah'a ve O'nun Resulüne ısmarlarız... ( ilahi armağan kitap, fethurrabbani oku, kitabı, online satın al, kitab, ucuz dini kitap, uygun fiyat, islami kitap, fethür rabbani kitabı, abdülkadir geylani kitapları, onlıne satış, abdülkadir geylani sohbetler )
Bedir Yayınları Abdülkadir Geylani Fethur Rabbani Kitabı nın tanıtımı sona erdi.