Kısası Enbiya ve Tevarihi Hulefa, Ahmet Cevdet Paşa KARTON CİLT 2 Cilt Set Bedir

Fiyat:
595,00 TL
Havale / EFT:
577,15 TL
168,09 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap              Kısası Enbiya ve Tevarihi Hulefa 
Yazar             Ahmet Cevdet Paşa
Yayınevi         Bedir Yayınevi, Tarih Encümeni Yayınları
Kağıt - Cilt      2.Hamur - 2 Cilt, Karton Cilt
Sayfa - Eba    1.535 Sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı        2021 YENİ


Bedir Ahmet Cevdet Paşa Kısası Enbiya ve Tevarihi Hulefa  adlı kitabı incelemektesiniz.
2 Cilt Takım Kısası Enbiya ve Tevarihi Hulefa kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2

 

   BİRKAÇ SÖZ

 
Bismihi Teâlâ
 
Hz. Âdem'den baslıyarak bütün Peygamberlerin (aleyhimusselâm), bil­hassa Hâtemü'l-Enbiyâ Hz. Muhammed aleyhissalâtü vesselamın Asr-ıSa­adetlerinin, Hulafâ-i Raşidîn, Emevî, Abbasî devletlerinin ve diğer hilâfet ve saltanatların mufassal tarihini ihtiva eden Kısas-ı Enbiya kitabının yeni baskısını yapmakla Bedir Yayınevi haklı bir iftihar duymaktadır.
 
Bu eseri diğer İslâm tarihlerinden ayıran başlıca hususiyet, onun son derece tatlı ve akıcı bir üslûpla yazılmış oluşudur. Bir tarih kitabı olmasına rağmen, anlatışındaki cazibe, okuyucuyu en meraklı bir hikâye kitabından daha fazla bağlar ve sürükler. Bu yüzdendir ki, nesiller boyunca « Kısas-ı Enbiyâ » çok okunan, çok sevilen bir kitap olmuş, birçok baskıları yapılmış­tır.
 
Arap harflerinin yasak edîlişinden beri, bu mühim eserin lâtin harfle­riyle intişarı ve ciddi şekilde yeniden basılması bir ihtiyaç haline gelmişti. İşte yayınevimiz bu hizmeti üzerine almış ve lehülhamd eserin tamamını sahayı intişara koymağa muvaffak olmuştur. Eserin bu yeni baskısı esnasın­da büyük emek ve dikkat sarf edilerek tashihine son derece itina gösterilmiş; ayrıca baskı, cild, v.s. gibi hususlarda mükemmeliyet sağlanması için hiçbir fedakârlıktan çekinilmemiştir.

Osmanlı Türkçesi nesir edebiyatının en güzel örneklerinden olan Kı­sas-ı Enbiyâ'nın esas metnini aynen muhafaza etmiş bulunmaktayız. Ancak açıklanmasında fayda gördüğümüz arapça ve farsça kelimelerin karşılıkla­ rını köşeli parantez [           ]  içinde yazmakta fayda gördük.
 
Kısas-ı Enbiyâ'nın yayınevimiz tarafından yaptırılan 2 ciltlik bu yeni baskısını edinenler, zevkle okuyacakları kıymetli bir İslâm tarihine sahip olacaklardır.

Bedir Yayınevi bu hizmetiyle mühim bir kültür boşluğu doldurmuş ol­maktan bahtiyarlık duymaktadır.
 
Bu vesile ile, müellif Ahmed Cevdet Paşa'ya Hak'tan rahmet dileriz.
 
Mehmed Şevket Eygi
Bedir Yayınevi
 

          ELİNİZDEKİ BU SON BASKI HAKKINDA
 
Eser baştan sona kadar M. Ertuğrul Düzdağ bey tarafından aslıyla karşı­laştırılmış ve aslına uygun mükemmel bir şekilde basılması için elden gelen gayret sarf edilmiştir.
 
  
               ÖNSÖZ
 
 Ahmed Cevdet Paşa ve Eserleri  ( Ahmed Subhi Furat )
 
 
OSMANLI Devletinin XIX. asırda yetişmiş en büyük ilim ve devlet adamla­rından biri olan Ahmed Cevdet Paşa, 27 Mart 1822 de Lofça'da doğdu. Ba­bası İsmail Ağa, annesi Topuz Oğullarından Ayşe Sünbül hanımdı. Tesbit edebildiğimiz en eski ceddi, Kırklareli'nde bir sergerde olan Ahmed Ağa'dır. Bu zat 1711de vuku bulan Prut harbine iştirak etmiş, fakat sonra, eski şehrine dönmeyip Lofça'da kalmıştı. Cevdet Paşa'nın dedesi Ali Efendi ve babası İsmail Ağa, Lofça'nın ileri gelenlerinden bulunuyorlardı; dedesi Lofça ayanlarının kâ­tipliğini ve kâhyalığını yapmış münevver bir zâttı, babası da yine Lofça'nın idare meclisi âzasındandı. Görüldüğü üzere itibarlı bir aileden olan Cevdet Pa­şa, ilk tahsilini bu kasabada yaptı. Orada hem mektebe gidiyor, hem de şehrin ileri gelenlerinden dersler alıyordu. Öyle ki, İstanbul'a gelmeden önce «ulûm-i arabiyye'de haylice ilerlemiş, ulûm-i şer'iyyede dahi mümârese kesb eylemiş, ilm-i mantık ve beyân gibi mukaddemât-t ulûm ile meşgul olmuş» bulunuyordu. Fıtraten zekî ve kaabiliyetli olduğu gibi pek de çalışkandı. 17 yaşına kadar tahsi­line Lofça'da devam eden Cevdet Paşa, dedesinin yardımı ile 1839'da İstanbul'a geldi. Evvelâ Fâtih camiindeki derslere devam etti; burada bilhassa devrin bü­yük âlimlerinden İmâmzâde Esâd, Antakyalı Saîd, Şâkir ve Kara Halil Efendi­lerin talebesi oldu. Tezâkir-i Cevdet'te bulunan bir kayda göre, o daha bu sı­ralarda öğrendiklerini başkalarına öğretmeğe ve onlardan da yeni yeni saha­larda bilgiler edinmeğe başlamıştı. «Hendese-hâne-i berriyye hocası Miralay Nuri Bey'e Mrhtasar, Meânî, Kâdımîr gibi kitaplar okuttum, bilmukabele ben dahi ondan hesap ve cebir ve logaritma ve usûl-i hendese gibi usûl-i cedide üzre ulûm-i riyâziyye tâlim ettim» (Bk. Tezâkir-i Cevdet, 40, tez, İnkılâb Kütüp­hanesi, Cevdet Paşa Evrakı, no. 13, s. 70), Bu sözler Cevdet Paşa'nın, müsbet ilimlere karşı duyduğu ilgiyi gösterme bakımından kayda değer. O, böyle bir öğrenme aşkı sayesinde ve maddi imkânların da yardımı ile kısa zamanda te­mayüz etti. Vine bu sıralarda, o zaman için pek meşhur o|an Murad Molla Tekkesi'ne gidiyordu; burada devrinin büyük mesnevîhânlarından biri sayılan Mu­rad Molla'dan Farsça öğrendi ve derslerine devam ederek Mesneviyi bitirdi. 1844 senesinde Dârü'l-Mesnevî'nin açılışı sırasında pâdişâhın huzurunda Mesnevi-i Şerir icazeti aldı. Cevdet Paşa bu tekkede devrin ricali, âlim ve şâirleriyle de tanışmak fırsatını bulmuştu. Kendisine Cevdet mahlasını veren şâir Hoca Fehim ile de burada tanışmıştı.  Divânçesinde  bulunan şiirlerin  çoğunu —ki,  Cevdet Paşa bunlardan bahsederken «eskileri taklîd en şiir yazmak hevesine» kapıldığını söyler— bu tekkeye devamı sırasında yazdı. Cevdet Paşa 1845'te İstanbul rüûsunu alarak müderris oldu. Reşid Paşa sadarete ilk geldiği zaman, yeni kânun ve nizâmnâmeler için lüzumlu şer'i malûmat hususunda kendisine müracaat edi­lecek bîr kimseyi arayınca, ona Cevdet Paşa tavsiye edilmişti. Reşid Paşa'nın çocuklarına da ders vermiş olan Ahmed Cevdet Paşa, kısa zamanda onun sevgi ve itimâdını kazandı. «Kendi tarikinde derece-i kâfiyede maaşa erişerek neşr-i ulûmu şeklinde asıl maksadını ifade etmesine rağmen o, böylelikle idâri ve si­yasî bayatla farkında olmadan temasa gelmiş bulunuyordu. Çok geçmeden Âli ve Fuâd Paşalarla da tanışmış ve yakından  dost olmuştu..
 
Girdiği bu yeni sahada ilk olarak 1848 yılında, Memleketeyn'de [Eflâk ve Buğdan] çıkan karışıklık üzerine Bükreş'e gitmiş olan Fuâd Paşa'ya, sadrıâzâmın şifahî talimatını götürmeğe memur edildi. Orada bir ay kaldı, Fuâd Paşa'­nın cevabını alarak İstanbul'a döndü. Bir sene sonra 13 Ağustos 1850'de Meclis-î Maârif âzâlığı ile Dârülmuallimin müdürlüğüne tâyin edildi. Bu vazifesine baş­lamadan önce mezkûr Fuâd Paşa ile birlikte Bursa'ya gitti. Orada birlikte «Kavâid-i Osmâniyye» kitabı ile «Şlrket-i Hayriyye Nizâmnâmesinin esaslarını ha­zırladı. Kavâid-i Osmâniyye, 1851'de -Encümen-i Dânişin açılışı merasiminde Sultan 1 nci Abdülmecîd'e takdim edilmiş ve tab'ı emri çıkarılmıştır. Cevdet Paşa bu encümene âzâ tâyin olundu ve kendisine «Târih-i Cevdet» ile «Tercü­me-i İbn Haldun» un telif ve neşri havale edildi.
 
Cevdet Paşa'nın 1851 senesine kadar devam eden Dârülmuallimin müdür­lüğü vazifesi pek faal geçti: Henüz kurulalı iki sene kadar olan bu müesseseyi islâh etti, talebenin tahsisatını arttırdı, cerre çıkma usûlünü kaldırdı. Mektebe alınma ve kabul edilme şartlarını ve imtihan usullerini nizâmnâmelerle tesbit ettirdi.
 
Bu sıralarda o, diğer taraftan Meclis-i Maârif kâtipliğini yapmakta idi. Takvîm-i Vekâyî'de bulunan beyânnameyi ve Encümen-i Dânişin açılış merasimin­de Hayrullah Efendi'nin irâd ettiği nutku Cevdet Paşa hazırlamıştı. Zikredildiği Bibi, bu açılış merasiminde Kavâid-i Osmâniyye Sultan Abdulmecid'e takdim edilmiş ve pâdişâh da bunun, müessesenin ilk eseri olarak basılmasına emir vermişti. Bu hizmeti dolayısiyle Cevdet Paşa'nın rüus derecesi hareket-i altmışIı'ya yükseltilerek taltif olundu. Sonra Mısır valisi Abbâs Paşa ile Mehmed Ali Paşa arasındaki İhtilâfı halletmek için Fuâd Paşa ile birlikte gittiği Mısır'da (26 Mart 1852) iki ay kadar bulundu. Müteakiben Encümen-i Dâniş'teki çalış­malarına tekrar dönen Cevdet Paşa, yazılması encümence tarafına havale edil­miş bulunan Osmanlı Tarihinin kendi payına düşen kısmını (1181-1241 hicrî : 1767-1826 milâdi seneleri arası) 3 cilt halinde İkmâl etti ve Sultân Abdülmecîd'e takdim etti. Bu hizmeti de, rüus derecesi Süleymâniye'ye yükseltilerek takdir edildi (1270 : 1854) ve pek geçmeden de vakânüvisliğe tâyin olundu (2 Şubat 1855). Görüldüğü gibi, Tarih-i Cevdet'in ilk 3 cildi, onun vakânüvis oluşun­dan önce yazılmıştır. Cevdet Paşa bu vazifesinde de pek değerli hizmetlerde bulundu. Bir taraftan Tarih-i Cevdet'in yazılmamış cildlerini ikmâle uğraşıyor, bir taraftan da zamanın siyâsî, içtimâi kayda değer hâdiselerini kaleme alarak, daha o zamandan Tezâkir-i Cevdet'in hazırlıklarıyla meşgul oluyordu. Diğer ta­raftan da Metn-i Metin ismiyle bir kitap yazılması için teşekkül etmiş bulunan kurulda âzâ bulunmaktaydı. Komisyonun eseri ortaya çıkarmadan dağılışı do­layısiyle bu teşebbüs semereli olamamış, sadece Cevdet Paşa'nın «Kitâbü'l-Büyû»u ortaya çıkmıştı. 1856'da Galata Mollası olan ve 1857'de de Mekke pâyesi elde eden Cevdet Paşa, sonra da Meclis-i Âli-i Tanzimat âzası oldu ve burada Ceza kanunnâmesinin tamamlanmasında büyük hizmetleri geçti. Bu suretle o, bundan sonraki ömrünü tamamen kaplayacak olan hukuk sahasındaki çalış­malarına başlamış oluyordu. Arazi Kanunnâmesini yazmak için kurulan komis­yona da reis seçildi ve bu mevzuda birçok kanunların tedvininde büyük payı oldu.
 
Reşid Paşa vasıtasiyle Âlî ve Fuâd Paşalarla da yakından dost olmuş bulu­nan Cevdet Paşa, bunların aralarında ortaya «ikan muhtelif anlaşmazlıklarda dâima uzlaştırıcı ve aralarını bulucu rol oynamıştı. Ali ve Fuâd Paşaların kendi­sine teklif ettikleri Vidin valiliğini kabul etmedi. 1859'da Kıbrıslı Mehmed Paşa'nın Rumeli müfettişliğinde yanında bulundu ve bu sırada geçen hizmetleri sayesinde 1861'de İstanbul payesini elde etti. Aynı senenin temmuzunda, Mec-lis-i Âli-î Tanzimat ile Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-i Adliyye'nin birleştirilmesiyle teşekkül eden Meclis-i Vâlâ'da âzâ oldu. Nizâmnâmesini bizzat kendisinin kale­me aldığı bu mecliste 2 ay kadar kalabildi, akabinde İşkodra fevkalâde komi­seri oldu. Fakat burada da fazla kalmadı, başarı ile dönüşünde Anadolu Kazaskerliği pâyesiyle Bosna-Hersek müfettişliğine gönderildi (23 Mayıs 1863). Bir buçuk sene kadar kaldığı bu memuriyetinde, bölgenin nizâm altına alınmasın­da büyük emeklerde bulundu. Buradan dönüşünde kendisine Osmânî nişanı tev­cih olundu. 1865'te Kozan İslâhatına memur edildi. Bu memuriyeti sırasındaki faaliyetlerini Tezâkir-i Cevdet (Bk. Tezkire 26-30) ve Mâruzâtta (TOEM, nr. 10-2, 14) zikretmiştir. Cevdet Paşa 1866'da vakânüvislikten çekildi, 1866-8 yıl­ları arasında Haleb valiliğinde bulundu. Meclis-i Vâlâ-yi Ahkâm-ı Adliyye'nin, Şurâ-yı Devlet ve Divân-i Ahkâm-i Adliyye'yc bölünmesinden sonra, Haleb'-ten Divân-i Ahkâm-i Adliyye reisliğine davet edildi (Şubat 1868). İşte bu reis­liği sırasında hazırlamış olduğu Nizâmnâmeye göre, Divân-i Ahkâm-i Adliyye iki kısma ayrılıyordu: Mahkeme-i Temyiz ve geniş selâhiyetleri hâiz bir yük­sek mahkeme. Onun burada zikredilmesi gereken diğer faaliyetleri de mahke­me usullerinin tanzimi ve hâkimlerin geniş malumata sahip olmalarını temin için Adliye dâiresinde ihdas ettiği derslerdir.
 
Cevdet Paşa'nın bu yorucu işleri arasında, İlerde bilhassa asıl şöhretini te­min eden Mecelle'nin tanzimi konusundaki çalışmaları da anılmağa değerdir. Devlet ricali arasında, yeni bir kânun tanzimi hususunda vâki birçok münaka­şalarda, Hanefî fıkhının esas alınarak bir Mecelle teşkil edilmesi fikrini mü­dafaa ve kabul ettirdi. Fransız Medeni Kanunu'nun tercümesi yolundaki ısrar­lara ve bunu destekleyen Fransız elçisinin gayretlerine rağmen o, Hanefî fık­hının temel olacağı İslâmî bir mecellenin  tanzimini müdafaa etmiş, Midhat Paşa'nın ve bilhassa Ticaret Nâzın Kabûlî Paşa'nın gayretlerine rağmen, Şirvânîzâde Rüşdî ve Fuâd Paşaların yardımlarıyla bunu tatbik mevkiine koy­muştur. Mecelle tanzimi için kurulan cemiyetin reisi oldu, fasılalı olarak aşağı yukarı 20 sene kadar devam edecek bu faaliyeti onun asıl şöhretini yaptı. De­vamlı çalışmaları sayesinde 1 sene zarfında ilk 4 kitabı neşretti, ne yazık ki, 5 nci kitabı da neşre hazırladığı bir sırada azledildi ve Bursa valiliğine tâyin edildi. Böylelikle Cevdet Paşa bir zaman için bu meşguliyetinden uzaklaşacak­tı. Kendisinin ayrılmasından sonra Babıâli'den Meşîhat'e nakledilmiş olan Me­celle cemiyeti, vazifesine devamla 6 ncı kitabı da tamamlayıp neşretti. Ancak şiddetli tenkitlere mâruz kalan bu kitap, diğer taraftan da Cevdet Paşa'nın bu sabadaki ehliyetini ve kudret-i kalemiyesini isbata yaramış oluyordu. Bu­nun üzerine Cevdet Paşa hem Mecelle cemiyeti reisliğine ve hem de Şûrâ-yı Devlet Tanzimat Dâiresi reisliğine getirildi. Cemiyetten ayrılışı sırasında neşr edilmiş 6 ncı cild toplatıldı. Fakat Cevdet Paşa bu sefer de, devamlı olarak bu işin başında kalamadı, fakat bir ara Maraş valiliğine tâyinine ve diğer bazı iş­lere rağmen Mecelle'nin 7 nci ve 8 nci kitaplarını da neşretti. 26 Şubat 1873'te Evkâf-i Hümâyun Nezaretine tâyin edildi ve sonra da Maârif-i Umûmiyye Ne,-zaretine getirildi (15 Nisan 1873). Bu sırada 9 uncu kitabı neşretti. Cevdet Pa­şa, Maârif Nazırlığı sırasında gerçekten büyük hizmetlerde bulundu: Sıbyân mekteblerinde, Rüşdîye ve İdadilerde tedris olunan derslerin programlarını yap­tırdı ve gerekil kitapların telifi hususunda komisyon kurdu. Kavâid-i Türkiyye, Âdâb-ı Sedâd, Mîyâr-ı Sedâd isimli eserleri, kendisi tarafından işte bu komis­yonun dileği üzerine kaleme alınmıştır.
 
Cevdet Paşa 2 Teşrîn-i sânî 1874*te Yanya valiliğine tâyin oiundu. Buı tâyi­nin Hüseyin Avni Paşa'nın dahli İle olduğu tahmin edilmektedir. Fakat çok sürmeden tekrar İstanbul'a çağırıldı, evvelâ Maârif Nazırlığı'na ve sonra da Adliye Nazırhğı'na tâyin edildi (29 Teşrîn-1 sânî 1875). Ancak bu vazifesinde de çok kalamadı ve 5 Mart 1876'da Rumeli teftişine gönderildi ve sonra da Adliye Na­zırlığından azledilip Suriye valiliğine tâyin edildi. Bu tâyinde, fikirleri ile bir türlü uzlaşamadığı Mahmûd Nedim Paşa'nın rolü bulunmaktaydı. Cevdet Fa­şa, Suriye'ye gitmeden önce, Mahmûd Nedim Paşa azledilince, tekrar Maârif Nazırlığına getirildi (5 Mayıs 1876). Sultan II. Abdülhamîd'in cülusundan son­ra Adliye Nazırı oldu. Kânûn-I Esasi müzakerelerinde, aralarında şiddetli mü­nakaşa ve mücadelelerin geçtiği Midhat Paşa'nın Sadrıâzâmlığı devresinde de bu vazifesinde kaldı. Yanyâ valiliğine gitmeden biraz önce 11 inci ve 12 nci ki­taplarının hazırlıkları bitmiş olan Mecelle'yi bu sıralarda ikmâl etmişti. Edhem Paşa'nın sadrıâzâmlığı sırasında yeni tesis edilen Dahiliye Nazırlığına getiril­di. Aleyhinde olduğu 1877 Rus harbinin tahakkukuna mâni olamadı. Pek geç­meden yeniden Suriye valiliğine tâyin edildi (4 Şubat 1878). Bu vazifesi sıra­sında, Kozan'da çıkan ihtilâli bastırdı ve 9 ay kadar orada kaldıktan sonra yerine Midhat Paşa tâyin edildi. Bir müddet sonra Saîd Pasa başvekil olunca, tekrar Adliye Nazırlığına getirildi (10 Teşrîn-i evvel 1879). Bu son vazifesinde de Adliye müessesesine çok büyük hizmetlerde bulundu: Mekteb-i Hukûk'u açtı ve burada Usûl-i Muhâkeme-i Hukııkiyye ve Belâgat-i Osmâniyye dersleri verdi. Midhat Paşa'nın, Sultan Abdülazîz'in katli dolayısıyla muhakeme edilmesi de bu devreye rastlar.
 
Cevdet Paşa 30 Teşrîn-i sânî lS82'de Adliye Nazırlığından ayrıldı, fakat ilmî faaliyetlerine devam ediyordu. Tarih-i Cevdet'i bu senelerde ikmâl etti, Kısas-ı Enbiyâ'nın 4 üncü ve 5 inci cüzlerini yazdı. 4 senelik bir ayrılıktan son­ra 8 Haziran 1886'da yeniden Adliye Nazırlığına getirildi. Fakat yine çok geç­meden Kâmil Paşa ile aralarında vâki bir anlaşmazlık üzerine bu vazifesinden ayrıldı ve Sultan II nci Abdülhamîd'in emriyle Mecâlis-i Adliyye'ye memur ol­du. Bu seneler Hülâsatü'l-Beyân fî Te'Iîfi'l-Kur'ân, Hilye-i Seâdet ile Kısas-ı Enbiyâ'nın 6 nci ve 7 nci cüzlerinin yazıldığı senelerdir. Daha sonraki seneleri, daha ziyade yine ilmî çalışmaları ile ailesi arasında sakin geçti. Ve 25 Mayıs 1895'de, Bebek'teki yalısında kısa bir hastalıktan sonra Hakkın rahmetine ka­vuştu.
 
 
Hayatının ana hatlarıyla kısa bir tarihçesi verilen büyük edip, âlim, mü­verrih ve devlet adamı Cevdet Paşa, muhtelif sahalarda pek çok eser vermiş bu­lunmaktadır, Burada belli başlılarını, âit oldukları sahalara göre taksim edip, haklarında  bazı  malumat vererek  zikretmek  faydalı  olacaktır.
 
Edebiyat ve Lisaniyata dâir eserleri: Ahmed Cevdet Paşa'nın bu sahada zik-redilebilecek eserleri arasında, Sultan II. Abdülhamîd'in isteği ile topladığı Di-vânçe ve Divân-i Sâib Şerhinin Tetimmesi ile Kavâid-i Osmaniye bulunmak­tadır.
Yukarıda da zikredildiği gibi, gençlik yıllarının mahsulü olan Dîvânçe'sinde kaside ve gazellerin yanında pek az miktarda rubai, şarkı ve tarih de yer alır.
 
Encümen-i Dâniş'in faaliyetlerine bir mukaddeme mahiyetinde olan Ka­vâid-i Osmaniye (Fuâd Paşa ile beraber yazılmıştır) ilk Türkçe dilbilgisi kita­bıdır. Eser Almanca'ya tercüme edilmiştir (H. Kellgrau, Grammatik der Osmanisehen Sprache, Helsingfors, 1855).
 
Kavâid-i Osmaniye'ye hazırlama gayesiyle ilk mektep talebeleri için yaz­dığı Medhal-i Kavâid'i daha da sadeleştirmiş ve Kavâid-i Türkiye ismiyle neş-retmiştir (İstanbul, 1292).
 
Cevdet Paşa'nın Mîyâr-ı Sedâd, Âdâb-i Sedâd fî îlm il-Âdâb. Hülâsatü'l-Beyân fî Te'Iîfi'l-Kur'ân ve Hilye-i Seâdet adlarındaki eserleri de burada zikre­dilebilir. İdadilerde okutulmak üzere yazılmış olan Mîyâr-i Sedâd, mantık mev­zuunda olup, 1293'te İstanbul'da basılmıştır. Âdâb-i Sedâd fi îlm il-Âdâb, mü­nazara usûlünden bahseden bir küçük eserdir.  İstanbul'da  1294'te basılmıştır.
 
 
 
 KİTÂBÎYÂT :
 
« Fatma Âliye Hanım, Ahmed  Cevdet Paşa  ve Zamanı   (İstanbul,  1332), « Mahmud Kemal tnal, Son Asır Türk Şairleri, cüz. 2, s. 236 v.d.
Bursalı Mehmed Tahir, Osmanlı Müellifleri, c. II, s. 129-133.
Mahmud Kemâl ve Hüseyin Hüsâmeddin, Evkaf-ı hümâyûn nezâreti tâ­rihçe-i teşkilâtı ve nuzzârın tcrâcim-1 ahvâli  (istanbul, 1335), s.  163, v.d.,
Ahmed Mîdhat, Fatma Âliye Hanım yahut bir muharrire-i osmâniyenin doğuşu   (İstanbul,  1311),
Ebü'I-TJlâ Mardin, Medenî Hukuk Cephesinden Ahmed Cevdet Paşa, İs­tanbul Üniversitesi Yayınları, no. 275,  (İstanbul, 1946),
• F. Babinger, Die Geschiehtschreiber der Osmanen und ihre VVerke, s. 376,
9 Cemûleddin ve Ahmed Cevdet, Âyine-i zürefâ   (İstanbul,  1314),
0 İsmail Hakkı, XEX. asrın Türk Muharrirleri  (İstanbul, 1308), 3. cüz.,
• Corci Zeydân, Masâhir al-şark  (Mısır, 1902),  II, 153 v.d.,
Ali Ölmezoğlu, Ahmed Cevdet Paşa 1939, Türkiyat Enstitüsü, no. 101. (Bu mevzuda yazılmış değerli bir tetkiktir).
M. Şevket Eygi, Büyük Türk Hukukçusu Ahmed Cevdet Paşa ve Mecel­le (Hukukî Konular, Yeni İstiklâl, 29 Ocak 1964, (sayı 153), 5 Şubat 1964, (sayı 154), 12 Şubat 1964, (sayı 155); Bu serî yazılarda Ahmed Cevdet Paşa'nın bir hukukçu olarak değeri ortaya konulmakta ve eserleri incelenmektedir).
e M. Cavid Baysun, Cevdet Paşa (Şahsiyetine ve ilim sahasındaki faaliye­tine dair), Türkiyat Mecmuası, c. XI (1954), s. 212-230, Ord. Prof. M. Cavid Baysun, Cevdet Paşa'nın Tezâkirinî neşr etmiş bulunmaktadır (Türk Tarih Ku­rumu Yayınları  1953-1967).




Bedir Yayınları, Ahmet Cevdet Paşa tarafından yazılan Kısası Enbiya ve Tevarihi Hulefa  adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786050662641
MarkaBedir Yayınevi
Stok DurumuVar
9786050662641
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.