Kitap Kitabu'l Kader
Yazar İbn Batta El Ukberi
Tercüme İshak Doğan
Yayınevi Polen Karınca Yayınları
Kağıt Cilt Sarı şamua - Ciltli
Sayfa Ebat 448 sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı 2020
Polen Yayınevi Kitabul Kader adlı kitabı incelemektesiniz.
Kitabul Kader kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNSÖZ
Konuların analitik incelemesinden önce, 'Kader' kavramı ve Kaderiyye'nin gelişim tarihini açıklama konusunda bir önsöz sunuyoruz.
Kader:
Kur'an-ı Kerim ve selefe göre 'kader', Allah'ın bütün varlıkları kuşatan ilmi, toptan ve ayrıntılı olarak takdiridir. Yani zât ve sıfat, zaman ve mekân, nicelik ve nitelik; mahiyet, özellik ve tür olarak belirlenmesi, sonra tüm bunların gökler ve yerler yaratılmadan elli bin sene önce Ümmü'l Kitab'a yazılmasıdır. Nitekim Müslim ve başkalarının rivayet ettiği hadis de bunu ifade eder: "Allah, mahlukâtın kaderini göklerle yeri yaratmadan elli bin sene önce yazdı. Allah'ın Arş'ı da su üzerinde idi."
Ebu Hâzim (rahimehullâh) şöyle der: "Aziz ve yüce olan Allah, yazmadan önce biliyordu. Tüm bunları yaratmadan önce yazdı. Böylece tüm varlıklar, Allah'ın ilmi ve yazmasına göre ilerledi."[1]
İmam Ahmed (rahimehullâh): "Kader, Rahman'ın kudretidir" demiştir.
İbn Akıl, "İmam Ahmed, bu sözüyle kalplere şifa vermiştir. Bu ifade, açık ve birçok mana içermektedir" der.[2]
Râğıb: "Kader, durumu itibariyle kudrete ve ilimle takdir edilene işaret eder. Sonuç olarak ilim, irade ve söze uygun şekilde herhangi bir vakitte bir şeyin var olması demektir" der.[3]
Beyhâkî şöyle der: "Kader, kâdir olanın fiilinden takdir edilmiş olarak meydana gelen şeye verilen isimdir. (aJjJİj ojji) şeklinde hem şeddeli ve hem de şeddesiz olarak kullanılır. Kader, takdir edilen ve belirlenendir. Nitekim 'Bina yıkıldı' dersin; bu onun yıkılmış olduğunu ifade eder. 'Bir şeyi tuttum' yani 'tutulmuş' denir. Buna göre kadere iman, insanların ve diğer varlıkların yaptıklarından meydana gelecek olan şeyleri Allah'ın daha önceden bildiğine, tüm bunların O'nun takdiri ile gerçekleştiğine, bu fiillerin hayrını ve şerrini yarattığına inanmaktır."[4]
Bu konudaki rivayet ve sözlerden oluşan Âcurrî'nin eş-Şeria[5], Lâlekâî'nin Şerh-u Usûl-i İ'tikad-i Ehli's-Sünne ve'l-Cemaa[6], İbn Kayyim'in Şifau'l-Alîl[7], Beyhâkî'nin el-İ'tikâd[8] gibi selefin kitaplarının içerdiği anlam da bu manaya işaret eder.
İfade edilen anlamda kaderin sübutuna işaret eden Kur'an âyetlerinden bazıları şunlardır: uMülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir. "[9]
"Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık. "[10]
"Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah'ın takdiri (düzenlemesidir."[11]
"En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah'ın takdiridir. "[12]
"Her şey O'nun katında bir ölçü iledir."[13]
"Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz. "[14]
"Biz, gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. "[15]
"Gaybın anahtarları yalnızca O'nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah'ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuzda) olmasın."[16]
"De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah'a güvensinler. " [17]
"Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuzda) yazılmış olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır."[18]
Bu ve benzeri âyetler, Allah Teâlâ'nın bütün mahlukâtı hakkındaki bilgisinin genişliğine, takdir ettiği ve bildiğine uygun şekilde onları yaratmadan önce yazdığına delâlet eder.
Sünnette, kaderin anlamını açıklayan hadislerden biri şudur: "Allah'ın ilk yarattığı şey 'kalem'dir. Allah ona: "Yaz!" deyince, kalem:
"Rabbim! Ne yazayım?" diye sordu. Allah: "Kıyamet kopuncaya kadar her şeyin kaderini yaz" buyurdu.
İbn Kayyim şöyle der: "Kalemin yazdığı bu şey, kaderdir. İbn Vehb rivayet etmiştir: Bana Ömer bin Muhammed'in rivayet ettiğine göre Süleyman bin Mihran şöyle dedi: Ubade bin es-Samit ölüm döşeğinde iken şöyle dedi: "Bana oğlumu çağır! Belki Rasûlullah'tan (sallallâhu aleyhi ve sellem) işittiğim hadisi ona söyleyebilirim: "Allah'ın ilk yarattığı şey, kalemdir. Allah ona: "Yaz!" diye emredince, kalem: "Rabbim! Ne yazayım?" diye sordu. Allah: "Kaderi yaz!" buyurdu.[19]
Ebu Davud et-Tayâlisî şöyle dedi: Bize Abdulmümin rivayet etti: "Hasan'ın yanında idik. Derken Yezid bin Ebu Meryem es-Selûlî, asasına dayanarak geldi. "Ey Ebu Said! Bana, "Yeryüzünde ve kendi nefislerinizde uğradığınız hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da) yazılmış olmasın..."[20] âyetinden bahset" deyince, Hasan: "Olur" dedi ve şöyle devam etti: "Vallahi Allah, gökte bir olaya hükmeder. Sonra onun için bir ecel tayin eder. Şu şu günde, şu şu vakitte olacağını tespit eder. Bunu hem havas ve hem de avam için böyle yapar. Hatta bir kimse asasını ancak Allah'ın kaza ve kaderi ile alabilir." Yezid: "Ey Ebu Said! Allah'a yemin olsun ki, daha önce bu asaya ihtiyacım yoktu. Ama şimdi o olmadan olmuyor" deyince, Hasan: "İşte mesele gördüğün gibi!" dedi.
İbn Kayyim şöyle der: "...biz onu yaratmadan önce..." ifadesin-deki zamirin neyi gösterdiği konusunda ihtilaf edilmiştir. Bu zamirin, yakınlığından dolayı nefislere işaret ettiği söylenmiştir. Kimileri, 'yeryüzüne' derken, kimileri de 'musibete' işaret etmiştir, der. Doğrusu şu ki, bu zamir bütün mahlûkata delâlet eder. Nitekim ifadenin bağlamı ve (La!jj) kelimesi buna işaret eder. Böylece her üç görüş, tek bir görüş altında toplanmış olur.[21] Allah en doğrusunu bilir."
Hattabî (rahimehullâh) şöyle der: "İnsanlardan birçoğu, kaza ve kaderin Allah'tan olmasını Allah'ın hüküm ve takdirine göre kulu zorlamak ve boyun eğdirmek olduğunu düşünmektedir. Rasûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem), "Âdem (aleyhisselâm), Musa (aleyhisselâm) İle tartıştı..." hadisinin bu açıdan olduğu yanlışına kapılıyorlar. Oysa böyle değildir. Kader, kulların fiillerinden ve kazandıklarından meydana gelecek şeyleri Allah'ın daha önceden bildiğini haber vermesi, bunların O'nun takdiri ile gerçekleşmesi ve bu fiillerin hayrını ve şerrini yaratmasıdır."[22]
Kaderiyye
İbn Batta (rahimehullâh), Rasûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) kaderi yalanlayacak Kaderiyye'nin çıkışını haber vermesinden, onların gelişimi ve tarihinden bahsetmiştir. Bu, on birinci bölümün ikinci bâbında, 'Kader Konusunda İlk Konuşan Sapık Önderler, Bu Bid'atı Ortaya İlk Atan, Onu geliştiren ve Bu Düşünceye Çağıran' başlığı altında geçmektedir.
Rasûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve sellem), Kaderiyye'nin çıkışını haber vermesi ve ondan sakındırmasına gelince, bu husus birçok hadiste geçmektedir. Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında üç şeyden endişe ediyorum:
- Yıldızlara inanma,
- Kaderi yalanlama,
- İdarecilerin zulmü. "[23]
Yine Rasûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimde başka suretlere çevrilmeler olacaktır. Bu da zındıklar ile Kaderiyye (mezhebin)den olanların içinde gerçekleşecektir. "[24]
[1]Beyhâkî, el-İ'tikâd, s. 59.
[2]Bkz. Kasîdetu'n-Nûniyye (Muhammed Halil Herrâs'ın şerhiyle birlikte), c. 1, s. 91-93.
[3]Fethu'l-Bârî, 11/477.
[4]Beyhâkî, el-İ'tikâd, s. 53-54.
[5]Bkz. Hattabî, Meâlimu's-Sünen. Münzirî'nin Muhtasar-u Sünen-i Ebi Davud'un dipnotunda yer almaktadır (7/69-70).
[6]Bkz. eş-Şeria, s. 176-190.
[7]Bkz. s. 251-606.
[8]Bkz. s. 6-120.
[9]Furkan, 2.
[10]Kamer, 49.
[11]Yasin, 38.
[12]Fussilet, 12.
[13]Ra'd, 8.
[14]Hicr, 21.
[15]Müminun, 18.
[16]En'am, 59.
[17]Tevbe, 51.
[18]Hadid, 22.
[19]Şifau'l-Alîl, s. 6.
[20]Hadid, 22.
[21]Şifau'l-Alîl, 6-7.
[22]Bkz. Hattabî, el-Meâlim (Münzirî'nin Muhtasar-u Sünen-i Ebi Davud'un dipnotunda yer almaktadır (7/69).
[23]Sahihtir. Bunu destekleyen başka hadisler de vardır. Bkz. 256 ndlu hadisin tahrici.
[24]Sahihtir. Bkz. 245 no'lu hadisin tahkiki.
[25]Lâlekâî, Şerh-u Usûl-i İ'tikad-i Ehli's-Sünne'de 'Senûsiye el-Bakkal' adında olduğunu söyler. el-Evzâî ona 'Sûsîn' adını vermiştir. Nitekim İbn Batta'da bu ismi ondan nakletmiştik
[26] Bkz. Şerhu't-Tahaviyye, c. 1, s. 5 (thk. Abdurrahman Umeyra).