Kitap Kitabül Meğazi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Savaşları
Yazar Ebu Abdullah Muhammed b. Ömer el Vakıdi
Tercüme Prof. Dr. Musa K. Yılmaz
Yayınevi İlk Harf Yayınevi
Kağıt Cilt 2. HAMUR , Kalın Cilt
Sayfa Ebat 992 sayfa, 17x24 cm
Yayın Yılı 2021
İlk Harf Yayınları Kitabül Meğazi, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Savaşları kitabını incelemektesiniz.
el Vakıdi Hz. Peygamberin Savaşları kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
el-Vâkıdî
el-Vâkıdî, Hicretin I. ve II. asırlarındaki Sîret-i Nebeviyye'nin gelişme merhalesinin sonuncusunu temsil eden el-Meğâzî adlı kitabını bize sunmuştur. O, doğrudan ez-Zührî'den rivayet nakletmemiştir. Ancak kendisi, genellikle ez-Zührî'den haber nakleden râvîlere itimat etmiştir. Şunu da zikretmekte fayda vardır ki, ez-Zührî'nin öğrencileri arasında el-Vâkıdî'nin yer vermediği tek kişi İbn İshâk'tır. Bu sebeple -yani el-Vâkıdî'nin onu zikretmemesi yüzünden- ve İbn İshâk'ın Sîre'sindeki bazı bölümlerle el-Vâkıdî'nin el-Meğâzî adlı kitabı arasındaki büyük benzerlik dolayısıyla Horovitz[1] ve Wellhausen,[2] el-Vâkıdî'nin, İbn İshâk'ın ismini anmadan ona saldırdığını söylemişlerdir. Hatta Horovitz daha da ileri giderek, el-Vâkıdî'nin Meğâzî sinde isnad yerine zikredilen "ve Kâlû" (Dediler ki:) kelimelerinin bu saldırıya delalet ettiğini söylemiştir.[3]
Kuşkusuz Horovitz'in bu iddiası, çok zayıf bir delile dayanmaktadır. Çünkü kendisi, ilk muhaddislerin ve tarihçilerin bazıları tarafından kullanılan metoda dikkat etmemiştir. O metot da haberler verilirken senetlerde adamların toplu halde verilmesidir. Bu metodu sadece el-Vâkıdî kullanmamıştır. Nitekim İbrahim el-Harbî'ye, Ahmed b. Hanbel'in el-Vâkıdî hakkında hoş karşılamadığı şeyin ne olduğu sorulunca şöyle demiştir: Ahmed b. Hanbel'in el-Vâkıdî hakkında hoş karşılamadığı şey, senetleri bir arada zikrettikten sonra metne tek başına yer vermesiydi. İbrahim şöyle dedi: "Aslında bu bir ayıp değildir. Çünkü İbn İshâk ve ez-Zührî de aynısını yapmışlardır.[4]
el-Vâkıdî'nin İbn İshâk'a saldırdığı iddiasının yanlışlığını bu konu hakkında yazdığım bir makalede ortaya koymuştum. O makalede zikrettiğim delilleri burada tekrar etmek istemiyorum. İsteyen o makaleme müracaat edebilir.[5]
Bu konuda şu da söylenebilir: Muhtemelen el-Vâkıdî'nin, İbn İshâk'ın rivayetlerinden yüz çevirmesinin sebebi, Medine halkının onu sıka kabul etmemesi olabilir.
Fakat bizce güçlü olan görüşe göre, el-Vâkıdî'nin İbn İshâk'ın rivayetlerini terk etmesindeki asıl sebep, İbn İshâk'ın daha el-Vâkıdî doğmadan önce Medine'yi terk etmiş olmasıdır. Üstelik râvîler arasındaki şahsî karşılaşmanın, Hicretin I ve II. yüzyılındaki Sîre'nin gelişmesinde en güçlü etken olduğu açıktır. Bunun delili ise daha önce zikrettiğimiz gibi, İbn Hacer'in İbn İshâk'ın hayatını anlatırken söyledikleridir. İbn Hacer şöyle der: "Çok eskiden Medine'den çıkmıştı. İbn İshâk'ın diğer beldelerden olan râvîleri Medine'deki râvîlerinden daha fazladır. Hatta İbrahim b. Sa'd dışında hiçbir Medineli ondan rivayette bulunmamıştır."[6]
Gerçekten de ilk muhaddislerden olan hadis tenkitçilerinin çoğu el-Vâkıdî'yi hadiste zayıf kabul ederler. Buharî, er-Râzî, Nesâî ve Dârekutnî, el-Vâkıdî'nin metrûku'l-hadîs olduğunu söylemişlerdir. Fakat muhaddislerin görüşleri, tamamen el-Vâkıdî'nin aleyhinde değildir. Çünkü onlardan bazıları, değer bakımından sıka olanların vasıflarından geri olmayan vasıflarla onu tavsif etmişlerdir. Meselâ, el-Hâfız ed-Derâverdî, "Hadiste emîrü'l-müminîn'dir." diye onu tavsif etmiştir. Yezîd b. Harun, "el-Vâkıdî sıkadır." demiştir. Diğer taraftan, Ubeyd Kasım b. Sellâm da onu sıka kabul etmiştir. Aynı şekilde Ebû Bekr es-Sağânî, Mus'ab ez-Zübeyrî, Mücâhid b. Musa, el-Müseyyeb ve İbrahim el-Harbî de onu sıka kabul etmişlerdir.[7]
Âlimlerin çoğu hadis konusunda onu beğenmeseler de hiç kuşkusuz el-Vâkıdî meğâzîde imamdır. İbnü'n-Nedîm şöyle der: "el-Vâkıdî meğâzî, siyer ve fetihler konusunda, ayrıca insanların hadiste, ahkâmda ve haberlerde ihtilaf ettikleri hususlarda bilgi sahibiydi."[8]
İbn Sa'd da bunun benzerini zikretmiştir.[9] İbrahim el-Harbî şöyle dedi: "el-Vâkıdî, insanlar içinde Müslümanlara en çok güvenen kişidir."[10] Yine Târîhu Bağdâd'da, el-Vâkıdî'nin, siyer ve meğâzî konusunda kıymetinin yüksek olduğuna delalet eden sözler buluyoruz.
Yeni okuyucu için açıkça ortaya çıkıyor ki, el-Vâkıdî'yi siyer ve meğâzî sahipleri arasında özel bir konuma yerleştiren işaretlerin başında, onun tarihî, ilmî ve teknik bir metodu tatbik etmiş olmasıdır. Çünkü biz, -diğer ilk tarihçilerden daha fazla- el-Vâkıdî'yi okurken görüyoruz ki kendisi, olayların muhtelif detaylarını, değişmeyen mantıkî bir yolla sıralıyor. Meselâ, el-Vâkıdî, kendilerinden haber almış olduğu ricâlin isimlerinden oluşan uzun bir liste ile Meğâzîsme başlıyor. Sonra, gazvenin meydana geliş tarihini dikkatle belirterek meğâzîyi tek tek anlatıyor.
Ekseriyetle gazvenin geçtiği yerin coğrafî konumunun detayını da veriyor. Sonra bizzat Resûlullah'ın (s.a.v.) katıldığı gazveleri ve gazve esnasında Medine'de bıraktığı valinin ismini, son olarak da Müslümanların savaş esnasındaki parolalarını zikrediyor. Bütün bunlara ilave olarak, her gazveyi aynı üslupla anlatıyor. Önce gazvenin ismini, tarihini ve komutanını belirtiyor. Bazı gazveleri anlatırken Medine'de bırakılan valinin ismi de tekrar ediyor. Diğer taraftan kitabının mukaddimesinde zikrettiği coğrafî detaylara da yer veriyor.
Birçok yerde ise el-Vâkıdî hadisenin kıssasını toplu bir isnatla bize takdim etmektedir. Yani adamları ve senetleri bir tek metinde bir araya getirmektedir. Eğer gazve ile ilgili çok sayıda Kur'ân ayeti indirilmiş ise el-Vâkıdî, ayetleri, tefsirleriyle birlikte ayrıca ele almakta ve gazvenin sonunda onlara yer vermektedir.
Önemli gazvelerde el-Vâkıdî, gazveye katılanların isimlerini, şehit olanların ya da öldürülenlerin isimlerini de zikreder. el-Vâkıdî'nin, bir tarihçi olarak kullandığı birleştirici metodun onun zekâsına ve idrakine delalet ettiğini söylemek küçük bir şey sayılır.
Onun kitabına aldığı coğrafî detaylar, ilim elde etmek için dünyanın doğusuna ve batısına yaptığı seyahatler esnasında topladığı haberleri ne derece ince bir gayret ve marifetle topladığına işaret etmektedir. Bu coğrafî detaylar, aynı zamanda bu meydanda, onun için anlattığımız vasıfları hak ettiğini de göstermektedir.[11]
el-Vâkıdî'nin bu coğrafî detaylara önem vermesi üzerine, onun öğrencisi ve kâtibi olan Muhammed b. Sa'd da ona uymuştur. Hatta hocası el-Vâkıdî'nin verdiği coğrafî detayları daha da arttırdığını görüyoruz.
Şunu da anlatmak gerekir ki, el-Vâkıdî'nin kitabına aldığı coğrafî detaylar, eğer ondan sonra gelen İbn Sa'd, ve el-Belâzürî gibi fetihler ve beldeler hakkında kitap telif edenlerin üzerine bina ettikleri kerpiçler ve temeller olmasa da, Arap coğrafya literatürünün ilk gerçek merhalesi sayılırlar.
el-Vâkıdî'nin Meğâzî sinin en önemli ayırıcı özelliklerinden biri, tarihlerle ilgili mükemmel düzenidir. İbn İshâk tarafından tarihleri belirtilmemiş olan el-Harrâr Gazvesi, Esmâ bt. Mervân'ın öldürülmesi, Ebû Afek'in öldürülmesi, Benî Kaynukâ Gazvesi, Ka'b b. Eşrefin öldürülmesi, Katan seriyyesi, Dûmetü'l-Cendel Gazvesi, Süfyân b. Hâlid b. Nübeyh'in öldürülmesi, et-Taraf seriyyesi, Hasmâ seriyyesi, el-Kedîd seriyyesi, Zâtü Atlâh seriyyesi, Zâtü's-Selâsil Gazvesi, el-Habat seriyyesi, Hadrâ seriyyesi, Alkame b. Mücezzez seriyyesi ve Ali b. Ebû Talib'in Yemen seriyyesi gibi olayların her birisinin el-Vâkıdî'nin kitabında belli tarihleri ve özel yerleri vardır.
Deriz ki: el-Vâkıdî'nin olaylara tarih koyma ile ilgili metodu, İbn İshâk'ın metodundan çok daha mükemmeldir. Ancak -insaflı davranmak için- bazı hadislere koyduğu tarihleri ihtiyatla karşılamamız gerektiğini söylemek icap eder. Misalleri şunlardır:
- Ka'b b. Eşrefin öldürülmesi olayında konulan tarihte ihtilaf görmekteyiz. el-Vâkıdî dedi ki: Muhammed b. Mesleme hicretin 25. ayında, Rebîülevvel'in 14. gecesinde Ka'b'm yanına gitti.122 el-Bakî mezarlığına kadar Resûlullah da onunla birlikte yürüyerek onlara refakat etti.123
- Fakat Zî Emer kıssasında el-Vâkıdî, Peygamber'in (s.a.v.), Rebîülevvel'in 12. Perşembe günü Medine'den Gatafân'a doğru yola çıktığını söylüyor. Oysa Peygamber'in (s.a.v.) Gatafân'a hareketinden iki gün sonra Medine'ye dönüp Muhammed b. Mesleme'ye refakat etmesi mümkün değildir.
- Yine el-Vâkıdî'nin Meğâzîsme ait iki yazma nüshada Buhrân Gazvesi'yle ilgili iki tarih görüyoruz. Birisinde gazve tarihi Cemâziyelevvel, diğerinde Cemâziyelâhir olarak belirtilmiştir.124
- el-Vâkıdî er-Recî Gazvesi'ni, hicretin 36. ayının başı Safer ayı olarak tarihlemiştir.125 Yine bu gazvede Müslümanlara yapılan saldırının, Süfyân b. Hâlid b. Nübeyh el-Hüzelî'nin öldürülmesinden hemen sonra olduğunu anlatır. Ancak başka bir yerde, Süfyân b. Hâlid b. Nübeyh'in öldürülüşünü,126 hicretin 54. ayı olarak tarihlemiştir.
- Yine el-Kurtâ Gazvesi'nin tarihinde diğer bir ihtilaf görüyoruz. Muhammed b. Mesleme, "Hicretin 55. ayında, Muharrem'in onunda yola çıktım." diyor.127 Fakat el-Vâkıdî başka bir yerde "hicretin 54. ayında" diyor.128
- el-Meyfa'a seriyyesinin haberini verirken "hicretin yedinci yılı Ramazan ayı" olarak tarihliyor129 ve Resûlullah'ın (s.a.v.) mevlâsı Yesâr'ın bu gazvede bulunduğunu zikrediyor. Yine bizzat kendisi Yesâr'ın, hicretin 7. yılı Şevvâl ayında vefat ettiğini zikrediyor.130
g) Yine el-Vâkıdî, Benî Lihyân Gazvesi'yle ilgili olarak verdiği haberin başında, Peygamber'in (s.a.v.) hicretin 6. yılı Rebîülevvel ayının ilk günlerinde Medine'den çıktığını anlatır.131 Fakat kendisi kıssanın sonunda Benî Lihyân Gazvesi'ni, "hicretin 6. yılı Muharrem ayı" olarak tarihlemiştir.132 Yine bu gazvede el-Vâkıdî şöyle der: "Hubeyb b. Adî o gün Mekke'de Kureyş'in elindeydi." Hâlbuki kendisi, Hubeyb'in öldürülüşünü hicretin 4. yılı, Safer ayında verdiği er-Recî Gazvesi'nin haberi içinde anlatmaktadır.133
Bu tarihlerdeki ihtilaflara rağmen el-Meğâzînm, başka tarihçilerde görmediğimiz fakat el-Vâkıdî'nin tek başına birçok haberlere yer vermiş olması bir yana, benzer tarihler konusunda, diğer siyer kitaplarına göre daha dikkatli ve genelde daha doğru olduğunu görüyoruz.134 Meselâ, ilk seriyyenin Zü'l-Kassa'ya gönderildiğini yazması, Ebû Bekr'in Necd'e gönderilen seriy-yesinden ve Meyfa'a ile Zâtü Atlâh'a gönderilen seriyyelerden söz etmesi, el-Vâkıdî'nin ayırıcı özelliklerindendir.135
Ayrıca onun, Uhud ve Tâif gibi meşhur olayları anlatırken, diğer siyer kaynaklarından çok daha fazla ve güzel bir şekilde gösterdiği dikkati, tertip ve düzeni ve detaylı anlatımı bunlara ilave edebilirim.
Diğer taraftan el-Vâkıdî, İslâm'ın ilk dönemlerindeki hayat tarzlarına, tarım, yemek, putlar, ölülerin defnedilmesindeki gelenekler, kervanların oluşturulması ve tanzim edilmesi gibi, hulasa hicret ile Peygamber'in vefatı arasındaki döneme ait tüm hayat safhalarına ışık tutmaktadır.
Bu haberlerin değerlerini arttıran, el-Vâkıdî'nin bütün açıklığıyla ifade ettiği gibi, haberlerinin seçim ve tanziminde tenkitçi, dikkatli ve teknik bir metot takip etmiş olmasıdır. Haberlerini yazdıktan hemen sonra fazla beklemeden, yazdığı haberler hakkındaki fikrini ve düşüncesini söylemektedir. Meselâ çoğu zaman "O doğru olandır.", "Bizim yanımızda doğru olandır.", "Yanımızda üzerinde ittifak edilendir.", "Bizim yanımızda bunda ihtilaf yoktur.", "Birinci görüş bize göre daha doğrudur.", "O daha doğrudur.", "Bize göre doğru olan budur.", "Bunun üzerinde ittifak edilmiş olup bunda kuşku yoktur." vb. ifadelerle, yazdığı haberlerin değerlendirilmesinde açık görüşünü ortaya koymaktadır.
Onun dışında diğer ilk müelliflerde, hatta el-Vâkıdî'den yedi yıl sonra vefat eden el-Belâzüri de bile görmediğimiz yukarıdaki ifadeler, el-Vâkıdî'nin Meğâzî sinde yaygın olarak bulunmaktadır. Belâzürî, el-Vâkıdî'nin yaptığı gibi, naklettiği metinlerde şahsî görüşünü belirtmemektedir.
Biraz önce, bazı hadiselerin tarihlenmesiyle ilgili olarak zikrettiğim ten-kitsel görüşlere rağmen -taassupsuz olarak- itiraf etmeliyim ki, el-Vâkıdî'nin Meğâzî si, Peygamber'in (s.a.v.) Medine'deki hayatı için en mükemmel ve en eksiksiz ve tarafsız bir kaynaktır.
Sonra, bilinmelidir ki:
Bizler, henüz ışık yüzü görmeyen İbn Bükeyr'in rivayetine dayanan İbn İshâk'ın Siyer'i gibi ilk siyer kaynaklarının neşredilmesini istiyoruz. Ayrıca ilk meğâzî metinleri sayılan ve elimizde bulunan Musa b. Ukbe, Ma'mer b. Râşid, ve Ebû Ma'şer gibi muhtelif yazma ve basılı kaynakların bir araya getirilmesini, karşılaştırılmalarını ve tenkit edilmelerini istiyoruz. Ta ki, sağlam ilmî temellere uygun olarak, İslâm'ın ilk yüzyılına ait Siyer edebiyatının ortaya çıkmasına ve gelişmesine yeterince vâkıf olalım.
Marsden Jones
Kitâbü'l-Meğâzî
Ebû Abdullah Muhammed b. Ömer EL-VÂKIDÎ (130-207/747-823)