Kitap Marifetname - Tam Metin
Yazar Erzurumlu İbrahim Hakkı (ra)
Tercüme Faruk Meyan
Yayınevi Bedir Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur , Kalın Ciltli
Sayfa - Ebat 1.166 sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı Son Baskı 2024
Erzurumlu İbrahim Hakkı tarafından yazılan, Bedir Yayınevi nin Yayınladığı, Marifetname adlı kitabı incelemektesiniz.
Marifetname kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Marifetname Tam Metin
Naşirin Eseri Takdimi
Bu kitabın müellifi Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretleri, zahir ve bâtın ilimlerinde son derece yüksek bir mevkie sahip olup hem ulemâ-i âmilinden, hem de meşayih-i kiramdan bir zât-ı celilü'l-kadrdir. Kendisini rahmetle anar, onun ve diğer pîranin rühaniyet-lerinin bizimle beraber olmasını Hakk Teâlâ'dan niyaz ederiz.
Müellif hazretleri ehl-i sünnet ve cemaat mezhebindendir. Zaten hem itikad ve hem amelde tek yol Sünnîliktir: Zamanımızda İslâm dünyasında ve bu arada memleketimizde türeyen bazı gafil ve cahiller ehl-i sünnet yolundan saparak yüce dinimizin safiyetini bozmak istemektedirler. Reformcular, vehhâbîler, selefiyye cereyanı sâlikleri, mezhebleri inkâr edenler, mezhebleri telfik (birbirine karıştırmak) isteyenler, rafızîlerin peşine düşenler, din perdesi altında hizipçilik, anarşi ve terör kundakçılığı yapanlar, yüce dinimizi kavmiyetçiliğe âlet edenler, azılı mason ve anarşist Af ganîlerin peşinden gidenler, Sahih-i Buharî'de uydurma hadis olduğunu iddia edenler ortalığı ifsad etmektedirler. Bütün mü'min kardeşlerimizin bu zararlı bid'at cereyanlarına karşı son derece uyanık bulunmaları, onların aldatıcı propagandalarına kanmamaları ve ehl-i sünnet mezhebine sımsıkı sarılmaları lâzımdır. Tâ ki, dinimiz yücelsin, ümmetimiz selâmet bulsun.
Marifetname 'nin bu baskısı büyük emeklerle hazırlanmış, gerektiği zaman selâhiyet sahiplerine danışılmış ve elden geldiği kadar eksiksiz bir eser vermek için gayret sarf edilmiştir.
Şu hususu da belirtmeliyiz ki, Şeyh İbrahim Hakkı hazretleri Rabbani bir âlim, kâmil bir mürşid, gerçek bir rehberdir. Mârifetnâme adlı eserinin çok değerli bir kitap olduğunda ümmetin ittifak ve icmâı vardır. Belki pozitif ve tecrübî ilimlerle alâkalı kısımlarında bazı eskimiş bilgiler bulunabilir. Ama dinî, şer'î, tasavvufi, ahlâkî bölümleri asla eskimez, hattâ zaman ilerledikçe gençleşir. Çünkü bunların kaynağı Allah'ın kitabı, Resûlullah'ın sünneti ve Peygamber vârislerinin öğütleridir. Mârifetnâme'de hatâ arayanlar kendi hatâlarını teşhir etmiş olurlar.
Türkiye'mizin yetiştirdiği büyük İslâm âlimi ve arifi Şeyh İbrahim Hakkı Erzurumi hazretlerinin Marifetname 'si eski tâbirle bir «muhitü'l-maarif’tir ; yâni bir ilim ve irfan okyanusudur. Baştan sona kadar inceliklerle, hikmetlerle dolu bir hazinedir. Böyle bir eseri milletimize sunmaktan dolayı bahtiyarlık duyuyoruz ve bizi buna muvaffak kıldığı için Yüce Hâlık'ımıza hamd ü senalar ediyoruz.
Başarı bizden değil, ancak Cenâb-ı Hakk'tandır.
BEDİR YAYINEVİ
Müellifin Önsözü
Sınırsız hamd, sayısız şükür ve sonsuz sena, var olacak her şeyi ezelî ilmi ile takdir ve tebyîn, kâinattaki her şeyi sonsuz feyzi ile tertib ve tâyin eden, gül bahçesi olan âlemi, âdem gülü ile süsleyip bezeyen Vâhid, Ferd ve Ehad olan Allah (celle celâlüh) hazretlerine olsun! Hakk Teâlâ bütün cihanı insan için, insanı da kendini tanıması için yaratmıştır. İnsanda, yarattığı şeylerdeki bütün hakikatleri ve mânâ âleminin bütün inceliklerini bir araya toplayarak açığa vurmuş, böylece insan ruhunu Cami' ismine suret, emânetinin taşıyıcısı ve sırlarının mahalli kılmıştır. Alemde olan nice bin hikmetine âlimleri vâkıf, cihan kitabının her bir harfinden kendini bildiren âyetleri okuyanları arif, gönül âlemine giren kullarını Kâba huzurunda âkif eylemiştir.
Efdâlü's-salâvat, ekmelü't-teslîmât, Kâinatın Efendisi, mahlûkların en şereflisi, mevcudatın özü ve Allahü Teâlâ'nın «Eğer sen olmasaydın cihanı yaratmazdım», hitabına mazhar olan aleyhissalâtü vesselam hazretlerinin ism-i a'zam ve akl-ı evvel olan olgun ruhuna olsun ki, halkı cehalet karanlıklarından hidâyet aydınlığına çıkarınca nefsini bilen ümmeti Rabbini de bilmiştir. Ayrıca bütün sözlerinde, işlerinde, iman ve ahlâkta ona tâbi olan, gönülleri iman nuru ve marifet huzuru ile dolu ashabına da dualar olsun (rıdvanullahi aleyhim ecmain).
Bu hakir-i hakikî İbrahim Hakkı, bu kitabı yazarken, «Allahü Teâlâ seni iki cihanda aziz etsin», diye duâ ettiği, aziz ve şerif oğlu seyyid Ahmed Na'imî'ye hitab etmektedir.
Önce bilinmelidir ki, Hakk Teâlâ iki âlemi insanoğlu için, onları da ancak Kendini tanımaları için yarattığını herkese duyurmuştur. Nitekim lûtf ve keremiyle (hadîs-i kudside), «Ben gizli bir hazine idim. Tanınmayı sevdim. Beni tanımaları için mahlûkatı yarattım», buyurmuştur. O hâlde âlemin ve insanın yaratılmasında esas maksat, Mevlâ'yı tanımaktır. Fakat bu her şeyden üstün olan Rabbi tanımak, nefsi tanımaya bağlıdır. Nefsi tanımak da bedeni tanımaya bu da âlemi tanımaya bağlıdır. Âlemi tanımak ise hakikî ilimlerle mümkün olacağı için bir miktar ilm-i hey'et ve hikmetten (astronomi ve felsefe) alıp toplayarak, bir miktar ilm-i teşrih-i ebdân ve enfüsteri (anatomi ve psikoloji) elden geçirip seçerek, biraz da kalb ve marifet ilimlerinden (tasavvuf ve bilgelikten) iktibas ile ele alarak Türkçeye terceme ile bu beğenilen kitabımı bir Mukaddime, üç Fen ve bir Hatime olmak üzere yazıp tasnif ettim.
Mukaddime'de mârifet-i hey'et-i İslâmı, yâni İslâm dinine göre kâinatı tanımayı ve dünya ve âhiretin hâllerini bildirdim. Birinci Fen'de, âlemdeki varlıkları ve bunların yaratılmasındaki hikmetleri, İkinci Fen'de insan bedeninin yapısını etraflıca açıkladım. Üçüncü Fen'de marifete (yâni Allahü Teâlâ'yı tanımaya) kavuşmanın nasıl olduğunu, Hâtime'de ise dost, akraba ve komşularla sohbet etmenin (bir arada yaşamanın) şartlarını ve edeblerini (âdâb-ı muaşeret) bildirdim. Böylece, önce Mukaddime'de, Kur'ân-ı Kerîm ve hadis-i şeriflerle sabit olan dünya ve âhiretteki olayların akıl almaz inceliklerine vâkıf olup, tam bir inanç ile her varlığın Yaratıcısını bilip azamet ve kudretini düşüneceksin. Sonra Birinci Fen'de, kâinattaki ince san'atları birer birer görüp, cihanın sırlarına vâkıf olunca, insanın kabuğunun1 âlem, âlemin özünün de insan olduğunu anlayarak her şeyden feragat edip kendine döneceksin. Sonra ikinci Fen'de, beden ve ruhunda Allahü Teâlâ'nın kudretinin akıl almayan büyüklüğünü, âlem-i kebirdeki her şeyin misalini vücudunda görerek, vücudun küçük bir âlem olduğunu anlayıp, kendi nefsinde, Hakk Teâlâ'nın açık alâmetlerini seyr edeceksin. Vücudunun sultanı olan ruhun kıymetini anlayıp marifet nefs mertebesini bularak kendi âleminde sultan olacaksın. Üçüncü Fen'de, kalbleri çeviren Allahü Teâlâ'nın akim ermediği ilham ve tasarruflarını, Zâtının va sıfatlarının kalblere yakınlığını, âlem-i ekber olan kalbinde ilme'l -yakîn ile bilerek, Hakk Teâlâ'dan başka her şeyi unutup, her işi yapan, tasarrufunda bulunduran yalnız O olduğunu anladığında âlem-i vahdete erip, Vâhid ve Ferd olan Hakk Teâlâ'nın varlığını ve birliğini basiretinle ayne'l - yakîn ile görerek mârifetullah devletine erecek, bu yakınlık saadetini hakke'l - yakîn ile bilip, devamlı O'nunla kalacaksın. En sonunda Hatime bölümünü de okuyarak, kesret âleminde mevcud olan hükümleri ve varlıkların mertebelerini öğrenip hudutlarını koruyarak Allah'ın mahlûklarının rıfk ve müdârâ ile gönüllerini kazanacak, kalb huzuru içinde ve selâmette kalacaksın.
Bu kitaptaki konuların sırası, yukarıda anlattığımız lâtif üslûb ile tamamlanacaktır. Kabul gözü ile okuyanların Mevlâ'nın açık alâmetlerinin hakikatine eriştirecektir. « Marifetname » ismini verdiğimiz bu kitab , Hicrî 1170 [M. 1756] senesinde tamamlanmıştır.
Bu Esere Dair
Ertuğrul DÜZDAĞ
Mârifetnâme, bir «Mukaddime» ile üç «Fen» ve bir «Hatime» olmak üzere beş ayrı bölüm üzerine tertip olunmuştur. Bu kısımlar da kendi içlerinde «Bâb, Fasıl. Nevi» olarak ayrılmıştır. Bunların dışında başta ve sonda, bir kaç sayfalık yazılar vardır.
Bu kısımların içindeki mevzular ve meseleler, aşağıda kısaca hülâsa edilecektir. Verilecek sayfa numaraları, İstanbul'da Mat-baa-yı Amire'de yapılmış olan 1330 (1914) tarihli son baskısına aittir.
Eserin son baskısı 563 sayfadır. Baş taraftaki «Fihrist» ayrıca sayfa numarası almıştır. Sayfalar büyüktür. Çerçeve içine alınmış olan yazının eb'adı 14X26 cm. dir. Bir sayfada 39 satır vardır. Kitapta çokça bulunan şiirlerin birkaç mısraı bir satıra sığmaktadır. Şiirlerden başka, eserde anlatılan mevzularla ilgili olarak çizilmiş çok sayıda şema, cetvel v.s. de bulunmaktadır.
GİRİŞ
Matbu nüshanın başında, birden onaltıya kadar ayrıca numara verilmiş olmak üzere, onaltı sayfalık bir FİHRİST vardır. Fihristte, «nevi’lere kadar bütün başlıklar gösterilmiştir. Bu başlıklar 595 tanedir. Birinci Fenn'in ilk başlıklarını misâl olarak alalım.
Fenn-i Evvel, mâhiyet-i cevahir ve a'razı ve hey'et ve tebeddül-l
anâsırı üç bâb ile bildirir.
Bâb-ı Evvel, tertîb-i hilkat i ekvânı ve keyfiyeti cevahir ve a'razı dört fasl ile bildirir.
Fasl-ı Evvel, İsbât-ı Vâcibü'l-Vücûd'u ve cevahir ve a'razı üç nev’ İle bildirir. Nev'-i Evvel, Hazret-i Vâcibü'l-Vücûd'un isbatını burhan ile bildirir.
Bu Fihrist'ten sonra gelen kitabın ilk sayfası, iç kapaktır. İkinci sayfada Besmele ile başlayan, bir sayfalık kısa yazıda, İbrahim Hakkı hazretleri, Allah'a hamd ve Hz. Peygamber'e salât ü selâmdan sonra, kitabı yazış sebebini şöyle anlatıyor:
«Evvelâ ma'lûm olsun ki, Hakk Teâlâ iki âlemi. Benî Âdem için.. Ve anları ancak kendi ma'rifetiyçün halk eylediğin cümleye duyurmuştur...
Pes hilkat-i âlem ü âdemden maksadı aksa ve matlab-ı a'Iâ ma'rifet-i Mevlâ'dır, lâkin bu devleti ebediyye ve saâdet-i serme-diyye, ki cümleden evlâdır, ancak ma'rifet-i nefse merbut olup, ma'rifet-i nefs dahi ma'rifet-i bedene menût olup, ma'rifet-i beden, hem ma'rifet-i âleme mevkuf olup, ma'rifet-i âlem İse ulüm-İ hakikiyye ile mevsûf olduyçün, bir miktar İlm-i hey'et ve hikmetten ahz ü cem' edüb, bir miktar dahi İlmi teşrihi ebdân ü enfüsten İltikaat ve intihâb edüb bir miktar hem ilm-i kulûb ü irfandan iktibas ve iltimas edüb lisân-ı Türkî'ye terceme ile bu kitâb-ı müstetâbı... te'lif ve tasnif eyledim...»
Kısaca özetlersek:
«Cenâb-ı Hakk, dünya ve âhireti insan için, insanı ise Kendi'ni bilsin diye yaratmıştır. Kâinatın ve insanın yaratılmasından maksat, Allah'ı bilmektir ve bu her şeyden mühimdir. Ama bu biliş, insanın kendi nefsini bilmesine bağlıdır. Bu ise insan bedeninin bilinmesini gerektirir, o da bütün kâinatın bilinmesi ile mümkündür. İşte bu sebeple biz de, astronomi, fizik, anatomi ile tasavvuf ilimlerinden bilgiler devşirip topladık ve Türkçeye tercüme ederek bu kitabı yazdık...»
Bu ifadedeki «iktibas ve terceme» tâbiri yanlış anlaşılmamalıdır. Hazret, kendinden öncekilerin yazdıklarından aldığı bilgileri de bizzat tecrübeler yaparak genişletmiştir. Eserin yansından fazlasını teşkil eden din ve tasavvuf bahislerindeki vukufu ise zâten müsellemdir. Kendisinin kullandığı bâzı âletler ve bir yer küresi hâlen torunlarının nezdinde bulunmaktadır.
MUKADDİMETÜ'L-KİTAB
Kitabın Başlangıcı:
3 - 21' inci sayfalardadır. 4 fasıldır. Fasıllar nevilere ayrılır.
Ana hatlariyle mevzuu:
Alemin ve Arş'ın yaratılması, Cennet, melekler, kâinat, kıyamet alâmetleri, mahşer, Mizan, Sırat ve Araf.
EL-FENNÜ'L-EVVEL
Birinci Fen. 24-158. sayfalardadır. 2 bâb ve 24 fasıldır. Fasıllar da nevilere ayrılmıştır.
Ana hatlariyle mevzuu:
Allah'ın varlığının isbatı - Cevahir ve a'râz - Ukuul. nüfûs ve felek oluşu - Dört unsurdan meydana gelenler - Unsurların istihalesi - Maden, nebat, hayvan ve insanın oluşu, bunların arasındaki tekâmülün (1) sırası - Ruhlar - Aritmetik ilmi. dört işlem, bilinmeyeni bulmak - Geometri ilmi - Dünyanın yuvarlaklığı - Kâmat - Burçlar, Ay'ın hareketleri - Zuhal. Müşteri, Güneş ve diğerleri - Ay ın ve yedi seyyarenin te'sirleri - Ateş, hava, atmosfer, su, toprak bahisleri - Mevsim kuşakları - Paralel ve meridyenler - Yeni astronomi bilgileri - Kâinatın tekevvünü, maden, nebat ve hayvanın oluşu -Hayvan cinsinin en şerefli nev'i ve en güzel sınıfı bulunan insanın mahiyeti.
(1) Bunun Darvinist mânâda olmadığını akıl sahiplerine belirtmeğe hacet yoktur.
FENN-İ SÂNİ
İkici Fen. 159-257'nci sayfalardadır. 5 bâb ve 14 fasıldır. Fasıllar da nevilere ayrılmıştır.
Ana hatlarıyle mevzuu:
îlm-i teşrih (anatomi) ve faydası - İnsan hayatında bulunan İlâhi san'at ve harikalar - Bedenin değişmesi, ruhun bekası - İnsan bedeninin mahiyeti ve a'zâları - Â'zâların keyfiyeti ve faydalan -Bedendeki kemikler - Adaleler - Sinirler ve damarlar - Bedende bulunan kuvvetler - Tabiî, nebati, hayvani ve insanî nefisler - İnsan vücudundaki hususiyetlerin kâinattaki benzerleri - İnsan bedenini bilmekte Cenâb-ı Hakk'ı bilmeye deliller - Sıhhatin korunması, devalar, bâzı gıdaların özellikleri - ölümün hakikati, mahiyeti, iyiliği -İhtiyarlık hâlleri - Ölümden sonra ruhların ahlâklarına göre olan hâlleri.
FENNİ SÂLİS
Üçüncü Fen, 257 - 528'inci sayfalardadır. 5 bâb ve 23 fasıldır. Fasıllar da nevilere ayrılmıştır.
Ana hatlarıyle mevzuu:
Hazret-i Peygamber'e (s.a.v.) uymak ve bid'atlerden kaçınmak -İtikadı düzeltmek ve Ehl-i Sünnet'e tatbik - İmam-ı A'zâm mezhebi üzere taharet ve namazın beyanı - Dünyayı ve ehl-i dünyayı terk etmek - Zühd ve kanaat ile Mevlâ'ya gitmek - Feyz ü irfanın gönül ve kalpte olduğu - Mârifetullah yeri olan insan kalbinin mahiyeti, büyüklüğü ve şerefi - İnsan ruhunun bedende kemâlini bulması, düşme ve yükselme hâlleri - İrfan tarikinin altı rüknü: Az yemek, az uyku, az lâf, uzlet, devamlı zikir, fikir - İrfan yolunun dört usûlü: Tevekkül, tefviz ve teslim, sabır, rıza - Allah'ı bilmek, kendinden geçip Allah'ı bulmak - Allah'ı sevmek, aşk-ı hakikî - Velîlerin hikmeti, gönül ilmi - Veliler yolu - Nakşibendi tarikati - Seyr ü sülük -Nefs-i emmâre - Nefs-i levvâme - Nefs-i mülheme - Nefs-i mutmainne - Nefs-i râzıye - Nefs-i marziyye - Nefs-i kâmile - Hazret-i Gavs Şeyh İsmail Tillovî'nin hâlleri.
HÂTİMETÜ'L-KİTAB
Kitabın Bitimi. 527 - 559'uncu sayfalardadır: Dört fasıl ve bir «Hâtimetü'l-Hâtime»den ibarettir. Fasıllar da nevilere ayrılmıştır.
Ana hatlariyle mevzuu:
Hazret-i Peygamber'in ts.a.v.) ve ashabın güzel ahlâkı - Halk ile münasebetin yolu - Kulun Allah'a karşı edebi - İlim öğretmenin ve öğrenmenin âdabı - Evlenmenin âdâbi -Karı koca münasebetlerinin âdabı - Ana ve baba, koca, karı, evlâd, köle ve cariyeler, akraba ve komşularla münasebetlerin âdabı - Dost ve yârân sohbetinin âdabı -Cahil halk ile münasebetin âdabı - Alimlerin, veli ve şeyhlerin halk ile münasebetlerinin nizamı. Bütün a'zâlarla işlenen günahlar, fakirlik ve zenginlik sebepleri.
Hâtimetü'l-Hatime: Sonun sonu, 559 - 561'İnci sayfalardadır: Tâat ve ibâdetleri yerine getirdikten sonra Kelime-i Tevhid ile zikr etmenin lüzumu ve faydası, zikr edenin fazileti ve makamına dairdir.
Münâcaat: Allah'a yakarış, 561 - 562'nci sayfadadır, Arapçadır.
EK BİLGİLER
Mârifetnâme'nin içinde çeşitli yerlerde, bahislerle ilgili olarak konmuş şekillere, cetvellere ve şiirlere rastlıyoruz. Kabaca bir hesapla eserin değişik yerlerinde 30 sayfada şekil ve cetveller. 250 sayfada ise şiirler bulunmaktadır. Bir sayfada birkaç şekil veya şiir olduğu gibi, birkaç sayfa süren şiirler de vardır. Hazret'in «Tefviznâ-me” adlı meşhur şiiri de bunların arasındadır.
'Aleyke 'avnullah (Allah'ın yardımı senin üzerine olsun.) Amin.
Sadeleştirenin Mukaddimesi
—Bismihi Subhanehu—
Bedi', hikmet ve san'atında, bütün akıl, hikmet ve san'at sahihlerinin hayran kaldığı, acizliklerini itiraf ile O'na kul olduklarını anlama kapılarını araladığı, bu kapıdan girip azamet, kibriyâ ve celâlinin karşısında haşyet ve dehşetten eriyeceği an, rahmet, re'i'et ve cemâline mazhar olup, iki dünya saadetine kavuştuğu, derdlile-rin devası, hastaların şifâsı, kimsesizlerin kimsesi, ümidsizlerin ümidi, çaresizlerin, kaçakların, suçluların, muhtaçların ve her varlığın sığınağı, hakikî vücüd sahibi, varlığının başlangıcı ve sonu olmayan, hakikî var ve bir olan, yaratıklarından hiçbirine benzemeyen, zâtı ile kaim, diri, bilici, işitici, görücü, dileyici, gücü yetici, söyleyici ve yaratıcı olan Allahü Teâlâ'ya, her nefeste, denizlerin köpüğü, yağmurların damlaları, çöllerin kum taneleri, göklerin yıldızları, ağaçların yaprakları ve kâinatın atomları sayısınca sevdiği ve beğendiği şekilde hamd ü senalar olsun!
Mevcudatın, hürmetine yaratıldığı, Alemlerin Serveri, Cenâb-ı Hakk'ın insanlığa son Peygamberi, yaratılmışların en üstünü, hu-luk-ı azim sahibi, her şeyin en güzelinin kendisine verildiği, cesed ve rûh ile mi'racın kendisine nasib. olduğu, büyük şefaat ve ma-kam-ı Mahmûd sahibi, Allahü Teâlâ'nın mahbûbu, Peygamberlerin matlûbu, âlimlerin maksûdu, velilerin gözlerinin nuru, dünya ve âhiretin efendisi, âlemlerin rahmeti, gönüllerin kurbeti, dillerin lezzeti Muhammed Mustafa'ya kıyamete kadar salât ve selâmlar olsun.
Her biri hidâyet yıldızı ve kurtuluş gemisi; sadakat, adalet, haya ve kerem menbaı olan, İslâm dininin yayılması için mallarını, canlarını, memleketlerini, huzur ve rahatlarını terk eden Yüce Ashabına, temiz Aline ve sonra onlara Tâbi' olanlara, Tebe'-i Tabiîne, müctehid din ve mezheb imamlarına, tefsir, hadis, fıkıh ve tasavvuf âlimlerine, bu din-i mübini ve Ehl-i Sünnet ve Cemaat Mezhebini bize ulaştıran rabbani âlimlere, bunu korumak ve yüceltmek için canlarını seve seve feda eden asil ve imanlı ceddimize en iyi dualar olsun!
Yâ Rabbi, bizi onlara lâyık torun, o hayrü'l-haleflere hayrü'l-halef eyle! Amin.
Bugünkü Türkçeye çevirmeye çalıştığımız işbu MÂRİFETNAME adlı kıymetli eser ve müellifi İbrahim Hakkı hazretleri, İslâm âleminde olduğu kadar batılılarca da tanınmıştır.
İbrahim Hakkı hazretleri Hicrî 1115 (m. 18 Mayıs 1703) yılında Erzurum'a bağlı Hasankale'de dünyaya gelmiş, 1195 (m. 23 Haziran 1780) yılında Siirt'e bağlı Tillo kasabasında vefat etmiştir. Osmanlı Türklerin yetiştirdiği en büyük bilgin, âlim ve mutasavvıflardandır. Babası Hasankaleli Derviş Osman, onun babası Mahmûd oğlu Molla Bekir'dir. Annesi Hasankale'nin Kındığı köyünden ve sâdât-tan olup Şeyh oğlu diye tanınan Mahmûd kızı Şerife Hanife hâtûndur. İbrahim Hakkı hazretleri bu bakımdan ana tarafından Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) soyundandır. Babası bir kaç şeyhe intisab etmiş, gönlünün derdine derman bulamamış, nihayet Siirt'in Tillo kasabasında Şeyh İsmail Fakirullah'a kavuşmuş, onun huzur ve tekkesinde kalmıştır. Babasının Tillo'ya gidişinden bir yıl sonra İbrahim Hakkı da dokuz yaşındayken, amcası Molla Ali ile Tillo'ya gitmiş, Fakirullah'a intisab etmiştir. Derviş Osman 1132 (m. 179) Recebinin ortalarında vefat etmiştir. Rahmetullahi aleyh.
Babasının vefatından sonra Erzurum'a dönen İbrahim Hakkı hazretleri, tahsiline devam etmiş, 1177 de (m. 1763) vefat eden Erzurum müftüsü ve divân sahibi Hâzik Muhammed'den Arapça ve Farsça dersleri almıştır. Bir müddet sonra tekrar Tillo'ya giden, şeyhin büyük oğlu Abdülkaadir-i Geylâni'den (kuddise sirruh) ayırd edilmek için (sâni = ikinci) diye anılan Abdülkaadir'in kızı Fâtı-matü'l-Azize ile evlenmiş, soyca da şeyhine ulaşmıştır.
İbrahim Hakkı hazretleri Tillo'da onbeş yıl kalmış, şeyhi kendisine hilâfet vermiştir. 1150 CM. 1738) de Hicaz'a gitmiş, hac farizesi-ni edâ etmiş, 1166 da (M. 1752) İstanbul'a gelmiş. Birinci Mahmûd'un [saltanatı 1143-1168 (M. 1730-1754)] davetiyle Saraya gitmiş, padişahla görüşmüş, 1177 de CM. 1764) ikinci, 1181 (M. 1768) üçüncü defa hac etmiş. Bu seferler dolayısiyle Arabistan'ı, Mısır'ı görmüş, bir çok âlimle görüşmüş, bilgisini genişletmiştir. 1194 yılı Cemâzi'l-âhiresinin ondokuzuncu Perşembe günü (23 Haziran 1780) vefat etmiş, Tillo'da mürşidinin ayak ucuna defnedilmiştir. Nakşibendi tarikatından olduğunu diyenler olduğu gibi, Üveysî olduğunu da söyleyenler var ise de, esasında Kaadiri tarikatındandır. Rahmetullahi aleyh.
ibrahim Hakkı Hazretleri «İlâhînâme. adını verdiği divânın 1168 de (1754) tertib etmiş ki, bu divân 1246 C1847) de basılmıştır. 1196 (1781) de İbrahim Hakkı'nın vefatından iki yıl sonra, Erzurum'da yazılmış bir nüshası Mevlânâ müzesi yazmaları arasında 2445 numarada kayıtlıdır.
ibrahim Hakkı hazretleri bu yıldan sonra Erzurum'da Mari-fetnâme, İrfâniyye, İhsâniyye, Mecmuatü'l-Me'âni eserlerini, bunlardan sonra Tillo'da Tuhfetü'I-KJrâm, Nuhbetü'l-Kelâm. Maşrıku'l-Yûh, Sefine-i Nuh, Kenzü'l-Fütûh, Definetü'r-Rûh, Rûhüş Şürüh. Ülfetü'I-Enâm, Urvetü'l-İslâm, Hey'etü'l-İslâm adlı eserlerini meydana getirmiştir. Kendisi ilk beş eserine, beş ana kitab, esas kitab anlamına «Usül-i Hamse», diğerlerine tâli on kitab anlamına «Fü-rû-i Aşere» adını verir. İhsâniyye'nin sonunda İrfâniyye'yi altmış kitab dan nesir olarak Türkçe, Arabça ve Farsça tertiblediğini, İhsâ-niyye'yi manzum olarak yüz kitabdan gene bu dillerle derlediğini, Mecmuatü'l-Meâni'deki beyitleri aynı dillerle yazdığını söyler.
ibrahim Hakkı'nın, en mühim, hatta bütün eserlerini toplayan eseri Ma'rifetnâme'dir. Bu kitab gerçekten de. pek çok kitab gören, pek çok kitab oku yan, kendi zamanından önceki bilgileri iyice kavrayan, çağındaki bilgi ve keşiflere de yabancı kalmayan ibrahim Hakkı'nın eski ile yeniyi kaynaştırmaya çalıştığı bir kitabdır. Bu bakımdan değerli bir ansiklopedi mahiyetini taşır. ibrahim Hakkı, günümüzdeki bazı kişilerin yapmak istediklerinden çok daha mükemmel bir surette, çağındaki bilgi inkişafını eski ulemânın ve bilim erbabının telâkki ve inançları ile telife uğraşmış, bu münasebetle yıldızların eski telâkkiye göre, hassalarından, te'sirlerinden bahsetmekle kalmamış, yeni bilgiye göre de ve oldukça sürçmeden bilgi vermiş, böylece de eski nücûm bilgisiyle, yeni kozmoğrafyayı birleştirmeğe çalışmış; sosyoloji ve psikoloji ile -ilmi kıyafeti* meze etmiş, fakat aynı zamanda insan uzuvlarının şekillerinden, a'zânın seğirmesinden hükümler çıkararak eskiye bağlılığını belirtmiş bir âlimdir. Diyebiliriz ki, eski bilgi ve inançla, hükemânın Yunan felsefesi ile îslâmî inancı yoğuran tedkiklerini bir çok eserlere baş vurarak öğrenme külfetini Marifetname "siyle bertaraf etmiştir.
Mârifetnâme 'de göklerden, unsurlardan, tabiatlardan, Arz'ın küre şeklinde oluşundan, gök küresinden, yıldızlardan, Arz'ın, Güneş'in. yıldızların, Ay'ın hareketlerinden, Ay ve Güneş tutulmasından, yellerden, bu arada dinî emirlerden, inançlardan, geleneklerden,' Nakşidendiyye tarikatının esaslarından ve sonra itikad. amel, ahlâk ve tasavvuf bilgilerinden, insanın derece derece yükselmesinden, ana. baba, hanım, çocuk, komşu, akraba, Müslüman ve insan haklarından, dinin ve tarikatın esası olan edebin her çeşidinden bahsedilmektedir. Gerçekten bir insanlık mecmuasıdır.
Ağdalı bir dil kullanılmamış, uzun cümlelerden kaçınılmıştır. Seçili fakat kısa cümlelerle yazılan bu mensur eserde. Erzurum lehçesine uygun sözler olduğu gibi öztürkçe kelimelere de ehemmiyet verildiğini görmekteyiz.
Mârifetnâme 1251 (M. 1835) ve 1280 (1863) de Bulak'ta, 1261 (1845) de Kazan'da, 1284 (M. 1867) İstanbul'da Matbaa-i Amire Litografya destgâhında, Hazine-i Bahriyye kâtiblerinden Ahmed Şevket yazısıyla, 1294 (1877) gene İstanbul'da Muharrem efendi, 1310 (1892) de Şirketi Sahafiyye-i Osmaniyye matbaasında, 1328 ve 1330 (1910-1911) de Ahmed Kâmil matbaasında basılmıştır. Marifetnâme 'nin Hind âlimlerinden Şeyh Alâeddin-i Fârûkî tarafından da Farsçaya çevrildiği ve bu son çevirinin Mısır'da basıldığı bildirilmektedir.
Aziz okuyucu.
Bu eseri oku duğun zaman, müellifinin âlim ve veli olduğunu düşünerek, İslâm âlimlerinin ve evliyanın kıymet ve kadrini daha iyi anlayacaksın. Âlim denince, velîden bahsedilince nasıl insanların dile alındığını bilecek, onlara duâ edecek ve zamanede olduğu gibi her âlim denilenin, velayet ve meşihat makamları kendilerine münasib görülenin, o kürsü ve makamda oturmaya kendilerini ehil sayanların, tekellüf ve teşeyyüh içinde olduklarını görecek, o zaman büyük islâm âlimlerine ve velilerine, Allahü Teâlâ'nın o sevgili kullarına sevgin ve bağlılığın daha çok olacaktır. Onları daha çok sevecek, hep onlardan konuşmak isteyeceksin. Bu arzu ve iştiyak ile o temiz sevgide yüzecek, o el değmemiş lâtif çiçekleri koklayacak, o emeller Kâbesini dolanacak, nezafet, letafet, rikkat ve dikkat edineceksin.
Aziz okuyucu!
Kıyamet yaklaşmakta, irtidad, küfür, dinsizlik, ahlâksızlık moda olmakta, revaç bulmakta-, değil edebler ve sünnetler, farzlar ve iman unutulmakta, yapılmamakta, sarsılmaktadır. Küfr, irtidad ve bid'atlar coşkun sel gibi akıp gelmekte, her yeni gün gönülleri, arzulan silip ezmekte, bulduğunu önüne katıp götürmektedir. Hele tslâm düşmanlarının, ehl-i sünnet ve cemaati yıkmak isteyenlerin, korkunç siyonist, komünist ve bitmeyen kinle taşan haçlı ruhunun ve bu deni emellerin birleşmesi ile hâsıl olan zıt kuvvetin, şeytanî zekâ ve buluşlarla akla gelmeyecek kadar çeşitli silâhla saldırdıkları aziz dinimizi koruyacak, sahibinden başkası sanki görünmez oldu zamanımızda.
O yıkıcılara cevab veren, onlara karşı duran, ehl-i sünnet âlimlerinden, memleketimizde ve diğer ülkelerde, nerede olurlarsa olsunlar, Allah binlerce razı olsun. Bir sünneti ihyaları yüz şehid sevabına mukabil; mürekkebleri terazide, şehidler kanından ağırdır. Onlar dini kuvvetlendirmek ve şerîati bildirmek vazifeleri ile peygamberlik vazifelerinden pay alıyorlar. Bu leziz yiyeceklerin bulunduğu o eşsiz sofranın bu aziz ehline afiyetler olsun. Dünya ve âhiretleri mes'ud ve mübarek olsun.
Yâ Rabbi, bizi de onlardan, yahut onları sevenlerden eyle. Çünkü gayrisine takatimiz yoktur. Çünkü gayrisi dalâlet, küfür ve irtidad yollarıdır.
Yâ Rabbi, Sana sonsuz hamd ü sena olsun ki, ehl-i sünnet ve cemaat mezhebini, âlimleri sevmeyi ve onlara uymayı, sevgili kullarını sevmeyi bize nasib ettin. Bundan sonra bizi doğru yoldan ayırma. Sen bize hakkı hak, bâtılı bâtıl olarak tanıt, bizi nefsimize yendirme, şeytandan, din ve iman hırsızlarından, ahkâm-ı îslâmiy-ye düşmanlarından lûtf ve ihsanınla biri koru Allah'ım. Amin. ( Marifetname tam metin , bedir yayınları , marifetname kitap , marifetname oku , marifetname fiyatı , erzurumlu brahim hakkı , ucuz marifetname )
Faruk Meyan
23 Saf er 1395
7 Mart 1975 (Cuma)
Bedir yayınları Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname kitabı nın tanıtımı bitti.