Kitap Muhtasar'ul Kuduri, Arapça ve Türkçe Karşılıklı
Yazar Ahmed el Kuduri ( İmam Kuduri )
Tercüme Osman Güman, Soner Duman
Yayınevi Beka Yayınları
Kağıt Cilt Şamua Ivory Kağıt, Kalın Ciltli
Sayfa Ebat 655 sayfa, 17x24 cm
Beka Yayıncılık Muhtasarul Kuduri kitabını incelemektesiniz.
M Ahmed el Kuduri , Muhtasarul Kuduri kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
KUDURİ ve MUHTASARI
Kudûrî'nin Hayatı
Ebu'I-Hüseyin Ahmed b. Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed el-Kudûrî, 362/973 yılında Bağdat'ta doğdu. Nisbesinin kökeni kesin olarak bilinmemekle birlikte çömlek (kıdr, çoğulu kudûr) imalâtı veya satıcılığıyla ya da Bağdat köylerinden Kudûre ile ilişkilendirilmiştir. Bir kısım kaynaklarda ve bazı eserlerinde künyesi Ebu'l-Hasan şeklinde de kaydedilmiştir. Ebû Abdullah Muhammed b. Yahyâ el-Cürcânî'den fıkıh ve Muhammed b. Ali Süveyd el-Müeddib'den hadis tahsil etti. Irak'ta Hanefî mezhebinin önderi durumuna geldi.
Bir rivayete göre Abbâsî Halifesi Kâdir-Billâh -muhtemelen Şiî Fâtımîler ve Büveyhîler'in karşısında Sünnîliği hâkim kılma çabası içinde- dört mezhebin otoritelerinden birer muhtasar fıkıh eseri hazırlamalarını istedi. Bu maksada hizmet için devrin Hanefîlerinin temsilcisi olarak seçilmesinden, iktidar sahipleri nazarında büyük saygınlığa eriştiği anlaşılan Kudûrî, mezhebin temel metinlerinden biri sayılan el-Muhtasar'ı nı hazırlayıp takdim etti. Onu, Şemsüleimme el-Halvânî'den üstün tutarak müctehid diye niteleyenler yanında, tercih ehlinden sayanlar da bulunmaktadır. 5 (veya 15) Receb 428 (24 Nisan veya 4 Mayıs 1037) tarihinde Bağdat'ta vefat eden Kudûrî, önce Derbu Ebu Halefteki evinin hazîresine defnedilmiş ardından naaşı, Mansûr caddesindeki türbede Hanefî ulemâsından Ebû Bekir el-Hârizmî'nin kabrinin yanına nakledilmiştir.
Mezhebin temel kaynaklarında görüşlerine sıkça yer verilen Kudûrî'nin, Hanefî mezhebi yanında, yaşadığı bölgede yaygın olan Şâfiî fıkhını da iki imam arasındaki ihtilafları ele alan bir kitap yazacak kadar iyi bildiği anlaşılmaktadır. "İmam Şâfiî'den daha fakih ve münazaran" olarak nitelediği Şâfiî fakihi Ebû Hâmid el-İsferâînî ile münazaralarda bulunmuştur. Kaynaklar ayrıca, Şâfiî kadısı Ebu't-Tayyib et-Taberî ile talâka dair bir mesele üzerindeki tartışmasını nakleder. Bu nakillerden onun cedel ilmini iyi bildiği anlaşılmaktadır. Hanefî mezhebine yönelik eleştirici kimliğiyle tanınan talebesi Hatîb el-Bağdâdî, Kudûrî'yi "sadûk" olarak nitelemektedir. Kudûrî'nin el-Muhtasarı üzerine ilk şerh yazan Ebû Nasr el-Akta' ve başkadı Dâmegânî de onun meşhur talebeleri arasında yer alır.
el-Muhtasar, et-Tecrîd, et-Takrîb gibi eserler kaleme alan Kudûrî, et-Takrîb adlı eserinde Ebû Hanîfe ile öğrencileri arasındaki mezhep içi ihtilafları meselelerin delillerine yer vermeden ele alan bir risâle yazmış, daha sonra bunu delillerle zenginleştirerek genişletmiştir. Bu eserinin ilk hâli, et-Takribu'l-evvel; genişletilmiş olanı ise et-Takrîbu's-sânî adıyla bilinir. Ayrıca et-Tecrîd adında ilm-i hilâfa dair yedi cüzlük bir eser yazarak İmam Şâfiî ile Ebû Hanîfe ve talebeleri arasındaki ihtilaflı meseleleri incelemiş, mezhep imamı Ebû Hanîfe'nin görüşlerini savunmuş ve ele aldığı konulardaki farklı görüşleri verdikten sonra taklid ehline rehberlik için kendi tercihini de belirtmiştir. Kudûrî'nin bunlar haricinde Şerhu Muhtasah'I-Kerhî ve Nübze min menâkıbi Ebî Hanîfe adlı eserleri de mevcuttur.
B. Kuduri nin Muhtasarı
Hanefî mezhebinde en çok güvenilen ve üzerine en çok şerh yazılan temel metinlerden biridir. Muhtasar, Mergînânî'nin el-Hidâye'si bir kenara bırakılacak olursa, muhtemelen Hanefî tarihinde metinsel etkisi en geniş eserdir. Hanefî fıkıh literatüründe "el-Kitâb" denildiği zaman Kudûrî'nin bu eseri kastedilir. Metinler bazında ihtilafların asgariye indirilmesi klasik dönemin ilk muhtasarı sayabileceğimiz Kudûrî'nin el-Muhtasar'ıyla başlamış ve sonraki muhtasarların hemen hepsinde sadece Ebû Hanîfe'nin görüşlerine yer verilmek suretiyle teşekkül döneminde Kerhî, Hâkimü'ş-şehîd ve Tahavî tarafından yazılan muhtasarlardaki Ebû Hanîfe - Ebû Yusuf - İmam Muhammed çizgisi daraltılarak mezhep Ebû Hanîfe'nin görüşleriyle sınırlandırılmıştır.
Telif edildiği dönem ve gördüğü işlev itibariyle teşekkül dönemiyle klasik dönemin kesişim noktasında bulunan el-Muhtasar adeta iki dönem arasında köprü vazifesi görmüştür. Teşekkül döneminde oluşan fıkhî birikimi özetleme tecrübesinin daha sonraki dönemlerde yazılan muhtasarlara Kudûrî aracılığıyla aktarıldığı anlaşılmaktadır. Fakat Kudûrî'nin, eserini telif ederken, kendisinden önce kaleme alınan muhtasarlardan ne kadar istifade ettiğini ve hangisinden daha çok etkilendiğini tam olarak kestirmek güç olmakla birlikte Tahâvî'nin muhtasarıyla büyük benzerlik arzettiği söylenebilir.
Bütün ayrıntılar göz önüne alındığında yaklaşık 12 bin meseleyi ihtiva ettiği söylenen el-Muhtasar, diğer klasik fıkıh eserlerinde olduğu gibi kitap ve bab sistemine göre düzenlenmiştir. Muhtasarın iç tasnifi diğer muhtasarlarda olduğu gibi ibadet bahisleriyle başlar. İbadet bahislerinden sonra muâmelât konuları, sonrasında da münâkehât konuları gelir. el-Hidâye ve onun iç tasnifini esas alan muhtasarlarda ise tıpkı el-Câmiu's-sağîr'de olduğu gibi önce münâkehât, sonra da muâmelât konuları gelir. Diğer yandan Kudûrî, diğer muhtasarlarda talak kitabı altında birer bab olarak geçen "ric'at," "îlâ," "hul," "zıhâr," "liân," "iddet" ve "nafaka" gibi bazı konuları müstakil birer kitap yapmıştır. Bu itibarla Kudûrî'nin Muhtasarı, içinde en çok "kitap" bulunan metin olmuştur.
Kudûrî'nin Muhtasarının Hanefî tarihindeki en mütedavel eserlerden biri, belki de birincisi olması, hem yazmalarının mebzul miktarda bulunmasına hem de pek çok yerde ve birçok farklı edisyonla basılmasına sebep olmuştur. Bu sebeple hem yazma hem de matbu nüshaları arasında "kitap" isimleri ve bazı meselelerin zikredilmesinde kayda değer farklılıklar görülmektedir.
Kuduri, teşekkül döneminin diğer muhtasarlarında olduğu gibi öncelikle mezhebin ilk imamı Ebû Hanîfe'nin, daha sonra Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşlerine yer vermekle birlikte ihtilaf zikretmeyi mümkün olduğu kadar asgariye indirmeye çalışmıştır. Şöyle ki: Ebû Yusuf veya İmam Muhammed'den birinin Ebû Hanîfe'nin görüşünü benimsediği bazı yerlerde Kudûrî azınlıkta kalan görüşü zikretmek yerine, meseleyi ihtilaf yokmuş gibi aktarır. Bazı yerlerde de sadece Ebû Hanîfe'nin görüşünü vermekle yetinir. Nadiren de olsa Ebû Yusuf ve Şeybânî'nin görüşünü alıp Ebû Hanîfe'nin görüşüne hiç değinmeden geçtiği de görülür.
Özlü muhtevası dolayısıyla eserde Kur'ân ve sünnetten delillere neredeyse hiç yer verilmemiş ve Hanefî mezhebi dışındaki mezheplerin görüşlerine temas edilmemiştir. Bununla birlikte muhtasar metinlerin genel özelliği, mezhebi diğer mezheplerden ayırt edecek temel hususlara da temas etmek olduğundan, Kudûrî'nin Muhtasarında da diğer mezheplerin görüşlerine dolaylı göndermeler yapılır.
Mezhebin kurucu imamları arasındaki hiyerarşi gözetilerek Ebû Hanîfe'nin veya onun bulunduğu tarafın görüşleri birinci sırada ele alınmış, daha sonra Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'in ittifak ettiği hususlar, Ebû Yusuf'un veya İmam Muhammed'in tek kaldığı görüşler zikredilmiştir. muhtasarul kuduri
MUHTASARUL KUDÛRÎ
el-Muhtasar, zengin muhtevası ve sade üslûbuyla Hanefî fıkıh tarihinde hem ders kitabı hem temel başvuru kaynağı olarak şöhret kazanmıştır. Kitabın diğer Hanefî eserlerine etkisini şu şekilde belirtebiliriz:
Alâeddin es-Semerkandî, Tuhfetü'l-fukahâ adlı eserini yazarken Kuduri nin kitabını esas aldığını söylemiş; Burhâneddin el-Merginânî, Hanefî mezhebinin temel kitaplarından olan el-Hidâye'sini büyük ölçüde İmam Muhammed'in el-Câmiu's-sağîr'i ile el-Muhtasar"dan özetlemiş, Mu-zafferüddin İbnü's-Sââtî de Mecmau'l-bahreyn'i el-Muhtasar ile Ebû Hafs en-Nesefî'nin el-Manzûmetü'n-Nesefiyy e'sinden yararlanarak yazmışır. Osmanlı medreselerinde ders kitabı olarak okutulan İbrahim el-Halebî'nin Mülteka'l-ebhur"unun ana kaynaklarından biri de Kudûrî'nin bu eseridir. Mezhep içindeki bu önemli konumu sebebiyle el-Muhtasar'ın üzerine otuz civarında şerh ve ta'lik yazılmış olup bu şerhlerin günümüzde en mütedavel olanları, Ebu Bekir el-Haddâd'ın el-Cevheratu'n-neyyira ve Abdülganî el-Meydânî'nin el-Lübâb adlı eserleridir.
TERCÜME ESASLARI
Muhtasaru'l-Kudûri, geniş halk tabakasına hitap eden, Hanefî mezhebini bir bütün olarak ve özet hâlinde sunan, birçok vakıf ve dernekte ilahiyat fakültesi öğrencilerine okutulan bir metindir. Ayrıca İlahiyat alanı dışında olup genelde İslâm Hukuku'nu, özelde Hanefî fıkhını merak eden ve araştırmak isteyen kimseler için de kaynak niteliğinde bir eserdir. Bundan dolayı asıl projemiz olan el-Lübâb fi şerhi'l-Kitab'ın çevirisine başlamadan önce Kudûrî'nin el-Muhtasarının çevirisi uygun görülmüş ve orijinal metinle mukayeseli olarak okunabilmesi için Arapça metin ve çevirisi karşılıklı sayfalar şeklinde verilmiştir. Bu sebeple ilkin dipnot şeklinde verilmesi tasarlanan ek bilgiler, asıl metin ile çevirinin senkronizasyonunu bozmamak için sonnota dönüştürülmüştür.
Son notlarda metin içinde geçen konulara ilişkin açıklayıcı bilgilere yer verilmiş ve ayrıca metinde sıklıkla dolaylı göndermelere konu olan Şâfiî mezhebinin görüşlerine de temas edilmiştir. Böylelikle bir yandan metnin tam olarak ne ifade ettiği netleştirilmeye çalışılırken diğer yandan okurların iki mezhebin görüşlerini mukayese etmesine de imkân hazırlanmıştır.
Metinde yer alan hükümlerin delillerine -bazı ayet ve hadisler hariç- son notlarda temas edilmemiş, bu husus el-Lübâb projesine bırakılmıştır.
Metin içinde Hanefî imamlar arası iç mukayeselerde meselenin ana kısmı verildikten sonra her bir imamın görüşü farklı bir satırda verilerek görüşlerin net anlaşılması sağlanmaya çalışılmıştır.
Eserin çevirisinde el-Cevheratu'n-neyyira ve el-Lübâb gibi Kudûrî şerhlerinden de istifade edilmiş ve nüsha farklılıklarında elimizdeki metin ve şerhlerden uygun görülen nüsha esas alınmıştır.
Metnin aslında yer alan uzun cümleler, anlama kolaylığı sağlamak amacıyla parçalara bölünmüş, metne bağlı kalmadan anlamayı kolaylaştırmak amacıyla harfî tercüme esas alınmamış ve Türk dilinin gerekleri gözetilerek serbest çeviri tekniği tercih edilmiştir.
Ana metindeki başlıklarla yetinilmemiş ve metnin elverdiği ölçüde alt başlıklar eklenmiştir.
Bir yandan anlamayı kolaylaştırmak, diğer yandan eserde kaç meseleye temas edildiğini tespit etmek ve meseleler arasındaki iç atıflarda kolaylığı sağlamak amacıyla metindeki her bir mesele, baştan sona kadar müteselsil olarak numaralandırılmıştır.
Birden fazla konuyu içeren meselelerde her bir husus, müstakil bir maddede zikredilmiştir.
Metinde geçen fıkhî terimlerden açıklanmaya muhtaç olanlar son notlarda açıklanmıştır.
Konu bütünlüğünün sağlanabilmesi ve metnin daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla zaman zaman metne kelime veya cümlelerin eklenmesine ihtiyaç olmuş ve bunu yazarın ifadelerinden ayırmak için söz konusu eklemeler köşeli parantez içinde verilmiştir.
Bazı kelimelerin tercümesinde aynı anda iki karşılık bulunduğunu belirtmek üzere"/" işareti kullanılmıştır.
Anlatımda tekdüzeliği ortadan kaldırmak, farklı tercüme anlayışlarına hitap edebilmek, yeni ve alternatif kullanımları gündeme getirmek amacıyla zaman zaman bir ifade veya kalıbın bazen orijinal kelimeleri korunarak bazen de Türkçeleştirilerek alternatif tercümeleri yapılmıştır.