Kitap Müslümanların Tarihi, Sempatik Cep Boy
Yazar İhsan Süreyya Sırma
Yayınevi Beyan Yayınları
Kağıt Cilt Şamua Ivory Kağıt , Karton İnce Ciltli, 5 cilt, Özel Kutulu
Sayfa Ebat 2.400 sayfa, 12x17 cm
Yayın Yılı 2018 Yeni Baskı
İhsan Süreyya Sırma Cep Boy Müslümanların tarihi kitabını incelemektesiniz.
Beyan yayınları 5 cilt Sempatik Boy Müslümanların tarihi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
İhsan Süreyya Sırma
Beyan Yayınları
müslümanların tarihi
Yayın dünyasında, tek kişi tarafından hazırlanan ve Müslümanların siyasi tarihini Hz. Âdemden günümüze kadar inceleyen Müslümanların Tarihi eserinin, taşıması çok daha kolay olan 12x17 cm boyutlarındaki integral cilt baskısı yayınlandı.
İhsan Süreyya Sırma hoca bu çalışmasında, sadece dünya Müslümanlarının tarih boyunca hangi devlet isimleri altında ve kimler tarafından yönetildiklerini anlatmıyor aynı zamanda yaptığı yorumlarla geçmişte yaşananların günümüzdeki anlamına da işaret ediyor ve bundan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
------
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma tarafından hazırlanan ve uzun süredir yayınlanması merak ve heyecanla beklenen Müslümanların Tarihi isimli eser 5 cilt olarak yayınlandı. İslam Tarihi üzerine çalışmalarıyla bilinen ve 40 yılı aşkındır hem yetiştirdiği öğrenciler hem de yayınladığı kitaplarla onbinlerce kişi üzerinde önemli etkileri olan İhsan Süreyya Sırma Hoca, 'hayatının eseri' mesabesinde olan çalışmasını tamamladı ve bu değerli eser Beyan Yayınları tarafından yayına hazırlanarak okuyucularının istifadesine sunuldu. Yayın dünyasında, tek kişi tarafından hazırlanan ve Müslümanların siyasi tarihini Hz. Âdem'den günümüze kadar inceleyen ikinci bir örneğin olmayışı, bu çalışmayı daha da anlamlı kılıyor.
İhsan Süreyya Sırma hoca bu çalışmasında, sadece dünya Müslümanlarının tarih boyunca hangi devlet isimleri altında ve kimler tarafından yönetildiklerini anlatmıyor aynı zamanda yaptığı yorumlarla geçmişte yaşananların günümüzdeki anlamına da işaret ediyor ve bundan nasıl dersler çıkarmamız gerektiğine dikkat çekiyor.
Müslümanların Tarihi 'nin 1. cildi, "Tarih Nedir?" sorusunun cevabını aramayla başlıyor. Tarihin, Kur'an'dan ayrılması mümkün olmayan, onunla kâim, insanı ideale götüren bir ilim olduğu vurgulanıyor. Âdem (a.s) ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan tarihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını; bilâkis insanoğlunun yaşamıyla çok yakından ilgili ve yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiliyor. Daha sonra tarihin temel kaynaklarından biri sayılan Kur'an ayetlerinden hareketle ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'in hayatından başlayıp tüm peygamberlerin hayatları anlatılıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 2. cildi, Hz. Muhammed'in İslam'ı tebliğ görevini üstlenmesiyle başlıyor. İslâmî tebliğin kolay olmadığı, işkence çekmeden, ezâ görmeden bu ilâhi görevin yerine getirilemediği, Sünnetullah'ın bu olduğu anlatılıyor. İslâmî tebliğ yüzünden sadece Hz. Muhammed (s.a.s) ve ashabının değil, onlardan önceki peygamberler ve onların ümmetlerinin de bu uğurda işkence çektikleri vurgulanıyor. Daha sonra Hz. Muhammed (s.a.s)'in Medine'de geçen son on senelik peygamberlik döneminin hem sosyal yapılanma hem de askerî cihâdla/savaşla geçtiği anlatılıyor. Cihâdın gayesinin insanları zorla Müslüman yapmak olmadığı, tek amacın Allah'ın mesajının insanlara ulaştırılma gayreti olduğu, bunu önlemeye çalışanlarla mücadele edilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Müslümanların Tarihi 'nin 3. cildinde, Hz. Peygamber'in vefatından sonra hilafete seçilen Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin yaşadığı dönem ile daha sonra yönetimi ele geçiren Emeviler'in saltanat dönemi inceleniyor. Müslümanların ilk yöneticileri olan ve daha sonra gelecek yöneticiler için en uygun model olduğu için "Örnek Halifeler Dönemi" olarak anılan bu dönemde görev yapan Halifeler'in yönetime getirilişleri ve İslam Devleti'nin temellerinin atıldığı süreç anlatılıyor. Ayrıca, daha Hz. Osman hayatta iken halifeliği düşünmeye başlamış olan Muaviye'nin bir vali olarak devlet başkanı olan Hz. Ali'ye itaat etmeyişinin ictihâd olarak değerlendirilemeyeceğine dikkat çekiliyor ve bu uygulama ile Müslümanların Tarihi'nde bir kırılma yaşandığı ve saltanat döneminin başladığı vurgulanıyor.
Müslümanların Tarihi 'nin 4. cildinde, Emeviler dönemini sona erdiren Abbasiler'in saltanat dönemi ile Endülüs Emevileri, Selçuklular ve Haçlı Seferleri inceleniyor. Bu dönemde İslami fetihlerin devam etmesine rağmen birçok İslâmî kavramın sulandırılıp öz anlamından saptırılmış olduğu vurgulanıyor. Özellikle, devlet yönetimi ve saltanat sistemi ile "ulü'l-emr" müessesesinin, devlet başkanlarının oyuncağı haline getirilmiş olduğuna dikkat çekiliyor. Klasik ve modern dönemlerdeki saltanatlara ait diktatörlüklerin, kutsal aile ya da zümre imtiyazlarının, zinde güçler dokunulmazlıklarının islam dışı olduğu vurgulanmaya çalışılıyor.
Müslümanların Tarihi'nin 5. cildinde Osmanlı Devleti inceleniyor. Osmanlı Devleti'nin dünyamızda 'İmparatorluklar Dönemi' diye tanımlanabilecek bir dönemin son temsilcilerinden biri olduğu ve bünyesinde farklı dilden, ırktan ve dinden pek çok topluluğu barındırması bakımından günümüz devletlerinden farklı özellikler taşıdığına dikkat çekiliyor. Kronolojik olarak tüm padişahların hayatları anlatılarak Osmanlı Devleti'nin, yetersiz yöneticiler yanında Fransız Devrimi'nden sonra toplumlara sirayet etmiş olan nasyonalizm/milliyetçilik virüsü ile her milletin kendi ulus devletini kurma kavgası vermesi yüzünden tarih sahnesinde yer aldığı 6 asırlık bir ömürden sonra yıkıldığı anlatılıyor.
Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, bu güne kadar yazdığı irili-ufaklı otuzu aşkın eserden sonra bu kitapla ilmi çalışmasını taçlandırmış oluyor. Daha önceki eserlerinde olduğu gibi bu çalışmasında da okuyucularına farklı bir bakış açısı yanında farklı bir bilinç aşılamayı da hedefliyor. Hz. Âdem ile başlayıp kıyamete kadar devam edecek olan tarihin, sadece okullarda okutulan geçmiş hadiseler kronolojisi olmadığını, bilâkis insanoğlunun yaşamıyla çok yakından ilgili olup yaşanan hayatın kendisi olduğuna dikkat çekiyor. Tarihlerini bilmeyen birey ve toplumların, başkalarına bağımlı ve uydu olmaya mahkûm olacaklarını, eğer bu bilinçte olmazlarsa, kendilerine öğretilenden başka bir hakikati göremeyeceklerini anlatmaya çalışıyor. Allah'ın geçmişte bu hakikatleri insanlara öğretmek için Peygamberler gönderdiğini, günümüzdeki insanların bu hakikatleri öğrenmek için peygamberlerin yoluna tabi olmalarını, bunun için de tarihlerini bilmeleri gerektiğini önemle vurguluyor.
Müslümanların Tarihi, 5 cilt bile olsa, tek bir kitapla ilk insandan günümüze kadar Müslümanların değişik yeryüzündeki siyasi hayatlarını kronolojik olarak anlatması açısından onlarca kitabın göreceği fonksiyonu tek başına yerine getiriyor. Bu eserin, hem İhsan Süreyya Sırma'nın kitaplarıyla büyümüş çok sayıda okuyucunun bu çalışmanın yayınlanmasını sabırsızlıkla beklemelerinden hem de bu özellikteki bir esere duyulan ihtiyaçtan dolayı, ilgi odağı olacağını tahmin etmek zor değil.
Tanıtım Bülteninden
ÖNSÖZ
"Allah'ın Kitapla indirdiklerini, alacakları küçük bir menfaat karşılığında gizleyip (söylemeyenler) var ya...
İşte onlar, midelerinde ateş yemiş olmaktan başka bir şey yapmış olmazlar.
Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz ve onları temizlemez ( günâhlarını bağışlamaz ) ve onlar için büyük bir azap vardır. Onlar (Hidâyet) yolu karşılığında sapıklığı, bağışlanma karşılığında da azabı satın almış kimselerdir. Bu ise Allah'ın Kitab'ı gerçekle indirmiş olmasındandır.
İşte Kitap hakkında ihtilafa düşenler, büyük bir ayrılık/anlaşmazlık içerisindedirler."'
Takvim 2000 yılını gösteriyordu. Malum sebeplerden dolayı, gurbet ilde, Viyana'da yaşıyordum. Hem kuruluşunda âcizane rol aldığımız Avusturya islâm Enstitüsü'nde, hem de Islamische Religions Und Padagogik Academie'de ders veriyor ve yeni araştırmalar yapıyorduk. O sıralarda, aşağı yukarı benimle aynı sebeplerden dolayı Viyana'da kalma zorunda kalan sevgili dostum İbrâhîm Halil Çelik Bey'le sık sık bir araya geliyor, "gurbet sefası" (!)nı beraber çekiyorduk. İbrâhim Halil Bey'le her bir araya geldiğimizde, "Hocam, şöyle derli toplu bir tarih kitabı yazsana!" der, beni yazmaya teşvik ederdi.
1-K.K. Bakara Sûresi, 174-176.
Otuz sene önceki Erzurum yıllarında da, aynı üniversitede beraber görev yaptığımız sevgili arkadaşım Beşir Atalay Bey de, "Şöyle hayatının kitabı olacak bir araştırma yapsana!" şeklindeki arzusunu dile getiriyordu. Tevafuk olacak; bendeniz de aynı düşünceyi taşıyor, böyle ağır bir yükün altından nasıl kalkacağımın projelerini yapıyor, senelerdir bu konudaki dokümanlarımı, arşiv belgelerimi biriktiriyordum. Ne var ki, bu tasavvurum, kolayca gerçeldeştirilebilecek bir hayal değildi. Zira hayalini kurduğum araştırma, Hz. Âdem'den başlayıp, günümüze kadar gelmeliydi. Arzum, Müslümanların, tarihin hangi safhasında güzellikler gerçekliklerini ve hangi dönemlerinde de kendilerini âdeta yok eden "yanlışlıklar" yaptıklarını tesbit etmek ve bu tesbitlerimi okuyucularımla paylaşmaktı. Böyle bir projeyi gerçekleştirmenin ne kadar zor olduğunu, ne kadar sabır istediğini elbette biliyordum. Bir tek kişinin böyle bir çılgınlığa girişmesinin bedelinin, engellerinin ve zorluklarının ne demek olduğunun da idrakindeydim.
Hz. Âdem'den, günümüze dek bir tarih kitabı yazmak, yazmayı düşünmek, muhakkak ki fiziki şartlar ve maddi imkânsızlıklar göz önüne alındığında, gerçekleşmesi muhal, "çılgın bir hayal" gibi görünüyordu.
Viyana'nın, benim için ıssız olan gecelerinde bir taraftan tarifi mümkün olmayan bu hayalimle yaşıyor, bir yandan da hayalimin peşinde ilerleyen adımları hızlandırıyordum. Aslında bu hayal, Viyana'da değil, tâ 1960'iı yıllarda Paris'te doktora öğrencisiyken, ilmî rehberim olan Muhammed Hamidullah Hoca'nın seminerlerini takip ederken başladı. Fakat projemin esas gövdesi Viyana'da oluştu. Aldığım kitaplar çoğalıyor, arşiv belgelerim dosyalar oluşturuyordu. Bir taraftan da, gerçekleştirmeyi hayal ettiğim araştırmamda kullanmak üzere, Dünyanın değişik yerlerine yaptığım seyahatlerimde çektiğim fotoğraflarımı biriktiriyordum. Derken seneler birbirini kovaladı; benim hayalim de yavaş yavaş gerçekleşme sürecine girdi.
Öncelikle şunu belirtelim ki bu çalışmamız, sadece ele aldığımız tarihî dönemlerin kısmî siyasi tarihini içermektedir. Böyle olduğu için okuyucu, tabiidir ki her aradığını bu araştırmada bulamayacaktır. Nitekim ele aldığımız uzun tarih dilimini bütün yönleriyle araştırabilmenin üstesinden, değil bendeniz gibi aciz bir tarihçi, herhangi bir tarih bölümü, hatta tarih fakültesi ya da üniversitesi dahi gelemez. Ama kanaatimiz odur ki, elinizdeki bu çalışma, Okyanus'ta ilerlerken varılmak istenen menzile götürmese de, en azından o merrzilin "deniz feneri"ni gösterebilecektir. "Deniz feneri"ini gören okuyucu da, artık aradığı menzile varacak yolları kendisi bulabilir diye düşünüyoruz. İfade etmek istediğimiz o ki, elinizdeki bu mütevazı çalışma, Müslümanların siyasi tarihini konu alan farklı bir "tarih denemesi''dir.
Araştırmamızın sahifeleri arasında dolaşırken "Müslümanların Târihi" kavramıyla ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Zira şimdiye dek "İslâm Târihi" adı altında yazılmış olan binlerce kitap, hattı zatında "İslâm Dini"nin değil, o dine mensup olanların, yâni Müslümanların tarihidir. Dolayısıyla, naçiz kanaatimize göre "İslâm Târihi" tabiri yanlış olup, bunun yerine "Müslümanların Târihi" tabirinin kullanılması daha isabetlidir.
Bu konuda böyle düşündüğümüz içindir ki, araştırmamızın adını, "İslâm Târihi" değil, "Müslümanların Târihi" olarak koyduk.
"Bu konuda her şeyi araştırdık ve hiçbir eksik bırakmadık" gibi bir hezeyanda bulunmayacağımız gibi, "araştırmamızda yanlış tesbitler yoktu gibi bir düşüncemiz de yoktur. Bunun tam aksine, mutlaka birçok eksiğimiz olduğu gibi, değerli okuyucularımızın katılmayacağı bazı değerlendirmeler de olacaktır. Bu bakımdan, yanlış ve eksikerimizi tesbit edip bize bildirecek olan okuyucularımıza ancak "medyunu şükran" oluruz.
Konuların kolayca anlaşılıp takip edilebilmesi için, araştırmamızı kronolojik olarak ele aldık. Konular her ciltte ayrı ayrı ele alındığından, okuyucu, dilediği konuyla ilgili cildi ele alıp, o konuyu inceleyebilecektir.
Bir okuyucunun, eline bir tarih kitabı alıp okumadan önce, aklına takılan ilk som şudur: Tarihçi bu kitabı yazarken ne kadar tarafsız davranmış?
Bu soruya verilecek cevabımız şudur: Elinizdeki kitap, bir methiye olmadığı gibi, bir destan da değildir. O halde nedir?
Bu araştırmamız, ele aldığımız kişi ve olayların, olabildiğince tarafsız bir şekilde anlatılması ve de yorumlanmasıdır. Ne var ki hiçbir insan, ne kadar kendini zorlarsa zorlasın, ideal manadaki tarafsızlığa erişemez. Onun içindir ki ne kadar tarafsız olunabiliyorsa, biz de o kadar tarafsız olduk ki, bunun ayrıntıları ileriki sahifelerde görülecektir. Şu kadarını söyleyelim ki, bize yapılabilecek çok sert eleştirileri göze alarak, zorumuza da gitse, olayları ve kişileri, "bizdendir!" deyip, asla haksıza haklı; "bizden değildir!" deyip de haklıya haksız demedik.
Önsözümüzü fazla uzatmamak için burada kesiyor, siz değerli okuyucularımı, mütevazı araştırmamızla baş başa bırakmak istiyoruz.
Ancak sözü bağlamadan, minnet borçlu olduğumuz bazı zevata karşı olan duygularımızı da siz okuyucularımızın müsamahasına sığınarak dile getirmek istiyoruz.
Öncelikle böyle bir çalışmanın hazırlanmasına yönelik teşvikleri ve ısrarlı takiplerinden dolayı kadim dostum Beşir Atalay'a; araştırmamızı gerçekleştirebilmek için senelerdir hiçbir fedakârlıktan çekinmeyen Beyan Yayınları sahibi ve sevgili öğrencim Ali Kemâl Temizer'e; çalışmamızın hazırlığı aşamasında bizi cesaretlendiren ve henüz baskıya girmeden okuma zahmetine katlanan değerli dostum İbrahim Halil Çelik Bey'e; bu çalışmaya, "yerli" bir bakış açısıyla değerli katkılarda bulunan Ali Yücesan'a; metnin olabildiğince anlaşılır olmasına yaptığı katkılardan dolayı Hüseyin Altuntaş'a; tüm eserlerimin ilk okuyucularından biri olan değerli arkadaşım Bayram Karaçor'a; yayınevimizin sevgili editörü EM Cizmeci'ye; kapaktaki Arapça yazıların istifini yapan Hattat Ali Sıtkı Özalp'a; bazı dokümanların temininde bize yardımcı olan Ekrem Karadeniz'e; çalışmamızın görsel yönden zenginleşmesine katkıda bulunan isimleri uzun bir üste oluşturacak değerli dostlarıma; Beyan Yayınları'nın fedakâr elemanları Mehmed Tevfik Ekiz, Ayhan Aras ve Hüseyin Yayla'ya; kitabın dizaynı konusunda bir hayli emek çeken Yusuf Kot ve Ahmet Yanar'a teşekkür etmeyi bir borç telakki ederim.
Ve tabi bütün bunların ötesinde, bir ömür boyu bana, yazılarıma, daktilomun sesine, ardından bilgisayarımın tuş tıkırtılarına, Dünyanın değişik köşelerinden topladığım eski kitaplarımın tozuna ve nihayet çevremce herkesin malumu olan seyahatlerime tahammül edip sabreden eşim Yıldız Sırma'ya minnet borçlu olduğumu belirtmeliyim.
Çalışmamızı şu âyet-i kerimelerle sonlandırırken: "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter. Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de (iman ettiler). Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: "Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. "
Şöyle de dediler: "İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." Allah bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz): "Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et. "2
İhsan Süreyya Sırma
İstanbul-Haziran, 2014
Beyan yayınları Cep Boy 5 cilt İhsan Süreyya Sırma Müslümanların tarihi kitabı nı incele diniz.
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9789754737653 |
Marka | Beyan Yayınları |
Stok Durumu | Bu ürün geçici olarak temin edilememektedir. |
9789754737653