Kitap Risalei Nurda Derinleşme
Seri Bir Yol Haritası 11
Yazar Prof. Dr. Şenel Dilek
Yayınevi Feyza Yayıncılık
Kağıt Cilt 2.Hamur kağıt, Karton kapak cilt
Sayfa Ebat 448 sayfa, 13.5x20 cm
Yayın Yılı 2012
Feyza yayıncılık, Risalei Nurda Derinleşme kitabı nı incelemektesiniz.
Şener Dilek Risalei Nurda Derinleşme kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
BİR YOL HARİTASI 11
RİSALE-İ NUR'DA DERİNLEŞME
Mücevherler denizlerin derinlikler indedirler. O denizlere dalmak, gavvas olmak ise, her şeyden önce nefes ister, emek ister, gayret ister, metot ister, tahammül ve sabır ister.
Asrımızda bir marifet deryası olan Risale-i Nur'un mücevherât-ı Kur'aniye ile dolu olan derinliklerine dalabilmek için de; pek çok engelleri aşmak, bir çok girdapları geçmek ve pek çok merhaleleri kat etmek gerektir.
İşte bu kitap, özellikle şu engin deryaya dalmak ve Nur'un tefekkür mesleğinde derinleşmek isteyenlere faydalı olmak düşüncesiyle kaleme alınmıştır.
Bu eserimi, bütün ruhu ile hakikati arayanlara; hakka teslim iştiyakını gösterenlere,
"Okuyarak kendimi daha ziyade tekmil edeceğim." deyip, derin bilgiye kavuşmayı arzulayan ve ciddi okuma iştiyakını taşıyanlara,
Hakikat nurlarını şiddetle talep edenlere; "Helminme-zid" deyip, yanıp dönenlere,
Saf, temiz, duru bir niyetle hakikate yönelenlere,
Bütün benliğiyle marifete susayanlara,
Nefsini yerden yere vurup mazisiyle yüzleşmek isteyenlere,
Fıtrat ve tabiat-ı insaniyenin derinliklerinde sürekli kazı yapmak isteyen marifet arkeologlarına, hakikat araştırmacılarına,
"Okumak, hayatımın en önemli bir meselesidir." diyebilenlere,
Heyecanını büyük ufuklara, en yüksek zirvelere taşımak isteyen o idealist gençlere, o uhuvvet fedailerine, o hakikat kahramanlarına, o marifet âşıklarına ithaf ediyorum.
TAKDİM
Yıllar önce, sahasında oldukça başarılı bir öğretim üyesiyle "öğrenme", "kavrama" ve "anlamada derinlik kazanma" üzerine konuşuyorduk. Bana, "Kırk elli senedir kendi sahamla meşgul oluyorum. Doğrusu, ben bu işi tam kavradığımı söyleyemem. Belki sana çok tuhaf gelebilir ama işin gerçeği şu: ben bazı meseleleri daha yeni yeni anlamaya başladım." dedi.
Birçok insanı şaşırtan bu sözler, herhalde, o ilim adamının fikrî intikalde yetersizliğini, idrak kısırlığını ve zihni melekelerindeki eksikliğini ifade etmiyordu. Belki ulaşmış olduğu seviyeyi yeterli görmeme ve daha ileri menzillere ulaşma adına bir anlam, bir derinlik taşıyor; bir ilim adamından, bir araştırmacıdan beklenen bir hissiyatı dile getiriyordu. O hissiyat; bildikleri, öğrendikleri ve anladıkları ile yetinmemek, mütecessis bir nazarla ve keskin gözlerle namütenahi ufuklara açılmak, perdeleri bir bir aşabilmek ve sisli bulutların arkasını keşfedebilmekti.
Hiç şüphesiz, insanlarda anlama, kavrama, süzme ve değerlendirme melekeleri bir anda inkişaf etmez; belirli bir süreçten sonra ancak dem tutar, kıvam derecesine çıkar, kemale tırmanır. Daha iyi anlayabilmenin, daha keskin görebilmenin ve daha derinliğine analiz edebilmenin yolu, ciddi bir öğrenme disiplininden geçer. Bu öğrenme disiplinin üç merhalesi vardır: Okumak, konuşmak ve yazmak.
Bir düşünce adamı "Okumak insanı mükemmele ulaştırır. Konuşmak düşünce hızını artırır. Yazmak ise insanı dakikleştirir." der. Bunların en önemlisi ve hakikat noktasında en birincisi, okumaktır. Çünkü okumadan hiçbir şey inşa edilemez. İdrak harmanını genişletmek, tahkik mesleğinde rusuhiyete çıkmak ve derin düşünceye ulaşmak isteyenler bu birinci merhaleye bir ömür boyu ciddi bir biçimde emek sarf etmelidirler. Ancak, öğrenme disiplini, okuma ameliyesi sanıldığı gibi kolay bir iş değildir; o disiplin muhataplarından aşk ve şevk ister, sabır ve metanet ister, ciddi gayret ve sebat ister. Yılmayan, üşenmeyen ve bitmeyen bir enerji ister. Bir de okunan metinler, yüksek marifet ve derin hakikat bilgisi ise; o zaman daha fazla dikkat, teveccüh ve sebat ister.
Okumak istediğimiz eser, Risale-i Nur Külliyatı ise ve risalelerde derinleşmek isteniyorsa; o zaman daha fazla dikkat, daha dakik bir yönelme, daha ziyade bir cehd, azim ve gayret ister. Çünkü Risale-i Nur, en derin bir hakaik-i imaniye ve en yüksek bir ubudiyet-i fikriyedir.7
Evet, fikre medar yüksek bir ubudiyet, derin bir hakaik elbette her şeyden evvel dakik, duyarlı ve hassas bir dimağ laboratuvar ister; idrakin elediği, vicdanın süzdüğü, kalbin tasdik ettiği, iz'an ve ikan terazilerinin çalıştırıldığı bir laboratuar.
Evet, Risale-i Nur, bu asırda telif dünyasının bir güneşidir. O güneşin ziya ve hakikatlerinden tefeyyüz etmek isteyenler; o envar ve esrar-ı imaniyeden ziyade telezzüz etmeyi düşünenler ve o hakikat ilminde derinliğine yol kat etmek ve o marifet sahralarında tam bir küheylan olmayı cidden aşk derecesinde arzu edenler, elfazın arkasında cilvelenen o nazenin manaların güzel yüzlerini görebilmek ve mütenevvi mana tabakalarını temaşa edebilmek ve o güzellikleri içlerine sindirebilmek ve hayata yansıtabilmek için Nur'un hakikat deryasına dalmak, tam gavvas olmak mecburiyetindedirler. Çünkü mücevherler, denizlerin derinliklerindedirler. O denizlere dalmak, gavvas olmak ise, her şeyden önce teknik ister, metod ister, emek ister, nefes ister, tahammül ve sabır ister.
Şualar, rnk Neşriyat, s.342.
Öğrenme disiplini ve Risale-i Nur'da derinleşme işi, yaşa, başa ve kültür seviyesine göre ciddi emek ve gayret ister. Bu yolda yürümek isteyenler, pek çok engelleri aşmak, birçok duvarları yıkmak, pek çok girdapları geçmek, birçok merhaleleri kat etmek zorundadırlar. Çünkü tahkike medar bir mazhariyetin yolu, adım adım bu merhaleleri aşmakla gerçekleşebilir.
Bu yolda ilk merhale, ön yargı ve peşin hükümleri aşmaktır. Bu duvarlara takılanlar, tecessüs, tenkit ve su-i zan gözlüğünü takanlar, hakikat dünyasına giremezler. Risale-i Nur'un rahle-i tedrisi, marifet sofrası, hakikat halkası saffet ve samimiyet ister, halisane teveccüh ve ciddi gayret ister.
Evet, Risaleleri okumanın ve okumada derinleşmenin pek çok merhale ve mertebeleri vardır. Bu merhale ve mertebelere mazhar olanların ilk halkası, daha henüz Risale-i Nur Külliyatı ile ilk defa tanışanlardır. Onların ilk tanışma psikolojisi, biraz gariptir; çünkü ellerine aldıkları risalelerde anlayamadıkları bazı kelimeler, çözemedikleri bir kısım cümleler vardır. O kelime ve cümleler sanki dar-ül fünûn kapısından içeri girmek isteyenlere kimlik soran, emniyet ve güvenlik kontrolü yapan görevlilere benzerler: "Kimsin sen? Ne istiyorsun? Niçin bu kapıya geldin? Amacın ne?"
Marifet sarayına girmek, o dar-ül fünûnun eşiğinden geçebilmek için anahtar, şifre ve parolaya ihtiyaç vardır.
Anahtar, şifre ve parola, saffet ve samimiyettir, ciddi bir gayrettir, hasbi bir niyet, iradi bir tercih, azim ve sebat, livechillah bir teveccühtür.
Kimlerdir hemen içeriye girip marifet sarayına kabul edilenler? Kimlerdir divana doğru yürüyenler, kabul görenler?
Hakikati ciddi arayanlar, açlığını tam hissedenler, marifete tam susayanlar, arınmak ve durulanmak isteyenler, dupduru bir gönül berraklığı içinde hakikate yönelenler.
Bu vasıflardan en az birini veya bir kaçını taşıyanlar marifet sarayına alınır, kabul görürler. O müzeyyen sarayın içine girenler, has bahçelerinde gezenler, hemen o mana ikliminin enfes kokularını hissetmeye, gönüllerinde bir bahar esintisini yaşamaya başlarlar. O esintiler kalblerine inşirah verir. İdraklere bir intibah düşer. Fikrî bir hareket ve kabul gündemlerine girer. O fertler hakikatlere müşteri olmaya başlarlar. Böylece, hakikat dünyasının eşiğine adım atmış olurlar. İşte bu süreç öğrenme disiplininin ilk merhalesidir.
İşin başında bazı fıtratlar bu iklime ulaşmakta zorluk çekebilirler. Bu noktada yapılması gereken şey, gevşememek, çözülmemek, okumada ısrar etmektir. Çünkü ilim ısrarla elde edilir. Şevkini kırmadan ve usanmadan okumaya devam edenlerde, ısrar bir anahtar olur, açılmayan kapılar ısrar anahtarı ile açılır.
Bu ilk merhaleden bir müddet sonra kendinizi muhteşem bir düşünce atmosferinin içinde bulursunuz. Hakikat çekirdeklerinin teşhir edildiği o atmosferde elde ettiğiniz o çekirdekleri, gönül sahrasına, kalb tarlasına ekmeye başlarsınız. Bir müddet sonra, o çekirdekler filizlenir iç dünyanızda. Kalbe bir intibah düşer. Bir intişarı yaşar iç ikliminiz.
Bir lezzet mutfağına döner dimağınız. Bu da öğrenme disiplininin ikinci merhalesidir.
Sonra o mana filizlerinin neşrettiği güzel kokular, gün geçtikçe his dünyanıza doğru yayılmaya başlarlar. O latif rayihalar, o nazenin manalar, duygu ve düşünce dünyanızda daha ziyade kabul görür. Daha ziyade bir heyecan düşer iç ikliminize. Artık içiniz içinize sığmaz. Bir şevk girer göğsünüze. Latife ve duygularınız takdir ve tahsine yönelir, kıymet biçer. Bu da öğrenme disiplininin üçüncü merhalesidir.
Bir müddet sonra, idrak ile kalb arasında sağlam bir köprü kurulur. Akış başlar; idrakten kalbe, kalbten idrake Manalar dökülür, süzülür, damıtılır, billurlaşır. Cenab-ı Hakk'ın tevfik ve inayetiyle, lütuf ve rahmetiyle "kalb-idrak mutabakatı" sağlanmış olur. "Aklı ikna, kalbi işba mazhariyeti" daha keskin bir şuura ve daha ciddi bir ameli hayata dönüşür. Bu da öğrenme disiplininin dördüncü merhalesidir.
Böylece, tevfik-i İlahi refik olursa, Rabb-i Kerimin lütuf ve ihsaniyle hulusiyet vadisinde, istikamet kulvarında, takva ikliminde, hasbilik ve fıtrilik seyri içinde merhaleler birbiri arkasına devam edip giderler. Ama şu var ki, bu seyr-i enfüsî ve afakî, her zaman aynı hız ve tempoda gitmez. Çünkü bu umur-u hayriyenin pek çok muzır manileri vardır. O muzır maniler karşınıza çıkar, cedelleşir sizinle. Nefis, cinnî ve insî şeytanlar boş durmaz. Bu merhalelerin hızını kesen, dağıtan, parçalayan engeller ve setler bir bir kendilerini göstermeye başlar. Mesela, bazı fıtratlara nazar-ı sathi ve ülfet musallat olur; kazanından eritir, söndürür, tüketir. Öte yandan, maddî, dünyevî, afakî meşguliyetler; maddiyat, süfliyat ve malayaniyat nefesinizi ve hızınızı kesmeye çalışır; kazanımlarınızı savurur, paralar ve parçalar. Diğer taraftan, daha dehşetli bir biçimde sürekli esen gaflet ve gabavet rüzgârları, şehvet fırtınaları, ekabirlik
ve enaniyet tufanları, gurur ve kibir tayfunları da yıkar, yakar, perişan eder o güzel havayı, o tatlı dünyayı. Birbiri ardına zuhur eden bu hüsuf ve küsuflara karşı çare aramaya, çözüm üretmeye kalkışırsınız.
Çare, tövbe ve istiğfardır. İltica, gözyaşı ve nedamettir. Sadakat ve sebatla dergâh-ı İzzetin kapısını sürekli çalmaktır. O kapının kulu ve kölesi olmaktır.
Çare, takva zırhını giymektir; "hüden lil muttakin" sırrına sarılmaktır.
Çare, hayatını sürekli "ilim-amel-ihlâs" üçlüsü ile tahkim etmektir.
Çare, mesailerini yeniden tanzim etmek, gözden geçirmektir.
Çare, yaşadığı muhiti, çevreyi, gönül dostlarını iyiden iyiye seçmektir.
Ve nihayet sürekli bir çare ve çözüm, mütalaa ve müzakereye ciddi bir biçimde zaman ayırmaktır. Kendini yenilemek, tahkim etmektir.
Bu dönemde ortaya çıkan bu çalkantı, kıvılcım ve sarsıntılar da öğrenme disiplininin bir başka merhalesidir ve bu sıkıntı ve sancılar, kaderin ince sırlarıdır. Sırr-ı teklife medar filtrelerdir. Ebediyet adına hassas terazilerdir, ince ayarlardır ve hayat mektebinin soru kâğıttandır. İmtihan evraklarıdır. Liyakat tescilinin test kitapçıklarıdır. Bu test kitapçıkları sizin şevkinizi ölçer. Bayatlayıp bayatlamadığınızı ortaya koyar. Demirin nem yiyip oksitlendiği gibi sizin ne nisbette pas tuttuğunuzu, ne ölçüde pörsüdüğünüzü, kabuk bağlayıp bağlamadığınızı gözler önüne serer.
Evet, merhaleler pek çok... Bu merhalelerin birçok cihet ve cephesi vardır. Mesela, bu mazhariyetleri bir ömür boyu kollayarak ve muhafaza ederek itidal ve denge ile
hami ve hazm ederek devam ettirmek; çizgiden sapmamak, taşmamak ve istikamet ciddiyetini son nefese kadar taşımak, çok ciddi bir görev ve sorumluluktur. Bu sorumluluk çizgisinde yürümek de herkes için hayatî bir merhaledir.
Hem, Rahman'ın bahşettiği bu güzellikleri, bidayetten ta nihayete kadar kuvvetler bileşkeni içinde; akıl, kalb, ruh, sır, hafi ve diğer duygu ve latifelerle imtizaçkarane bir biçimde hayata mal etmek, hepimiz için büyük bir mazhariyet ve fevkalade önemli bir merhaledir.
Hem, duyguların açılımına kuvvet vermek, yoğunlaşan manaları, lisan ve beyan zarafeti içinde takdim etmek ve zihinde tasnif etmek ve mütefekkirane düşünmek de tahkikî bir merhaledir.
Hem, rafine edilmiş manaları hayata aktarmak, amele yansıtmak ve aksiyona dönüştürmek, tebliğ ruhunu bir ömür boyu diri tutmak da hayatî bir merhaledir.
Hem, İslam'ın güzelliğini bizzat hayatında teşhir etmek, hakkıyla yaşamak, gözlere göstermek, amil bir mümin olmak fevkalade önemli temsili bir merhaledir. Bugün İslam âlemi, bu mazhariyete ne kadar muhtaçtır!
Hem, bildiklerini, gördüklerini, anladıklarını, süzdüklerini, duru bir niyet, safı bir hayat, muhlisane bir istikamet içinde yaşamak; şirk-i hafiye girmeden, şan ve şeref, alkış ve gösteriş hislerine kapılmadan, doğrudan doğruya yalnız ve yalnız Hakk'ın rızasına yönelmek... Bu da, en elzem bir merhaledir.
Hem, ilim içinde hakikate giden yolda, fikrî derinlik ve tasnif melekesine yükselmek, rusuhiyete çıkmak. Bu da, pek derin, pek âli ve pek yüksek ilmî bir merhaledir.
Hem, iz'an, yakin ve şuhud derecesine yükseliş, menzillerde temaşa, telezzüz, tekeyyüf. Bu da melekutî bir merhaledir.
Hem, vicdanda kılı kırk yaramasına tetkik, teftiş, murakabe ve muhasebeyi esas almak; azamî dikkat ve teyakkuz ile yürümek sorgulayıcı bir merhaledir.
Hem, istikamet çizgisinde halisane yürüyüş. "Sure-i Hud beni ihtiyarlattı." sırrına mebni azami temkin, azami teyakkuz, azami dikkat ve azami tedbir ile yürümek... Bu da, istikametli bir merhaledir.
Hem, hakikat noktasında her an bir arşiv değerdir. Ömür bir mensucat, her an bir tezgâhtır. O tezgahta dokunuyor amellerimiz, niyetlerimiz. Ebediyet fuarında teşhir edilecek, sergilenecek, görünecek ve gösterilecek. Bunlar da sermedî manzaralara medar tersimî merhalelerdir.
Bütün bu mazhariyetler, merhale ve mertebeler, birçok altyapıya muhtaçtır. Hiç şüphesiz bu altyapılardan en önemlisi, okumaktır. Okuduğunu anlamaktır. Anladığını yaşamaktır. Yaşadığını son nefese kadar yaşatmaktır. Ve önce bu işe kendinden başlamaktır.2
Evet, Risale-i Nur'da derinleşmek, her şeyden önce Allah-u Azimüşşan'ın rızasını kazanma yolunda Kur'an'dan telemmü' eden hakikat nurlarını, envar ve esrar-ı Kur'ani-ye'yi ömür boyu, anlayarak, süzerek ve yaşayarak okumakla gerçekleşecektir. Bu mazhariyetin seyr-i süluku okuya okuya olgunlaşmak; duyarak, yaşayarak kabe-i kemalata uruc etmek; okuduklarını iradesiyle pekiştirmek,
Öğrenme disiplini adına sıraladığımız bu on altı merhale, kanaatimize göre, sadece Risale-i Nur Külliyatı'nın okunmasında dikkate alınması gereken kaide ve esaslar şeklinde değerlendirilmemelidir. Belki, bu merhaleler metodolojik bir yaklaşımla bir "model" olarak algılanmalı; okunacak bütün marifet yüklü kitaplar için bir anlamda "uygulanacak evrensel kurallar" şeklinde değerlendirilmeli ve özellikle "öğrenme disiplinin metodolojik kuralları" tarzında ya da "hayat mektebinden süzülen ibretli tespitler" şeklinde bir bakış açısıyla, daha dakik bir nazarla süzülerek tekrar ve tekrar gözden geçirilmelidir.
ameliyle yoğurmak, ihlasiyle pişirmektir. Ve tam bir şakird, mütefekkir bir mümin, gerçek bir mübelliğ, belki de bir muhakkik olabilme azim ve gayreti ile hulusiyet ve istikametle bir ömür boyu derin bir kulluk şuuru içinde Hakk'a yürümektir.
Öğrenme disiplini içinde pekiştirme, yoğurma ve pişirme işlemleri öyle bir anda gerçekleşemez. Bu bir süreçtir; bu işlemler zaman içinde kıvama gelir, maya tutar, kemale yükselir. Muazzez Üstadımızın saf-ı evvel talebelerden Mehmet Feyzi Ağabeyimizin buyurduğu gibi, "Huzur da idman ister." hakikatince, her şey bir altyapıya, bir idmana muhtaçtır. Altyapıyı sağlam inşa edenlerin maneviyat mimarisi de sağlam olur. Şu ahir zamanın fırtına ve tsunamilerinden korunmanın da yolu, sağlıklı ve rasih bir altyapıdan geçer. Altyapıya gerekli ihtimamı göstermeyenlerin uzun vadede pek çok sıkıntılara muhatap olacağı asla unutulmamalıdır.