Kitap Tefsirli Kuran Meali - Kuranı Hakim ve Meali
Yazar Hasan Basri Çantay
Hazırlayan Prof. Dr. M. Yekta Saraç
Yayınevi Risale Yayınları
Kağıt - Cilt Ivory Şamua - Kalın Ciltli - 3 Cilt takım
Sayfa - Ebat 1.367 sayfa - 16,5x23,5 cm
Yayın Yılı 2020 Son Baskı
Risale Yayınevi tarafından yayınlanan Tefsirli Kuran Meali - Kuranı Hakim ve Meali adlı Kuranı Kerim meal tefsir kitabını incelemektesiniz.
Tefsirli Kuran Meali, Kuranı Hakim ve Meali adlı Kuranı Kerim meal tefsir kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku ! O, insanı " alak " dan yarattı.Oku ! Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Kuranı hakim ve Meali Kerim
Tefsirli Kuran Meali - Kuranı Hakim ve Meal
SUNUŞ
Ülkemizdeki diğer Kur'an-ı Kerim meallerinin arasında değil, üstünde bir yeri olan Hasan Basri Çantay'ın Kur'ân-ı Hakim ve Meâl-i Kerim isimli eserini yeni bir şekil ve tarzda yayıma hazırlamış bulunmaktayız. Bilindiği gibi hem i|mî hem de edebî bir seviyeyi gerektiren, hem din İlimlerine vukufu hem de dilin inceliklerinin farkında olmayı icap ettiren meal çalışmaları memleketimizde son yıllarda artmıştır. Yine de elinizdeki bu meal geçen bunca yıla rağmen hâlâ Önemini koruyarak aşılamamış bulunmakta, kendisinden sonra yazılan mealler için bir örnek ve rehber olma özelliğini korumaktadır. Mevcut meallerin hepsinin " Çantay Meal 'inden istifade ettiği bilinmektedir. Bununla birlikte mealin kendisine has imlâ ve iç düzen hususiyetleri ve günümüzde kullanılması terkedilmiş bazı kelimelerin bulunması okuyucunun eserden istifadesini güçleştirmekteydi. Biz bu açıdan meseleye yaklaşarak esere hizmet etmeye çalıştık. Elimizden geldiğince gerçekleştirmeye çalıştığımız hususlar şunlardır:
1-Eserin imlâsını Türk dilinin yapısını ve ses uyumlarını göz önünde tutarak yeniledik. Bu hususta en belirgin değişiklik uzatmalarda olmuştur. Eserin orijinalinde, uzun ünlü bulunduran Arapça ve Farsça kökenli kelimeler uzatma işareti veya çift ünlü ile yazılmıştır. Biz bu işareti sadece inceltme fonksiyonu ile kullandık. Bununla birlikte kâtil - katil gibi birbirine karışma ihtimali olan ve az kullanımından dolayı nasıl okunacağından şüpheye düşülme ihtimali bulunan kelimelerde de bu uzatma işaretini kullandık.
Has isimlerde asıllarının telaffuzu değil, kullanılan Türkçeleşmiş şekilleri esas alınmış Umer, Usman, yerine Ömer, Osman şeklinde bu isimler yazılmıştır. Azap, tekzip, ahit, ispat gibi artık Türkçemize mal olmuş kelimelerde de Türkçenin kendi ses kuralları esas alınmıştır. Bununla birlikte artık kullanımı terk edilmeye başlayan bazı kelimeler bundan istisna tutulmuştur.
2. Maalesef eserin yazılmış olduğu dil, kelime kadrosu bakımından da günümüz için yer yer eskimiş ve anlaşılması güç bir hal almıştır. Bu açıdan eseri ele alırken iki farklı yaklaşım gösterdik. Eserin meal kısmının diline, kelime kadrosuna dokunmak yerine bazı kelimeleri köşeli parantezler içinde açıklamaya, manasını açmaya çalıştık. Koyduğumuz bu kuralın dışına az da olsa çıktık. Günümüz insanı için anlaşılması çok güç olan bir kısım kelimeyi bugünkü karşılıkları ile verdik. Bunlar sanılanın aksine sadece Arapça ve Farsça kökenli kelimeler olmayıp bunlar arasında "inan", "sızıltısız", "güvenek" gibi kelimeler de bulunmaktadır. Fakat bu kelimeler az sayıdadır.
Dipnotlar kısmında ise kelime kadrosuna aynı hassasiyetle yaklaşılmakla hatta "mâl-i helâl" gibi terkipler mümkün olduğunca aynı kelimeler ile "helâl mal" olarak çözülmekle birlikte, "işrâb etmek", "tehekkümde bulunmak" gibi artık bütünüyle terkedilmiş ifadeleri günümüz Türkçesine aktarma yoluna gidilmiştir. Bununla birlikte eğer kelime bir terim ise veya o kelimenin çağrıştırdığı, işaret ettiği birden fazla mana varsa onlara dokunulmamış, sadece bazen köşeli parantezler içinde o kelimenin anlamı açılmaya çalışılmıştır. Bundan dolayı bazı ifadelere hiç dokunulmadığı görülecektir. Meselâ H. Basri Çantay'ın Şeyhülislâm Musa Kâzım'dan iktibas ettiği metinler sadeleştirildiği takdirde -eğer sadeleştirilebilirse- ortaya çıkan herhalde Musa Kâzım'ın yazdığı ve söylediğinden farklı bir şey olacaktır. Aynı durum müellifin Hüccetullahil Baliğa Tercümesi ve Şerhi isimli eserden yaptığı iktibaslar için de geçerlidir. Bu parçalar tasavvuf ve felsefî nitelikli pek çok kavram bulundurmaktadır. Bundan dolayı bu metinlerin günümüz Türkçesine sıhhatli bir şekilde aktarılamayacağı düşüncesindeyiz. Takriz ve önsözler de birer üslûp örneği olduklarından -ses uyumları dışında- oldukları gibi korunmuşlardır.
Kısacası, meal kısmında çok sınırlı değişikliğe gidilmiş, dipnotların eskiyen dili ise anlaşılır ve açık bir hale getirilmiştir.
3. Esere birtakım ilâvelerde de bulunularak bunlar (*) işaretleri ile gösterilmiştir. Bu notlandırmalarda Elmalılı Hamdi Yazır 'ın Hak Dini Kuran Dili, Muhammed Ali es Sabuninin Safvetüt Tefasir ve Vehbe Zuhaylinin et Tefsirül Münir isimli eserlerinden istifade edilmiştir.
4. Eserin iç düzeni bütünüyle değiştirilmiş, Kur'ân'ın metni, meali ve mealin izahlarının beraberce görülmesi sağlanmaya çalışılmıştır.
Yaptığımız bu çalışmanın esere, bu münasebetle de Kur'an-ı Hakim'in anlaşılmasına bir hizmeti olacağı ümidini taşımaktayız. Cenâb-ı Hak'tan, insan tahrifinden korunmuş tek hak ve hakikat kitabı olan Kur'ân-ı Kerim'in bize sadece ne dediğini değil, bizden ne istediğini de anlamayı nasip ermesini niyaz ederiz.
Prof. Dr. M. Ali Yekta SARAÇ
ÖNSÖZ
Bismillahirrahmanirrahim
Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahîm olan Allah'ıma ucu bucağı bulunmayan, sayılara gelmeyen hamdler takdim ve kâinatın serveri, iki cihan peygamberi, yüce ahlâkın ve eşsiz faziletlerin rehberi Hazreti Muhammed Mustafa'yı ve âl ve ezvâc ü ashabını namütenahi salât ve selâmlarla ta'zîm ve tekrîm ederim.
Kur'ân-ı Mübîn hem lafzı, hem manası ile mu'ciz, onu hakkıyla tercümeden beşer âcizdir. Şimdiye kadar birçok yabancı diller buna yeltendi. Fakat onun ilâhî belagat ve i'câzı hepsini yere serip yendi. Ne okuyanlar, ne de bizzat o yeltenenler bunları beğendi.
Bizde de ya aslından, ya o ecnebî kaynak ve taslaklardan tercüme edilmiş eski ve yeni birçok özenişler gördük, "Hakkın Kelâmı"na aklımızca çelenkler ördük! Ancak anladık ki bunlar "O" değildir; aczin ta kendisi olan birer özeniş, birer taklit dildir.
- Peki; Kurân-ı Kerîm anlaşılmak için değil de sadece okunmak için mi inzal buyuruldu?
- Biz bunu iddia etmedik. "Hakkıyla tercümesi kabil değildir." dedik. Bugün beşer kelâmının bile bir dilden diğer bir dile çevrilmesinde asla, aslın bütün hususiliklerine ve o hususiliklerdeki kuvvete tıpkı tıpkısına uyarlık sağlanabiliyor mu? Gönüller bunlara asılları gibi kayıtsız şartsız incizâb ve itimat ile bağlanabiliyor mu?
İşte iki basit misâl: "Ak akçe kara gün içindir." savımızı dünyanın bütün dillerine çevirelim. Ondaki bu hususiliği -tefsir ve izaha girmeden- tam bir surette ifade edebilir, bu ifâdeden öz malımız gibi istifade edebilir miyiz?
Harîrî'nin Makamâtını, aslındaki inceliği ve derinliği yüzde yüz göstermek şartıyla, hangi babayiğit tercüme edebilmiştir ve edebilir? Bu, kimin elinden gelir?
Bunlar sadece işin teknik yanıdır. Halbuki Arap dilinin en beliğ, en eşsiz ve ilâhî bir şahikası olan Kurân-ı Kerîmin tercümesi meselesinde bu teknik yönden başka daha nice müstesna hususiyetler göze çarpar.
Kur'ân'ın bir tek lâfzında -bahâ biçilmez, atlanıp geçilmez nadide cevherlerden üstün ve gömülü- öyle muhtelif manalar var ki bütün onlar dinimizin pırlantadan kıymetli temel taşlarıdır. Bunların hepsini tercümenin metninde sıralarsak, o "tercüme" olmaz, "îzah" veya "tefsir" olur. İhmal edersek "taksir" olur.
Nihayet Allah Kelâmı ile beşer kelâmı beynindeki fark tıpkı Yaradan'Ia yaratılan arasındaki farktır. Bu, gerçektir, muhakkaktır. Bu farkı gidermeye ins ü cin şöyle dursun, melekler ve peygamberler bile muktedir değildir. Çünkü O, "ezelî", bu "fani" bir dildir. İşte sözün özü.
- Mademki iş bu kadar imkânsız veya çetin, sizin bu alanda cevelâna kalkışmanız niçin?
- Arzedeyim: Gördüm ki Tibyan gibi, Mevâkib tercümesi gibi eski Türkçe eserler hem bugünün dilinden ve tercüme tekniğinden uzak, hem onlarda asılsız veya faydasız katmalar kucak kucaktır. Bugünün nesli bunları anlamaz, anlayanlar bulunsa bile onlar zamanımızın ruhî ve hakiki ihtiyaçlarını doyurmaya asla yaramaz.
Şu son yılların imzalı, imzasız, Kur'an tercümeleri (!) ne gelince:
Bunlar da ya Hak dinimizin temellerine bomba yerleştirmekten zevk alan garazkâr müsteşriklerin şeytanî tercümelerini ve ma'hud meslek ve mektebini, yahut dünyanın herhangi bir bucağındaki bazı zümrelerin bize ve gerçeğe uymayan batıl ve menfi mezhebini dile getiren propaganda eserleridir. Onları ilmin ve hakikatin sınırları dışında tanısak elhak yeridir. Onların vatanda ulu orta intişârı müminlerin pek haklı bâis-i inkisarı olmuştur.
Aziz ve dahî üstad Elmalılı Hamdi Efendi merhumun Diyanet İşleri Başkanlığı adına yazdığı Hak Dini Kur'ân Dili namındaki sekiz ciltlik değerli eser cidden şaheserdir. Hepimiz onu zevk ve istifâde ile okuyoruz. Hatta bu eserimizin hacmine sığmayacak bazı bahislerde ona ve kıymetli üstad Profesör Kâmil Mîras Efendinin Buhari tercümesine müracaat etmelerini cilt ve sahifelerini göstererek okuyucularımıza emniyetle tavsiye ettik. Bilhassa bu iki zat milletimize ve dindaşlarımıza en ölmez eserleri vermiştir. Allah razı olsun.
Ancak itiraf etmek lâzımdır ki Hak Dini Kur'an Dili bu alanda yüksek bir "Erkân-ı Harbiyye Haritası" gibidir. Ondan daha çok dinî ilimlerle ilgili olanlar istifade edebilirler. Halk ve bugünün münevverleri arzu edilen tam faydayı sağlayamazlar. Bununla beraber merhum üstadın bu âcize bizzat beyan buyurduğu gibi o eserin "meal" kısmı tefsir cephesi kadar hem kuvvetli değil, hem akkın değildir. Daha doğrusu üstadımız meallerin tercüme şeklini alıvermesinden korkmuş, bu yola gitmeye bir türlü rıza göstermemiştir.
Bütün bunlardan başka halk ve münevver tabaka böyle büyük büyük ve kalabalık ciltler teşkil eden eserleri usanmadan, kabil değil, okuyamaz ve okuyamıyor.
Cenâb-ı Hak hepsinin sa'yini meşkûr, amelini mebrur, makamını pür-nûr etsin[1], Görüyoruz ki elde halkın da, münevverlerin de hep birden aradığı faydayı temin edecek izahlı meal-i kerim yoktur. Mevcutların da ya hem dili ve şivesi pürüzlü, hem gidişi münafık, iyi yüzlü; ya görünüşte dili oldukça akıcı, fikri ve mezhebi sapık, ya dil yanı şöyle böyle usta malı, tedkik ve teknik tarafı hatalı; ya dili çok zayıf, ilmi ve görünüşü bugünün ihtiyacına göre pek hafif; yahut dili üzgün, ilmî seviyelerden cidden üstündür.
Gerek bu noktalar, gerek son zamanlarda "Kitâb-ı Mukaddes" şirketlerinin bütün köylerimize varıncaya kadar Türkçe İncil'leri ve benzerlerini yaymak suretiyle hızlandırdıkları faaliyetleri göz önüne alarak, âmmenin zevk ve istifade ile, yorulmadan ve usanmadan okuyabileceği bir "İzahlı Meali Kerim"in vücuduna kat'î ihtiyaç bulunduğunu takdir ve teslim etmemek mümkün değildir. Öyle bir eser ki:
1. Dili bugünün yaşayan dili olsun.
2. Metin dışında kalması gereken izahlarında hurafelere ve hadis diye zındıklar, münafıklar veya gafil ve cahiller tarafından sonradan uydurulmuş bulunan sözlere asla yer verilmesin.
3. En muteber tefsir kitaplarını ve onların da özlü taraflarını me'haz edinsin.
4. Muhtelif manalardan en çok tercihe şayan olanlarını metne alsın, diğerlerini izah kısmını teşkil eden noktalarda göstersin.
5. Mealler tıpa tıp tercümeye adetâ yaklaşsın.
6. Karşılığı Kur'ân'ın metninde bulunmayan kelimeleri, sırf tercümeyi tezyin ve takviye kasdiyle, meallere yamamaktan, Allah'tan korkar gibi, korkup çekinsin, yani meallerin süstü olması temayülünü metne tam sadakat vecibesine feda etsin.
[1] Ömer Rıza Doğrul beyin Tanrı Buyruğu adlı eseri - şekli, tertibi, tanzimi itibarıyla- güzeidir, Fakat gerek ayetlerin meallerinde, gerek bu meallerin notlarında sayılmayacak derecede hatalar, batta bazı tahrifler vardır, O eserin Lâhur'daki "Ahmediyye: Kadıyânî" mezhebi reisi Mevlâna Mehmed Ali'nin İngiliz diliyle yazdığı ve o cemiyyetin "Işâa-i İslâm Encümeni"nin bastırdığı tefsirli Kur'ân tercümesinin bir kopyası olduğuna dair merhum Hamdi Akseki Beyi»vaktiyle bize gönderdiği mektup elimizde mahfuzdur.
7. Söz gelimi: Maziye muzari, muzari'ye mazi, isme fiil, fiile isim manaları vermek suretiyle sığaların ve kelimelerin hakkını çiğnemesin.
8. Metinlerin haricinde ya muteber tefsirlerin pek kısa beyanlarını yahut manaların çok muhtasar tavzihlerini eklemeye mecburiyet hasıl olursa bunları ancak parantez içinde göstersin.
9. Metinlerin haricinde meallerini ve haşiyelerde bunların izahlarını yazarken her klişeye gelişi güzel uymayarak daha evvel ve daha ziyade aklını ve fikrini Arap dilinin, Arap lügatinin, Arap edebiyatının derinlikleri içine salsın ve o derinliklerden hakikat cevherlerini yakalayıp alsın.
10. Kur'ân-ı Kerim'in ulvî ve ilâhî maksatlarını, hakkın vahyine mazhar olmak itibariyle, her mahlûkdan iyi anlamış ve anlatmış olan sevgili Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem'in bu sahaya ait sahih hadislerini gözden geçirsin, onları en sağlam vesikalar olarak ele alsın.
11. Kur'ânı Mübîn'in ihtiva ettiği bütün kelime ve terkiplerin önünde sabır ile, dikkatle dursun, dilimizde bunların tam karşılıklarını bulmak hususunda imkânin olanca çaresine baş vursun.
12. Allah'ın kelâmı ile fennin nazariyetlerini birbirine karıştırmasın, mealleri okuyan her meslek erbabı kendi zevk ve ihtisasına göre -mes'uliyeti tabiî şahsına ait olmak üzere- nasibini bu İlâhî kaynaktan serbestçe alabilsin.
13. Meallerin asıllarından nasıl çıkarılmış olduğunu bilmek ve bunları karşılaştırmak isteyen tedkik erbabına kolaylık olmak üzere sıra numaralan konulmuş ayetlerin de kendi harfleriyle aynı eserde ve mahallerinde yer almasını sağlasın ve meallerin sıralarını da bu numaraların teselsülüne bağlasın.
- Bu saydığınız bütün lâzimlere siz İzahlı Meal-i Kerîm'den dikkat ve itina ettiniz mi?
- Evet, vüs'um nisbetinde. Bu uğurda uzun yıllarımı vakfettim, göz nuru dökerek titiz, yorulmaz ve usanmaz bir sa'y ve ihtimam sarfettim.
Bununla beraber izahlı meallerin yüzde yüz muvaffak olduğunu iddia edemem. Haddimi bilirim, onu çiğneyip öteye gidemem.
Ancak bunun, kendinden evvelkilere nisbetle, adetâ derli toplu ve yepyeni bir eser, bundan sonra yazılacaklara da bir çığır, bir örnek ve rehber teşkil edeceğine inanıyorum.
İlmî eserler ve hele bütün dindaşlarımızı ilgilendiren bu gibi eserler müşterektir. Onlarda her bilginin şayi hissi ve hakkı vardır. Binâenaleyh göze çarpacak yanılmaların ve yanlışların örtülmesini değil, kardeşçe, insanca ihtar buyurulmasını samimiyyetle rica ederim. Eserler ancak bu sayede olgunlaşırlar. İzahlı Meal-i Kerîm'in diğer tab'ı Allah'ın inâyetiyle müyesser olursa haklı göreceğim müminâne intikad ve ikazları şükran ve minnetle dikkat gözüne alacağımı, ömrüm olmaz veya o tab'a imkân bulunmazsa bunların umumî efkâr önünde neşrini şimdiden vasiyet ettiğimi açıklarım.
Şunu tekrar arz edeyim ki Kur'ân-ı Kerim'in meallerinde ne kadar olgunluk hasıl olursa olsun Allah kelâmının tam hakkını verebilmek hiçbir zaman ve hiçbir vech ile kabil olmayacaktır:
"Bikr-i fikri kâinatın çâk çâk oldu, fakat
Perde-i ismette kaldı ma'nî-i Kur'ân henüz"
Ey yüce Allah'ım! Kur'an-ı Hakim'ini iman ile okuyan, onun hikmet ve faziletlerine îkan ile uyan, onun sermedi ve ilâhî zevkini aşk ve iman ile duyan din kardeşlerimizi ve aziz Türk milletimizi bitmez tükenmez lütfü inayet ve hıfz u siyanetine mazhariyetle şâdan ve iki cihanda saadet ve refahının her türlüsüyle bekam ve handan eyle, âmin!
Allahümme sallı ve sellim ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin bi-adedi ilmik.
Hasan Basri ÇANTAY
TAKRİZ
Fezail penahımız büyük üstad.
Kur'ân-ı Mübîn'in senelerden beri meşgul bulunduğunuz tercüme ve tefsirini Allahü Teâlâ'nın tevfık ve inayetiyle bu defa ikmal etmişsiniz. Ne yüksek ve ne kudsî bir hizmet yaptınız. Şu fani hayatın ebedî bir muhassalasmı tahakkuk ettirmiş bulunuyorsunuz. "Yaşadım, boş durmadım; hayâtımın bir misâlini bırakıyorum" diye vicdanen müteselli ve mesrur olabilirsiniz.
"Bakî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş".
Meâl-i Kerim adını verdiğiniz bu mübarek ve feyyaz eserinizin basılmadan önce âcizlere mütalaa fırsatım bahşetmek gibi müstesna bir teveccüh izhar buyurduğunuz için son derece bahtiyarım. Çok samimi teşekkürlerimi sunarım.
Bu mebrur vazifeye başladığınız sırada mütalaamı sormak lütfunda da bulunmuş ve numune olarak el-Fâtiha ve el-Bakara sûre-i şerîfeleri tercüme ve tefsirlerine dair iki formalık bir yazı da bırakmıştınız. Öteden beri zât-ı âlîlerinin kudret-i ilmiyye ve edebiyyesini yaki-nen bildiğim halde sizden teennî ile hareket buyurmanızı, tercümeler üzerinde zekânızın, ilminizin ve edebî zevkinizin tekrar tekrar işlemesini rica etmiştim. Çünkü şuna kanâatim vardı ki her bakışta sizin nafiz nazarınız Hazret-i Kur'an'ın nazm-ı beliğinden yeni yeni ilhamlar alacak ve mülhem olacağınız âlî hakikatleri kaleminizin beliğ üslubuyla İslâm ümmetine gösterecektir.
Aziz Üstad.
Şimdi ben eserinizin bu son şeklini görünce anladım ki o düşüncemde hiç yanılmamışım, tamamıyla isabet etmişim. Çünkü mütalaa ettiğim meallerde maksad-ı Şâri'a olan sadâkatinizi gördüm, hayran oldum.
Malûm-ı ihsanınız, her tercümede asla sadakat bu mevzuun ilk ve son şartıdır. Kur'an-ı Mübin ise her ayeti, her kelimesi, her sığası, hatta her edatı birçok ahkâm-ı şer'iyyeye delâlet ettiğinden bunda asla sadakat mütercim ve müfessir için en mütehattim [lüzumlu] bir vazifedir.
Fakat tam sadakat ve asla mutabakatla tercüme edebilmek için nazm-ı Kur'an'dan matlûb olan gaye-i Şâri'i ve şeriatı anlamak gerektir. Bu birinci şarttır. İkinci şart da mefhumları ince bir üslûb-i edebî ile ve hassas bir kalemle eda ve îfâ etmektir. Birinci şart "Biddirâye" ve "Birrivâye" tefsirleri ve "Birrivâye" tefsirlerde "usul-i intikad"ın tasfiye ettiği haberleri "muallel" ve "müzeyyef haberlerden ayırt edebilecek ilmî kifayeti haiz olmak gerektir.
(*) Meâl-i Kerim'in birinci tab'ının avn-i Hakk'la ikmali münasebetiyle kâmil ve mükemmel üstâd Profesör Kâmil MİRAS Beyefendi bize bir lutufnâme yazıp göndermişti. Bunu rahmete vesile olmak üzere buraya da dere ediyoruz.w
Yüksek bir üslûb ile yazdığınız Önsöz'de saydığınız ve tam bir isabetle istisna ettiğiniz iki üç tercüme ve tefsirden başkalarının hiçbiri bu ilmî ve edebî şartları haiz değildir. Hattâ bana hediye olarak gönderilen bu tercümeleri ben kütübhanemin dâire-i mahremiyyetine koymamışımdır.
Şimdi zât-ı fadılânelerini bu meşkûr mesâi ve muvaffakiyetinizden dolayı candan bir sevinçle tebrik eder ve sıhhatler, saadetler temenni ederek böyle daha nice eserler yazmanızı Cenâb-ı Hakk'ın kerem ve inayetinden niyaz eylerim. ( Tefsirli Kuran Meali , Kuranı Hakim ve Meali , Hasan Basri Çantay , Prof. Dr. M. Yekta Saraç , Risale Yayınları , 3 cilt hasan basri çantay meali, tefsirli meal, risale yayınları )
Prof. Kamil MİRAS
26.5.1952
Muhterem Üstâd,
Kur'ân-ı Hakim'in metn-i şerifi ile birlikte Meâl-i Kerim adı ile yazdığınız tercüme ve tefsirin son cild basımı da artık ikmâl edilmiş bulunuyor. Lütfen hediye buyurulan bu eseri tekrar büyük bir dikkat ve sonsuz bir zevk ile gözden geçirdim. Bunun sizin kaleminizden çıkmış olması dolayısıyla hâiz olduğu ilmî değerine bir de baskısına gösterilen itina ve bu sebeple göz okşayan bir san'at da inzimam ediyor. Allahın inayeti eseri olan bu yüksek muvaffakiyetinizi tebrik ederim.
Meâl-i Kerim hakkında vaktiyle zâti âlilerine yazdığım bir mektubu eserinizin başına koymakla göstermiş bulunduğunuz yüksek teveccühten dolayı da en samimi teşekkürlerimi hürmetlerimle takdim eylerim.
Aziz Üstâd,
Bu büyük eserinizle içtimaî varlığımızın din ve dil gibi iki büyük rüknüne aynı zamanda hizmet etmiş bulunuyorsunuz, bir taraftan Kur'ân-ı Hakîm'in ayetlerini tercümeye, ihtiva eylediği hükümleri açıklamağa ve anlatmağa çalışırken diğer taraftan dilimizin ilgili bulunduğu lisânı safhalarını ciddî bir çalışma ve ancak zât-ı âlinizden beklenebilecek bir vukuf ile incelemiş bulunuyorsunuz. Okuyuculara emniyyet telkîn edebilmek için büyük kaynaklardaki mufassal malûmatı hulâsa ederek vecizeler hâline getirmek ancak uzun senelerin ve sabır dolu mesâinin neticesi olabilir. İtimat buyurunuz ki kadir bilir gençliğimiz, İslâm dinine ve Türk diline ettiğiniz hizmeti unutmayacak, eserinizin, kendisine emanet ettiğiniz yadigârın her zaman kıymetini bilecektir.
Şimdiye kadar basılmamış olan eserlerinizi de tab'a muvaffak kılmasını Cenâb-ı Hak'tan temenni eyler, hürmetle gözlerinizi öperim.
Anadoluhisarı
Prof. Kamil MİRAS
7.9.1953Yalnız Türkiyemizin değil, bütün İslâm dünyasının en yüksek ve mümtaz âlimlerinden Profesör Kâmil Miras Efendi hazretlerinin âciz muharrire yazdığı mektup.
Risale Yayınevi , Tefsirli Kuran Meali Kuranı Hakim ve Meali adlı Kuranı Kerim meal tefsir kitabını incele diniz.