Kitap Bilinçli Aile Çocuklarınız Cennetiniz Olsun
Yazar Sıtkı Aslanhan
Yayınevi Çınaraltı Yayıncılık
Kağıt Cilt 2.Hamur, Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat 264 sayfa - 13.5x21 cm.
Yayın Yılı 2017
Sıtkı Aslanhan Bilinçli Aile Çocuklarınız Cennetiniz Olsun kitabını incelemektesiniz.
Çınaraltı Yayıncılık Bilinçli Aile kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
BİLİNÇLİ AİLE
ÇOCUKLARINIZ CENNETİNİZ OLSUN
Bir çocuğun maddi manevi pek çok ihtiyacı vardır. Ancak günümüz anne babaları çocuklarının ihtiyacını maddiyata indirgemiş durumdadır. Anne baba olarak çocuğun her isteğini yerine getirerek, onu iyi okullara göndererek vazifenizi yaptığınızı düşünürseniz ileriki yıllarda bunun sıkıntısını yaşarsınız. Anne babalık bundan çok daha fazlasıdır. Anne baba olarak iyi bir evlat yetiştirmek istiyorsanız onun gözlerinin içine bakarak onu ne kadar sevdiğinizi söylemeli, başını okşamalı, onun değerli olduğunu dile getirmelisiniz. İyi bir çocuk yetiştirmenin yolu iyi bir anne baba olmaktan geçer. Siz insanlara iyi davranırsanız, insanlara karşı dürüst davranırsanız, bütün canlılara ve doğaya saygı duyarsanız çocuğunuz da bu güzellikleri öğrenir. Nezaketi çocuğunuza öğretebilmeniz için' kendiniz nazik olmalısınız.
Çocuklarımızı nasıl eğitmemiz gerektiği ile ilgili pek çok kitap bulunmaktadır. Bu kitap sade bir dille anne baba ve çocuk arasındaki ilişkilerin nasıl olması gerektiği, çocukların davranış problemlerinin nasıl çözülebileceği ile ilgili bilgiler sunmaktadır.
Duyarlı Genç Bilinçli Ailede Yetişir
Duyarlı bir genç yetiştirmek istiyorsak işe aileden başlayacağız çünkü duyarlı gencin yetişmesi bilinçli bir aileden geçiyor. Anne baba bilinçli, anne baba duyarlı olmadıktan sonra, anne baba bu işi önemsemedikten sonra gencimizin duyarlı olması çok kolay olmayacaktır. Belki yaşı ilerledikçe olaylarla, hadiselerle karşılaştıktan sonra kendi kendine bazı doğru yolları, duyarlı olma yollarını bulacaktır ama gerçek anlamda arzuladığımız duyarlı bir gencin yetişebileceği yer ailesidir. Nasıl ki güzel bir meyvenin yetişeceği yer ağaçsa, o güzel meyve ağacının yetişeceği, olgunlaşacağı yer toprağıysa bir meyve olan çocuklarımızın en güzel şekilde yetişeceği yer de ailedir. Eğer toprak sağlıklı değilse, toprak problemli ise, ağaçlarda problem varsa, ağacın dallarında sıkıntılar varsa o dalların ucunda yetişecek olan meyveler eğri büğrü, belki içi kurtlu, görüntü olarak çok hoş olmayan, tadı hoş olmayan bir meyve olacaktır, insan da bir meyve gibidir. Bir genç, bir meyve gibidir. Özen gösterirsiniz, emek sarf edersiniz, suyunu dökersiniz, ilaçlarsınız, gübrelersiniz, zamanı gelince budarsınız, gözünüz gibi bakarsınız, onunla konuşursunuz, sevginizi verirsiniz. Sağlıklı, düzgün, temiz, helalinden meyveyi elde etmek için bir çiftçi olarak, onun sahibi olarak yapılması gereken her şeyi yaparsınız ama yine de bilirsiniz ki güzel meyve almanın yolu Allah'ın takdirine bağlıdır. Rabbim takdir ederse hayırlı, güzel, lezzetli bir meyve alırsınız. Biz anne babalara düşen görev; iyi çocuk, duyarlı bir genç, hayırlı bir evlat, vatanına milletine, İslam a hizmet edecek, insanlara faydalı olacak, annesine babasına saygılı olacak, toplumun değerlerine sahip, Rabbin rızasını kazanma noktasında adım atacak bir genç yetiştirmektir. Siz elinizden gelen her şeyi yaparsınız ama sizin yaptıklarınız o anlamda yetişmesi için yeterli olmayabilir. Biz üzerimize düşeni yapmakla yükümlüyüz. Gerisi Allah'ın takdiridir. Biz üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme çabasından sorumluyuz. Biz niyetimizden sorumluyuz. Onun için bu kitabımızda daha çok aileden bahsedeceğiz. Bilinçli aileden bahsedeceğiz. Ve biraz da günümüz çocuk eğitimi, aile ile ilgili -belki pek konuşulmayan- konulardan bahsedeceğiz. Bazen canınızı sıkacağız, bazen rahatınızı kaçıracağız, bazen hüzünleneceğiz, bazen gözyaşı dökeceğiz, bazen güleceğiz, bazen tebessüm edeceğiz. Yazdığımız her şey samimi, yüreğimizden gelen şeyler. Sizlere faydalı olma adına söylediklerimiz doğruluğuna yürekten inandığımız -ama kesin doğru anlamında değil- herkesin hemen alıp kullanacağı şeyler olmayabilir. Belki söylediğimiz bir kelime, belki bir cümle, belki bir paragrafta kalemimizden dökülenler sizin arzuladığınız, beklediğiniz, özlem duyduğunuz, cevabını veremediğiniz bir sorunun cevabı olacaktır diye düşünüyoruz. Niyet bizden, gayret bizden, çaba bizden, takdir Allah'tan.
Seminerlerden, programlardan, görüşmelerden, dostlarımızla yaptığımız konuşmalardan, okul önlerinde evlatlarını almaya gelen annelerin konuşmalarından vs. edindiğim izlenime göre genel anlamda anne babalığı biz artık çok basite indirgedik. Anne babalığı, çocuklarımıza söylediğimiz üç beş cümleden ibaret zannediyoruz. Çocuklarımızla yaptığımız konuşmalarda onlara söylediğimiz tehditkâr cümleler, bağırmalar, çağırmalar, kızmalarla anne ve babalık yaptığımızı zannediyoruz. Hemen başlıyoruz bağırmaya. "Senin gibi çocuğum olacağına hiç olmasaydı. Seni doğuracağıma bir taş doğursaydım da bari mezarımın başına koysaydım. Derslerini bitirmezsen sana bir ay televizyon yok. Gebertirim seni bak kalk bilgisayarın başından adam gibi ders çalış. Şu bilgisayarı alıp pencereden aşağı atacağım. Kafanı kırarım senin. Gebertirim seni." Bunlar gibi aşağılayan, hakaret dolu, onların kişiliğine zarar veren, kendimizi rahatlatmaktan başka işe yaramayan, çocuklarımıza zerre kadar bir fayda sağlamayan kelimelerle, cümlelerle dolu bir annelik ve babalık süreci yaşıyoruz bugün. Yapamayacağımız şeyleri söylüyoruz. Arkasında duramayacağımız ifadeleri kullanıyoruz. "Odanı toplamazsan sana bir ay bilgisayar yok". E çocuk odasını toplamıyor, anne geliyor çocuğun odasını topluyor sonra "Bak ben sana kaç kere odanı toplamanı söyledim, arkanızda hizmetçi mi var?" diyor. Belki kızıyor, bağırıyor ama bir taraftan da çocuğun elbiselerini, pijamasını katlamaya, çoraplarını alıp yerine koymaya devam ediyor. Ama bakıyorsunuz bir ay bilgisayar kullanması yasak olan çocuk ertesi akşam bilgisayarın başında. Ne oluyor? O an sadece anne olarak rahatlamış oluyorsunuz. Akşam yorgun argın eve gelen baba, annenin çocukla ilgili söylediği birkaç olumsuz cümleden sonra başlıyor kükremeye. Evin aslanı, yiğidi. Aslanım benim bağır bakalım. "Biz gece gündüz çalışıyoruz bu eşek sıpaları için. Şu yaptıklarına bak. Derslerine çalışmıyorsun. Gebertirim seni. Okuldan alacağım seni." Bağırıyorsun, çağırıyorsun. Bu mu babalık? Zavallı çocuk siniyor bir köşeye, geçiyor odasına, sesini çıkarmıyor. Şimdi sen onu adam mı ettin? Yola mı getirdin? Düzelttin mi? Sorunlarını çözdün mü? Yoksa sadece o an birkaç dakika bağırarak çağırarak babalık yaptığını mı zannettin? Annelik yaptığınızı mı zannediyorsunuz böyle davranarak? Keşke annelik ve babalık bu kadar basit olsa. Keşke annelik ve babalık sadece çocuklarımıza söylediğimiz üç beş cümleden ibaret olabilse. Keşke anne ve babalık yeri geldiğinde sesimizi yükseltip o minik yavruların yüreğini ezip büzüp çöpe atmaktan ibaret olsa. Ne olur şöyle bir dönüp bakın sevgili anneler ve babalar. Acaba çocuğumuza karşı kullandığımız on cümlenin dokuzu ne ifade ediyor? Genel izlenimimi söylüyorum; -tabii ki bunu yapmayanlar elbette var- akşam çocuklarımızla oturup iletişim kurmaya başladığımızda on cümlenin dokuzu okulu, dersleri, çalışması gerektiği, tertip düzen, odasını toplaması ile ilgili olarak tehdit, bağırma, kızma gibi olumsuz ifadeler içeriyor. Ama babalık bu değil ki. Annelik bu değil ki. Bilinçli ebeveyn olmak, duyarlı bir aile olmak bu değil ki. Sağlıklı bir evlat yetiştirmenin, özgüven sahibi, ayakları üzerinde duran, sorumluluğunun farkına varan, siz olmadan da hayatla mücadele edebilecek çocuk yetiştirmenin yolu yöntemi bu değil ki. Keşke bu olsa. Keşke böyle yaptığımız zaman iyi çocuk yetiştirebilsek. Keşke bu ifadeleri kullandığımızda hemen adam olsalar. Keşke söylediğimiz o ağır cümleleri üzerlerine alıp hemen kendilerini düzeltseler. Ama bakıyorsunuz süreç her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Her geçen gün çocuklarımızın davranışları, kullandıkları ifadeler, sözler daha da kötüye doğru gidiyor. E o zaman bir problem var. Anne babalar, oturup düşünmemiz lazım. Bu problemin sebeplerini ve çözüm yollarını aramamız lazım. Hadi buyurun beraber arayalım...
Yerinde Söylenen Söz Etkilidir
Kıymetli dostlar bilinçli ve duyarlı bir ebeveyn anlaşılması istenen düşünceyi birkaç sözcükle ifade edebilendir. Maalesef bizler anne babalar olarak bugün çocuklarımıza sürekli bir şeyler anlatıyoruz, sürekli nasihatte bulunuyoruz ve fırsatını bulduk mu geçmişteki hatalarını sürekli onların önlerine koyuyoruz. Oysa bizim onlarla konuşup söylememiz gerekeni bir kez söyleyip onların bunu duymasını beklememiz lazım. Anne babaların en çok şikâyet ettikleri konulardan biri bu günlerde şudur: "Bin kere söyledim sana yine anlamadın. Milyon kere söylesem yine aynı" Efendim niye milyon kere söylüyorsunuz ki? Oysa öyle bilinçli anne baba olmalıyız ki söylemek istediğimizi, çocuğumuzun anlaması gerekeni, anlamasını istediğimizi kısa cümlelerle ve sözcüklerle ifade edeceğiz, böylece karşı tarafta bu net bir şekilde anlaşılacak. Ama ona bunu söylerken onların bizi duymasını da beklememiz lazım. Tekrar tekrar söyleyerek değil. Belki çok klasik gelecek ama bizim annelerimiz bize bir kez söylerdi, babalarımız sadece bakardı. Kaşlarıyla dağları yerinden oynatırlardı. Çünkü onlar oturup sabahtan akşama kadar bize nasihat etmiyorlardı, bağırmıyorlardı. Söylediklerini yapıyorlardı. Bugün sözümüzün geçersiz olmasının, çocuklarımız üzerinde söylediğimiz sözcüklerin etkisinin olmaması veya az olmasının sebeplerinden bir tanesi onlara söylediğimiz sözleri yerine getirmeyişimizdir. O zaman çocuk şunu düşünüyor "Benim annem babam söyler söyler söyler. Sürekli konuşur. Boş ver yaa annem bunu her zaman söyler. Bu lafları ben çok duydum. Annemin sözleri dilindedir. Bir şey yapmaz bakma ona." Çocuğun sözlerinize güveni kalmamış. Başka bir problem de konuşmaya başladığımızda sürekli onlara bir şeyleri anlatıyoruz, izah etmeye çalışıyoruz, tecrübelerimizden bahsedip nasihat ediyoruz. Yerinde ve zamanında nasihat etmek tabiiki güzel ama sürekli çocuğa bir şeyleri anlatmakla sorun çözülmüyor. Geçmişteki hataları gündeme getirip getirip duruyoruz. "Sen geçen sene de böyle yapmıştın. Daha önce de böyle olmuştu." vs. diyoruz. Bitti. O geçmişte kaldı. Niye tekrar bugüne getiriyorsunuz? Geçmişi neden tekrar gündeme taşıyorsunuz? Bunlar bize fayda getirmiyor, sorunları çözmüyor. Bilakis daha karmaşık ve içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Az konuşacağız, öz konuşacağız. Kullandığımız kelimelere dikkat edeceğiz. Bir sorunumuz da bu. Konuşuyoruz ama ne konuştuğumuzu inanın biz de bilmiyoruz. Bir anne babaya önceki akşam çocuğuna ne söylediğini sorsan kullandığı on kelimenin belki yedi sekiz tanesini hatırlamaz. Çünkü o kadar çok şey konuşuyoruz ki, klasikleşmiş klişe ifadeleri o kadar çok dillendiriyoruz ki etkisi kalmıyor.
Onun için büyüklerimiz, eskiler bir cümle söyler tabiri caizse taşı gediğine koyardı. Yerinde, zamanında söylenen söz sihirlidir, etkilidir. O an o sözler söylenmeli mi çocuğa, o ortam müsait mi, o ifadelerin karşıdaki yansıması nedir? Bunların hiçbirini dikkate almadan, göz önünde bulundurmadan o an kendimizi rahatlatma adına aklımıza ne gelirse söylüyoruz çocuklarımıza. Oysa bunların çocuk üzerinde çok ciddi olumsuz etki bıraktığının farkında değiliz.
Çok klasik gelecek ama bizim annelerimiz bize bir kez söylerdi, babalarımız sadece bakardı. Kaşlarıyla dağları yerinden oynatırlardı. Çünkü onlar oturup sabahtan akşama kadar bize nasihat etmiyorlardı, bağırmıyorlardı. Söylediklerini yapıyorlardı.
İşin özü çenenizi yormak istemiyorsanız, "Bin kere söyledim, milyon kere söyledim yine yaptıramadım" sözünü artık literatürünüzden çıkarmak istiyorsanız çocuklarınıza söylemek istediklerinizi, aktarmak istediklerinizi doğru sözcükleri seçerek, zamanında ve bir sefer söyleyerek, onların da o sözcükleri duymasını bekleyerek yapabilirsiniz. Yapmazlarsa ödemesi gereken faturayı da ödettirmeyi ihmal etmeyin. Ama bin kere söyledikten sonra veya bağırarak değil. Gayet sakin ve rahat bir durumda. Biz anlatarak öğrenmelerini istiyoruz. Baba "Benim tecrübem var. Görüyoruz ki çocuğumuz yanlış yapıyor. Bunun böyle olmaması gerektiğini bilmiyor mu?" diyor. Bilmiyor. Defalarca anlatsanız da anlamaz. Çocuklarınıza öğrenmenin yolunu uygulayarak açarsınız. Uygulamak öğrenmenin yolunu açar.