Kitap Efendimizi (s.a.v) Sahabe Gibi Sevmek, Ciltli
Yazar Muhammed Emin Yıldırım
Yayınevi Siyer Yayınları
Kağıt Cilt 2.Hamur - Kalın Cilt
Sayfa Ebat 200 sayfa, 13.5x21 cm.
Muhammed Emin Yıldırım Ciltli Efendimizi (s.a.v) Sahabe Gibi Sevmek kitabı nı incelemektesiniz.
Siyer Yayınevi Efendimizi Sahabe Gibi Sevmek kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Söz Başı
Hz. Peygamber'in kendisi için nasıl bir değerde olduğunu çok iyi bilen bir Müslüman, O nu sevmek için büyük bir gayret ortaya koyar ve sevgi iddiasını ispatlayacak işler yapmanın ızdırabını çeker. Böyle bir Müslüman için en büyük ideal, görmeden sevdiği, âşık olduğu ve sevdası ile yandığı peygamberini bir gün görebilmek ve Onun bizzat kendisine: "Ya Resulallah! Seni çok seviyorum." diyebilmektir
Peki, bu cümleyi, bizzat Efendimize söyleseydik acaba bize nasıl bir karşılık vereceğini hiç düşündük mü? Ne derdi? Bu sözümüzü hiç duymazlıktan gelip, bizi söylediğimize pişman mı ederdi? Yoksa "Sevginde ciddi isen hani bunu ispatlayacak şeyler?" der, bizden başka şeyler mi isterdi? Ya da hepimizin asıl duymak istediği o cümleyi, bize söyleyerek: "Ben de sizi çok seviyorum." mu derdi?
Bu konuda birçok tahminde bulunmamız mümkündür. Ancak bu tahminlerin hepsi havada kalacak, hiçbiri bizim merakımızı gider(e)meyecek; hepsinden öte belki bize haddimizi aşan kelimeler söylettirecektir. Çünkü Efendimiz'in konuşmadığı bir alanda konuşmak, O'nun adına tahminlerde bulunmak; Hz. Peygamber'i kendi farazalarımıza göre konuşturtmaktır. Böyle bir şey, O'nu dinlemek değil, Ona kendi görüşlerimizi dinletmektir. Dolayısı ile karşılaştığımız tüm soru ve sorunlarda ilk sormamız gereken şey, Efendimiz'in o alanda bize bir beyanda bulunup bulunmadığı veya o alanda bize yaşanmış ve yaşayan bir miras bırakıp bırakmadığı olmalıdır.
Bu temel kaide/ilkeden hareketle, Efendimiz'in (sav) nebevi terekesine, asıl öğrenmek istediğimiz soruyu sorsak ve desek ki: "Birgün Efendimiz ile karşdaşsak ve O'na sevgimizi beyan etsek bize nasıl bir cevap verir?" Buyurun bunun cevabını beraberce okuyalım:
Sahabenin yiğitlerinden Abdullah b. Muğaffel[1]'[ 2] naklederek diyor ki: "Sahabeden biri, bir gün Efendimiz'in (^) huzuruna geldi ve gür bir seda ile: "Ya Resulallah! Allah'a yemin ederim ki ben seni çok seviyorum." dedi. Efendimiz, o sahabîye şöyle bir baktı ve dedi ki: "Sen ne dediğinin farkında mısın?" Sahabî, ne dediğinin farkında ve gayet kendinden emin biri olarak cümlesini bir daha tekrar etti: "Ya Resulallah! Allah'a yemin ederim ki, ben seni çok seviyorum."
Efendimiz (sav) bir daha aynı sözü söyledi: "Sen ne dediğinin farkında mısın?" Sahabî, üçüncü kez cümlesini tekrarladı: "Ya Resulallah! Allah'a yemin ederim ki ben seni çok seviyorum." Efendimiz, o sahabîdeki kararlılığı görünce, gerçek sevginin ne olduğunu öğretircesine dedi ki: "Eğer beni seviyorsan, o hâlde fakirliğe karşı hazırlıklı ve zırhlı ol. Çünkü fakirlik, beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır."[2]
İşte Efendimiz'in: "Seni çok seviyorum." diyene verdiği cevap böyle bir cevaptı. Elbette Efendimiz'in bu cevabı çeşitli açılardan ele alınıp incelenebilir.[3] Ancak biz, asıl üzerinde duracağımız konu itibari ile hadise bakarsak çok rahatlıkla söyleyeceğimiz bir şey var ki; o da Efendimiz'in dünyasında sevgi, çok da ucuza elde edilebilecek bir şey değildir. Peki, neden? Bunun neden böyle olduğunu biz, Efendimiz'in hayatına baktığımız zaman hemen anlayabiliyoruz.
Düşünün, Allah Resulü vahye muhatap olduğunda kırk yaşlarındaydı. O güne kadar; Radîatü'l-Kâbe/ Kabe'nin Süt Kardeşi diye isimlendirilen Mekke'nin en güzel evlerinden birinde oturmaktadır/41 Mekke'nin ve civar pazarların sözüne itibar ettiği çok iyi bir tüccardır. Şahsi sermayesi olmasa bile hanımı Hatice'nin sermayesinden dolayı hali vakti çok iyi olan biridir. Toplumunun el-Emin deyip her sözüne değer verdiği, hakemliğine başvurduğu ve herkesin çok sevdiği birisidir.
t2) Tirmizi, Zühd, 36
[3] İmam Nevevî, Riyâzü's-Sâlihin, c.3, s. 233,234
[4] Yemânî, Muhammed Abduh; Ümmul-Mü'minîn Haticetü Bintü Huveylid Seyyidetünfî Kalbi'l-Mustafa, s. 37
Böyle bir konumda olduğu bir zaman diliminde Miladi 610'da, bir pazartesi gecesinde/Kadir Gecesinde Cebrail ile Hira mağarasında görüşüp, ilahî kelamın ilk beş ayetinin muhatabı olup, büyük bir dehşetle evine gelip, Hz. Hatice'nin (f*"1") kollarına kendisini attıktan sonra hayatı tamamen değişmişti. Dün dost olanlar bir anda düşman olmuş; dün sözüne itibar edenler, bir anda O nun sesini kısmak/kesmek için ellerinden geleni yapmaya başlamış; dün O nunla ticaret yapanlar bir anda O nu muhasara altına alıp her türlü ilişkilerini kesmişlerdi.
Peki, bir anda ne değişmişti ki Efendimiz'in etrafında böyle köklü değişiklikler olmuştu? Değişen belliydi. Dün sadece Muhammedü'l-Emin olan zat, bugün Muhammed Resulullah olmuş, hakkın ikamesi için seferber olmuştu. Hakkın ikamesi, batılın izalesi demekti. Batıl izale edilmeye başlayınca da o güne kadar batıla taraftar olanların rahatsızlığı başlamıştı. Çünkü, gönderilen tüm peygamberler, insanlığa dünyada cenneti yaşatmak için değil, asıl cennete insanları ulaştırmak için gelmişlerdir. Do-layısı ile peygamberler insanları "rahat ettirmek" için değil, "rahatsız etmek" için gönderilmişlerdi. Böyle olunca da peygamberleri sevenler, peygamberlerin yolundan yürümeye çalışanlar, bazı bedelleri ödemeye hazır olmalıydı. İşte Efendimiz bunu beyan etme adına; "Eğer beni seviyorsan o hâlde fakirliğe karşı hazırlıklı ve zırhlı ol. Çünkü fakirlik, beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır." demişti.
Hadiste ifade edilen fakirlik, sadece maddi fakirlik değil, bunun yanında sevginin ispatı için ortaya konacak amellere göre başa gelecek bela ve musibetlere karşı sabır göstermektir. Çünkü "Seni seviyorum." demek; bir iddiaydı; her iddia sahibinden ispat istediği gibi, bu iddia da ispat istemekteydi. İspatı ortaya konmamış iddialar, sadece havada kalan, hiçbir fayda sağlamayan sözlere dönüşürdü.
İşte biz bu kitapta sevgilerimizin havada kalmaması adına gerçekten "Hz. Peygamber (sav) nasıl sevilir?" bunu öğrenme adına, sevginin kahramanları olan Sahabe neslinden yani bu işin ehli olan o yiğitlerden peygamber sevgisini öğrenmeye çalışacağız.
Kitabımız, giriş bölümü ile beraber, toplam beş bölümden oluşmaktadır. Bizler;
- Giriş Bölümünde; sevgi ahlakını,
- Birinci Bölümde; Efendimiz'i neden ve nasıl sevmemiz gerektiğini,
- İkinci Bölümde; Efendimiz'i sahabenin nasıl sevdiğini,
- Üçüncü Bölümde; Efendimiz'in sahabeyi nasıl sevdiğini,
- Dördüncü Bölümde; Efendimiz'in ümmetini nasıl sevdiğini anlamaya/anlatmaya çalışacağız.
Kitabımızda bölüm başlıkları değişse de taraflar (seven ve sevilenler) değişse de değişmeyecek tek şey; sevgi olacak, sevgi konuşulacak, sevgi öğrenilecektir.
Eserde vurgulamak istediğimiz esas konu; sevginin kahramanları olan sahabenin, Efendimiz'i nasıl sevdiklerini örnekleriyle görerek/göstererek, onların dünyasından kendi dünyamıza izler taşıyabilmektir. Sevgileri yolunda büyük fedakârlıklar yapan o güzide nesil, kendilerinden sonra gelen tüm müminlere bu işin ucuz ve basit olmadığını hayatları ile göstermişlerdir. Bize düşen ise onları doğru anlama ve anlatmak çabası içerisinde olarak, onların hatıralarını duygusal atmosferlerin hakim olduğu meclislerin süslü laflarına mahkum etmeden, hayatlarından örnekler alarak günümüz dünyasında da yaşanabilirliğinin imkânlarını üretmektir.
Sizleri sahabenin o dirilten ikliminde gerçek sevgiyi öğrenmeye yolcu ederken, Efendimiz'i sahabe hasbiliğinde sevebilmeyi bizlere nasip etmesini Rabb'imizden niyaz ediyoruz.
Kusurdan beri olmayan bu çalışmamızın, Efendimiz'in (sav) gerçek manada sevilmesine küçük bir katkı sağlaması, bizler için en büyük kazançtır.
Çaba ve gayret bizden, netice ve karşılık Rabb'imizdendir.
Muhammed Emin Yıldırım
27 Safer 1432
2 Şubat 2011
Eyüp/İstanbul
[1]'1 Ebû Said veya Ebû Ziyad künyesi ile tanınan Abdullah b. Muğaffel, Medine-lidir. Tevbe Sûresinin 92. ayetinin onun ve ona benzeyen diğer sahabîlerin hakkında nazil olduğu ifade edilir. Efendimiz'in (^) kutlu lisanından 43 tane hadis rivayet etmiştir. Hicri, 59/Miladi, 679'da Basra'da vefat etmiş, cenaze namazını vasiyeti gereği sahabeden Ebû Berze el-Eslemî kıldırmıştır. Hakkında daha fazla bilgi için bkz: İbn Hacer, el-îsabe, c.2, s. 1127, 1128; İbn Esir, Usdul-Ğabe, c. 3, s. 395,396.
[2]'1 Ebû Said veya Ebû Ziyad künyesi ile tanınan Abdullah b. Muğaffel, Medine-lidir. Tevbe Sûresinin 92. ayetinin onun ve ona benzeyen diğer sahabîlerin hakkında nazil olduğu ifade edilir. Efendimiz'in (^) kutlu lisanından 43 tane hadis rivayet etmiştir. Hicri, 59/Miladi, 679'da Basra'da vefat etmiş, cenaze namazını vasiyeti gereği sahabeden Ebû Berze el-Eslemî kıldırmıştır. Hakkında daha fazla bilgi için bkz: İbn Hacer, el-îsabe, c.2, s. 1127, 1128; İbn Esir, Usdul-Ğabe, c. 3, s. 395,396.