Emeviler Dönemi 1-2 Takım

Fiyat:
1.300,00 TL
İndirimli Fiyat (%42,3) :
750,00 TL
Kazancınız 550,00 TL
211,88 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap           Emeviler Dönemi 1-2
Yazar          Prof. Ali Muhammed Sallabi   
Yayınevi      Ravza Yayınları
Kağıt Cilt     2.Hamur, Karton kapak, 2. Cilt Set
Sayfa Ebat  1.696 sayfa,  16,5x23.5 cm.
Yayın Yılı     2019, 2021



Ali Muhammed Salllabi Emeviler Dönemi 1-2 kitabı nı incelemektesiniz.   
Ravza Emeviler Dönemi 2 Cilt Seti hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2


          ÖNSÖZ


Hamd, yalnızca Allah'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardım ister ve mağfiretini dileriz. Nefsimizin kötülüklerinden ve amellerimizin kötü olanlarından Allah'a sığınırız. Allah, kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur, kimi de saptırırsa onu doğru yola iletecek de yoktur.

Allah'tan başka ilâh olmadığına şahitlik ederim. O bir'dir ve O'nun ortağı yoktur. Yine şahitlik ederim ki Muhammed (s.a.v) O'nun kulu ve Resulüdür.

"Ey iman edenler! Allah'tan sakınılması gerektiği şekilde, emir ve yasaklarına uyarak sakının ve ancak Müslüman olarak ölün."1

"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının, emir ve yasaklarına uyun. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan korkun ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir."2
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve emir ve yasaklarına uyun ve doğru söz söyleyin ki, Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur."3

Rabbim! Senin Celal sıfatına ve yüce Sultanlığına yaraşır şekilde Sana hamd olsun. Sen razı olana dek Sana hamd olsun. Sen rıza gösterdiğinde Sana hamd olsun. Rıza gösterdikten sonra da yine Sana hamd olsun.

Bu kitap, Emevî Devleti ile ilgili kitabın ilk bölümüdür. Devletin parlak dönemindeki ilerleme nedenleri ve zamanla gerileyip ortadan yok olma sebepleri açısından görülen önem ve sağlanacak genel yarar bakımından yayınlanmasını uygun buldum. Bu nedenle de kitaba, "Muaviye b. Ebî Süfyan, Kişiliği ve Yaşadığı Asır" adını verdim.

Elinizdeki bu kitap Emevî ailesinin tarihsel köklerinden, tarihin Haşimîlerle Emevîler arasındaki olaylara tanıklığından söz ediyor. Emevî Devletinin İslâm dâvetindeki konumunu, İslâm'ın başından beri İslam dinini kabul etmiş olan Emevîlerin durumunu, Emevîlerle Haşimîler arasındaki akrabalığı ve yakınlığı ele alıyor.

  1. Âl-i İmran, 3/102
  2. Nisa, 4/1 3Ahzab, 33/70-71

Muaviye b. Ebî Süfyan'ın (ra) kişiliğini ve yaşadığı çağı ele alıyor. İsminden,
soyundan, künyesinden ve ailesinden, Ebu Süfyan'ın nasıl Müslüman olduğundan bahsediyor. Muaviye'nin annesi, Rebia kızı Hind'in kim olduğundan, Muaviye'nin erkek ve kız olarak kaç kardeş olduklarından söz ediyor. Muaviye'nin eşlerinden, Çocuklarından, Muaviye'nin nasıl Müslüman olduğundan ve faziletlerinden bahisle konuyu irdeliyor. Bu arada Muaviye'nin, Resûlüllah'tan (s.a.v) hadis rivayetine, Muaviye hakkında uydurulan ve hadis diye sunulan ifadelere bu eserde yer veriliyor.


Kitabımız, Resûlüllah (s.a.v) ile Raşit Halifeler döneminde Ümeyye Oğullarının durumlarını ve konumlarını da ele alıyor. Muaviye'nin yıldızının ne zaman parladığına işaret ediyor. Onun, müminlerin Emiri Hz. Ömer'in (ra) döneminde Dımaşk (Şam), Baalbek ve Balkanlardaki valilik görevlerinden, Hz. Ömer'le olan ilişkilerinden söz ediyor. Bu arada kitapta Muaviye'nin Şam cephesindeki hizmetlerinden, Hz. Ömer döneminde kışlık ve yazlık olarak askerî düzen ve sisteminden söz ediyor.

Yine Muaviye'nin deniz donanmasını oluşturmaktaki rolünden, Hz. Osman (ra) dönemindeki hizmetlerinden ve yapmış olduğu fetihlerden bahisle meseleleri ele uhyor. Deniz savaşı konusunda üzerine düşeni yapmak için Hz. Osman'dan ısrarla hu konuda yetki istediğini, Kıbrıs harekâtını, burasını istilâ ettiğini ve Kıbrıs halkının kendisinden barış istediklerini burada göreceğiz. Kıbrıslıların daha sonra barış antlaşmalarını bozduklarını ve sonuç olarak da Kıbrıs'ın fethedildiğini öğreneceğiz. Prof. Ali Muhammed Sallabi

Bu arada kitabımızda Ebu Zer ile Muaviye (ra) arasındaki anlaşmazlığa ve Hz. Osman'ın (ra) buradaki rolüne de temas edeceğiz. Konu sebebiyle Hz. Osman hakkında ortaya atılan şüphelere de bu kitabımızda cevaplar vereceğiz. Çünkü Hz. Osman (ra) nın, "Hilafeti döneminde taraflı davranmış, görevlere kendi yakınlarını yerleştirmiş, Beytülmalden onlara özel harcamalar yapmış, üst makamlara kendi akrabasını getirmiş..." gibi temel itham konularına da burada cevap verilecektir.

Bu kitabımızda aynı zamanda Hz. Osman'ın öldürülmesindeki fitne olaylarını, toplumdaki bolluğu ve onun zamanında toplumsal hayatta meydana gelen değişimi aktaracağız. Çünkü artık eskiler gitmiş yeni bir nesil gelmiştir. Toplum, yaygınlaşan dedikodulara teşne hale gelmiştir.

Hz. Ömer'den sonra göreve Hz. Osman'ın getirilmesi, sahabe büyüklerinin Medi-neden ayrılmaları, cahiliye taassubu, doğal ve beşerî engeller sebebiyle fetihlerin durmuş olması gibi birçok konuların bu kitapta ele alındığını okuyacaksınız.

Verâ (takva) kavramının yanlış olarak değerlendirilmesini, çok tamahkâr ve aç g°zlü yeni bir neslin ortaya çıkması, oldukça kindar bir kesimin var olması, Hz. osman aleyhinde olabildiğince intikam peşinde koşturan örgütlü bir gurubun varlığı, Abdullah b. Sebe'nin fitneyi ateşlemedeki rolü, fitne olayında Muaviye'nin konumu gibi meseleler de yine bu kitapda ele alınacak olan konular arasındadır.

Hz. Osman'ın şehirlerdeki valileriyle istişare toplantıları yapması ve burada Hz. Muaviye'nin görüşü, Hz. Osman'ın şehit edilmesi ve sahabenin buradaki konumu da yine kitabımızda ele alınacak olan hususlardandır. Hz. Ali (ra) döneminde Muaviye'nin durumunu da burada göreceksiniz.

Hz. Osman'ın kâtillerinden kısas yoluyla cezalandırılarak öç alınıp alınmaması konusunda sahabenin farklı görüşlere sahip olmaları, Sıffın savaşı ve buna bağlı olarak zincirleme olayların meydana gelmesi gibi meselelere de bu kitapta yer verilecektir.

Muaviye'nin Hz. Ali'ye biat etmeme konusundaki direniş ve ısrarı ve müminlerin Emiri Hz. Ali'ye cevabı, Hz. Ali'nin Şam ordusu üzerine yürümek için hazırlık yapması, Muaviye'nin harekete geçerek Sıffın'e gelmesi, taraflar arasında karşılıklı görüşme ve atışmalar, barış çabaları, nihayetinde savaşa girilmesi ve Hakem'e gitme olayı gibi konular yine bu kitapta görülecek konular arasındadır.

Hz. Ammar b. Yasir'in öldürülmesi ve bu olayın Müslümanlar üzerindeki etkisi, savaş esnasında tarafların birbirlerine karşı gayet saygı çerçevesinde davranmaları, Hz. Ali tarafından esir alınanlara karşı Hz. Ali'nin muamelesi, savaşta öldürülenlerin sayısı, Hz. Ali'nin ölenler arasında dolaşarak onlara karşı merhamet hislerini ortaya koyması, tarafların savaşları esnasında Rum (Bizans) Kralı ile Muaviye arasında cereyan eden durum, Sıffın olayında Amr b. As hakkında ileri sürülen bâtıl ve asılsız kıssadan bu eserde söz edilecektir.

Hz. Osman'ın kâtillerinin taraflar arasında savaşın sürdürülmesi için ısrarlı baskıları, Hz. Ali'nin Muaviye'ye dil uzatmaktan, ona sövmekten insanları menetmesi, Şamlılara lânet okunmasına mani olması, Hakem olayı ve bununla ilgili belge, hakem atama kıssası ve bunun asılsız olduğunun ortaya konması, gerçek mânada tahkim kararının ne olup olmadığının izah edilmesi gibi konular da burada görülecektir.

İslâm devletlerinin bu tahkim olayından kendilerine ders çıkararak aralarındaki anlaşmazlıklara son verebilecekleri ve bundan yararlanabilecekleri konusu da gündeme taşınmıştır.

Bu arada, sözkonusu bu savaşlarda Ehli Sünnet ve'l-Cemaatin konumunu da açıkladım. Sıffın savaşından sonra İbrenin Muaviye'den yana değiştiğini gösterdim. Müminlerin Emiri Hz. Ali (ra) ile Hz. Muaviye arasındaki ateşkes görüşmelerini, Müminlerin Emiri Hz. Ali'nin şehit edilmesini, Muaviye'nin bu öldürülme haberini nasıl karşıladığını da ele aldım.

Bu arada en büyük barışçı Hz. Hasanın (ra) giriştiği ve ümmetin birliğini sağlayan 
vahdet taçlanmasını, büyük barış antlaşmasını ele aldım. Çünkü Hz. Hasan kendi adına, Hz. Muaviye lehine olmak üzere hilâfet makamından çekiliyor, İslâm'ın birliğini ve vahdetini sağlıyor.
 
Barış aşamalarından, ileri sürülen şartlardan ve sonuçlarından söz ettim. Nitekim bu arada şeriatın amaçlarını, maslahat olan hususlara da açıklık getirdim. Özellikle de Hz. Hasanın bu konuda geliştirdiği İslâmî fıkıh anlayışını dile getirdim. Böylece Müslümanların girdikleri yeni bir merhaleyi, kendisiyle Muaviye'ye biatin tamamlanıp gerçekleştiği o büyük merhaleyi anlattım. O dönemde hayatta olan tüm sahabenin ve ümmetin fertlerinin olayı nasıl karşıladıklarını izah ettim.

Muaviye'nin ilim, anlayış ve kavrama özelliği, hilmi, bağışlaması, dehası, akli gücü, olayların nelere mal olacağını kavraması, alçak gönüllülüğü, takvasını, Allah korkusundan ağlaması gibi niteliklerini de aktardım. İslâm bilginlerinin hakkında sitayişle söz etmelerini aktardım. Bu arada Ümeyye Oğulları devletinin hadiste "en hayırlı çağ" kavramına dâhil olduğuna işaret ettim. Çünkü Resûlüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştu:

"Sizin en hayırlılarınız benim çağımda olanlarınızdır, sonra onları izleyenler, sonra bu ikincileri izleyenlerin bulunduğu çağdır. "4

Bu arada yine ben, Emevî Devletinin başkentinden ve Allah Resulü'nün (s.a.v) Şam halkının faziletleri hakkında buyurdukları hadislerden söz ettim. Şûrayı, ifade özgürlüğünü, içerde sürdürdüğü siyasetini, sahabenin önde gelen simalarından, güngörmüş yaşlılarına ve onların çocuklarına karşı nasıl davrandığını, özellikle Muaviye'nin Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Zübeyir ve Abdullah b. Abbas (rhum) ile diğerleriyle ne kadar iyi geçindiklerini de ele aldım. Yine bu esnada minberlerde Müminlerin Emiri Hz. Ali'ye hakaret edilmesi konusunda güya gönderdiği genelgenin asılsız olduğunu da açıkladım. Kimi tarihçilerin ileri sürdükleri gibi, Mua­viye'nin Hz. Hasanı zehirlettiği iddialarını da bilimsel delillere, gerekçe ve kanıtlara dayanarak asılsız olduğunu ortaya koydum.

Bu arada kendisi Müminlerin Emiri olduktan sonra Hz. Osman'ın kâtillerine karşı duruşuna, kezâ Hicr b. Adiy'in (ra) öldürülmesi olayına, bu meselede müminlerin annesi Hz. Aişe'nin (rha) konumuna değindim.

Muaviye'nin, devlet işleriyle bizzat ilgilendiği gibi, aynı zamanda emniyet ve güven ortamını da sağladığını kitapta ele aldım. Muaviye'nin günlük çalışmalarından, merkeze bağlı bölge teşkilâtlarından, postadan sorumlu idarî birimden, onay işlerini yürüten birimlerden, kolluk görevlerinden, seçkin devlet adamlarından ve yardımcılardan oluşturduğu bir idarî sisteminden söz ettim.

4 Müslîm, Fezailu's-Sahabe, H.210-215; Ebu Davud, Sünnet, Bab 9; Ahmed, Müsned, 2/328 ve 6/156; Elbani, Sahihu'l-Cami, H.3289-3290; Suyûtî, Camiu's-Sağir, H.4033-4037

Malî kaynaklardan ve bütçeden halkı desteklemesi, idarecilerine ve valilerine gereken önemi vererek onları malî imkânlarla desteklemesi, halkın kaynaşmasını sağlaması ve gönüllerini alması, izlediği siyasette ne tam baskıcı bir siyaset ne de tamamen serbest olan bir siyaset değil, orta bir yol izlemesi gibi durumları da bu kitapta değerlendirdim.

Bu arada Ümeyye Oğulları ile vatandaşları arasında çıkara dayalı izledikleri siya­setlerini, Emevî ailesine karşı izledikleri tutum ve davranışları da ele aldım.
Muaviye'nin toplumsal ve sosyal hayattaki durumunu, onun bilimsel, tarihsel, şiir, dil, edebiyat ve deneysel bilimler konularında ne kadar hassas olduğu gerçeğini de aktardım.
Özellikle onun Haricîlerle olan ilişkilerine ayrıca özel olarak ele aldım. Muaviye döneminde malî ve ekonomik sistemi, devlet sınırları içindeki kaynaklarını, örneğin zekât, cizye, haraç, öşür, ganimetler ve genel mânadaki harcamaları ele aldım. Askerî harcamalardan, idarî giderlerden, sosyal giderlerden bahsettim.
Yine Muaviye'nin ziraata verdiği önemden, iç ve dış ticaret çalışmalarından, sanat ve zanaattan de bahsettim. Muaviye (ra) döneminde tartışmalı olan harcamalardan bahsettim. Bütün bunları bilimsel bir gözle ve insaf ile ele alıp inceledim. Örneğin halk adına yapılan harcama ve yardımlarda ayırımcılık yapılıp yapılmadığını ele aldığım gibi, Amr b. As'a sus payı olarak Mısır'ın tüm gelirlerinin sunulduğu yalanını da ele aldım. Emevîlerin israfa varan harcamalarını da burada değerlendirdim.

Gerek Muaviye döneminde olsun ve gerekse Emevî devletinde olsun yargının işleyiş tarzını, hüküm ve icranın nasıl uygulandığını, kurumların görev ve yetkileri bakımından birbirinden nasıl ayrı tutulduklarını, hükümlerin tescili ve bunlar hakkında yapılan şahitlikler, yargı ve adalet işlerinde yardımcı elemanlar ve kurumlar, örneğin nöbetçiler, gardiyanlar, mübaşirler, tercümanlar ve olayları takip ve izleme gibi konuları da bu kitapta yazdım.

Kadıların uzmanlıklarını, Muaviye (ra) döneminde isim yapmış olan kadıların kimler olduklarını ele aldığım gibi, genel olarak Muaviye ve Emevîler döneminde yargının ve hâkimlerin belirgin özelliklerini belirttim. Kısaca yargı konusunda Hz. Ömer'in mektubunu, Muaviye'nin mektubuna kadar tüm konuları inceledim.

Hz. Muaviye döneminde emniyet teşkilâtından bahsettim. Örneğin halifenin koruma görevini yapanlar, illerde valilerin emniyet ve güveninden sorumlu olanlar, ülkede suçluların yakalanmaları, suçluların cezalandırılmasını sağlamaları, kanuna karşı çıkanları, şeriatın öngördüğü cezaların infazı gibi, denetim gibi tüm bunları ele alıp açıkladım.
Hz. Muaviye zamanında valilerden sorumlu kurumu, merkeze bağlı bölgelerin 
önem derecelerine göre durumları, en ünlü valilerin o bölgelerde kimler olduğu konularını araştırdım. Bu arada ben, Medine-i Münevvere'den söz ederken, özellikle Ebu Hüreyre'nin biyografisi hakkında bilgi verdim. Kendisi H.58-59 (677-678)'de Medine'de vefat etmiştir. Ebu Hüreyre, sırf Muaviye döneminde 18 yıl hayat sürmüştür.

Bu değerli sahabi, öteden beri eski ve yeni, sahabeye karşı kin ve düşmanlık bes­leyenlerin acımasızca birçok saldırılarına mâruz kalmıştır. Esasen bütün bu saldırılar ve iftiraların kaynağı ve müsebbipleri hep oryantalistler olmuştur.

Bu bakımdan konu hakkında açıklama yapmayı kendime görev kabul ettim ve bu değerli sahabiyi savunayım istedim. Çünkü kendisi en büyük muhaddistir ve rivayetleri hep Allah Resûlü'nden (s.a.v) yapmıştır.
Ebu Hüreyre'yi tanıtmak, onun hayatını aktarmak, ibadetinden, iffetliliğinden, yumuşak huyluluğundan ve bağışlayıcılığından, ilme verdiği önemden söz ettim. Onun etrafında koparılmak istenen şüphelere cevap verdim, asılsızlıklarını ortaya koydum. Çünkü düşmanların yegâne amaçları, gönüllerde kuşku uyandırmaktır. Allah Resûlü'nden (s.a.v) bize kadar ulaşmış olan sünneti hakkında kuşku uyandırarak sünneti dışlamaktır. Sözkonusu yalancıların durumlarıyla mücadele etmek için hal diliyle şairin şu dizelerini dile getirmek isterim. Şair şöyle sesleniyor:

Savaşmak zorunda kaldığında bulamazsan eğer
Kaçacak yer ve iki saf karşılaşır sonunda
O halde Allah'ın Kitabına sarıl, olsun sana bir zırh
Şeriat kılıcın olsun, çık meydana görün korkmadan
Apaçık yol, önünde cennet korkma, sabret
Çünkü sabır insanın en güvenilir azığıdır
Her inatçıya hakkın mızrağıyla sapla
Allah için hedefi şaşırmayan rahmete erer
Doğruluk kılıcını, samimi bir yükleyişle yüklen
Korkmadan Allah için meydana atıl önceden

Yine ben, Muaviye (ra) zamanındaki fetihlere de burada yer verdim. Fetih öncesi uydurulan yalan ve iftiralara, fetih hareketlerine ilişkin de bir çalışma yaparak bilgi sundum.

Hz. Muaviye'nin Bizans devletine karşı yürüttüğü cihad hareketini ve özellikle de Konstantiniye (İstanbul) fethine verdiği önemi kitapta değerlendirdim. Bu konudaki stratejisini, çaba ve gayretlerini ele aldım. Nitekim gemi yapımına önem vermesini, Mısır ve Şam'da bu amaçla giriştiği gayret ve hizmetlerini ele aldım. Bu arada deniz kuvvetlerine verdiği önemi, donanma için gerekli çalışmalar yapmasını, denize yakın bölgelerde askerî birlikler konuşlandırmasını da kitabımızda değerlendirdim.

Orta Akdeniz'de âni akınlarını, Şam'ın kuzey taraflarını kalelerle çevirmesini, Konstantiniye kuşatması ile ilgili hazırlıklarını ele aldım. İstanbul kuşatması sırasında vefat eden Ebu Eyyub el-Ensari'nin durumunu aktardım. Çünkü Ebu Eyyub el-Ensari, bırakmış olduğu vasiyetinde, mümkün olduğunca düşman topraklarının en uzak noktasında, İstanbul'a en yakın yerinde toprağa verilmesini istediğini, böylece cihada karşı ne kadar istekli olduğunu yazdım. Hatta vefatı sırasında cenazesinin omuzlarda taşınarak tâ İstanbul surlarının dibine kadar yaklaştırılarak orada, Konstantıniye'ye en yakın noktada toprağa verildiğini belirttim. Çünkü Ebu Eyyub el-Ensari, ister dirisi olsun, ister ölüsü olsun varlığıyla düşman topraklarında bulunarak onları hep huzursuz etsin istemiştir.

Ebu Eyyub el-Ensari, sanki hayatta iken katıldığı cihad hareketleriyle yetinmemiş âdeta ölümünden sonra da o hareketin içinde bulunsun istemiştir. İşte bu, gerçek cihad anlayışına sahip olan bir kimsenin cihad kavramını nasıl ve hangi boyutlarda değerlendirdiğinin bir göstergesidir.

Esasen Hz. Muaviye'nin amacı, Bizans devletinin nefes almasına fırsat vermemek, âdeta bulunduğu yerde boğmak ve teslime mecbur bırakmaktı. Bu amaçla sıkça kara ve deniz yoluyla akınlar yapıyordu. Artık Bizanslılar da iyice bunaldıklarını ve teslimden başka çarelerinin kalmadığını fark ediyorlardı. Çünkü İslâm ordusu onlara umulmaz yaralar açıyordu. Kitapta da görüleceği gibi çok iyi korunduğu halde, Bizans islam ordusunun akınları sebebiyle gerçekten zor durumda kalmış ve köşeye sıkışmıştı.

Kimi zaman Muaviye, Bizanslılarla barış antlaşmaları da yaptı, bu amaçla girişimleri de oldu. Emevî Devleti ile Bizans Devleti arasında yazışmalar, karşılıklı elçilerin eidip gelmesi gibi faaliyetler de oldu.

Muaviye, fetihlerini Kuzey Afrika'ya kadar götürdü. Nitekim Muaviye b. Hadic'in (ra) hamleleri o zamanda olmuştu. Hatta Ukbe b. Nafi'in adı bu savaşlarda öne çıkmaya başlamıştı. Bugünkü Tunus'tâ Kayravan şehrini kurdu. Bütün bunlar Muaviye dönemine rastlamaktadır. Bu nedenle Kayravan şehri, Mağrib'de İslâm kültürünün merkezi ve bilimsel çalışmaların başkenti haline geldi. Zaten okurumuz, Kuzey Afrika bölgesindeki fetih hareketlerini okurken bu gerçekleri de görecektir. Bu durum Ukbe b. Nafı şehit düşene kadar devam etmişti.

Yine Hz. Muaviye'nin, idaresinde olan Emevî Devletinin kuzeyindeki yerlerde, Horasan, Sicistan, Maveraünnehir bölgelerindeki fetih hareketlerini de burada ele aldım. Hatta yine Muaviye döneminde Sind bölgesinin fetih hareketlerinden de bah­settim.

Bu arada fetihlerden çıkarılabilecek dersleri de özetledim. Meselâ, mücahitler üzerinde âyet ve hadislerin etkisini, yüce Allah'ın fetihler konusundaki ilâhi sünnetine 
değindim. Örneğin sebeplere sarılmak, sosyal ve siyasal, ölçülere dikkat etmek, savunma esaslarını unutmamak, zulüm ve zalim konusunda ilâhi kanunun gerekleri ne ise onlara uymak, varlıkları, makam ve mevkileri sebebiyle şımaranların, lüks ve israf içinde hayat sürdürenlerin durumları hakkında sünnetullahı dile getirdim.
 
Azgın ve sapkınlar hakkında, tedricilik konusunda, insanların değişebilirlikleri hususunda, fetihler sırasında strateji meselesinde ilâhi sünnet neyi gerektiriyorsa, Muaviye'nin bunlara dikkat ettiğini belirttim.
Askerlik şubelerine, bunların maaşlarının düzenlenmesine, bilimsel, ekonomik ve sosyal mânadaki Muaviye (ra) dönemi uygulamalarına işaret ettim. Yine Muaviye döneminde cihada giden kimi mücahitlerin gösterdikleri kerametlere de değindim.

Aynı zamanda veliahtlık meselesine, Muaviye'nin, oğlu Yezid adına biat almak için atmış olduğu adımlarına, girişimlerine de yer verdim. Şamlıların Yezide biat etmeyi kabullenmelerine, heyetler halinde gelenlerin biatlerine yer verdiğim gibi, Medine halkından oğlu adına biat istemesi konularına de değindim.
Böyle bir talep karşısında Hz. Ömer'in (ra) oğlu Abdullah'ın, Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrahman'ın (rma), Zübeyir'in oğlu Abdullah'ın (rma) ve Hz. Ali'nin Oğulları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'in (rhum) böyle bir biate karşı çıkmalarını ele aldım. Mua­viye'nin, oğlu Yezid i aday göstermesinin sebeplerine işaret ettim. Bu sebeplerden birinin ümmetin birliğini sağlamak niyeti olduğunu, kabilecilik asabiyetinin ağır bastığına; Muaviye'nin, oğlu Yezid'i çok fazla sevdiğine ve onun çok güvenilir biri olduğu kanaatinde olduğunu belirttim.

Bu arada oğlu Yezid'i veliaht göstermesi, onun adına biat toplaması konularında Muaviye'ye karşı yapılan tenkitleri, veliahtlık düşüncesinin nereden kaynaklandığı gibi meseleleri de irdeledim.
Muaviye'nin (ra) hayatının son günlerinden, ölüm döşeğinde iken yaptığı duadan da söz ettim. O, şöyle dua ediyordu:
"Allah'ım yanlışlarımı, sürçmelerimi azalt, zellelerimi, yanılgılarımı bağışla, hilminle benim cahilce yaptıklarımı görmezden gel. Çünkü sadece senden umut beklenir, başkasından değil. Kaldı ki Sen geniş mağfiret sahibisin. Zaten günahkâr olanın da kaçacağı yer yine Senin dergâhındır."
Muaviye (ra) bu duadan sonra vefat etmiştir.

Ben bu kitabımda Muaviye'nin oğlu Yezid'e ve onun önemli vasıflarına, ona biat edilmesine de yer verdim. Yezid ile Hz. Hüseyin ve Abdullah b. Zübeyir'in konumlarını da işledim. Hz. Hüseyin'in Medine'den hareketle Kûfe'ye gitmek için yola çıkmasını, bunun sebeplerini de ele aldım. Hz. Hüseyin çıkış için hangi fetvaya göre hareket ettiğini de yazdım. Küfeye gitmemesi konusunda sahabenin gayret ve çabalarına ve

Kûfe'ye gitmesi halinde ne gibi bir durumla karşılaşacağına dair düşüncelerini ortaya koymalarına rağmen Hz. Hüseyin'in neden bu çıkışı yaptığını da ele aldım.

Küfe olaylarının meydana gelmesinde Yezid'in rolünün ne ölçüde olup olmadığını, Ubeydullah b. Ziyad'ın Müslim b. Akil ve adamlarına uyguladığı yönteme, Kerbelâ savaşının çıkmasının sebeplerine, Hz. Hüseyin'in şehit edilmesine de yer verdim. Bu olayda Hz. Hüseyin'in nasıl hareket ettiğini; Yezid'in, Hz. Hüseyin'in öldürülmesi olayında rolünün ne olduğunu, Hz. Hüseyin'in çocuklarının durumlarını anlattığım gibi, Hz. Hüseyin'in öldürülmesinde kimin sorumlu ve suçlu olduğunu da açıkladım. Bu arada "Muaviye'nin oğlu Yezid'e lanet okunur mu, okumaz mı?" konusunda halkın görüşlerine de yer verdim.

Hz. Hüseyin öldürülmesi etrafında uydurulan efsanelerden kaçınılmasına dikkat çektim, onun hayatıyla ilgili ders çıkarılabilecek önemli noktaları da anlattım. Bunun en önemli noktalarından biri, Hz. Peygamberin (s.a.v) Aşura günü için izlediği ve izlenmesini istediği yoldur. Bu arada bir "Müslüman'ın başına bir musibetin gelmesi halinde nasıl hareket etmelidir?" konusunu anlattım.

Hz. Hüseyin'in kesik başının nerede olup olmadığını ele aldım. İslâm'da mezarlık ve türbelere kutsiyet atfetmenin, özellikle imamların kabirlerinin kutsal gösterilmesinin ne demek olduğunu izah ettim. Hz. Hüseyin'in kabrini ziyaret etmenin dindeki yerini, Kerbelâ'nın kutsal olarak tanınmasının doğru olup olmadığını, İslâm'ın kabir ziyareti konusundaki uygulamalarını, mezarlar üzerinde bina ve mescit edinmenin dindeki yerini de aktardım.
Hz. Hüseyin'in isyan hareketini, İslâm'a zıt olan güçlerin Hz. Hüseyin'i öldürmek için gayretlerini ve Kerbelâ olayını da zikrettim.

Medine'de meydana gelen Harre olayına geçtim, bu olayda kadınların iffetinin kirletildiğine ilişkin bilgilerin doğru olup olmadıklarını ele aldım. Medine halkının yenilgiye uğrama sebeplerinden söz ettim.
Yezid zamanında meydana gelen Abdullah b. Zübeyir hareketini değerlendirdim. İbn Zübeyir'in Emevî idaresine karşı koyabilmesi için neden Mekke'yi ikamet yeri seçtiğini yazdım. Emevî idaresine karşı çıkış sebeplerini, Yezid'in îbn Zübeyir'i yanına çekmek için giriştiği barış çabalarını, aynı zamanda savaşmak için yaptıkları çalışmaları, Kâbe'nin kuşatma altında tutularak, mancınıkla taşa tutulması ve Kâbe'de yangın çıkarılması olaylarına da değindim.

Nihayetinde Yezid'in âni ölüm haberi üzerine yaşananları aktardım. Bundan sonra da Yezid'in oğlu küçük Muaviye'nin hilâfetinden söz ettim. Ne kadar bir süre bu görevde kaldığını, sonradan kendi isteğiyle görevi bıraktığını, işi "şûra"ya havale ettiğini yazdım.
Allah'ım! Sen her türlü eksiklikten münezzeh ve uzaksın, Seni takdis ve tenzih ederek, Sana hamd ederim. Senden başka ilâh olmadığına şehadet ederim. Çünkü ilâh sadece Sensin. Senden mağfiret diler ve Sana tevbe eder, Sana yönelirim. Bizim dualarımızın sonu, "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun" demektir.
Rabbinin rahmet ve mağfiretine muhtaç...

Ali Muhammed Sallabi


 
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789756500736
MarkaRavza Yayınları
Stok DurumuVar
9789756500736
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.