Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor?

Fiyat:
325,00 TL
İndirimli Fiyat (%38,5) :
200,00 TL
Kazancınız 125,00 TL
Havale / EFT:
194,00 TL
Aynı Gün Kargo

Kitap            Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor?
Yazar           Mehmet Yaşar Kandemir
Yayınevi       Tahlil Yayınları
Kağıt Cilt      2.Hamur - Karton Kapak Cilt
Sayfa Ebat   480 sayfa , 13.5x21 cm - Roman Boy




Tahlil Yayınları Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor? kitabı nı incelemektesiniz.    
Mehmet Yaşar Kandemir Hadis Karşıtları Ne Yapmak İstiyor kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.


Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2


   ÖNSÖZ

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

Bizi Resûl-i Ekrem'ine ümmet olmakla şereflendiren yüce Rabbimize hamdü senalar olsun. Hadis ve sünnetiyle bize güzel dinimizi öğreten Resûlullah Efendimize salâtü selâm olsun.

Eskiden gerçek din âlimleri vardı. Onlar, kitapların iki kapağı arasındaki zihin karıştıran meseleleri bilir, okur, ge­rekirse bunları kendi aralarında tartışırlardı. Müslümanların kafasını karıştırmamak, zihnini bulandırmamak için bu ko­nuları uluorta konuşmazlardı.

Bugün sözde din âlimleri var. Onlar, halkımızın an­lamakta zorlanacağı konuları televizyonlara taşımaktan, bu konular üzerinde uzun uzun konuşup tartışmaktan geri durmuyorlar. Halkın din ve îmân sağlığını düşünmeden, bir ilmihâl meselesini konuşur gibi ve sanki bu zihin ka­rıştıran meseleleri bilmeye ihtiyaç varmış gibi, onları bal­landıra ballandıra gündeme getiriyorlar. Horoz dövüşüne meraklı olanlar da, televizyon başında çaylarını yudumlar­ken, onların şaklabanlıklarını kâh gülerek, kâh şaşırarak seyrediyorlar. Sonra da o konuları, günlük sohbetlerinde dile getiriyorlar. İmâm Buhârî'nin kitabını uydurma hadis­lerle doldurması, Ebû Hüreyre'nin "hadis yumurtlaması" 
üzerine derin (!) konuşmalar yapıyorlar. Saf halkımız da, hoca zannettikleri bu üçkâğıtçıların, kendilerine bir faydası dokunmayacak olan sözlerini, dinin derin meselelerini öğ­reniyoruz diye köpürdetip duruyorlar.
 
Hadis karşıtlarını iknâ etmenin mümkün olmadığını bildiğim için, onların durumu değil de, bu kimseleri âlim zanneden Müslüman kardeşlerimin yürek sızlatan acıklı hali bana dert oldu. Yalanı ustalıkla söyleyenlerin tuzağına düşebileceklerini düşündükçe, onlar adına hayıflandım. En çok gündemde tutulduğunu gördüğüm bazı konularda, sev­gili kardeşlerime bilmeleri gerekenleri hatırlatmak istedim.

Allah rahmet eylesin, Kâdî İyâz da öyle yapmıştı.

Bu ünlü âlimimiz Şifa-i Şerîf'i, Resûl-i Ekrem'in pey­gamberliğini inkâr eden ve onun mûcizelerine dil uzatan kimseler için yazmadığını söylemişti. Mûcizelerin varlığına inanmayanları iknâ etmek için aklî ve naklî deliller getirme­ye ihtiyaç duymadığını belirtmişti. O, bu ölümsüz eserini, Peygamber aleyhisselâmın dâvetini kabul eden ve onun peygamberliğini tasdik eden Müslümanların Resûlullah'a besledikleri muhabbeti artırmak, onun sünnetine daha faz­la sarılmalarını sağlamak ve îmânlarını kuvvetlendirmek için yazdığını belirtmişti.

Okuyanların göreceği üzere, kitabın sonuna eklenen tebliğ dışında, bu kitâbın hiçbir yerinde hadis karşıtlarının adları zikredilmedi. Çünkü onlar ekecekleri fitne tohum­larını ektiler, nicelerini etkilediler, sonra da ölüp gittiler. Şimdi İslâm dünyasında ve bizim memleketimizde onların çömezleri, üstadlarının bıraktığı yerden azdırma faaliyetine devam ediyorlar.

Hadis ilmiyle meşgul olan değerli meslektaşlarımın, ilmî çalışmalarının yanında, halkımıza Peygamber Efen­dimizi ve onun hadîs-i şeriflerini öğretecek ve sevdirecek çalışmalar yapmaları gerektiğine bütün kalbimle inanıyor ve bunu kendilerinden temenni ediyorum.

Bu çalışmanın bazı kısımlarını okuyup değerli görüşle­rini lütfeden kıymetli arkadaşlarım Prof. Dr. Zekeriya Güler ve Ümit Şimşek'e, sevgili talebelerim Prof. Dr. Bekir Kuzudişli ve Doç. Dr. Ayşe Esra Şahyar'a, özellikle de tamamını okuyup pek değerli katkılarda bulunan aziz arkadaşlarım Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan ve Prof. Dr. Raşit Küçük'e en kalbî teşekkürlerimi sunarım. Yine bu çalışmanın bir kısmı­nı talebelerine ve görüşlerini önemsediği kimselere okutan sevgili talebem Nureddin Yıldız a da teşekkür ederim.

Prof. Dr. Mehmet Yaşar Kandemir
Mayıs 2018, Üsküdar

 
        HADİSLER VE HADİS KARŞITLARI

Allah Teâlâ, kullarının Kendisini bilmesini ve tanıması­nı istedi. Bu sebeple onlara her devirde peygamberler gön­derdi. Son olarak Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi görevlendirdi ve ondan insanlara şunu söylemesini istedi:

Ey insanlar! Ben Allah'ın elçisiyim; beni size O gön­derdi. Sizden hem Kendisine, hem de bana îmân etme­nizi istedi. Doğru yolu bulmak için bana uymanızı emretti.[1]

Allah Teâlâ, Peygamber Efendimize vazifesini bildirir­ken şöyle buyurdu:
"Sana, kendilerine gönderileni insanlara açıklaman, onların da üzerinde düşünmeleri için bu Kur'an'ı indirdik."[2]
Demek ki Resûl-i Ekrem'in görevi insanlara sadece Kur'ân-ı Kerîm'i duyurmak değildi; aynı zamanda onlara dünyada nasıl yaşayacaklarını göstermek için, Kur'ân-ı Kerîm'i sözleri ve uygulamalarıyla açıklamaktı.
Allah'ın kitâbını açıklamak çok önemli bir görevdi. Bu görevi yapacak olan kimsenin hata etmemesi gerekti. Kâinâtın Rabbi, Peygamber aleyhisselâmın insanlara dini 
öğretirken ve Kur'ân-ı Kerîm'i açıklarken hatâ etmeyece­ğini şöyle bildirdi:
"O Peygamber kendi hevâ-hevesine göre konuş­maz. Onun söyledikleri kendisine vahyolunandan baş­ka bir şey değildir."3
Şu olay Resûl-i Ekrem'in yanlış bir şey söylemeyeceği­ni göstermektedir:

Abdullah ibni Amr ibni Âs radıyallahu anhümâ anla­tıyor:
"Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemden duy­duğum her şeyi ezberlemek için yazıyordum. Kureyşliler bana:
"Sen Peygamber'den duyduğun her şeyi yazıyorsun. Hâlbuki o da bir beşerdir. Kızgın olduğu zaman da konu­şur, memnun olduğu zaman da" dediler. Böylece hadisleri yazmama engel oldular. Ben de onların bu sözünü Allah'ın Resûlü'ne ilettim. Bunun üzerine Fahr-i Âlem sallallahu aleyhi ve sellem, parmağıyla ağzını göstererek şöyle bu­yurdu:

"Sen yazmaya bak! Canımı kudretiyle elinde tutan Al­lah' a yemin ederim ki, buradan sadece hak söz çıkar."[3]

Demek oluyor ki, Allah Teâlâ Resûl-i Ekrem'ini ko­nuşurken hata etmekten korudu. O da bu güven içinde, Kur'ân-ı Kerîm'in açıklanması gereken âyetlerini ashâbına açıkladı. Ashâb-ı kirâm efendilerimiz de, Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri demek olan bu açıklamaları yazdılar ve ezberlediler. İşte hadîs-i şerifler böyle meydana geldi.
Nitekim İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe: "Sünnet olmasay­dı hiçbirimiz Kur'an'ı anlamazdık" demiştir.[4]
Demek oluyor ki, Kur'ân-ı Kerîm ile hadîs-i şerifler birbirine ayrılmayacak şekilde bağlıdır. Hadîs-i şerifler ol­madan Allah'ın kitabını doğru anlamak mümkün değildir.

Hadis ve Sünnetin Vazgeçilmezliği

İslâm dininin başlıca iki kaynağı vardır. Birincisi Kur'­ân-ı Kerîm, ikincisi onu açıklayan hadis ve sünnettir.
Hadis ve sünnet neden dinin ikinci kaynağıdır?
Çünkü Allah Teâlâ kullarına Peygamber aleyhisselâmı göstererek şöyle buyurmuştur:
Peygamber e itaat etmek, Allah'a itaat etmektir.[5]
Eğer Allah'ı seviyorsanız Peygamber'e uyun ve ar­dınca gidin.[6]
Peygamber size ne verdiyse alın, neyi yasakladıysa ondan sakının.[7]
Allah ve Resûlü bir konuda hüküm bildirdiği za­man, mü'min olan kimsenin o konuda başka bir tercih­te bulunma hakkı yoktur.[8]
 
Bu âyet-i kerîmeler, Peygamber buyruklarının din de­mek olduğunu göstermektedir. Şu halde Müslüman, din demek olan hadîs-i şeriflere uyacak ve onları baş tâcı ede­cektir.

Aklı başında bir insan çıkıp da, bu âyetlerde Peygam­berim sözlerine değil, onun getirdiği Kur'an'a uyulması iste­niyor, diyemez. Çünkü bu âyet-i kerîmelerde, iddia edildiği gibi bir belirleme, ayırma (tahsis) değil, genelleme vardır. Ve bu âyet-i kerîmelerde Müslümanlara şu emredilmektedir:
"Peygamberim ağzından çıkan her sözü alın, ona uyun, kesinlikle Allah'ın Resülü'ne karşı gelmeyin."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ashâbına, ileride birtakım anlaşmazlıklar çıkacağını haber vermiş ve şu tav­siyede bulunmuştur:
"Anlaşmazlıklar çıktığı zaman benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine sımsıkı sa­rılın."[9]
Bu tavsiyesiyle Allah'ın Resûlü, hadis ve sünnetinin ilâhî kaynaklı olduğunu, söz ve davranışlarının her zaman insanlara yol göstereceğini ve onlardan hiçbir zaman vaz­geçilemeyeceğini göstermiştir.

Sünnet İnkarcılarının Ortaya Çıkacağı

Hadis ve sünnet inkârcılığı yeni bir olay değildir. Pey­gamber Efendimizin Rabbine kavuşmasını fırsat bilen İs­lâm düşmanları, o günden kısa bir süre sonra faaliyetle­rini hızlandırdılar. Dini anlamak ve yaşamak için Kur'ân-ı Kerîm'in yeterli olduğunu, hadislere ihtiyaç bulunmadığını söylemeye başladılar. Esasen İslâm'ı içten yıkmaya çalışan bu şahısların ortaya çıkacağını Allah'ın Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem daha o zamanlar haber vermiş ve şöyle buyurmuştu:
"Şunu iyi bilin ki, bana Kur'ân-ı Kerîm ile birlikte onun bir benzerî daha verilmiştir. Evet, şunu iyi bilin ki, pek yakında koltuğuna kurulmuş karnı tok bir adam ortaya çıkacak ve şöyle diyecek:

'Şu Kur'an'a sarılın; onda helâl olarak bulduğunuz şeyleri helâl, haram olarak bulduğunuz şeyleri de ha­ram bilin!'
'Şunu iyi bilin ki, ehli eşek eti, yırtıcı hayvanlardan köpek dişli olanların eti, önemsiz olan yitikler dışında, zimmîlerîn kaybettiği şeyler size helâl değildir."[10]
"Herhangi birinizi rahat koltuğuna yaslanıp da kendisine benim emrettiğim veya yasakladığım bir şey geldiği zaman: 'Biz Kur'an'dan başka bir şey bilmeyiz.

Allah'ın Kitâbı'nda ne bulursak ona uyarız' derken ke­sinlikle bulmayayım."[11]

Bu ve benzeri hadîs-i şerifler Peygamber Efendimizin sayısız mûcizelerindendir. Bu hadîs-i şeriflerde "karnı tok, sırtı pek" diye anılan kimseler hadis karşıtlarıdır. Bunlar, yemekten içmekten, yatıp uyumaktan başka bir şey düşün­
 
meyen, nimetin baştan çıkardığı kibirli ve kendini beğen­miş kimselerdir.
Çok yiyenlerin anlayışlarının azaldığı da bilinen bir gerçektir. Belli ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu anlayışı kıt, kibirli şahısların hadis ve sünnet aleyhindeki sözlerine fazla değer vermemek gerektiğine de işaret bu­yurmaktadır.

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir:

İslâm karşıtlarının asıl derdi hadîs-i şerifler değil Kur'­ân-ı Kerîm'dir. Onlar şunu çok iyi biliyorlar ki, doğrudan Allah'ın kitâbına hücum etmek şimdilik uygun değildir. El­bet onun da bir zamanı vardır. Zamanı gelmeden Kur'ân-ı Kerîme dil uzatmak, taraftar kaybına sebep olur. Hadisler ise Kur'ân-ı Kerîm'in önündeki en büyük 'engel'dir. Önce­likle Müslümanların ona duyduğu güveni sarsmak gerekir.

Hadis İnkarcıları Neyi Hedefliyor?

Hadis düşmanlarının birkaç hadisi dillerine doladıkları­na bakıp da, onların sadece bu hadisleri mesele yaptıkları sanılmamalıdır. Onların asıl meselesi bütün hadisleri değer­siz göstermek ve onlara duyulan güveni sarsmaktır.

Bunun için ne yapıyorlar?
Hadislerin Peygamber Efendimizin sözü olmadığını, onların daha çok hicrî 2. ve 3. yüzyıllarda uydurulduğunu iddia ediyorlar.
Hadîs-i şerifleri bize nakleden bütün sahâbîlere hücum ediyorlar. Onların güvenilir kimseler olmadığını söyleyerek ashâb-ı güzîn efendilerimizi aşağılıyorlar. Sadece sahâbîleri değil, hadislerin senedinde yer alan bütün râvileri yalancı­lıkla itham ediyorlar.

Biz bir hadisi savunurken ve "Bu hadîs-i şerif, Kur'ân-ı Kerîm'den sonra en güvenilir hadis kitabı olan Sahîh-i Buhârî'de var" diye ter dökerken, onlar İmâm Buhârî'nin de, diğer hadis âlimlerinin de hadis uyduran birer yalancı olduklarını öne sürüyorlar.

Kur'an'a, akla ve mantığa aykırı sözler ihtiva ettiği ifti-rasıyla hadis kitaplarını değersiz buluyorlar.
Kısacası İslâm düşmanları hadisle ilgili her şeyi aşa­ğılıyorlar. Hatta bu Peygamber mîrâsının Yahudilerin ve diğer dinlerin kitaplarından aşırıldığını söyleyecek kadar seviyesizleşiy orlar.

Batılı İslâm düşmanlarının derdini anlamak kolaydır. Fakat onların ardına düşen ve yöntemlerini aynen uygula­yan, hatta onlardan daha ileri giden bizim yerli müsteşrik­leri anlamak hiç de kolay değildir.

 

L A'râf 7/158.
[2]Nahl 16/44.
[3]Ebû Dâvûd, İlim 3, nr. 3646; Dârimî, Mukaddime 43, nr. 501; Ah-med b. Hanbel, Müsned, D, 162, 192, nr. 6510, 6802.
[4]Zeynüddîn el-Irâkî, el-Müstahrec ale'l-Müstedrek li'l-Hâkim, s. 15; Kâsımî, Kavaidü't-tahdîs, s. 52, 298.
[5]Nisa 4/80.
[6]Âl-i İmrân 3/31.
[7]Haşr 59/7.
[8]Ahzâb 33/36.
[9]Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4607; Tirmizi, İlim 16, nr. 2676; İbni Mâ-ce, Mukaddime 6, nr. 43.
[10]Ahmed ibni Hanbel, Müsned, IV, 130-131, nr. 17306; Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4604.
[11]Ebû Dâvûd, Sünnet 5, nr. 4605; Tirmizî, İlim 10, nr. 2663; İbni Mâ-ce, Mukaddime 2, nr. 12, 13.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786059494571
MarkaTahlil Yayınları
Stok DurumuVar
9786059494571
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.