İslam Fıkhı Ansiklopedisi, 10 Cilt Takım Şamua Ivory Kağıt

Fiyat:
3.150,00 TL
Havale / EFT:
3.055,50 TL
889,88 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo Sınırlı Sayıda

Kitap             İslam Fıkhı Ansiklopedisi
Yazar            Prof. Dr. Vehbe Zuhayli
Yayınevi        Risale Yayınları
Kağıt - Cilt     Şamua Ivory Kağıt, Lüks bez ciltli, 10 cilt, Özel Kutulu
Sayfa - Ebat  5.250 Sayfa - 17x24 cm 
Yayın Yılı       2020, Son Baskı


Mütercimler : 
Dr. Ahmet Efe, Beşir Eryarsoy, H.Fehmi Ulus, Abdurrahim Ural, Doç. Dr.Yunus Vehbi Yavuz, Nurettin Yıldız

 

Risale Yayınları, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli tarafından yazılan İslam Fıkhı Ansiklopedisi adlı Fıkıh kitabı nı incelemektesiniz.
10 Cilt Şamua
İslam Fıkhı Ansiklopedisi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları ve bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2

 

       İslam Fıkhı Ansiklopedisi Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı

 
Dört Mezhebin görüşlerini delilleriyle ele alan tek eserdir. İslam Dünyasında en son yazılan, en kapsamlı Fıkıh eseridir. Yıllar süren titiz bir tercüme, güzel bir Türkçe ile sunulmaktadır. Bu eserde Namaz, Hac, Oruç, Zekat, Kurban, Avcılık, Miras, Ceza Hukuku, Sigorta, Tazminat, İş Hukuku, İslamda Yasama ve Yargı Organları, Alışveriş, Hilafet, Yiyeceklerde Helal ve Haramlar, Evlilik, Boşanma, Nişanlanma ve daha yüzlerce konu binlerce mesele ele alınmaktadır. Dünün değil bugünün problemlerini de ele alan, üstelik meseleleri günümüz insanının anlayabileceği bir dille ifade eden bir fıkıh şaheseridir.
  
         
        TAKRİZ

 
Malumdur ki din ve dünya ile alâkalı her türlü ahkâmı muhtevi ve bu vasfıyla en mü­kemmel bir hukuk nizâmı olma vasfını hakkıyla hâiz bulunan islâm Fıkhı 'ndaki mesai­lin istinad ettiği seri deliller, cildler vücuda getirecek kadar bir vüs'ate sâhibdir. Asırlar­dır devam edegelen fıkhı telifat ve tedvinât arasında mes'eleleri delilleriyle zikreden ve­ya muhtasaran ele alan muhtelif Arabça eser vardır.
 
Bunlardan biri de fıkhı mesaili delillerini vermek suretiyle zamanımız insanının se­viyesini nazar-ı itibara alarak sade bir üslübla Prof. Dr. Vehbe Zuhayli kardeşimiz ta­rafından telif olunan elinizdeki şu eserdir. Ezher Üniversitesi Şeriat Fakültesindeki ta­lebelik yıllarından itibaren saygıyla, sakalıyla, İslâm ahkâmını tahsil ve tetebbusundaki gayret ve çalışmasıyla yakından tanıdığım müellif, o zamandan beri şerî ilimlerin talim ve tedrisi yolunda devam etmiş, sahasında ilim ve ihlâsına delâlet eden müteaddid telifata muvaffak olmuştur.
 
Şu eser, bilhassa camilerimize sahip çıkıp oraları ibadet ile imar ve ihya etmeleriyle istikbâlin İslâm'ın olacağına dâir ümid ve itikadımızı tekid eden genç mümin kardeşleri­mizin istifadesine arz edilmektedir. Zira kurtuluş, son bir kaç asırdır dünyanın kısmı azamında değişik şekil ve veçheleriyle tecrübe edilmiş ve insanlığı felâketten felâkete sürüklemiş olan ve hâlen de ahlâkî, içtimaî, iktisadî, siyâsî musibetlerin temel sebebi bu­lunan beşer yapısı bâtıllarda değil, tam olarak tatbîki hâlinde mensubu olan müslümanların yanısıra bütün insanlığın saadet, selâmet, huzur ve düzenini temin ettiğini tarih bo­yunca defalarca isbât etmiş, yegâne değişmez hakikatler koymuş Yüce Rabbimiz Celle ve Alâ'nın inzal buyurduğu islâm'dadır, insanlar ve bilhassa müslümanlar, eğer gerçek­ten dünyada rahat, âhirette necat istemekte iseler, kendilerini yıllardır boş yere oyalayan ya da sömüren bâtıl düşüncelerden derhal yüz çevirip hak ve âdil yapıya geçmelidirler. Bu batılılar içinde yetmiş değil, yüzyıllarca dahi devam etseler: "Hak'dan ayrıldıktan sonra sapıklıktan başka ne kalır?!.." (Yûnus: 32) hakikatince rahat ve huzura kavuşma­larının mümkün olmadığı, birçok tâğût ve putun yıkıldığı gününüzde daha iyi ortaya çık­mıştır.
 
"Allah hakkı söyler ve O, doğru yolu gösterir."'(Ahzâb: 33).
Bu eserin o yüce hedefe ulaşılması uğrunda hissesi olması dilek ve temennisiy­le... 
Tevfik ve inayet Allah Teâlâ Hazretlerindendir. 
 
M. Emin Saraç
 
                 SUNUŞ
 
Kısa geçmişine nazaran okuyucu nezdinde kazandığı büyük ilgi halesi ve gü­ven neticesi Risale Yayınları okuyucularının da destek ve teşviki ile temel eserler dizisi başlatmış bulunmaktadır. Bu serinin ilki olan elinizdeki eser bütün İslâm Dünyasının gerek ilim çevrelerinde gerekse halk tabanında büyük kabul gören, ta­bir yerindeyse, büyük bir fıkıh külliyatı dır. Eserin yayına hazırlık çalışmaları iki se­neye yakın bir süre almıştır. Her biri sekiz yüz-dokuz yüz sahife civarında sekiz bü­yük ciltten oluşan eserin Türkçemize on cilt halinde kazandırılması planlanmıştır. İnsanlara dinlerini öğretecek yahut da dinlerini uygulama yollarını gösterecek bir çalışmanın çok hassas ve ciddî bir mesele olduğunun şuuru ile eserin tercümesi üzerinde titizlikle durulmuş, tercümeler dizilme safhasına gelmeden önce çeşitli açılardan kontrol edilmiş, icap ettikçe kaynak gösterilen eserlerdeki ilgili yerlere bizzat müracaat edilerek verilmek istenen bilgilerin en sıhhatli bir şekilde aktarılmasına çalışılmıştır.
 
"Asrımızda Müslümanların esas problemi amel noktasındadır: İslâmın ibadet­ler muamelât, dış ilişkiler ile ilgili hükümlerini kendi nefsinde, aile hayatında yaşa­ma ve toplumda uygulama yönünden dinleriyle nasıl amel edeceklerdir. Problem buradadır." diyen yazar elinizdeki eserde -en geniş anlamıyla- İslâm Fıkhını bütü­nüyle kuşatıcı bir şekilde ele alıp incelemiştir. İslâm Fıkhının büyük küçük hiç bir yönünü ihmal etmemiş, geçmiş alimlerimizin bize bıraktığı ve tüm araştırmacıların dinimizi anlama ve anlatma yönünden hiç bir zaman göz ardı edemiyeceği zengin mirastan istifade ederek her fıkıh mezhebinin görüşünü o mezhebin delilleriyle ve o delillerin muhakemesiyle sunmuş, bunu yaparken de bütün eser boyunca İslâmın temel ve değişmez değerleri karşısındaki çağdaş müslümanın içinde bulunduğu konumu göz önünde bulundurarak onun karşılaştığı problemlerin çıkış yollarını vermeye çalışmıştır. Bunun neticesi olarak insanın Allahu tealâ ile olan bağı olan ibadetleri, insanların diğer insanlarla ilişkisini belirleyen muamelât konularını yeni bir üslup ve bakış açısıyla ele almıştır. Ayrıca günümüzde sıkça karşılaştığımız ekonomik meseleler, İslâmın hukuk felsefesi, İslâmın devlet yapısı gibi konulan klasik fıkıh kitaplarından farklı bir tarzda ve ilmî bir yaklaşımla incelemektedir. Gerek kapsamı ve ilmî üslubu gerekse kendisinden istifadenin kolaylığı ve sistema­tiği açısından İslâm dünyasında fıkıh alanında yazılan en geniş fıkıh eseridir. Bu gerçek göz önünde tutularak eser Türkçemize "bütün bilim dallarındaki ya da belir­li bir alandaki bilgileri kapsamlı ve düzenli biçimde sunan başvuru kaynağı" olarak tanımlanan ansiklopedi başlığı altında sunulmuştur. Eserin, okuyucunun da farkedeceği gibi, bir çok açıdan -gerek Türkçe gerekse Arapça- fıkıh sahasındaki diğer eserler arasında seçkin bir yeri vardır.

Kitabın dilinin her hangi bir okuyucu tarafından anlaşılır olmasına özen göste­rilmekle beraber fıkıh terimlerinin tercümesine değil, bu terimlerin izahları yoluna gidilmiştir. Ayrıca bu eserin eski-yeni fıkıh kitaplarından kendisini farklı kılıcı bir özelliği olan delillerin tahlil ve tenkidi verildiğinden, eserde kullanılan özellikle hadis terimlerinin izahı ilk cild sonunda verilmiştir. Eserin en son cildinde ise siste­matik bir indeks verilecektir.

İslâm dininin Müslümana yönelttiği gerek ferdî gerekse toplumsal bütün hitaplarıyla ilgili yazılmış olan ve fıkıh ilminin her hangi bir konusunda kişiyi diğer eserlere muhtaç bırakmıyacak genişlikte kılavuz bir eser yayınladığımıza inanıyo­ruz. Bu açıdan " İslâm Fıkhı Ansiklopedisi "nin Türkçeye kazandırılmasını bu saha­da bir merhale olarak görüyoruz.
Allahu teala'dan bilgimizi arttırmasını ve bize bildiğimizi uygulamayı nasip etmesini niyaz ederiz.

İslam Fıkhı Ansiklopedisi Genel Yayın Yönetmeni

 
                      ÖNSÖZ
 
Alim ve Habir olan Allah'a hamd, Efendimiz Hz. Muhammed'e ve hidayet ön­derleri, hayat kandilleri âline ve ashabına salat ve selâm olsun. Allah tealâ, sahabe ve tabiinden, selef-i salihinin müçtehit imamlardan, din gününe kadar onlara tabi olanlardan razı olsun.
Hayattaki çeşitli faaliyetlerin ve insanlar arasındaki sosyal münasebetlerin ilahî adalet ve beşerî mantık ölçüsüne göre salih bir şekilde tanzimi ulvî bir akide, sağlam bir ahlâk ve şümullü bir nizam olmaksızın sağlanamaz.
 
Bu ahlâk ve nizamlar manzumesi ferdin açık ve gizli ahvaline, toplumun ilk çekirdeği olan aileye, devlet otoritesi altında düzenlenmiş en geniş toplum yapısına sınırlar ve çerçeveler çizer.

Bu suretle toplum emniyet ve istikrar içinde yaşar, daima ileriye doğru gider; zaaf, çözüntü ve bozulma veya fakirlik ve açlık veya tasallut, zulüm ve sömürü ya­hut lüks ve israf ya da asrımızdaki gibi maddeciliğin her yerde ve her şeyde tek ge­çerli akçe olması sebebiyle önüne çıkabilecek hastalıklara, yapısını sarsabilecek akımlara karşı kendini korur.
 
Toplumu bu bozulma ve çözülmeden, uçurumdan koruyacak, sapıklığın te­mellerini sarsacak, uyur gezer gafilleri yataklarından kaldıracak bir ıslah hareke­tinden başka kurtarıcı da yoktur. Bu hareket şahsa, kendi benliğinin şuurunu ve gü­veni, varlığını, canlılık ve faaliyetinin ispatına olan ihtiyacı ortaya koyacaktır. Kur"an örneği ve İslâm peygamberinin sîreti, insanların hayat çizgilerini düzeltmek için en güzel rehber, en güçlü davet ve en halis hedef değil midir?
 
"Kuran'ı ancak hak olarak indirdik ve o da indiği gibi hak olarak kaldı. Seni de yalnız müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." (İsra, 105).
"Gerçekten bu Kur'an en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü'minlere, ken­dileri için büyük bir ecir olduğunu müjdeler." (İsra, 9).
Yalnız itikada ve duygulara dayanan bir davetin baki kalması mümkün değil­dir. İtikadın doğruluğuna delil olabilecek kimi görevlerin fiilî bir şekilde sürekliliği de gereklidir. Çünkü sahih bir iman, kalbe yerleşen ve amelle doğrulanan iman­dır.
 
Dünya hukuk sistemleri arasında takdir edilen ölçü ve üstün bir yer sahibi olan İslâm fıkhı -ki hâlâ bu vasfını korumaktadır- müslümanların uygulaması için en iyi bir sistemdir. Bu sistem, söz ve fiilerinde, hayatın tanziminde insanların taleplerine daima cevap vermiştir. Kur'an ve sünnetin ahkâmı onda tamamen ortaya çıkmıştır. Bu dinin yüce maksadı onunla tahakkuk etmiştir. İslâmın sahih akidede ve selim ibadette ve sağlıklı bir muamelede koyduğu prensipler, gerçekte muamelât ve sos­yal hayatın düzeltilmesine götüren ahlâkî gayelerin tahakkukunu hedefler.
 
"Kişinin leh ve aleyhinde olanları bilmesi" demek alan fıkh-ı ekber ve dar an­lamıyla "amelî şer'î ahkâm" olan fıkıh, İslâm şeriatının hayat düsturunun doğru ve hassas bir tercümesidir.
 
Ancak, İslâm fıkhının kavramlarına açıklık getirilip konularının tanzim edile­ceği, maksatların izah edilip, içtihatlarının asıl kaynaklarıyla irtibatının sağlanaca­ğı yeni bir kaynak esere şiddetle ihtiyaç olduğu şüphesizdir. Böyle bir eser, kanun­laştırma (*.) çalışmalarında istifadeyi kolaylaştıracak ve araştırmacıların müçtehitlerin ortaya koydukları verimli ve büyük servetin kaynaklarından faydalanmalarını kolaylaştıracak şekilde olmalı. Ayrıca, muayyen bir mezhebin görüşü ile de bağlanılmamalı, zira her hangi bir mezhebin fıkhı, şeriat hukukunun tamamını temsil et­mez. Allah'a hamdolsun, Suriye, Mısır ve Kuveyt'te bu tarzda bir Fıkıh Ansiklope­disi yazımına başlandı. Gerçi henüz ortaya bir şey çıkmadı. Toplu çalışmalarda, geç ürün verme, ulemanın birbirlerinden uzak yerlerde oluşları ve teknik problem­lerin çokluğu gibi kimi kusurlar vardır.
 
Fakihlerden birinin görüşünün hak ve doğru olması (hakkın da tek oluşu ve çoğalmayacağı itibarına göre) her hangi bir fıkhî görüşü benimsemeye engel değildir. Vahiy ve nübüvvetin kesilmiş olmasıyla en doğru olanı bilmek güçleşmiştir. An­cak, bizim için ercah (daha açık) delili ile bir görüşün râcih olduğu (üstünlüğü) belirebilir. Önümüzdeki konu açıklığa kavuşmazsa insanların maslahatını ve teamül­deki ihtiyacını tahakkuk ettiren, zamanla çıkan gelişmelere, şeriatla çatışmayan sa­hih örflere uygun, genel hatları ve muhtemel sonuçlarıyla İslâmın kaidelerine ve teşri ruhuna, şeriatların küllî maksadına uyumu olan ve yine re'ye dayalı fıkıhtan alınma kanunlara geçeriz. Böylece şeriatın gayesi ve insanların maslahatları aynı anda tahakkuk eder, şeriatın tatbiki aksamayacağı umumî esaslarına ve naslarda mukarrer olan sabit ahkâmına da ters düşülmez. Nasların kullanılması iptali ile ol­maz; bilakis tahsisi, tevil ve anlaşılmasında içtihat ile olur. Fakihler sık sık nassı te­amülle tahsis etmiş, örfe dayalı hükümler koymuşlardır.

Bütün bunlar, şümullü ve mütekâmil bir İslâmî bakışla gerçekleşir. Sadece dış yapıyı koruyup, özün ve hakikî muhtevanın terki ile; Allah Tealanın şeriat'ındaki diğer ahkâmdan kök ve usul yönünden koparılmış İslâmî bir örneği kanun ve ni­zamlara yamamakla tahakkuk etmesi düşünülemez. Meselâ eğitim ve öğretimde, sosyal ve iktisadî hayatta, günlük hayatın her sahasında dışardan ithal edilen ve üm-
1- "Kanunlaştırma" ile müellifin daha sonraki cümlelerinden de anlaşılacağı gibi Osmanlılardaki "Mecelle" örneği kastedilmektedir (müt.).
met üzerinde zorla tatbik edilen kanunların hakim olduğu bir toplumda şer'î cezala­rın tatbik edilmesi gibi.
 
Bazı insanların İslâm şeriatının yerine ithal beşerî kanunlar getirmesine karşı­lık geleceğin İslâmın, onun fıkhının ve teşriatının olacağına inanan biri olarak, bu fıkhın ahkâmını açıklamayı zarurî buluyorum. Çünkü ilâhî ahkâmın bu şekilde terk edilişi geçici bir irtidatür, müslümanların zihinlerinde kalıcı iz bırakması, istikrar ve ihtiram bulması düşünülemez. Şu on beşinci hicrî asrın başında çıkan mübarek uyanış hareketleri ve çeşitli alanlarda İslâm şeriatının tatbikine fiilen yeniden dö­nülmesi için beliren güçlü arzu buna delildir.
 
     
     Bu Kitabın Metodu

 
Telif, üslûp, tasnif, tertip, fihristleme ve istidlalde yeni bir metodu olan bu fı­kıh kitabının bazı özelliklerini şöyle sayabiliriz:

1- Bu, Kur'an, sünnet ve makulden sahih delile dayalı İslâm şeriatı fıkhı kitabı­ dır. Sadece sünnet fıkhı olmadığı gibi, rey fıkhından da ibaret değildir. Zaten müçtehidin çalışması Kur'an ve sünnete dayanmıyorsa muteber değildir. Şeriatin fıkhî hükümlerinin bilinmesi -ki bu mücerret vasfı bir iştir ve müsellem şeylerin beyanı­dır- aklî bir kanaat veya gönül rahatlığı ya da öğreten ve öğrenen için -delilsiz oldu­ğu zaman- itminan vermez. Hükmün delilini bilmek Kur'an'da da kınanmış olan taklide dayalı donukluk bağından kurtarır, din imamlarının kendilerinden ilim alı­nacak kimsede şart koştukları basiretle bir arada bulunan ittibaya götürür. Üstelik ahkâmın delilleri fıkhın ruhudur. Onların araştırılması ise, zihnin jimnastiği ve eği­timidir. Bu, fıkıhla uğraşanda da fıkhî bir meleke oluşturur.
 
Kısacası mezheplerin fıkhına şamil olan bu kitap, hükümlerin İslâmî teşriin naklî ve aklî çeşitli kaynaklarından ( kitap, sünnet ve teşriin umumî, aslî ruhuna da­yalı reyle içtihattan) çıkarılmasına dayanmaktadır. ( Bu dört mezhebin ve inkıraz bulmuş hak mezheplerin dayanağının da aynısıdır.) İslâm fıkhını sadece Kur'an'a dayandıranlar, İslâmı köklerinden kesmiş veya suretini tağyir etmişlerdir. O kim­seler din düşmanlarına daha yakındır. Fıkhı sadece sünnete dayandıran da, noksan bir iş yapmış ve manasız davranmış, hayatın akışına gözlerini yummuştur. İnsanların ihtiyaçlarına çözüm bulmaktan, maslahatlarını temin etmekten uzak kalmıştır. "Maslahat nerede ise Allah'ın şeriatı ve dini de oradadır." kaidesi meşhurdur. Hadis ekolünün imamları (Malik, Şafiî ve Ahmed) reyle içtihadın delillerinden mesalih-i mürsele, örf, âdet, sedd-i zeraî v.b. kabul etmişlerdir. Nehaî, Rabîatü'r-Ra'y, Ebu Hanife ve talebeleri gibi rey ekolünün imamların da asla bir sünneti, eseri veya selef­ten birinin içtihadım ihmal etmemişlerdir.
 
2- Bu, belli bir mezhebin kitabı değildir. Dört mezhep (Hanefî, Maliki, Şafiî ve Hanbelî) -bazen de başka diğer mezhepler- arasında, her mezhebin güvenilir kaynaklanna dikkatli bir şekilde itimat ederek ve o mezheplerin bağlıları arasında mutemet olan kaynaklara havale etmek suretiyle meydana getirdiğimiz karşılaştırmalı bir fıkıh kitabıdır. Çünkü bir mezhebe ait hükmü, diğer mezheplerin kitaplarından nakletme, mukarrer racih görüşün açıklanmasında hatasız olmamaktadır. Nitekim böyle çok örneğe rastladım. Ancak yazılarda iyimserlik ve konuya bağlılıktaki hırstan, uzak yorumlardan, dar mezhep taassubundan, fıkıh kitablarının her bölü­münü takdis aşırılığından kaçmak için bu noktalara temas etmemeyi tercih ettim. Bu tür çalışmalar ve mezheplerin fıkhını açıklama, okuyup yararlanmada büyük bir ilgi ve özen görmüştür. Bu dünyadaki karşılaştırmalı araştırma meyline de uymak­ta, mezhep taassubunu da zayıflatıp azaltmaktadır. Bununla beraber sadece fıkıh ahkâmının başlıklarında değil, şartlar ve açıklamalarda fakihlerin de ortak görüşle­rine temas etmeye çalışacağım.
 
3- Bu kitapta hadisin sıhhatinin açıklanması ve fakihlerin istidlal ettiği hadisle­rin tahkik ve tahririne özen gösterilmiştir. Öyle ki, okuyucu sıhhatli yolu görüp de­lili sahih olan görüşü alsın ve zayıf hadise dayanan görüşü de rahatlıkla terkedebilsin. Zayıflığından söz etmiyorsam genelde o hadis makbuldür.
 
4- Bu kitap, muhtelif temel fıkhî meselelerin ahkâmını, fıkhî meselelerin her mezhebin diğer mezheplerle karşılaştırılması yoluyla mukayesesini ihtiva eder. Böylece, görüşler arasında mukabale imkânı ve araştıranın kalbine uygun gelen mezhepteki hükmü bulmasını, mezheplerin cüziyyatını diğer mezheplerle karşı­laştırmasını ve görüşler arasında muvazene imkânı bulmasını sağlamaktadır. Bu zor bir iş olmasına rağmen, okuyucunun hedefini tahakkuk ettirir, susuzluğunu gi­derir.
 
5- Bu kitapta, amelî-tatbikî konulara ağırlık verilip meydana gelme ihtimâli az farazî meselelerden uzak kalınmıştır. Bazen fıkhî tablonun tamamlayıcı ve tarihî bilgi olması dışında, köle ve kölelikle ilgili konular, dünyadan kölelik kaldırıldığı ve meseleleri bittiği için ele alınmamıştır.

6- Zayıf hadis karşısında ya da her hangi bir mezhepteki maslahatın tahkiki ve­ya zarar ve fesadın önüne geçilmesi için bazen görüşler arasındaki tercihimi belirt­tim.

Tercih belirtmediğim zaman uygun olan, çoğunluğun görüşüne göre amel et­mektir, çünkü çoğunlukla tercih sağlanır ve cumhurun görüşü takdim edilir. Ancak muamelât ile ilgili hususlarda zamanımızda şer'î hayata uygun değilse ya da her hangi bir müçtehide göre kabul görmemiş ise tercih edilmeyebilir.
Telfike¹ götürse de zaruret, ihtiyaç, acz ve özür hallerinde her mezhebin taklit edilmesi caizdir, sahih olan Malikîlere ve Hanefî'lerden bir gruba göre bunun caiz oluşudur. Nitekim, ihtiyaç ve maslahat durumunda mezheplerin en kolayını alma
 
1-Telfik, sözlükte: "Bir araya getirme, birleştirme" (Müt.). Müctehidlerden birinin, müstakil ola­rak söylemediği bir keyfiyede (hüküm) getirme.
 ya da tetebbu'u'r-ruhas¹ caizdir. Çünkü Allah'ın dini kolaydır, zor değildir. Telfikin caiz olduğunun söylenmesi, insanlara kolaylık sağlama noktasındadır. Allah Teala buyuruyor ki: "Allah size kolaylık istiyor. Size zorluk istemiyor" (Bakara, 185); "Dinde size zorluk kılmadı" (Hac, 78) "Allah size hafifletmek istiyor; insan zayıf yaratıldı" (Nisa: 28)
1 - Tetebbuu'r-Ruhas: Kişinin önüne çıkan meselelerde her mezhepten hafif ve kolayını alması.

Şerî yükümlülüklerden sıyrılma fesat ve tehlikesini önleme kaidesine binâen, abesle iştigal kabilinden veya zatî arzular sebebiyle tetebbu'u'r-ruhas (daima ruh­sat yolları arama) caiz olmaz: Bir insanın zaruret ve özür olmadan her mezhepten kendisine kolay olanı alması gibi. Hakimin hükmünü nakzeden (bozan) telfik de caiz değildir. Çünkü hakimin hükmü ihtilâfı kaldırır, bununla da başıboşluk önle­nir. Kişiyi yaptığı amelden dönmeye götüren veya icma edilen bir şeyle çatışan ya da her mezhepten diğerinin söylemediğini taklit ederek bir kadınla velisiz, mehirsiz ve şahitsiz evlenmek gibi şer'î bir harama düşüren telfik de caiz değildir.
 
7- Meseleleri bölüp parçalamadan, hükümlerin bilinmesi kolaylaşsın diye bu kitapta konuların anlaşılır bir dille açıklanması, çağımız insanının anlayışına yakın tertip, her mezhepte racih görüşün tahkiki ve küllî esaslar konması yoluna gidilmiş­tir. Daha önce anlaşılması güç, üslûbu girift olan fıkıh, tanzim ve tasnif yoluyla akla yakın hâle gelmiştir. Fıkıhta uzmanlaşmış biri için bile, iç içe girmiş pek çok mesele arasında muayyen bir fıkhî hükmü bulmak zordur. Bir hükmün bulunması bir fıkhî babın hepsine göz atma, aynı konuda birden fazla kitaba müracaat gibi yoğun bir çalışma ve uzun bir vakti gerektirebilirdi. Böylece tarihte eşi bulunmayan bir ilmî hazine ve servetle dolu olan eski kitaplarımızın anlaşılmasında karşılaşılan zorluk ve karışıklık giderilmiş, İslâm fıkhının hükümlerinden sıyrılmak isteyenlerin ileri sürebilecekleri hiç bir mazeret kalmamış olmaktadır. 10 cilt dört mezhebe göre İslam fıkhı fiyat

8- Şer'î kaide ve prensiplerden ve fakihlerin takrirlerinden hareket ederek insanların hayatlarına taalluk eden bazı yeni meselelerde inceleme yapmaya çalıştım. Daha fazla araştırma ve cüz'î içtihatlar için de kapı hâlâ açıktır. Allah'ın fazlı kesil­mez, bağışları ve lütufları da sadece bir zamana veya tek bir şahsa münhasır değil­dir.
 
Sonsuza kadar şiarım Kur'an'ın, "Allah'tan ancak âlimler korkar", "De ki: Rabbim ilmimi artır" ayet-i kerimeleri ile Buharî ve Müslim'de rivayet edilen Resulullah (a.s.)'ın: "Allah kime hayır dilerse onu dinde fakih kılar." ve yine Buharide rivayet edilen: "Nice anlatılan, duyandan daha ince anlayışlıdır." hadis-i şerifleri­dir.

Bu çalışma büyük bir gayreti, sabrı ve zamanı, bir grup âlimle yardımlaşmayı gerektiriyordu; öğreten ve öğreneni ile insanlara fıkhı yaklaştırmak için Allah Tealanın yardımını isteyerek yazmaya başladım. Muayyen bir mezhebin görüşüne de taassubum olmadı, çünkü hikmet müminin yitiğidir, nerede bulursa alır. Âlimin, gördüğü lüzum kadar ilmin ilerlemesine katkıda bulunması da üzerine borçtur. Çünkü Hz. Ali (r.a.)'nin dediği gibi: "İlim harcama ile artar". Özellikle de inceleme, araştırma ve derinlemesine tahkik etme, delil ve mezhep olarak racih olanı belirt­meyi gerektiren hususlarda! Allah tealâ'dan bundan faydalanmayı nasip etmesini, ecirlere, ölümden sonra Allah katında sevapların birikmesine vesile olmasını dili­yorum. Buhari nin Edebu'l-müfredde, Müslim'in ve İbni Mace dışındaki dört Sü­nen sahibinin Ebu Hüreyre'den rivayet ettiği hadiste Resulullah (a.s.) buyuruyor ki: "İnsan öldü mü ameli kesilir. Ancak üç kişininki hariç: Sadaka-i cariye ya da onur la faydalanılan ilim veya kendisine dua eden salih evlat bırakan kimseler". İbni Ömer (r.a.) diyor ki: "Bir fıkıh meclisi altmış yıl ibadetten hayırlıdır". Bana bu ilmi sevdiren babamdan Allah razı olsun. Bana iyilikleri olan Ezher ve Suriye'deki ho­calarımdan da Allah razı olsun.
 
Eğer istenen hedefe ulaşırsam bu Allah tealâ'nın fazlıdır. İsmet, kemâl ve fı­kıhta her şeyi bilme iddiam yok. Bu yalnız Allah'ın vasıflarındandır. Önceden aczi­mi ve eksikliğimi itiraf ediyorum: "Size ilimden ancak az bir şey verildi." Yaptı­ğım, fıkhın açıklama, tertip ve insanlara yaklaştırılması ile dört mezhep vd. arasın­da fıkhî hükümlerin mukayesesinden öteye geçmeyen bir çalışmadır. Basan Al­lah'tandır.
 
"Rabbim! Bana hikmet ver ve beni salihlere kat. Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle. Beni nimeti bol cennetinin vârislerinden kıl" (Şuarâ, 83-85).
 
  
      Kitabın Telif Sebebi

 
İlk dönemde Müslüman mütekâmil bir bütündü. Uyum içinde ve hassas, den­geli bir tutumla din, dünya ve ahiret işlerini beraber götürüyordu. Şahsında, ailesin­de veya tavırlarında, hayatî işlerinde hep böyleydi. Önder bir idareci de olsa, nor­mal Müslüman fertlerden biri de olsa tavn aynıydı. Meselâ cihât için davet duydu­ğu zaman, Allah'ın dinini, İslâmın izzetini ve Müslümanların namuslarını müdafaa için kükremiş arslan gibi koşuyordu. Cemaati veya toplumu ilgilendiren, siyasî ve­ya idarî bir problem çıktığında veya sosyal problemlerde, fetva alanında, ilahî yar­dımı dileyerek ve Allah tealâ'nın rızasını umarak elindeki yararlı bir iş veya ufuk açan bir düşünce gibi ne varsa takdim ediyordu.
 
Günümüzde ise Müslümanların yönleri ve meslekleri dallanıp budaklandı. Ar­tık İslâm için çalışma, Müslümanın ilgi alanının zirvesinde değildir. Umumun menfaatine olan yapıcı çalışmalar önemsiz ya da yapılması zor işler hâline geldi. Yaklaşık elli devlete dağılmış olan milyonlarca Müslümandan çoğu özel işlerine yönelmiş bulunmaktadır.
 
Artık, maddî bilim kültürü ile sert kültürün karışması ya da ithal beşerî kanun­lar ve yeni ekonomik teorilerin tatbik edilmesinden olsa gerek, çağdaş hayat hak­kında Müslümanın olumlu bir anlayış ortaya koyması zor hâle geldi.
 
Ancak İslâmî sahanın çeşitli yerlerinde muamelâttaki ya da şer'î tekliflerin hü­kümlerindeki helâl ve haram olan şeyleri bilmek için, hayatın zor yüküne rağmen İslâmın ve muasır Müslümanın hayatın neleri gerektirdiğini kavrayan az da olsa aralarında gençlerinde bulunduğu bir grup hâlâ vardır. Onlar faydalı ve zararlıyı takdir edip, sadece hissî bir yaşayıştan uzaklaşmışlardır.
 
Şam'daki Darü'l - Fikr sahipleri, İslâm fıkhı nın her bölümünü ele alacak bir fı­kıh kitabı telif etmem için bana teklifte bulundular. Bu kitap, fikrî kanaatlerle silah­lanmaya ve delille teyit edilen şer'î hükme şahsî güveni olan ve buna bedel kabul et­meyen muasır Müslümanın üslûp ve ihtiyaçları ile uyum sağlamalıydı. Teklife ce­vap için hemen yoğun bir çalışma ve ısrarlı bir gayrete girdim Sonunda Allah tealâ, isteneni yapmaya beni muvaffak kıldı. Kitabın muamelât ve akitlere ait olan üç cil­dini altıdan fazla Arap üniversitesinde ders kitabı olarak okuturken bu metodun faydasını bizzat müşahede ettim ve çalışmalarıma devam ederek eseri şu hâline ge­tirdim.
 
Kitabın neşri, basılıp finanse edilmesi, en güzel bir şekilde okuyucuya ulaştı­rılması için gösterdikleri itina ve ihtimamdan dolayı Allah Tealâ'nın kendilerini her türlü hayırla mükâfatlandırmasını dilerim. ( İslam fıkhı ansiklopedisi kitap, vehbe zuhayli fıkıh kitabı, İslam fıkhı ansiklopedisi fiyat, risale yayınları , fıkıh ansiklopedisi fiyat   )
 

Vehbe ez  Zuhayli




Risale Yayınları Vehbe Zuhayli 10 cilt şamua İslam Fıkhı Ansiklopedisi adlı Fıkıh kitabı nı incele diniz.

Diğer Özellikler
Stok Kodu9789756226387
MarkaRisale Yayınları
Stok DurumuVar
9789756226387

İlginizi Çekebilecek Diğer Ürünler

En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.