Kitap Kalplerin Anahtarı Miftahül Kulub
Yazar Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi
Yayınevi Huzur Yayınevi
Tercüme Abdülkadir Akçiçek
Kağıt - Cilt Sarı Şamua, Lüks Bez Cilt
Sayfa - Ebat 672 sayfa, 17x24 cm
Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi Kalblerin anahtarı miftahül kulub kitabını incelemektesiniz.
Huzur Yayınevi miftahül kulub kalplerin anahtarı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Kalplerin Anahtarı ~ Miftah’ül Kulub
Huyları güzelleştirmek, merhamet ve şefkat duygularını geliştirmek için bazı tasavvuf yollarının anlatıldığı bu eserde sapık yollardan uzak durmak için tenbihlerde bulunulmaktadır. İrşat yollarını tarif edip, tasavvuf yoluna girenlere huzur ve ışık tutacak sohbetler anlatılmaktadır. Sade bir dil ve akıcı bir üslup kullanıldığından her müslümanın rahatlıkla anlayabileceği seviyededir.
İşbu risaleye; başından sonuna varıncaya kadar, hiçbir yerine dışarıdan tek harf karışmamıştır. Hepsi, Ademoğlunun Efendisi Ümmetlerin Hayırlısının Baş Tacı Kıyamet Günü Meydanında Asilerin Şefaatçisi Efendimiz Hazretlerinin emri ile, işareti ile alınmıştır. Ona salat ve selam olsun.
MİFTAH’ÜL-KULUB
Resulullah ile Hak yola davetçi bulunan evladıma irşad işini kolaylaştırmak için bundakileri derleyip bir araya getirdim.
RİSALE-İ MÜRAKEBE
Huyları güzelleştirmek; merhamet ve şefkat duygularını geliştirmeye sebep olacaktır.
RİSALE-İ PENDİYE
Bizler bu velayet derecesini, bu güzel Fethiye Virdini devamlı okumak, onu hiç bırakmamak sebebi ile bulduğumuzu bulduk.
EVRAD-I FETHİYE
DÖRT ESER ÜZERİNE
Değerli Kardeşlerim,
Sizlere, dört eserden meydana gelen büyük bir eser sunuyorum.
Yazarın hayatı, ayrı bir bölüme alındığı için, buraya alınmadı. Ancak, o büyük zatın, burada sunulan o güzel eserlerini kısaca sizlere tanıtmak istiyorum.
O eserler, sunuluş sırasına göre şöyledir: MİFTAH’ÜL-KULUB
Bu eserin ismi, dilimize şu şekilde çevrilmiştir: GÖNÜLLER AÇAN KİTAP..
Bu kitap ta, bazı tasavvufi yollar anlatılmaktadır; sahte sofulardan uzak durmak için, tenbihler vardır.
Bu eserin yazarı, adı geçen eserinin yazış sebebini anlatırken; bizzat Resulullah efendimizi rüyada gördüğünü, kendisine şöyle buyurduğunu yazar:
--Nuri, evladım, vakitler bir başka oldu. Aşık, sadık, mana yüzünü görmeyi isteyen ümmetlerim; esenlikle yolları bulup hoşnutluk yoluna bel bağlayarak vuslat sırrına nail olsunlar.
Daha sonra, Resulullah efendimiz, bu eserin yazılmasını emretmektedir; Allah ona salat ve selam eylesin.
2.RİSALE-İ MÜRAKABE..
Bu eserin ismi de, dilimize şu şekilde çevrilmiştir: Mürakebe Kitabı..
Bu eserde, bazı irşad yolları açıklanmakta; özellikle ruhani yolla, nefsani yol, ayrıntıları ile anlatılmaktadır.
Bu eserin yazarı, yine aynı zattır; eserinin başında şöyle yazmıştır:
--Resulullah ile Hak yola davetçi bulunan evladıma irşad işini kolaylaştırmak için, bundakileri derleyip bir araya getirdim.
3.RİSALE-İ PENDİYE..
Bu eserin ismi, şu şekilde dilimize çevrilmiştir: Öğüt Kitabı..
Bu eserin yazarı dahi aynı zattır. Tasavvuf yoluna girenlere bazı tavsiyelerde bulunup baş tarafından şöyle yazmıştır:
--Bu tarikat-ı aliyyeye girmek isteyen din kardeşlerine, başta gereken odur ki: Öncelikle kendilerini, her emri açık olan şeriata uygun hale getireler.
4.EVRAD-I FETHİYE..
Bu eserin ismi de, şu şekilde dilimize çevrilmiştir: Fethiye Virdleri..
Bu eser, salavat-ı şerife, dua ve münacattan ibarettir. Metin, tercüme, şerh bir aradır. Önemli bir eserdir.
Bu eser, baş kısmındaki bir yazı ile şöyle tanıtılmaktadır:
Hazret-i Emir Seyyid Ali Hemedani şöyle anlattı:
--Bin dört yüz (1400) evliya ile karşılaşma ve buluşma nasib oldu. Hemen her birine sordum:
--Mana yolunda velayet kapısının açıklaması nasıl müyesser oldu?. Hemen her birinden şu şekilde cevap geldi:
--Bizler, bu velayet derecesini, bu güzel Fethiye Virdini devamlı okumak, onu hiç bırakmamak sebebi ile bulacağımızı bulduk.
İslam dininin zuhuru ile birlikte, insanın mükemmel yetişmesi hedef alınmıştır.
Tertemiz bir geçmişe sahib olan insan; bu alemde kendisine verilen rollerin havasına girmiş, kendisini o rollerdeki tip sanmıştır. Böylelikle, kendi asıl değerini yitirmiş, asli safiyeti bozulmuştur.
İşte İslamiyetin görevi, anlatılan durum meydana geldikten sonra başlar; insana, aslını tanıtacak, safiyetini bulduracaktır.
Esas mesele ve gaye anlatıldığı gibidir. Ne var ki, anlatılanı başarma yolları ve çareleri İslam dininde çoktur; terbiye çerçevesi, gayet geniş tutulmuştur. Zamana, zemine, insandan insana göre değişiktir. Her zaman ve her yerde aynı usule başvurulamayacağı gibi; her insana da aynı terbiye usulü uygulanamaz.
Her usul, her terbiye yerinde geçerlidir.
Üstteki kısa açış sözü, bu eserlerin esas durumunu anlatmak içindir; şöyle ki;
Bu eserlerin esas konusu, insanın manevi terbiyesi olmakla beraber, zamana, çevredeki insanlara göre yazılmıştır. Eserler, değerlidir; ancak:
--Bunları manevi terbiyem ve gelişmem için ben de kendime uygulayacağım..
Diyen kimse yanılabilir. Zira, bunlar birer reçete hükmündedir; herkesin hastalığına iyi gelmeyebilir. Bunun için, burada, şu tavsiye göz önünde tutulmalıdır:
--Bu eserleri alıp okumalı, geçmişte neler olduğunu, insanı aslına ulaştırmak, asli safiyetini buldurmak, manevi gelişmesini sağlamak için nasıl bir uygulama yapıldığının bilmeli.. Şayet tasavvuf yoluna girmek için bir kimsenin içinde bir arzu doğarsa.. o vakit, yaşadığı zamana göre, kendisini gerçeğin kapısına götürecek birini bulup elin tutmaktadır.
Bu dört değerli kitabı, faydasından ayrı olarak, tarihi bir değer taşıdığı için okuyuculara sunulmasında fayda görülmüştür.
Bu eserler, bir asır kadar önce yazılmıştır. O zamandan bu zamana kadar da çok şeyler değişmiştir. İnsanlar değişmiş, tekamül devam etmiş, ilim, fen ilerlemiş, hemen her manada yorum bir başka olmuştur.
İşbu anlatılan sebepten ötürü, size bir asır evvelin kapısını açıyor:
--Her şeyin ilmi, cehlinden evladır. (Bir şeyi bilme, bilmemekten daha yerinde olur.)
Kuralına göre, büyüklerimizin bu yolda nasıl çalıştıklarını, bize neler bıraktıklarını sizlere sergiliyorum.
Daima başarılı olmanızı dilerim; Allah’a emanet olunuz.
Abdulkadir AKÇİÇEK
17 Muharrem 1403
3 Kasım 1982 – Bostancı, İstanbul
MİFTAH’ÜL - KULUB (Gönülleri Açan Kitap)
1.KISIM
Konusu: Yazarın Hayatı…
Bu kitabın yazarı, sadeleştirmede esas aldığımız eserin başında; hilal şeklindeki bir çerçeve içinde şöyle tanıtılmaktadır:
--Arifler Kutbu Mevlana Yahya Efendi Hazretlerinin (Allah, astan sırrını mukaddes eylesin) türbedarı Şeyh Hacı Muhammed Nuri Şemseddin Nakşıbendi (sırrı mukaddes olsun) Hazretlerinin hal tercümesidir.
Üstteki cümleler, sadeleştirilerek, mümkün olduğu kadar aslı bozulmadan, terkipler çözülerek alınmıştır. Bundan sonra yazılanlar dahi, aynı şekilde, sadeleştirilerek, Arapça terkipler çözülerek alınacaktır.
Şöyle başlıyor:
Yukarıda namına işaret edilen değerli zat; Rabbani Kutub Gavs Evliya Sultanı Seyyid Abdülkadir Geylani (Allah, üstün sırrını mukaddes eylesin) Hazretlerinin, on beşinci göbekteki çocuklarından, Anadolu’da Taşköprü kazasında Ayvalı kasabası hanedanından:
--Emiroğulları…
Denmekle meşhur, Seyyid Hüseyin Efendini pak sulbünden hicri 1216 (M. 1801) yılında hilafet Diyarı İstanbul’da vücud beşiğine süs olmuştur.
Yaşı, okumaya ve öğrenmeye müsait olunca; şerefli evlerinin yakınında bulunan Mercanağa Mektebinde besmeleye başlayıp Kur’an-ı Kerim öğrenmeye girişmiştir.
Hicri 1230 (M. 1814) yılında Kur’an-ı Kerim’i ezberine almıştır. Bu sırada, henüz on dört yaşındaydı.
Hicri 1231 (M. 1815) yılında ise, Sultan Bayezid Han Camiinde tedris halkası kuran:
--Baltacı..
Namı ile tanınan faziletli dersiamlardan (asistan derecesinde) Hasan efendiden teshile girmiştir.
Öncelikle sarf, nahiv ve mantık ilminden başlamıştır. Söylenenden ve anlatılan manalardan faydalanmıştır.
Hicri 1242 (M. 1826) yılında Hicaz’a niyetle yola çıkmış ve farz olan hac vazifesini yerine getirmiştir.
Mekke-i Mükerreme’deki Kabe’yi, Resulullah’ın (Allah ona salat ve selam eylesin) mübarek kabrini ziyaret edip döndükten sonra; Sultan Süleyman Han (Süleymaniye) Camiinde tahkik ehli ulemanın övgüsünü kazanan:
--Şehri Hafız Efendi:
Demekle şöhret bulan İstanbullu Hafız Muhammed Emin Efendinin faydalı ders meclisinde hazır olmuştur. Şemsiye şerhinden, taa son nüshalara kadar ilimleri çözen alet ve yüksek ilimlerin çırağı olmuştur.
Böylece, zahiri bilgileri tamam ederek, hicri 1254 (M. 1838) yılında öğrencilere faydalı olmasına izin verilmiştir.
Tanınmış bilginlerden:
--Buledani… (Buldanlı…)
Demekle tanınan, Kayyumi Hacı Muhammed Emin Efendiden maani ilmi:
--Şalcı…
Namı ile tanınan Tosyalı Ali Efendiden fıkıh ilmi; Şehri Hafız Efendinin üstazı olan Kozanlı Muhammed Efendiden usul ilmini okuyup öğrenmiştir.
Mahir hattatlardan, Kebecioğlu Muhammed Vasfi Efendiden hat ve yazı ilmini tahsil etmiştir.
Hicri 1236 (M. 1820) yılı ortalarında; Kayseri’nin namlı bilginlerinden ve Nakşıbendiye meşayihinin büyüklerinden irfan sahibi evliyanın önderi Şeyh Hacı Muhammed Said Efendi Hazretler (sırrı mukaddes olsun), büyük mürşidi Şeyh Hacı Ahmed Behceti Kayseri Hazretleri ile İstanbul’a gelmiştir.
Bu büyük mürşid Ahmed Efendi, Mürşidi Muhammed Said Efendiye hitab ederek, bu eserin yazara Muhammed Nuri’yi gösterip şöyle demiştir:
--Bu küçüğü sen irşad edeceksin. Bunun delaleti ile sayıya hesaba gelmeyecek kadar Muhammed ümmeti Hakka ulaşacaktır.
Böylece onu, Muhammed Nuri efendinin irşadına memur etmiştir.
Bu emri alan Muhammed Said Efendi o tarihten itibaren on sekiz sene ramazan aylarında İstanbul’a gelmeye devam etmiş; mürşidinin anlattığı zamanın gelmesini gözeterek, Sultan Bayezid Han cami-i şerifine vaazı ve dersi sürdürmüştür.
Hal tercümesi anlatılan Muhammed Nuri Efendi dahi, babasını hicri 1232 (M. 1816) yılında ölümü ile bıraktığı anası iyi kadınların hanımefendisi Naile Hatunu, Muhammed Said Efendiye nikahlamış; babalık makamına oturtmuştur. Hicri 1250 (M. 1834) senesine kadar tarikat almış, edeplerinin ve marifetlerinin tamamlamış; halifelik, velilik rütbesine ulaşmıştır.
Hicri 1250 (M. 1834) senesinde hilafet verilişinin ardından, adı geçen mürşidi Muhammed Said Efendi (sırrı mukaddes olsun); İkinci Sultan Mahmud Han tarafından, Hünkar Hacı Bektaş Veli (Allah, sırrını mukaddes eylesin) dergah-ı şerifinin şeyhliğine tayin edilmiştir. Bunu üzerine, mürşidi ile birlikte Kırşehir’e gidip üç ay kalmıştır. Orada mürşidinin emri ile çıkardığı halvet erbaininin sonunda irşada memur gelip İstanbul’a yollanmıştır.
Bundan sonra, Uzunçarşı başında bulunan evinde tarikata girenleri, hakikate talib olanları irşad edip yola getirmeye ilk defa başladı.
Hicri 1252 (M. 1836) yılının muharrem ayında, Beşiktaş’ta gömülü Arifler Kutbu Mevlana Yahya Efendi Hazretlerinin (Allah, üstün sırrını mukaddes eylesin) türbedarı Arif-i Billah Şeyh Hacı Ali Efendi Yüce hakkın dergahına yürümüştür. Bunun üzerine İkinci Sultan Mahmud Han Hazretlerinin (yattığı yer nur olsun) seçmesi ve arzusu ile yerine geçmiş ve güzel halefi olmuştur.
Birkaç gün geçince; adı geçen Sultan Hazretleri, tophane meydanında yapılan Nusretiye cami-i şerifinde, Cuma günleri şifa-i şerif okutmaya tayin edilmiştir. Üç hafta Cuma alayını oraya yürüterek bereketli dersini dinlemiştir.
Adım geçen Mevlana’nin türbesinde; beş sene intisab edenleri ve müridleri feyizlendirmeye, irşad etmeye, çeşitli ilimleri öğretmeye gayret sarfetmiştir. Esas ve qarça eserlerden Menar, Mülteka, Birgivi Merhumun Tarikat-ı Muhammediyesini okutarak zamanını geçirmiştir.
Hicri 1257 (M. 1857) yılında Medine-i Münevvere’ye giderek Saadet Kaynağı Fahr-i Risalet’in (Resulullah’ın) huzurunda beş ay alnını yere koymuştur. Sonra dönüp otuz sene irşad seccadesinde kalmıştır.
Hicri 1280 (M. 2863) senesinde mükerrem şevval ayının 14. Salı gecesi nefeslerini tamam ederek izzet sahibi Yüce Rabbim huzuruna yürümüştür.
Cenaze namazı; bilginlerden, meşayihten, Müslüman cemeattan katılan büyük bir kalabalıkta Beşiktaş’ta Atik Sinan Paşa Cami-i Kebir’inde eda edildikten sonra adı geçen Mevlana Yahya Efendi Hazretlerinin mübarek türbesinin iç kısmında, sol tarafa gömülüp kabri yapıldı.
Dış görünüşü ve gidişatı; pak şeriat ve güzel sünnetlerle bezeli idi.
Zahid, takva sahibi, şüpheli işlerden sakınan, yaratılış itibarı ile ikramı seven, vergisi ve iyiliği cümleye şamil, mukaddes nefeslerin, açık kerametlerin sahibi pek mükemmel bir mürşid idi.
Müridleri, kendisine bağlıları sayısızdı. Tarikatı tamamlayan, sülükünü bitirenleri pek çoktu. Yirmiden fazla da halifesi vardı.
Kaleme aldığı eserler arasında; hayatta iken, bağlılar için neşrettiği vasiyetnamesi vardır. Ölümünden sonra ele geçen Miftahül Kulub ve Murakebe adlı eserleri vardır. Bunlar birkaç kere basılmıştır.
Tarikat zinciri aşağıda anlatıldığı şekilde Şah Nakşıbend Hazretlerine ulaşmaktadır:
Şeyh Hacı Muhammed Said Kayserili Nakşibendi Hazretleri… Bu, ikramını gördüğü zattır.
Şeyh Hacı Ahmet Behceti Kayserile Nakşibendi Hazretleri…
Küllahioğlu Şeh Hacı Mahmud Kayserili Nakşibendi Üveysi Hazretleri…
Hazret-i Hızır Aleyhisselam ve Hazret-i şah nakşibend’in ruhaniyeti…
Bunlar, sırası ile birbirlerinden tarikat almışlardır.
Allah onlara Rahmet eylesin; onların feyizlerinden bizleri faydalandırsın.
Amin!.. ( kalplerin anahtarı miftahül kulub , huzur miftahül kulub , muhammed nure Şemseddin Nakşibendi , kalplerin anahtarı kitap , müftahül kulup, miftahul kulub kitabı , abdülkadir akçiçek , tasavvuf kitapları , tercümesi )
Muhammed Nuri Şemseddin Nakşibendi Huzur Yayınları Kalblerin anahtarı miftahül kulub kitabını incele diniz.
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9785000023969 |
Marka | Huzur Yayınları |
Stok Durumu | Var |
9785000023969