Kitap Ramuzul Ehadis Hadis Ansiklopedisi
Yazar Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi
Tercüme Naim Erdoğan - Arif Pamuk
Yayınevi Pamuk Yayıncılık
Kağıt Cilt Sarı şamua - Ciltli, 2 cilt takım
Sayfa Ebat 1.700 sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı 2021 Baskı - Kod : Hadis 005
7.101 Hadis-i şerif Arapça ve Türkçe metni birarada
Pamuk yayıncılık tarafından yayınlanan, Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi (ra) yazdığı, Ramuzul Ehadis Hadis kitabını incelemektesiniz.
1.Hamur Sarı Şamua Ramuzül Ehadis kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Efendimiz Aleyhisselam buyuruyorlar:
"Şunu iyi bilin ki bana kitap/Kur'an ve Kur'an'la birlikte Kur'an gibisi de verilmiştir. İyi biliniz ki fazla zaman geçmeden karnı tok bir adam koltuğuna oturarak:
'Siz Kur'an'a bağlanmaya bakın. (Ondan başkasına inanmayın) Onda helal diye gördüğünüz şey helal, haram diye gördüğünüz şey de haramdır.' diyecektir."
Efendimize zahiren tilavet edilen vahiy/Kur'an verildiği gibi, tilavet edilmeyen vahiy/hadisler de verilmiştir. Allah (c.c.) onun hakkında:
"O kendisinden konuşmaz. O'nun konuşması ancak bildirilen bir vahiy iledir." "Allah ve Peygamber'i bir mesele hakkında hüküm verdiğinde, artık hiçbir mümin erkeğin ve kadının, o işi kendi arzularına göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulü'ne karşı gelirse apaçık bir sapıklık içindedir." [33136]
"Resulullah size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladı ise ondan sakının." [59/7]
"...Allah'ın ve Resulü'nün haram kıldığını haram saymayan..." [9129]
Allah Teâlâ'nın haram kıldığı gibi; Resulü de bir şey hakkında helaldir veya haramdır deme yetkisine sahiptir. Çünkü bu yetkiyi Allah (c.c.) O'na vermiştir. Allâmelerimiz (!) vermese
de.
"...
Allah'ı seviyorsanız bana uyun..." p/3
/J "Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Eğer Allah'a ve Resulü'ne itaatten yüz çevirirlerse; şüphesiz ki Allah kâfirleri sevmez." [3132]
"Onlara 'Allah'ın indirdiği Kur'an'a ve Peygamber'e gelin' denilince iki yüzlü münafıkların büsbütün senden uzaklaştıklarını görürsün." [4161]
"Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." [31132]
"Peygamber'e itaat eden Allah'a itaat etmiştir." [4180]
"Kim Allah'a ve Peygamberi'ne baş kaldırırsa, onun için içinde ebedî olarak kalacağı cehennem vardır." [72123)
"Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları ümmî Resul'e/Muhammed (a.s.)'e tâbi olurlar. O Muhammed ki (a.s.) onlara iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar. Onlara güzel şeyleri helal kılar, kötüşeyleri haram kılar..." [71157]
"Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit, sana gelip Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileseler ve Allah Resulü de onların bağışlanmalarını dileseydi elbette Allah'ı affedici ve merhametli bulurlardı." [4164]
"Hayır, Rabbine andolsun ki iş bildikleri gibi değil! Onlar aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da senin verdiğin hükme karşı, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." [4165]
Değerli okuyucu!
Ayet meallerini dikkat ederek okursan Efendimizin de (a.s.) helal ve haram kılma yetkisine sahip olduğunu görürsün.Allah Teâlâ:" ... Sapıklıktan kurtulmak için peygamberlere tâbi olup uyun."
[7IIS7] buyuruyor.
Bir hadislerinde Efendimiz:
"Burada bulunanlarınız benden işittiklerini burada bulunmayanlara tebliğ etsinler. Çünkü burada bulunanınız (belki) sözümü kendisinden daha iyi anlayan bir kimseye tebliğ etmiş olur. Benim sözümü duyup belledikten sonra duyduğunu başkasına götürenin Allah yüzünü ağartsın." buyurmuşlardır.
Peygamber'i ve hadislerini devre dışı bırakmak dalaletin, sapıklığın, dinsizliğin ta kendisidir. Allah Teâlâ, Peygamber'ini devre dışı bırakmamıştır. Kur'an'ı okuyanlar bunun böyle olduğunu mutlaka göreceklerdir. Kur'an'dan başka kaynakları devre dışı bırakanlar bunun sonunda yüce dinimiz hakkında ipe sapa gelmez cevherleri daha kolayca yumurtlayacaklardır.
Harici fırkaları ile Rafızi fırkaları Kur'an-ı Kerim'in zahirine yapıştılar ve Kur'an'ın beyanını ihtiva eden Peygamber'in hadislerini terk ettiler. Bu bakımdan yollarını şaşırdılar ve sapıttılar.
"O'nun buyruğuna aykırı hareket edenler, başlarına bir belanın gelmesinden veya can yıkıcı bir azaba uğramaktan sakınsınlar." [24163]
Arif PAMUK
TAKDİM
Rabbimize hamd, Efendimiz Muhammed (s.a.v.)'e, ehl-i beytine ve ashabına salât ü selâm
olsun.
Aziz okuyucu!
Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'den sonra şer'i delillerin ikincisi Peygamberimizin sünnet-i seniyyeleridir. Sünneti, Hz. Peygamber'in
hadis-i şerifleri ve tebliğleri teşkil etmektedir. Bunun içindir ki, hadislerin mümkün mertebe hatasız olarak zabt, muhafaza ve nakledilmesi İslam ulemasının, bilhassa hadis alimlerinin büyük bir gayret ve himmet sarfettikleri konu olmuştur. Çağlar boyu devam eden bu ilmî ve hasbî gayretin devamı niteliğindeki elinizdeki bu eser, büyük veli Mevlânâ Hâlid Bağdadî Hazretleri silsilesine mensup 19. asır Osmanlı muhaddis ve mutasavvıflarından
Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî Hazretleri tarafından, başta "Kütüb-ü Sitte" olmak üzere otuz üç kadar kaynak hadis kitabının
bir hülasası mahiyetinde alfabetik usulle te'lif edilmiş feyizli bir kitaptır. Muhterem müellifin
"Ğarâibü'l-Ehâdîs" adlı eserinin kenarında yer alan bilgiye göre; elinizdeki bu
Râmuzül-Ehâdîs'in bir çok özellikleri vardır. Merhum müellifin veya halifelerinden birinin yazdığını sandığımız o yazıyı —kısmen sade-leştirerek — sunuyoruz. Yazıda, "
Râmuzü'l-Ehâdîs için (mevcut) havass-ı kesîrenin bazısı bu mahalde zikrolundu" denildikten sonra şunlar sıralanmaktadır:
1-Hüsn-i hatimeye sebeptir. Her kim
Râmuzü'l-Ehâdîs kitabını okur, öğretir veya öğrenirse imanla gitmesine sebep olur.
2- Duası kabul olur.
3-
Her ihtiyacı karşılanır.
4-Dünyada ve ukbâda zenginliğe sebeptir.
5-Bütün işlerinde kolaylık olur.
6-Müslümanlar arasında, kendileri sevilen ve sayılan bir kişilik kazanır.
7-Kalbinde rahatlık olur ve hüznünü def eder.
8-Akranları arasında temayüz eder, yücelir.
9-Kafirlere karşı muzaffer olmada nusrete sebeptir. Din düşmanlarını kahretmeye vesile olur. Yani otuz veya altmış cüz'e ayrılarak -Kur'an hatmi gibi- taharet-i kâmile ve itikadı tâmme ile, eğer mümkün değilse münferiden açıklandığı şekilde hatmedildiğinde tesiri büyük olur.
10-Öğrenen ve öğretenin gönül dünyası tertemiz olur.
11-Allah'a yakın olur.
12-
Hz. Peygamber (s.a.v.)'e yakın olur.
13- Ashab-ı kiram'a (r.anhüm) yakın olur. Menkıbelerini, yaşadıkları zamanı ve üstadlarını tanımış olur.
14-
Eimme ve tabiine yakın olur.
15- Hz. Peygamber (s.a.v.)'e muhabbetle bağlanmış ashap, tabiin, imamlar ve bütün muhaddisleri sevmiş
olur.
16- Bütün peygamberlere muhabbet etmiş ve şemaillerini öğrenmiş olur.
17-Allah Teala'ya muhabbet eder, nza-i ilâhî ve iltifât-ı
sa-medâniyyeye mazhar olur.
18-Cenab-ı Hakk'a karşı aşk ve iştiyakı artar.
19-Gizli-açık her yerde Cenabı Hak'tan korkar.
20-Rıza ve kızgınlık anında adaletten ayrılmaz.
21-Gerek zenginliği ve gerekse fakirliği anında malını israf etmez ve cimrilik de yapmaz.
22-Bütün vakitlerinde Cenabı Hak, kalbini masiva ile ilgiden azade kılar.
23-Mahlûkâta hayırhah davranır, haset etmez.
24-Mütevazi olur, gösterişten kaçınır.
25-Yaratılmışlara insaf ve merhametle muamele eder.
26-Mahlukata mülayim davranır.
27-Daima hak ve hakikate boyun eğer.
28-Düşmanı ve nefsine karşı ikna edici kesin bir delil olur.
29-Allah Teala'ya zikr ve şükretmiş olur.
30-Hal-i hayatında cennetle müjdelenmiş olur.
31-Şer-i şerif ve sırat-ı müstakim üzere sabit kadem olur.
32-Malı ve ömrü bereketli olur.
33-Kendisi ihsan-ı ilâhiye mazhar, ecri tam ve derecesi âlî olur.
34-Cenabı Hakk'a kulluk görevlerini hakkıyla ifa eder.
35-Gayretli olur.
36-Kendisinde itidal ve istikamet sırrı zahir olur ve
böylece kullukta kemâle erer.
37-Hazreti Peygamber'in şefaatına -özellikle- mazhar olur.
38-Ahirette azaptan emin olur.
39-Münafıkların sıfatlarından uzak olur.
40-Kötülükleri, zararlı fikirleri imha ve ayıpları setr olunur.
41-Umduklarına ulaşır.
42-Kıyamet günü evlad ü iyâline hasret kalmaz.
43-Allah ve Rasulü'nün zikredilmediği meclislerde meydana gelen râyiha-i kerihe'den kurtulmaya sebep olur.
44-
Râmuz'ul-Ehâdîs'i öğreten kimsenin, Allah katında sevgili bir kişi olduğunu Allah, yerdekilere ve göktekilere bildirir.
45-Kulun doğru yolu bulmasına ve kalbin uyanıklığına sebep olur.
46-İmanı kuvvetlendirir.
47-Allah ve Rasulü'ne yol bulmaya sebep olur.
48-Baş ve kalp gözlerine cila ve nur olur.
49-Ruhî dertlere şifa olur.
50-Allah'a kavuşmaya ve rızasını kazanmaya sebep olur.
Hasılı, Kur'an-ı Kerim'den sonra Ehâdis-i Nebeviyye ne kadar metholunsa yeridir. Vallâhü a'lemü bis savâb ve ileyhil merciu vel meâb.
Bunca hususiyetleri ve
7101 hadis-i şerifi muhtevî bir eseri yeniden neşretmekle büyük bir bahtiyarlık duymakta ve Rabbimize hamd etmekteyiz.
PAMUK YAYINCILIK
TAKRİZLER
Allah'a hamd olsun
hadîs-i şerifler sayesinde Dîn-i İslâm'dan hiçbir şey zayi olmadı. Bu ümmet, hadîs-i şerife o kadar ehemmiyet verdi ki, Hazret-i Câbir bir hadîs-i şerifi sormak için Medine-i Münevvere'den Şam'a Abdullah b. Üneys Hazretleri'nin yanına gitmiştir.
Hadîs-i şeriflere ehemmiyet vermeyenlerin münafıklar olduğunu bilelim. Hadis alimleri, ruhanî evliyalardan kuvvet alırlar. Dünyanın en büyük alimleri bunlardır. Çünkü onlar ağır şartlar altında Peygamberimiz'in kelam-ı şerifini meydana çıkarmışlardır. Sened, isnâd bu ümmete mahsus bir ilimdir. Diğer ümmetlerde bu olmadığı için dinlerini zayi etmişlerdir.
Kur'an-ı Kerim'in her tarafında; Peygamber (a.s.)'m kapısından başka Allah (c.c.)'a götürür bir kapının olmadığını bilelim.
Cenabı Ecelli ve Âlâ buyuruyor:
«Peygamberim ne derse kabul edin, nehyinden kaçının, Allah'tan korkun. Peygamberimin sözünü dinlemezseniz yeryüzünde fitne ve büyük fesada sebebiyet vermiş olursunuz.»
Fatih Dersiamlarından Medineli Hacı Osman Akfırat
Ariflerin kalplerine hidayet güneşini doğduran Yüce Rabbim! Hamd ancak sana mahsustur. Mahlûkatın en şereflisi olan insanlara, doğru yolu gösteren, onları hidayete eriştiren sensin. Fakat zalimler ve şüpheciler bu hidayet güneşini göremediler, i-lâhi çizgiyi aşarak dalalete düştüler.
Şanı Yüce Allahım! İnsanlara nurlu yolu gösteren cihanşümul İslâm dini için öyle bayraktarlar diktin ki, onlar onun menşeini
ve mecrasını ezberlediler ve bir çok eserler meydana getirdiler. Bu eserlerde İslâm'ın bütün mevzularını en mükemmel bir tarzda işlediler ve bu eserlerin ebediyete kadar devamını kuvvetli bir şekilde temin ettiler.
Salat-ü selâm; âlemlere rahmet olarak gönderilen ve İslâm'ın ışıklı yolunda insanları irşat eden Kâinatın Efendisi Yüce Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'ya olsun.
Tam bir tahkik ve temkin sahibi olan ve denizler kadar engin bir himmete sahip bulunan Nakşibendi tarikatının el-Hâlidî kolundan büyük âlim Mustafa oğlu
Ahmed Ziyaüddin Efendi'nin yazmış oldukları
«Ramuzü'l-Ehâdîs» isimli kitaba muttali oldum. iş bu kitap, kendi sahasında eşsiz ve muhkem bir kaleyi andırmaktadır. Ben bu kitabı, hadisler ilminde bir meşale, Hanefi mezhebi topluluğu için de âdeta süslü bir madalya olarak gördüm. Bu
kitap, şeriatın bütün sırlarını kendinde toplamış, İslâm bahçesinin çiçeklerini derlemiş, dinin her konusunu en mükemmel biçimde işlemiş ve İslâm'ın bütün kısımlarını, akıllara durgunluk verecek bir şekilde en ince teferruatına kadar kaleme almıştır. Şeriatın sahibinde nihayet bulan hadis ravilerini ve senetlerini en güzel
ve en sıhhatli bir usul ve tarzda yine bu kitap, gözlerimizin önüne serdetmiş bulunmaktadır.
Cenab-ı Hak, bu
kitabın müellifinin sa'yini meşkûr kılsın, yerini ve karargâhını Firdevs-i A'lâ eylesin.
Beni de dualarından unutmamalarını rica ve niyaz ediyorum.
Ezher alimlerinden Mustafa El-Mübellet Eş-Şâfiî
Hamd, o Allah'a mahsustur ki, Yüce Resulü'nün hadislerini toplayan kişileri herkesten üstün tutmuş ve onları mutlu kılmıştır. Onların kıymetlerini yüceltmiş ve makamlarını âli eylemiştir. Onlar, Allah'ın sevdiği ve hoşnut olduğu kulları arasında en mümtaz olanlardır. Onlar emel ve ümit kaynaklarıdır. Yani hadis ehli olanlar, sonsuz ve erişilmez bir üstünlüğe sahiptirler.
Şeriki bulunmayan, tek olan Allah'tan başka hiçbir ilâh bulunmadığına şahadet ederim ve bununla kulun arzu edeceği şeylerin en güzeline erişirim. Ve yine şahadet ederim ki, Efendimiz, senedimiz rehberimiz Hazreti Muhammed Mustafa O'nun kulu ve Resulü'dür. Hem de Allah'ın Resulleri arasında üstün bir mevkiye sahiptir. Salat-ü Selâm O'na, O'nun âl ve ashabına. O'na yardım edenlere, O'nun hadislerini toplayıp
kitap haline getirenlere ve bu suretle İslâm'a hizmet edenlere olsun.
İlim, insanoğlunun kazanacağı ve koruyacağı en büyük hazinedir. Bilhassa Hadis ilminin İslâm'da müstesna bir yeri vardır. Hadis ilmi ile iştigal edenler ise başkalarına göre bir üstünlüğe sahip bulunmaktadırlar. Bu üstünlük, kanun koyucusunun, diğer insanlara olan üstünlüğü gibidir. Nitekim Peygamber Efendimiz bu hususu şu sözleri ile belirtmişlerdir:
«Benim sözlerimi duyup ezberleyen ve onu aynen duyduğu gibi tebliğ eden kişinin yüzünü Allah ak edip aydınlatsın. Ama dikkat edin! Bu sözleri burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Nice kendilerine ulaştırılanlar vardır ki onların kavrayışları, duyanlardan belki daha kuvvetlidir.»
Hakim der ki: «Kur'an'dan başka herhangi bir ilimle meşgul olmak boş şeydir. Ancak Hadis ilmi ile Fıkıh ilmi bundan müstesna.»
İlim, insanlar için faydalı olan ilimdir. Gerisi şeytanların vesvesesinden ibarettir. Allah, bu ilmin ezberlenmesi ve tedvini için bir çok kimseleri muvaffak kılmıştır ki, onlar kâinatın birer aydınlatıcısıdır. Hatta Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel, kendi mübarek eli ile yedi yüz bin hadis yazmıştır.
Hadis âlimlerinden bazıları, hadisleri Fıkıh bablarına göre tertiplemişlerdir. Meselâ Buhari ve Müslim gibi. Kimisi de hadisleri sahabe isimlerine göre tertip etmişlerdir. Ahmed b. Han-bel'in «Müsned»i gibi. Bazıları da harflere göre hadisleri tanzim etmişlerdir. İmam Deylemi'nin «Müsnedü'l-Ferd»inde ve İmam Abdurrahman bin Ebu Bekr es-Süyûtî'nin «Cami-i Kebir» ve «Câmi-i Sâğîr»inde olduğu gibi.
işte onlar kendi çağlarında bu ilmin birer otoriteleri olmuşlardır. Bu büyük ve şerefli şahsiyetlerin yolunda gidenler, onlara benzemekle gerçek mutluluğa erişmişlerdir. Diğer taraftan böyle ilmî kıymeti çok üstün olan
kitapları yazan kişilerin amel defterlerine sabah akşam sevap yazılmaktadır. Bunlar ilmin yüce ve şerefli payesine ulaşan ve insanlık âleminde nur misali parlayan kıymetli âlimlerdir. İşte bu âlimlerden biri de
Gümüşhâneli Ahmet Ziyâüddin Efendi'dir. Bir çok lütuflara nail olan bu zat en sağlam' usûl ve prensipler içinde sadece Allah'ın rızasını kazanmak için azami gayret sarf ederek bir
kitap meydana getirmiştir.
Allah onu korusun. Bu kitabın birkaç sayfasına göz gezdirince o büyük âlimin, Peygamber Efendimiz'in:
«Kim bir kitap vücuda getirerek bana salat ve selâmda bulunursa, o kitabın içinde benim ismim bulunduğu müddetçe, melekler onun için devamlı olarak Allah'tan rahmet dilerler.» sözünün şümulüne girmiş bulunduğuna inandım. Allah bu kitaptan tüm müslümanları faydalandırsın. Yarın ceza gününde bu
kitabı kendi rızasına uygun olarak bir hazine eylesin. Şüphesiz O, kendinden istenilmeye en layık olandır. Ümitlerimizi ancak O'na bağlarız.
Ben Allah'ın rahmetine muhtaç, amelde Maliki mezhebinden, itikatta Eş'ari mezhebinden olan
Ebü'l-Kasım b. Muhammed.
Hamd, atıfet sahibi, şanı yüce Allah'a mahsustur. Salat-ü Selâm, O'nun bize inayet olarak gönderdiği Peygamber'e olsun.
Bu kıymetli ve şerefli eseri bana lütfettikleri zaman,
kitabın bir kısmına şöyle bir göz gezdirdim.
Kitabın çok faydalı ve çok şümullü bir eser olduğunu gördüm.
Kitapta hadislerin sahih, zayıf veya kuvvetli olduğuna işaret edilmiş ve ravileri gösterilmiştir. Böylece okuyucuların istifadesine sunulan bu
kitap, aynı zamanda muhaddislerin usullerine mutabık olarak hazırlanmış ve yazılmış muhtasar bir eserdir. Allah'ın bununla bizleri faydalandırmasını, ilâhi rahmetinden bizlere bolca akıtmasını niyaz ederim.
Allah'ım! Bu
hadisleri bir araya getiren, ihtirama layık, kıymetli âlimin sa'yini meşkûr et, ilmini artır, ömrünü uzat, amelini makbul kıl. Amin...
Ben, «Hafız Hoca Hazret-i Şehr-i Yârî» diye anılan naçiz Hacı Seyyid Mehmed Emin.
Hamd, füyuzatına mazhar kıldığı Peygamber'i vasıtasıyla ilâhi feyizleri akıtarak kullarını ıslâh eden Yüce Rabbimiz'e.
Salat-ü Selâm da, kendisine ilim ve ameli ilham edip akıl ve nakil ile teyit ettiği, bütün fazilet ve güzellikleri kendisinde topladığı Yüce Peygamberine! Onun üstün meziyetli âl ve ashabına!...
Son derece faydalı olan iş bu
Ramuzül Ehadis kitabını mütalaa ettim. Ve neticede şu kanaate vardım: Kim bunu öğrenip içindeki ile amel ederse dünyada salaha, ahirette felaha kavuşarak üstünlük elde edecek ve mutluluğa erişecektir. Çünkü kitabın içindekiler, Peygamber'in hadislerinden seçilmiştir. Onun için bu kitabın, gönlü uyanık ve yüksek bir ruha sahip olan kişilerden büyük bir alaka ve hüsnü kabul göreceğini ümit ederim. Bu kitabın içindekiler ile amel etmeyi Allah bize de nasip etsin. Peygamber Efendimiz'in füyuzatından üzerimize şarıl şarıl akıtsın.
Değerli müellif bu eserinde hadis imamlarını ve hadislerin ashabı kiramdan olan ravilerini bize tanıtmış ve beyan etmiştir. İbn Esir'in «İsâbe», «Tehzîb-i Esma» ve «Rivâyetü's-Sahabe» isimli
kitaplarında olduğu gibi müellif de kitabındaki hadislerin güzel, sıhhatli, kuvvetli veya zayıf çeşitten mi olduğunu göstermiş ve birden otuz üçe kadar olan hadis derecelerini eserinde zikretmiş bulunmaktadır. Müellifin ifadesi güzel ve selistir. Halktan olsun veya tahsilli olsun, herkes bu kitaptan azami derecede istifade edecektir. Ahkâm, darb-ı mesel, kıssalar, dünya ve ahiret meseleleri, sırlar ve diğer bazı acâip konulara ışık tutan bu eser pek çok çeşitli hadisleri ihtiva etmektedir. Netice olarak ifade etmek isterim ki, bu eser eşi bulunmayan bir eserdir. Bu kitabı, asrın allâmesi, müritlerin hocası, saliklerin mürşidi Nakşibendî halifelerinden
Ahmed Ziyâüddîn Efendi vücuda getirmiştir. Değerli nefesleri sayesinde Allah bizleri feyizlendirsin.
Ben aciz, naçiz Osman Nakşibendî. Allah onu, beni affetsin.
Besmele, hamdele gibi üzerime düşen vazifeleri eda ettikten sonra derim ki, aslen
Gümüşhâneli olup sonradan İstanbul'a
yerleşmiş bulunan Şeyh
Ziyaüddin Efendi'nin gayret sarf edip kaleme aldığı «
Ramuzü'l-Ehâdîs» isimli kitabını mütalaa ettiğim zaman (aslında buna ehil değilim.) onu sahih, selef ve halef âlimlerinin telif ettikleri kitaplara uygun buldum.
Kitap ve sünnetten çıkarmak sureti ile meydana getirdiği bu eseri Allah mübarek etsin. O, gerçekten ilmi ile âmil bir üstattır. Bilmediklerini de öğrenmeye Allah muvaffak kılsın. Muvaffakiyet ancak Cenab-ı Hakk'tandır. Bu zat, halk arasında olduğu gibi görünmek ve göründüğü gibi olmakla ün kazanmıştır.
Bütün işlerde yegâne yardımcımız şüphesiz ki Allah'tır. O, bize kâfidir. O ne güzel yardımcıdır.
Ben, Nakşibendî talebelerinin ayağının tozu Dağıstan muhaciri Hacı Abdullah.
Allah onu her türlü isyandan korusun. Amin!...
Nimetlerine karşı Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun. Salat-ü Selâm, Peygamberlerin en hayırlısına olsun.
Hadis-i şerifleri ve doğru rivayetleri kendisine toplayan bu güzel kitabı okudum. Muhtasar olmasına rağmen bu
kitabı çok faydalı buldum. Bu
kitap, büyük
kitaplardaki hadisleri ve senedleri ilmî metotlara uygun olarak bir araya getirmiştir. Hükümler gayet güzel bir şekilde açıklanmıştır. Bu
kitap, dini esasları ve mü'minlere verilecek olan güzel öğütleri de ihtiva etmektedir. Hülasa onda büyük bir hayır, muazzam bir fayda mevcuttur.
Müellif, kitabında hadislerin kaynaklarını, hadis imamlarını, ashab-ı kiramdan olan ravilerini göstermiş ve hadislerin güzel, sahih, zayıf veya kuvvetli olduğunu belirtmiştir. Ve bunların hepsine
kitabında yer vermiştir. Müellif, hemen her hadisin sonunda birden otuz üçe kadar o hadisin derecesini göstermiştir. İbn Esir'in «İsâbe» sinde, Celâli Mille'nin «Cami» inde, «Tehzîb-i Esmâ»sında, «Rivâyetü's-Sahâbe» sinde tatbik edilen metotlar bu
kitapta da tatbik edilmiştir.
Kitap göz alıcı, kalbe sevinç verici, neşe saçıcı, insan üzerinde güzel tesirler bırakıcı bir mahiyettedir. Halkın her tabakası bu
kitaptan istifade edebilir.
Kitap; ahkâm, darb-ı mesel, kıssalar, dünya ve ahiret meseleleri, sırlar ve baş döndürücü olaylar gibi çeşitli konuları ihtiva etmektedir. O, bütün hususiyetleri ile hâlâ emsalsizdir. Bu eseri asrın allâmesi, müritlerin terbiyecisi, saliklerin mürşidi
Gümüşhâneli Seyyid Ahmed
Ziyaüddin Efendi meydana getirmiştir. Allah, onun müslümanlara olan hizmetim devam ettirsin. Amin!...
Ahmedü'l-Kemâlî, Et-Trabulisî, Nakşibendi, el-Hâlidî
Ey çağıran kişi!... Eğer gerçek ve sürekli mutluluk istersen Tâhâ'nın ipine sarıl ve zafere kavuş. Sünnetten ayrılma, onunla haşir-neşir ol. Zira en güzel kazanç budur. Fazilet bulutlarını onun hükümleri içinde ara. Ara da zahir olan ve her taraf aydınlık saçan nurlarına şahit ol.
İşte inciyi andıran Ahmed'in telifi bu eser, bir çiçek gibi açmıştır. Trabluslu Ahmed Kâmili en Nakşibendî, el-Hâlidî.
Ya Rab!... Kadrinin celâline, Sultanının azametine layık bir hamd ancak sana mahsustur. Ben, seni medh-ü sena edemem. Senin kendi zatını sena ettiğin gibi.
Sevgili Yüce Peygamberimizin kelâmını ihtiva eden bu güzel
kitabı gördüm. Bu kıymetli eseri, Nakşibendilerin Müceddidi ve Hâlidi halifelerinin büyüklerinden münevver, âlim, pek faziletli
Gümüşhaneli Seyyid Ahmed Ziyaüddin Hazretleri meydana getirmiştir. Gerek halka ve gerekse münevver insanlara pek lüzumlu olan bu
kitap bir çok hadisleri bir araya getirmiştir.
Kitabın müellifi böylece Büyük Peygamber'in: «Dikkat edin! Burada bulunan, bulunmayana tebliğ etsin.» emrini yerine getirmiştir. Zira son asırlarda tebliğ hadislerini kendisinde toplayan bu çeşit kitaplara çok ihtiyaç duyulmaktadır.
Bu
kitap, cidden nefis bir eserdir. Bu kitap mü'minler için, bir arkadaş mesabesindedir. Bu kitabın faydaları sonsuz ve nihayetsizdir. Hazreti Yezdan, onu meydana getirenin sa'yini meşkûr kılsın. Bizden ve ondan ve bütün mü'minlerden Nebiyy-i Zîşan Hazretleri'nin hürmetine razı olsun.
Ben Ali Bekrzâde ismi ile tanınan nâçiz, günahkar insanım.
Allah'ım! Bize verdiğin yüce lütuflara karşı sana hamd ederiz. Bize ihsan ettiğin şeref ve kemalden dolayı sana sonsuz şükürler olsun!
Fâtih, Kasım ve Hatim olan Peygamber Efendimiz'e salat-ü selâmda bulunuruz. Bütün hayırlı dualarımız onun âl ve ashabının üzerine olsun.
İlâhi kudret, bizleri büyük İstanbul'a atınca, orada asrının tek âlimi, büyük edip, ilmi ile âmil olan salih kişilerin hürmet ettikleri ve aynı zamanda iftihar duydukları, faziletli, âlimlerin her zaman başvurdukları
Gümüşhaneli Seyyid
Ziyaüddin Efendi ile karşılaşmak, oturup sohbette bulunmak şerefine nail olduk. Kendileri ile,
Nebevi hadisleri ve sahih eserleri yazarken tanıştık. Büyük istifadeler elde etmek gayesi ile, mütalaa etmek üzere
kitabını, şahsından rica ettim.
Kitaplarını bana lütfettiler. Mütalaa ettiğim zaman,
kitabın güzel bir
tarzda hazırlandığını, iyi tertip edildiğini, istifade etmek isteyenler için gayet açıklayıcı olduğunu gördüm. Zira
kitapta insana bıkkınlık verecek ne bir uzatma ve ne de sükût-u hayâle uğratacak bir kısaltma vardı. Bilakis
kitap en güzel bir üslûba ve fevkalade bir ifade gücüne sahipti.
Bu güzel ve hayırlı çalışmasından dolayı Allah ondan razı olsun. Onun bu gayreti şu sözü andırıyordu: «Nice önleri, sonları uğrunda terkettim.» Allah'ın kendi mahlûkatına karşı nice ihsan ve ikramları vardır. Bu büyük kitabın müslümanlara pek çok faydalar sağlamasını Cenâb-ı Hakk'tan niyaz ederiz. Beni ve
müellifi hidayete eriştirmesini Allah'tan dileriz. O, her şeye gücü yeten ve duaları kabul edendir.
Ve lâ havle ve
lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym* Nı'mel mevlâ ve nı'men nesıyr.
Ben, Efendimiz İbrahim Halil Aleyhisselâm'ın şehrinde imamlık yapan, şerefli ilme hizmet eden, Allah'ın rahmetine muhtaç, aciz Mustafa Tahbûb.
Allah'ım! Sana riyadan beri olarak hamd ederim. Allah'ım, sana en güzel bir tarzda sonsuz olarak şükürler ederim.
Salat-ü Selâm, bize ışıklı selâmet yollarını gösteren, hadislerin sahibi Yüce Peygamber'in üzerine olsun. Girift meselelerin perdelerini aralayan âl ve ashabın üzerine, mürekkep hokkalarına batıp çıkarak evvelkilerden ve sonrakilerden senetleri ile hadisleri nakledip sayfalara yazan kalemlerin sahibi âlimlerin de üzerine salat-ü selâm olsun.
Ben fakir
Ahmet el-Halîlî el-Hanefiyyü'd-Dârî derim ki:
Ben İstanbul'da iken (Allah orayı ve bütün müslüman ülkelerini lütuf ve inayetine gark etsin.) pek faziletli büyük âlim ve üstün mürşit Gümüşhaneli Seyyid
Ahmed Ziyaüddin Efendi ile buluşmak fırsatına nail oldum. Allah ona, müslümanlara ve bana yardımcı olsun.
Ziyaüddin Efendi bana, telif buyurdukları
Ramuzül Ehâdîs isimli kitabını gösterdi
. Kitabı inceleyip dikkatle bir gözden geçirdim. Bir de ne göreyim? Kitabın içindeki menbadan bir marifet nehri fışkırmakta, hikmet ve feyiz denizine durmadan akmaktadır.
Allah, o muhteşem eserin içine bakan kişinin gözlerini aydınlatsın. Pınarlarından akan suları içenlerin kalplerini açsın. Çünkü O, engin şefkat sahibidir, kerimdir, affedicidir, halimdir. Allah'ın affına sığınırım.
Ey ihsan pınarı yedi kudretinde olan Rabbim! Hamd sana mahsustur. Sana şükürler olsun.
Kâinatın mefhari Efendimiz Muhammed Mustafa'ya salat-ü selâm getirmekte Allah'ım sen bize yardımcı ol! Davranışlarında güzel hadislere, açık delillere uyan, zayıf veya uydurma sözleri, beliğ ifadeleri ile bertaraf eden o büyük âl ve ashabına da salat-ü selâm olsun.
Güzel hadisleri en iyi bir tarzda kendisinde toplayan «
Ramuzü'l-Ehâdîs» isimli kitaba muttali oldum. Bu
kitabın çok iyi hazırlandığını gördüm.
«Şüphesiz o, şerefli bir elçinin sözüdür.» kavli celilini düşünmekten kendimi alamadım. Bazı şüphelendiğim hususlarda müellife sualler arz ettim. Allah kendilerinden razı olsun.
Müellif Seyyid Ahmed Ziyaüddin Hazretleri suallerimi cevaplandırdılar, şüphelerimi izale ettiler.
Bu
kitap, tahsilde bulunan talebeler için de son derece faydalı bir eserdir. Allah, müellifini en güzel mükâfatlarla mükâfatlandırsın. Onu her türlü kötülüklerden ve zararlı şeylerden muhafaza etsin.
Şerefli ilme hizmet eden, Harem-i İbrahim'in hatibi Seyyid Muhammed Ali el-Hamudi
Çeşitli hadisleri, sayısız faydaları ihtiva eden iş bu
Ramuzül Ehâdis ismindeki kitabı basmaya bizi muvaffak kılan Allah'a hamd-ü senalar olsun.
Bu
kitap her cihetten üstün ve eşsizdir. Zamanının büyük âlimi, müritlerinin hocası, saliklerinin mürşidi, Nakşibendi'nin halifelerinden
Gümüşhaneli Seyyid Ahmed Ziyaüddin Hazretleri, Yüce Peygamberimiz Muhammed Mustafa'nın
hadislerini seçerek bu
kitabında toplamıştır. Bu
kitap, yüksek ruhlara sahip kimseler tarafından muhakkak hüsn ü kabul ve büyük bir rağbet görecektir. Az bilgili veya yüksek tahsilli herkes bu eserden faydalanacaktır.
Allah, onların yüksek nefesleri ile bizleri kötülüklerden arındırsın. Olduğu gibi görünmek, göründüğü gibi olmak şerefine mazhar kılsın.
MEVLANA AHMED ZİYAUDDİN GÜMÜŞHANEVİ
19. yüzyılın başlarında, İslam Devleti'nin beşiği Anadolu'nun Gümüşhane kenti... Devlet-i Ebed Müddet üzerinde ilk ışınlarıyla gülümseyen güneşle, gecenin pusundan yepyeni bir güne bir İslam Büyüğüyle ayağa kalkıyordu bu kent...
Geniş toprakları kaplayan Yüce Devlet, yavaş yavaş gölgelenmeye başlayan aşk ve vecdinin, eski coşkunluğunun büyük ölçüde yitirildiği bu vakitlerde, bir kasabasıyla da olsa kaybolan değerleri kucaklamaya çalışıyordu sanki...
1813 (1228 h.) yılı,
Gümüşhane'nin Emir mahallesi bir İslam Mürşidi'nin doğumuna sahne oluyordu.
Küçük yaşlarında dinî eğitime başlayarak, hatm-i Kur'an'dan sonra Kaside, Delâil-i Hayrat ve Hizb-i A'zam'ı tilâvetiyle bir başarı belgesi alan Ahmed Ziyâüddin; tacir olan babasıyla gittiği Trabzon'da, Sarf, Nahiv ve Mebâdi-i Fıkh'ı tahsil etmiştir.
Dinî eğitimini tamamlamak üzere henüz yirmi yaşlarındayken başkent İstanbul'a gelerek Bayezıt medresesinde ve bir süre sonra da Mahmutpaşa medresesinde ilim tahsiline devam etmişlerdir. Dersaâdet'de Hafız Mehmet Emin, Osman Efendi ve havâce Abdurrahman Efendi gibi din ehlinin derslerinde bulunmuş; Akaid dersi tedris ettikleri bir sırada, o günün eğitim usulü gereği medrese öğrencilerine hocalık yapmış olduğunu öğreniyoruz.
Yirmi yaşlarındayken Dersaadet medreselerinde ilmin peçesini kaldırmaya çabalayan daha o devrelerde züht ve takva sahibi olarak gördüğümüz müşârun ileyh hazretleri bir çok ilim adamı yetiştirerek Anadolu'ya göndermişlerdir.
Şeriat ilimlerini tahsil eden
Gümüşhânevî Hazretleri'nin bâtın âleminin pencerelerini açacağı, Büyük Nuru kucaklayacağı an pek yakındır. Henüz otuz beş yaşlarındayken Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'nin bağlılarından, kutlu Şam şehrinin kokusuyla donanmış bir yüce zatın Dersaadet'teki sohbetleri bir kaynak görünümü arzedince; iç susuzluğunu gidermek arzusuyla sabırsızlanan
Gümüşhânevî Hazretleri'ne, pek yakın bir zamanda kendisini kucaklayacak bir inanç kahramanını beklemesi öğütlenmiştir.
Nakşi yolunun büyük mürşidi Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî'ninhalifelerinden
Ahmed Ziyâüddin el-Ervâdî Hazretleri kendisinden sonraki altın halkanın sahibini Başkente kadar uzanarak kucaklamaktadır.
İç dünyanın güneşleriyle donanabilmek için mürşidinin himayesinde ruh olgunluğunu bütünleştirmeye çalıştığını görüyoruz.
Biraz önce sözünü ettiğimiz Şam'dan başkent İstanbul'a geldiği sıradaki sohbetlerinde bulunduğu yüce zata "Mürid-i Muhlisini tevdî ederek bir süre Dersaadet'ten uzaklaşan Şeyh el-Ervâdî Hazretleri dönüşlerinde ikmâl-i terbiyeye devam buyurmuşlardır.
Fetih sembolü Ayasofya camiinde Hadis ilmi okutmaya başlayan Şeyh Ervâdî'nin ders halkasına giren Gümüşhânevî Hazretleri, meşgul bulundukları hocalık görevini de yürütmüşler; hatta dersleri esnasında kendisine iç âlemin sırlarını açan mürşidinin de bulunduklarını öğreniyoruz.
Ruh dünyasının örtülerini gönül saflaştırma tarikıyla kaldırma yolunda yürüyen
Ahmed Ziyâüddin Hazretleri birkaç senelik bir terbiye devresinden sonra mürşidinden, başta Nakşibendiyye olmak üzere beş tarikattan icazet almışlardır.
Kendisinden sonraki halkanın manevî terbiyesi tâ İstanbul'da ikmâl edildikten sonra ayrılık zamanı gelmiştir. İç âlemin güneşleriyle donattığı ruh öğrencisini, kutlu Şam'ın kokusunu başkente taşıyan yüce zatın sohbetlerine tevdi ederek ülkesine dönecektir artık. Şiirde mahir, edip ve fâzıl bir âlim-i kâmil olarak bilinen Ervâdî Hazretleri, iki yüz kırkı bulan eserlerini okutma görevini de vermişlerdir,
Gümüşhânevî Hazretlerine.
Peygamberler ufkunun kokularıyla yoğrulmuş kutlu beldelere gideceği 1863/1280 h. yıllarına kadar şeriat ilimlerini okuttuğu öğrencilerini Osmanlı ülkesinin çeşitli yörelerine göndermişlerdir.
1863 yıllarında kutlu toprakları ziyaretten sonra birkaç ay kaldıkları Mısır'da uzun bir süre kalacakları ikinci ziyaretlerinin şimdiden tohumlarını serpmişlerdir adeta...
Uzun bir süreden sonra 1877 yıllarında, Yüce Resulü kucaklamış kutlu topraklara ikinci hac ziyaretinden sonra tekrar Mısır'a gelmişlerdir. Üç seneyi aşkın bir süre kaldıkları Mısır'da Nakşilik yolunun yaygınlaşması için çalışmışlar, hatta o günün ilim yuvalarında
Ramuzül Ehadis adlı kitabını birkaç kez okuttuktan sonra yüzlerce öğrencisine başarı belgesi vermişlerdir.
İç alemlerini donattıkları birkaç zatı, tarikatlarının yaygınlaştırılmasıyla görevlendirilmiştir.
Artık yetmiş yaşlarına yaklaşmakta olan
Gümüşhanevî Hazretleri'ni ömürlerinin sonuna dek kalacakları Dersaadet, kollarını açmış kucaklamak üzeredir. Zaman zaman, diğer ruh kahramanlarında rastladığımız Mehabet ve Celâl sıfatlarını
Ahmed Ziyâüddin Hazretlerinde de müşahede etmekteyiz. Öyleki huzurunda bulunanları kuşatan mehabet atmosferi, çekinerek konuşmalarına yol açardı. Bütün sohbetlerinde Şeriat, Tarikat ve Hakikat pınarlarından aşk kadehleri sunardı dinleyenlerine... İç medinesini güneşlerle donatmış yüce insanın, ilâhî rahmetin boşandığı vakitlerin yedi renkli eleğim sağmaları gözlenmiştir sohbetlerinde...
"Ölmeden önce ölümün sırrına ermek" kutlu sözünün hayatında mahyalaştığı ulu insan, bu dünyadaki çizginin bitmek üzere olduğu demlerde ölümle kucaklaşarak öte dünya çizgisine kavuşacaktır, Yaratıcının yüce buyruğu gereği.
Devlet-i Ebed Müddet topraklarında güneşler çok doğup çok batmıştı. Ama bir vakitler, gecenin pusunu bir inanç kahramanının doğuş müjdesiyle ağartan güneş, 1893/1311 H. Yılı Zilka'de ayının bir sabahına çehresi hüzünlü olarak doğacaktı.
Osmanlı Devleti'nin küçük bir kentinde gün ışığına gözlerini açan ulu insan, ülkenin geniş topraklarında Trabzon-İstanbul hattı, kutlu toprakların ve oradan Mısır'ı ziyaretleriyle S eğrisini örgüleştiriyordu adeta.
Bu dünya süresinin tükenip öte dünyaya açılma mekanının taht kurma noktasını işaret buyururken; Allah Rasulü'nün kutlu sözleriyle kucaklanmış Başkent'te, coşkun devirlerin bir sanat şaheseri Süleymaniye ile adeta omuz omuza, aşk ve vecd dönemlerinin ilâhî bir tablosu sergileniyordu. ( Ramuzul ehadis şamua , ramuzul ehadis 2 cilt , ramuzül ehadis kitap fiyatı , pamuk yayınları, ramuz el ehadis hadis ansiklopedisi, Ahmet ziyaeddin gümüşhanevi hadis kitabı, hadisi şerif kitab )
Eserleri:
Hayat sürelerinin hemen yansını ilim tahsili doldurmuştur. Akaid, Fıkıh, Tefsir, Tasavvuf ve daha çok
Hadis alanlarında altmışı aşkın eser verdiği ifade edilmektedir. O dönemlere kadar hemen her alanda verilmiş yüzlerce cilt esere binlerce sayfalık bir kütüphane dolusu
kitap armağan ediliyordu. Bir
kitap medeniyeti olan İslam medeniyetine, daha bir yüzyıl önce bir kütüphanelik eser sunuluyordu, bu ruh önderi tarafından.. Konuşmaları bile
Kitap olan yüce insan; medeniyetin alnı olan sahifeleri ışıklı satırlarla donatıyordu, bütün inananlar için.
Adlarını kütüphane kataloglarından tespit edebildiğimiz eserlerini aşağıda sıraladık. Yalnız bazı
kitaplar muhtelif zaman ve mekanlarda yayınlandıklarından biçim değişikliğine uğramış veya asıl isimlerine ilaveler yapılmış olduğunu görüyoruz.
Acâibü'n-Nübüvve ve Dekâıku'l-Vilâye.
Câmiu'l-Menâsık ala Ahsen'il-Mesâlik.
Câmiu'l-Mütûn fi'l-Akâid.
Kitâbu Câmiı'l-Mütûn fî Hakkı Envâi's-Sıfâti'l-İlâhiyye.
Câmia'l-Mütûn fî Hakkı Envâi's-Sıfâti'l-İlâhiyye
Câmiu'l-Usûl.
Câmiu'l-Usûl fı'l-Evliyâ.
Câmiu'l-Usûl fi'l-Evliyâ Envâihim ve Emvâlihim.
Mütemmimâtü Câmiı'l-Usûl fı'l-Evliyâ ve Envâihim.
Envâu'l-Müslimîn.
Da've'l-Müslimîn.
Garâibü'l-Ehâdîs.
Mülhakâtü Ğarâibi'l-Ehâdîs.
Mecmûatü'l-Ahzâb.
Letâifü'l-Hıkem fî Şerhi Ğarâibi'l-Ehâdîs.
Letâifü'l-Hıkem.
Mecmûatü'l-Ahzâb ve'l-Evrâd (üç cild).
Hadis-i Erbeıyn.
Necâtü'l-Ğâfilîn.
Risale fi'l-İcâze vel-ılm ve't-Tarîk.
Risale el-icâze fî'l-ilm ve'd-Dîn ve't-Tarîk.
Levâmiu'l-Ukûl Şerhi Râmûzi'l-Ehâdîs (beş cild).
Müstağni'ş-Şurûh mine't-Tasrîf.
Menâsiku'l-Hac.
Netâyicü'l-İhlâs fî Hake'd-Duâ.
Usûlü't-Turukı'l-Âliye.
Zübdetü'l-Akâid ve Nühbetü'l-Fevâid
Risâletün fı'l-Muhâcerât
Zâiru'l-Kuds
Muhtasaru Vefeyât-ı Bursa
Ravzâtü'l-Müflihıyn
Fezâilü'l-Cihâd
Rûhü'l-Arifîn
Rûhu'l-Arifîn ve Reşâde't-Tâlibîn
Terceme-i Cânibi'l-Ğarbi fî Halli Müşkilâtı İbni Arabî
Müellifin Önsözü
Hamd, âdemi (insan varlığını) ve parlak yıldızlan yoktan var eden, gökleri ve şarıl şarıl yağmur indiren bulutlan yaratan; Şeriat ve erbabını aydınlık saçan yıldızlar misali dimdik ayakta tutan, kalplere ve gönüllere hayat bahşeden, Resulü'nü hidâyetle ve (efradını cami, ağyarını mâni) pek güzel söz ve ifadelerle teçhiz edilmiş halde gönderip göz kamaştırıcı hüccetler ve burhanlarla onu destekleyen, Şeriatını tebliğ edip kalplere heyecan veren beyanları ile dinleyen kulaklara şeref ve değer kazandıran Allah'a mahsustur.
Salat ü selâm, nur pınarlarının kaynağını teşkil eden Efendimiz ve ulu önderimiz Muhammed sallellâhü aleyhi ve selleme, O'nun yakınlarına ve ashabına -menfaat ırmakları ve aşıklann gözyaşları gürül gürül aktığı sürece- olsun.
Bu aciz, nâçiz
Ahmed Ziyaüddin der ki: Bazı dostlarımın, hadis kitaplarından seçerek muhtasar bir kitap yazmamı rica etmeleri üzerine böyle bir eseri vücuda getirmeyi arzu ettim. İstihare yaptım; muteber hadis kitaplarından, ahkam ve anlamı açık bir çok dinî kaideleri cem etmiş bulunan hadisleri — sırf kavraması kolay, yararı kapsamlı, bereketi şümullü olsun için— senedlerini zikretmeyerek bir araya getirdim. Allah'a hamd ve senalar olsun (buna muvaffak oldum ve pek değerli) bir eser meydana gelmiş oldu.
Her hadisin sonunda onu tahriç eden
hadis imamlarını ve sahabî olan ravileri ile birlikte birden dokuza kadar zikrettim. Ayrıca —Sahih, Hasen, Kavi ve Zayıf— gibi bütün hadis türlerine de işaret ettim ve bunu hadislerdeki ilk harfleri nazar-ı itibara alarak harf sırasına göre düzenledim.
Hadis imamları için remzler (işaretler) kullandım. Şöyle ki:
Buharî için (Hı), Müslim için (Mim), Ebu Davud için (Dal), Tirmizî için (Te), Neseî için (Nûn), İbni Mace için (He), Ahmed b. Hanbel için (Ha-Mîm), oğlu Abdullah'ın "Ziyâdât'ı" için (Aym-Mîm), Abdurrezzak için (Ayın-Be), Ebu Davud et-Teyâlisî için (Ti), Said b. Mansur için (Sad), İbni Ebi Şeybe için (Şın), Ebu Ya'la için (Ayın), Taberânî fil Kebîr için (Tı-Be), Fil Evâsatı için (Tı-Sîn), Dârekutnî için (Kaf-Tı) Eğer bu Sünenî için bahis konusu ise böylece kullanılmıştır. Bunun dışında ismi açık olarak yazılmıştır. Ebu Nuaym için (Ha-Lam), Beyhakî için (Kaf), eğer Süneni için sözkonusu ise böyle zikredilmiştir. Bunun dışında isimleri açıklanmıştır. "Şüabü'l-İmân" için (He-Be) remzi kullanılmıştır. Ukayl için (Ayın-Kaf), İbni Adiyy için (Ayın-Dal), Hatib için (Hı-Tı), eğer Tarihi için söz konusu ise böyledir. Bunun dışında ismi açık olarak yazılmıştır. İbni Asâkir için (Kef-Ra), İbni Cerir'i remz olarak gösterirken tıpkı "Tehzibü'-Âsar"da olduğu gibi kullandık. Tefsiri veya Tarihi sözkonusu olduğu zaman ismi açık olarak ifade edilmiştir. İbni Hibban için (Ha-Be), Müstedrek'inde Hakim için (Kef), Dıyâü'l-Makdisî için (Dad), Dârimî için (Dal-Ra), İbni Huzeyme için (Hı-Ze), İsfahani için (Sad-Fe), İbni Abdülber için (Be-Ra), Kuşeyri için (Kaf-Şın), Begavi için (Ğayn), Tahavî için (Tı-Ha) işaretlerini kullandım.
Kitabı iki bölüme ayırdım:
Birinci bölüm, Peygamber Aleyhisselam'ın sözlerini ihtiva etmektedir. İkinci bölüm ise, söz davranış, sebep veya müracaat gibi hususlara şamil olmaktadır.
Tabii bütün bunlar sahabenin mesnetleri üzerine düzenlenmesine bilhassa dikkat edilmiştir.
Pamuk yayınları Ahmet Ziyaeddin Gümüşhanevi (ra) yazdığı,
2 Cilt Ramuzul Ehadis Hadis kitabını incele diniz.