Kitap Sahihi Buhari Muhtasarı
Yazar İmam Buhari
Tercüme Hanifi Akın
Yayınevi Saadet Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur - Kalın Ciltli , 3 cilt takım
Sayfa - Ebat 1.902 Sayfa - 17x24 cm
Yayın Yılı 2008 - 2.608 Hadis-i şerif Arapça metni ve türkçe açıklaması
Saadet Yayınları, İmam Buhari tarafından yazılan Sahihi Buhari Muhtasarı adlı kitabı incelemektesiniz.
1.Hamur 3 Cilt Sahihi Buhari Muhtasarı hadis kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi aşağıda geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla
oku . O, insanı " alak " dan yarattı.
Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
YAYINCIDAN
Yüce Allah (c.c.)'a sonsuz hamd-ü senalar ve O'nun Yüce Peygamberine de sonsuz salât ve selâmlar olsun.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.), sünneti ile yani sözleriyle, davranışlarıyla ve takrirleriyle bize her alanda ışık tutmuş ve örnek olmuştur. O'nun sünnetine uygun olarak hareket etmek bizi Allah (c.c.)'a yaklaştırır. Her alanda ihtiyaç duyduğumuz en güzel, en doğru sözleri ve davranışları ancak O'nun evrensel mesajlarında bulabiliriz.
Peygamberimizin sünneti bize iman, ibadet, ahlak esaslarını gösterdiği ve öğrettiği gibi, özetle hayatın her alanıyla ilgili esasları da öğretmektedir. Bunun içindir ki, İslâm âlimleri
hadis tetkikine çok önem vermişler, sünnet ve hadisleri titizlikle bir araya toplayarak pek kıymetli eserler meydana getirmişlerdir. İşte bunların en başında,
hadis otoriteleri tarafından Kur'an-ı Kerim'den sonra en
sahih kitap olarak nitelendirilen
İmam Buhari'nin
"Sahîh-i Buhârî" adıyla bilinen
"Camiu's-Sahîh" adlı eseri gelmektedir.
İmam Buhari (r.a), bu büyük eserini
600.000 hadis-i şerif arasından, koyduğu sağlam usullere göre
sahih olduğu kesin olarak belli olan hadis-i şerifleri seçerek oluşturmuştur.
7275 hadis-i şerif bulunan bu eserini on altı yılda tamamlamıştır. Şu anda elinizde bulundurduğunuz bu eser, "
Camiu's-Sahih" diye bilinen bu
büyük hadis külliyatı nın, tekrar eden
hadislerin çıkarılmasıyla hazırlanmış
, muhtasar bir çalışmasıdır.
Günümüzde bilgiye ulaşmak çok kolay hale gelmiştir. Ancak bilgiye ulaşmaktan daha da önemlisi doğru bilgiye ulaşmaktır. Yirmi beş yılı geride bırakan
yayınevimiz, doğru bilgiyi insanlara ulaştırmayı kendisine misyon edinerek bu değerli eseri halkımızın istifadesine sunmaktan büyük bir mutluluk ve gurur duymaktadır.
Bu günlere gelmemizde en büyük pay sahibi olan değerli büyüğümüz, ahirete irtihal eden sevgili dedemiz Alaattin Sağlam'a sonsuz minnet borçluyuz.
Yayınevimizin kurucusu, maddî manevî tüm desteğini bizden eksik etmeyen değerli babamız Selahattin Sağlam'a sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Uzun bir süredir, bu eser üzerinde büyük bir titizlikle çalışan değerli hocamız
Hanifi Akın'a; son okumaları gerçekleştiren
Vedat Öztürk 'e; ayrıca
kitabın bu hale gelmesinde emeği geçen herkese sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.
Bu değerli çalışmada hataları en aza indirmeye gayret sarfettik. Ancak yine de kusur ve eksikliklerin bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Zira en mükemmel ve kusursuz olan Yüce Allah (c.c.)'ın
kitabı olan Kur'an-ı Kerim'dir. Hatalarımızdan dolayı öncelikle Yüce Allah (c.c.)'ın sonsuz merhametine, sonra da siz okurlarımızın hoşgörüsüne sığınırız.
Gayemiz, islâm'a ve Müslümanlara hizmettir.
Çalışmak bizden, başarı Allah (c.c.)'tandır.
SAADET YAYINEVİ
GİRİŞ
"Eski "anlamındaki "Kadîm"in zıddı olan "Hadis" kelimesi, (çoğulu ehâdîs) tahdîs mastarından isim olup "haber" manasına gelir.
Hadis kelimesi, İslâmiyet'le birlikte farklı bir anlam kazanmış, âdeta onunla kadîm olan Kur'an-ı Kerim'in mukabili kastedilerek Resulullah (s.a.v)'ın sözlerine "el-Ehâdîsu'l-kavliyye", fiillerine "el-Ehâdîsu'l-fi'liyye" ve tasvip ettiği şeylere de (takrîr) "el-Ehâdîsu't-Takrîriyye" denilmiştir (Ebu'l-Bekâ, Külliyât, s. 370, 402).
Hadis âlimleri, Hz. Peygamber (s.a.v)'in yaratılışıyla ilgili özelliklerini (=şemâil) ve ahlakî vasıflarını da hadisin kapsamı içerisine almışlardır.
Bazı âlimler, hadis teriminin kapsamını daha da genişleterek sahabe ve tabiînin şahsî beyan ve fetvalarını da bu kapsama almışlar, Hz. Peygamber (s.a.v)'e ait olan hadislere "merfû", sahabeye ait olanlara "mevkuf", tabiîne ait olanlara da "maktu" adını vermişlerdir (Ibn Hacer, Tehzîbü't-Tehzîb, 7 / 33).
Sonraları merfû, mevkuf ve maktu terimlerinin hepsini ifade etmek üzere "haber" kelimesi kullanılmaya başlanınca, bir kısım âlimler sadece merfû rivayetlere, bazıları da merfû ve mevkuf rivayetlere hadis demeyi uygun görmüşlerdir.
Yine ilk devirlerde Resulullah (s.a.v)'ın söz, fiil ve takrirleriyle birlikte sahabe ve tabiîne ait her türlü haberi ifade etmek üzere "eser" kelimesi de kullanılmıştır.
Hadis ile "sünnet'in kapsamları konusunda farklı görüşler bulunmakla beraber bu iki terimin eş anlamlı olarak Resulullah (s.a.v)'ın söz, fiil ve takrirleri için kullanılması özellikle hadis âlimleri arasında daha fazla kabul görmüştür. Ayrıca hadis ile sünnetin çerçevesini daha da genişleterek Hz. Peygamber (s.a.v)'in ahlakını, şemailini, peygamberlikten önce söylediklerini ve yaptıklarını da bu çerçeve içine alanlar da olmuştur (Ibn Teymiyye, Fetava, 13110; Keşfu'z-Zünûn, 1/635-636).
Bunun yanı sıra hadisin; Resulullah (s.a.v) tarafından vaz' edilen sözlü mesajlar olduğunu, sünnetin ise bazen bu sözlü mesajların kendisi ve bazen de bu sözlü mesajlardan istinbat edilen hükümler olduğunu belirtenler de olmuştur.
Hadisler; ihtilafa düşülen konularda insanları aydınlatan, böylece hidayet ve rahmet kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'in kendisine indirildiği (Nahl: 16/44, 64) Peygamber'in sözü olarak üstün bir değer ifade eder ve büyük önem taşır.
Hz. Peygamber (s.a.v)'in insanlara sözleriyle açıkladığı, fiilleriyle uygulanışını gösterdiği ilahî emirlerin başında; namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibadetler gelir. Namazların hangi vakitlerde, kaçar rekat ve nasıl kılınacağı, orucun nasıl tutulacağı, zekâtın hangi mallardan, ne kadar verileceği, haccın nasıl yapılacağı gibi hususlar Kur'an'da yer almayıp hadislerle açıklık kazanmış, İslâm hukukunun birçok meselesi hadislerde verilen bilgilerle çözüme kavuşturulmuştur.
Yine Kur'an'da birkaç türlü yorumlanabildiği için manası kolayca anlaşılmayan (=müşkü) ayetler, hadis rivayetleri sayesinde yorumlanabilir.
Hadisler aynı zamanda Kur'an'da yer almayan birçok meseleye açıklık getirmiş, bu konulardaki uygulama şekillerini göstermiştir. Örneğin bir kadının âdet halinde kılamadığı namazları kaza etmeyeceği, bir erkeğin bir hanımının üzerine onun teyzesi ve halasıyla evlenemeyeceği, neseb yakınlığı dolayısıyla evlenilmesi haram olan kimselerle süt yakınlığı sebebiyle de evlenmenin haram olduğu gibi hususlar, yine şuf a hakkı ile ilgili hükümler, nineye ve baba tarafından akrabaya düşecek miras gibi meseleler Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından çözümlenmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de temas edilmekle beraber hakkında fazla bilgi verilmeyen âhiret hayatıyla ilgili hususlar, kabir hayatı, yeniden dirilme, mahşer, hesap, mîzan, cennet ve cehennemdeki hayat gibi konular da hadisler sayesinde öğrenilmektedir.
Ahlakî faziletler, manevî ve ruhî gelişimi sağlayacak kurallar, düzenli bir aile hayatı için gerekli olan davranış biçimleri, insanlar arasında içtimaî ve ticarî münasebetleri düzenleyen hükümler, yönetenler ile yönetilenler arasındaki ilişkiler gibi konularda da hadislerde geniş bilgi bulunmaktadır.
Hz. Osman'ın şehid edilmesi olayından hemen sonra Havâric ve Galiye gibi siyasî fırkaların, I. (M. 7) yüzyılın sonlarından itibaren Kaderiye ve Mürcie, bir müddet sonra da Cehmiyye ve Müşebbihe gibi mezheplerin ortaya çıkması ve bu fırka ve mezhep taraftarlarının, işlerine gelmeyen hadisleri inkar etmeleri, görüşlerini güçlendirmek maksadıyla hadis uydurmaları, hadisleri toplamakla meşgul olan kişileri konu üzerinde düşünmeye ve önlem almaya sevketmiştir.
I. (M. 7) yüzyılın ilk yarısından itibaren rivayette, isnad konusu gündeme gelmiştir. İsnadın başlamasından itibaren Ehl-i sünnete mensup ravilerin rivayetleri kabul görmüş, Ehl-i bid'atin rivayetleri alınmamıştır.
Bunun sonucu olarak; hadisi bir uzmanlık sahası olarak gören kimseler tarafından raviler titizlikle takip edilmiş; yaşayışları, dine bağlılıkları ve dürüstlükleri, bid'atle ilgileri bulunup bulunmadığı, özellikle yalan söyleyip söylemedikleri, hafızalarının zayıf olup olmadığı araştırılmış ve böylece daha I. yüzyılda cerh ve ta'dil ilmi doğmuş, bunun sonucunda ravilerin hal tercümeleri (=biyografileri) hakkında geniş bir birikim meydana gelmiştir.
Hadislerin tedvini tamamlanınca, bunların sistemli bir kitap haline getirilmesi ve böylece aranan hadisleri kolayca bulmaya imkan verecek usullerin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar ağırlık kazanmıştır.
Bazı âlimler, hadisleri konularına göre tasnif etmeyi ve bu şekilde "Musannef" adı verilen türde eserler yazmayı denerken, bazıları da hadisleri ilk ravileri olan sahabilerin adlarına göre sıralayarak "Müsned" denen türde kitaplar te'lif etmeyi tercih etmiştir.
Hadisleri bablara göre sıralamaya kimin daha önce başladığı bilinmemekle birlikte Tirmizî (Kitâbu'l-İlel, s. 738) ve daha geniş bir şekilde Râmahür-müzî'nin verdiği bilgiye göre; bu konuda ilk çalışmayı, genellikle "el-Musannef' (el-Câmi', es-Sünen, el-Muvatta') diye anılan eserleriyle Mekke'de İbn Cüreyc (ö. 150/767), Yemen'de Ma'mer b. Râşid, Basra'da İbn Ebi Arûbe ile Rebî' b. Sabîh (Subeyh), Kûfe'de Süfyân es-Sevrî, Medine'de Mâlik b. Enes, Horasan'da Abdullah b. Mübarek, Rey'de Cerîr b. Abdulhamîd, Şam'da Velîd b. Müslim gibi muhaddisler yapmıştır (Râmehürmüzî, Muhaddisu'l-Fasl, s. 611-614).
İlk tasnif çalışmalarıyla tanınan bazı muhaddislerin II. (M. 8) yüzyılın ortalarında vefat etmesi, bu çalışmaların aynı yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren hazırlanmış olduğunu göstermekte, dolayısıyla tedvin ve tasnif işlerini kesin bir çizgiyle birbirinden ayırmaya imkan bulunmadığını ortaya koymaktadır.
III. (M. 9) yüzyılda hadis kitaplarında değişik ihtiyaçlara göre muhtelif sistemler uygulanmıştır. Bunların en yaygın iki şekli hadislerin ravi adlarıyla (ale'r-Ricâl) ve konularına (ale'l-Ebvâb) göre tasnif edilmesidir.'1'
Ravi adlarıyla (ale'r-Ricâl)'e göre hazırlanan kitaplar, Müsnedler ile Mu'cemlerdir.
Konularına (ale'l-Ebvâb) göre tasnif edilen kitaplar ise Musannefler, Cami'ler ve Sünenlerdir.
"Musannef", Sünen'lerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu' hadisleri ihtiva eden hadislerdir.
"Sünenler", taharetten vasiyete kadar bütün fıkhî konulara ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibindeki hadis kitaplarıdır.
"Cami'ler", dinî konuların hemen tamamını kapsayan sekiz ana bölümü kapsama özelliğine sahiptirler. Her birine "Kitap" denilen bu sekiz bölümün içerikleri kısaca şöyledir: İmân, Ahkâm veya Sünen, Rikak veya Zühd, Et'ime ve Eşribe veya Âdab, Tefsir, Tarih-Siyer-Cihad, Menakıb, Fiten ve Melahim. Cami'ler, bu bölümlerden herhangi birine dahi olmayan birtakım konuları da ihtiva ederler. Yine Cami'ler, bu 8 bölümden herhangi birini ihtiva etmezler veya nakıs olarak ihtiva ederlerse Cami' olmaktan çıkarlar. Bu sebeple "Tefsir" bölümü eksik olduğu ve sistematik olmadığı gerekçesiyle Müslim'in kitabını Cami' saymak istemeyen görüşler ileri sürülmüştür. Cami'ler aynı zamanda "Sahih" adıyla da anılmaktadırlar. Örneğin, Buhari, Müslim ve Tirmizi'nin kitaplarının adı "el-Camiu's-Sahîh"tir.
III. (M. 9) yüzyılda tasnif edilen en önemli hadis kitapları olarak Kütüb-i Sitte kabul edilmektedir. Bunların içinde sadece sahih hadisleri toplamayı hedef aldıklarından Buharı ile Müslim'in "el-Camiu's-Sahih"leri, Kur'an'dan sonra İslâm'ın en güvenilir iki kitabı sayılır.
(1) M. Yaşar Kandemir, "Hadis", DİA, XV, 30-33.
Şöhreti İslâm aleminin her tarafına yayılmış âlimi Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail el-Buhârî'nin tamamen sahih hadislerden meydana geldiği kabul edilen ve değişik konulardaki hadisleri bir araya toplayan "cami" türünde meşhur bir hadis eseri olan "el-Câmiu's-Sahîh"in asıl ismi, "el-Câ-mi'u's-Sahîhu'l-Musnedu'l-Muhtasaru min umûri Resûlillâh (s.a.) ve Sunenihî ve Eyyâmihî"dir. Kısaltılarak el-Câmi'u's-Sahîh veya Sahîh-i Buhârî denmiş ve daha ziyade bu isimlerle meşhur olmuştur.
Sahihin uzun ismi, özelliklerini de gösterecek nitelikte görülmüştür. Buna göre o isimdeki "el-Câmî" kelimesi, kitabın cami türünden bir kitap olduğunu, bütün konularda rivayet edilen hadisleri bir araya topladığını ifade eder. "es-Sahîh" kelimesinden sahih hadisleri ihtiva ettiği anlaşılır. "el-Müsned" ise isnadı muttasıl hadislerden meydana geldiğini gösterir. "el-Muhtasar" sıfatıdır ve bütün sahih hadisleri değil, mü'ellifinin koyduğu şarta uyan sahihlerden özlü hükümlere delalet eden bir kısmını aldığını belirtir. Diğer lafızlarsa onu sadece hadisleri değil bu hadislerin ait oldukları hükümlerin istinbatını da verdiğine delalet eder.
SAHİH-İ BUHARI MUHTASARI "SAFVETU'L-KARİ" ADLI ESERİ HAZIRLARKEN TAKİP ETTİĞİMİZ METOD
Daha önce de geçtiği üzere, Buharı ile Müslim, İslâm ümmetinin kurup geliştirdiği rivayet sistemini en iyi bilen ve onu en sağlıklı şekilde uygulayan iki hadis otoritesidir. Onlar sadece bu özellikleriyle değil, çevrelerindeki insanları hayran bırakan anlayış, zekâ ve sağlam mantıklarıyla da tanınan iki dâhidir. Onların "Sahıh"leriyle ilgili olarak bugün ortaya çıktığı ve modern insanın zihnini kurcaladığı sanılan soruların büyük bir kısmı yüzyıllar önce çeşitli fırka mensuplarının ortaya attığı eskimiş sorular olup bunlar başta muhaddisler olmak üzere birçok İslâm âlimi tarafından cevaplandırılmıştır. Bugün izahını yapamadığımız konuların halli için öncelikle İslâm âlimlerinin eserlerine başvurmak, cevabını yine de bulamadığımız problemleri bizden daha iyi yorumlayabilecek âlimlere götürmek, yine de sonuç alamadığımız da meselenin hallini zamana bırakmak en isabetli davranış olacaktır.
1. Buhârî ve Müslim'deki hadislerin gerek değerlendirilmesinde ve gerekse sahih olup olmadığım ortaya koymak için, bazı modernistlerin veya hadis ayıklayıcılarının yaptığı gibi, akla muhalif diye reddedilmemiştir. Çünkü akim boyunu aşan müteşâbih âyetler bulunduğunu kabul edip de, âyetin geldiği kaynakla devamlı temas halinde bulunan bir peygamberin gayb ve benzeri konularda zamanla anlaşılacak hadisler söyleyebileceğini kabul etmemenin mantıkî izahı yoktur. Kaldı ki «Allah bütün gaybı bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; ancak bildirmeyi dilediği peygamber bunun dışındadır» (Cin: 72/26-27) âyeti, Cenâb-ı Hakk'ın bildirdiği ölçüde Hz. Peygamber'in gaybe vâkıf olabileceğini açıkça belirtmektedir. Muhtasar sahihi buhari
2. Kur'ân-ı Kerîm'in mecazları olduğu gibi hadîs-i şeriflerin de mecazları vardır. Hem Kur'an ve hem de hadislerdeki mecazlara dair te'lif edilen kitaplar ortadadır. Hadisteki mecazı görmezden gelip onu hakikî mânaya hamletmeye kalkmak, sonra da o hadisi akla, his ve müşahedeye aykırı görmek mantıkla olduğu kadar samimiyetle de bağdaştırılamaz.
3. Öte yandan modern ilme ters düştüğü iddiasıyla bazı hadisleri reddedilmemiştir. Çünkü böyle bir şeye kalkışmak, bilimin varacağı son merhaleye ulaştığını kabul etmek anlamına gelir ki, bunun isabetsizliği ortadadır. Hemen her sahada hâlâ emekleme seviyesindeki ilme uymuyor diye bir kısım hadisler ayıklanacak olsa, sonra da modern ilmin gelişmesiyle hadiste ifade edilen hususun doğruluğu anlaşılsa, bu büyük sorumsuzluğun hesabını kim verecek ve bu cür'etin vebalini kim yüklenecektir? Meselâ köpeğin bir kaptan su içmesi halinde o kabın biri toprakla olmak üzere yedi veya sekiz kere yıkanmasını tavsiye eden Sahîhayn hadisi (Buhârî, Vüdu' 33; Müslim, Taharet 89-93) bazı iddialara kapılarak akla ve mantığa ters diye atılsaydı, daha sonra ilmin gelişmesiyle köpeğin ağzından geçen mikrobu toprağın tesirsiz hale getirdiği isbat edildiğinde (Ebu Şehbe, Sünnet Müdafaası, I, 103, dipnot, 4) bu sorumsuz hareket nasıl telâfi edilecek ve kimden nasıl özür dilenecekti?
4. Bu çalışmada, samimiyetinden ve iyi niyetinden hiçbir zaman şüphe edilemeyecek bazı araştırıcıların Sahîhayn'e ve diğer hadis kitaplarına şarkiyatçı bir yaklaşım tarzı sergilenmemiştir. Çünkü uzun bir zamandan beri öz kültürlerinden koparılmaya ve ona yabancılaştırılmaya çalışılan insanımızın yediği vurgunu ve derin acıyı bilmesi ve onun gönlündeki ve kafasındaki boşluğu dinini öğreterek, Peygamberini sevdirerek doldurması gereken insanların hadisler karşısındaki bu nahoş tavrı büyük ıstırap vermektedir.
5. Bu çalışma, "Sahîh-i Buhârî" üzerine yapılmış geniş kapsamlı bir şerh çalışması olmayıp kısa ve özlü bir şerh çalışmasıdır. Genel olarak detaylı açıklamalara girilmemeye çalışılmış, kısa ve özlü açıklamalara yer verilmiştir. Her hadise açıklama yapılmamıştır. Bundan dolayı da sahabi biyografilerine de yer verilmemiştir. Bununla birlikte bazı durumlarda geniş açıklamaların yapıldığı yerler de olmuştur.
6. Neşre esas alınan nüsha, tahkikini Halîl Me'mûn Şeyhâ'nın yaptığı ve beraberinde İbn Hacer'in "Sahîh-i Buhârî" üzerine hazırladığı "Hedyu's-Sârî" adlı eseri de bulunan çalışmadır. Bu eserin, Beyrut 1425/2004'te birinci baskısı yapılmıştır. Çalışmamızda bu eseri esas almamızın sebebi; hem İbn Hacer'in "Hedyu's-Sârî" adlı eserine yer verilmesi ve hem de "Sahîh-i Buhârî" üzerine yapılan yeni bir çalışma olmasıdır. 3 cilt buhari muhtasarı
Bu eserin tahkikini yapan Halîl Me'mûn Şeyhâ; İmam Buhârî hayatı, " Sahih i Buhari " üzerine yapılan çalışmalar, muhtasarlar, şerhler, el yazması nüshalar, baskılar vb. kitaplar hakkında bilgi vermiş, "Sahih-i Buhari" geçen bütün hadisleri bab başlıklarını numaralandırmada büyük bir titizlik göstermiş ve bu iş yapılırken şimdiye kadar yapılan bütün numaralandırmalar dikkate alınmıştır.
Ayrıca İbn Hacer'in hayatına ve eserlerine de yer vermiştir.
6. Kitabın önsözü hazırlanırken, "Sahih-i Müslim Muhtasarı", "Riyâ-zu's-Sâlihîn" ile "8 Hadis İmamının Rivayet Ettiği Emir ve Yasak Hadisler" adlı çalışmamızda kullanılan dil ve yöntem dikkate alınmıştır.
7. Sahabi isimlerinden sonra "Tardiye" denilen erkek sahabi için "Radi-yallahu anh" ve kadın sahabi için ise "Radiyallahu anha" ifadeleri kısaltılmış olarak (r.a.) ve (r.anhâ) şeklinde verilmiştir. Resulullah (s.a.)'a getirilen salat ve selamlar için ise (s.a.) ifadesi kullanılmıştır. Tabiîn âlimleri için ise "rh.a" ifadesi kullanılmıştır.
8. Çalışmamıza, bab başlıklarına da yer verilmiştir. Ülkemizde "Sahîh-i Buhârî" üzerine yapılan Türkçe neşirlerin hiçbirinde bab başlıklarına yer verilmemiştir. Halbuki Buhârî'nin "Sahîh"inin önemini artıran özelliklerden birisi de, bab başlıklarıdır. "Buhâri'nin fıkhı, terâcümündedir" yani bablara koyduğu başlıklardadır sözü meşhurdur. Bab başlıklarında çok kere konuya delil olan ayetleri, hadislerden bazı kısımları, sahabe kavillerini, diğer âlimlerin istinbatını verir.
Esas alınan neşirdeki bab/konu başlıklara olduğu gibi aynen bağlı kalınılmış, çoğunlukla özet bab/konu başlığı verilmemiştir. Bununla birlikte bizim çalışmamız muhtasar bir eser olması hasebiyle çalışmamızda yer verdiğimiz hadislere uygun olarak bab başlıkları konulmuştur. Çalışmamızda yer almayan hadislere uygun bab başlıklarında tasarrufta bulunulmuştur.
"Sahîh-i Buhâri'de 3730 bab var. Bizim bu çalışmamızda ise 1850 bab başlığı yer almaktadır.
9- Konuyla ilgili açıklayıcı bazı bilgilere, hadisten sonra değil de dipnotta yer verilmiştir. Bunun sebebi, hadisin Türkçe çeviri içerisinde yer alan bir meselenin açığa kavuşturulmasıdır. 3 cilt muhtasar buhari
10- Daha önce de geçtiği üzere, İbn Hacer el-Askalânî'nin "Fethu'l-Bârî" sinin 'Mukaddimesi' olan "Hedyü's Sârî"de yaptığı sayıma göre; Buhârî'nin "Sahîh"inde, mükerrer olanlar dahil 7397 mevsul hadis mevcuttur. Muallak ve mütâbaatlar buna dâhil değildir. Muallak hadisler ise 1341 tanedir.
Bunlardan 160 tanesinin "Sahih"te senedi mevcut değildir. Mutâbi olarak kaydedilen ve ihtilaflarına dikkat çekilenler ise 344'tür. Mükerrer olmayan mevsullerin sayısı da 2602'dir. Böylece mevsul, muallak, mükerrer ve mütâbî bütün hadislerin sayısı toplam olarak 9082'dir. İbn Hacer, mevkuf ve maktu' rivayetlerin sayısını vermez.
İbn Salâh'a göre ise "Sahih-i Buhari'de 7275 hadis vardır. Tekrarsız hadislerin sayısı ise 4000'dir.
Neşre esas olarak aldığımız " Sahihi Buhari " nüshasında 7563 hadis vardır. Bu çalışmamızda, 2658 hadis bulunmaktadır.
11. Hadisler açıklanırken, genellikle günümüzün ihtiyaçları ve şartları göz önünde bulundurulmuştur. Açıklamalar, anlaşılır bir dille ifade edilmeye çalışılmıştır.
12. Hadislerin açıklaması yapılırken genellikle konu bağlamından açıklanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte konu bağlamı dışında açıklamaların yapıldığı da olmuştur.
13. Konuyu açıklama mahiyetinde çeşitli kaynaklardan alman bilgiler, bazen olduğu gibi aynen alınmış ve bazen de özet olarak alınmıştır.
14. Hadisin tahrici sırasında; ilk önce müellif İmam Buhari'nin eseri gösterilmiş, sonra da tarafımızdan ayrıca tespit edilen hadis kaynakları belirtilmiştir.
Böylece hem İmam Buhari'nin eseri ve hem de tarafımızdan tespit edilen kaynaklar belirtilmiş oldu. Bununla birlikte kaydedilen hadisle ilgili şahid hadis ve sahabi ismi gösterme yoluna gidilmemiştir.
15. Okuyucunun İmam Buhari'nin hayatı, fazileti, eserleri, " Sahîh-i Buhârî " üzerine yapılan çeşitli çalışmalar, "Sahih-i Buhari"de geçen hadisler ile ravileri hakkında bilgi edinmesi amacıyla konu hakkında açıklayıcı bilgilere yer verilmiştir.
16. "Sahih-i Buhari'de yer alan "Vahy", "İmân", "İlm", "Vudu' (=Namaz Abdesti)", "Gusül (=Boy Abdesti)", Hayız" gibi bölümlerde yer alan hadislere giriş yapmadan önce bölüm başlığı ile ilgili bazen kısa ve bazen de genişçe bir şekilde açıklayıcı bilgilere yer verilmiştir.
17. "Sahih-i Buhari" üzerine yaptığımız bu çalışma, bir muhtasar eser olması hasebiyle de bab başlıklarından sonra yer alan ayetlere yer verilmemiştir.
18. Hadisle ilgili açıklamalarda tekrar olmaması için, hadisin daha önce açıklaması yapılmışsa oraya "Bununla ilgili olarak .... hadisin açıklamasına bakabilirsiniz" şeklinde gönderme yapılmıştır.
19. Şahıs isimlerinin yazımında Arapça gramer kuralları değil, Türkçe söylenişi dikkate alınmıştır. Örneğin, "Abdullah ibni Ömer" gibi Türkçe söyleniş tarzına uyulmuştur.
20. Okuyucuya kolaylık olması için hadisin nerelerde geçtiği ile ilgili tahric çalışmasında detaylı kaynak gösterimi yapılmış, hadislerin nerelerde geçtiği belirtilmiştir
Günümüzde hadis kaynaklarının tespitinde Concordance usulü esas alındığı için, biz de bu çalışmamızda aynı usulü esas aldık ve bu çalışmada yer alan hadisler, Concordance usulüne göre verilmiştir. Concordance içerisinde yer almayan hadislerin, hangi kaynakta geçtiği çoğunlukla tespit edilerek bazen bu kaynakların cilt ile sayfa numarası gösterilmiş, bazen de cilt ve sayfa numarası yerine parantez içerisinde hadis numarası verilmiştir.
21. Hadislerin açıklamaları sırasında kullanılan ile önsözün hazırlanışında yer alan eserlerin neler olduğu ile ilgili liste, kitabın sonunda "Kaynakça" bölümünde verilmiştir.
22. Eserin tercümesi esnasında hadisin orijinal metnine bağlı kalınmıştır. Zaman zaman kastedilen mananın okuyucu tarafından iyice anlaşılması için "anlaşılabilir" bir dille serbest davranıldığı da olmuştur.
"Sahîh-i Buhârî", günümüzde, birçok müslümanın evinde bulunması ve çeşitli yerlerde ders kitabı olarak okutulması sebebiyle Müslümanların nezdinde hakkıyla yerini bulmuş olan bir eserdir.
Ülkemizde çok ciddi bir bilgilenme açığı olduğu, insanımızın en temel konularda bile İslâmî bilgilerden yoksun olduğu gerçeğinden hareketle insanımızı doğrudan doğruya Kur'an ve hadislerle muhatap kılmak, bu sorunu çözmenin en iyi yöntemlerinden biridir. Bu nedenle "Sahih-i Buhari", ayet ve hadislerle "İslâmî bir hayat ölçütleri" ve yaygın bir "ümmet eğitimi"ni hedeflemiş bir eserdir. Bu durumun, ülkemiz insanları açısından ne kadar önemli olduğu aşikârdır.
Azami dikkat ve gayretlere rağmen, farkında olunmadan tercüme hataları olabilir. Yapıcı eleştiri ve uyarılara her zaman ihtiyaç duyduğumuzu, okuyucularımız tarafından bilinmesini isteriz. Tarafımıza yapılacak olan tenkit, uyarı ve katkı sahiplerine şimdiden şükranlarımı sunacağımı belirtmek isterim.
Her zaman samimi desteğini gördüğüm Prof. Dr. Zekeriya Güler Bey'e, tercüme edilen metinleri ve açıklamaları büyük bir özveriyle okuyarak değerlendirmelerde Vedat Öztürk'e, her zaman yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm değerli dostlarım Zekeriyya Efiloğlu'na, Mithat Sevin'e, Abdulhalim Ünverdi'ye, Salih Baskan'a, M. Hanifi Yılmaz'a, Hüseyin Kavuncu'ya, İlker Bakıroğlu'na, Ahmet Tahiroğlu'na, ismini burada sayamadığım daha birçok kimseye, bilgisayar çıktılarının hazırlanmasında emeği geçen Mevlüt Mat'a, baskıya hazırlanan nüsha ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Emine Şahin ile Elif Derman Kaya'ya, kaynak eser sağlamada büyük özveride bulunan Ahmet Yıldız'a ve bu değerli eserin hazırlanmasını öneren yayınevinin kıymetli sahipleri Mahmut Sağlam'a şükranlarımı arz ederim.
Yazıldığı günden günümüze kadar "Sahîh-i Buharı", İslâm dünyasının her yerinde, âlimlerin, ilim öğrencilerinin, vaiz ve hatiplerin ve özellikle de hadis oku mak isteyen hemen her müslümanın âdeta bir el kitabı olmuştur.
Böyle önemli bir
kitabı yeniden hazırlamamıza,
şerh etmemize, tahric çalışmasında bulunmamıza ve giriş yazısı sunmamıza lütf-i inayet eden Yüce Rabbimize hamd ve senalar olsun.
Çaba bizden, başarı elbette Allah'tandır. O, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır. (
sahihi buhari 3 cilt kitap, buhari, hanifi akın, saadet yayınevi, muhtasar sahihi buhari fiyatı, 3 cilt sahihi buhari, buhari hadisleri, sahih-i buhari, 3 cilt, hanifi akın buhari tercümesi, sahih hadisler )
Hanifi AKIN
Şehitkamil - GAZİANTEP
26 AĞUSTOS 2007
Saadet Yayınları, imam Buhari tarafından yazılan 1.Hamur
3 Cilt Sahihi Buhari Muhtasarı adlı
hadis kitabı nı incele diniz.