Kitap Sahihi Buhari Muhtasarı Tecridi-i Sarih Tercüme ve Şerhi 2. EL
Yazar İmam Buhari
Tercüme Zeynü’d-din Ahmed b. Ahmed b. Abdi’l-Latifi’z-Zebidi
Yayınevi Ahmed Naim
Kağıt Cilt 3.Hamur - İnce Ciltli, 13 Cilt Set
Sayfa Ebat 7.167 Sayfa - 16,5x23 cm, Büyük boy
Yayın Yılı 1980 - 2. EL Resimdekinin Aynısı Gönderilecektir
İyi Kondüsyonlu Temiz
Beyne'l-İslâm mütedâvil ve i'tikâdî, amelî, ferdî, içtimâi her türlü mesâilde en ziyâde i'timâda şâyeste merci ve me'haz olan "Sıhah-ı Sitte" içinde ehemmiyetçe birinci mertebeyi hâiz olan şüphesiz Buhari'nin "Câmi"i ile Müslim'in "Sahihi"idir. Bu iki kitab ulemây-ı İslâmiyyenin ittifâkıyle -Kitabu'llah'dan sonra- alelıtlak esahh-ı kütübdür. "Sabibayn" denilince maksüd olan bu iki kitabdır. Ancak Sabibayn'ın hangisi esahh olduğunda ihtilâf etmişlerdir ki, ekseriyyete göre Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim'den esahtır. Gerek Kütüb-i Sitte'ye, gerek şâir ümmehâta edilen hidemât-ı meşkûre fevka't-tasavvur çok ise de hassaten bu iki kitabın şerh ve tefsirine, garâib-i lügatini kayda, hall-i müşkilâtına, râvîlerinin ahvâlini beyâna, ihtisarına ve şâir hatır u hayâlimize gelmeyen husüsiyyâtına -bu günkü himem-i kâsıraya bakılınca- havsalaya sığmayacak itinâlar gösterilmiştir. Bu kitablara edilen mübeccel ve dindârâne hizmetler cümlesinden olmak üzere dokuzuncu asır ricalinden (Ebü'l-Abbâs Zeynü'd-Dîn Ahmed bin Ahmed bin Abdi'l-Lâtîf eş-Şercî ez-Zebîdî) de Sahih-i Buhari'yi (Et-Tecridu s-sarîb li-ahâdîsîl-câmii's-
Sahih) unvâniyle ihtisara himmet etmiştir ki, hüsn-i tertîb ve tensîkı i'tibâriyle pek ziyâde şöhret bulmuştur. Bunda isnâdlar hazfedildiği gibi doğrudan doğruya Resul Aleyhi's-salâtü ve's-selâm'ın kelâmı olmıyan sözler tayy ve mükerrer olan hadîsler yalnız birer kere zikredilmiştir. Bu tertibe göre kitab -aslın fevâidini cami1 olmakla beraber- rub derecesinde ufalmıştır.
Diyanet İşleri Riyaseti -Büyük Millet Meclisi'nce müttehaz bir karârı infâzen- Zebkü'nin bu muhtasarını Türkçeye terceme etmek vazifesini râkımü'l-hurûfa emretti. Hadd-i takatimi pek ziyâde tecâvüz eden bu hizmet-i mebrûrenin uhdesinden gelmek güç olduğunu bile bile mahz-ı tevfîkât-ı îlâhiyyeye i'timâden bu emri yerine getir-
1 Müellif Ebü'I-Abbâs Zeynü'd-Dîn Ahmed bin Ahmed bin Ab-di'l-Lâtîf bin Ebî Bekr bin Ahmed bin Ömer el-Yemânî eş-Şercî ez-Zebîdî el-Hanefî hakkında Takıyyü'd-Dîn Temîmî-i Hanefî'nin "Et-Tabakâtii's-Seniyye fî Terâcimi'l-Hanefiyye'si ile Kâtib Çelebi merhumun "Keşfü'z-Zünun"undan ve Kamus şârihi Muhibbü'd-Dîn Zebîdî'nin "Tâcü'l-Arüs"undan toplayabildiğim muhtasar ma'lûmât şudur:
Müşârün-ileyh 816 da Yemen'in Zebîd beldesinde tevellüd ve 893 'de yine orada vefat etmiştir. "Tecrid''ini —te'lîfinden ferağı hininde yazdığına göre— 889'da ikmâl etmiştir. Esna-yı hamlinde pederi Ahmed bin Abdi'l-Lâtîf vefat ettiğinden onun ismiyle tesmiye olunmuştur. Muhaddis, edîb ve şâirdir. Eb ve ceddi gibi o da Taizz ve Zebîd medârisinde neşr-i ulûm etmiştir. Mensûb olduğu hânedân-ı ilm arasında ceddi Sırâcü'd-Dîn Abdü'l-Lâtîf bin Abî Bekr de Yemen'in meşâhîr-i muhaddisîninden, Hanefiyye efâdıl ve a'yânından olup vatanında Şeyhü'n-Nuhât idi. Kendisi de hadîs ile fıkıh ve edebiyatta hâiz-i nısâb-ı vâfir olup Sehâvî'den rivayetleri olduğu gibi İbnü'l-Esîr'in Kütüb-i Sitte'yi ihtiva eden "Câmiu'l-Usûl'ünü "Teysîrü'l-Vusûl" unvâniyle ihtisar eden Hafız Vecîhü'd-Dîn Îbnü'd-Deyba'ın şeyhidir. Takıyyü'd-Dîn-i Temîmî'nin dediğine göre Yemen halkı rivâyet-i hadîs hususunda Ebü'l-Abbâs'ın vefâtiyle bir derece nüzul eylemiş, yâni ulûvv-i isnâddan bir mertebe kaybetmiştir. En meşhur eseri —tercemesi ile meşgul olduğumuz— "Tecri"dir. Diğer âsârı meyânında da "Tabakâtü'l-Havâss"ı ile "Nüzhetü'l-Ahbâb" isminde büyük bir kitabı vardır ki, eş'âr ve nevadır ve zarîf hikâyât ve fevâid ile dolu imiş. "Kesfü'z-Zünûn" 'da da "El-Fevâid ve's-Sılât ve'l-Avâid" nâmında bir eseri olduğu haber veriliyor ki, bu da ed'iye ve esma ve evfâka müteallik birçok şeyleri hâvî olduğu gibi bu münâsebetlerle
Tefsîr ve Hadis'e dâir birçok şeyleri de tazammun ediyor imiş. Lâkin bu, Nüzhetü'l-Ahbâb mı, yoksa başka bir kitap mı anlaşılamadı.
Tecrid'in nüsah-ı matbuasında garîb bir zühule müsadif oluyoruz: Kitabın müellifi burada yazıldığı gibi Ahmed bin Ahmed bin Abdi'l-Lâtîf Şercî olub bu cihet bütün nüshaların âhirlerinde de tasrîh edilmiştir. Halbuki 1287 ve 1313 senelerinde tab' olunan nüshalar ile Abdu'llâh Şerkâvî'nin 1339 da basılan şerhi başlarındaki unvan sahifelerinde müellif olarak hep Hüseyn bin el-Mubârek Zebîdî gösteriliyor. Bu nüsah-ı matbuanın dibacelerinde yani ilk formalarında müellifin ismi sarahaten zikredildiği halde bu hatânın unvan sahifelerinde payidar olması daha garîbdir. Herhalde dikkatsizliğin bu derecesi pek ziyâde câlib-i dikkattir. Vakıa Hüseyn bin el-Mubârek de Zebîdî'dir. Ve müellifin meşâyıhından biridir. Lâkin -ileride müellifin senedleri zikredilirken görüleceği üzere- senedde iki tarîkden müellifin üçüncü ve dört tarîkden dördüncü mertebedeki şeyhidir. Tarîk ve sened-i âlînin ne demek olduğu sonraları Ulûvv-isnâd bahsinde görülecektir.
Müellifin ismi hakkında iştibâh ve sehve mahal kalmamak için bunu kaydetmek iktizâ eder.
meğe çalışıyorum. Her şeyden evvel tercümede sadâkati iltizâm ettim. Her kitabda, bahusus -her kayd ve ıtlâkı bir takım Ahkâm-ı Şer'iyye'ye merci' ve mezâhib-i muhtelife-i İslâmiyye fukahâsına sened olan- bu gibi muazzam âsârda tercemenin asla mutâbakatındaki ehemmiyyeti lâyıkıyle takdir ettiğim için kudretim yettiği mertebede harfiyyen tercemeye i'tinâ etmekle beraber -her tecrübeli mütercimin takdir edeceği üzere-metnin kolayca anlaşılması için tercemesine ba'zı elfâz ilâvesi zaruret kesbettikce bu elfâzı kavs içinde gösterdim ki bununla aslın metninden hâriç olduğunu göstermiş oldum. Tercemeyi okuyan kimse Hadis-i Şerifin mealini kolayca anlamakla beraber metin hâricinde hangi elfâzı ilâve etmiş isem onları da yek-nazarda görür.
Metnin lâyıkıyle ve etrâfiyle anlaşılması için kuru bir tercemenin kifayet etmiyeceği erbâb-ı basiretçe müsellem olduğundan birçok ha-
vâşî ilâvesine de ihtiyaç gördüm. Bu havâşîde Hadis metinlerini tenvir edecek rivayet ihtilâfları ile müttefekun-aleyh veya muhtelefün-fîh mütûnateferru' etmiş ihtilâfât-ı fukahâ alâ-kadri'l-imkân gösterilmiş olduğu gibi Siyer'e ve sâireye dâir bazı fevâid de dercolunmuştur.
Kendi şartıma ne dereceye kadar riâyet ettiğimi bilemem. Fakat bir taraftan deruhde ettiğim işin azametini, diğer taraftan mütercimin kusur kudretini mülâhaza eden erbâb-ı ilm ü insaf tesadüf edecekleri nekâyısı 'ümîd ederim ki unf ile yüzüne çarpacak yerde kendisini hayırhah ma'zûrlar zümresinden addederek kemâl-i rıfk ile hatâlarını tashih ve ıslâha, noksanlarını ikmâle himmet buyururlar. Zîrâ naks u hatâdan selâmet, beşere ve bâ-husûs benim gibi âciz kimseye müyesser değildir. Maksad âleme,hattâ kendime iş beğendirmek değil, Ümmet-i Muhammediyye'ye hizmet olduğundan benim vazifem karınca kaderince mısdakına tevfîk-ı hareketle aklımın erdiği, gücümün yettiği kadar çalışmak ve az-çok müfîd olabilmek için lütuf ve inâyet-i Bârî'den mededhâh olmaktır.
İlm-i Hadîs'e dair bazı ma'lûmat nakletmek, bu kitabı okuyacak ihvân-ı dînce fâideden hâlî addedilmiyeceğinden bunlara dâir bir mukaddime serdiyle işe başlayorum.
Mütercim : Ahmed Naim