Kitap Teşvik Eden ve Sakındıran Hadisler, Terğib Ve Terhib Muhtasarı
Yazar Hafız Münziri
Yayınevi Çelik Yayınevi
Tercüme Hanifi Akın
Kağıt Cilt 2.Hamur - Karton Cilt,
Sayfa Ebat 1.416 sayfa - 15x22 cm
Hadis Sayısı 1.269 Hadisi şerif Arapça Metin ve Türkçe Açıklaması
İbn Kesir Hafız Münziri Teşvik Eden ve Sakındıran Hadisler kitabını incelemektesiniz.
Çelik yayınları Tergib ve Terhib Muhtasarı Teşvik Eden ve Sakındıran Hadisler kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
ÇEVİRENİN ÖNSÖZÜ
Hz. Osman'ın şehit edilmesi olayından hemen sonra Havaric ve Galiye gibi siyasi fırkalar, I (7.) yüzyılın sonlarından itibaren Kaderiye ve Mürcie, bir müddet sonra da Cehmiyye ve Müşebbihe gibi mezhepler ortaya çıkmış, bunlar işlerine gelmeyen hadisleri inkâr etmeleri ve görüşlerini güçlendirmek maksadıyla hadis uydurmaları sebebiyle hadisleri toplamakla meşgul olan kişileri konu üzerinde düşünmeye ve önlem almaya sevk etmiş ve böylece hadis tedvini çalışmalarına başlanmıştır.
1 (7-) yüzyılın ilk yarısından itibaren rivayette, isnad konusunun gündeme gelmesinden itibaren Ehl-i Sünnet'e mensup ravilerin rivayetleri kabul görmüş, ehl-i bid'atin rivayetleri alınmamıştır. (Müslim, Mukaddime 5).
Bunun sonucu olarak, hadisi bir uzmanlık sahası olarak gören kimseler tarafından raviler titizlikle takip edilmiş; yaşayışları, dine bağlılıkları ve dürüstlükleri, bid'atle ilgileri bulunup bulunmadığı, özellikle yalan söyleyip söylemedikleri, hafızalarının zayıf olup olmadığı araştırılmış ve böylece daha I. yüzyılda cerh ve ta'dil ilmi doğmuş, bunun sonucunda ravilerin hal tercümeleri (biyografileri) hakkında geniş bir birikim meydana gelmiştir.
Hadis tedvini tamamlanınca, bunların sistemli bir kitap haline getirilmesi ve böylece aranan hadisleri kolayca bulmaya imkân verecek usullerin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar ağırlık kazanmıştır.
III. (9.) ve IV. (10.) yüzyılında hadis kitaplarında değişik ihtiyaçlara göre muhtelif sistemler uygulanmıştır. Bunların en yaygın iki şekli hadislerin ravi adlarıyla (ale'r-rical) ve konularına (ale'l-ebvab) göre tasnif edilmesidir.
Ravi adlarıyla (ale'r-rical)'e göre hazırlanan kitaplar, Müsnedler ile Mu'cemlerdir.
Konularına (ale'l-ebvab) göre tasnif edilen kitaplar ise Musannefler, Cami'ler ve Sünenlerdir.
"Musannef, Sünen'lerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu hadisleri ihtiva eden hadislerdir.
"Sünenler", taharetten vasiyete kadar bütün fıkhi konulara ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibindeki hadis kitaplarıdır.
"Cami'ler", dinî konuların hemen tamamını kapsayan sekiz ana bölümü kapsama özelliğine sahiptirler.
Takriben hicri V. (ıı.) asır sonlarından itibaren hadis ilmi, daha doğrusu "hadis metinleri üzerindeki çalışmalar" yeni bir renge bürünmüştür. Bu zamana kadar, hadis metinlerinin zabta geçirilmesi faaliyeti tamamlanmış, hadisler kitaplardaki yerini almış, kitap dışı bir metin pek bırakılmamıştır. Bu müddet zarfında kitaplarda senedleriyle birlikte yer almamış bir metin, şayet sonraki asırlarda "hadis" olarak ortaya çıkmışsa, bunun hadis kabul edilmesi -prensip olarak- şüphe ile karşılanmıştır.
Hicri V. (ıı.) asır sonlarına doğru ise yeni bir çalışma dönemine geçilmiştir. Artık eski metotla yapılacak yeni bir iş kalmamış; bütün sistem ve gelenekleriyle bir devir kapanmıştır. Ne var ki, bir devrin kapanması demek, hiçbir şekilde o devrin yıkılması demek değildir. Öte yandan, bir devrin kapanması demek, hayatın durması demek de değildir. Nitekim önceki devir vazifesini eksiksiz yapmış, fonksiyonunu şerefle icra etmiş ve haleflerine çok zengin bir miras bırakarak, nöbeti başkalarına devretmiştir.
Bu yeni dönemin hadis çalışmaları, önceki dönemin mesaisinden çok farklıdır. Artık çalışmaların esasını, rivayet sistemi usullerine göre şahıslardan senedli hadis toplayarak bunları tasnif edip kitaplaştırmak değil, hazine değerindeki bu malzemenin işlenmesi ve değerlendirilmesi teşkil etmektedir.
İlk beş asırlık dönemde örneğine pek rastlanmayan "hadis şerhi" faaliyetleri bu ikinci dönemde başlamıştır. Şahıs tan rivayet etme bırakılarak, "kitap'tan rivayet"e bu dönemde geçilmiştir. Sayıları oldukça artan hadis kitapları arasında dağınıklık arz eden metinlerin, senedleri atılarak bir araya toplanması ve müşterek metinlerin birleştirilmesi çalışmalarının çığırı bu dönemde açılmıştır. Kaynakların kullanılmasında yardımcı rolü oynayacak olan anahtar mahiyetindeki el kitapları, bu dönemin çalışma tekniğinin zaruri bir sonucu olmuştur. Hadislerin ilk kelimelerinin baş harflerine göre "alfabetik tasnifi, önceki dönemde görünmeyen bir sistem olup, bu dönemin bir buluşu olarak kendini göstermektedir. Kısacası, bu ikinci devirde yapılan hadis çalışmaları çok yönlü olup, bunlar, zaman geçtikçe ortaya çıkan problemlere cevap teşkil edebilecek şekilde geliştirilmiştir. Zira, her devrin mesaisine o devrin ihtiyaçları yön vermiştir.
Bu özellikleri dolayısıyla bu döneme "Şerh ve Derlemecilik Devri" diyoruz.[1]
Hadis tarihi içinde görülen mutlu bir gelişme de belli konu veya belli maksatlara yönelik müstakil eserlerin kaleme alınmış olmasıdır. Hadis cüzleri ve Kitabu'l-iman, İlim, Zühd ve'r-Rekaik vs. gibi müstakil olarak telif edilmiş eserler bu gruba giren çalışmalardır.
Özellikle İslâm ahlakına sahip olabilmek bakımından, vaaz, nasihat, sohbet ve konferanslarda söz konusu edilecek sünnet malzemesi bu eserlerde bir araya getirilmiştir. Konuların tergib (teşvik) ve terhib (uyarı) yönlerine gereken ağırlık verilmiştir. Halk eğitimi ve cemaat yetiştirmek için oldukça önemli eserler meydana getirilmiştir.
Hadis kültürü bakımından kendisine çok şey borçlu olduğumuz Münzirî'nin (ö. 656/1258) "et-Terğib ve't-Terhib" adlı eseri de bu alanda müstesna bir yere ve değere sahiptir.
Ebu Zehv'in de belirttiği gibi "et-Terğib ve't-Terhib", derleme (cem') ve hadislerin sıhhat derecelerini açıklama açısından en iyi teliflerden biridir. Bu yüzden de günümüze kadar vaiz ve mürşitlerin büyük bir çoğunluğu onu güvenle kullanmışlardır. Bugün de irşat hizmetlerinin temel kitaplarındandır.
Bu durum kitabın telif maksadıyla tam bir paralellik arz etmektedir. Zira el-Münzirî; "Zühd ve takva hususunda gayret sahibi öğrencilerden biri
benden terğib ve terhib konusunda, senedsiz ve illetlerle ilgili uzun açıklamalardan arındırılmış derli-toplu bir kitap yazmamı istedi. Ben de bir
taraftan istihare yaptım. Bir yandan da bu işi isteyene güçlük gösterdim. Niyetinin sağlamlığı ve ihlasının tamlığına kesin kanaat getirdikten sonra
bu hacmi küçük faydası büyük kitabı yazdım"[2] demektedir.
Her konunun terğib ve terhib (teşvik ve uyarı) yönlerini dile getiren hadisleri iki grupta toplamak suretiyle önce terğib sonra terhibi ilgilendiren hadisleri vermiş, baştan sona kitap bu tertiple te'lif edilmiştir.
Sahabi ravisi verilen hadislerden sonra, onların meşhur ve muteber hadis kaynaklarının hangilerinde bulunduğu -ekseriya müellif ismi olarak-belirtilmiştir. Hadislerin sıhhat durumlarına işaret edilmiştir. Yalnızca
"sahih" hadisleri toplayan kaynaklarda bulunan hadisler için ayrıca bir değerlendirmeye gerek görülmemiştir.
Münzirî, senedleri kaldırmasını şöyle savunmaktadır: "Sened zikretmekten asıl maksat, hadisin sahih mi, hasen mi, yoksa zayıf mı olduğunu bilmektir. Oysa senedi görerek bu konuda bir kanaat sahibi olmak, ancak konunun uzmanları için mümkündür. Böyle olunca senedi hazfedip onun yerine sıhhat durumunu açıklamak okuyucu çoğunluğu açısından daha pratik ve daha faydalıdır..."[3]
Kitaptaki hadisler baştan sona;
a. "an",
b. "Ruviye" lafızlarıyla başlamaktadır. Müellif bu durumu açıklamıştır. Özeti şudur:
Hadisin senedi sahih, hasen veya bunlara yakın (mukarib) ise "an" rivayet lafzı ile sevk edilmiştir. Yine mürsel, munkatı', mu'dal ise veya senedinde müphem bir ravi varsa, ya da güvenilir olduğu belirtilmiş zayıf bir ravi bulunuyorsa yahut da bunun tam tersi olursa yani zayıf olduğu söylenen güvenilir bir ravisi varsa, bu tür hadisler, öteki ravileri sika olmak şartıyla 'an' rivayet lafzıyla sevk edilmiştir. Aynı şekilde mürsel iken muttasıl olarak rivayet edilmiş olan hadisler, senedinde zayıf bir ravi olmasına rağmen, o hadisi kitaplarına almış olanlardan birinin "sahih" veya "hasen" saydığı hadisler de 'an' lafzı ile kaydedilmiş, peşinden de gerçek durumları açıklanmıştır. Kitabın sonunda da haklarında değişik kanaatler ortaya atılmış (muhtelefun fih) olan ravilere alfabetik bir bölüm tahsis edilmiş, kimler tarafından nasıl cerh ve ta'dil edildikleri özetle ifade edilmiştir.[4]
Senedinde "yalancı", "uydurmacı" veya bunlardan biriyle itham edilmiş; zayıf olduğunda veya tamamen terk edilmesinde ittifak edilmiş, "zahibu'l-hadis", "halik", "sakıt", "leyse bi'şey", ciddi bir şekilde zayıf güvenilir olduğunu söyleyen biri çıkmamış zayıf raviler var ise, bu hadisler "ruviye" lafzıyla nakledilmiştir. Sonunda ravinin durumu ile ilgili bir açıklama da yapılmamıştır. Zira zayıf senedleri gösteren iki alamet bulunmaktadır:
X. Hadisin "ruviye" lafzıyla sevk edilmiş olması.
2. Sonunda herhangi bir açıklamanın yapılmamış olması.[5]
Kitaptaki hadislerin bu bilgiler ışığı altında değerlendirilmesi okuyucuyu yanılgıdan koruyacaktır.
"et-Terğib ve't-Terhib"deki hadisler; Muvatta, Müsned, Kütüb-i sitte, Taberani'nin üç Mu'cemi, Ebu Yala'nın el-Müsned'i, Bezzar'ın el-Müsned'i, İbn Hibban'ın es-Sahih'i, Hâkim'in el-Müstedrek'i, İbn Huzeyme'nin es-Sahih'i, İbn Ebi'd-Dünya'nın kitapları, Beyhaki'nin Şu'abu'l-İman ile Kitabu'z-Zühd'ü ve Ebu'l-Kasım el-Isbahani'nin "et-Terğib ve't-Terhib"inden derlenmiştir.[6]
Hadislere müteselsil numara verilmemiş olduğu için "et-Terğib ve't-Terbib"de toplam kaç hadis bulunduğu ayrıca sayımı gerektirmektedir.[7] Bu özellikleri ile "et-Terğib ve't-Terhib", "arasına birçok uydurma hadis de karışmış"[8] bulunan, müminleri iyiliğe sevk edici ve kötülükten alı-koyucu hadislerin sıhhat durumlarını tespit ve uydurma olanlarının zararından korunma açısından büyük önem taşımaktadır.[9]
- Münzirî'nin Hayatı ve Eserleri Doğumu, Yetişmesi ve Hocaları:
Şaban 581'de (28 Ekim 1185) Kahire'de (Fustat) doğdu. Ailesi aslen Suriyelidir. Babası oğlunu on yaşına girince hadis meclislerine götürerek hadis dinlemesini sağladı, bir yıl sonra babası ölünce de bu dersleri bırakmadı.
Önceleri Hanbelî iken Şafiî mezhebine mensup hocalardan Şafiî fıkhı okuyunca bu mezhebi tercih etti. İskenderiye, Harran, Ruha, Gazze, Dı-meşk, Kudüs gibi ilim merkezlerine defalarca seyahat ederek ve Mısır'ın muhtelif şehirlerini dolaşarak âlimlerden ders aldı.
Cemmaili, İbnü'l-Mufaddal, Ebül-Yümn el-Kindi, İbn Şas, Muvaffakud-din İbn Kudame, Fahreddin İbn Teymiyye, Yakut el-Hamevi, İbn Nukta, Bahaeddin İbn Şeddad, İbnü'l-Farız, İbnü'l-Müstevfı, İbnü'l-Hacib ve İbn Ebü'l-İsba' gibi âlimlerden faydalandı.
Ayrıca kendileriyle görüşemediği Ruha, Halep, Musul, İrbil, Horasan. Hicaz ve Endülüslü 600 kadar muhaddis, fakih ve şairden eserlerini rivayet etmek üzere icazet aldı. İcazet aldığı hocaları arasında pek çok hanım bulunmaktaydı.
- "et-Terğib ve't-Terhib"in Özellikleri:
ı. Bu eserde; ihlas, ilim, namaz, alım satım, edep, zühd, cennet ve cehennem gibi konularda dinin yapılmasını ve yapılmamasını istediği şeylere dair hadisler derlenmiştir.
- Bu eserdeki hadisler genellikle Kütüb-i Sitte, İmam Malik'in "el-Muvatta"ı, İbn Hibban ile İbn Huzeyme'nin "es-Sahih"leri, Ahmed b. Hanbel ile Ebu Ya'la el-Mevsıli'nin "el-Müsned"leri, yine Bezzar'ın "el-Müsned"i, Taberani'nin üç "Mu'cem"i, Hâkim en-Nisaburi'nin "el-Müstedrek"i, İbn Ebi'd-Dünya'nın kitapları, Beyhaki'nin "Şu'abu'l-İman" ile "Kitabu'z-Zühd"ü ve Ebu'l-Kasım el-Isbahani'nin "et-Terğib ve't-Terhib" gibi hadis kaynaklarından seçilerek konularına göre yirmi beş bölüm halinde sıralanmasıyla meydana gelmiştir.
- Senedlerde sahabi dışındaki raviler zikredilmemiştir.
- Müellif sahih, hasen ve güvenilebilecek zayıflıktaki rivayetleri "an" harfiyle göstermekle yetinmiş, ayrıca hadisin sağlamlık derecesini belirtmemiştir.
- Zayıf olduğu anlaşılan rivayetleri de "an" harfiyle göstermekle beraber rivayetin sonunda ona ne ölçüde güvenilebileceğine işaret eden mevkuf, mürsel, munkatı', garib gibi değerlendirmeler yapmıştır.
- Mevzu (uydurma), çok zayıf ve zayıf diye nitelenebilecek rivayetleri de "ruviye" kelimesiyle ifade etmiştir.
- Eser tertibi, kendine özgü bir metotla da olsa hadislerin güvenilirlik derecesinin belirtilmesi, az kullanılan bazı kelimelerin açıklanması, terğib ve terhib konusunda mükerrerleriyle birlikte (Elbani neşrinde 5472, Mu-hammed Beyumi neşrinde ise 5837) hadisi ihtiva eden hacimli bir kitap olması gibi sebeplerle İslâm dünyasında şöhret kazanmıştır.[10]
- Her konunun, terğib ve terhib (teşvik ve uyarı) yönlerini dile getiren hadisleri iki grupta toplamak suretiyle önce terğib sonra terhibi ilgilendiren hadisleri vermiş, baştan sona kitap bu tertiple telif edilmiştir.
- Sahabi ravisi verilen hadislerden sonra, onların meşhur ve muteber hadis kaynaklarının hangilerinde bulunduğu -ekseriya müellif ismi olarak- belirtilmiştir.
10. Hadislerin sıhhat durumlarına işaret edilmiştir. Yalnızca "sahih" hadisleri toplayan kaynaklarda bulunan hadisler için ayrıca bir değerlendirmeye gerek görülmemiştir.
"et-Terğib ve't-Terhib", günümüzde, birçok Müslüman'ın evinde bulunması ve çeşitli yerlerde ders kitabı olarak okutulması sebebiyle Müslümanların nezdinde hakkıyla yerini bulmuş olan bir eserdir.
Ülkemizde çok ciddi bir bilgilenme açığı olduğu, insanımızın en temel konularda bile İslâmî bilgilerden yoksun olduğu gerçeğinden hareketle insanımızı doğrudan doğruya Kur'an ve hadislerle muhatap kılmak, bu sorunu çözmenin en iyi yöntemlerinden biridir. Bu nedenle "et-Terğib ve't-Terhib", ayet ve hadislerle "İslâmî bir hayat ölçütleri" ve yaygın bir "ümmet eğitimi"ni hedeflemiş bir eserdir. Bu durumun ülkemiz insanları açısından ne kadar önemli olduğu aşikârdır.
Hadis kaynaklarının tespitinde Concordance usulü esas alındığı için, biz de bu çalışmamızda aynı usulü esas aldık ve bu çalışmada yer alan hadisler, Concordance usulüne göre verilmiştir. Concordance içerisinde yer almayan hadislerin, nerede geçtiği çoğunlukla tespit edilerek bu eserlerin bazen cilt ile sayfa numarası gösterilmiş ve bazen de sayfa numarası yerine parantez içerisinde hadis numarası verilmiştir.
Çalışmada kullanılan eserlerin neler olduğunu gösteren liste ise kitabın sonunda "Kaynakça" başlığı altında sıralanmıştır.
Hadislerin gerek Arapça metni ve gerekse de Türkçe metni içerisinde geçen kelimelerin, özellikle de önemli görülenleri genellikle açıklanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte kitabın bütünlüğü içerisinde yer alan kelimelerin ne anlama geldiği ile ilgili olarak okuyucuya kolaylık olsun diye kitabın sonuna bir "Sözlük" bölümü konulmuştur.
Eserin tercümesi esnasında hadisin orijinal metnine bağlı kalınmıştır. Zaman zaman kastedilen mânanın okuyucu tarafından iyice anlaşılması için "anlaşılabilir" bir dille serbest davranıldığı da olmuştur.
Azami dikkat ve gayretlere rağmen, farkında olunmadan tercüme hataları olabilir. Yapıcı eleştiri ve uyarılara her zaman ihtiyaç duyduğumuzun okuyucularımız tarafından bilinmesini isteriz. Tarafımıza yapılacak olan tenkit, uyarı ve katkı sahiplerine şimdiden şükranlarımı sunacağımı belirtmek isterim.
Çalışmalarımda hep samimi desteğini gördüğüm ve hadis alanında Türkiye'nin önde gelen hadis hocalarından biri olan Prof. Dr. Zekeriyya
Güler Bey'e, değerli dostlarım Cemal Sayğıdar'a, Z. Abidin Toprak'a, Abdurrahman Yiğit'e, Abdulhalim Ünverdi'ye, Ertuğrul İlker Gülşen'e, Salih Özbey'e, eniştem Osman Demir'e, tercüme edilen metinleri ve açıklama yapılan yerleri büyük bir özveriyle okuyarak değerlendirmelerde bulunan F. Nükte Hanım'a, her zaman yakın ilgi ve desteklerini gördüğüm değerli dostlarıma şükranlarımı arz ederim.
Yazıldığı günden günümüze kadar "et-Terğib ve't-Terhib", İslâm dünyasının her yerinde, âlimlerin, ilim öğrencilerinin, vaiz ve hatiplerin ve özellikle de hadis okumak isteyen hemen her Müslüman'ın âdeta bir el kitabı olmuştur. Böylece bu eser, müellifinin arzuladığı hedefe ulaşmış durumdadır.
Bu mütevazi çalışmamızdaki maksat; Kur'an'dan sonra sünnete ve hadislere ittiba etmemiz, bunlara olan sadakatten hiç ayrılmamamız, hadisleri hayatımızın her alanında öne almamız ve hadislerin bize açtığı alanı benimsediğimiz oranda model olarak İslâmî bir düşünceye sahip olmayan insanların ürettiği hayat tarzına karşı kendi inancımızı, düşüncemizi ve kısacası hayatımızın her alanını canlandırmamız ve bunun için de hadislere olan güveni sarsmadan hadisleri bir hayat tarzının uygulanabilir model kaynağı olmasına katkıda bulunmasını sağlamaktır.
Çaba bizden, başarı elbette Allah'tandır. O, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcıdır.
Hanifi AKIN
Şehitkâmil/GAZİANTEP
06 Mayıs 2010
[1] Prof. Dr. Ali Yardım, Hadis, II, 105-106.
[2] et-Terğib, I, 35-36 (Müellifin mukaddimesinden)
[7] Elbani'nin tahkikli çalışmasında 5472 hadis; Muhammed Beyumi'nin tahkikli çalışmasında ise 5837 hadis var. (H. Akın)
[8] Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerine Tetkikler, s. 153
[9] t. Lütfı Çakan, Hadis Edebiyatı, İFAV Yayınları, 6. baskı, istanbul 2008, s. 156-159
[10] M. Yaşar Kandemir, "Münzirî", DİA, XXXII, 35