Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı

Fiyat:
155,00 TL
İndirimli Fiyat (%27,1) :
113,00 TL
Kazancınız 42,00 TL
Havale / EFT:
109,61 TL
Aynı Gün Kargo
 

Kitap              Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı
Yazar             Prof. Dr. Metin Hülagü
Yayınevi         Timaş Yayınları
Kağıt - Cilt      2. Hamur - karton kapak cilt
Sayfa - Ebat   496 sayfa - 13.5x21 cm
 

Timaş yayınları, Prof. Dr. Metin Hülagü tarafından yazılan Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı adlı kitabı incelemektesiniz.
Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2


 

Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı

 
Prof. Dr. Metin Hülagü ’nün kaleme aldığı “ İngiliz Belgeleriyle Vahdettine Osmanlı Hanedanı ” adlı kitap büyük gürültü kopartacak.
Kitap hem şahsiyeti hem de izlemiş olduğu siyaseti bakımından bu devrin önemli isimlerinden biri olan Sultan Vahdeddin’in hayatı, karakteri, İngiltere’ye iltica edişi ve İstanbul’dan ayrılışı gibi hususlar yanında Saltanat’ın kaldırılışı, Veliahd Abdülmecid Efendinin halife seçilmesi, Hilafet’in ilgası ve Osmanlı Hanedanı’nın sınır dışı edilmesi ve maddî yardım arayışları konuları üzerinde duruluyor.
 
Tarihin karanlıkta kalan birçok noktasına ışık tutacak ve beraberinde yeni tartışmalar başlatacak olan çalışma Londra’da bulunan Foreign Office’te (Yabancılar Ofisi) uzun yıllar süren bir çalışmanın ürünü...
 
 
BAŞLARKEN…

 
Talihsizlikler
 
Yakın dönem Türk tarihi, genel tarihimiz içerisinde önemli siyasi olaylara ve şahsiyetlere sahne olması bakımından oldukça mühim bir yere ve tabii olarak büyük bir ilgiye sahip olmuştur. Bu dönemin olayları arasında; birinci Dünya Savaşı’na girmiş olan Osmanlı Devleti’nin savaştan mağlup çıkmasını, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’nin imzalamış bulunmasını, topraklarını İtilaf Devletleri tarafında paylaşılmasını, >Türk’e asırlarca payihatlık etmiş olan İstanbul’un 16 Mart 1920’de İngiliz ve Fransız kuvvetleri tarafından işgal edilmiş olmasını, Mondros Mütarekesi’nde dayanarak Yunanlıların İzmir ve Havalisini, İtalyanların Güneybatı  Anadolu’yu, Fransızların ise Güney Anadolu’yu kontrolleri altına alarak sömürgeleştirmek istemelerini hatırlamak mümkündür. Bütün bu gelişmelerin ardından Türk milletinin, tabii olarak, bütün imkanlarını seferber ederek Anadolu’DA BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİNİ BAŞLATMIŞ OLDUĞU DA BİLİNMEKTEDİR.

Hal böyle olmakla birlikte bu döneme ait tüm olay ve şahsiyetlerin gereği gibi üzerinde durulduğu, gelişmelerin gerektiği gibi ele alınıp incelendiği ve hadiselerin vuku buluş şekline tam anlamıyla berraklık kazandırıldığı da söylenemez. Bu noktada Sultan Vahdedin’in şahsiyeti, konumu ve siyaseti örnek olarak verilebilir. Zira onun Milli Mücadele yıllarındaki duruş, tutum, siyaset ve uygulamalarını onu Türk tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri haline getirmiş olduğu şüphesizdir. Aşağıdaki araştırmada, hem şahsiyeti ham de izlemiş olduğu siyaseti bakımından bu devrin önemli isimlerinden biri olan Sultan Vahdeddin’in hayatı, karakteri, İngiltere’ye iltica edişi ve İstanbul’dan ayrılışı gibi hususlar yanında Saltanat’ın kaldırılışı, Vemiahd Abdülmecid Efendinin halife seçilmesi, Hilafet’in ilgası ve Osmanlı Hanedanı’nın sınır dışı edilmesi ve maddi yardım arayışları konuları üzerinde durulmuştur.

 
TARİH NASIL YAZILMALI
 
Tarih yazılırken objektif olmak şühnesiz ki çok önemlidir. Atatürk’ün dediği gibi:
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.

 
RESMİ TARİH GAYRİ RESMİ TARİH
 
Fakat yakın tarihimiz ve bilhassa Cumhuriyet dönemi olayları yazılırken pek çok gerçeklerin çeşitli sebeplerle örtbas edildiği, olaylara tarafgir bakıldığı da bilinen bir gerçektir. Özellikle resmi tarih ve bunu zıddı olan gayri resmi tarih yaklaşımları, Milli Mücadele hareketinden bu tarafa onca zaman geçmiş olmasına rağmen hala ifrat ve tefrit noktalarına varabilmektedir. Oysa muayyen bir süre için tarafgir tarihler yazılmış olması, arzu edilmese de kabul edilebilir olmakla birlikte, tarihi resmi tarih ve gayri resmi tarih şeklinde kısımlara ayırarak toplumda ihtilaflar oluşturmanın ve bu ihtilafları çatışmaya çevirerek daha fazla sürdürmenin ne anlamı ne de faydası vardır artık.

Böyle bir tutumu devam ettirmenin ülke millet olarak parçalanma ve yok olma sürecini hızlandırmaktan başka bir işe yaramayacağını gayet açıktır. Zira tarih tasavvuru içerisinde bulunan bir okur kitlesinin oluşmasına sebebiyet vereceği muhakkaktır. Böyle bir kitle ise kendi içinde tabii olarak saflaşmaya mahkum olmaktan kurtulamayacaktır. Belki daha önemlisi, dimağı şartlandırılarak körletilmiş bir toplumdan kendisine öz güveni olan geleceğe emin adımlarla yürüyen nesiller beklemek de hayal olacaktır. “Bir roman edası içinde değil, büyük bir ciddiyetle tarihimizin bütün gerçeklerini gözler önüne sermeden… parlak geleceklerin kendiliğinden avuca konacağını sanmak, serapların en aldatıcısından başka bir şey” olmayacaktır. Öyle gözükmektedir ki, son dönem tarihimizin yetkin bireylerce ve yeterince incelenmediği sürece resmi tarih – gayri resmi tarih tartışmaları daha uzun bir süre devam edip gidecektir. Son döne Türk siyasi tarihi bütün açıklığı ile bilinmediği sürece de dünkü olayların birer devamı olan bugünün problemlerine köklü ve sağlıklı çözümler hiçbir zaman için getirilemeyecektir. Hele hele doğu toplumlarına has bir derem olan hissilik, hamasilik ve fanatizm gibi tutum ve davranışlar terk edilmedikçe bu noktadaki çözümsüzlüklerin önüne geçilemeyecektir.

Bundan dolayıdır ki, hiç şüphesiz ki doğru olan, en uzaktakinden in yakınındakine kadar, uzak ve yakın tarihimizi inşa edenleri gerçek icraatları ve yüzleri ile bilmektir. Zira unutmamak gerekir ki tarih tekerrürden ibarettir.
Yine dolayısıyladır ki, tarih yazarken ne resmi bir tarihçi hüviyetine bürünüp Mustafa Kemal ve arkadaşlarını göklere çıkarmak, ne de ne pahasına olursa olsun gerçekleri göz ardı ederek Sultan Vahdeddin ve taraftarlarına sadece ve sadece olumsuz yön ve düşünceleri ile ele alarak insanları yanıltmak herhalde hiçbir tarihçinin hakkı olmamalıdır. Zira insan, tabiatı gereği hata yapmak durumundadır. Bu husus yaşanan hayatın tabii kanunlarından birisidir ve ihanet noktasına varmadığı sürece de normal karşılanmalıdır. Hiç şüphesiz ki Osmanlı Devlet ricali ve Milli Mücadele dönemi idarecileri de bu genel ve değişmez kuralın muhatabı olmuşlardır. Bundan ötürüdür ki, milli mücadele’ye en isabetli bakışı Atatürk’ün Falih Rıkfı’ya söylediği şu sözlerde bulmak mümkündür:

Oğlum, inanmayanları ayıplamayın sakın… Sahiden inanan kaç kişi vardı ki?.. Gün oldu ben bile içimden sarsıldım!

 
Tarihe Objektif Bakmak
 
Sonuç olarak belirtmek gerekirse, artık tarihe objektif bakmayı öğrenmeli ve yazarken de olayları kendi düşünce, inanç ve siyasi temayüllerimize göre değil, mutlak surette gerçekleşme biçimlerine bağlı kalarak, yani olduğu gibi yazmalıyız. İleriki sayfalarda üzerinde durulan olaylar, şahsiyetler, kısacası ele alınan tarih dilimi bi inanç çerçevesinde kaleme alınmaya çalışılmıştır. Yukarıdaki ifadelerin aksinin vaki olduğu bölüm, paragraf, satır ve hatta cümle ve kelimelerin okuyucu tarafından dikkate alınmayacağı içtenlikle ümit edilir.

 
Işık Huzmesi
 
Sultan Vahdedin’in hayatı, şahsiyeti ve siyaseti ile Saltanat’ın kaldırılması, Veliahd Abdülmecid Efendi’nin halife seçilmesi, Hilafet’in ilgası ve Osmanlı Hanedanı’nın sınır dışı edilmesi ve sonrası konuları üzerinde durulan bu araştırma sadece bir şahsın değil, yakın dönem siyasi hayatımızın üzerine çok dar da olsa bir ışık huzmesi düşürebilmeyi amaçlamıştır.
Bu ışık huzmesinin yeterli olduğu iddiasında değiliz. Bilakis darlığı ve hatta belki çoğu kere yarı karanlığı söz konusudur. Bu durumun  da tabii ki muayyen sebepleri bulunmaktadır.
Her şeyden önce Sultan Vahdedin ve dönemi ile ilgili esaslı bir hüküm verebilmek için gerekli fakat aynı zamanda esaslı olan malzemenin tamamına, yeni arşiv vesikalarına sahip olamadığınız hakikatini burada itiraf etmek gerekmektedir.

 
Dönemle İlgili Çalışmalar
 
Esaslı olan malzemenin tamamına erişme sıkıntı söz konusu olmak ve Sultan Vahdedin’in doğrudan doğruya kendisi hakkında yapılmış çalışmaların sayısı oldukça sınırlı bulunmakla birlikte onun Milli Mücadele’deki yeri ve rolü hakkında kaleme alınmış bir hayli bilgi mevcuttur.
Ancak onun Milli Mücadele’deki yeri ve rolü hakkında kaleme alınmış bir hayli kaynak bulunmakla birlikte, Sultan Vahdeddin’i doğrudan doğruya ele alan çalışmalar sınırlı sayıda olmanın ötesinde, hemen hemen hiçbiri akademik derinliğe ve tarafsız bir özelliğe de sahip olamamışlardır. Bu tür içerisinde ele alınabilecek olan en iyi çalışma, takdir etmek gerekir ki, üslup, metot ve biçimsel tarafı bir tarafa bırakılacak olursa, bir kısım vesikalara dayanması ve gerçeği ortaya koyma yolundaki arayışları itibariyle, tarihçi olmasa da, Murat Bardakçı’nın kaleme aldığı Şahbaba adlı eseridir.

 
Bilgi Kirliliği
 
Diğer taraftan Sultan Vahdedin’in Milli Mücadele’deki yerini ele alın çalışmaların sayı itibariyle çokluğundan rahatlıkla söz edilebilir. Ancak söz ayırımlarla iki taraftan birinin lehinde yahut aleyhinde ve oldukça tarafgir çalışmalar olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ya siyah, değilse beyaz gibi kesin bir tarafgirlik ile kaleme alınmış Sultan Vahdeddin ve dönemi ile ilgili söz konusu türden ikinci el kaynaklar, dönemi anlatmak ve gerçeği yakalamaya çalışmaktan ziyade büyük bir bilgi kirliliğine sebebiyet vermiş gözükmektedirler.


Arşivler
 
Böyle bir durum ise, yukarıda da vurgulanmaya çalışıldığı üzere, arşiv vesikalarının hem gereğini hem de önemini artırmıştır. Ancak hadisenin yaşandığı yer Türkiye olmasına rağmen Sultan Vahdeddin ve dönemi siyasi yaklaşımlarını aydınlatabilmek için Türk arşivlerinden tatminkar miktarda ve türde vesikalar elde etmek ise bugün için maalesef söz konusu değildir.
Arşivlerimizden yararlanma noktasında bugün hala söz konusu sınırlayıcılık devam ederken İngiliz dışişleri Arşivi’nde ise, muayyen sayıdaki belgenin ötesinde, konu ile ilgili kritik belgelere ulaşmak, en azından bizim için, mümkün olmamıştır.
Bu durum ise insanda gayet tabii olarak, İngiliz Arşivi’nde bilinçli bir ayıklama operasyonunun yapılmış olduğu kanaatini uyandırmaktadır. Söz konusu Fransız Arşivi olunca daha başka mazeretler sergilenebilmektedir. Velhasıl son dönemi ve bu dönemin olaylarının en açık ve tarafsız bir surette aydınlatacak olan arşiv belgeleri, başta Türkiye olmak üzere, dönem ile ilgili en yakın ülkelerin arşivlerinde yer almamakta yahut alsa bile onlara ulaşma şansı bugün için bulunmamaktadır.
 
 
Karanlıkta Kalmış Olaylar
 
Oysaki bir asra yaklaşan ömrü içinde yakın dönem tarihimizde tamamen veya kısmen karanlıkta kalmış bir hayli olay, karar ve kişiler bulunmaktadır. Sultan Vahdedin ve Milli Mücadele örneğinde olduğu gfibi karanlıkta kalan olaylar ve kişiler hala izaha muhtaç olma özelliğini muhafaza etmektedir.

Karanlıkta kalan yahut fersiz ışık huzmelerinin aydınlatmaya çalıştığı bir kısım boşlukları, ancak kaba hatlarla ve yaklaşık tahminlerle doldurmayı denemek ne derece doğrudur ve doğru olur bunları ileride yapılacak daha detaylı araştırmalar elbette ortaya koyacaktır. Ancak varlığımızın hangi aşamalardan geçerek mevcuda ulaştığını anlama noktasında bizi bir süre daha merak içerisinde kalmaktan da alıkoymayacaktır.

                   
Suçlama Ve Kutsama
 
Seksen küsur yıldır karanlıkta kalan gerçeklerin tabii ki tek sebebi arşivlerin söz konusu durumu yahut bugüne kadar yazılıp çizilmiş olan eserlerin tarafgirliği değildir. Konu eğitim düzeyimiz ve sistemimiz, ekonomik zenginliğimiz, siyasete olan müptelalımız, bağımsız araştırma yapabilme konusundaki kabiliyet nisbetimiz, demokrasideki seviyemiz, dil bilmedeki hünerimiz ve benzeri daha birçok unsurlarla da hiç şüphesiz ki yakından alakalıdır.

Türk tarihinde hiçbir dönemde örneği görülmeye resmi tarih gayri resmi tarih anlayışının yahut yakın tarih ikilemenin ortaya çıkmasında, mevcut siyasal düzeninin yönlendirmesi yanında, söz konusu unsurlarında da büyük bir etkisi kabul etmek gerekir. Bundan dolayıdır ki hakkında yazılmış tek ciddi bir kitap dahi bulunmazken Sultan Vahdedin’in hayin ilan edilmesi yahut damat Ferit Paşa’nın her fırsatta yerden yere vurulması klasik bir hal almış, adeta bir alışkanlık haline getirilmiştir. Muhtemeldir ki, sıyasal düzenin belirleyiciliği yanında, hali hazırdaki algılayış, anlayış ve yargılayışta mevcut klasik yapının oluşmasında söz konusu unsurlarında önemli bir rolü vardır.
Şüphesiz ki dün ve bugün bu vatana sırtını dönerek her türlü hayinlikte bulunanlar, iş birliği içinde olanlar ve ihanet edenler kadar, bu vatan uğruna her şeyini feda eden, bütün varlığı, benliği ve hayatıyla on hizmette bulunanlarında bilinmesi gerekir. Ancak suçlama ve kutsamalarda başvurulan bilgi ve belgelerin son derece sağlam ve güvenilir olması gerekir. Hissilik ve afakiliye ise hiçbir surette itibar edilmemesi icap eder.
 
Türkiye Biyografisi Yahut Hanedan Ansiklopedisi
 
Başvurulan kaynağın güvenilirliği ve sağlamlığı hiç şüphesiz ki o bilginin itibar gördüğü toplumunda sağlamlığını beraberinde getirecektir. Ancak bize maalesef son dönem devlet ricalinden ne iyi bilinenlerle, ne de yerilenlerle ilgili ciddi bir biyografik çalışma yapılmıştır. Hemen her ilimizin milli mücadele tarihi hazırlanmışsa da, bir bütün olarak, il il, bölge bölge kapsamlı bir milli mücadele tarihi, diğer bir ifadeyle bir Türkiye Biyografisi bugüne kadar yazılmamıştır. Böyle bir durumda herhalde ilginç olsa gerekir. Bir hilafet tarihi, bir saltanat tarihi yahut hatası ve sevabı ile bir Osmanlı Hanedan Tarihi ve hanedanın maruz kaldığı akıbeti de kapsayacak bir hanedan ansiklopedisi maalesef hazırlanmamıştır. Bu tür çalışmaların yazılıp hazırlanmış olması bir tarafa, bu konulara dair elde ciddi bir başvuru kaynağı dahi yoktur.
 
Biyografi Fakirliği
 
Osmanlı dönemi devlet ricali bir tarafa, cumhuriyet döneminde başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı görevinde bulunanlar yahut burokratik ve askeri kurumların en üst makamlarında yer alanlar ve dolayısıyla da Türk Devleti ve toplumunun geleceğini tayin edenler hakkında dahi bugüne kadar hatrı sayılırn bir çalışma yapılmamıştır. Bu durum ise tarihimiz için büyük bir eksiklik olduğu gibi insanımız açısından da esef verici bir durumdur.

Söz konusu edilen eksiklerin bugüne kadar sürüp gelmesinin ardından yatan nedenlerin ilkini, beğenilmeyen düşünce ve eylemlerin kolaylıkla ulusal sıyasal ya da dinsel hakaret veya ihanet olarak yorumlanabilmesi teşkin etmişse, hiç şüphesiz ki ikincisini ise müşterek çalışma yetisinin henüz akademisyenlerimiz arasında yeterince oluşup gelişmemiz olması teşkil etmiştir.
 
Özel Araştırma Merkezleri Ve Araştırma Enstitüleri
 
Belki bu durumu aşmanın, geçmişte ve bugün icra makamında bulunan şahsiyetlerin hakkıyla tanınmasının ve dolayısıyla da tarafgir yaklaşımlardan, partizam ve yıkıcı davranışlardan kurtulmanın yolu her şeyi üniversite ve diğer resmi kurumlardan beklememek olsa gerekir. Akademik anlamda yapılması gereken hemen her şeyi, bir anlamda çalışma alanları belli olan, sınırlı mali bütçeye sahip bulunan ve birazda bürokrasiye boğulmuş olan üniversitelerden beklememek yerine, özel aramak daha isabetli bir yaklaşım olacaktır.
Özel iktisadı teşekküllerin bir ülkenin ekonomik kalkınmasındaki yeri ve önemi ne ise özel araştırma merkezleri ve araştırma enstitülerinin de sosyal dinamiklerin oluşması ve toplumların sosyo-kültürel açıdan gelişmesindeki yeri o nispette önemli olmalıdır. Ancak söz konusu araştırma merkezlerinin mali açıdan sahip olacağı kuvvetin yanında tutuculuk ve partizanlıktan uzak, rosyanilete ve çağdaş izmekti esas kabul edip istismardan uzak duran bir yapı üzerine inşa edilmeleri ve işletilmeleri de olmaz ise olmaz kabilinden bir önşart olarak benimsemelidir.
Birkaç dili rahatlıkla konuşabilen, her türlü mekan, belgi ve bilgiye rahatlıkla ulaşabilen söz konusu merkez mensubu araştırmaların ortaya koyacakları eserler sosyal dinamiklerin oluşuması, sosyal kalkınmanın gerçekleşmesine ve tarihin bir daha tekerrür etmesine ciddi oranda katkı sağlayacaktır.
 
Çalışma Hakkında
 
Sultan Vahdedin ve Onun Milli Mücadele döneminde takip etmeş olduğu politika, üzerinden onca zaman geçmesine rağmen bu dönem Türk tarihinin en fazla merakı mucip olan konuları arasında yer almaya devam ettiği yukarıda ifade edilmişti.
Sultan Vahdedin ve Milli Mücadele konularına değinmeden evvel çalışmada benimsenmiş olan bazı hususları bir arada dile getirmek faydalı olacaktır.

Her şeyden önce üzerinde durulması gereken hususlardan biri Sultan Vahdeddin’in isminin nasıl yazılması ve dokunması gerektiğidir.
Vahiduddid, Vahideddin, Vahdedin  Arapça yazı ve okunuş kurallarına göre (Dinin Tekliği, Birliği anlamında Vahididan olası gereken isminin doğru şekil kimilerine göre Vahdedin, kimilerine göre Vahiddeddin ve yine kimilerine göre de Vahiduddin’dir. Onun tek bir doğru okuma şekli olması gereken ismi, saltanat yılları ve bu yıllarda izlemiş olduğu siyasetin yapısının ne olduğu konusunda yapılan farklı değerlendirmelerde olduğu gibi, türlü türlü biçimleriyle yazılıp telaffuz edilmiştir. Elinizde bulunan bu çalışmada, onun ismi doğru yazılım şekli Vahudiddin olmakla birlikte, telaffuzundaki zorluktan ve “galat-ı Meşhur, Lügat-i fasihadan evladır” düşüncesiyle Vahdeddin şeklinde kaleme alınmıştır.
 
İngiliz Dışişleri Arşivi
 
Çalışma bütünü ile İngiliz Dışişleri Arşivi vesikalarına dayanmaktadır. İkinci el kaynaklar yahut tetkik eserler, bir iki istisna dışında, hiçbir surette kaynak olarak kullanılmamıştır. Böyle bir tercih ise iki nedenden ileri gelmiştir:
Birincisi, konu ile ilgili mevcut ikinci el kaynakların hemen hemen tümünün onun ya lehinde yahut aleyhinde bir tutum sergilemiş olması ve dolayısıyla da kimin doğru, kimin yanlış söylediğinin tespitinin oldukça zır bulunması.
İkincisi ise İngiltere ile işbirliği halinde olduğunu söylenen Sultan Vahdedin için İngiliz belgelerinin ne söylediği ve Sultan Vahdeddin vile İngiliz Hükümeti arasında işbirliğinin olup olmadığı.
İngiliz belgelerinde yer alan bu bilgilerin ne derece doğru olduğu tartışılabilir. Ancak belgelerde yer alan bilgilerin, genel anlamda bir değerlendirmesi yapıldığı takdirde, gerçekleşen olaylara nispetle bu bilgilerin büyük oranda isabet kaydettiği yahut gelişmelere paralellik arz ettiği görülür.
 
Akademik Olmak Yahut Tarafsız Kalmak
 
Çalışmanın muhtevasının bütünüyle arşiv belgelerine dayandırılmış olması onu kendi alanında bugüne kadar yapılan bir akademik çalışma olma vasfına kavuşturduğu söylenilebilir. Ayrıca çalışma doğru ve tarafsız bilgiler sunması bakımlarından da, herhalde alanında bugüne kadar yazılan eserlerle kıyaslandığında, ilk yahut ilkler arasında yer almış olacaktır. Gerçi İngiliz belgelerinde yer alan konu ile ilgili bilgilerin ne derece doğru olduğu tartışılabilir olmakla birlikte belgelerde yer alan bilgilerin ne derece doğru olduğu tartışılabilir olmakla birlikte belgelerde yer alan bilgilerin, genel anlamda bir değerlendirmesi yapıldığı takdirde gerçekleşen olaylara nispetle büyük oranda isabet kaydettiği yahut gelişmelere paralellik arz ettiği açık bir surette görülür.
 
 
Milliyetçi / Milliyetçiler
 
Belgelerde başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Anadolu’da başlatılan hareketin öncüleri ve taraftarlarından bahsedilirken genel olarak Kemalist (Kemalist) yahut Milliyetçi (Nationalist) nitelemesinde bulunulmuştur. Bu tür nitelemelerin çalışmada, istisnalar dışında, tek bir tarzda ve Milliyetçi yahut Milliyetçiler şeklinde ifade edilmesi tercih edilmiştir.
 
Şeffaflık

Çalışmada ele alınan bir kısım konuların ve ilk defa yayımlanacak olan bazı mektupların suretleri ile hassasiyetine binaen bazı beyanların dayanakları, ilgili ifade, böyle bir metotla kastedilen hedef ise, söz konusu edilen ifade, iddia yput suçlamaların kaynağını ortaya koymanın ötesinde çalışmada tarafgir bir tutuma fırsat verilmeme isteği olmuştur.
 
Kaçtı mı, Kaçmadı mı?

Çalışmada Milli Mücadele döneminde meydana gelen gelişmeler noktasında kimin haklı yahut kimin haksız olduğunu ortaya koymaktan çok elde edilen vesikaların ihtiva ettiği bilgiler, kırpılıp kısaltılmadan, ifade edildiği biçimi ile okuyucuya sunulmaya çalışılmıştır. Örneğin, Sultan Vahdeddin’in İstanbul’dan ayrılması her defasında ayrılma olarak tanımlanmış, kaçtı mı, kaçmadı mı gibi kalem kavgası yahut f söz dalaşına girmek ve okuyucuyu yönlendirmek yoluna yahut tartışmasına gidilmemiştir. Bu nedenle okuyucunun Sultan Vahdeddin’in İstanbul’dan ayrılmasını ayrılma kelimesi ile ifade edilmiş olmasını taraflı bir tercih yahut kullanım olarak düşünmemesi gerekir.
 
Son Olarak
 
Çalışma, Sultan Vahdeddin, Milli Mücadele ve sonrasında meydana gelen siyasi gelişmeleri, sathi bir yaklaşımla da olsa, ele alıp o dönem ve olaylarına ışık tutmayı hedeflemiştir. Çalışmanın, kaynak olarak arşiv vesikalarına dayalı olmaktan başka bir özelliği yahut alanında yapılan en son çalışmalardan birisi olması dışında taşıdığı bir niteliği bulunmaktadır. Ancak kitapta ele alınan zaman dilimine dair sunulan bilgiler şüphesiz ki zamanla yeni bilgi ve belgelerle zenginleşecek, yeni kabullere kavuşacaktır. Dolayısıyla çalışma ili aldığı konu noktasında son sözü söylemek yahut son noktayı koymak gibi bir hedef gütmektedir. Sadece bazı yönleri ile çok az bilinen bir devreye fersiz de olsa ışık tutmayı önemsemektedir.

Çalışma şüphesiz ki istem dışı bir kişi hata, kusur ve eksikliklere sahnedir. Bu durumun nazur karşılanacağı ve yazarı ile paylaşılacağı ümit edilir. Son olarak belirtmem gereken bir husus ise metinde diken olabilecek türden ifade ve unsurlar değerli dostum Prof.Dr. Mustafa AVCI tarafından titiz bir etüt ie ayıklanmaya çalışılmış olduğudur. Kendisine karşılığını burada içtenlikle yapacağım bir teşekkür ile ödeyemeyecek kadar minnettar olduğumu ifade etmek isterim. ( Yurtsuz İmparator Vahdeddin - İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı, Prof. Dr. Metin Hülagü, Timaş Yayınları )
 
Prof. Dr. Metin HÜLAGÜ
Kayseri, 2007      
 
 
 
Timaş yayınları, Prof. Dr. Metin Hülagü tarafından yazılan Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789752636903
MarkaTimaş Yayınları
Stok DurumuVar
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.