Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri, 6 Cilt Set

Fiyat:
650,00 TL
İndirimli Fiyat (%50,8) :
320,00 TL
Kazancınız 330,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler


Kitap               Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri Seti
Yazar              Ali Rıza Demircan
Yayınevi          Beyan Yayınları
Kağıt - Cilt       1.Hamur renkli kağıt,  Lüks cilt, 6 cilt takım
Sayfa - Ebat    3.520 sayfa , 16.5x23.5 cm , özel kutulu
Yayın Yılı         2008 yayın yılı, 2013 baskı


 
  1. 1- Hac ve Umre Yüceliğe Çağrıdır 
     
  2. 2- Cuma Mesajları Haklar, Hürriyetler, Vazifeler
     
  3. 3- İslama Göre Cinsel Hayat
     
  4. 4- İslami Kimliğimizi Korumak
     
  5. 5- Süleymaniye Minberinden İslam Nizamı
     
  6. 6- Allah'ın Resulü'nden Hayat Dersleri
 
 
Beyan Yayınları Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri adlı kitap seti ni incelemektesiniz.
Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri kitap seti hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satışı hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
 
Yaratan Rabbinin adıyla  oku . O, insanı "alak" dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2

  
 
     Süleymaniye Minberinden İslam Nizamı Kitabı tanıtımı
 
 
           Birinci Baskının Önsözü

 
Allah'a hamd, Yüce Peygamberimize salât ve selâm ederim.
İslâm Dîni, itikadı, içtimaî, iktisadî, hukukî ve ahlâkî kanunlarıyla, be­şer hayatını bütün cepheleriyle kuşatan, insanlığı mesud edecek son hak nizamdır.
 
Rabbimizin bu yüce dînini aşkla yaşayabilmek ve içtimai hayatın, yaşanan bir fazilet nizamı haline getirebilmek için, O'nu aslî güzelliği içerisinde gör­mek ve cihanşümul bir nizam olarak tanımak lâzımdır.
 
İşte bu hutbeler manzumesi, İslâm Dini'ni gerçek manâsıyla tanımak ve tanıtmak için yapılan samimî bir çalışmanın mahsulüdür.
 
Kitapta yer alan ve istisnasız olarak Süleymaniye Camii Minberi'nden tak­dim olunan hutbeler, ekseriyetini münevverlerin teşkil ettiği Süleymaniye Ca­mii Cemaati'nin seviyesi esas alınarak hazırlanmıştır Bu itibarla, bazı hutbe­lerimizin ilmî ve fikrî yapısı, halk seviyesine nazaran yüksekçedir. Mevzulara çok yönlü bakıldığı için de, hacim bakımından emsaline nazaran biraz uzunadır.
 
Hutbelerimizden yalnız İmam ve Hatip'lerimizin değil, vaaz ve konferans vereceklerin, münevver okuyucu kitlesinin de faydalanmasını arzu ettiğimiz için seviyeyi düşürmedik ve hacmi küçültmedik. Cemaatin durumuna göre lüzumlu görülecek sadeleştirme ve kısaltmaları, hutbeleri takdim edecek vazi­felilerin takdir ve tasarrufuna bıraktık.
 
Arzu edildiği takdirde, işlenen mevzu üzerinde daha geniş bir araştırma yapılmasını sağlamak için de hutbelerimizde geçen bütün âyetlerin, hadisle­rin, fıkhı kaidelerin ve tarihî vak'aların kaynaklarını gösterdik. Buna rağmen hiçbir iddiası olmayan ve hüneri ancak samimiyeti olan hutbelerimizde, ek­sikler görülecektir. Bunların iyi niyetimize bağışlanmasını istirham ederim.
 
Kitabımıza takriz yazmak lütfunda bulunan, kendisinden ilim ve irfan te­feyyüz ettiğim pek muhterem faziletli hocam Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı'ya, teşekkürü vazife bilirim.
 
Hutbelerimin, mü'min kardeşlerime faydalı olmasını yüce Allah'ımdan ni­yaz ederim.
 
 
Ali Rıza Demircan
  
 
         Son Baskı İçin
 
Bütün kitaplarımın basılması arzusunu izhar eden Beyan Yayınlan sahibi Ali Kemal Temizer Beyefendi kardeşimin teklifi üzerine Süleymaniye Minberin­den İslâm Nizâmı isimli eserimi gözden geçirdim.
 
Aradan yıllar geçmesine ve seviyemizin gelişmiş olmasına rağmen hut­belerime güncelleştirme ve sadeleştirme dışında ilave yapma ihtiyacını duy­madım. Çünkü gerekince çalışılarak ve kaynaklar taranarak hazırlandıklarını gördüm. Allah'a hamd ettim.
 
Yaşadığımız dönemde ülkemizi yöneten insanların bir bölümünün üni­versite yıllarında dinledikleri ve seminer çalışmalarına temel aldıkları bu hut­beleri aktüaliteden hareketle hazırlamış idiysem de aktüaliteye yer vermemiş­tim. Bu sebeple hutbeler bu gun yazılmış gibidir. Bu gün yazılmış gibi gazete ve mecmualarda yayınlanmakta, okunmakta ve alıntılar yapılmaktadır.
 
Yüce Rabbimden hutbelerime uzun ömürler vererek Sadakay-ı Cariye kıl­masını niyaz ederim
 
Tarihe not düşürmek ve Süleymaniye Minberinden İslam Nizamı 'nın öne­mine/etkisine vurgu yapmak için şu bilgileri vermekte fayda görüyorum.
 
1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nın 31 Ocak 1981 tarih ve 1130/ 395-81 istihbarat sayılı yazısı sebebiyle İslâm Nizamı'nın 3 cildiyle ilgili olarak Beyoğlu Sorgu Hakimliğinde dava görülmüştür.
 
Laikliğe aykırı olarak yayın yoluyla propaganda yapıldığı iddiasıyla açı­lan davada 26.04.1981 tarihli, Şahir Erman-Erol Cihan tarafından hazırlanan bilirkişi raporuna müsteniden Hakim Nihal Kural (14555) tarafından 24.06.1981 tarihinde talebe uygun olarak men-i muhakeme karan verilmiştir. (Esas 1981/120, Karar 1981/158, Sayı 1981/1166)
 
Davamız Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ü senadır.
 
Ali Rıza Demircan
05 Mayıs 2008
 
 
          Takdim
  
Bizleri konuşma, dinleme ve yazma kabiliyetinde yaratan Allah'a hamd ederim.
 
Sözlerin hayırlılarını konuşmayı, dinlemeyi ve yazmayı öğreten ve öğütle­yen Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed'e salât ve selâm ederim.
 
Okuyucularıma hutbelerimle ve hutbecilikle ilgili bazı görüşlerimi sun­mak isterim.
 
a)S.M. İslâm Nizâmı, ihtiva ettiği 169 hutbe ve 150'ye yakın mevzuu ile her bir aydın mümin tarafından binmesi gereken mevzuları içine almaktadır.
 
Her bir hutbe basit ölçüler içinde de olsa bir araştırma-inceleme mahsu­lüdür.
 
Başta üniversite gençliği olmak üzere, öğretim üyesi, işçi, sanayici ve tüc­car gibi muhtelif kültte seviyeleri olan müminler muhatap kabul olunarak ya­zıldığı için S.M. İslâm. Nizâmı İslâm'ı aslî güzelliği içersinde tanımak isteyen her bir mümin için yardımcı bir kitaptır
 
Bu sebeple yalnız Îmam-Hatipler için zaruri bir kitap değildir. Nitekim bu özelliği bilindiği içindir ki birinci ve ikinci cildin bu güne kadarki okuyucuları muhtelif olmuştur.
 
b)S.M. İslam Nizamı nda halen sürdürülen geleneğin gerektirdiği şekilde mesajı olmayan, öğreticilik vasfı bulunmayan ve yönlendirmeyen basmakalıp bir hutbe yoktur.
 
Hutbelerimizde kâfirleri ve münafıkları tedirgin etmemeyi değil, Allah'ın Şeriatını bildiğimiz ölçüde bildirmeyi gaye edindiğimiz ve açıklamak istedi­ğimiz konuyla ilgili doyurucu bilgiler sunmak istediğimiz için hutbelerimizin çoğunluğu muhteva itibariyle ant-i İslâm kişi ve sistemlerle çatışıcı vasıftadır ve emsaline nazaran uzuncadır.
 
Bu da olması gerekendir.
 
Hutbelerimizin özellikle uzunluğunu eleştirenler "Kişinin namazının uzun, hutbesinin kısa olması fıkhındandır" anlamındaki hadîsi ileri sürmekte­dirler.
 
Bu hadis doğrudur. Ancak bu hadis Kur'ân'ın nazil olduğu, İslâm'ın bilfiil yaşandığı ve Hz. Peygamberin her bir sözü işi ve davranışının Hakka çağın ve Batıldan sakındırma olduğu bir toplumda varit olmuştur.
 
Maarif, radyo-televizyon ve basın gibi dev kuruluşlarda batılıların ala­bildiğine propaganda edildiği, gayr-ı İslam'ı ilke ve kurumların hukuken ege­men olduğu ve İslâm Dini'nin sürekli bir şekilde ancak Cuma hutbelerin­de öğretilebildiği bir toplumda birinci ve ikinci hutbelerle birlikte en uzunu 15-20 dakikayı geçmeyen hutbelerin hadîsin getirdiği ölçüyü zedeleyeceği ka­naatinde değilim.
 
Kaldı ki bu hadîsteki uzunluk-kısalık ifadesi izafîdir. Hutbelerin on daki­kayı aşmaması hükmünü muhtevi değildir.
 
Bu hadîsi hatırlatanların davası aslında anladıkları ölçüler içersinde ol­sun hadîsin gereğinin uygulanması değildir. Zira bunlar içinde namazı hutbe­sine nazaran uzun olan bir tek fert olmadığı gibi Cuma namazlarında Hz. Pey­gambere uyuş ile Cuma ve Münâfikûn sûrelerinin okunmasını tavsiye eden de yoktur.
 
Bütün mesele lâik düzenin yasal haklarımızı çiğneyen bir zulüm çarkı şeklinde döndürülmesine boyun eğmektir. Müminleri de eğdirmektir.
 
Vazifemiz Cuma konusunda işlenen zulme yasal yollarla karşı çıkmak, iş­çilerimizi, memurlarımızı, subay ve erlerimizi yasal haklarını almaya teşvik et­mek iken yasa tanımazların gayr-ı hukukî uygulamalarına boyun eğerek Cu­ma hutbelerini kısırlaştırmaya çalışmanın meşru bir nedenini bulmak müm­kün değildir.
 
c) Hutbelerimizin oldukça seviyeli olduğu ve bu sebeple mahalle veya köy camileri cemâati tarafından anlatılamayacağı görüşüne hakikat payı ol­makla beraber bütünüyle katılmak mümkün değildir.
 
Unutulmamalıdır ki cemâate İslâmî kültür bakımından bir seviye kazan­dırmakla da mükellefiz. Hutbelerimizin mesajım anlayan ve sunulması zaru­retine inanan İmam-Hatiplerimizin basit değişikliklerle hutbelerimizi cemaat­leri tarafından rahatlıkla anlaşılabilir duruma getirebileceklerine, inandığımı burada belirtmek isterim.
 
Her bir hutbe plânlı ve bol miktarda âyet ve hadîsi ihtiva ettiği içindir ki seviyeli bir va'z ve seminer için gerekli plânı ve malzemeyi vermektedir.
 
Ayrıca farklı kaynaklar gösterildiği için de konu üzerinde araştırma yapa­caklara bir kolaylık sağlanmıştır.
 
S.M. İslâm Nizâmı, Konferans verecekler içir. de mühim bir yardımcıdır.
 
Birinci ciltte; birinci, ikinci, dördüncü ve beşinci bölümler müstakil birer konferans mevzuudur.
 
İkinci ciltteki "Hâkimiyet Allah’ındır" bölümünde yer alan hutbeler, Tu­rizm ile ilgili hutbeler, "İslâm'da Kadın ve Taaddüd-ı Zevcat" ile alâkalı hutbe­ler, ayrıca "Ebedî Hayat" bölümündeki hutbeler birer konferans mevzuudur.
 
Üçüncü ciltte ise "Allah Erlerinin Vasıf an" bölümü ile bu bölüm içinde­ki "Cihad" hutbeleri, "İslâm Güzellik Dinidir". "Zina ve Zinaya Götürücü Ha­ramlar", "İslâm'da İş. İş Veren ve İşçi", "Hakka Çağrına ve Batıldan Sakındır­ma" bölümleri de birer konferans konusudur.
 
Ayrıca "Buhranlarımızın Kaynağı İslâm'dan Sapmadır' bölümündeki ikin­ci, üçüncü, dördüncü hutbeler de genişletilerek birer konferans olarak sunu­labilir.
 
e) Hutbeleri sunmada başarılı olmanın birinci şartı ihlâs olduğu gibi ikin­ci şartı da hutbeyi hatibin, kendisine mal etmesidir
 
Bu sebeple özellikle hutbelerimizi okuyacak İmam-Hatipler seçtikleri ko­nuyu en az üç kere okumalı, daktiloya çekmeli veya beyaz kâğıtlara geçmeli­dirler. Hutbe üzerinde gerekli gördükleri kısaltmayı, sadeleştirmeyi ve açıkla­mayı yapmaktan da kaçınmamalıdırlar.
 
Önsözü burada bitirirken husûsiyle İmam-Hatiplerde hutbelerim hakkındaki düşüncelerini tam bir açıklıkla bana yazmalarıdır.
 
Samimi tenkitlerin hutbelerimizin gelecek baskılarını güzelleştireceğine inanıyorum.
 
Yüce Rabbimden hatalarımı bağışlamasını diler, hutbelerimi de rızasına muvafık ve müessir kılmasını niyaz ederim.
 
 
Ali Rıza Demircan
10 Temmuz 1979
 
 
              Takriz
 
 
Allahü zülcelâle sonsuz hamd û sena ve ihtiram; Resûl-i ekmeline ve ne­zih, şerefli Âline sayısız salat ü selâmdan sonra; İrfan evlâdından Süleymaniye Camii Şerifinin genç ve güzide hatibi Hafız, Hacı Ali Rıza Demircan'ın neş­redeceği müjdesini aldığım Hutbe kitabı münasebetiyle şu birkaç takdir ve tebrik ifademin kendisine iblâğını muvafık buldum.
 
Fâzıl ve cevherli oğlum.
 
İlmî ve ruhî neşelerin üzerinde benim de birkaç damla nurumun bulun­ması sürürümü ve muvaffakiyetin bakımından iftiharımı mucib olmuştur.
 
Hutbelerinin bir kısmını bizzat dinlemiştim.
 
Süleymani saltanatın Sinânî ihtişamını taşıyan mübarek "Süleymaniye" Camii şerifinin minberinde, çocuk görünüşüne bakıp kıymet hükmü vermek­te acele edenler, tonlu sesinin irfan çağlayanı halinde dökülüşüne şahid olun­ca muhakkak aldanmışlar ve zahire bakarak not vermenin vicdanî acısını mut­lak sezmişlerdir.
 
Hâlin şehâdetine bakanlar -ileriye doğru tecrübe ve tekâmüllerin de sağ­layacağı feyz ü bereketleri göz önüne alarak- büyük ve mutlu bir istikbal yol­cusu olduğunu kabulde tereddüt etmezler.
 
Camii şerifi dolduran cemaatin -daha ziyade- nenelerden teşekkül etmesi de ümit ufuklarımıza dinî bir şuur bayramının ebedî fecrini çizmektedir
 
Cum'a ki: Mü'minlerin bayramıdır; o gün, imanın en renkli bahar manzaralarını; saadet dalganışlarını göstermektedir. Bu tefvik Allah'ın izniyle, ha­tibin elinde ve dilindedir.
 
 
       İslami Kimliğimizi Korumak Kitabı Tanıtımı
 

 
           İlaveli Son Baskı İçin
 
 
Yüce Allah'a hamd eder, Elçisi Hz. Muhammed'e Salât ve Selam ederim.
 
 
"İslâm'da Bâtıla Benzemenin Hükmü" adıyla pek çok defa basılan bu eserin son baskısından bu yana yaklaşık on yedi yıl geçti. Uzun yıllar içinde alanın­da yeni bir çalışma yapılmadığı için aranır oldu.
 
 
Kitabımız iskeletini korumakla birlikte, burada özetlenemeyecek kadar çok ilave bilgilerle ve orijinal yorumlarla yenilendi Birinci kısım için yazı­lan İslâm'ın Tarifi ve Orijinalitesinin Korunması Gereği başlıklı girişle, ikin­ci kısım için yeniden yazılan Giyimle İlgili İslâmî Şartlar bölümü, ilavelerimi­ze örnek gösterilebilir. Dili de sadeleştirilerek yepyeni bir hüviyete büründüğü için kitabımızı, içeriğini yansıtır yeni isimle; "Benzeşmelerden Korunarak İslâmî Kimliğimizi Korumak" olarak yayınlamayı uygun bulduk.
 
Kitabımızı hakkımızda Sadaka-ı Cariye kılmasını Yüce Mevlâmızdan di­lerim.
 
 
Ali Rıza Demircan
31 Mart 2008 
 
 
       Takdim
 
Allah'a hamd, Peygamberimiz Hz. Muhammed'e salât ve selâm ederim.
 
Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Haseki Eğitim Merkezi birinci dönem ihtisas kursuna kursiyer olarak katıldım.
 
Bu kursta bitirme tezi olarak hazırladığım "İslâm'da Yabancı Ümmetlere Benzememek" konulu çalışmamı faydalı olur düşüncesiyle İstanbul'da münte­şir haftalık Sebil Gazetesinin 136-142. sayılarında neşrettim.
 
Mevzuunda Türkçe yazılmış ihtiyacı karşılayan bir araştırma olmuş ola­cak ki ilgi gördü. Cep kitabı olarak neşredilmesi istendi. Bu arzu üzerine konu üzerindeki çalışmamı biraz daha genişlettim. Böylece kitabımızın birinci kıs­mı ortaya çıkmış oldu.
 
Kur'ân ve Sünnet'te bâtıl din ve ideoloji mensuplarına benzememe konu­sunda varid olan düstûrlarla, amelî hayatımızda görülen benzeme türleri üze­rinde doyurucu bilgiler sunmakla beraber konuya tam açıklık getirdiğimi söy­leyemem. Fakat okuyucuya İslâmî bir bakış açısı sağlandığı kanaatindeyim.
 
Mevzu ile ilgili daha geniş bir araştırma yapılması zaruretine inanıyorum. Ancak devrimiz okuyucusu için yapılacak daha kapsamlı bir çalışmanın tam anlamıyla özgür bir kültür vasatını gerektirdiğini ifade etmek isterim. Ayrıca İslâm'dan çok muhtelif Bâtıl'ların bilindiği, yaşandığı ve müesseseleştiği ülke­mizde mevzu ile alâkalı çalışmanın, sınırlarını aşarak İslâm'la semavî ve gayr-ı semavi dinlerin, beşerî felsefe ve doktrinlerin mukayesesini içine alacak bo­yutlara ulaşmasının kaçınılmaz olacağına da değinmek isterim.
 
Mevzuumuzun ana ıstılahı "Teşebbüh" (benzemek) olduğu için açıklama­larımızda çoğu kez bu ıstılahı (terimi) kullandım.1
 
 
1 Elinizdeki baskıda genelde "benzeme" kelimesi kullanıldı.
 
 
Çalışmamı mevcut şekliyle neşretmeyi düşünürken, bâtıl din ve ideoloji mensuplarına benzemenin büyük ölçüde kılık-kıyafet alanında başlayıp yay­gınlaştığını dikkate alarak İslâm'ın kılık-kıyafetle alâkalı emirleri, tavsiyele­ri ve yasaklarını daha geniş bir şekilde müstakil bir kısımda incelemeyi uy­gun gördüm.
 
Kılık-kıyafet üzerindeki nisbeten ayrıntılı olan bu çalışmamız da kitabı­mızın ikinci kısmını meydana gelirdi.
 
Bir asrı aşkındır İslâm ülkeleri üzerinde egemen olan kültür emperyaliz­mine karşı yeni yeni başlayan mukaddes kültür cihadına bu basit çalışmamla küçücük bir katkıda bulunabildiysem kendimi bahtiyar hissedeceğim.
 
Dâvamız, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamdü senadır.
 
Ali Rıza Demircan
 
 
           Kur'ân-ı Kerim'den..
 
"Her türlü övgü/sözlü ibadet, ancak Çok seven, Pek şefkatli olan, sorgulama/ yargılama /cezalandırma /mükafatlandırma gününün sahibi âlemlerin Rabbi olan Allah'a yapılır.
 
(Ya Rab ) Ancak sana ibâdet eder ancak senden yardım isteriz. Bizi doğru yola ilet. Nimet verdiğin kimselerin yoluna erdir. Kendilerine gadap edilmiş olanların ve (Hak'tan) sapmış olanların yoluna değil (Ya Rab!)"  Fatiha Sûresi
 
 
Kur'ân doğrultusunda (Nisa 171, Maide 77, Bakara 61,90 )
 
Allah'ın Resulü Hz. Muhammed şöyle buyurur:
 
"Gadab edilmiş olanlar Yahudilerdir. Sapmış olanlar da Hristiyanlardır."  (Tirmizi, Hn. 2956-7)
 
 
         Allah'ın Resulünden..
 
 
"Bir olan (yaratma, yaşatma ve yasa koymada) ortağı bulunmayan Allah'a ibâdet olunarak hayatın O'nun emir ve yasallarına göre yaşanması için Kıyamet Günü'ne yakın bir dönemde, gereğinde kullanmak üzere silâhla (rahmet ve harp peygamberi olarak) gönderildim.
 
İnançlarımıza, yurdumuza yapılacak saldırılara ve aleyhimize oluşturulacak silahlı ittifaklara karşı vereceğimiz savaşla alınacak ganimetler de bana helal kılın­dı.
 
Aşağılık/çöküntü, ezilip-sömürülmek de benim tebliğ ettiğim İlâhî Düzen İs­lâm'a aykırı gidenler için kaçınılmaz oldu.
Hiç şüphesiz kişi arzuyla benzemek istediği toplumdandır."2
 
 
2 C. Sağir 1/126; İ. Ebi Şeybe Musannef Hn. 13062, Mûsned 2/50, Hn. 5114. Hadis, Hasen-Sahih arası bir derecededir.
 
 
Allahın Resulünden Hayatı Dersleri Kitabı Tanıtımı
 
 
                 Önsöz
 
Zatının razı olacağı şekilde Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ve sena ederim.
 
Kıyamet Günü'ne kadar getirilecek salât ve selâmlar sayısınca O'nun Re­sulü Yüce Peygamber'imiz Hz. Muhammed'e salât ve selâm ederim.
 
Süleymaniye Camii İmam ve Hatibi olarak fiilen irşad görevinin içinde bu­lundum. Hutbelerimi, vaazlarımı, ayrıca seminer ve konferanslarımı hazırla­mak için de sürekli olarak kaynak tefsirler ve hadîs kitapları ile irtibatlı oldum.
 
Tefsirleri ve hadîs kaynaklarını mütalaa ederken Peygamberimizle Ashâb-ı Kiram arasında sual-cevap tarzında geçen konuşmaları ihtiva eden hadîsler ilgimi çekmiştir. Düz hadîslere nazaran üzerimde daha fazla bir tesir vücuda getiren bu hadîslerin hitap ettiğim insanlar üzerinde de farklı bir tesir icra et­tiğini gördüm. Öğreticilik ve belleticilik vasfı büyük olan bu hadîslerin nef­sim ve hitap ettiğim insanlar üzerindeki farklı ve verimli tesirini tesbit edişim, beni bu gibi hadîsleri derlemeye yöneltti.
 
Bir hadise müstenid olan yaygın bir geleneğe uyarak önce "kırk hadîs" ha­zırlayıp neşrettim. Böylece başladığım çalışmalarım sonunda bu eser hazır­lanmış oldu.
 
 
           Kitabın Özellikleri

 
a- Peygamberimizin Ashâb-ı Kiramın suallerine verdiği cevaplar, kendisine has öğretim usulüyle sualler sorarak yaptığı açıklamalar ve müşahede et­tiği olaylar sebebiyle verdiği emirler ve koyduğu yasaklardan seçilmiş 600 kadar hadisi ihtiva eden ilk Türkçe neşir olması bakımından kitabımız ori­jinal bir çalışma olarak kabul edilebilir.
 
b— Hadîslerin her birinde hadisin bir bölümü ile veya muhtevasına uygun cümlelerle başlıklar konulmasını bir yenilik olarak değerlendirmek müm­kündür.
 
c- Az sayıda açıklamalarla da olsa hadîslerin sunduğu mesajlara, yaşadığımız döneme ışık tutacak boyutlar içinde yorum getirilmesi de kitabımızın bir hususiyeti olarak görülebilir.
 
d- Parantez içi açıklamalara genişçe yer verilmesi tenkit olunabilirse de tercümelerin ilk okunuşta anlaşılır açıklıkta olması bir özellik sayılabilir.
 
 
       Tercüme ve açıklamalarda takip edilen usûl
 
1 ) Tercümede hadisin metnine sadık kalınmıştır. Ancak tercümenin anlaşılır olması için gerektiğinde parantez açılarak ilaveler yapılmıştır. Bu ilaveler bazen hadisin vürûd sebebinden yararlanılarak konulmuştur. Bazen da mevzu ile ilgili diğer hadîslerdeki açıklamalardan yararlanılmıştır. Sayılan az da olsa bazı hadîslerin başında veya sonunda yer alan parantez içi ilave cümleler ise kaynaklardan alınmış, açıklamaya gerek duyulmaksızın hadisin bütünüyle anlaşılması için gerekli görülmüştür.
 
2) Sahâbîler tarafından Peygamberimize karşı kullanılan "Ehbir, Allim" gibi emir sığaları bazen mesela, "bildirseniz, öğretseniz..." şeklinde tercüme edilmişse de çok defa rica manasında "bildirir misiniz? öğretir misiniz?" şeklinde tercüme edilmiştir. Ancak bu şekilde tercümeler, genelde "bildir (ir misiniz?) öğret (ir misiniz?)" şeklinde yazılarak gösterilmiştir.
 
3-Hadîsler diyalog tarzında olduğu için hadîs metinlerinde pek çok geçen (Kale, Kültü, Kulna) gibi fiiller akıcılığı sağlamak için bazı hadîslerde ta­mamen, bazı hadîslerde de kısmen tercüme edilmemiş fakat (-) şeklinde­ki söz başı işaret ile belirtilmiştir.
 
4-Hadisin her hangi bir bölümünde iki rivayet geçmişse bunlardan biri ve di­yalog tarzına uygun olanı seçilmiş, alınmayan rivayet gösterilmemiştir.
 
5-Ana konunun dışında olduğu veya ayrıca izahı gerektirdiği için bazı hadîs­lerin baş tarafı veya son tarafından bir bölüm tercümeye alınmamıştır. Ge­rektiğinde takdim ve tehir de yapılmıştır. Ancak bu gibi tasarruflarda durum, genelde hadisin kaynağı verilirken açıklanmıştır
 
6) ifadeyi ağırlaştırmamak için, az da olsa bazı hadîslerde ard arda gelen ve mercii aynı olan zamirlerin, biri veya ikisi tercümede gösterilmemiştir. Tercümenin anlaşılır olması için de bazen zamirler, ism-i işaretler ve ism-i mevsuller açığa çıkarılmıştır.
 
7) Bazı hadîslerde geçen ve iki manaya gelen kelimelere, hadisin ruhuna uy­gun düşüyorsa, aralanma (;) işareti konularak her iki mana da verilmiştir.
 
8) İki kaynak gösterilen hadîslerde ise tercüme birinci kaynağa göre yapılmış­tır.
 
9) 600 kadar olan hadisimizi yetmiş mevzua ayırdık.* Bazı mevzularda ondan fazla hadise yer verirken bazılarında üç hadîsle yetindik. Bunun sebebi o konudaki hadîslerin, özellikle sual cevap tarzındaki hadîslerin az olmuş olması veya bizim tesbit edemeyişimizdir.
 
 
* Bu rakama açıklamalarda geçen hadisler dahil değildir.
 
 
10) Hadislerin bir kısmı diğerlerin, açıklayıcı vasıfta olduğu için kısa notlarla açıklandı. "Hülle" hadisinde olduğu gibi lüzum gördüğümüz yerlerde uzunca açıklamalar yaptık. Umumiyetle konuların ilk hadisinde o konu ile ilgili özet bir malumat verdik. Bu bilgileri de büyük ölçüde, İslâm Ni­zamı isimli 3 ciltlik eserimizden alıntıladık.
 
11) Hadîslerin açıklamasında genellikle konularındaki âyetlere ve hadîslere dayandık. Hadîslere şerhler zaviyesinden bakmakla beraber genel kültür açısından da bakmaya çalıştık.
 
12) Özellikle Arapça bilen aydınlarımız ve dîn görevlilerimizin tercümesini okudukları hadisin metnini görmek istemeleri tabiidir. Ancak teknik imkânsızlıklar sebebiyle ve de kitabın hacmini büyütüp okuyucunun alım gücünü zorlamamak maksadıyla yüz elli kadar metin koymakla yetindik. Kitabımızın her kültür seviyesinden okuyucu için faydalı olacağına inanıyorum. Özellikle vaizler, İmam-Hatipler, dîn ve ahlâk dersi öğretmenleri ve de özel sohbetler için faydalı olacağı inancındayım.
 
Burada, İmam-Hatip olan okuyucularımız için bir maruzatımız ve bir de ricamız olacaktır.
Süleymaniye Camiinde nöbetçi olduğum günler öğle namazlarından sonra mihrabda ayağa kalkarak kitabımızda yer alan hadîslerin hemen hemen ta­mamını üçer-beşer dakikalık sohbetler halinde cemâate sundum. Pek feyizli ve de verimli oldu.
 
 
Va'z edecek seviyede olsun veya olmasın İmam-Hatiplerimizin her birin­den ricam bu hadîsleri sıra ile veya seçerek cemâatlerine sunmalarıdır. Bunun için önce seçilen hadisi 3-5 defa okuyarak ezberlemeli veya ufak bir kağıda yazmalı, mihrabda ayağa kalkarak en az iki kere tekrarlamalıdırlar. Bunu ya­pan İmam-Hatipler kısa bir süre sonra kendilerinde ve cemâatlerinde vukua gelecek müsbet gelişmeyi göreceklerdir. Cemâatlerine yararlı olamayan İmam-Hatiblerin pek büyük bir vebal altında olduklarını bilmem hatırlatma­ya lüzum var mıdır?
 
Yüce Rabbimden bu çalışmamı mü'min kardeşlerime faydalı kılmasını di­liyorum.
 
Ali Rıza Demircan
15 Ekim 1981 
 
 
            İkinci Baskının Önsözü
 
 
Allah'a hamd, O riun Resulü efendimiz Hz. Muhammed'e ve O'nun âl-ü ashabına salât ve selâm ederim.
 
Kitabımız sahâbîlerin sorularına Peygamberimizin cevaplarını ihtiva eden hadîslerden seçildiği ve anlaşılır bir dille tercüme edilip açıklandığı için olacak, ilgi gördü. Rahat okundu. Reklamını okuyucular yaptı ve mevcudu bitti.
 
Birinci baskıdan sonra geçen süre içinde tesbit edebildiğimiz sual-cevap tarzındaki hadîslerden yüz on kadarını daha tercüme edip bazılarını da açık­layarak bu ikinci baskıya aldık. Ayrıca bazı düzenlemeler de yaptık. Böylece kitabımızın bu ikinci baskısı beşte bir ölçüsünde hacimlendi.
 
Bu ikinci baskı münasebetiyle de açıklamak isterim ki çalışmamızın bütün özelliği samimiyetidir.
 
Bu kitapta geçen hadîslerin müslüman Türklere tebliğ edilmesinde bana görev almayı kolaylaştıran Allah'ımdan beni de râviler yolunun saliki olarak kabul buyurup mükâfatlandırmasını diliyorum.
 
Ali Rıza Demircan

5 Mart 1984 
 
 
          Son Baskı için Bir Kaç Söz
 
 
Allah'a hamd ve Resûlü'ne salât ederim.
 
İkinci baskıdan sonra kitabımız defalarca basıldı. İslâm Mecmuası tarafın­dan okuyucularına dağıtıldı. Kitabımızı ancak bu son onuncu baskısı için ye­niden gözden geçirebildik.
 
Tercümeleri kontrol ettik. Pek az da olsa notlar ilave ettik.
 
Genelde Hz. Peygamberin Sünnetine, özelde hadîslere bakışımızda geliş­meler olmasına ve hadîslerin içeriğiyle Kur'ân'a arzının gerekliliğine olan inancımızın bilimsel düzeyde pekişmesine ve bilgi seviyemizin gelişmesine rağmen kitabımızdan bir tek hadîs dahi çıkarma gereğini duymayışımız ger­çekten sürürümüzü mücib olmuştur.
 
Amacımız Peygamberimizin izinde Rabbimizin sevgisini kazanmaktır.
 
 
Ali Rıza Demircan
22 Mart 2004
Emirgân İstanbul
 
  
* Beyan Yayınlarından çıkan bu yeni baskıda Cuma ve Bayram Namazları bölümü ilave edilmiş, kitabımızın adı da Allah'ın Resulünden Hayat Dersleri olarak değiştirilmiştir. Kitabımızı -ümid ettiğim gibi- çok çok uzun ömürlü kılmasını Rabbimden diliyorum.
 
Ali Rıza Demircan
20 Mart 2008
 

 
        Hz. Muhammed ve Hadislerinin İslam Dinindeki Önemi
 
 
Yüce Allah, özelliklerle donatarak yarattığı yer küremizde insanları yüce­liklerle vasıflandırarak yaratmıştır.
 
Onlar kulluk denemesine tabi tuttuğu için de Âhiret Hayatı'nın varisi kıl­mıştır.
 
Allah (c.c) kulluk denemesini koyduğu yasalarla yapmayı dilemiş, yasala­rını da insanlar içinden seçip gönderdiği Peygamberleriyle bildirmiştir.
 
Hz. Muhammed seçilen ve ilahî emirlerin ve yasakların tebliğinde aracı ve öğretici kılınan yüz yirmi dört bin peygamberin sonuncusudur.
 
Ahzâb Sûresi âyet 40:
"... Muhammed Allah'ın Resulü ve Peygamberlerin de sonuncusudur..."
 
Yüce Allah Hz. Muhammedi (S.) diğer Peygamberleri gibi belirli topluluk­lara değil bütün insanlığa bir rahmet Peygamberi olarak göndermiştir. O'nun Peygamberliğini ve Onunla gönderdiği Kur'ân-ı Kerimi' de Kıyamet Günü'ne kadar geçerli kılmıştır.
 
Sebe Sûresi, âyet 38:
"Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve korkutucu bir Peygamber ola­rak gönderdik; fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler".
 
Rabbimizin Kurân-ı Kerim'deki açıklamasına göre Hz. Muhammed (S.) ancak kendisine vahiy yolu ile bildirilen gerçekleri dile getiren bir Peygam­berdir."
 
Necm Sûresi, âyet 3-4:
"O, nefsinden konuşmaz O ( na inen Kuran veya O'nun söylediği sözler ken­disine ) vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir."
 
O, kendisine indirilen ilahi buyrukları tebliğ etmekle, tebliğ ettiklerini de iyice açıklamak ve yaşamakla mükellef kılınan bir Peygamberdir."
 
Yunus Sûresi âyet 15:
 
"Onlara açık açık âyetlerimiz okunduğu zaman bize kavuşmayı ummayanlar; "Bundan başka bir Kur'ân getir veya bunu değiştir" dediler. De ki: Onu kendi tara­fımdan değiştirmeme imkân yoktur. Ben sadece bana vahyolunana uyanm. Şayet ben Rabbime karşı gelirsem; büyük bir günün azabından korkarım."
 
 
Yukarıda özetlediğimiz sebeblerden ötürüdür ki Yüce Allah O'na itaati em­retmiş ve O'na itaatin kendisine itaat olacağını bildirmiştir.
"Allah'a ve Peygamberi Muhammed'e itaat ediniz ki rahmete erdirilesiniz."
"Allah ve O'nun Peygamber'i (Muhammed) bir işe hüküm verdiği zaman mü'min bir erkekle mü'min bir kadına kendi görüşleri çıkarları (gerektirdiği) için Allah'ın ve Peygamber'inin hükmüne aykırı olanı seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Peygamberine karşı gelirse şüphesiz açık bir sapıklığa düşmüş olur."
 
"Kim Peygamber'e itaat ederse muhakkak Allah'a itaat etmiş olur. Kim de aykırı giderse (aykırılığı kendisi aleyhinedir.) Zira biz seni onlara koruyucu-gözetici (ve zorlayıcı,) göndermedik. (Ancak tebliğ için gönderdik")1
 
1 Al-i İmran 132, Ahzab 36, Nisa 80.
 
 
Allah'ın, elçisi Muhammed'e uyulmasını bildiren emirlerine itaat etmeyen­ler için dünyada buhranlı, âhiret'te azâblı bir hayat kaçınılmaz bir sonuçtur.
 
Nisa, 115. ayet:
"Kendisine doğru yol belli olduktan sonra kim Allah'ın elçisi (Muhammed'e) karşı gelir ve (O'nu izleyen) mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa onu dön­düğü yolda bırakırız ve Cehennem'e sokarız. Orası ne kötü bir gidiş yeridir."
 
Allah'a ve Hz. Muhammed'in O'nun Peygamberi olduğuna inanan her in­san dünya ve âhiret saadetine ermek için Hz. Muhammed'e itaat etmek mec­buriyetindedir. Başka seçenek yoktur. Ona itaat etmek ise O'nun Sünnetine bağlanmaktır.
 
Sünnet, Hz. Muhammed'in sözleri, davranışları, işleri ve ilk mü'minlerde görüp tasvip buyurduklarıdır.
 
Sünnet, Allah'ın insanlar için koyduğu son hayat nizamı olan İslâm Dîni'nin, Kur'ân doğrultusunda kanun koyucu ikinci kaynağıdır. Birinci kaynak olan Kur'ân-ı Kerimi açıklayan da Sünnet'tir.
 
Sözlü Sünnete Hadîs denir. Her bir hadîs mü'minler için bir hayat düstû­rudur. Bunun içindir ki ilk islâm nesli olan sahâbîlerden başlamak üzere ha­dîsler yazılmış; nesilden nesile dînî bir aşk ve heyecanla aktarılmıştır. Hadîs olmayan sözlerin hadîsler arasına karışmaması için de mü'minler tarafından; özellikle islâm âlimleri tarafından çok büyük dikkat gösterilmiş, özel çalışma­lar yapılmıştır.
 
Peygamberimizin hadîslerini ve bu hadîsler rivayet eden ravileri inceleyen Usûl-u Hadîs ilmi ve bu ilme bağlı dallar bu çalışmalar sonucunda doğmuştur.2
 
Allah'ın Resulü Muhammed'i tanıtmaya ve O'nun Sünneti'nin önemini kı­saca belirtmeye çalıştığımız bu açıklamamızı O'nun hadîslerini bizzat kullan­dığı lafızlarla ve de mânâ olarak rivayet edip öğretmenin önemini açıklayan iki hadîsle bitirelim.
 
•İbn-ü Abbas (R.) anlatıyor.
(Bizler huzurunda bulunuyorken) Allah'ın Resulü şu şekilde duada bulundu:
 
Allah'ım! Halifelerime; yerimi alacaklara merhamet et. (Bu duaya şâhid olan müminler olarak merak edip) sorduk:
 
Ey Allah'ın Resulü! Halîfelerin kimlerdir? Şu cevabı verdi:
-Onlar benim dönemimden sonra yaşayacak ve benim hadîslerimi rivayet edip insanlara öğretecek olanlardır.
 Yahya b. Abdullah (R.) anlatıyor.
Allah'ın Resulüne geldik ve (bizi tedirgin eden bir hususu şöylece) sorduk.
 
-Analarımız babalarımız uğruna feda olsun Ya Resûlallah!
 
Biz senden bir hadîs; söz dinliyoruz, fakat o hadisi dinlediğimiz gibi (kullandı­ğınız kelimelerle ve cümlelerle) diğer müminlere (aynen) rivayet edip tebliğ ede­miyoruz.
(Ne buyurursunuz?) Allah'ın Resulü şöyle buyurdu:
- Haramı halâl, halâlı de haram yapmadığınız; sözün özüne bağlı kalarak ri­vayet ettiğiniz sürece bir mahzur yoktur.
 
 
 
             İSLAMA GÖRE CİNSEL HAYAT KİTABI TANITIMI
                  
 
Bu eser, hutbe, vaaz, konferans, radyo ve televizyon programları ve kitaplarıyla ülke genelinde tanınmış bir ilahiyatçı olan Ali Rıza Demircan tarafından uzunca bir çalışma döneminden sonra yazılmıştır.

Eserin birinci bölümünde Kuran ve Sünnet düsturlarına göre insanın cinselliği ve cinsel hayatı üzerinde durulmuş, cinsel öğretimin gerekliliği açılanmıştır. İlâhi ölçülere uygun cinsel hayatın ibadet hayatının bir bölümü olduğu belirtilmiş, cinsel hayattan çekilmenin haramlığı vurgulanmıştır.

Birinci bölümde meşru cinsel hayatın evlilik hayatı olduğu da beyan edilmiş cinsel mutluluğa erdirecek sebepler hadisler ışığında ve onbir başlık altında incelenmiştir. Eşler arasında cinsel haramlar ve kaçınılması öğütlenen cinsel davranışlar ise ayrı ayrı açıklanmıştır. İslâm aile Hukûku’nda eşlere evliliği sona erdirme hakkı veren cinsel kusurlar ve hastalıklara da değinilmiş, evlilik yanı sıra nafaka, boşanma ve iddetteki cinsel motifler gösterilmiştir. Ayrıca genişçe bir inceleme ile cinsel kıskançlık işlenmiştir.

Eserin ikinci bölümünde Kuran ve Sünnet yasalarına göre baş cinsel haramlar olarak zina, homoseksüellik, sevicilik, teşhircilik, röntgencilik, ve hayvanlarla temas incelenmiştir. Bağımsız cinsel haramlar olmakla beraber baş cinsel haramların da sebeplerini teşkil eden çıplaklık, şehvetle bakışmak, kadın-erkek beraberliği ve cinsel musiki açıklanmış, cinsel sözler yazılar resimler ve filmlerin etkileri ve dini hükümleri de beyan edilmiştir.

Kur’an ve Sünnet ölçüleri ışığında cinsel haramların sebepleri olarak fuhuşun meşrulaştırılıp yatırım alanı haline getirilmesi ve fakirlik ayrı ayrı incelenmiştir.

Ayrıca İslam Ceza Hukûku’na göre cinsel suçların cezaları belirtilmiştir. Bu ciltte ‘Taaddüd’i Zevcât’, ‘Allah’ın Resulü’nün Çok Evliliği’ ve ‘Câriye Cinselliği’de geniş bir şekilde açıklanmıştır. Son bölümde ise ‘Cennet’te Cinsel Hayat’a yer verilmiştir. ( Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri Seti, beyan yayınları, Ali rıza demircan seti, ali rıza demircan kitap oku, kitabı, online satın al oku, ucuz dini kitap, islami kitap satış, onlıne satış, ali rıza demircan kitapları, kitabı, fiyat , set fiyatı, beyan yayınevi , kutulu set )
 
 
                 ÖNSÖZ
 
 
İnsanları erkek ve dişi olarak yaratan Allah'a hamdolsun.
 
Tebliğ, tefsîr ve tatbik ederek, İslâm Dîni'nin cinsel nitelikli kural­larını bizlere sunan Allah'ın Resulü Hz. Muhammed'e salât ve selâm olsun.

" İslâm'a Göre Cinsel Hayat " on yıl kadar önce yazmayı düşündü­ğüm ve bu maksadla malzemelerini toplayıp biriktirmeye başladığım bir eserdir. Bu sebeble, kitabın içeriği ve meselelerin yorumlanış tarzı uzun yıllar içinde oluşmuştur.
Gerçeği dile getirmek gerekirse bu kitap; muhtevası, tertibi ve mevzuların işlenişi yönüyle orijinaldir.
 
 
Araştırmamda Kur'ân ve Sünnet'i esas aldım. Hükme mesned ha­dislerin seçiminde ileri derecede bir titizlik göstermeye ve aslına sa­dık kalarak anlaşılır bir dille tercüme etmeye çalıştım. İlgi alanımızı ön plana çıkarmak için de bazı hadislerin tercümesinde takdim ve tehir yaptım.
 
Kur'ân ve Sünnet'in yorumlanmasında fıkhî mezheplerimizce üzerinde ittifak edilen hususları gözettim. Farklı ictihadlar içinde esas aldığım görüşlerin kaynaklarını da beyan ettim.
 
Kur'ân ve Sünnet'in doğrudan hükme bağlamadığı hususlarda muhterem müctehidlerimizin görüşlerini araştırmakla ve birinci plan­da değerlendirmekle beraber, Allah Zülcelâl'in ilham ettiği nükteleri de sunmaktan kaçınmadım.
 
Kitabı yazarken savunma üslûbundan çok, İslâm'ın yüceliğini dile getirici bir üslûb kullandım.
 
Toplumumuza egemen olan hayat tarzının eğrilerini, İslâm'ın doğrularının açıklanmasına engel görmedim. Batılları iyice gözden geçirmeye çalıştım.
Ama metod olarak kitabımıza yansıtmadım. Ne var ki onları göz önünde bulundurarak, gerekli yorumları içerir bir üslûbla Hakk'ı dile getirmeye çalıştım.
Yazılanlar nasıl karşılanır, nasıl değerlendirilir diye bir endişeye düşmedim. Hakk'ın hatırını her şeyin üstünde tuttum.
 
Müsbet bilim verilerinden yararlandıysam da, İslâm'ın doğrula­rını bilime tasdik ettirme çabası içine girmedim. Ama tabiî kanunları ve İslâmî düstûrları koyanın Allah Zülcelâl olduğuna işaret ederek, İslâm'la müsbet bilim verileri arasında çelişme ve çatışma olamaya­cağını özellikle vurgulamaya çalıştım.
 
Bazı eksiklikler elbette görülecektir. Kapsamlı bir mevzuun eksik­siz olarak sunulamayacağını takdir olunacağını ümit ederim. Tenkidlere açığım ve duacı olurum.
 
Bu kitab vesilesiyle Rabbimin beni rızasına erdirmesini dili­yorum.
 
Davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah'a Hamd ve Sena'dır.
 
 
Ali Rıza Demircan
3 Aralık 1984
 
 
        MUHİM BİR HATIRLATMA
 
 
İnsan, Allah'ın, yarattıklarının büyük çoğunluğuna üstün kıldığı var­lıktır. Göklerde ve yerdeki varlıklar onun hizmetine sunulmuştur.
 
Hiç şüphesiz insanın ruhî yücelikleri yanında bedenî özellikleri pek zayıf kalır. Ruhî hazlarının inceliği ve derunîliği yanında cinsel hazları da pek kaba ve sathîdir.
Biz bu kitabımızda İslâm Dîni'nin iki ana kaynağı olan Kur'an ve Sün­net ölçülerine göre insanın cinselliğini ve cinsel hayatını açıklamaya çalıştık.
Mevzûumuzu gereğince açıklayabilmek için insanı hep cinsel yönü ile değerlendirdik. Kur'an ve Sünnet ölçülerinin hep cinsel nüktelerine dikkat çekmeye çalıştık.
 
Kitabımızda Kur'an ve Sünnet'in cinselliğe ışık tutucu düstûrlarını ard arda okuyan okuyucumuz "Kur'an ve Sünnet yalnızca cinselliği mi konu edinmektedir?" şeklinde bir düşünceye kapılmamalıdır. Çünkü açıklandığı üzere, kitabımızda yalnız cinsellik incelenmekte, bu sebeble de Kur'an ve Sünnet'in yalnızca cinselliğe yönelik ilkelerine yer verilmektedir.
 
İyice bilinmelidir ki Kur'an ve Sünnet; insanlığın biricik hayat nizâmı­dır. Birbirini tamamlayan bu iki mukaddes kaynak yalnızca cinselliği değil, insanla ilgili itikâdî (inanç), siyasî, içtimaî (sosyal) iktisadî, hukukî, ahlâkî vs. her konuyu içericidir. Böylece dünya ve âhiret saadetine erdiricidir.
 
 
Kur'ân ve Sünnet Ölçülerine Göre Cinsel Öğretim Farzdır
 
"..Şöylece duâ et: Rabbim! İlmimi arttır.."   (Taha 114)
 
İslâm Dîni, ilkelerini Allah'ın ve peygamberi Hz. Muhammed'in koyduğu bir hayat nizamıdır.
 
Şanı yüce olan Allah'ın, insanları inanmakla ve yaşamakla mükel­lef tuttuğu bu Yüce Din; fert ve toplum hayatını bütünüyle kuşatı­cıdır. O, insan hayatını bütünüyle kuşattığı gibi cinsel hayatı da çev­relemekte, koruyucu ve yönlendirici yasalarıyla kulluk sınırları içine almaktadır.
 
Cinsel nitelikli farz görevlerin ve haramların öğretimi farzdır
 
İslâm Dini'nin îman esaslarını, görev yükleyici bütün emirleri ve yasaklarını öğrenmek farz-ı ayındır.1 Mutlaka yapılması gereken bir İslâmî görevdir.
 
Her bir mü'min tarafından öğrenilmesi farz-ı ayın olan bilgileri, öğrenmekle yükümlü olduğumuz gibi bizzat veya kişi ve kurumlar aracılığı ile erkek ve kız çocuklarımıza öğretmekle de yükümlüyüz.
 
Bu hususta İslâm bilginlerinin ittifakı vardır.
 
İslam Dini'nin cinsel hayatı düzenleyici düstûrlarının büyük ço­ğunluğu yapılması gereken emirler (farzlar) ve kaçınılması gereken yasaklar (haramlar) şeklinde olduğu içindir ki, bu ilâhî emirler ve yasakların belirlediği müfredat içerisinde cinsel öğretim farzdır.
 
Farz-ı ayın: Her bir mü'min tarafından bizzat yapılması gereken Allah veya Peygamber emri.
 
Kâideleştirdiğimiz bu gerçeği misallendirmek için dînimizin cin­sel hayatla ilgili yasaklarının (haramlarının) bir kısmına bakalım:
 
Cinsel arzuyla; şehvetle bakmak, evlenilebilecek bir kadın/erkekle bir ara­da yalnız kalmak, flört, cinsel duyguları uyarıcı mûsikî, zina, homosek­süellik, sevicilik, hayvanlarla cinsel temas, vücûdun erotik bölgelerini ve ör­tülmesi gereken yerlerini açığa vurmak, kadın ticareti, zina ve eşcinsellik ifti­rası, cünüblük sonrasında ğusül abdestini bir namaz vaktini aşacak şekilde ertelemek, hadımlaştırmak, kısırlaşmak, eşlerle de olsa âdet ve lohusalık gün­lerinde cinsel ilişki, zevceye/eşe arka organdan temas, dînî ve tıbbî bir ma­zeret olmaksızın kocanın cinsel arzularına karşı çıkmak, eş olan kadını ihmal etmek, eşin hakları ve özgürlüklerini kısıtlayıcı cinsel kıskançlık ve oral ilişki vs..
 
Yukarıda bir kısmına işaret ettiğimiz Kur'ân ve Sünnet'e dayanan cinsel haramları ve bunlarla ilgili gerekli ayrıntıları öğretmek ve öğrenmek elbette ki farzdır.
 
Bu haramlar öğretilmez ve öğrenilmezse nasıl bilinecektir? Bilin­medikçe de bunlardan nasıl korunulacaktır? Kaldı ki değinilen haramlar yanısıra, bir de onları aşan oranda cinsel nitelikli pek çok görevimiz vardır.
 
Cinsel görevler ve haramlar âhiret hayatımızla yakından ilgilidir
 
Mü'minler istikrarlı, şahsiyetli ve az problemli bir dünya hayatı için cinsel haramları bilmeye ve bunlardan kaçınmaya muhtaç ol­dukları gibi, Cehennem azabından korunmak için de muhtaçdırlar. Zira Allah'ın Resulü Hz. Muhammed, Cehennem'e götürecek baş suç­ların (günahların) dille ve cinsel organla işlenen suçlar olduğunu bildirmektedir. O, Cennet'e girebilmek için cinsel haramlardan korun­mak gerektiğini de şöylece açıklamaktadır:
 
"(Ey Mü'minler!) Kim bana iki çenesi arasındaki dilini ve iki uyluğu arasındaki organını (yalan ve zina gibi haramlardan) koruyacağına ga­ranti verebilir ki, ben de ona Cennet'e gireceğini garanti edeyim."

Cuma Mesajları Kitabı tanıtımı
 
 
             Önsöz

 Alemlerin Rabbi olan Allah'a Hamd ederim. Peygamberimiz Hz. Muhammed'e Salât ve Selâm ederim.
 
Süleymaniye Camii İmam Hatibi olduğum dönemde (1970-1982) hazır­layıp sunduğum hutbelerimi 'islam nizamı' adıyla üç cilt halinde yayınlamış­tım. 10'un üzerinde baskı yapan hutbelerimin devamı arzulanıyordu...
 
Kitap halinde yayınlanan bu hutbeler 1997-1999 yılları arasında Akit Gazetesi'nde neşredildikten sonra yeniden hutbe formunda yazmaya başladım.
 
1999-2002 yılları arasında Akit ve Vakit gazetelerinde yayınlanan ve bir kısmı Perpa Camiinde sunulan bu yeni hutbelerimi Cuma Mesajları adıyla iki cilt olarak bir arada yayınlıyorum. Cuma Mesajları, İslâm Nizamının 4. ve 5. ciltleri olarak da kabul edilebilir.
 
Bu vesile ile Cuma Mesajları 'mızla ilgili bazı bilgiler sunmak isliyorum.
 
a-Cami içince kültürel inkılâb olmadıkça duyarlı Müslümanların kültü­rel, siyasî ve iktisadî alanlarda atılım yapmaları güçtür. Bu sebeple her düzeyli Müslüman'ın bilmesi gereken konuları Cuma Hutbeleri/Mesaj­ları formu i!e yazmaya çalıştım. İnsanımızı aydınlatırken geleceğe dö­nük olarak Cami içi inkılâba da malzeme hazırlamak istedim.
 
b)Hutbeler/Mesajlar düzeylidir. Önemli bir bölümü insan haklan ve hür­riyetleri ile ilgili olup ilmî tebliğ niteliklidir.
 
c)Rahat okunabilmeleri için sık sık ara başlıklar kullandım.
 
d)Ayet meallerini, bazı müdahalelerle birlikte Muhammed Esed'in Kuran Mesajından aldım. Hadislerin tercümeleri ise tarafımızdan yapılmıştır.
 
e)Bazı hutbelerin/mesajların giriş bölümlerinde basit de olsa benzerlikler görülebilir. Bu durum, değişik zamanlarda yazılmalarından kaynaklanmaktadır. Ancak farklı nükteler içerdikleri de bir gerçektir.
 
f)Arapça menşeli kelimelerin yazılışları bizim için de bir problem oluştur­muştur. Ancak, Kuran, İslâm, Cihad, Resûlüllah, gibi temel kavramlar­da yazılış birliğini sağlamaya çalıştık.
 
g) Kadınlarımızın cemaat namazlarına katılımı, özel halleri ve gayr-ı müslimlerle evlilikleriyle ilgili ilmî çalışmamı da ileride yayınlanacak konferanslarıma örnek olmak üzere Cuma Konferansları genel başlığı al­tında kitabın sonuna koydum.
 
Okunma ve dinlenme yoluyla faydalar sağlamasını dilediğim çalışmaları­mı Ahîret yatırımım olarak kabul buyurmasını Mevlâ'mızdan niyaz ediyo­rum...
 
Ali Rıza Demircan
13.11.2002
 
  Hac ve Umre Yüceliğe Çağrıdır Kitabı tanıtımı
  
           Takdim
 
Peygamberimizin Veda Haclarını özetleyen bu kitapçık, ünlü İslâm bilgi­ni İbn-i Hazm'ın Haccetül-Veda' isimli eserinde başta Kütüb-Sitte olmak üzere ana kaynakları inceleyerek oluşturduğu metin temel alınarak hazırlanmıştır.
 
Metin aslına sadık kalınarak tercüme edilmiş, bütünlüğü sağlamak için bazı takdimler tehirler yapılmıştır. Ancak bu tercüme edilen metinle yetinilmemiştir. Tercümede bazı parantez içi bilgiler verilmiştir. Ayrıca güvenilir ha­dis kaynaklarından yararlanılarak, tercüme edilen metnin hacmi ölçüsünde ilave bilgiler verilmiştir. Böylece kitabçık daha verimli bir hale getirilmiştir.
 
İbn-i Hazm'ın yöntemi gereği rivayet üslubuyla verdiği Arafat ve Minâ hi­tabeleri ise öneminden ötürü iki pasaj dışında onun dayandığı rivayetler esas alınarak doğrudan Peygamberimizin diliyle sunulmuştur. Sonuçta müşterek bir çalışma ortaya çıkmıştır.



Beyan Yayınları Ali Rıza Demircan Bütün Eserleri kitap setini incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789944197038
MarkaBeyan Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9789944197038

İlginizi Çekebilecek Diğer Ürünler

En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.