Kitap Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar 1
Yazar Ömer Öztop
Yayınevi İpek Yayınları
Kağıt - Cilt 2. Hamur kağıt - Cilt 1, İnce Karton Cilt
Sayfa - Ebat 584 Sayfa, 16x23 cm
Yayın Yılı Yayın : 2015
Temiz, yıpranmamış, sıfır derecesinde, iade garantili.
Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.
İpek Yayınları, Ömer Öztop tarafından yazılan Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar adlı kitabı incelemektesiniz.
2 Cilt Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar kitabı hakkında yorumları okuyup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı.Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
MÜMİNLERE VAAZLAR mü’minlere vaaz müminlere vaaz
Bismillahirrahmanirrahim
ÖNSÖZ
Allahu Teâlâ'ya hamdü sena; Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ve O'nun Al ve Ashabına salât-ü selâm olsun.
Yüce dinimiz İslâm, Allah ve Rasulü'nün övdüğü eşsiz bir nimettir. Hayat binasını bu nimetle inşa edenlere büyük müjdeler vardır.
İslâm ki, onu Allah (c.c.) göndermiş ve O'nun sesini Allah yükseltmiştir. O sesi susturmak kimsenin elinde değildir. Kıyamete kadar yüksekte kalmaya ve insanlığı kurtuluşa çağırmaya devam edecektir. İnsanlık onun sesine kulak verdiği, onunla buluştuğu, ona teslim olduğu ve hayatını onunla inşa ettiği zaman, huzur ve saadeti bulmuş olacaktır. Allah'ın bu eşsiz nimetinden kaçan kimse ise, huzur ve saadete hasret kalacaktır. Çünkü, Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur:
"Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim) "Allah yanında makbul olan din, İslâm'dır."(2) "Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, kendinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette de hüsrana uğrayanlardan olacaktır."(3)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır: 'İslâm daima yüksektir. O'nun üzerine hiçbir şey yükseltilemez."(4)
1-el Maide: 3.
2-AI-i İmran: 19.
3-Al-i İmran: 85.
4-Darekutnî, Taberanî, Keşf ul hafa' c. 1, Sh. 127, No: 362.
"Müslüman olun, kurtulun." ( Müslim ve Şerhi, c.8 sh. 527, No: 61.)
O halde, kurtarıcı din İslâm'dır. Müslümanın görevi, kâinatın en büyük hakikati ve nimeti olan İslâm'la insanı buluşturmaktır. İnsanı İslâm'la buluşturma noktasında din hizmetlilerinin ayrı bir görevi vardır. Onlar, kürsüde, minberde, şehirde, köyde ve insanın bulunduğu her yerde insanlığa İslâm'ı tebliğ etmekle görevlidir. Bu görev, şerefli olduğu kadar da ağırdır.
Bu bakımdan, din hizmetlisi (İmanı-Hatip ve vaiz) kardeşlerimiz, tam bir ihlâs ve ciddi bir hazırlıkla, kendilerinde istifade etmek isteyen gönüllerin karşısına çıkmalı ve o yüce dinin hükümlerini anlatmalıdırlar.
Onlar, bu görevlerini samimiyet ve ciddiyetle yapmaya çalıştıkları takdirde, Allah'ın izniyle insanlar fevç fevç İslâm'a koşacaklardır.
Bilinmelidir ki, kalplere girmenin yolu samimiyetten geçer. Denilebilir ki, İslâm'ın insanlığı sarmasında, kuşatmasında, kucaklamasında ve kurtarmasında İslâm tebliğcilerinin samimi hamleleri gizlidir.
İşte bu mütevazi kitab, din hizmetlisi kardeşlerimizin samimi çalışmalarına yardımcı olmak düşüncesiyle hazırlanmıştır. Kitap, özellikle Pendik Çarşı Camii'nde verdiğim vaazlardan oluşmuştur. Bana bu imkânı veren Pendik Müftülüğü ve Pendik Çarşı Camii personeline şükranlarımı arzetmeyi bir görev sayıyorum.
Vaaz konuları, bir ders üslûbu içinde ve maddeler halinde kaynaklan verilerek anlatılmaya çalışılmıştır. Ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerin Arapça metinlerinin verilmesine dikkat edilmiş, ancak geniş açıklamalara yer verilmemiştir. Vaazları sunan kardeşlerimizin cemaatin seviyesine göre konuları genişletmeleri mümkündür.
Bu vesile ile, Allah indinde makbul bir amel işleyebilmişsem, bunu bana nasib eden Allah Azze ve celle Hazretlerine sonsuz hamd-ü sena eder ve yalnız O'na sığınırım.
Ömer ÖZTOP
06.12.1995 / PENDİK
DİNİ HİTABET VE VAAZ HİTABET
Düşünce ve bilgilerin plânlı ve maksatlı bir şekilde başkalarına sunulmasına "Hitabet" denir. Hitabet, topluluklar karşısında güzel ve düzgün söz söyleme sanatıdır.
Hitabetin, insan hayatının her devresinde önemli bir yeri vardır. İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Adem (a.s.) ile başlayan hitabet, son insana kadar devam edecektir. Çünkü, her insan, düşüncelerini yaymak, kalben ve fikren tatmin olmak için hitabete muhtaçtır. Bir liderin, bir komutanın, bir öğretmenin ve bir vaizin iyi bir hatib olması, başarısını fevkalade etkiler.
Hitabet, yalnız konuşmak değildir. Bir fikri, bir düşünceyi ve bir bilgiyi dinleyicilere sunmak ve benimsetmeye çalışmaktır. O halde, hitabette bilgi olacak, fikir ve mesaj olacaktır.
İnsanlar, güzel konuşma sanatı demek olan hitabeti Peygamberlerden Öğrenmişlerdir. Her insan, doğuştan var olan kabiliyeti yanında, çalışarak, alıştırma yaparak ve güzel konuşanları izleyerek iyi bir hatip olabilir. Çünkü, hitabet, çalışmakla kazanılabilen bir melekedir.
İnsanların güzel konuşmaya ihtiyacı olduğu gibi, fikirlerin, sistemlerin ve arzuların da güzel anlatılmaya ihtiyacı vardır. Denilebilir ki, düşünce ve sistemlerin yaşayabilmesi davetçi ve hatiblerle mümkündür. Hatibi ve hitabeti olmayan düşünce ve sistemler öksüz kalmaya mahkumdurlar.
Hitabetin, Dînî, Akademik, Hukukî, Askerî, Siyasî, Diplomatik hitabet gibi çeşitleri vardır. Bunlar arasında, her insanı ilgilendirmesi bakımından en önemlisi, en etkilisi ve en çok dikkat isteyeni "Dini Hitabet" dir.
DİNİ HİTABET:
Dini amaçlı yapılan konuşmalara "Dini Hitabet" denir. İnsanlık tarihinin her devresinde yer alan ve ilk olarak gelişen hitabet çeşidi dini hitabettir.
Peygamberler, tebliğ ve irşad görevlerini bu hitabet çeşidiyle yapmışlar ve söylediklerini yaşayarak insanlara örnek olmuşlardır.
Dini hitabetin konusu, din ve dinin esaslarıdır. Hususiyle İs-lâmdır. İslâm, insanları dünya ve âhiret saadetine ulaştırmak için gönderilmiştir. Bu saadeti sağlayacak hakikatlerin açıklanması ve gönüllere üstün ahlâkın yerleştirilmesi, dînî hitabetin gayesidir.
Fikirlerin, düşüncelerin, sistemlerin yayılması, benimsenmesi ve yaşaması insanlarla ilişki kurmasına bağlıdır. Bu ilişkiyi kurmanın yolu da hitabettir.
Yüce dinimiz İslâm'ın, insanlarla ilk ilişkisini kuran, ' Tebliğ ", "Şahid", "Tebşir", "İnzar" ve "Davetçi" olarak gönderilen Allah'ın son elçisi Hz. Muhammed (s.a.v.)'dir.(l)
O, Nebiler Nebisi (s.a.v.), Allah-u Azimüşşan'ın:
"Ey bürünüp sarman (Resulüm), kalk, hemen(2) uyarma vazifene başla." emriyle, insanları İslâm'la buluşturma (tebliğ) görevine başlamıştır.
"Sana emrolunanı açıkça söyle (3) ve ortak koşanlardan yüz çevir." emriyle de daveti açıktan açığa yapma görevini almıştır.
1-Bkz. el Maide: 67, 99; el Ankebut: 18; el Ahzab: 45: 46.
2-el Müddessir: 1,2.
3-El Hicr: 94.
"(Önce) en yakın akrabalarını uyar."(4) emriyle ise, davetini başlangıç noktası kendisine verilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.), bu emirleri aldıktan sonra, bütün akrabalarını "Safa" tepesine çağırmış ve onlara Peygamberliğinin ilk hitabesini yapmıştır. Bu hitabede özetle şöyle buyurmuştur:
—"Ey kureyş topluluğu! Ben size şu dağın eteğinde veya şu vadide düşman atlıları var, size saldıracaklar desem, bana inanır mısınız?"
Onlar:
—"Evet, inanırız. Çünkü, şimdiye kadar yalan söylediğini hiç duymadık..." dediler. Bunun üzerine, Allah'ın elçisi (s.a.v.) şöyle devam etti:
-"Öyleyse, ben şimdi size, önünüzde şiddetli bir azab günü olduğunu, Allah'a inanmayanların o büyük azaba uğrayacaklarını haber veriyorum. Sizi o çetin azaptan sakındırmak için gönderildim.Size karşı benim durumum, düşmanı gören ve ailesine zarar vereceğinden korkarak hemen haber vermeye koşan adamın hali gibidir.
—Ey Kureyş topluluğu! Siz, uykuya dalar gibi öleceksiniz. Uykudan uyanır gibi dirileceksiniz. Kabirden kalkıp Allah'ın huzuruna varacaksınız ve dünyadaki bütün hareketlerinizin hesabını vereceksiniz. İyi işlerinizin mükâfatını da, kötülüklerinizin cezasını da göreceksiniz. O mükâfat, ebedi Cennet'tir. Mücazat da, daimi Cehen-
nem'dir."(5)
Görülüyor ki, dini hitabetin önemli özelliği, merkezden çevreye doğru bir tebliğdir. İnsanın kendinden ve akrabalarından başlayıp çevreye yönelmesidir.
Dini hitabetin tebliğ metodunu ise, Yüce Rabbimiz şöyle vermiştir:
(4)eş-Şuara: 214.-
(5) M. Z. Konrapa, Peygamberimiz, Sh. 88; Tecrîd Tere. C.9, Sh. 245- 246.
"Sen (insanları) Rabbi'nin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rab-bin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir."
"O vakit, Allah'dan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın. Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için dua et. (Umuma ait) işlerde onlara danış."
"Kullarıma söyle: sözün en güzelini konuşsunlar. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır."
'İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel bir tavırla önle. O zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki yakın bir dost olur."
6-en-Nahl: 125.
7-Al-i İmraıı: 159.
8-el-İsra: 53.
9-Fussilet: 34.
Allah'ın şanlı elçisi, bu ilâhî ölçüler çerçevesinde yirmi üç sene durmadan, dinlenmeden İslâm'ı tebliğ etmiş ve görevini tamamlayarak ebedi âleme göçmüştür. Ashab-ı Kiram ve salih müminler de, O'nun izinden ayrılmadan ve Kur'an ölçülerinden sapmadan davet vazifelerini yapmışlardır.
Kıyamete kadar devam edecek bir dinin inanmışları olarak bize düşen görev de, bu ilâhî ölçüler içinde insanları hakka, doğruya, güzele teşvik etmek ve kötülüklerden sakındırmaya çalışmaktır.
Bu itibarla, her müslüman ve özellikle de din hizmetlileri, vaizler, kendilerini iyi yetiştirmek, hitabet tekniklerini iyi kavramak ve hikmetle, en güzel öğütle, yumuşak sözle, sevdirerek, tehdit etmeden ve fitne uyandırmadan tebliğ, tebşir ve inzar görevlerini yapmak zorundadırlar.
Din hizmetlilerinin hem inananlara, hem de inanmayanlara karşı tebliğ görevleri vardır. Tebliğ görevi yapılırken, müslümanlar arasında tebşir, müslüman olmayanlara karşı da inzar öncelik hakkına sahiptir.
1-İnanmayanları İslâm'a davet:
İnsanların İslâm'a davet edilmesi, din hizmetlilerinin olduğu kadar, bütün müslümanların da görevidir. Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ümmetinin bir özelliği de budur.
Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur.
"Siz insanların iyiliği için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü men eder ve Allah'a inanırsınız..." (10) Al-i İmran: 110.
2- Müslümanları İslâm'ı yaşamaya davet:
Müslümanlar arasında iyiliği emredip kötülüğü men eden bir cemaatin bulunması ve ümmet adına davet görevini yapmaları farz-ı kifayedir. Ayrıca, bir kısım müminlerin diğerlerine karşı tebliğ görevi yapmaları da mü'min olmanın gereğidir. Yüce Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men e-den bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir."
"Mü'min erkeklerle, mümin kadınların bir kısmı, bir kısmının velileridir (dost ve yardımcılarıdır). Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Rasûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Çünkü Alalh Aziz'dir, hikmet sahibidir."
Görülüyor ki, bütün müslümanlar ve özellikkle de din hizmetlileri, toplumun dini yaşayışından Cenab-ı Hakk'a karşı sorumludurlar. Bu sorumluluğun en iyi şekilde yerine getirilebilmesi iyi bir hitabetle mümkündür. Bu bakımdan, hususiyle din hizmetlileri iyi bir hatip olmaya çalışmalıdırlar.(13)
Dini Hitabetin, hutbeden sonra önemli çeşitlerinden biri de vaazdır.
(ll)Al-İİmran: 104. (12)etTevbe:71.
Bkz. Ö.Öztop, Hutbelerle İslâm, C. 3 "Hatibin ve Hitabetin Özellikleri".
Bkz. el Bakara: 66, 231, 275; Al-i İmran: 138; en Nisa: 58, 63, 66;
VAAZ VE VAİZLİK:
Cami ve mescidler gibi toplu halde ibadet edilen yerlerde ehil kimseler tarafından yapılan dini hitabete 'Vaaz" adı verilir. Vaazı yapan kimseye ise, 'Vaiz" denir.
Vaaz, öğüt, nasihat, uyarma ve sakındırma demektir. Vaiz, öğütçü, nasihatçi anlamındadır.
Vaaz ve vaiz kelimeleri Kur'an-ı Kerim'de geçmektedir. Ancak, Kur'an-ı Kerim'de daha çok "Mev'ıza" kelimesi kullanılmıştır.(14)
Vaizlik ise, müslümanlara öğüt verme hizmetidir. Vaiz, din teb-liğcisi, vaizlik din tebliğidir.
İslâm'da, cami ders ve vazlarıyla vaizliğin ilk uygulayıcısı elbette Peygamberimiz (s.a.v.)'dir. Daha sonra, Sahabe-i Kiram ve müslümanlar (İslâm Alimleri) bu hizmeti devam ettirmişlerdir, kıyamete kadar da devam edecektir.
Osmanlılar döneminde "Medreset'ül vaizin" adıyla fakülteler açılmış ve "Kürsü Şeyhliği veya Cum'a vaizliği" ihdas edilmiştir.
Günümüz Türkiye'sinde ise, vaizlik daha çok Diyanet İşleri Başkanlığı sorumluluğunda yürütülmektedir.
VAAZIN ÖNEMİ:
Vaaz (öğüt), İslâm kültüründe önemli bir yer tutar. İslâm, mü'minlerin hayatını aydınlatan bir öğütler nizamıdır. İslâm, insanlığı kurtarıcı öğütler rehberidir. Kur'an-ı Kerim Allah-u Teâlâ'dan insanlığa sunulan bir "güzel öğüt'tür. Rasûlüllah (s.a.v.) insanlığı eğiten bir öğüt elçisidir. Vaaz (öğüt) müminlere İslâm'ın saadet mesajını vermektir. Vaaz, sapmalara karşı doğru çizginin bildirimi esidir. Vaaz, insana özünün hatırlatılması ve müslümanın müslümanla yardımlaşmasıdır. Bu bakımdan, İslâm toplumunu dokuyan insanlar, öğütleşmelidirler. İrşad ve öğütle insanları eğitme yolu olan vaazın değişmeyen konusu İslâm'dır.
el Maide: 46; el Araf: 145, 164; Yunus: 57; Hud: 46, 120; en Nahl: 90, 125; en Nur: 17, 34; eş Şuara: 136; Lokman: 13; Seb'e: 46; el Mücadile: 3. (15) ez Zariyat: 55.
Vaaz (öğüt) İslâm toplumunun şerefli bir görevidir. Yüce Rabbimiz Kur'an-ı kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Öğüt ver. Çünkü öğüt, mü'miıılere fayda verir."(15)
"Öğüt ver. Çünkü, sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin."
"Şayet fayda verirse, öğüt ver."
Peygamberimiz (s.a.v.) de, hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Din nasihattir."
— Kime? dedik.
"Allah'a, Allah'ın kitabına, Peygamberine, müslümanların reislerine ve bütün müslümanlara" buyurdu.
O halde, din nasihattir. Vaz da dini bir görevdir. İnsanları iyiye, güzele, doğruya, kurtuluşa, dünya ve ahiret saadetine çağırmaktır. Bütün Peygamberler, ümmetlerini bu manada irşad etmişlerdir.
16-el-Ğaşiye: 21-22.
17-el-Alâ: 9.
18-Müslim, R. Salihin Tere. C.l, sh. 224, No: 180.
VAAZ İÇİN KONU SEÇİMİ:
Vaiz, cemaatin dini yaşayışından sorumludur. Bu itibarla, konusunu seçerken cemaatin ihtiyaçlarını ve problemlerini mutlaka göz önünde bulundurmalıdır. Bunun için vaiz, etrafına karşı daima duyarlı olmalı ve ihtiyaçları tesbit etmelidir.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in, cemaatin ihtiyaçlarına uygun konu seçtiği ve konuştuğu bilinmektedir.
Vaaz konusu seçilirken şu ölçülere dikkat edilebilir:
Cum'a vaazlarında, hafta içinde ceryan etmiş olayları, İslâmi açıdan değerlendirmek en uygun yoldur.
Bayram vaazlarında, topyekün İslâm veya İslâm'ın ana bölümlerinden birini konu olarak seçmek uygun olur.
Mübarek gün ve gecelerde yapılan vaazlarda, o gecenin cemaate kazandırması gereken duygular üzerinde özellikle durulabilir.
Diğer zamanlarda yapılan vaazlarda ise, genel bilgiler verilmesi gereken dini konular seçilebilir.
Konular seçilirken, bölgenin milli, kültürel, içtimaî ve ahlâkî yapısına dikkat edilir.
VAAZIN HAZIRLANIŞI VE PLANI:
Vaiz, yol göstermek, irşad ve ikna etmek için konuşan kişidir. Bu bakımdan, hiçbir vaiz hazırlık yapmadan konuşmamalıdır. Hazırlıksız verilen bilgiler dağınıklıktan kurtulamaz. Vaiz, seçtiği konuyu süresi içinde en iyi ve net şekilde anlatmakla yükümlüdür.
Vaizin konusunu hazırlarken dikkat edeceği hususları şöyle özetlemek mümkündür:
1-Konu ile ilgili âyet ve hadisler tesbit edilir. Tefsirlerden ve hadis şerhlerinden açıklamaları okunur. Hükümler not edilir.
2- Konunun Fıkhi yönleri iyice araştırılır ve gerekli notlar alınır.
Konunun tarih ve İslâm Tarihi ile ilgili yönüne ait rivayetler' titiz bir şekilde incelenir ve sahih olanları tesbit edilir.
3- Konuya açıklık ve canilik getirecek olan İslâm büyüklerinin ibretli sözleri ve görüşleri not edilir. Konu ile ilgili cemaatin kafasında doğabilecek sorulara cevap ve açıklık getirilir.
4- Konunun ağırlıklı olarak üzerinde durulacak yönü tesbit edilir.
5-İslâm'ın abartılmış ve uydurulmuş hikayelerle sunulmasına ihtiyacı olmadığı bilinerek, bu nevî hikayelerle sunulmasına ihtiyacı olmadığı bilinerek, bu nevî hikâyelerden uzak durulur.
6-Konu ile ilgili günlük ihtiyaç ve aksaklıklar tesbit edilir.
7-Konunun araştırması tamamlandıktan sonra genel bir plânlama yapılır. Bu plânlamada, âyet ve hadislerle konu genel olarak ortaya kondukta sonra tafsilâta geçilir.
8- En kısa konuşmanın bile mutlaka bir planı olmalıdır. Plânsız konuşma, dağınık ve verimsiz konuşmadır. 40-50 dakika gibi uzun bir sürede yapılan vaaz için elbette plân gereklidir.
Vaaz plânını şöyle yapmak mümkündür. Konunun özelliğine göre plânda değişiklik yapılabilir.
Giriş:
a-Konunun takdimi ve seçim sebebi.
b-Cemaatle ilgisi.
2-Gelişme:
a- Konunun kaynakları, ayet ve hadisler.
b- Fıkhı hüküm ve görüşler.
c- İslâm tarihinden örnekler.
d- Cemaate verilmesi gereken düşünce ve bilgiler.
e- Konunun ağırlıklı noktası, ana fikri.
f- Cemaatin aklına gelebilecek soruların cevapları.
3-Sonuç:
a-Konunun kısa bir özeti.
b-Konudan çıkarılan sonuç.
c-Kısa bir dua ile vaazı bitiriş.
VAAZ'IN SUNULUŞU:
Vaaz, irşad edici bir konuşmadır. İrşad ise, insanları dünya ve âhiret saadetine ulaştırmak için, Hakk'a, doğruya, iyiye, güzele teşvik etmek ve kötülüklerden uzaklaştırmaya çalışmaktır. Vaazın temel özelliği teşvik, teyşir ve uyarıdır. İnsan fıtratı gereği irşada muhtaçtır. İrşad da suçlu tesbit etmek yoktur, hatayı tesbit ve sakındırma esastır. Vaaz ve irşad, tamamen akademik ve ilmî bir konuşma değildir. Vaaz, bir din telkinidir. Bu telkin, ikna edici olmalıdır. ( ucuz kitap )
Vaaz sunulurken şu hususlara özellikle dikkat edilmelidir:
Vaiz, sade, temiz ve düzgün bir kıyafetle cemaat karşısına çıkmalıdır.
Ayet ve hadis metinleri doğru bir şekilde okunmalı ve değişik bir ses tonu ile verilmelidir.
Kullanılan dil sade, açık ve tabii olmalıdır.
Vaiz, canlı, yumuşak, öğretici, sevdirici, müjdeleyici, düşündürücü ve kötülüklerden sakındırıcı ve daima ölçülü olmalıdır.
Vaaz da, dini ve millî bütünlüğü zedeleyici, ihtilâf yaratıcı konulara girilmemelidir.
Vaiz, kırıcı, hissî, delilsiz, kargaşa yaratıcı sözlerden ve şahsiyet yapmaktan sakınmalıdır.
Vaizin jest ve mimikleri de tabii olmalıdır. Sert, ciddiyetten uzak yumruk sallar gibi yapılan el - kol hareketlerinden sakınmalıdır.
Vaiz, konuşması anında dinî deyim ve terimleri ısrarla ve şuurlu olarak kullanmalıdır. Bazı deyim ve terimler vardır ki, müslümanlar bunları bilmelidirler.
Gerektiği zaman âyetlerin sıra numaraları ve hadislerin kaynaklan söylenmelidir.
Vaiz, konuları cemaatin seviyesine göre, anlayabilecekleri bir tarzda anlatmalıdır.
Namazdan önce vaaz ediliyorsa, ezan okununca vaaza son verilmelidir.
VAAZA BAŞLAMA VE BİTİRİŞ:
Dînî hitabetin önemli özelliklerinden biri de, konuşmaya Allah'a hamd ve Rasûlüllah (s.a.v.)'e salât-ü selâm getirerek başlamaktır. peygamberimiz (s.a.v.), sözlerine hamd ve şehadetle, sonra gelen müslümanlar da daima hamdele ve salvele ile başlamışlardır. Bu bakımdan, vaaza başlarken hamdele ve salvele'nin terke dilmesi uygun değildir.
Vaaz'a şu şekilde başlanabilir:
Vaiz, bu başlangıçtan sonra kısa bir dua yaparak vaaz plânı uygular. vaazın sonunda da yine müminlerin af ve iyilikleri için dua ederek âyet-i kerimeler ile vaazını bitirir. ( vaaz kitab , ucuz vaaz kitabı , ÖMER ÖZTOP kitabı , DİNİ VAAZ , müminlere vaazlar , VAAZ KİTAP , ömer öztop dini vaaz , ipek yayın , ömer öztop vaazlar 2 cilt , kaynaklarıyla vaazlar )
İpek Yayınları, Ömer Öztop 2 Cilt Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | :9786055309985 |
Marka | Ensar Neşriyat |
Stok Durumu | Var |
:9786055309985
Havale / Eft :
Havale İle : 179,45 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 185,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 185,00 TL
Mağazamızda taksit için en az 200 TL lik ürünü sepete eklemeniz gerekir
Kaynaklarıyla Müminlere Vaazlar Cilt 1 isimli ürün ile alakalı tarafınıza teklif verebilmemiz için aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurunuz. Bilgilerinizin bize ulaşmasının ardından en kısa sürede teklifimizi tarafınıza ileteceğiz.