Büyük Şafii Fıkhı, 4 Cilt Huzur

Fiyat:
1.800,00 TL
İndirimli Fiyat (%43,1) :
1.025,00 TL
Kazancınız 775,00 TL
Havale / EFT:
994,25 TL
289,56 TL'den başlayan taksit seçenekleri için tıklayın.
Aynı Gün Kargo

Kitap              Büyük Şafii Fıkhı
Yazar             Dr. Mustafa El-Hin, Dr. Mustafa El-Buğa, Ali eş-Şerbeci
Tercüme        Ali Arslan
Redaksiyon    Ducane Cündioğlu, Ertuğrul Özalp
Yayınevi         Huzur Yayınları
Kağıt - Cilt      Sarı Şamua - 4 Lüks Bez Cilt
Sayfa - Ebat   1.650 Sayfa - 17x24 cm


 
                    
Huzur Yayınları, Dr. Mustafa El-Hin, Dr. Mustafa El-Buğa, Ali eş-Şerbeci tarafından yazılan Büyük Şafii Fıkhı adlı kitabı incelemektesiniz.
Büyük Şafii Fıkhı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.

 
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır.  Alak 1-2
 
 
               BÜYÜK ŞAFİİ FIKHI
                Büyük Şafii Fıkhı

Bu eser Şafi mezhebinin görüşlerini ve fıkhını ortaya koymak itibari ile kıymetli üç Şafii âlimi tarafından kaleme alınarak hazırlanmıştır. Dili gayet açık ve sade olup, ele aldığı konular ise çok geniş bir sahayı kapsamaktadır. Bu özelliklerinin yanı sıra Türkçe’deki geniş eserlerden olması, önemini arttırmaktadır.
 
Günümüz meseleleri başta olmak üzere İslam Fıkhı’nın bütün konuları eser içinde tek tek ele alınmış ve gerekli açıklamalar yapılmıştır. Eserde, İmam Şafii’nin görüşleri verilmekle yetinilmemiş, bu görüşlerin delilleri ve mehazları da açıkça belirtilmiştir. Eser sadece Şafii mezhebinden olanlar için değil, diğer mezheb mensupları için de kıymetli bir başvuru kaynağıdır.
 
    
       YAYINCIDAN
 
İslâm dünyasının son iki asırdır, Batılılaşma/Modernleşme şeklinde nitelenen bir çerçeve içerisinde gerek amme hukuku, gerek -ahval-i şahsiyye de denilen- aile hukuku, gerekse ceza hukuku itibariyle Batılı normları esas almaya başlamasıyla yeni bir süreç içerisine girmiş olduğu bilinmektedir. Nitekim ülkemizde Tanzimat ve Islahat hareketleriyle başlatılan İslâm Fıkhı'nı tarihe gömme faaliyetlerinin, Osmanlı'nın yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte kazandığı ivmenin ve Cumhuriyet rejimi kadrolarının laiklik adı altında bu hukuku tasfiye çaba­larının sözü edilen bu sürecin bir parçası olduğu muhakkaktır.
 
Bu sürecin, İslâm dünyasının her tarafında icra-yı faaliyet gösteren tahakküm isteklerine sahne olması ve Şeriat ile idare edildikleri söylenen bazı ülkeler dışarıda tutulmak istense de gerçekte hemen hemen hiçbir istisnasının olmaması, İslâm dünyasının içinde bulunduğu korkunç du­rumun mühim bir göstergesi olarak telakki edilmelidir. İslâm dünyasının XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı imparatorluğunun şahsında ardı-arkası kesilmeyen siyasî mağlubiyetlere duçar olup siyasî ikti­darsızlığın  ardından  gelen  dağılma  ve  çözülmelerle  acz  içerisine düşmesi, hiç kuşkusuz, her halükârda bir devlete ihtiyaç duyan İslâm hukuku'nun önemli ölçüde hayat'tan çekilmesi anlamına geliyordu. Bu yüzden İslâm âlimlerinin özellikle  bu yüzyılda Ümmet'i  bir devlet kurulması yönünde uyarmaya başlamaları ve eserlerinde âdeta devletsiz bir İslam'ın olamayacağı konusunda sürekli müslüman halkları bilinçlendirmeye çalışmaları bu açıdan pek anlamlıdır.
 
Ne var ki İslâm dünyasının her tarafında bir bir boy atan ulus-devletlerin ve bu devletlerin ihanet ve  dalâlet içerisindeki  kadrolarının Batılılaşma   yönündeki aldatıcı cazibenin de tesiriyle halklarını geçmişlerinden, dinlerinden, dillerinden, hatta dillerinden düşürmedikleri milliyetçi-muhafazakâr sloganlara rağmen- örf ve âdetlerinden ayırmaları, ayırmaya çalışmaları ve ulema'nın  da taleplerinden yüzçevirmeleri sonucunda İslâm hukuku büyük ölçüde meriyetten kalkmış ve tüm canlılığı da zayıflamış oldu. Müslüman halklar fıkhi meselelerini münferiden çevrelerindeki  âlimlerden  öğrenmeye çalıştılarsa da bu bir fıkıh sisteminin canlılığının devamı bakımından yeterli olmadı, olamazdı da. Nitekim medreselerde öğretilen fıkıh, yaşanan hayatın fıkhı, yani bugünün fıkhı olarak değil, önceki mezhep ictihadlarının bir talimi olmak itibariyle tedris edildi.
 
Asırlardır insanların adalet içerisinde birbirleriyle münasebetlerini dü­zenleyen İslam fıkhının yerine ikame edilen Batı hukukunun, bu insan­ların ihtiyaçlarını karşılayamaması, bir başka deyişle elbisenin bedene dar gelmesi, sonuçta İslâm dünyasındaki İslâm'a dönüş hareketlerinin yeniden hız kazanması ve ümmetin vicdanını temsil eden ulema'nın İslâm'ın evrensel değerlerini ve bu değerlerin meydana çıkardığı hukuku asrın idrakine sunmak yolundaki gayretlerini ortaya koymaları sonucunu doğurdu. Büyük Şafii fıkhı  4 cilt 1. hamur
 
Artık yazılan eserler geçmişte olduğu gibi ilim ehline ve ilim ehlinin öğrenilmesi bir hayli ihtisas isteyen diliyle değil, aksine açık, anlaşılır, sade ve kapsayıcı bir şekilde, dolayısıyla halka hitab eder bir tarzda yazılmaya başlandı ve bu hususta da oldukça başarı gösterildi. Üstelik İslâm âlimleri sadece kendi mezhepleriyle ilgili olarak değil, İslâm dün­yasının hak mezheplerinin görüşlerini de derleyen, en azından dikkate alan eserler vücuda getirdiler. Batı hukuku, dolayısıyla beşerî hukuk karşısında İslâm'ın ilahî, evrensel ve üstün hukukunu gözler önüne ser­meye çalışan bu kıymetli çalışmalar, bir bakıma her mezhebin kendi fıkhı üzerinde de mesai harcanmasını gerekli kılıyordu ve bu nedenle de Şafii, Hanefî, Mâliki ve Hanbelî mezhepleriyle ilgili hem usûl'e, hem de furûat'a dair birçok eser yazılmış oldu.
 
İşte elinizdeki eser -Şafii mezhebinin görüşlerini ve fıkhını ortaya koymak itibariyle- kıymetli üç Şafii âlimi tarafından kaleme alınarak hazırlanmıştır. Dili gayet açık ve sade olup, ele aldığı konular ise çok geniş bir sahayı ihata etmektedir.
 
Türkiye'nin her bölgesinde ama daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşamakta olan müslümanların hemen hemen ta­mamının Şafii mezhebinden olduğu ve fakat buna rağmen küçük ebat­larda ve temel ihtiyaçlar gözönüne alınarak yazılmış bulunan birkaç ilmi­hal dışında Şafii mezhebine dair mufassal ve ilmî mahiyette Türkçe başvuru kaynağı bulunmadığı düşünülecek olursa, elinizdeki eserin ne denli büyük bir ihtiyacı karşılayacağı takdir edilecektir.
 
Bu kıymetli eserin dilinin kolay, ele aldığı konuların geniş, üslûbunun ise ilmî olması yanında, Türkçe'de tek olması onun kıymetini artırmaktadır.

Eserin dili kolaydır; zira eserin aslında ibareler sade bir dille yazılmış ve herkesin anlayabileceği şekilde hem ıstılahlar, hem de meseleler izah
 
edilmiştir. Yine Feraiz ilmi'nin ne denli karmaşık ve zor bahisler ihtiva ettiği erbabınca bilinmektedir. Ancak bu eserin Feraiz ilmi'ne taalluk eden meselelerinde tablolar ve cetveller kullanılmak suretiyle, bahislerin kolayca anlaşılması sağlanarak, oldukça detay ve rakam içeren hususların izlenmesi böylece kolaylaştırılmıştır. Tercüme'de de dilin, eserin aslına uygun bir şekilde sade ve anlaşılır olmasına gayret gösterilmiş ve fakat ıstılahlar bozulmayarak izahların fuzulî hale gelmesine mâni olunmuştur. Şafii fıkhı huzur yayınları
 
Eserin ele aldığı konular geniştir; zira günümüze mahsus meseleler de dahil olmak üzere İslâm fıkhının bütün bahisleri eser içerisinde tek tek ele alınmış ve gerekli detayların hepsi verilmiştir. (Eserin aslı ilk baskılarında sekiz cilt olarak neşredilmiş ve fakat son baskısında üç kalın cilt olarak yayınlanmıştır. Biz ise normal kalınlıklarda ve dört cilt olarak yayınlamış bulunuyoruz.)
 
Eserin üslûbu ilmîdir; zira eser, Şafii mezhebinin otorite haline gelmiş bütün klasik kaynaklarına bağlı olarak hazırlandığı gibi, ayrıca hem bu kaynakların, hem de metinde geçen tüm ayet ve hadîslerin mehazları da tek tek gösterilmiştir. Eser okunduğunda da görüleceği gibi, her mesele üzerinde sadece Şafii mezhebinin görüşleri verilmekle yetinilmemiş, verilen görüşlerin delilleri ve mehazları da açıkça belirtilmiştir. Böylece okuyucu eserde, meseleler hakkında Şafii mezhebinin sadece görüşünü değil, görüşlerinin delillerini, delillerinin de mehazlarını görmek imkânını bulacaktır.
 
Eserde Kur'an-ı Kerim'den getirilen delillerin sûre isimleri ve ayet numaraları,  mesalâ (Bakara/15) şeklinde verilmiş ve içeriden blok yapılmak suretiyle metin içerisinde kolayca görülmesi sağlanmıştır.
 
Hadîslere gelince, her hadîsin (ve duaların) başına Arapçaları ko­nulmuş, mehazları ise aslında olduğu gibi metinde değil, dipnotta ve­rilmiştir. Okuyuculardan mehazları kontrol etmek isteyenlerin, mezkur hadîs kitaplarının tahkikli baskılarına başvurmaları ve Ahmed b. Hanbel'in Müsned'i gibi cilt ve sayfa numaraları verilenleri hariç, kitapların ya cilt ve hadîs numaralarına ya da sadece hadîs numaralarına müracaat etmeleri gerekmektedir. Buhari'nin Sahih'i ile ilgili olarak da sadece hadîs numaralarının verildiği unutulmamalıdır. Çünkü bu eserin müelliflerinden Mustafa Deyb'ul-Buğa'nın kendi tahkikli neşri olan baskı kullanılmıştır. ( Bu baskıda Sahihin, kitabları, babları ve hadîsleri tek tek numaralandırılmıştır.)
 
Eserin tercümesinde hadîslerin ravileri gerektiği yerlerde metinde, ge­rektiği yerlerde de dipnotlarda verilmiş ve muhaddislerin hadîs ile ilgili değerlendirmeleri eserin aslına uygun olarak dipnotlarda belirtilmiştir.
 
Her cilt için mufassal bir İçindekiler tablosuyla birlikte ayrıca geniş bir şahıs, yer, konu ve kavram indeksi her cildin sonuna eklenmiş ve böylece okuyucunun İçindekiler tablosundan hareketle bulamayacağı şahıs ve kavramları geniş ve alfabetik bir indeks tablosunda bulabilmesi amaçlanmıştır.
 
Eserin sadece Şafii mezhebinden olanlar için değil, diğer mezhep mensupları için de kıymetli bir başvuru kaynağı olarak kullanılabileceği unutulmamalıdır. Nitekim eserde zaman zaman diğer mezheplerin görüşlerine de yer verilmiş ve gerektiği takdirde bazı fikirlerin değerlendirmesi de yapılmıştır.
 
Netice itibariyle böyle bir eseri, hem ilim adamlarımızın, hem de halkımızın istifadesine sunmaktan dolayı Huzur Yayıneviolarak bahti­yarız. Eserin neşrinde her türlü titizliği göstermemize rağmen bazı hata­larımız elbette olabilir. Bu türden hatalara muttali olan okuyucularımızın bizleri uyarmalarını istirham ederiz.
 
İslam  fıkhının  ortaya  konulması  konusunda  her  türlü  gayreti gösteren âlimlerimize minnettarlığımızı belirtir, İslam fıkhının öğrenilmesi ve tatbikatı konusunda hassasiyet gösteren tüm müslümanlara Allah'ın rıza ve yardımını dileriz.
 
Gayret bizden, Tevfîk Allah'tan!

 
         ÖNSÖZ
 
Âlemlerin rabbi olan ve 'Her fırkadan bir taife toplansa da dinde fıkıh tahsil etseler ve (kavimlerine) döndükleri zaman onları uyarsalar, ola ki sakınırlar' (Tevbe/122) buyuran Allah'a hamd u senalar olsun. 'Allah hangi kuluna hayrı murad ederse, onu dinde fakih kılar' buyuran Rasûl-ü Ekrem efendimiz Hz. Muhammed'e ve bu dini yaymak için onun tüm delillerini ve apaçık burhanlarını canları pahasına olsa dahi elde etmeye gayret gösteren âline ve ashabına salât u selâm olsun!
 
Kesinlikle bilinmelidir ki insanoğlunun en güzel, en hayırlı meşguli­yeti Ahkâm'dan helâlleri ve haramları, amellerden doğru olanı ve olma­yanı, fasid olanı ve olmayanı bilip tanımasıdır. Bunu tesbit etmek de Fıkıh İlmi'nin sahasına girmektedir. Bu bakımdan Fıkıh İlmi'ni elde et­meye çalışmanın her anı ibadetle meşgul olmak demektir. Bu esastan ha­reketle binlerce Fıkıh kitabı yazan selef ve halef âlimlerini saygıyla ve hayırla yâdetmek her müslümanın üzerine düşen bir vecibedir. Çünkü onların yazdıkları bu eserler, dünyada bir yer kapmak, mal ve mevki elde etmek için değildi. Onlar dinde doldurulması gereken bir boşluğu doldurmaya çalışıyorlardı, yerine getirilmesi zaruri ve zorunlu olanı yapmaya gayret sarfediyorlardı. Meselenin zahirine yüzeysel olarak bakıp da gerekli olmadığını zannettiğin hususları tekrar ve fakat derin bir bakışla, ince bir sezişle yeniden ele aldığında bu faaliyetlerin ne kadar mühim ve yerinde olduğu sonucuna ulaşmakta zorlanmazsın. Cildler halinde telif edilen nice eserler vardır ki kaba bir mülâhazayla ele alındığında gereksizmiş gibi görünür. Ancak İslâm dininin cihanşümul karakterini gözönünde bulunduracak olursan, bu sefer verdiğin hükmün değişeceğini görürsün. Bazen uzun yazmaya ihtiyaç olduğu gibi, bazen de kısa yazmaya ihtiyaç olduğu erbab-ı ilm'in meçhulü değildir. Nitekim kimi müellifler sadece ana meseleleri uzun yazılmış kaynaklardan aktarmalar yapar ve temel kaidelerden çıkarılan fer'î meselelere kitabında yer vermez; kimi müellifler de aksini yaparak telif ettiği eserde fer'î meselelere yer vermeye özen gösterir.
 
Uzun yıllardan beridir ana kaynaklardan hareketle Şafii mezhebinin fıkhını delillerine dayandırmak suretiyle yazmak azmindeydim. Fakat her teşebbüsümde bir mâni çıkarak bu niyetimi gerçekleştirmemi engelledi. Nitekim 'Herşeyin bir manii ve fakat ilmin birçok mânileri vardır' denilmiştir. Bu arada Şam'da üç âlim tarafından sekiz cüz olarak telif ve tasnif edilmiş bulunan el-Fıkh'ul-Menhecî alâ Mezheb'il-İmam el-Şafiiadlı bir eser elime geçti. Dikkatimi çeken bu eseri alıp okuduğumda, eserin benim yazmayı arzu ettiğim ve hatta bir kısmını yazdığım eserin maksat ve muhtevasıyla önemli derecede uygunluk arzettiğini müşahede ettim. Bunun üzerine birtakım istişare ve istiharelerden sonra bu eseri tercüme edip yayınlamaya karar verdim.
 
Söz konusu eserin müellifleri sayın Dr. Mustafa el-Hîn, sayın Dr. Mustafa Deybu'l-Buğa ve sayın ilim adamı Ali el-Şürbecî'ye en derin saygılarımı ve sevgilerimi takdimle birlikte kendilerinden terceme-i halle­rini ısrarla istememe rağmen, bir türlü elime geçmediği için sadece isim­lerini vermekle iktifa edebildim. Şayet terceme-i halleri elime geçerse diğer baskılarda bu eksikliği gidereceğim inşaallah.
 
Elinizdeki kitap -gerek tertib bakımından, gerekse kolay ve anlaşılır üslûbu bakımından- sahasında yazılmış birçok esere nisbeten fevkalade bir faikiyet göstermektedir. Nitekim bu eserde meselelere kolayca vakıf olunabilmesi için ibarelerin anlaşılır ve sade olmasına özen gösterilmiş ve çetrefilli birçok mesele bu tarzla kolay anlaşılır kılınmaya çalışılmıştır. Oysa klasik eserlerin çoğunda âdeta meselelerin kolay anlaşılmaması isteniyormuşcasına ibareler umumiyetle muğlak ve mübhem bir tarzda yazılmıştır. Oysa bu muğlak ve mübhem ibarelerin çözülmesi için bir hayli gayret ve zaman sarfedilmesi gerektiğini bu sahanın mütehassısları gayet iyi bilirler. Gerçekten de bu klasik eserlerin ibarelerinin tahlilleri ve terkiblerinin anlaşılır hale getirilmesi hayli vakit alan işlerdendir. İşte eli­nizdeki kitap sayesinde bu türden zorlukların çoğu halledilmiş bulunu­yor.
 
Elinizdeki eserin esasını teşkil eden hadîs-i şerifler hakkındaki kapalı bir hususun izah edilmesi gerekir. Mesela eserde 'Filan hükmün esasını teşkil eden hadîs Buhari ve Müslim tarafından; onlar da filan kişiden, o da falan şahıstan, o da Hz. Peygamber'den rivayet etmiştir' şeklinde ifadeler geçmektedir. Bu tür ifadeleri okuyan bir kimse pekâlâ 'Demek ki İmam Şafii bu hadîsi Buharı ve Müslim'den rivayet etmiş' zehabına kapılabilir.  Oysa İmam Şafii Hicretin 150. yılında doğmuş ve yine Hicretin 204. yılında vefat etmiştir. İmam Buharî ile İmam Müslim ise -ve adı   geçen   muhaddislerin   çoğu-   İmam   Şafii'den   sonra   dünyaya gelmişlerdir. Esasında onların çoğu bu hadîsleri İmam Şafii'den rivayet etmişlerdir. Hatta İmam Mâlik ve onun çağdaşlarından bazılarını istisna edecek olursak, diğerlerinin çoğu aynı zamanda Şafii mezhebindendirler. (İmam Buharî'nin Şafii mezhebinden olup olmadığında ihtilaf vardır). Fakat İmam Şafii'nin dayandığı hadîsleri Buharî ile Müslim'den almadığı muhakkaktır.
 
'Kureyş'in âlimi yeryüzünü ilimle dolduracaktır' hadîsine mazhar olan İmam Şafii'nin kendi döneminde payesine yetişmiş kimsenin olmadığında şek ve şüphe yoktur. İmam Şafii Hicaz'ın ilmini elde ettikten sonra   Medine'ye   hocası   İmam   Mâlik'e   kendisinden   Medine'nin ictihadlarını almak için gitmiş, Medine ekolünün görüşlerini öğrendikten sonra da Irak'a gidip İmam Muhammed eş-Şeybanî'den Küfe ekolünün ilmini almıştır. İkinci kez Irak'a gittiğinde ise Irak'ın genç muhaddisi Ahmed b. Hanbel'e misafir olmuş, hem ondan ilim almış hem de ona ilim öğretmiştir. Böylece Mısır dışında İslâm âleminin ilmî istinbatlarının tümüne vakıf olmuştu. Eksiklerini tamamlamak için daha sonra Mısır'a giderek oradaki ilim erbabıyla görüşmüş, kendileriyle ilim alışverişinde bulunmuş ve sonunda ictihadları mutlak menziline terakki etmişti. Büyük Şafii ilmihali 4 cilt takım
 
Mısır'da bulunan âlimlerin çoğu eski mezheblerini bırakarak İmam Şafii'nin peşinden gitmişler ve hatta hocası İmam Mâlik'in ictihadları Mısır'da ve Afrika'nın birçok merkezinde neredeyse tamamen silinip gitmişti. Çünkü Mâlikî mezhebinin birçok âlimi Şafii mezhebine geçmişlerdi.
 
İşte elinizde tuttuğunuz kitap, bu büyük imamın ictihadlarının delille­rini, mezhebinin esaslarını çok güzel bir tarzda siz okuyuculara sunmak­tadır. Âlemlerin rabbi Allah'a hamd u sena; Hz. Peygamber'e, âl ve as­habına salât u selâm olsun!  ( büyük şafii fıkhı kitap , Şafii fıkhı kitabı , Şafii fıkhı 4 cilt , huzur yayınları Şafii fıkhı , Şafii fıkhı fiyatı , huzur yayın şafii mezhebi ilmihali, günümüz türkçesi şafii kitabı )
 
 
Ali   Arslan / İstanbul
21  Cemaziyülevvel   1414 H.
6 Kasım 1993 M.



Dr. Mustafa El-Hin, Dr. Mustafa El-Buğa, Ali eş-Şerbeci tarafından yazılan 4 Cilt Büyük Şafii Fıkhı adlı kitabı incele diniz.
Diğer Özellikler
Stok Kodu9789944301701
MarkaHuzur Yayınları
Stok DurumuVar
9789944301701
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.