"Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Kâfirler hâlâ başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar." E n'âm 6/1}
"De ki: Allah'a şükürler ve seçtiği kullarına da selam olsun! Allah mı daha iyi yoksa onların ortak saydıkları şeyler mi?" {Nemi, 27/59}
"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyacaksınız. Allah da sizi sevecek ve günahlarınızı bağışlayacak. Allah çok bağışlayıcı, çok merhametlidir." {ÂH imrân, 3/31}
Çok sevdiğimiz, ama bir türlü yeterince tanıyamadığımız Şefkat Elçisi'ne (s.a.s.) tercüman olmak... Onun nübüvvet nuruyla parıldayan seçkin sözlerini sağlam kaynaklara dayanarak kitaplaştırmak... Bahtiyar ashabının dudaklarından dökülen yüzlerce hadisi satırlarda damla damla biriktirmek... Ve kargaşayla yaşanan hayatların ümide muhtaç sahiplerine bir avuç şifa, bir nefes huzur, bir buket çiçek olarak sunmak...
Bütün bunlar, önceleri benim için hayal olan; başarmaya yaklaştığımda ise "Bize bu yolları gösteren Allah'a şükürler olsun; eğer O bize yol göstermeseydi biz yolu nerede bulacaktık!" {Araf, 7/43} dememi sağlayan nimetlerdi. Ama bu eser, belki de en son benim olabilirdi.
On kişilik bir ekiple tam on yıl boyunca sabahtan akşama kadar Müsned çalışan bir âlim düşünün... Veya yazdığı kitabı yöneticilerin keyiflerine kurban etmediği için bayılana kadar dövülüp öldü diye yol kenarına atılıveren bir mezhep imamı... Yahut da Mekke'de Medine'de başlayan yaşam serüvenlerini binlerce kilometre uzaklıkta, gönül verdikleri İslâm'ı ve birlikte ömür geçirdikleri Allah Resûlü'nü (s.a.s.) tanıtır ve anlatırken noktalayan fedakâr müminler...
Çalışan âlim Şuayb el-Arnavut'un, ilmine ihanet etmeyen mezhep imamı Ahmed b. Hanbel'in ve Sevgili Peygamberimizden (sa.s.) duyup öğrendiklerini sizinle paylaşmak için içeride bekleyen birbirinden seçkin 146 sahabinin eseridir bu kitap. 50 cilde sığmış toplam 27647 hadisten süzülüp gelen 1010 tanesinin buluştuğu berrak bir havuz...
Hadisleri seçtikten sonra sürpriz yapıp Amman'daki bürosunda ziyaret ettiğim, kitaba dair değerli tavsiyelerini aldığım, aşere-i mübeşşereden alınan ilk 50 hadisi bana teberrüken okutan, takriz olarak yayınlanmak üzere konuşmasını kaydetmeme müsaade eden hocamız, Müsned Muhakkiki Üstad Şuayb el-Arnavut'a rahmet eylemesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum. Ayrıca bu bereketli çalışmada benden yardımlarını esirgemeyen herkese sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum; bilhassa:
O çok özel Amman yolculuğunda bana otobüslerde yoldaşlık eden muhterem babam Doç. Dr. Abdullah Ürkmez;
İlmî çalışmalarımı daima destekleyen düşünceli annem Dr. Mediha Ürkmez;
Başta değerli ablam Prof. Dr. Huriye Martı olmak üzere, kitabı çeşitli aşamalarda inceleyip değerlendirme nezaketinde bulunan akademisyen büyüklerim: Prof. Dr. Ali Osman Koçkuzu (Hadis), Doç. Dr. Abdurrahim Kozalı (Fıkıh), Doç. Dr. Vehbi Dereli (Tefsir/Arap Dili) ve Sayın Süleyman Sarı (Hadis);
Eserin okuyucuyla en sağlıklı biçimde buluşmasını sağlayan Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Genel Müdürü Sayın Doç. Dr. Fatih Kurt, Basılı Yayınlar Daire Başkanı Sayın Bünyamin Kahraman ve değerli ekibi;
Arapça hadis metinlerini günlerce birlikte mukabele ettiğimiz saygıdeğer öğrencim İbrahim Yolcu;
Ve nihayet, belki de en başta, evimi huzurla dolduran sevgili ailem: Zehra, Mediha, Yahya ve Meryem.
"Ölümsüz ve daima diri olan (Allah'a) güven. O'nu yücelt ve an. O, kullarının günahlarını o kadar iyi biliyor ki!" {Furkan, 25/58}
"Güldüren de O, ağlatan da O. Öldüren de O, yaşatan da 0."{Necm 53/43-44}, "Beni yaratıp bana yol gösteren O. Beni yediren ve içiren O. Hastalandığımda beni iyileş¬tiren O. Beni öldürüp sonra yeniden dirilten O. Hesap günü yanlışlarımı bağışlayacağını umduğum O. Rabbim! Bana hikmet ver! Ve benisâlih insanların arasına kat!" {Şu'arâ, 26/78-83}
Ahmed Ürkmez 15 Ağustos 2020 Servergazi/Denizli
TAKRİZ
ÜSTA D ŞUAYB el-ARNAVUT
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
Âlemlerin rabbi Allah'a şükürler olsun. Peygamber Efendimiz Hz. Mu-hammed'e, bütün ailesine ve arkadaşlarına Allah her türlü iyiliği versin.
Evet; yıllar önceydi. Ahmed Hoca kardeşimiz, ablası Huriye ile birlikte Amman'a benim yanıma gelmişti. Arap dilini detaylarıyla tanımak ve en doğru biçimde anlayabilmek amacıyla üniversitede araştırma yapacaklardı. Böylelikle Arapça yazılmış İslâmi eserleri doğrudan kaynak olarak kullanabilecek, bu eserlerin içeriklerini ve metinlerini Türk diline çevirebileceklerdi. Anadili Türkçe olan bireyler de bu ikilinin yaptığı çalışmalar sayesinde nice gerçekliklere vâkıf olacaklardı.
Amman'da bir yıl geçirdikten sonra eğitimlerine Konya'da devam ettiler. Her ikisi de hadis-i şerif alanında doktor unvanını elde ettiler. Bu arada biz de Ahmed b. Hanbel'in Müsned adlı eserini elli cilt hâlinde yayınlamış olduk. Kitap gerek CD ortamında gerekse basılı hâliyle kendilerine ulaştı ve ikisi de okumaya başladılar.
Ahmed bu eserden yeterince faydalanmak istedi. Kitabı baştan sona okudu ve içinden bir miktar hadisi, neredeyse bini aşkın hadisi seçti. Bu hadislerin ortak noktası, ahlâkla ve gündelik uygulamalarla ilgili Peygamber öğretilerini içermeleriydi. Ahmed'in bu çalışmayı yapmaktaki amacı ise Peygamberimizden (s.a.s.) gelen bu ölümsüz öğütlere göre Müslümanların hayatlarını düzenlemeleriydi.
Söz konusu seçme işlemini yaparken Müsned'de yer alan sahih hadisleri esas aldı. Ayrıca sened de vermedi; hadisin sadece metnini verip bizim baskıdaki numaraya göndermede bulundu. Detaylı bilgi edinmek isteyen öğretmen ya da öğrencinin oraya başvurup bizim geniş açıklamalarımızdan bilgi almasını amaçladı.
MÜSNED MUHTASARI (MÜLTEKA L-ASHÂB)
Ahmed'in çalışması gerçekten iyi. Çünkü her şeyden önce Peygamberimizin (s.a.s.) rehberliğiyle bire bir ilgili. Âlemlerin Yüce Rabbi Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki:
"Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur." {Nisa, 4/so)
"Peygamber size neyi verirse onu alın; neyden de uzak durmanızı isterse ondan uzak durun." {Haşr, 59/7}
"Hayır; Rabbin şahit, aralarında patlak veren olaylarda seni hakem yapmadıkça, sonra verdiğin kararı gönül rahatlığıyla benimseyip tam anlamıyla teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar." {Nisâ, 4/6.5}
İşte bunun için, usûl âlimleri bir İslâm hukukçusunun karar verirken ve bu kararını gerekçelendirirken başvuracağı kaynaklar söz konusu olduğunda diyorlar ki: İlk sırada Kur'ân-ı Kerîm gelir; sonra sünnet, sonra icmâ, sonra da kıyâs. Demek ki sünnet, Kur'ân-ı Kerîm'in ardından ikinci sırada gelir. Sünnet kesin bir delildir; konumu ne olursa olsun, hiç kimse bunu inkâr edemez. Sonuçta biz Kur'ân-ı Kerîm'deki genel, kayıtsız veya kapalı bazı hükümleri Allah Resûlü'nün (s.a.s.) açıklaması olmadan tam anlamıyla tanıyamayız.
Bir örnek verecek olursak: Âlemlerin Rabbi, "Namazı kılın, zekâtı verin." {Bakara, 2/110} buyuruyor. Kur'ân-ı Kerîm ise namazın nasıl kılınacağını açıklamıyor. İşte Peygamberimiz (s.a.s.) geliyor ve hadis-i şerifleriyle bunları ortaya koyuyor: Namazlar kaçar rekâttır, namazların vakitleri nelerdir, namazda okunan dualar nelerdir, hepsini açıklıyor. Bütün bunlar, Peygamberimizin (s.a.s.) yaptığı açıklamalar. Çünkü Peygamberimiz (s.a.s.) kendiliğinden değil, Allah tarafından görevlendirildi. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm ne buyuruyor:
"İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da üzerinde düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik." {Nahi, 16/44}
İşte Ahmed, Müslüman Türk halkına bu mübarek Peygamber sözlerinden hoş bir demet sunmak istedi; sağlamlığından emin olduğu, önce tercüme edip sonra da içindeki nebevi öğretileri açıklayacağı hoş bir demet. Bu çerçevede elbette hadislerin fıkıhla ilgili mesajlarından yararlanılacak; ama fıkıh dışındaki yönlerinden de yararlanılacak. Peygamberimizin (s.a.s.) yaşamıyla ilgili; ahlakıyla, iletişimiyle ilgili; tarihle ve daha pek çok alanla ilgili sonuçlar çıkarılacak. Onun buradaki temel amacı, insanlara gerçekleri sunabilmek; bu gerçeklerin gereğini yapmalarını, üzerinde düşünmelerini, Peygamberimizin (s.a.s.) ahlâkından ve güzel iletişim tarzından nasiplerini almalarını sağlayabilmek. Bir de Allah'ın kendisi üzerindeki hakkına karşılık verebilmek. Yani Allah ona nasıl öğrettiyse, onu nasıl yetiştirdiyse, ona nasıl seçkin bir ilmî hayat ortamı hazırladıysa onun da biriktirdiği bu bilgileri insanlarla paylaşması gerekiyor.
Sonuçta böyle bir paylaşımın ardından insanlar dünya hayatlarında mutluluğu yakalayabiliyor, ahiret hayatlarında ise Allah'ın önünde sorumluluktan kurtu-labiliyorlar.
Allah'tan onun adımlarını sağlamlaştırmasını ve ilerletmesini diliyoruz. Mevlâ'dan niyazımız, yararlı kitapları okuyup özetleyip İslâm'ı gerçek anlamda yaşamaya sevdalı bu Müslüman halka sunma işini ona sevdirmesidir. Yine Allah'tan dileğimiz, Türkiye'yi o önceki hâline döndürmesidir; beş yüz yıl boyunca İslâm âlemini yöneten pırıl pırıl, erdem timsali Osmanlı padişahlarının günlerindeki hâline. Müslümanların üst düzey bir hayat yaşadıkları, Allah'tan başka hiç kimseye karşı boyunlarının bükülmediği o günlerdeki hâline...
Ben çok iyimserim. Türk halkı Allah'ın izniyle çok yakında yeniden o eski mutluluğuna kavuşacaktır. Bu halkın içinden tertemiz, olgun gençler çıkacak; İslâm'ın topraklarından asla uzaklaşmayacağmı, hayatlarının son anma kadar hep yanlarında ve içlerinde kalacağını bütün insanlığa göstereceklerdir.
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizinle olsun.
6 Ağustos 2009 Amman-Ürdün
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9786254350450 |
Marka | Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları |
Stok Durumu | Var |
9786254350450
Havale / Eft :
Havale İle : 164,90 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 170,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 170,00 TL
Mağazamızda taksit için en az 200 TL lik ürünü sepete eklemeniz gerekir