İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi Raşid Halifeler Dönemi 7 Cilt 2.Hamur Karton

Fiyat:
2.300,00 TL
İndirimli Fiyat (%50) :
1.150,00 TL
Kazancınız 1.150,00 TL
Geçici olarak temin edilememektedir. Temin edildiginde

Bu ürünün yerine tercih edebileceğiniz ürünler



Kitap             İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi ve Raşid Halifeler Dönemi      
Yazar            Prof. Ali Muhammed Sallabi
Yayınevi        Ravza Yayınevi
Kağıt  Cilt      2.Hamur, 7 Cilt takım
Sayfa  Ebat   4.653 sayfa,   17x24 cm. Büyük boy              
Yayın Yılı       2015, 2016, 2017, 2018 son baskı
ISBN              9786054818075,, 9786054818037,  9786054818044, 9756500569, 9756500583



Ravza Yayınları, İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi Siyeri Nebi ve Raşid halifeler Dönemi kitabını incelemektesiniz.  
Ali Muhammed Sallabi, 7 Cilt İslam Tarihi Siyeri Nebi Raşid Halifeler Dönemi kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
  

Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2

  
   İslam Tarihi Asrı Saadet Dönemi Siyeri Nebi ve Raşid Halifeler Dönemi
 
 
      TAKDİM
 
 Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla...
 
Bizleri Müslüman olarak yaratan, Peygamber ve Sahabe sevgisiyle do­natan Rabbimize (cc) hamd olsun.
 
Yoluna kurban olduğumuz, hayatına hayran kaldığımız, her şeyini ör­nek alma çabasına girdiğimiz, ümmeti olmakla şereflendiğimiz, sevgisi ve muhabbetiyle rızıklandığımız, Gönüller Sultanı Peygamber Efendimize sa-lât ve selâm olsun.
 
O'nun etrafında pervane dönen, Ehl-i Beyt'ine, Ezvâc-ı Tâhirât'ına, Âl ve Ashabına, Etbâı'na ve onların nurlu ve onurlu yollarını yol edinme gay­retinde olanlara da, salât ve selâm olsun...
 
Peygamberimiz Aleyhisselâm'ın hayatını, en ince teferruatına kadar bilmek; her Müslüman'ın en büyük arzusudur. Aynı zamanda da, O'nun sevgili arkadaşlarını, yani Sahâbe-i Kiramın hayatlarını bilmek de öyle. Peygamberimiz'in hayatı onlarla; Sahâbîler'in hayatı da Efendimizle iç içe geçmiştir.
 
Asrı Saadette meydana gelen olayları, mümkün olduğunca hiçbir ay­rıntıyı ihmal etmeden araştırmak, o güzide insanlarla, ciddi anlamda bağ­lantı kurmanın en kolay yoludur. Çünkü, Kur'ân ve Sünnet, o yüce şahsi­yetlerin hayatlarında şekil bulmuştur.

Bilindiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi, bizler için çok özel bir yer tutan, her alanda yol gösteren, başlı başına bir modeldir.
 
Peygamberimiz ve Ashabı, bulundukları ortamdan ve gittikleri her yerde istisnasız her yaş ve cinsiyetteki insana, en güzel örnek oldular. Dav­ranışları, günlük yaşayışları model ve örneklerle doluydu. Çok konuşan de­ğil, yaşayan erlerdi onlar.
 
Peygamberimiz Aleyhisselâm'ın yetiştirdiği o altın nesil / Sahabe, hiç­bir zaman eskimeyecek yeninin, ilk temsilcileri oldular. Onlar kapkara bir zihniyetin, karanlık insanları arasında; aydınlık savaşı veren, aydın İnsan­lardı! Peygamberler Sultanı'nı gören, O'na inanan, o îmân ile yaşayıp-ölen, O'na gönül veren, O'nu kendisine örnek ve önder edinen, gönül erleriydi Ashâb! "Malım-mülküm, annem-babam, çoluk-çocuğum, canım-kanım, her şeyim sana feda olsun yâ Rasûlallah!" diyerek, canlarını, O Çan'a, seve se­ve feda eden canlardı Ashâb!
 
İslâm güneşi ile karanlıklar aydınlığa, başıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştü. Her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldı. Ceha­letin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve insanlık fışkırmaya başladı. Böylece bütün insanlığa en hayırlı bir miras bırakmış oldular. Onların böylesine kısa bir zaman dilimi içine, bunca şeyleri nasıl sığdırdıklarını çok iyi düşü­nüp, derinlemesine tahlil etmemiz gerekir. Ancak şunu da unutmamak ge­rekir ki, herkesin ana kaynaklara inemeyeceği gibi, yine herkesin böyle bir tahlile girmesi mümkün değildir. Bunu, bu işin uzmanları yapacak, fakat bizler de yapılan çalışmaya ciddi bir şekilde sahip çıkacağız. Daha da açık­çası bunca emek ile önümüze konup donatılmış hazır sofrayı görmemezlikten gelmeyeceğiz.
 
İşte bu hazır sofralardan biri de elinizdeki bu eserdir. Sadece kendi memleketinde değil, dünyaca ünlü büyük İslâm Âlimi Üstad Ali Muhammed Sallabi, hayatını ortaya koyarak, yıllara yayılan birikimini bu kitap ile ölümsüzleştirdi. Birçok dile çevrilen bu dev eser, şimdi de Türkiye okuyu­cusu ile buluşuyor.
 
Yukarıda geçtiği gibi genelde İslâm Târihi, özelde Siyer-i Nebi diye bi­linen alan, her Müslüman'ın olmazsa olmazların başında yer alır. Yine yu­karıda geçtiği gibi büyük âlim Sallabi, Siyer-i Nebi, Raşid Halifeler ve İslâm Târihi'yle alakalı diğer eserleri bir külliyat şeklinde önümüze mükemmel bir sofra koymuş bir durumdadır. Her hangi bir özrü olmayan, bu sofrayı görmemezlikten gelemez. Ancak sofrayı görmek yetmiyor. Beslenmek için bu sofradan yemek gerekiyor.
 
İslâm'ın doğuşundan başlatılmış olan bu dev eser, insanlığa yön vere­cek ve yeniden derlenip toparlanmamıza vesile olacak bir güzellikte, bü­tün olayları anlatıp tahlil ediyor. Yani bizi çok mükemmel bir sofraya da­vet ediyor. Böyle bir sofradan yememek olmaz! Çünkü biz de bilmek, ol­mak ve sevmek durumundayız. 0 canlara can atmak durumundayız. Öyle ki, Peygamber ve Ashabı bizden birer parça olmalılar! Hısım-akrabamız-dan çok daha iyi tanımalıyız onları. Onları bulan, her şeyi bulmuştur; on­ları bulamayan, neyi bulmuştur?
 
Bizden önce bu din nasıl yaşanmış, sevgi ve muhabbet onları nereye götürmüş, nerede durdurmuş, ne kadar yükseltmiş, bunu hep beraber bu dev eserde göreceğiz...
 
Nasıl ki İslâm güneşinin doğması ile beraber, karanlıklar aydınlığa, ba­şıboşluk düzene, güçsüzlük kuvvete dönüştüyse; her türlü zilletten, en üst düzeyde azamete çıkıldıysa; cehaletin kırıp geçirdiği yerlerde, fazilet ve in­sanlık fışkırmaya başladıysa, aynı şekilde bu oluşum ve gelişim bizde de olmalıdır. Bu da ancak Siyer ve İslâm Târihi'ni doğru bir şekilde bilmek, Peygamber ve Ashâbı'nı ciddi bir şekilde tanımaktan geçer.
 
Üstad Sallabi'nin bu dev eseri, işte böyle bir kapı açıyor bize...
 
Bu kapıdan girmek istemez misiniz?
 
Haydi öyle ise...
 
İlahiyatçı-Araştırmacı-Yazar Âdem SARAÇ
İstanbul; Zilkade 1433 / Ekim 2012
  
 
Bu kitapta, siret geniş çaplı olarak araştırılmıştır. Ayrıca peygamber­likten önceki dünyanın genel durumu; hâkim olan medeniyetler; bi'set za­manında siyasi, ekonomik ve sosyal şartlar ahlaki durumlar; Resûlullah (sav)'in dünyaya gelişinden önceki önemli olaylar; vahyin inişi; davet aşa­maları; Mekke devrindeki inanç, düşünce, ahlak ve ibadet yapısı; davet ve savaş hususunda müşriklerin takındığı tavır; Habeşistan'a yapılan hicret; Taife yapılan yolculuk ve o yolculukta karşılaştığı eziyet ve sıkıntılar; İsra ve Miraç nimeti; kabileler; Medine ahalisinden hayır kervanları ve nurun öncü birliklerinin ziyareti ve nihayet Nebevî hicretle kurulan ilk İslam dev­letinin kuruluşuna kadar geçen aşamaları araştırılıp dile getirilmiştir.
 
Bu kitap, okuyucusunun olaylara tamamıyla vâkıf olmasını sağlamak­ta, olaylardan dersler, ibretler ve neticeler çıkarmaktadır. Ta ki çağdaş dün­yamızdaki Müslümanlar, onlardan istifade edebilsinler.
 
Araştırmacı (yazar), Resûlullah (sav)'in Medine'ye girişinden başlaya­rak vefatına kadar olan hayatını ele almıştır. Toplumu pekiştirip terbiye et­mesini, devlet yapısındaki araçlarını, içteki ve dıştaki devlet düşmanlarıyla savaşmasını bütün detaylarıyla ele almıştır. Dolayısıyla bir araştırmacı, Re­sûlullah (sav)'in toplumu idare etmede, Medine Vesikası'nda tescil edilmiş Ehli Kitap'la yaptığı anlaşmada, cihad hareketinde, ekonomik tedbirlerde ve bütün beşeriyeti zifirî karanlıklardan, putlara/heykellere ibadet etmek­ten kurtarmak ve yüce Hâkim'in şeriatından sapmalarından korumak için gelen bu dine Müslümanın sahip çıkması için Peygamber (sav)'in fıkhına vâkıf kılacaktır.
 
Araştırmacı, çok sayıda ümmet evladının zihninden Nebevî siretin kay­boluş problemini gidermeye çalışmaktadır.
 
Yakın tarihte yazılan ve Resûlullah (sav)'in siretini anlatan;
 
Safiyürrahman Mübarekfuri'ye ait "Er-Rahiku'l-Mahtum", Muhammed Gazali'ye ait"Fikhu's-Sire", Ramazan el-Buti'ye ait "Fikhu's-Sireti'n-Nebevîy-ye"ve Ebu'l-Hasan en-Nedvi'ye ait Es-Siretu'n-Nebeviye"gibi birçok değerli araştırma ortaya çıktı. Yüce Allah da o araştırmaları kabul etti ve ümmet içerisine yaydı.
 
Ancak o araştırmalar çok kısa idi ve Allah Resûlü'nün hayatında mey­dana gelen olayların tümünü kapsamıyordu. Bazı üniversiteler bu kitaplara itimat ederek o kitapları müfredat programlarına koydular. Bu üniversite­lerde bu kitapları okuyup içeriğini öğrenen öğrenciler Resûlullah (sav)'in siretini anlamış olur zannettiler. Tabii ki bu, çok yanlış olduğu kadar Resû­lullah (sav)'in şanlı Sireti hakkında da tehlikeli bir anlayıştır. Bu durum öğ­rencilerle sınırlı kalmayıp bazı mescit imamlarına ve bazı İslami hareketle­rin liderlerine de sirayet etti. Dolayısıyla onların mensuplarına da yansıdı. Böylece birçok insanın nazarında siret ile ilgili çok kısır bir düşünce ortaya çıktı.
 
Şeyh Muhammed el-Gazali, Fikhu'sSire adlı eserinin sonunda böyle bir düşüncenin tehlikesine dikkat çekerek şöyle diyor:
 
"Sen doğumundan vefatına kadar tarihini incelediğinde Hz. Muham­med (sav)'in hayatını öğrendiğini sanıyorsun, oysa bu son derece yanlıştır. Çünkü sen, Kur'an-ı Kerim ve temiz sünneti inceleyip okumadan hakkıyla sünneti öğrenemezsin ve algılayamazsın. İslam Peygamberi (sav) ile bağ­lantın, Kur'an ve sünnetten elde ettiğin pay kadar olur." 10
 
Bu araştırmada (kitapta) okuyucu; Bedir, Uhud, Hendek, Beni Nadir, Hudeybiye Anlaşması ve Tebuk Gazvesi gibi Nebevî siret ile alakası olan Kur'ani boyuta ışık tutulduğunu görecektir. Araştırmacı (yazar), olaylardan çıkarılan dersleri, ibretleri, zafer ve hezimette Allah'ın sünnetlerini ve Kur'an-ı Kerim'in nefislerdeki hastalıkları nasıl tedavi ettiğini açıklamakta­dır.
 
Nebevî siret, bütün nesillere, hayat serüveninde onlara faydalı olacak her şeyi vermektedir. O hâlde siret, her zamana ve her mekâna hitap ettiği gibi ıslah edicidir de...
 
Ömrümün birçok yılını Kur'an-ı Kerim ve Resûlullah (sav)'in Siretinin araştırılması içinde yaşadım. O günler hayatımın en güzel günleri oldu. Araştırma esnasında yabancılığımı ve hicretimi unuttum, kaynakların için­de bulunan elmaslar, hazineler ve değerli mücevherat ile iç içe yaşadım. Yüce ümmet evlatlarının ellerinin ulaşabilmesi için, o hazine ve mücevher­leri toplamaya, sıralamaya, düzenlemeye ve birbiriyle uyumlu bir hâle ge­tirmeye çalıştım.
 
Derslerin, ibretlerin ve faydaların anlatımı konusunda eski ve yeni si­yer yazarları arasındaki farkları tesbit ettim. Zira zaman zaman Zehebi'nin zikretmediğini ibni Hişam zikretmekte ve Sünen sahiplerinin zikretmediğini de İbni Kesir zikretmektedir. Bu, eski yazarların arasındaki farktır. Yeni ya zarların arasındaki fark ise, Gazali'nin zikretmediğini Sibai zikrediyor, Gadban'ın anlatmadığını el-Buti anlatıyor. Aynı şekilde, eski ve yeni siyer yazar­larının zikretmedikleri bazı şeyler tefsir, Fethu'l-Bari ve Nevevi Şerhi gibi hadis şerhleri ve muhtelif fıkıh kitaplarında bulunuyor.
  
10 Fikhu's-Sire, Gazali, 476
 
O dersleri, ibretleri ve faydaları toplamakla Allah Teâlâ bana ikramda bulundu. Kolaylıkla bulunabilecek ve olgunlaşmış o meyveleri toplayacak okuyucuya yardımcı olabilecek bir şekilde o dersleri, ibretleri ve faydalan güzel bir gerdanlıkta (bu kitapta) toplayarak düzenledim.
 
Şüphesiz bu kitapta yüzlerce kaynaktan toplanmış bilgi, ilmî birikim ve pratize edilebilecek fikirler bulunmaktadır.
 
Libya, Yemen, İrak, Mısır, Sudan, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve Şam diyarından çok sayıda kardeş; karşılıklı sohbet, münakaşa ve toplantılarla bu zorlu hizmeti ortaya çıkarmada pay sahibi olmuşlardır. Bazıları çok na­dir bulunan kaynaklara ulaşmakta ve onları temin etmede bana çok yar­dımcı oldular. Bazıları, Allah Teâlâ'nın kâinattaki mer'i kanunlarına Hayber ve Mekke fethindeki fırsat kanunu gibi mübarek hareketinde (Resûlullah'ın iç içe yaşadığı) kanunlara bağlanma mecburiyetinin yolunu gösterdi.
 
Bazıları da Tarihî Siret'i, Amelî Siret ile irtibatlandırmanın ve engin bir bilgi, derin fıkıh ve aşırı duygusallıkla yeni nesle yardımcı olacak düzgün bir metodun çerçevesinde birbiriyle kaynaştırmanın önemine işaret ettiler. Siret; ruhun ve aklın gıdası, kalplerin dirilticisi ve nefislerin aydınlığıdır.
 
Şüphesiz Resûlullah (sav)'in sireti, islami davetin seyrinin muhtaç ol­duğu her alanda çok zengindir.
 
Peygamber (sav); davet, terbiye, kültür, eğitim ve cihad başta olmak üzere hayatın bütün alanlarında kendisine uymak isteyenlere çok sayıda örnek bırakmadan dünyadan göçmedi. O hâlde Resûlullah (sav)'in siretin-de derinleşmek, Resûlullah (sav)'i diğer insanlardan ayıran büyük ahlaki bi­rikimi ve Resûlullah (sav)'in insanlarla yaşadığı güzel davranışları tanıma noktasında okuyucuya yardımcı olmaktadır. Okuyucu, Resûlullah (sav)'in siretinde şairin şu sözünü doğrulayacak şeyleri görecektir:
 
"Senden daha güzeli gözlerim görmedi,
Senden daha iyiyi kadınlar doğurmadı,
Bütün ayıplardan münezzeh yaratıldın,
Sanki sen istediğin şekilde yaratıldın."
 
Durum böyle... Ancak ben, bu çalışmamın hatasız olduğunu ve her yö­nüyle mükemmel olduğunu iddia etmiyorum. Çünkü masumiyet ve mükem­meliyet peygamberlerin şanıdır ve onlara mahsustur. İlklerin gücünün yet­mediği şeyleri yaptığımı da iddia etmiyorum. Çünkü Resûlullah (sav)'in şa­nı büyüktür ve siretindeki bazı alamet ve işaretlerin izahının; zarif nefse, derin fıkha, üstün zekâya ve aşkın bir imana ihtiyacı vardır. Bütün ilimleri kuşattığını/bildiğini zanneden kimse nefsini tanımamıştır. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
 
'Sana ruh'tan soruyorlar. De ki: 'Ruh Rabbimin emrindendir. Bana ondan ancak az bir bilgi verilmiştir."'1
 
ilim, sahipsiz bir denizdir. Şair şunu söylerken ne güzel söylemiş:
 
"ilimde felsefeyi iddia eden kimseye de ki:
 
Bir şeyi ezberledin ama senden birçok şey kayıptır."
 
Sa'lebi şöyle diyor: "Bir kimse bir kitap yazarsa ve o kitap onun yanın­da bir gece kalırsa, diğer gecelerde ona bir şeyler eklemek veya ondan bir şeyler çıkarmak ihtiyacı hisseder. Peki bu durum bir gecede yaşanıyorsa, ya yıllar boyu durum nasıl olacak?
 
İmad el-İsbehani de şöyle diyor: "Ben görüyorum ki insan bir gün bir kitap yazdığında ertesi günün sabah kalktığında 'Şurası değiştirilseydi daha güzel olacaktı; şu şekilde eklenme yapılsaydı daha güzel görünecekti; şu öne alınsaydı daha iyi olacaktı; şurası silinseydi daha şık olacaktı' gibi söz­ler sarf etmekten kendilerini kurtaramadığını gördüm. Bu durum en büyük ibretlerden olup bütün beşeriyeti istila eden eksikliğin en bariz delilidir."
 
Son olarak, bu kitapla, sadece kendi rızasını, insanlara yararlı ol­masını, yazdığım her harf karşılığında bana sevap kazandırmasını, bu çalış­mayı güzel amellerimin terazisine koymasını ve bu kitabın tamamlanması için bütün güçleriyle bana yardım eden kardeşlerime de sevap kazandırma­sını yüce Allah'tan diliyorum.
 
Şair şöyle demiş:
 
"Topal olduğum hâlde kavmin kervanı peşinde yürüyorum.
Böylece karşılaştığım eğriliğin telafisini umut ediyorum.
Beni geçmelerinden sonra onlara ulaşırsam eğer,
Gökyüzü Rabbi için; insanlar için, çokça çıkış yolu var.
İnsanlardan kopuk, yerin kurak bir bölgesinde kalırsam eğer,
Bu durumda hiç yoktur topal olan kimseye zarar."
 
Ey Allah'ım! Bütün noksanlıklardan seni tenzih eder ve sana hamd ede­rim. Senden başka ilah olmadığına şehadet eder, senden mağfiret dilerim. Ve dönüşümüz sana'dır.
 
Rabbinin affına, mağfiretine ve rızasına çok muhtaç olan kulu.
 
 
Ali Muhammed Sallabi
H.1422 - M. 2001

 
  
     Hz. Ebu Bekir (r.a)
 
Resulullah (s.a.v.) , Hz. Ebubekir hakkında: Eğer bir dost edinecek olsaydım Ebubekir’i dost edinirdim. Ancak İslam kardeşliği ve sevgisi daha üstündür. Buyurmuştur.

Resulullah (s.a.v.)’ın vefat haberi bütün sahabenin kafasını karıştırdığı bir dönemde o  Peygamber (s.a.v.)’in üzerine kapanarak onu öpmeye ve ağlamaya başladı. Daha sonra şöyle dedi;

Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Resulü! Vallahi, Allah senin üzerinde iki ölümü birleştirmeyecektir. Sana taktir edilmiş bu ölüm geçidine ise geçmiş buluyorsun.        
                                                                                                       
Prof. Ali Muhammed Muhammed Sallabi 

 
                   Hz. Ömer (ra) Hayatı Şahsiyeti ve Dönemi
 
 Bismillahirrahmanirrahim
 
          MUKADDİME
 
Hamd Allah'adır. O'ndan yardım diler, O'na istiğfar eder, nefisleri­mizin şerrinden amellerimizin kötülüğünden O'na sığınırız. Allah (cc) kimi hidayete erdirirse O'nu hiç kimse saptıramaz, kimi de saptırırsa onu hiç kimse hidayete erdiremez.
 
Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilâh yoktur ve yine şehadet ede­rim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.
 
"Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin."1
 
"Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar yaratan Rabbinizden sakının. Adını zikrederek birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan korkun ve akraba­lık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir."2
 
"Böyle davranırsanız Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resûlü'ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur. Biz ema­neti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekin­diler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok za­lim, çok cahildir."3
 
Evet, bu kitap Ömer (ra) 'in hayatını, şahsiyetini ve yaşadığı döne­mi anlatmaktadır.

Bu kitabı ancak Allah'ın keremiyle yazdım. Bu kitabın ortaya çıkma­sında birçok âlim, meşayih ve İslâm dâvetçisinin katkısı vardır. Onlar, Râşid Halifeler dönemi hakkında çalışmam hususunda beni cesaretlen­dirdiler.
 
1-Âl-i İmran, 2/102.
2-Nisa, 4/1.
3-Ahzab 33/70,71.
 
 
Hatta onlardan biri bana şunu dedi: Müslümanlar bu dönemi hakkıyla bilmiyorlar, nelerin öncelikle bilinmesi gerektiği konusunda bir düzensizlik var. İnsanların birçoğu, islâm dâvetçilerinin, Müslüman âlimlerin ve ıslahatçıların hayatını Râşid Halifelerin hayatından daha iyi bilmektedir. Râşid Halifeler dönemi, siyaset, eğitim, haberleşme, ahlâk, iktisat, düşünce ve fıkıh sahaları açısından bilgilenme hususunda son derece istifade edeceğimiz bir dönemdir. Bizlerin islâm devletlerinin teş­kil ettiği müesseseleri bilmeye ihtiyacı var. Bunların zaman içersinde na­sıl geliştiğini bilmemiz icap eder. Bunlar kadılık, maliye, askerlik, hilâ­fet, valilik müesseseleri olup Müslümanlar bu dönemlerde Fars ve Roma medeniyetleriyle tanıştıklarında Islâmî fetihlerin bir özelliği olarak bun­lara dair ictihadlar yaptılar.
 
Bu kitabı yazma, ilkin sadece bir düşünce halindeydi ve Allah bunu fiiliyata çevirdi. Allah (cc) bize desteğini verdi, işleri kolaylaştırıp zor­lukları bertaraf etti. Kaynaklara ulaşmam konusunda bana yardımcı ol­du. Kitaptaki doğrular bu konuda bana yardım eden Allah'tandır.
 
Râşid Halifeler dönemi, çok sayıda ibretler ve derslerle doludur. Bu bilgiler çeşitli kaynaklara dağılmış vaziyettedir. Bu kaynaklar tarih, ha­dis, fıkıh, edebiyat, tefsir kitaplarından oluştuğu gibi biyografi kitapları, cerh ve tâdile dair yazılmış kitaplarda da olabilmektedir. Gücüm yettiği ölçüde bu kaynakları araştırdım ve bunlarda tarihe dair kıymetli bilgiler buldum. Bilinen tarih kitaplarının değerini burada itiraf etmek gerekir. îlkin bunları toplamayıp düzenlemek, güvenilir olup olmadığını araştır­mak, bazı tahliller yapmakla işe başladım. Bu konuda yayınlanan ilk ese­rim Ebubekir (ra) (Şahsiyeti ve Dönemi) isminde oldu.
 
Bu eser Allah'ın keremiyle Arap yayınevlerinde basıldı ve uluslara­rası birçok fuarda sergilendi. Bu vesileyle çok sayıda okuyucuya, islâm dâvetçilerine, âlimlere, öğrencilere ve sair insanlara ulaştı. Onlar bu ko­nuda, asrımıza hitap eden bir üslupla, basit bir tarzda, ümmet için beni yazmaya teşvik ettiler.
 
Râşid Halifeler dönemi birçok ibret ve derslerle doludur. Bu bilgile­ri sunarken zayıf rivayetlerden, uydurma sözlerden ve müsteşriklerin ki­taplarından, laik zihniyetli ve inkarcı kimselerin işledikleri günahlardan da kaçındık. Araştırmada Ehl-i Sünnet'in metodunu takip ettik. Ehl-i Sünnet'in bakış açısıyla meseleleri ele aldık. Allah (cc) 'nun kendileri hakkında şöyle dediği kimselerin hayatıyla tanıştık: "(islâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle tâbi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur; onlar da Allah'tan razı ol­muşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır, işte hu büyük kurtuluştur.'"^
 
Onlar hakkında Resulü İlah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlısı kendilerine gönderildiğim asırda yaşayan kimselerdir."5
 
Abdullah b. Mes'ud onlar hakkında şunu söylemiştir: "Kim bir yol tutmak istiyorsa ölenlerin yolunu takip etsin. Çünkü hayatta olanın fit­neye düşmemesi konusuna herhangi bir güvence yoktur. Onlar Muhammed (sav)'in ashabıydılar. Bu ümmetin en faziletli kimseleriydiler. Onlar kalben, ümmeti en iyileri, ilmen en derinleri ve geçim açısından en aza sahip olanlarıydılar. Onlar ki Allah (cc) 'nun Nebisi'ne arkadaşlık etme­leri, dinini hâkim kılmaları için seçtiği bir topluluktu. Onların sahip ol­duğu fazileti öğrenin, onların izinden gidin, din ve ahlâk noktasında gü­cünüz yettiği kadar onlara tâbi olun. Çünkü onlar hidayet ve sırat-ı müs­takim üzereydiler."
 
Sahabiler yeryüzünün doğusundan batısına kadar İslâm ahkâmını tatbik edip yaydılar. Asırları en hayırlı asırdır. Onlar, ümmete Kur'an-ı Kerim'i öğreten ve Resûlüllah (sav)'in siret ve hadislerini nakleden kim­selerdir. Tarihleri de Müslümanlar için düşünce, kültür, ilim ve cihad sa­hasında bir birikim ve fetihlerle beraber diğer toplumlarla nasıl muame­le edeceğini öğreten bir hazinedir. Bu şerefli tarihe dair araştırma da ne­siller için hayatlarında doğru bir metod ve dosdoğru yola götüren bir kaynaktır. Onlar bunun sayesinde kendilerine gelen risaletin hakikatini ve insanlar nazarında nasıl bir role sahip olduklarını kavrayacaklardır.
 
Bu asırdan, ruhlarının gıdasını temin edecekler, nefislerini terbiye ede­cekler, akıllan onunla nurlandıracaklar, gayretlerini bununla diriltecek­ler, derslerini bununla yapacaklardır, bunlardan dersler elde edecekler, düşüncelerini bununla olgunlaştıracaklardır, islâm dâvetçileri, âlimler, tasavvuf erbabı ve islâm'ın diğer mensupları, Nübüvvet çizgisinde Müs­lüman bir nesil yetiştirmek için bundan istifade edeceklerdir. Onlara Râ­şid Halifelerin tuttuğu yolu, komutan ve asker olanlarının özelliklerini ve daha sonra bu dönemin neden ortadan kalktığına dair sebepleri öğre­neceklerdir.
 
İkinci kitap ise Râşid Halifelerden Ömer (ra)'ın hayatından, şahsi­yet ve döneminden bahsetmektedir. O, ikinci Râşid halife olup Ebubekir (ra)'den sonra, Resûlüllah (sav)'in, yollarına tâbi olmamız için bizleri teşvik ettiği sahabenin en faziletlisidir.
 
4-Tevbe, 9/100.
5-Müslim IV, 1963-64.
 
Resûlüllah (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur: "Benden sonra sünnetime ve dosdoğru yolda bulunan Râ-şid halifelerimin sünnetine tâbi olun."6
 
Ömer (ra), Resullerden, Nebilerden ve Ebubekir (ra)'dan sonra in­sanların en hayırhsıdır. Hz. Peygamber (sav), Ebubekir (ra) ve Ömer için, "Benden sonra iki kişiye, Ebubekir (ra) ve Ömer (ra)'a uyun!" bu­yurmuştur7
 
Ömer (ra)'ın fazileti hakkında çok sayıda hadis ve rivayet bulun­maktadır. Hz. Peygamber (sav)şöyle buyurmuştur: "Sizden önceki üm­metlerde muhaddesler8 vardı. Şayet benim ümmetimden böyle biri çıka­cak olursa o da Ömer (ra) olur,"9 Amr b. As şunu söylemiştir: "Ya Resûlallah, en sevdiğin insan kimdir?" Hz. Peygamber (sav)buna cevaben, "Aişe" demiştir. Amr sonra, "Erkeklerden kimdir?" diye sorunca Hz. Peygamber (sav)"Aişe'nin babasıdır" buyurmuştur. Amr, "Daha sonra kimdir?" diye sorunca "Ömer'dir" buyurmuştur. Amr, Hz. Peygamber (sav)'in daha başka kimseleri saymaya devam ettiğini belirtmiştir.10
 
Ömer (ra)'ın hayatı islâm tarihinin parlak bir dönemini teşkil etmiş­tir. Diğer ümmetlerin tarihi ihlâs, Allah yolunda cihad ve davet şerefiyle asla bu denli süslenmemiştir. Bu yüzden onun hakkında verilen rivayet­leri, asrına dair bize ulaşan haberleri kaynaklarda araştırma yoluna git­tim. Bunu derinlemesine araştırdım. Düzenleyip, tahlile, birbiriyle uyumlu hale getirip güvenirliliklerini ortaya koymaya çalıştım. Bunu da İslâm dâvetçileri, hatipleri, âlimleri, siyaset, din ve fikir erbabı, İslâm'ın komutan ve askerleri, öğrenci, idareci ve hâsılı her kesimden insan, bu bilgilere rahat ulaşabilsinler diye yaptım. Umarım hayatlarında bundan istifade eder, amellerinde bu bilgilerle amel ederler. Bu sayede Allah her iki cihanda onları kurtuluşa erdirir.
 
Ömer (ra)'ın hayatını ilk etapta doğum ve şehadetine kadar olan kısmıyla ele aldım. Burada onun nesebinden, ailesinden, cahiliye haya­tından, Müslüman olup hicret etmesinden, Kur'an-ı Kerim'in, eğitim ve benliğinin oluşmasında meydana getirdiği etkiden bahsettim. Onun Hz. Peygamber ve Ebubekir (ra) zamanında katıldığı savaşları dile getirdim. Onun hilâfete gelişini ve idaresi sırasında "Şûra", adaleti ikâme etme, insanlara eşit muamele insan özgürlüğüne olan saygısı konusunda dayan­dığı teme prensipleri açıkladım.
 
6-Ebu Dâvud, Sünen, IV, 201; Tirmizî, V, 44, hasen olduğunu söylemiştir.
7-Bu hadis için bk. Elbani, Sahihu Sünen-i Tirmizi, III, 200.
8-Muhaddes:  Sorunları, süratli ve doğru idrak edip isaberti kararlar alabilen kişi.
9-Buhari, No: 3689; Müslim, 2398.
10 Bk. el-ihsan fi Sahihi ibn Hibban, XV, 309.
 
 
Onun en önemli vasıflarına, ailesiyle ge­çen hayatına ve Ehl-i Beyt'e olan saygısına işaret ettim. Halife olduktan sonra toplumsal hayatta kadınlara ve onların gözetilmesine ne derece önem verdiği konularına değindim. İdaresinde bulunanlara ve onlardan ihtiyaç içinde olanlara ne denli alâka gösterdiğine işaret ettim. Topluma idareci olacakları eğitmeye verdiği önem, gereksiz harcamalara karşı du­ruşu, halkın sağlığına önem vermesi; onların pazarda alış-veriş esnasın­da kontrol altında tutulması, haklarının gözetilmesi, birliğin sağlanma­sı, bozulma ve bid'at çıkarılmasına karşı olma, ibadetlere önem verme, mücahitlerin isteklerinin yerine getirilmesi gibi İslâm'ın hedeflediği hu­susları gözettiğini dile getirdim.
 
Ömer (ra)'ın ilme değer verdiğini, halkın Medine'de eğitim-öğretime tâbi tutulmasına özen gösterdiğini, Medine'yi fıkıh açısından bir merkez, âlimlerin dâvetçilerin, kadı ve valilerin yetiştiği bir eğitim orta­mı haline getirdiğini anlattım. Onun, Mekke, Medine, Basra, Küfe, Mısır ve Şam gibi çeşitli şehirlerde eğitime dair etkisini izah ettim. O, ilim sa­hasında ihtisas sahibi olmuş kimseleri çeşitli şehirlere göndermiştir. Mescidlerin, islâm'ın, davet, eğitim ve uygarlık merkezi olması yolunda, geniş fetih hareketlerinin yanı sıra, komutan ve valilerini fethedilen böl­gelerde mescidler inşa etmeye sevk ettiğini görmekteyiz. Mescidler bu dönemde islâm'ın ilk eğitim merkezleri olmuşlardır. Mescidler sayesin­de sahabenin âlim olanları yeni milletleri eğitme oluna gitmişler, bunu yaparlarken de hiçbir zorlama ve baskıya gitmemişlerdir. Ömer (ra) za­manında içinde Cuma kılman mescidlerin sayısı on iki bine ulaşmıştır. Askeri fetihlerin hemen akabinde Şam, Mısır, Iran, Irak ve Mağrip gibi yerlerde ilmî merkezler devreye girmiştir. Bu merkezler Resûlüllah (sav)'in Medine'de gerçekleştirdiği şekilde onun çizgisi takip edilerek ilim, fıkıh ve davet müesseseleri oldular. Ömer (ra) eldeki bu güçten is­tifade etti ve bu insanları en güzel şekilde yönlendirdi, işte fetihlerin akabinde bu ilmî hareket müessese haline gelmiştir.
 
Ömer (ra)'ın şiire ve şairlere değer verdiğini dile getirdik. O, Râşid Halifeler içinde en fazla şiir dinleyen ve bunun geliştirilmesine katkıda bulunan bir halifedir. Hatta bu konuda şunlar söylenmiştir: Ömer (ra)'a sunulan hiçbir iş yoktur ki o konuda bir beyit getirmemiş olsun. Edebi eleştiri noktasında mahir biriydi. Okunanları değerlendirme, şairlerden hangisinin daha önde olduğunu belirtme konusunda kriterleri vardı. İş­te bunlardan bazıları: Sağlam bir Arapçayla inşad edilmiş olması, lafızlarının birbiriyle uyum arz etmesi, sözlerin kapalı olmaması, netlik ve açıklığın olması, mânâsız sözlerin kullanılmaması, kelimelin yerli yerin­ce kullanılması. Şairlerin başkasının yermesine mani olur, şiirlerin İs­lâm'ın esaslarıyla çelişmemesine dikkat ederdi. Şairlerin eğitilmesinde çeşitli metodlar kullanırdı.
 
Onun döneminde şehirlerin gelişim merhalesini ve onun, idarede kullandığı prensipleri anlattım. Yollara, deniz ve kara taşımacılılığına önem verdiğini, askerî açıdan ve medeniyet cihetiyle merkezî şehirler ve ayrıca sınır şehirleri inşa ettiğini açıkladım. Onun zamanında Basra, Kü­fe ve Fustat gibi büyük şehirlerin inşa edildiğinden bahsettim. Bu şehir­leri inşa ederken iktisadî ve askerî durumları göz önünde bulundurdu­ğuna değindim. Kıtlık senesinde ne gibi tedbirler aldığını dile getirdim. İnsanlara kendi nefsim nasıl örnek kıldığını, kıtlık esnasında insanların sığınmaları için garnizonlar kurduğunu, çeşitli şehirlerde oturan insan­lardan yardıma gelmelerini talep ettiğim, Allah'tan yardım talep edip yağmur duasına çıktığını, bu senede, el kesme cezasının kaldırılması, bu dönemde zekâtın dışarıya verilmemesi gibi fıkhî bazı ictihadlarda bulun­duğunu anlattım.
 
Şam'da ortaya çıkıp çok sayıda Müslüman askerin ölmesine yol çan veba hastalığına dair tutumunu açıkladım. Bu hastalık sebebiyle yirmi bin Müslüman hayatını kaybetmiş, mallar telef olmuş, maddi kayıplar meydan gelmiştir. Bu yüzden Ömer (ra) Şam'a gitmiş, erzak taksiminde bulunmuş, sınır şehirleri kontrol altına almış, valiler tayin etmiş, askerî düzenlemelerde bulunmuş, mirası, hayatta kalanlara taksim etmiştir.
 
Ömer (ra)'ın malî ve yargı işlerindeki rolünü de izah ettim. Malî müesseselerden ve bu dönemde devlet hazinesine giren, zekât, cizye, ha­raç, öşür, fey ve ganimet gibi gelirlerden bahsettim. Beytülmalden, malî divanların kurulmasından, bu dönemde devletin yaptığı harcamalardan, haraç konusunda Ömer (ra)'ın yaptığı ictihadtan ve islâmî paranın çıka­rılmasından bahsettim. Yargı müessesesinin geliştirilmesinde Ömer (ra)'m rolünden, onun kadılara gönderdiği mektupların en önemlilerin­den, kadıların tayininden, taşımaları gereken özeliklerden, derecelerin­den ve yapmaları gereken hususlardan, yargı ahkâmının kaynakların­dan, kadı'nın istinat ettiği delillerden ve Ömer (ra)'m, devletin resmi iş­leri için taklidi bir mührün yapılması, Kûfe'de beytülmalden mal çalan bir adam hakkında hüküm verme, zinanın haramhgmı bilmemesinden dolayı ceza uygulamama ve vb. konularda yaptığı bazı ictihadlarından bahsettim. Onun valilerine nasıl muamele ettiğini izah ettim. O dönem­de İslâm devletinin hangi bölgelerden oluştuğunu, buralarda bulunan valilerin isimlerini, valileri tayin ederken hangi şartları göz önünde bu­lundurduğunu, valilerin taşıdığı özellikleri, valilerin hakları ve yapması gereken konuları, Ömer (ra)'m valileri takip, kontrol ve hesaba çekme­si; halkın şikâyetine konu olan valilerle muamelesi, valilere uyguladığı cezaları, Halid b. Velid'i azletmesi hadisesi, onu iki defa azletmesi ve bundaki sebepleri, toplumun azil kararım nasıl karşıladığı, Halid'in bun­daki tutumunu, Ömer (ra) 'm ölüm döşeğindeyken neler söylediği... gi­bi konuları dile getirdim.
 
Irak, İran, Şam, Mısır ve Libya fetihlerini anlattım. Bu fetihleri ib­retli sahnelerle süsleyip Müslümanların fetihler esnasındaki takip ettik­leri metodu anlatmaya gayret gösterdim. Bu esnada Müslüman komu­tanlarla Ömer (ra) arasında meydana gelen mektuplaşmaları vermeye çalıştım. Bu mektuplardan da insanların eğitimi, devletlerin kuruluşu, komutanların doğru bir şekilde idare edilmesi ve savaş sanatı hususun­da eğitici dersler çıkardım. Ömer (ra)'ın komutanlarına gönderdiği mek­tuplarda, düşmana karşı sabır, sadece Allah'ın dininin zafere ulaşması düşüncesiyle savaşma, emanete riayet ve Allah'ın dinine yardım ederken adam kayırmama şeklinde Allah'ın kulları üzerindeki haklarına işaret et­miş olduğunu belirttim. Diğer yandan da kulların haklarından olan, ko­mutanlara itaat ve emirlerine sımsıkı yapışma şeklindeki konulara de­ğindim. Ayrıca askerlerin hakkı olan; onların gözetilmesi, durumlarının kontrol edilmesi, kendilerine yumuşak davranılması ve savaşa teşvik edilmesi gibi hususlara işaret ettim.
 
Ömer (ra)'ın ülke krallarıyla ilişkisini, dönemindeki fetihleri, Ömer (ra)'m son günlerini, Müslüman olduğu günden tâ şehadetine kadar hep göz önünde bulundurduğu, "Allah'a giderken nasıl bir kavrayış içinde olunması gerekir" şeklindeki görüşünü dile getirdim.
 
Bu kitapta Ömer (ra)'m İslâm'ı nasıl anladığını ve insanlara nasıl muamele ettiğini açıklamaya çalıştım, işlerin akışı sırasında kendisinin nasıl bir etki meydana getirdiğini vermeye çalıştım. Onun, askeri siyase­ti, idareyi ve yargıyı ilgilendiren şahsiyetinden, toplumda normal bir va­tandaşken yaşadığı hayattan, tâ Ebubekir (ra)'den sonra hilâfeti devral­masına kadar süren toplumsal hayatından da bahsettim. Bunu ele alırken özellikle idarî, malî ve askeri müesseselerin geliştirilmesi konusun­da odaklandım.
 
Bu kitap Ömer (ra)'ın büyüklüğüne dair bir delildir. Onun imam cihetiyle yüceliğine işaret etmektedir, ilmiyle, düşüncesiyle, ahlakıyla, et­kisiyle büyük biri olduğuna şahittir. O bütün yücelikleri üzerinde topla­mıştı. Onun büyüklüğü islâm'ı anlama ve kavramasından, Allah'a tam bağlılığından ve Resûlüllah (sav)'in yoluna tam şekilde tâbi olmasından kaynaklanıyordu.
 
Ömer (ra) u'l-Faruk (ra), insanların, onun hayatından kendileri için prensipler edineceği, onun söz ve davranışlarından etkilenecekleri imamlardan biridir. Onun yaşadığı hayat, dinin doğru anlaşılması konu­sunda iman ve islâm'ın en güçlü kaynaklarındandır. İslâm ümmeti, ha­yatlarında sahabeye tâbi olan, insanların şahit olduğu o yüce mânaları kavrayıp onlarla dirilen adamlara da ne de muhtaçtır! Râşid Halifelerin ve sahabenin tarihi hâlâ nesiller boyunca ümmete öğütler vermektedir. Bunlar ancak bu yüce şahsiyetlere tâbi olunduğu müddetçe faydalı ola­caktır. Bu yüce şahsiyetlerin içinde bulunduğu durum zannedilmesin ki sadece kendi asırlarına has bir örnektir. Onların elde ettiği başarıyı yaşa­mak için bazı hayati unsurlar gerekmektedir. Hakikat şudur ki, kişiyi ha­rekete geçiren imanî güç kuvvetlendikçe, Allah'a yönelme en üst seviye­de olduğu müddetçe ve Müslümanlar çalışmaya son derece hırslı olduk­ça, Allah (cc) , dostlarına yardımı ve şartları onlara âmâde etmeyi tekef­fül edecektir.
 
İşte bu eserde takatim dâhilinde Ömer (ra) 'm hayatı ve şahsiyetini vermeye çalıştım. Biz hata ve günahtan uzak değiliz. Allah'ın rızasını ka­zanmaktan başka bir kastım yoktur. O'nun sevabını istedim. Ancak O yardım eder, O'dur en güzel isimlere sahip olan, O'dur duaları işiten.
 
Bu eseri 1422 yılı Ramazan ayının 13'ünde Çarşamba günü sabahın­da 07.05'te (28 Kasım 2001) bitirdim. Bütün yücelikler hep Allah'ındır. Bu çalışmayı dergah-ı izzetinde kabul buyurmasını, bundan istifade et­meleri için mü'minlerin kalplerine inşirah vermesini temenni ederim. Allah (cc) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın imanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O'nun tuttuğunu O'ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir."11    11-Fâtır, 35/2.
  
Bu eseri bitirirken Yüce Allah'ın huzurunda huşu içerisinde eğiliyo­rum, O'nun fazl, kerem ve iyiliklerini itiraf ediyorum. O'dur her şeyden üstün olan, O'dur kerem sahibi, O'dur başarıya ulaştıran...
 
Bana verdiği nimetlerden dolayı hamd O'nadır. O'nun yüce isimleriyle şu çalışmamı kendi katında kendi rızasına muvafık, kullarına faydalı kılmasını, her harfini mahşerde hesap terazisinde, iyilikler kefesine koymasını, bu ça­lışmada benden yardımlarını esirgemeyen kardeşlerimi de bu sevaba dâ­hil etmesini istiyorum. Bu kitabı mütalaa eden her Müslüman'ın, ben âciz kul için Allah'tan af ve mağfiret dilemesini istiyorum. Allah şöyle haber vermiştir: "(Süleyman) onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: Ey Rabbim! Beni, gerek bana gerekse ana-babama verdiğin nimete şükret-meye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kulların arasına fcat."12
 
O'nu hamd ile teşbih ederim. Şehadet ederim ki senden başka ilâh yoktur, senden mağfiret diler ve sana tövbe ederim. Duamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.
 
Allah'ın af, mağfiret ve nzasına muhtaç kul Muhammed Ali Sallabi 13 Ramazan 1422/28 Kasım 2001
 
 12 -Nemi, 27/19
  

          Hz. Osman

Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimiz,kızı Rukiye’yi Utbe bin Ebu Leheb’e, diğer kızı Ümmü Gülsüm’ü de Utbeye b. Ebu Leheb’e nikahlamıştı. Ancak Leheb suresi inince Ebu Leheb, Resulullah (s.a.v.)’dan intikam almak için iki oğluna da "Muhammed’in kızlarını boşayın" dedi. Yüce Allah’ın bir ikramı olarak zifaf gerçekleşmeden önce Rukiye ve Ümmü Gülsüm boşanmış oldu.

Bunun üzerine Hz. Osman, Hz. Rukiye’ye talip oldu ve evlendi. Onun vefatından sonra da hicretin üçüncü yılında Ümmü Gülsüm ile evlendi.

 
      Prof. Ali Muhammed Muhammed Sallâbi Kimdir


1963 yılında Libya'nın Bingazi şehrinde doğdu. Lisans eğitimini Medine-i Münevvere Üniversitesi, Davet ve Usulu'd-Din Fakültesinde, 1992-1993'te derece ile tamamladı.

Ümmü Derman İslâm Üniversitesi, Usul Fakültesinde 1996 yılında mastır yaptı.

Kur'an-ı Kerim'de Temkin Anlayışı adlı doktora çalışmasını Ümmü Derman İslâm Üniversitesi, İslâmi Araştırmalar Bölümünde tamamladı.

Yazdığı eserler, İslâm dünyasında büyük kabul gördü ve ünü her ta­rafa yayıldı. İslâm Tarihi ile alakalı yirmiyi aşkın, hepsi araştırma ürünü olan eserleri yayınlandı. Şu an Katar'da özel bir araştırma kurumunda çalışmakta olan yazarın eserlerinden bazıları şunlardır:


1.   Sîre'tün-Nebeviyye / Olaylar ve Tahlili
2.   Hz. Ebu Bekir / Hayatı Şahsiyeti ve Yaşadığı Çağ
3.    Hz. Ömer / Hayatı Şahsiyeti ve Yaşadığı Çağ
4.    Hz. Osman / Hayatı Şahsiyeti ve Yaşadığı Çağ
5.    Hz. Ali / Hayatı Şahsiyeti ve Yaşadığı Çağ
6.    Hz. Hasan / Hayatı Şahsiyeti ve Yaşadığı Çağ
7.    Emeviler Dönemi
8.    Abbasiler Dönemi
9.    Selçuklular Dönemi
10.   Endülüs Devleti
11.   Fatımîler
12.   Osmanlılar
13.   Afrika'da SenüsHi Hareketi
14.   Murabıtlar Devleti
15.   Fıkhu't-Temkin
16.   İstanbul'un Fethi ve Fatih Sultan Mehmet
17.   İmam Gazali


Ravza Yayınları, Ali Muhammed Sallabi,  6 Cilt İslam Tarihi Siyeri Nebi Raşid Halifeler Dönemi kitap seti ni incele diniz.  
Diğer Özellikler
Stok Kodu9786054818672
MarkaRavza Yayınları
Stok DurumuBu ürün geçici olarak temin edilememektedir.
9786054818672
En yeni ürünler
Güvenli teslimat
Kampanyalı ürünler
Piyasadaki en iyi fiyat

PlatinMarket® E-Ticaret Sistemi İle Hazırlanmıştır.