Kitap Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı
Yazar Ebul Ala Mevdudi
Tercüme Ahmet Asrar
Yayınevi Pınar Yayınları
Kağıt - Cilt 2.Hamur - 2 Cilt, Karton kapak
Sayfa - Ebat 1.015 sayfa - 15x23 cm
Pınar Yayınları, Ebu’l Ala Mevdudi tarafından yazılan Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı adlı kitabı incelemektesiniz.
260 TL, 2 Cilt Set Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı
İslâm nimeti her devirde insana ancak iki kaynaktan gelmiştir. Birincisi, Allah‘ın kelâmı, ikincisi Allah‘ın peygamberleri (Allah‘ın selâmı onların üzerine olsun). O peygamberler ki Allah-ü Tealâ tarafından sadece kelâmını yaymak, buyruklarını duyurmak ve açıklamakla değil, aynı zamanda bunların nasıl tatbik edildiğini ve başkalarına nasıl örnek olabileceklerini göstermek için de görevlendirmişlerdir. Peygamberler aynı zamanda, Kur‘an‘ın belirlediği amaçları varılabilmesi için, fertler ile toplumu denetlemeye, insan hayatının eksikliklerini düzeltmeye de memurdurlar.
Hem Kur‘an-ı Kerim, hem Hz. Muhammed (s.a.v.) in vazifesi aynı olup, aynı amacı taşımaktadırlar. Onları gerçek anlamda kaavramamız, ancak o vazife ve amacı anlama derecemize bağlıdır. Bu gerçek unutulduğu takdirde, Kur‘an-ı Kerim yalnız sözler yığını ve siret-i mübarek de sadece bir hayat hikâyesi ve olaylar zincirinden ibaret kalır. Siz, sözlük, kitap, belge, ilmî çalışma ve araştırmalar ile bir yığın tefsir kitapları yazabilirsiniz. Tarihi araştırmadaki ustalığınızla da Hazreti Peygamberin şahsiyeti ve asr-ı saadet ile ilgili belki de en doğru ve en geniş bilgileri toplayabilirsiniz. Fakat, dinin ruhuna ve özüne varamazsınız. Çünkü bu iş yalnız sözler ve olaylarla bitmiyor, asıl varılmak istenen o amaç ve hedeftir ki, uğruna Kur‘an-ı Kerim inidirilmiş ve Muhammed Mustafa (s.a.v.) örnek olarak bize gönderilmiştir. Bu amaç ne kadar iyi anlaşılırsa, Kur‘an ve siyer de o kadar iyi anlaşılacak ve ne kadar yanlış anlaşılırsa, ikisi hakkındaki bilgimiz de o derece yanlış ve eksik olacaktır.‘ ( Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı kitap , Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı , Tarih boyunca peygamberlerin mücadelesi, pınar yayınları )
Mevdudi
SUNUŞ
Merhum Ebul-Alâ el-Mevdûdi, elinizdeki kitabı ömrünün son günlerinde kaleme aldı. Orjinal adı "Siret-i Server-i Alem" olan bu eserin konusu, yalnızca Peygamberimizin (salât ve selam ona olsun) hayatını kapsamıyor. Genelde bu eser; günümüzde de devam etmekte olan bir gerçeğin, başlangıcından bu yana süre gelen küfre karşı Tevhid mücadelesinin hurafelerinden arınmış olarak derinliğine anlatımıdır.
Hz. Adem'den Peygamberimize (salât ve selam ona olsun) kadar gelip geçmiş rasûllerin (onlara selâm olsun) hayatları, tebliğle görevlendirilişleri, nasıl bir ortamda görev yaptıkları, bu tebliğin yapılış biçimi, karşılaşılan zorluklar, müşriklerin, Tevhid'in tebliği karşısındaki davranışları en ince ayrıntılarına kadar işlenmiştir. Günümüz Müslümanları tarih boyunca aynı temel nitelikleri taşıyan ilâhi vahyi ve bu vahyi ileten peygamberlerin davranışlarını ve hareket tarzlarını bilmek zorundadırlar. Çünkü fertlere ve toplumlara kurtuluş müjdeleri verebilecek prensipler bütününü ve bunların tebliğ ediliş biçimlerini ancak rasûllerden öğrenebiliriz. Mevdûdi, bu kitabında Peygamberlerin (onlara selâm olsun) hayatını gerçeğe uygun bir şekilde sunmuş ve alışılmışın dışında orjinal yorumlar getirmiştir. Olayların doğru iletilmesi ve anlaşılması, tarihi İslâmî bir yaklaşımla kavrayabilmenin ilk temel şartıdır. Eserin önemli bir kısmı yukarıda da belirttiğimiz gibi Tevhid'in anlamı, fikrî dinamizm gücü ve mücadele metodunun bir nevi anlatımı ve yorumu mahiyetindedir.
Diğer kalan kısımda ise Rasûlullah'ın (salât ve selâm ona olsun) Mekke dönemi, klâsik siyer kitaplarından çok farklı bir tarzda incelenmekte, anlatılmaktadır. Mevdûdi bu kısımda Rasûlün (salât ve selâm ona olsun) hayatını sadece bir kronolojik olaylar dizini olarak sunmamıştır. Aynı zamanda günümüzün yaşayan Müslümanına, O'nun hayatını nasıl anlaması gerektiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koymuştur: "O'nda; Allah'ı ve Ahiret gününü umanlar için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb: 21) Eserdeki önemli bir hususda Rasûlün (salât ve selâm ona olsun) hayatı safha safha anlatılırken, bu anlatılan bölümlerin Kur'ân âyetleri ile desteklenmesidir. Çünkü temelde Peygamberimizin hayatı, Kur'an'ın uygulaması ve pratiğe aktarılmasıdır. Yani o, yaşayan Kur'an'dır.
Genel olarak muhtevasından sözettiğimiz eser, ayrıca yapılan yorumların dışında, oldukça zengin bir malûmat yekûnünü de içermektedir. Gerek Peygamberler hakkında, gerekse o dönemlere ait toplumsal olaylar hakkında, çok değişik kaynaklardan alınarak Kur'ânla doğrulanmış bunca bilginin birarada belli bir metodla verilmesi eserin ayırıcı bir özelliğidir. Eserde sadece dinî kitaplara değil, birçok tarih kitabına ve arkeolojik araştırmalara da müracaat ediliyor. Hatta yazar bizzat Peygamberlerin mensub oldukları toplumların kurdukları medeniyetlerin yerlerini gezerek, tarihi kalıntılar, binalar ve kitabeleri inceleyerek, edindiği bilgi ve izlenimlerine de yer veriyor. Bu bakımdan eser çok geniş bir kaynak kolleksiyonuna haizdir.
Urduca aslından çevirisi yapılan eserde şahıs ve yer isimleri ile ilgili bazı telaffuz hataları yapılmıştı. Bunları mümkün olduğunca düzeltmeye çalıştık. Bütün bunlara rağmen gözden kaçan bu ve benzeri hatalar için okuyuculardan şimdiden özür dileriz.
Böylesine çaplı ve orijinal yaklaşımları içeren bir eserin okuyucuya kazandırılmasının yararlı olacağı inancındayız. Bu çalışmaların daha doyurucu, daha özenli bir şekilde yapılabilmesi için doğruya yöneltici mahiyette eleştiri ve tekliflerin yapılması gerektiğine inanıyoruz.
Çaba bizden, başarı Allah'tan.
PINAR YAYINEVİ
ÖNSÖZ
İslâm nimeti her devirde insana ancak iki kaynaktan gelmiştir. Birincisi, Allah'ın kelâmı, ikincisi Allah'ın peygamberleri (Allah'ın selâmı onların üzerine olsun). O peygamberler ki Allah-ü Tealâ tarafından sadece kelâmını yaymak, buyruklarını duyurmak ve açıklamakla değil, aynı zamanda bunların nasıl tatbik edildiğini ve başkalarına nasıl örnek olabileceklerini göstermek için de görevlendirilmişlerdir. Peygamberler aynı zamanda, Kur'ân'ın belirlediği amaçlara varılabilmesi için, fertler ile toplumu denetlemeye, insan hayatının eksikliklerini düzeltmeye de memurdurlar.
Bu iki unsur et ve tırnak gibi birbirine öylesine bağlıdır ki, bunları birbirinden ayırırsak, ne dinin gerçek anlamını kavrayabilir, ne de doğru yolu bulabiliriz. Kur'ân'ı, Allah'ın Rasulü'nden ayırdınız mı, bir yere varamazsınız. Kitap, Nebi olmadıktan sonra kürekcisi olmayan bir kayık gibidir. Bu kayıkla acemi yolcular, hayat denizinde ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, gitmek istedikleri yere varamazlar. Kitapsız bir peygamber ise ışığı olmayan bir kılavuz gibidir. Bu gibi durumlarda insanlar Allah'a varmak isterken, kendilerine yol gösteren kılavuza tanrı diyerek tapmaya başlarlar. Bunun birçok örneğini geçmiş kavim ve milletlerde gördük. Örneğin, Hindu'lar kendi peygamberlerinin hayatlarını unutup sadece kitaplarını kaptılar. Ama bu kitaplar onlar için, içlerinden çıkılmaz bir hale geldi. Ve nihayet kitaplarını da kaybettiler. Hıristiyanlar ise kitaplarını, unutup, peygamberleri'nin peşine takıldılar. O'nun kişiliği çevresinde dönmeye başladılar. Sonuç olarak, Allah'ın Peygamberi'ni Allah'ın ışığı ve hatta Allah'ın oğlu yapmaktan kendilerini kurtaramadılar.
Eski çağlarda olduğu gibi çağımızda insan, İslâm nimetine ezelden beri süregelen yine şu iki kaynaktan ulaşabilir. Birincisi, Allah'ın kelâmı ki, artık sadece Kur'ân-ı Kerim şeklinde bulunabilir. İkincisi, siret-i nebevi ki, artık sadece Hz. Muhammed (s)'in hayatı ve hadislerinde saklı bulunmaktadır. Her zaman olduğu gibi, bugün de insan İslâm'ın idrâkine ancak Kur"ân-ı Kerim'i Hz. Muhammed ve Hz. Muhammed'i de Kur'ân-ı Kerîm vasıtasıyla kavrayarak varabilir. Her ikisini birbirinin yardımıyla anlayabilen kimse, İslâm'ı da anlayabilmiş demektir. Aksi takdirde ne din anlaşılabilir, ne de doğru yol bulunabilir.
Üstelik, hem Kur'ân-ı Kerim, hem Hz. Muhammed (s)'in vazifesi aynı olup, aynı amacı taşıdıkları için, onları gerçek anlamda kavramamız, ancak o vazife ve amacı anlama derecemize bağlıdır. Bu gerçek unutulduğu takdirde, Kur'ân-ı Kerîm yalnız sözler yığını ve siret-i mübarek de sadece bir hayat hikâyesi ve olaylar zincirinden ibaret kalır. Siz, sözlük, kitap, belge, ilmî çalışma ve araştırmalar ile bir yığın tefsir kitapları yazabilirsiniz. Tarih'i araştırmaktaki ustalığınızla da Hz. Peygamber'in şahsiyeti ve asr-ı saadet ile ilgili belki de en doğru ve en geniş bilgileri toplayabilirsiniz. Fakat, dinin ruhuna ve özüne varamazsınız. Çünkü bu iş yalnız sözler ve olaylarla bitmiyor, asıl varılmak istenen o amaç ve hedeftir ki, uğruna Kur'ân-ı Kerîm indirilmiş ve Muhammed Mustafa [sav) örnek olarak bize gönderilmiştir. Bu amaç ne kadar iyi anlaşılırsa, Kur'ân ve siyer de o kadar iyi anlaşılacak ve ne kadar yanlış anlaşılırsa, ikisi hakkındaki bilgimiz de o derece yanlış ve eksik olacaktır.
Şurası bir gerçektir ki, Kur'ân-ı Kerim ve Rasûl'ün hayatının her ikisi de derin birer okyanustur. Bunların mealini ve mefhumunu tam olarak anlatmak hiçbir insan için mümkün değildir. İnsanın gücü buna yetmez. Yapılacak şey sadece insanın gücü yettiği kadar bunları anlamaya çalışması ve böylece dinin özünü kavramasıdır.
Allah'a şükürler olsun ki Kur'ân-ı Kerim'i anlatmak için elimden gelen gayreti sarf ettim ve 30 yıllık bir çalışmanın semeresini "Tefhim'ül Kur'ân" şeklinde size sunabildim. Bu arada, uzun zamandan beri tasarladığım ve malzemesini hazırladığım Siyer'i bugünkü şekline dönüştüren aziz arkadaşlarım Naim Sıddıkî ile Abdülvekil Alvî'ye ziyadesiyle minnettarım. Zira onların yardımı olmaksızın siret hakkında bu kadar büyük bir eseri hazırlayıp yayımlamak belki de mümkün olmayacaktı.
Cenab-ı Allah bu kitabı da kullarının hidayeti ve Ahiret'te mağfiretim için bir vesile yapsın. Amin.
UYARI
İslâmiyet, Tek Allah'ın hakimiyetine dayalı insan hayatının tanzim edilmesini hedef alan bir harekettir. Bu hareket, eski çağlardan beri aynı temel üzerinde olup, aynı yolda yürümektedir. Bu hareketin önderleri, Allah'ın peygamberleridir. Biz bu hareketi yürütmek istiyorsak o zaman bu önderlerin gösterdiği yollardan gitmeliyiz. Zira, bu kendine has hareket için, ne başka bir yol vardır ne de ilerde bir yol olacaktır. Bu hususta peygamberlerin ayak izlerini aramaya koyulduğumuz zaman ise, önemli bir güçlükle karşılaşırız. Eski devirlerde dünyaya gelen peygamberlerin hayatları ve faaliyetleri hakkındaki bilgilerimiz çok az ve eksiktir. Kur'ân-ı Kerim'de bu konuda bazı bilgilere rastlamıyor değiliz. Ne var ki, bu bilgiler de peygamberler hakkında yeterli bilgi sahibi olmamıza yetmiyor. İncil (Yeni Ahit) de Hz. İsa'nın bazı söz ve deyimleri bulunuyor. Ama bunlar güvenilir olmamakla beraber, İslâm hareketinin ilk aşamasının nasıl yürütülmesi konusunda sadece yüzeysel bilgileri ihtiva eder.
Ayrıca, Hz. İsa'nın hayatında bizi fazlasıyla aydınlatacak olaylar da meydana gelmediği için bu kayıtlar pek de faydalı değildir. Bu konuda bize ışık tutan sadece Hz. Peygamber'in hayatıdır. Bu itibarla, takip edeceğimiz yolu tesbit ederken Hz. Peygamber'in mübarek hayatına başvurmamız salt bağlılık ve sadakattan ileri gelmiyor. Aslında yolumuzun bütün iniş çıkışlarını bilmek için O'nun temiz hayatına başvurmamız gereklidir. İslâm hareketinin önderleri arasında ancak Hz. Muhammed (sav)'in hayatından, bu hareketin başlangıcından İslâm politikası ve memleket idaresine kadar her safhası ve her yönü hakkında ayrıntılı ve güvenilir bilgi edinmek mümkündür.
Pınar Yayınları, Ebul Ala Mevdudi tarafından yazılan Tarih Boyunca Tevhid Mücadelesi ve Hz. Peygamberin Hayatı adlı kitabı incele diniz.