Kitap El Müsned
Yazar İmam Ahmed Bin Hanbel
Tercüme Hüseyin Yıldız, Hasan Yıldız, Zekeriya Yıldız
Yayınevi Ocak Yayıncılık
Kağıt - Cilt Sarı şamua, KALIN Ciltli, 21 Cilt Tam Takım
Sayfa - Ebat 14.929 sayfa, 17x24 cm
İYİ Kondisyonlu, eksiği YOK SIFIR GİBİ
Not: Sadece bu ÇOK ÇOK UCUZ KELEPİR kategorisindeki kitaplar 2. El kitaptır. Diğer bölümlerdeki kitaplar sıfır ve yeni ürünlerdir.
21. Cilt itibariyle 29.258 Adet Hadisi Şerif Türkçe ve Arapça metin
Ocak Yayıncılık El Müsned kitabını incelemektesiniz.
İmam Ahmed B. Hanbel El Müsned kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
El Müsned
Hadis müsnedlerinin en büyüğü olan elinizdeki kitap, Dört Mezhep imamlarının tarihsel olarak sonuncusu olan İmam Ahmed bin Hanbel ’e aittir.
Asıl nüshasında 27.800 hadis ihtiva eden ve KUTUB-İ TİS’A olarak bilinen dokuz temel hadis koleksiyonundan biri olan bu büyük çalışma, rivayet eden sahabilere göre tertip edilmiştir. Fakat daha kullanışlı olması için Abdullah b. İbrahim el-Karaâvî tarafından Sahih ve Sünen kitaplarının konu sıralamasına uygun olarak EL-MUHASSAL adıyla herhangi bir “kısaltma yapılmadan” tertip edilmiş ve ikincisi 2006’de olmak üzere iki kez baskısı yapılmıştır.
Bu haliyle 29.500 tekrarlı hadis içermekte olup elinizdeki bu çeviride; MÜSNED’in üç Arapça baskısına ait referans numaraları;
Kısa ravi kanalı (=isnâd) hükümleri;
Öncelikle KUTUBİ SİTTE olmak üzere hadislerin başka hangi kaynaklarda geçtiğine dair tahric bilgileri de dipnotlarda sunulmaktadır.
ÖNSÖZ
Her şeyi yoktan var edip nimetler bahşeden yüce Allah'a sonsuz hamd; O'nun Habib'i ve Resulü olan Hz. Muhammed Mustafa'ya salâtü selamlar olsun. Allahümme salli ala Muhammedin ve al â ah Muhammed.
On yılı aşkın bir süredir yayınevi olarak Türk dünyasındaki hadis çevirileri boşluğunu doldurmak için gayret sarfediyoruz. Bu maksatla daha önce neşredilmemiş olan ilk kaynak konumundaki büyük hadis koleksiyonlarının çevirilerini yayımlamaya muvaffak olduk. Kutub-u Tis'a olarak şöhret bulmuş Sünnet-i Nebeviyye'nin kabul görmüş olan dokuz kaynak eserinden sekizinin çevirileri zamanımıza dek yapılmıştır. Kutub-u Tis'a, Buhari ve Müslim'in Ebü Davud, Tirmizi, Mesai, İbn Mâce ve Darimi'nin Sünenleri, İmam Malik'in Muvatt'a sı ile İmam Ahmed'in Müsned'idir. Sonuncusu dışında hepsinin çevirileri farklı tarih ve versiyonlarla gerçekleştirilmiştir. Müsned'in el-Fethu'r-Rabbani adlı şerhinin çevirisine başlanmış, ancak neşir yarım kalmıştır.
İmam Ahmed'in İslam dünyasındaki konumu bilinmektedir. Hanbeli mezhebinin kurucusu olarak meşhur olan bu mümtaz şahsiyetin en meşhur eseri Müsned idir. Müsned 'in bir kaç baskısı gerçekleşmiştir. Elinizdeki bu çalışmaya konu olan iki baskı mevcuttur. Birincisi Şuayb el-Arnavut ile Adil Mürşid'in birlikte tahkik ettikleri en hacimli ve son baskısı; diğeri ise tahriclerinden ve kısa isnâd hükümlerinden bizim aktarma yaptığımız Hamza Ahmed ez-Zeyn baskısıdır. Ahmed ez-Zeyn, Ahmed Muhammed Şakir'in Müsned'in üçte biriyle yarım kalan tahkikini muhtasar olarak tamamlamış olup toplamda 27519 hadis içermektedir. Çeviriye dair sunum şöyledir:
Arapça hadis metninin başındaki rakam, Müsnedi tertip eden Muhassal yazarı tarafından verilmiş 29258 sayıya kadar ulaşan bir sayıdır. / işaretinden sonraki rakam, belli başlık altında belli sahabi kanalıyla gelen hadisler grubu içinde yine Müsned 'i tertip eden tarafından verilmiş sayıdır. Arapça metnin sonunda kimilerinde iki, çoğunluğunda ise üç grup halinde yer alan rakamlara gelince bunlar, soldan sağa: İçinde parantezli ve "/" işaretli ilk grup, Müsned 'in Meymeniyye baskısırun cilt ve sayfa numaraları, ikinci parantezsiz sayı grubu Müessesetu'r-Risâle (Şuayb Arnavut tahkiki), üçüncü parantezli sayı grubu ise "Alem el-Kutub (komisyon tahkiki, Beyrut 1998) baskısına ait hadis referans numaralarıdır. Meymeniyye baskısı dışındaki iki grupta belirli bir sıra sayısına kadar aynı olduğu için az miktarda hadiste referans rakamları parantezsiz olarak yer almıştır.
Türkçe çeviri metninde ise bu referans sayılarından sadece başındaki sıra sayısına yer verdik. Çeviri metninin sonunda köşeli parantez içinde [Sahib] [Zayıf] [Hasen] gibi hadis kanalları üzerine verilmiş kısa hükümler, Hamza Ahmed ez-Zeyn'den buraya nakledilmiş olup bunların çoğunluğu Ahmed M. Şakir ile Şuayb el-Arnavut'tan aktarılmıştır.
Dipnotlar bölümünde tahrice yer verilmiş olup çoğunluğu Ah. Muh. Şakir ile Ahmed ez-Zeyn'in verdiği kaynak ve bunların referans numaralarından oluşmuştur. Bazen de kontrol aşamasında Hamza Ah. ez-Zeyn'de bilgi yer almadığında Şuayb el-Arnavut'ta var alan bilgilerden buraya aktarım yapılmıştır. Ancak Şuayb'ın kaynaklara ait referans sayıları, Hamza ez-Zeyn'in kullandıklarından farklıdır. Buna dikkat edilmesi gerekir. Tertip olarak her konu başlığı altında o mevzudaki hadisler, rivayet eden sahabilere göre sıralanmış ve her sahabi başlığı altında yer alan rivayetlere parantez içi sıra numaraları verilmiştir.
Bazen Arapça hadis metinlerinin son bölümlerinde yer alan rivayetin başka kanalı ile ilgili "teknik" ilaveler yararsız olacağı düşünüldüğünden çevrilmemiştir. Bunlardan çevirisinden yarar gördüklerimizi küçük punto ile belirli hale getirdik. Bazen Müsned 'i tertip edenin hata ile bir sahabe başlığı altında tekrar ettiği hadisleri sildik.
Yakın metinle ve ortak ravi zincirine sahip hadisler, ravi olan sahabinin başlığı altında alt alta sıralanmış bir sunuma sahip olup genelde bunların tahrici sadece ilk hadisin dipnotunda verilmiş ve diğer hadislerde dipnotun tekrarından kaçınılmıştır. Şayet farklı bir tahric söz konusu ise "Bu kanaldan" ibaresi ile kaynak ve referans bilgileri verilmiştir. İmam Ahmed 'in oğlu Abdullah'ın Müsned 'e olan ilavelerini (=Ziyadat) Türkçe hadis metni numarasının sonuna koyduğumuz "Z" harfi ile belirli hale getirdik.
İmam Ahmed'in Müsned'i Hakkında
Ahmed b. Hanbel'in 200-228 (815-843) yıllarında 700.000 hadis arasından seçerek meydana getirdiği eser 904 kadar sahabinin rivayetlerini ihtiva etmektedir. Baki b. Mahled'in zamanımıza ulaşıp ulaşmadığı bilinmeyen el-Müsned'dinden daha hacimli olduğu belirtiliyorsa da Ahmed b. Hanbel'in eseri müsned türünün elde mevcut en geniş örneğidir. Eser, günümüze İbn Hanbel'in oğlu Abdullah b. Ahmed ve onun talebesi Ebu Bekir Ahmed b. Câfer el-Kati’ nin rivayetiyle gelmiştir. Kecci ve İbrahim el-Harbi gibi alimlerden ilim tahsil eden Katii, Darekutni ve Hakim en-Nisabüri gibi muhaddislere hocalık yapan ve "Müsnidu'l-İrk" diye tanınan bir hadis alimi olup Ahmed b. Hanber in Kiteıbu'z-Zühd ve Kitabu Fadailu's-sahabe adlı eserlerinin de ravisidir.
el-Müsned denince akla ilk gelen eser Ahmed b. Hanbel'in bu çalışmasıdır. Zira el-Müsned'de Abdullah b. Ahmed'in babasından okumadığı halde ondan "vicade" yoluyla elde ederek esere ilave ettiği, ayrıca Kati’ nin eklediği rivayetler de bulunmaktadır. Sıhhati tartışmalı olan bu hadislerin 10.000 kadar olduğu, el-Müsned'de sahâbe sözleriyle birlikte 40.000'e yakın rivayet bulunduğu eski kaynaklarda söylenmekteyse de hadisleri numaralanarak yapılan baskılarından el-Müsnedfrde 27.647 (Şuayb el-Arnavût neşri; Hamza Ahmed ez-Zeyn neşrine göre 27.519, Abdullah Muhammed ed-Derviş neşrine göre 27.718, Beytütefkari'd-duveliyye'nin tek ciltlik neşrine göre 28.199) hadisin yer aldığı görülmektedir. Kitapta İslâm'a giriş tarihleri esas alınmak üzere önce Aşere-i mübeşşerenin, ardından Ehl-i beyt, Haşimoğulları, Mekkeli, Medineli, Kufeli, Basralı, Suriyeli sahabilerin, eserin sonunda da Hz. Peygamber'in hanımları ile diğer kadın sahabilerin rivayetleri ayrı bölümler halinde sıralanmıştır.
Müellif, el-Müsned'e öncelikle adalet ve zabt sahibi ravilerin rivayetleriyle, bu tür rivayetlere ters düşmemekle beraber zabtı nisbeten zayıf ravilerin rivayetlerini almış, eserinde pek çok sahih hadis bulunduğuna dikkat çekmek için onu Resülullah'ın sünnetinde ihtilaf edildiği zaman başvurulmak üzere kaleme aldığını, onda bulunmayan rivayetlerin delil olmayacağını söylemişse de Sah7hayn ile bazı Şünenlerde olup el-Müsned'de yer almayan, el-Müsned'de olup da diğerlerinde bulunmayan sahih rivayetler de mevcuttur.
İbnü'l-Cevzi'nin el-Müsned'de on beş uydurma hadis bulunduğuna dair iddiasının doğru olmadığını göstermek, Zeynüddin el-İrakinin el-Müsned'deki dokuz hadisin uydurma olduğuna dair kaleme aldığı el-Kelâm tukullime fiha bi'l-vaz' ve hiye fi Müsnedi'l-imam Ahmed adlı kitabındaki bazı hadisleri savunmak için İbn Hacer el-Askalâni el-Kavlu'l-müsedded fi'z-zebbi an Müsnedi Ahmed adlı eserini yazmıştır. Bu konuda Nâsirüddin el-Elbani‘nin ez-Zebbu'l-Ahmed an Müsnedi'l-imam Ahmed (Beyrut 1 9 9 9) adlı bir çalışması bulunmaktadır.
İbn Hanbel, doğru sözlülüğü ve dindarlığı herkesçe kabul edilen güvenilir ravilerden hadis almayı prensip edindiği için eserinde uydurma hadislerin yer almaması tabii ise de uzun hapis hayatı ve bu hayatın getirdiği çeşitli rahatsızlıklar yüzünden kitabını düzenleyip temize çekmeye fırsat bulamamış, eserdeki mükerrerleri de önleyememiştir. Zehebi, el-Müsned'de delil olarak kullanılamayacak kadar zayıf rivayetlerin pek az, uydurma olduğu intibaını uyandıranların ise çok nadir bulunduğunu söyler (A'lânıu'n-nübelâ, 11/329). Bir hadisi hocalarından duyduğu lafızlarla rivayet etmeye özen gösteren İbn Hanbel'in hayatı boyunca eserini tekrar gözden geçirdiği dikkate alınarak el-Müsned'deki sıhhati tartışılan rivayetlerin oğlu Abdullah ile Kati’nin ilavelerinden kaynaklandığı belirtilmiş olup bazı muhaddislerin uydurma dediği az sayıdaki çok zayıf rivayetin bu müdahaleden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Abdullah'ın, babasının yarım bıraktığı işi tamamlamak için sayfalar halinde derlenen el-Müsned' i sıraya koyarken ve babası dışındaki hocalarından duyduğu bazı hadislerle babasından duymadığı halde ona okuduğu bazı rivayetleri esere ilave ederken bazı hatalar yapmış olması mümkündür. "Zevaidü Abdillâh" diye anılan bu ilaveler eserde "haddesenâ Abdullah" şeklinde geçmektedir. İbn Hanbel, iki yıl dört ay süren ağır hapis ve işkence döneminden sonra evinde beş yıl göz hapsinde tutulduğu, vefatından önceki on üç yıl boyunca iki oğlu Abdullah ile Salih ve yeğeni Hanbel b. İshak dışında kimseye hadis rivayet edemediği için el-Müsned 'in tamamı sadece bu üç ravi tarafından rivayet edilmiştir.
el-Müsned'in Bombay'da başlayan ilk baskısının (1308) yarım kaldığı anlaşılmaktadır. Kenarında Müttaki Müntehabu Kenzi'l-ummâl'iyle birlikte Kahire'de altı cilt olarak yapılan neşri (1313 1389/1969) uzun yıllar ellerde dolaşmıştır. Ahmed Muhammed Şakir, eseri yer yer şerhederek vefatından önce üçte birini on altı cilt halinde yayımlamış (Kahire 1369-1378/1949-1958), her cildin sonunda o ciltteki hadislerin konularına göre fihristlerini vermiştir. Hamza Ahmed ez-Zeyn yarım kalan bu çalışmayı tamamlamak istemiş, hadisleri şerhetmeden senedlerinin sahih, hasen veya zayıf olduğunu göstermiş, alfabetik ve konularına göre iki fihrist cildiyle birlikte eseri yirmi cilt halinde neşretmiştir (1416/1995). Abdullah Muhammed ed-Derviş de merfû hadisleri harekeleyip eseri on cilt olarak yayımlamıştır (Beyrut 1411/1991). Şuayb el-Arnavut, çeşitli araştırmacılarla beraber eseri beş cildi hadis ve ravi fihristi olmak üzere elli cilt halinde neşretmiştir (Beyrut 1416-1421/1995-2001). Beytül-efkari'd-düveliyye'de had isler numaralanmak suretiyle el-Müsned tek cilt halinde basılmıştır (Riyad 1419/ 1998).
el-Müsned'deki hadisler ve râvileri çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Eseri ibnü.l-Cezeri el-Mesnedü'l-ahmed fimâ yete'allaku bi-Müsnedi Ahmed adıyla şerhetmiştir (İzâhu'l-meknân, 2/481). ibnü‘ş-Şernma' Ömer b. Ahmed el-Halebi‘nin Muhammed b. Abdülhadi es-Sindi tarafından yapılan şerhini ed-Dürrü'l-müneddad min Müsnedi'l-imiim Ahmed adıyla ihtisar ettiği, Muhammed b. Ali es-Senusi ve Ebu'l-Ferec el-Hatib'in (ed-Dürrü ve'z-zebereed) birer muhtasarı bulunduğu kaydedilmektedir. el-Müsned'in üç ravi ile rivayet edilen hadislerini (sülasiyyat) bilindiği kadarıyla önce Muhibbüddin Ismail b. Ömer el-Makdisi (ö. 613/1216) derlemiştir. Ziyaeddin Makdisi nin bu türdeki çalışmasını Şeffarini Şerhu Sülasiyyati Müsnedi'l-İmâm Ahmed (Nefesâtu sadril-mükmed ve kurretu ayni'l-mus'ad) adıyla şerhetmiştir (nşr. Abdülkadir el-Arnavut, I-II, Dımaşk 1380; Beyrut 1391, 1399). Eşref b. Abdürrahim de es-Sülasiyyât fi'l-hadisi'n-nebevi: el-Kütübü's-Sitte ve Müsnedu Ahmed adlı çalışmasında (s. 141-315) el-Müsned'deki 331 sül'asi hadisi bir araya getirip tahkik etmiş (Beyrut 1407/1987), Nureddin el-Heysemi, el-Müsned'de bulunup da Kütüb-i Sitte'de yer almayan hadisleri Gayetü'l-maksad fi zevai'idi Ahmed (Müsned) adlı kitabında bablara göre sıralamıştır. Eserdeki nadir kelimelerin açıklanması için Gulâmu Saleb'in Kitâbu Garibi'l-hadis ma'a şuruh ala Müsnedi İbn Hanbel adlı bir eser kaleme aldığı, Süyûti'nin Ukudu'z-zeberced ala Müsnedi'l-imam Ahmed adlı eserinde (nşr. Ahmed Abdülfettâh Temmâm -Semir Hüseyin Halebi, Beyrut 1407/1987) el-Müsned'deki bazı hadislerin i'rabını yaptığı bilinmektedir.
el-Müsned'i konularına göre tertip edenlerden İbn Züknûn diye de bilinen Ali b. Hüseyin b. Urve'nin çalışmasına el-Kevakibu'd-derari fi tertibi Müsnedi'l-İmam Ahmed ata ebvabi'l-Buhari adını verdiği ve eserine 120 ciltlik bir şerh yazdığı, İbn Züreyk diye anılan Ahmed b. Muhammed el-Hanbeli'nin de eseri konularına göre düzenlediği kaydedilmektedir. Ahmed b. Abdurrahman es-Saati, el-Fethu'r-rabbani adlı eserinde sadece sahabi ravileri zikrederek el-Müsned'in hadislerini fıkıh konularına göre sıralamış, eserin zeylinde oldukça faydalı bilgiler vererek İbn Hanbel tarafından tertip edilen rivayetlerle oğlu Abdullah ve Katii tarafından ilave edilen rivayetleri göstermiş, hadislerin senedlerini zikredip metinlerini kısaca şerhetmiş, rivayetlerin geçtiği diğer kaynakları göstermiş ve bu notlarına Buluğu'l-emani min esrari'l-Fethi‘r-rabbani adını vermiştir (I-XXIV, Beyrut, ts. [Dâru ihyai't-türasi'l-Arabi]). Muhammed Said b. Besyûni Zağlûl de Feharisu'l-Fethrr-rabbanî adıyla eserin fihristini hazırlamıştır (Beyrut-Kahire 1410/1990). el-Müsned'deki rivayetlerin "etraf"ı hakkında İbn Hacer el-Askalâni'nin yazdığı İtrafu'l-müsnedi'l-mu'teli bi-Etrafi'l-Müsnedi'l-Hanbeli adlı eser önemlidir. Ebu'l-Kasım İbn Asâkir, el-Müsned'de rivayetleri bulunan sahâbileri Tertibu esma'i's-sahâbe ellezine ahrece hadisehum Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned adıyla alfabetik olarak sıralamış ve rivayetlerinin el-Müsned'in hangi bölümünde yer aldığını göstermiştir (nşr. Âmir Hasan Sabri, Beyrut 1409/1989). el-Müsned'in ravileri üzerinde Ebu'l-Mehasin el-Hüseyni el-İkmâl fi zikri men lehu rivaye fi Müsnedi'l-İmam Ahmed mine'r-rical sıva men zukire fi Tehzibi'l-Kemal adlı bir çalışma yapmıştır (nşr. Abdülmu'ti Emin Kal'aci, Mansûre 1409/1989). Onun et-Tezkire bi-ma'rifeti ricali'l-kutubi'l-asere'si de aynı konudadır.
Yine bu konuda İbnü‘l-Cezeri'nin el-Kasdu'l-ahmed fi ricali Müsnedi Ahmed (izahu'l-meknün, 2/227), İbn Hacer el-Askalâni'nin et-Ta'rıfu'l-ecved bi-evhâmi men cema'a min ricali'l-Müsned (bu eserin bazı kaynaklarda et-Ta'rifu'l-evhad şeklinde kaydedilmesi dikkatsizlik sonucu olmalıdır) adlı eserleri bulunduğu belirtilmektedir. M. Nasırüddin el-Elbâni, el-Müsned'in Kahire 1313 neşrini esas alarak eserde rivayetleri bulunan sahâblerin alfabetik fihristini hazırlamış ve bu fihrist el-Müsned'in ofset baskısıyla birlikte yayımlanmıştır. Muhammed Said b. Besyûni Zağlül de el-Müsned'in Kahire (1313/1895) baskısını esas alıp iki fihristini hazırlamıştır (Beyrut 1405/ 1985, I-II, 1409/1989). Ayrıca Hamdi Abdülmecid es-Selefi'nin Mürşidu'l-muhtar ila ma fi Müsnedi'l-imam Ahmed b. Hanbel mine'l-ehadis ve'l-asör (I-1V, Beyrut 1405-1407/1984-1987), Sıdkı Muhammed Cemil el-Attâr'ın Fehârisu Müsnedi'l-imam Ahmed'i (I-II, 1412/1992), Abdullah Klâsır Abdürreş1d Rahmâni'nin el-Menhecu'l-es'ad fi terfibi ehadisi Müsnedi'l-İmam Ahmed ve'l-Fethi'r-rabbani ve şerhihi li-Ahmed Şakir (I-1V, Riyad 1411/1991) adlı fihristleri burada zikredilmelidir.
el-Müsned‘deki hadislerin çoğu, Kütüb-i Sitte ve bazı tanınmış muhaddislerin hadis kitaplarındaki rivayetleri deneyen el-Müsnedü'l-cami gibi eserlerde yer almaktadır (nşr. Beşşâr Avvâd Ma'rûf v.diğer., I-XX, Beyrut -Kuveyt 1413/1993). Ebû Müsâ el-Medini'nin Hasa'isü'l-Müsned (bak. bibl.) ve İbnül-Cezerinin el-Mas'adu'l-ahmed fi hatmi Müsnedi'l-imam Ahmed (bak. bibl.) adlı kitapları ile Âmir Hasan Sabri'nin Mu'cemu İmam Ahmed b. Hanbel fil-Müsned (Beyrut 1413/1993), el-Vicadat fı Müsnedi'l-imam Ahmed b. Hanbel'i (Beyrut 1416/ 1996) ve Abdullah b. Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'deki 229 zevâidini yirmi dokuz konu başlığı altında ve hadislerin sıhhatini değerlendirmek suretiyle Zeva'idu Abdillah b. Ahmed b. Hanbel fi'l-Müsned adıyla yayımladığı eseri (Beyrut 1410/1990) el-Müsned üzerinde yapılan diğer bazı çalışmalardır.
Müsned'i Tertip Edenin Mukaddimesi
Allah'a hamdeder, yardımı ve bağışlanmayı O'ndan dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve kötü amellerimizden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz; saptırdığını da kimseler hidayete erdiremez. Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna şehadet ederim. Yine şehadet ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) Allah'ın kulu ve Resûlüdür. Allah ona, ailesine ve ashâbına hayırlar ihsan etsin.
Doğruyu araştıran, insanların akıllarını aydınlatmak için titiz çalışmalarla en doğru ve saf haliyle ilimleri açıklayan, mutluluğa götürecek yolları hiçbir çabadan kaçınmadan ortaya koymaya çalışan âlimlerden bir sınıfın olması bu ümmet için bir övünç kaynağıdır. Bu anlamda âlimlerden çoğunun gayreti ve çabası hadis ilmi alanında Allah Resülü'nden (sallallahu aleyhi vesellem) gelen haber ve sözlerin doğruluğunu ve kaynağını araştırma, bunu ortaya koyma yönünde olmuştur.
Buhâri ile Müslim'in Sâhih'lerinde Ebû Mûsa'dan naklen bildirdiklerine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın benimle hidayet ve ilmi göndermesi yağmurun yağmasına benzer. Yağmurun indiği topraklardan bazıları bu suyu kabul eder. Sonunda üzerinde bol miktarda çayır ve ot biter. Bazı yerlerin toprağı serttir ve suyu yüzeyinde tutar. Allah da bu suyla insanları faydalandırır. İnsanlar bu sudan keder, hayvanlarını içirirler, ekinlerini sularlar ve su ihtiyaçlarını giderirler. Yağmurun yağdığı başka yerler de var ki bu yerin zemini kaygandır. Ne suyu yüzeyinde tutar, ne de emip ot bitirir. İşte dini buyrukları anlayan, Allah'ın benimle gönderdiği hidayet ve ilimden faydalanan, bunları öğrenip başkalarına öğretenler ile bunlara kulak asma yan ve Allah'ın benimle gönderdiği hidayet ve ilmi kabul etmeyenlerin durumu da buna benzer." ¹
1 Buhâri (79) ve Müslim (2282).
Müslimin Sihih'te Ebû Hureyre'den naklen bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem): "Hak olan bir yola davet eden kişi, bu davete icabet edenlerin seyabı kadarını alır ve onların sevaplarında bir eksilme olmaz" ¹ buyurmuştur.
İmam Ahmed, Müslim ve başkalarının Câbir'den naklen bildirdiklerine göre Resülullah (sallallahu aleyhi vesellem) hutbesinde şöyle buyururdu: "Sonrasına gelince; sözün en doğru olanı Allah'ın Kitab'ıdır. En güzel ve doğru yol, Resâlullah'ın yoludur. En kötü işlerden biri de bir şeyleri sonradan çıkarıp dine sokmaktır. Sonradan çıkarılıp dine sokulan her şey bidattir" buyururdu.²
Nevevi şöyle der: "Dini ilimler içinde ne önemlisi Peygamberimizden (sallallahu aleyhi vesellem) gelen hadislerin metinlerini inceleyip sahih, hasen, zayıf ve diğer mertebelerini ortaya çıkarmaktır. Zira İslam şeriatı, Kur'ân ve rivayetle gelen sünnete dayalıdır. Fıkıh alanındaki hükümlerin çoğu da sünnet merkezlidir. Kur'ân'da amele yönelik âyetlerin çoğu mücmel olarak gelmiş, bunların açıklaması da muhkem olan sünnetler tarafından yapılmıştır. Bundan dolayı ilimler, kadı ile müftülerin içtihat yapabilmeleri için muhkem olan sünnetleri bilmelerinin şart olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Hadis ilmi ile uğraşmak din ilimleri için öncelikli olmalıdır. Bunun yanında bu uğraş, en hayırlı ve Allah'a itaat yolunda yapılabilecek en değerli uğraşlardandır. İnsanların efendisi olan birinin hayatını konu edinen bir alan nasıl bu kadar değerli olmasın ki?
Kerim olan Allah her türlü hayırlarını ondan eksik etmesin.
Hadis alanında ilimler tarafından en fazla çaba geçmiş zamanlarda verilmiştir. Hadislerin işlendiği bir mecliste binlerce öğrenci bir araya gelebiliyordu. Ancak zamanla bu rağbet azalmış, bu alanda verilen uğraşlarda bir gevşeme olmuştur. Geçmişte bu alanda alimlerin yoğun çalışmalarından geriye bize kalan az sayıda eserlerdir. Allah böylesi bir musibete ve diğer felaketlere karşı bizlere yardım etsin.
1.Müslim (2674).
2 Müslim (867) ve Ahmed (13981).
Unutulan ve ölüme terk edilen sünnetlerin yeniden canlandırılması ve ihyasının fazileti, değeri konusunda bilinen ve meşhur olan pek çok hadis gelmiştir. Bundan ve daha önce saydığımız sebeplerden dolayı da hadis ilmiyle ilgilenmek ve bu yönde teşviklerde bulunmak gerekmektedir. Allah'a, Kitab'ına, Resûlüne ve Müslümanların imamlarına karşı olan bağlılık ve samimiyetin bir göstergesi olarak da bu ilginin yeteri kadar gösterilmesi gerekmektedir ki insanların efendisi tarafından da dile getirildiği gibi din budur.
Diyen ne güzel demiş: "Hadis ilmininin gereçlerini elde eden kişinin kalbi aydınlanır ve gizli hazinelerini keşfeder. Çok açık, ama gizli kalmış faydaları vardır ve hadis ilmi buna layıktır, zira insanlar içinde en güzel konuşan, kendisine özlü söz söyleme kabiliyeti verilen kişinin sözleridir."
Ebu't-Tayyib Sıddık Han el-Hüseyni el-Eseri de kitabında şöyle der: "Bil ki şer'î ilimlerin başı ve anahtarı, sem'i (işitsel) delillerin kandili ve lambası, yakini metodların temeli ve başı, İslam şeriatının binası ve temeli, fıkhi rivayetlerin tümünün dayanağı... kendisiyle özlü sözlerin bilindiği hadis ilmidir. Bu ilimden hüküm pınarları fışkırır, şeriat değirmeni bu ilimle döner. Her emrin ve yasağın temeli bu ilimdir. Şayet önce Allah, sonra da bu ilim olmasaydı herkes istediğini söyler, insanlar darmadağın olur, kör bir cehalete binilirdi. Bu işte başarı gösteren ve yeterince faydalanan kişiye ne mutlu! Zira bu ilimlerin başını tutmuş, en uzak alanları kendine yakınlaştırmış olur. Hadis ilminin sütünden içmeyen, bu denize girmeyen ve çiçeklerinden dermeyen kişi sorunlar ve hükümler konusunda söyleyeceği sözde ve vereceği hükümde adaletsiz olacaktır."
Hadis ıstılahları konusunda ilimler, illetli ve şaz hadisleri ortaya çıkarmanın güç olduğunu, hadisle ilgilenen veya bu alanda araştırma yapan her kişinin bunun üstesinden kolayca gelemeyeceğini söylemişlerdir. Ravi zincirleri hakkında araştırma yapan kişilerin hadis sonunda hadisin "isnadı sahih" veya "isnadı hasen" gibi mertebesini belirtmesinin daha uygun düşeceğini ifade etmişlerdir. Zira "sahih" olarak olarak hüküm verilen bir hadise mini olarak aykırı düşen ve ondan isnadı daha sağlam olan başka bir hadis bulunabilir. Bu durumda daha önce "sahih" hükmü verilen hadis "şaz" durumuna düşebilir. Sonradan hadiste, araştırmacının ortaya çıkaramadığı veya gözünden kaçan gizli bir illet de çıkabilir. "Zayıf' hükmü verilen bir hadisin ravisine mutâbi' olan rivayetler de çıkabilir. Veya hadisi "hasen liğayrihi" mertebesine çıkaracak bir şahidi bulunabilir.
Alimlerin bu yöndeki görüş ve düşüncelerini gördüğümde aklıma hemen İmam Ahmed'in değişik konulardaki hadisleri içeren, ancak kullanımı bazı okurlar için zor sayılan Müsned'i geldi. Alimlerin nezdinde de bu eser büyük bir değere sahipti. İmam Ahmed de oğluna: "Bu Müsned'e sahip çık. Zira ilerde insanlara rehberlik edecektir" demiştir. Allah'tan da yardım dileyerek bir konuda her sahabiden gelen bütün rivayetleri ayrı bir yerde toplamaya çalıştım. Bu şekilde başka bir isnâdla "mevsul" olarak gelen bir hadisin "munkatı" olduğu düşüncesinin önüne geçilmiş olur. Veya başka yerde güvenilir biri tarafından rivayet edilen bir hadise "zayıf" hükmü verilmemiş olur. Adını da "el-Muhassal li-Müsnedil-İmam Ahmed b. Hanbel" koydum. Başarı ve muvaffakiyet ancak Allah'tandır. Ona tevekkül edip, ona yönelirim. Rızasını umarak giriştiğim böylesi bir çalışmayı Allah'ın benden kabul buyurmasını, insanları bundan faydalandırmasını ve beni cennetine sokmak için bir vesile kılmasını diliyorum.
Bu Eserde Takip Edilen Metot ve Faydaları:
İmam Ahmed'in bu Müsned'i, Müslüman âlimlerin katında çok değerli sayılan ve büyük öneme sahip olan bir eserdir. Tekrarlar ile birlikte yaklaşık olarak 27600 hadisi ihtiva etmektedir. İmam Ahmed bu hadisleri sahabelerden olan ravilerin isimlerine göre alfabetik olarak düzenlemiştir.
İlk önce Ebu Bekr es-Sıddik ile başlamış ve Peygamberimizden (sallallahu aleyhi vesellem) ettiği bütün rivayetleri hükümlerinin, lafızlarının ve kanallarının farklılıklarıyla beraber bir arada toplamıştır. Daha sonra Ömer b. el-Hattâb'ın, ondan sonra Osmân b. Affân'ın, ondan sonra Ali b. Ebi Tâlib'in sonra da diğer sahabilerin bu şekilde rivayetlerine yer vermiştir. Genel olarak da müsnedlerde metot bu şekildedir. İmam Ahmed yaklaşık olarak 700 erkek sahabi ve 100 kadın sahabinin rivayetlerine yer vermiştir. Bu şekilde Müsned, ismi zikredilmeyen peygamberler, ismi belli olmayan kişiler hariç 800 sahabinin rivayetlerini kapsamıştır. Kendilerinden hadis rivayet ettiği hocaları ise 283 civarındadır. Müsned 'de oğlu Ahmed'in ziyadeleri ise az sayıdadır. Müsned 'deki tekrarların da birçok faydası bulunmaktadır.
Bazen tekrar eden hadis aynı lafızla gelmiş olsa da isnâdında az bir değişiklik bulunmaktadır. Bazen hadisler birbirine yakın lafızlarla tekrar etmiş, bu şekilde bir rivayetteki kapalı ifadeler diğer rivayetle açıklığa kavuşmuştur. Bazen hadisin bir bölümü bir sahabiden rivayet edilmişken tam metni edâ lafızlarında biraz değişiklikle başka bir sahabi tarafından rivayet edilmiş olabiliyor. Edâ lafzı bir senette "an" şeklinde gelmişken başka bir senette "haddesenâ" şeklinde gelmiş olabilir. Bu ve benzeri şeyler, hadislerdeki tek rarların faydalarındandır. Bu faydalardan bazılarını maddeler halinde şu şekilde sayabiliriz:
1-Hadislerde kapalı olduğu düşünülen ifadelerin açıklığa kavuşması. Zira mânâ ve lafız olarak benzer bir metin başka bir sahabi tarafından gelmiş olsa da kapalı olduğu düşünülen ifadeleri açıklayıp aydınlatır.
2-"Garib" olarak görülen yani tek kanallı senedin bu garibliğini ortadan kaldırmak. Zira garib olarak görülen hadisin mutâbil olan rivayetler çıktığında hadisin garabeti yani tek kanallılığı ortadan kalkmış olur. Mutâbât da, ravisi tek kaldığı için ferd sanılan bir hadisin başka bir ravi tarafından rivayet edilmesidir.
3-"Hasen lizâtihi" mertebesinde olan bir hadis aynı mertebede olan başka bir hadis tarafından desteklendiği zaman bütün kanallarıyla "sahih" mertebesine çıkar.
4-Ravisi mestûr ya da müdellis ya da ezberi kötü olan veya mürsel olan rivayetler daha sağlam başka bir rivayetle desteklendiği zaman bu hadis "hasen liğayrihi" mertebesine çıkar. Zira cerhe konu olan söz konusu vasıflar doğru da, yanlış da olabilir. Bu durumda doğru ve yanlışlığı konusunda kesin bilgiyi verecek bir veri bulununcaya kadar herhangi bir hüküm verilmez. Şayet cerhe konu olan vasıflar doğru çıkarsa bu durumda daha sağlam bir rivayetle desteklendiği için kabul edilebilir bir nıertebeye çıkar. Yine de "hasen lizâtihi" olan hadisten mertebece daha düşük kalır.
5-Bir diğer faydası da metindeki ziyade'lerin kabul veya reddine dayanak olmasıdır. Ancak bunun olabilmesi için daha sağlam olan bir rivayete muhalif bir metne sahip olmaması gerekir. Zira böylesi bir durumda daha sağlam olan rivayetin kabulü diğer rivayetin reddedilmesine sebep olacaktır. Daha sağlam bir rivayete muhalif olursa bu durumda daha sağlam olanı "mahfûz" denilmek suretiyle diğerine tercih edilir. Diğeri ise "şâz" denilerek reddedilir. Bunun da olabilmesi için rivayeti tüm kanallarıyla bir araya getirmek lazımdır.
6- Bir diğer faydası da isnâddaki ziyadelerin kabul veya reddine dayanak olmasıdır. Bu da mevkûf olan rivayeti merfû yapmak veya munkatı' olan rivayeti mevsül yapmak şeklinde kendini gösterir. Mevkûf bir senedle gelen rivayet ikinci veya üçüncü rivayette ınerfıl olarak gelebilir. Veya munkatı' bir senedle gelen rivayet ikinci veya sonraki rivayetlerde rnevsül olarak gelebilir. Bu şekilde senetteki ravi düşmesine göre muallak veya mürsel veya mu'dal veya munkatı' veya müdelles ismini alır.
Cerh konusu ravinin yalan söylemesine veya yalanla itham edilmesine veya bariz yanlışlar yapmasına veya gafletine veya fasık olmasına veya yanılmasına veya daha güvenilir olan ravilere muhalefet etmesine veya cehaletine veya bidat sahibi olmasına veya kötü bir ezbere sahip olmasına göre gerçekleşir. Takip edeceğini metot konusunda Allah'ın inayetinden sonra bana yardımı olacak en uygun eserin "el-Fethu'r-Rabbâni li tertibi İmam Ahmed b. Han bel eş-Şeyhani" olduğunu gördüm.
Allah'ın inayetine dayanarak Müsned'de bulunan hadis lerin bütün kanallarını aramaya başladım. Bulduklarımı da zikrettim. Daha sonra gereken yerlerde delil olması bakımından bunları bir kez daha zikrettim veya hadisin geldiği kanalları görmek isteyenler için bir kolaylık olması bakımından bölüm ve başlık adı vererek daha önce geçtiği yerlere işaret ettim.
Bazı yerlerde el-Fethur-Rabbânide konu içinde zikredilmeyen hadislere yer verdim; bölüm adlarında kısaltmalara ve uzatmalara başvurdum.
Önce "Allah'ı Tanımanın ve Varlığını İkrar Etmenin Vuceıbiyeti; Allah'ın İnsanları Bu Fıtrat Üzere Yaratması" şeklinde başlığı attıktan sonra rivayetlerini zikrettiğim her bir sahabiye numara verdim. Hadisin değişik kanallardan geliş sayısına göre de Muhassaldaki hadis sayısını gösteren rakamın sağ tarafına bir rakam koydum. Tekrarlanan hadisleri "Müsned'i tertip eden der ki" notuyla belirtip gerekli açıklamayı yaptım. Bunlardan önce de Muhassal'daki hadis sayısını gösterecek şekilde 1'den başlayıp 29258'e kadar varacak şekilde hadisleri numaralandırdım. ( 29.258 Adet Hadisi Şerif müsned )
Eser 7 ana bölümden oluşmaktadır ve şöyledir:
- Tevhid ve Dinin Temelleri
- Fıkıh
- Tefsi‘r
- Terğib
- Terhib
- Târih
- Fitneler ve Ahiret Hâlleri
Allah bana yardım edip, doğru yola iletsin. Bir an bile beni ne kendime, ne de mahlükatından hiç kimseye bırakmasın. Bu eseri hayırlı kılsın ve benden kabul buyursun. Bu eseri bana, onu okuyana, ona bakana ve soyuma hem dünya, hem de âhirette faydalı kılsın.
Bizleri bildikleriyle amel eden âlimlerden eylesin. Beni, anne babamı, onların anne babasını, zürriyetimi, ailemi, erkek ve kadın tüm müslümanları ve müminleri, dinleri ve ölüleriyle birlikte bagışlasın. Bunları yapacak olan sadece Allah'tır ve O, buna kâdirdir. Rabbim, Muhammed'e (sallallahu aleyhi vesellem), âline, ashâbına, hanımlarına, soyundan gelen herkese hayırlar ihsan etsin.
Abdullah b. İbrahim b. Osman el-Karaavi
Kusayın/Bureyde
İmam Ahmed Hakkında*
* Müellif Ahmed b. Hanbel , Müsned Maddesi ve Müsned-i Ahmed hakkındaki bilgiler, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi maddelerinden aynen buraya aktarılmıstır.
Hayatı
164 (780) yılı Rebiülevvelinde (veya Rebiülâhir) Bağdat'ta doğdu. Ailesi Merv'den Bağdat'a göç ederken annesi ona hamile olduğu için Merv'de doğduğunu söyleyenler de vardır. Oğlu Salih'in rivayet ettiği şecereye göre soyu Hz. Peygamber'in dedelerinden Nizar'la birleşerek Hz. İsmaile kadar uzanır. Dedesi Hanbel b. Hilal, Emeviler devrinde Serahs valiliği yapmış, Abbasiler'in idareyi ele geçirmesinde önemli görevler üstlenmiş, babası da Abbasi ordusunda görev almıştı. Ahmed b. Hanbel, babası otuz yaşlarında öldüğünden, Seybanoğulları'ndan olan annesi Safiyye binti Meyrnûne'nin himayesinde büyüdü. Kur'an-ı Kerim'i ezberledikten ve Bağdatlı alimlerden bir müddet gramer ve fıkıh okuduktan sonra hadis öğrenmeye başladı (795) İlk hocalarından biri, kendisinden pek çok hadis yazdığı tanınmış muhaddis Hüşeym b. Beşir olup diğer hocaları arasında Süfyân b. Uyeyne, Yahya b. Said el-Kattan, Abdurrahman b. Mehdi, İmam Safii ve Abdürrezzâk b. Hemmam gibi alimler bulunmaktadır. En çok hadis yazdığı hocası Veki b. el-Cerrah'tır. İmam Şafii'den ise fıkıh ve usül-i fıkıh öğrenmiştir. El Müsned 'deki rivayetlerine göre hocalarının sayısı 280 kadardır. Birini doğrudan, öbürünü başka bir râvi vasıtasıyla ondan iki hadis rivayet eden Buhaıtnin yanı sıra diğer tanınmış talebeleri arasında Müslim, Elgû Davûd, Tirmizi, Nesâi, akranlarından Yahya b. Main ile Ali b. Ebû Zür'a er-Razi, Ebû Hâtim er-Razi, iki oğlu Salih ve Abdullah bulunmaktadır. Hocaları İmam Şafii, Abdürrezzâk ve Abdurrahman b. Mehdi de kendisinden hadis dinlemişlerdir. Yalnız İmam Safii onun adını açıkça söylemek yerine, "güvenilir kimse bana rivayet etti (haddeseni es-sika)" demeyi tercih etmiştir (Zehebt XI, 182-183), Ahmed b. Hanbel Bağdatlı muhaddislerden faydalandıktan sonra hadis tahsilini tamamlamak üzere önce Kûfe'ye (799), ardından dört defa Basra'ya (802-816 yılları arasında), ayrıca Mekke, Medine, Dımaşk, Halep ve Cezire'ye seyahatler yaptı. Bunların en uzunu ve en yorucusu, Abdürrezzâk b. Hemmam'dan istifade etmek üzere ve yeterli parası olmadığı için kervancıların yanında deve bakıcılığı yapmak suretiyle 198 (813-14) yılında gerçekleştirdiği Yemen yolculuğudur. Fakat elli dirhemi bulunmadığı için Cerir- b. Abdilhamid'den hadis okumak üzere diğer talebe arkadaşlarıyla birlikte Rey'e gidemedi. İkisi (veya üçü) yaya olmak üzere beş defa hacca gitti. Bu seyahatlerinde önemli hedeflerinden biri de Hicaz'daki muhaddislerle görüşüp onlardan faydalanmaktı. Hadis sahasındaki derin bilgisi ve güçlü hafızası ilim çevrelerinde duyulduğu için onu gıyaben tanıyan muhaddisler, yanlarına gittiği zaman istediği hadisleri memnuniyetle kendisine rivayet ederlerdi. Kırk yaşına kadar devam eden talebelik hayatından sonra hadis okutmaya başladı. Çok zaman 5000 kadar hadis talebesi onu dinlemek üzere çevresinde toplanır, bunlardan 500 kadarı hadis yazarken diğerleri onun tavırlarından, ahlak ve edebinden faydalanmaya çalışırlardı.
Abbasi halifesi Me'mûn (813-833), hilafetinin son yıllarında Mu'tezile mezhebi ileri gelenlerinin tesiriyle, devrin tanınmış alimlerini Kur'an'ın mahlük olduğu görüşünü kabul etmeye çağırıncaya kadar Ahmed b. Hanbel hadis okutmaya devam etti. Bazı alimler önceleri Kur'an'ın mahluk olmadığını söylemekle beraber işkence ile tehdit edildikleri zaman halifenin zulmüne uğramamak için onun arzusuna uygun cevap verdiler. Fakat o, bu görüşü benimsemediğini açıkça belirttikten sonra da kanaatinde ısrar etti. Bu sebeple hapse atıldı. Zulümden kurtulmak maksadıyla halifenin görüşünü kabul eder görünmesini tavsiye edenlere gücendi. O sıralarda Tarsus'ta bulunan Me'mün onunla görüşmek isteyince, halku'l-Kur'ân konusunda kendisi gibi düşünen Muhammed b. Nuh ile birlikte, Bağdat valisi İshak b. İbrahim tarafından zincire vurularak yola çıkarıldılar. Ancak Rakka'ya vardıklarında halifenin ölüm haberi geldi. Bu sebeple tekrar Bağdat'a gönderildiler. Fakat Muhammed b. Nûh, Ahmed b. Hanbel'den genç olmasına rağmen sıkıntılara daha fazla dayanamadı ve yolda öldü. Ahmed b. Hanbel, Bağdat'a getirilerek hapsedildi. Yeni halife Mu'tasım (833-842) kardeşinin siyasetini takipte kararlı olduğu için İbn Hanbel 'in hapiste tutulmasını istedi. Bir yıl sonra da huzuruna getirterek baş kadı Ahmed b. Ebu Duâd ve güvendiği diğer kişilerle birlikte konu üzerinde yaptıkları münakaşaları dinledi. Onun âyet ve hadis dışında ileri sürülen delillere iltifat etmediğini ve kanaatinden vazgeçmediğini görünce işkenceye tâbi tutulmasını emretti. Şiddetli kamçı darbeleri altında inlediği halde orucunu dahi bozmadığını görünce, uygun bir ifade kullandığı takdirde serbest bırakılacağını söyledi. İbn Hanbel buna da yanaşmadı. İşkencenin hiçbir tesiri olmadığını gören halife onu serbest bırakmayı düşündü. Ancak İbn Ebu Duâd, Kur'an'ı mahlük saymamak suretiyle dinden çıkan bir kimseyi serbest bırakmanın doğru olmayacağını, halkın bunu, "Mu'tasım kardeşi Me'mün'un yolundan ayrıldı, üstelik İbn Hanbel her iki halifeyi de mağlup etti" diyerek yanlış değerlendireceğini söyledi. Bunun üzerine halife, kızgın güneş altında cellatların daha çok kamçılamak suretiyle yaptıkları işkencelere bizzat nezaret etti.
Ahmed b. Hanbel iki yıl dört ay süren bu hapis ve işkence hayatından sonra serbest bırakıldı. Yaraları iyileşince yine fetva verip hadis okutmaya başladı. Mu'tasım'ın ölümünden sonra halife olan oğlu Vâsik döneminde (842-847) halku'l-Kur'ân meselesi mekteplerde resmi program içerisine alınarak okutulma yoluna gidilince, bu hareket karşısında galeyana gelip isyan etmeyi düşünen halk Ahmed b. Hanbel 'e başvurdu. Bunun doğru olmadığını ve sabretmek gerektiğini söylemesine rağmen halkla görüşmesi ve hatta halifenin bulunduğu yerde ikamet etmesi yasaklandı. Vasik'ın ölümüne kadar evinde göz hapsinde tutuldu. Cuma namazlarına bile gidemedi. Beş yıl boyunca oğulları dışında kimseye hadis rivayet edemedi (Zehebi, XI, 264-265). Onun bu dönemde hadis rivayetini bırakması, İbnu'l-Cevzi'nin bir rivayetine dayanmaya çalışan H. Laoust'un iddia ettiği gibi (EI² (Fr.), 1, 281), Mu'tezile kadısının başına yeni bir dert açmasından korktuğu için değildir. Mütevekkil devrinde (847-861) halku'l-Kur'ân meselesi sona ermekle beraber, yine de Hz. Ali taraftarlarından birini evinde barındırdığı ve ona biat edeceği iddiasıyla evi arandı ve sorguya çekildi. İleri sürülen iddiaların asılsız olduğu anlaşılınca halife ona ihsanlarda bulunarak gönlünü almak istedi. Fakat o bu hediyeleri halifeye kızdığı için değil, içine haram karışmış bir mal olduğu düşüncesiyle kabule yanaşmadı. Bu tavrının kendisine yine zarar getirebileceğini düşünen dostları halifenin ihsanlarını reddetmemesini söylediler. Bunun üzerine hediyeleri kabul etmekle birlikte tamamını ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Daha sonraları halifenin hiçbir ihsanını kabul etmeyeceğini kesin bir dille belirttiği halde ailesine maaş bağlandı. Bu maaşın kabul edilmemesini istemesine rağmen halifenin ihsanını alan oğullarına gücendi ve bundan sonra onların bir lokmasını bile yemedi. Ayrıca oğlu Salih'e kadılık görevini kabul ettiğinden dolayı kırıldı. Son günlerinde iyice halsiz düştüğü için halife özel doktorunu göndererek onu tedavi ettirmek istedi. Ancak doktor onun bedenen rahatsız olmadığını, az yemek, çok oruç tutmak ve ibadet etmek sebebiyle halsiz düştüğünü söyledi. Vefat edeceğini hissedince yanında bulundurduğu Hz. Peygamber'in üç tel saçından ikisini gözlerinin, birini de dilinin üstüne koymalarını vasiyet etti. işkenceye tabi tutulduğu günlerde yaptığı gibi kelime-i şehadet getirerek oğullarının ve yakınlarının buna şahit olmalarını istedi.
Ahmed b. Hanbel 12 Rebiülevvel 241 Cuma günü (31 Temmuz 855) Bağdat'ta vefat etti. Halifenin muhtelif kimselere yaptırdığı tahminlere göre, cenazesinde altmış bini kadın olmak üzere 800 bin (veya bir milyon) kişi bulundu. Hayatında iki evlilik yaptı. İlk evliliğinden oğlu Salih doğdu. İsfahan kadısı olan Salih'in annesi vefat ettikten sonra ikinci defa evlendi. Bu hanımından da el-Müsned'i rivayet edecek olan oğlu Abdullah dünyaya geldi. İkinci karısının ölümünden sonra bir câriye aldı. Ondan da üç oğlu ile bir kızı oldu. ( El Müsned hadis kitap, el müsned hadisleri oku, el müsned - imam ahmed b. Hanbel , müsned hadis seti, müsned hadisleri, imam ahmet hanbel müsnedi , ocak yayınları, müsned tercümesi , el müsned hadis kitabı, el müsned 21 cilt set , 29.258 Adet Hadisi Şerif
)
Şahsiyeti
Orta boylu, koyu esmer tenli ve güzel yüzlü olan Ahmed b. Hanbel 'in altmış üç yaşından sonra sakalına kına yakmaya başladığı, ağırbaşlı hali ile çevresindekiler üzerinde derin bir saygı uyandırdığı ve son derece mütevazi olduğu, nüktedan bir kimse olan hocası Yezid b. Hârun'un bu çok sevdiği öğrencisi ile birlikte bulunurken yanında nükte ve şaka yapmamaya dikkat ettiği kaynaklarda zikredilmiş; bir imtihan saydığı şöhretten çok rahatsız olduğu, Mekke'nin bir mahallesinde tanınmadan yaşamayı arzu ettiği rivayet edilmiştir. Bir gün muhaddis Ali b. Abdissamed onun feyzinden faydalanmak düşüncesiyle elini elbisesine sürmüştü. Ahmed b. Hanbel bu harekete kızdı ve eliyle elbisesini silkelerken "Kimden aldınız bu âdeti?" diye çıkıştı. Zühd ve takvaslyla bilinen İslam büyüklerinin faziletlerini anar, "Onlar nerede, biz nerede!" diye hayıflanırdı. Babasından kalan dokuma tezgâhının kirasından aldığı para geçimine yetmediği için bazan ücretle kitap istinsah eder, bazan uçkur (kemer) dokur, bazan da karısının eğirip dokuduğu kumaşı satardı. Ekinler biçildikten sonra tarlada kalan döküntüleri -diğer ihtiyaç sahipleriyle birlikte- topladığı olurdu. Yakınlarının söylediğine göre, evinde yiyip içecek birşey bulunmadığı zaman üzülecek yerde sevinir, ekmek kırıntılarını ıslatarak üzerine tuz döküp yerdi. Pahalı yiyeceklere iltifat etmez, bunlar kendisine ikram edilse bile ya biraz tadar veya hiç yemezdi. Tahsil hayatı boyunca da aynı sıkıntılara katlanmış, bununla beraber kimseden yardım istememişti. Kendisinden hadis okumak üzere Yemen'e kadar kervancıların yanında deve bakıcılığı yaparak gittiği hocası Abdürrezzâk b. Hemmâm ona bir miktar yardım teklif edince, "Eğer birinden yardım almayı kabul etseydim senden alırdım" diyerek kabul etmemişti. Kendisini seven bazı tacirlerin ve ona saygı duyanların ısrarla vermek istediği binlerce dirhem veya dinarı almamış, reddettiği büyük imkânları başkalarının geri çevirmediğini söyleyen oğlu Sâlih'e Tâhâ süresinin 131. âyetini okuyarak Allah'ın vereceği rızkın daha hayırlı ve daha kalıcı olacağını ifade etmişti. Aynı konuda sitemde bulunan amcasına da, "Biz paranın peşinde olmadığımız için geliyor, eğer onun peşinde olsaydık gelmezdi" demişti. Mütevazı evinde eşya olarak eski bir hasır ile basit birkaç çanak çömlekten başka bir şey yoktu. Bununla beraber uzaklardan ziyaretine gelenleri evinde ağırlar ve onlara kuru ekmek ikram ederdi: daha fazlasını yapamadığı için de gönüllerini alırdı. Yardıma muhtaç yakınlarına veya kendisinden yardım isteyenlere elindeki üç beş dirhemin tamamını verirdi.
Oğlu Abdullah, halku'l-kur'ân olayından önce onun günde 300 rekât namaz kıldığını, daha sonra vücudunun zayıflaması sebebiyle ancak bunun yarısı kadar kılabildiğini söyler. Her gün Kur'ân-ı Kerim'in yedide birini okumayı âdet edinmişti. Cihad sevabına nâil olmak için Tarsus'ta bir müddet sınır bekçiliği yapmış ve savaşa da katılmıştı. Resül-i Ekrem'in bir tel saçını zaman zaman öpüp gözlerinin üzerine koyması ve suya batırıp bu suyu şifa niyetiyle içmesi, O'nun minber ve hücresine hayır ve bereket umarak el sürmekte bir sakınca görmemesi gibi oğlu Abdullah'tan nakledilen halleri, Ahmed b. Hanbel'in Hz. Peygamber'e duyduğu sevgi ve hasretin birer ifadesidir XI, 212). Zehebi bu bilgileri verdikten sonra, Ahmed b. Hanbel 'in böyle davranışlara taraftar olmadığını ileri sürenlerin ona iftira ettiklerini söyler.
Ahmed b. Hanbeli yakından tanıyan hocalarının onun hakkında takdirkâr ifadeleri vardır. Mesela Yahya b. Said el-Kattan onun bir derya olduğunu, talebeleri arasında bir benzerini görmediğini söylemiş ve bütün kitaplarını (veya hadislerini) istifadesine sunmuştur. İbn Hanbel 'in çok sevdiği ve seher vakti kendilerine dua ettiği altı kişiden biri olan İmam Şafii, Bağdat'ta Ahmed b. Hanbel'den daha faziletli, müttaki, alim ve fakih bir kimse görmediğini söylemiş, diğer hocası Abdürrezzâk b. Hemmam da aynı kanaati paylaşmıştır. Ali b. el-Medini ise, "Allah bu dini Ridde günü Ebu Bekir ile, Mihne günü de Ahmed b. Hanbel ile yüceltmiştir" demek suretiyle, o çetin imtihanda yapılan işkencelere onun kendisinden daha fazla dayandığını itiraf etmiştir. Mihne olayında İbn Hanbel'in peygamber sabrı gösterdiğine işaret eden devrin tanınmış sufisi Bişr el-Hafi, kendisinin aynı sabrı gösteremeyeceğini belirttikten sonra onun atıldığı ateşten has altın olarak çıktığını söylemiştir. Talebelerinden Ebû Davûd, onun ilim meclislerinde uhrevi âlemin zevki bulunduğunu anlatmış, Ebû Hâtim er-Razi de, "Ehl-i sünnet ile ehl-i bid'at taraftarlarını birbirinden ayırmanın en sağlam ölçüsü onu sevmektir" demiştir.
Ahmed b. Hanbel 'in vecize mahiyetinde bilgece sözleri vardır. &a
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | Oc El Müsn 21 C |
Marka | Ocak Yayıncılık |
Stok Durumu | Bu ürün geçici olarak temin edilememektedir. |
Oc El Müsn 21 C