Kitap Hadisler Deryasında Saklı İnciler
Yazar Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi
Tercüme Hüsamettin Fadıloğlu
Yayınevi Kalem Yayınevi
Kağıt Cilt Şamua Ivory Kağıt - Kalın Ciltli
Sayfa Ebat 720 sayfa , 17x24 cm
Yayın Yılı 2017
Not 1.237 Hadis-i Şerif Türke ve Arapça metni ve açıklamalı şerhli yorumlu
Kalem Yayınevi Hadisler Deryasında Saklı İnciler kitabını incelemektesiniz.
Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hadisler Deryasında Saklı İnciler kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satış şartları hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Şerhu Garâibil Ehadis Letaijul Hikem vel Mevâiz
TAKDİM
Nakşibendî meşayıhından Ahmed Ziyâüddin Gümüşhanevî (k.s) Hazretleri, Ramûzu'l-Ehâdis ve diğer bazı hadîs kitaplarından seçtiği 1238 adet hadîs-i şerifi bu kitapta şerh etmiş ve kitabı Şerhu Garâibi'l-Ehâdîs Letâiju'l-Hikem ve'l-Mevâiz diye isimlendirmiştir.
"Garâib" kelimesi lügatta; kapalı, zor anlaşılan, hayret verici ve şaşırtan manalarına gelir. Kitaptaki hadîslerin bazılarının manasının anlaşılmasında zorluklar bulunması dolayısı ile kitap böyle isimlendirilmiştir. İsminden de anlaşılacağı üzere, hadîs-i şeriflerin şerhinde bu hikmetler açıklanmıştır. Kitapta aynı zamanda hadis-i şeriflerin dört mezheb cihetinden fıkhî hükümlerde delil olarak kullanımı ve bu konudaki bazı incelikler gösterilmiştir.
Eserde arap diliyle ilgili açıklamalar da var olmasına rağmen bu bilgiler ülkemizdeki her okuyucuyu ilgilendirmeyeceği düşünülerek tercüme edilmemiştir. Konuyla ilgilenenler metnin aslından istifade edeceklerdir.
Bu eserin tercümesinde bana büyük yardımı olan Muhterem Dr. Sami Benli ve Gaziantep Fevzi Çakmak Camii İmam ve Hatibi Ahmet Çelik Hocamıza ve Kazım Bilge kardeşimize, bütün hadîsleri gözden geçirerek tercümelerde yaptıkları düzeltmeler dolayısı ile zahmetlerine teşekkürü bir borç biliyorum. Ayrıca tercümede varsa, yaptığım ifâde ve anlayış hatalarının, iyi niyetime bağışlanmasını diliyorum.
Salât ve selâm, Peygamberimiz Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in ve ehlinin, ashabının, evliyâ, asfiyâ ve bütün mü'minlerin üzerine olsun.
Muvaffakiyet Allah'tandır ve hamd O'na mahsustur.
Hüsamettin Fadıloğlu
İKİNCİ BASKIYA TAKDİM
Son dönemin önde gelen nakşı şeyhlerinden biri olan Ahmed Ziyâûddin Gümüşhanevî Hazretleri, ülkemizde daha ziyade Râmuzu'l Ahadis adlı eseriyle tanınmaktadır. Elinizdeki bu eser çoğu Râmuz'dan seçilmiş bazı hadislerin şerhini ihtiva etmektedir. Ramûz, şerhi Levâmiu'l-ufeûî ve Letâiju'l-Hikem gibi eserler Ahmed Ziyâûddin Gümüşhanevinin manevî ilimler yanında zahirî ilimlere, özellikle de hadis ilmine karşı ilgisini ve derin vukufiyetini ortaya koymaktadır. Bu eseri tanıtmadan önce Gümüşhanevî'nin hayatını kısaca görelim:
Gümüşhane'nin Emîrler mahallesinde doğdu. Babasının adı Mustafa'dır. 1822'de ailesinin ticaret yapmak için gittiği Trabzon'da Şeyh Osman Efendi ve Şeyh Hâlid es-Saîdî gibi âlimlerden sarf, nahiv ve fıkıh dersleri aldı. 1831'den sonraki bir tarihte amcasıyla birlikte ticari amaçla istanbul'a gitti ve bir daha Trabzon'a dönmedi. Beyazıt Medresesi'nde dinî ilimleri tahsil ederken adı tesbit edilemeyen bir şeyhe intisap etti. Bu zatın ölümünden sonra tahsilini Mahmud Paşa Medresesi'nde sürdürdü. Sultan Abdülmecid'in hocası Hâfız Mehmed Emin Efendi ile II. Mahmud'un hocası Abdurrahman Harpûtî gibi devrin önde gelen âlimlerinin öğrencisi oldu.
İstanbul'daki tahsil hayatı boyunca tasavvufî çevrelerle münasebetini sürdüren Gümüşhânevî, 1845 yılında Üsküdar Alaca Minare Tekkesi'nde Hâlidiyye tarikatını yaymaya çalışan Şeyh Abdülfettâh el-Akri ile tanıştı. Ona intisap etmek istediyse de Akrî, kendisini irşad etmeye istanbul'a gelecek başka bir şeyhin yetkili olduğunu söyleyerek dostluklarının sohbet ve samimiyet sınırlan içinde devam etmesini istedi. Gümüşhânevî daha sonra, Alaca Minare Tekkesi'nde Trablusşam müftüsü diye meşhur olan Hâlidî şeyhi Ahmed el-Er-vâdî'ye intisap etti. 1848 yılında Mahmud Paşa Medresesi'ndeki hücresinde gerçekleştirdiği iki halvetten sonra Ervâdî'den hilâfet aldı. Levâmiul-ukûl adlı eserinde "tarikaten Nakşibendî, meşreben Şâzelî" olduğunu söyleyen Gümüşhânevî, Nakşibendiyye ve Şâzeliyye'nin usul ve âdâbı çerçevesinde yoğunlaşan bir irşad faaliyeti sürdürdü.
1859'da Cağaloğlu'ndaki Fatma Sultan Camii'ni tekke haline getiren Gümüşhânevî (1957 yılında istimlâk edilerek yıkılan tekkenin arsası üzerinde bugün Defterdarlık binası bulunmaktadır), 1863'te sarayın tahsis ettiği özel bir gemiyle ve muhtemelen resmî bir görevle hacca gitti. 1877'de Şeyhülha-rem-i Nebevî Mehmed Emin Paşanın kızı Havvâ Seher Hanım'la evlendi. Aynı yıl ikinci defa hacca gitti. Hac dönüşü İstanbul'a gelmeyip üç yıl kadar Mısır'da kaldı. Tanta ve Kahire'de Nâsıriye, Câmiu'l-Ezher ve Seyyidinâ Hüseyin Camii'nde 200'den fazla talebeye hadis okuttu. Mısır müftüsü Muhammed el-Menûtî, Şeyh Cevdet, Muhammed et-Tantâvî, Şeyh Mustafa es-Sâidî ve Şeyh Rahmetullah el-Hindî'ye hilâfet verdi.
Aralarında Kastamonulu Hasan Hilmi, Safranbolulu Ismâil Necâtî, Dağıstanlı Ömer Ziyâeddin, Tekirdaglı Mustafa Feyzi, Lüleburgazlı Mehmed Eşref Efendi gibi huzur dersi muhatap ve mukarrirliğine kadar yükselmiş âlimlerin de bulunduğu 116 kişiye hilâfet vererek Nakşibendiyye tarikatının Hâlidiyye kolunun yayılmasında önemli bir rol oynayan Gümüşhânevî 13 Mayıs 1893'te vefat etti ve Süleymaniye Camii hazîresine defnedildi.
Gümüşhânevî zâhirî ilimlerin tahsiline önem vermiş, halifelerinde her şeyden önce ilmî yeterliliğin bulunmasını şart koşmuştur. Dergâh mensuplan arasında bir yardımlaşma ve borç sandığı kurarak ev ve iş yerlerinde âtıl duran menkul servetleri bu sandıkta toplatmış, bu para ile bir matbaa kurarak basılan eserlerinin ücretsiz dağıtımını sağlamıştır. Aynı sermayeden tahsis edilen 500'er altınlık vakıflarla istanbul, Bayburt, Rize ve Of'ta dört büyük kütüphane kurulmuştur.
Dinî ilimleri öğrenme ve sünnete uyma konusu üzerinde hassasiyetle duran Gümüşhânevî, tekkesinde hadis okutmaya ağırlık vermiş, böylece Gümüşhaneli Dergâhı bir dârülhadis hüviyeti kazanmıştır. Tekkelerde görülen yozlaşmaya karşı çıkmış, ulemâ ve meşâyih arasındaki anlaşmazlıkları birleştirici bir tavırla gidermeye çalışmıştır. Câmiu'l-usûl adlı eseriyle tarikatlara ait evrâd ve ahzâbın derlenmesinden meydana gelen Mecmûatü'l-ahzâb'ı onun bu özelliğini ortaya koymaktadır.
Eserleri:
- Câmiul-usûl (İstanbul 1276),
- Rûhu'l-ârifîn (İstanbul 1275),
- Mecmûatü'l-ahzâb (MU, İstanbul 1311), (Yayinevimiz tarafından yayınlanacak)
- Kitâbül-Ârifîn fî esrâri esmail-erbaîn (Mecmûatü'l-ahzâb'ın kenarında, II, 550-569),
- Râmûzü'l-ahâdîs (İstanbul 1275),
- Levâmiul-ukül (İstanbul 1292, Râmûzü'l-ahâdîs'in şerhi), Ğarâibül-ahâdîs (İstanbul, ts.),
- Letâifü'l-hikem (İstanbul 1275),
- Hadîs-i Erbaîn (İstanbul 1290),
- Necâtü'l-gâfilîn (İstanbul 1268),
- Devâü'l-müslimîn (İstanbul 1290),
- Netâicü'l-ihlâs (İstanbul 1290),
- Câmiu'l-menâsik alâ ahseni'l-mesâlik (İstanbul 1289),
- Câmiu'l-mütûn (İstanbul 1273), (Yayınevimiz tarafından yayınlanacak)
- el-Âbir fi'l-ensâr ve'l-muhâcir (İstanbul 1276), (Yayınevimiz tarafından yayınlanacak)
- Matlabü'l-mücâhidîn (Türkçe, el-Âbir'in kenarında). Bir sayfadan ibaret Risâletün makbule fî hakkı'l-müceddid ile vasiyetlerini ihtiva eden iki sayfalık Türkçe metin de el-Âbir'in kenannda yer almaktadır. (Bkz. İrfan Gündüz, "Gümüşhânevî, Ahmed Ziyâeddin", DIA., XIV, 277.
16 Elinizdeki Letâifu'l-Hikem ve'l-Mevâiz Şerhu Garâibi'l-Ehâdîs isimli bu esere gelince Ahmed Ziyâûddin Gümüşhânevî, 1238 hadisi bir araya getirmiş ve kısa kısa şerhetmiştir. Bizzat kendisi eserin mukaddimesinde de ne yaptığını kısaca ortaya koymuştur. Bununla birlikte vurgulamak gerekirse eser şu özellikleriyle temayüz etmektedir:
a. Ahmed Ziyâûddin Gümüşhânevî, eserinin girişinde yararlandığı kaynaklan tanıtmış ve hangi rumuzla ona işaret ettiğini belirtmiştir.
- Hadislerin çoğu Rdmuzul-Ehâdîs'den seçilmiştir. Bu doğrudur, ilave olarak belirtelim ki, bu hadislerin kahir ekseriyeti, kaynak sıralamasıyla birlikte Suyutî'nin el-Câmiu's-Sağir ve Camiu'l-Ehâdîs adlı eserinde de bulunmaktadır.
- Gümüşhanevî, hadislerin sıhhatine işaret etmiştir. Buna göre (sahih) £ (hasen) (zayıf) hadisleri göstermektedir. Bunun yanında münekkid alimlerden yaptığı aktarmalarla mevzu, munkatı', mürsel, metruk, vahin gibi hadis ve ravi değerlendirmesinde bulunmuştur.
- Gümüşhânevî, hadislerin sıhhatiyle ilgili olarak Suyutî'nin değerlendirmelerinden istifade etmiş, ancak onunla yetinmemiş, başka gerekli ve doyurucu bilgiler de vermiştir. Yine Suyutî'den farklı olarak bazen hadisin sıhhati hakkındaki ihtilafları da zikrederek okuyucuyu bilgilendirmiştir. Senet değerlendirmesinde en çok yararlandığı alimlerin başında ibnu'l-Cevzî, Ze-hebî, Ibn Hacer ve Darakutnî gelmektedir. Sıhhat değerlendirmesinde dikkat çeken bir noktada şudur: Gümüşhânevî, Hâkim'in sıhhat değerlendirmesini verdikten sonra Zehebî'nin bu hadis hakkındaki görüşünü aktanr. Ardından şöyle der: "Zehebî, Hâkim'i ikrar etti, ancak Mizan'da ona zayıf veya münker dedi." (1081, 1095 no'lu hadisler) Bu tespitler Zehebînin değişik eserlerinde farklı hükümler ortaya koyduğunu göstermesi açısından önemlidir.
- Eserin adındaki "Garâib" kelimesi hakkında Gümüşhânevî, mukaddimede bilgi vermiş olsa da tam olarak neye atıf yaptığı tam anlaşılamamıştır. Onun ifadesiyle "bu kitaptaki hadîsler, -bunlar Peygamberliğin acâibinden ve velâyetin inceliklerinden olup- Nübüvvet-i Muhammediyye'nin nurundan ve hadîsler denizinden toplanmıştır. Bu husus kitabın ismine işâret etmektedir. Her ne kadar "acâib" kelimesi "garâib" manasına gelmekte ise de, isim böyle konuldu, inceliklere gelince, Velâyet-i Ahmediyye'nin kaynağından gelen sözlü ve manevî şeriatlardır." Şu bir gerçek ki, hadislerin kahir ekseriyetine bakıldığında onlar lafızlarıyla meşhur hadis kitaplarında bulunmamaktadır, ilginçtir, Gümüşhânevî, meselâ bir hadisin meşhur metni varken onu değil, bir kelimeyle dahi olsa farklı ama meşhur olmayan metnini tercih edip kitaba almıştır. Tabii her hadis böyle değildir, ama bu özellik dikkat çekmektedir. Gariblik bu manada mıdır yoksa tercih edilen hadislerin halk nazarında pek bilinmemesinden midir ya da manalanndaki acaipliklerden midir, nedir, garib kelimesinin manasını tam olarak çözümlemek mümkün olamamıştır.
- Tam bir oran verememekle birlikte hadislerin çoğu Kütüb-i Sitte gibi temel kitaplardan değil, sıhhat açısından da tali sayılabilecek hadis kitaplanndan seçilmiştir. Deylemî, İbnu'n-Neccâr, Ebu Abdurrahman es-Sülemî, Ziyaül-Makdisî, İbnul-Enbari, Ibn Merdeveyh, Ebu'ş-Şeyh, Ibn Adiy, Hatib el-Bagdadî, Ibn Asâkir, Şirâzî, Temmâm bunlardan bir kaçıdır. Hadislerin Suyutî'nin eserlerinden seçilmesinin buna sebep olması muhtemeldir. Ancak şu var ki, Suyutî'nin eserleri ansiklopedik hadis eserleridir. Gümüşhanevî'nin, buralardan seçim yaparken talî eserleri tercih etmesi dikkat çekici olmuştur.
- Gümüşhânevî, fıkhî yorumlara, dolayısıyla bu çerçevede mezheplerin görüşüne temas etmiştir. Özellikle Hanefîlerin ve Şafiilerin görüşlerini öne almıştır. Bununla birlikte diğer mezheplerin görüşlerine de dikkat çekmiştir. Aynca cumhurun görüşüne vurgu yapmıştır. Yine hadiste geçen nehyin ne ifade ettiği üzerinde durmuş; tahrim mi, kerahat mi ifade ettiklerini belirlemeye çalışmıştır.
- Gümüşhânevî, hadis yorumlarında çeşitli vecihler üzerinde durmuştur. Yani birden fazla yoruma değinmiştir. Bu durum hadisleri anlamada bir zenginlik sağladığı için dikkate değerdir.
i. Belki de en önemli hususlardan biri de hadisler arasındaki ihtilaflara dikkat çekilmesidir. Gümüşhânevî, incelediği hadis bir başka hadisle çelişiyorsa buna temas etmiştir. Bu yönüyle, yani ihtilafu'l-hadis açısından eser önemli bir görünüm arzetmektedir. Bunun yanında nadir de olsa hadisin ayetle tearuzuna da işaret etmiş ve çözüm yollarını göstermiştir.
j. Gümüşhânevî, esere esas aldığı hadislerin sebeb-i vurûdları varsa onlara da muhakkak temas etmiştir. Dolayısıyla eser sebeb-i vurûdları görme açısından da önemli bir kaynak hüviyetindedir.
k. Gümüşhânevî, esas aldığı ve kaynaklarına rumuzlarla atıf yaptığı hadisin -varsa- farklı kaynak ve tariklerine de dikkat çekmiştir. Özellikle başka kaynaklarda lafız farklılığı varsa onları kaydetmiştir.
I. Eserin bir diğer özelliği hadisler nakledildikten sonra "şahitleri vardır" şeklinde bir ifadenin kullanılmasıdır. Bu durum, hadislerin takviyesi açısından önemlidir. Ancak bu ifadeyle yetinilmiş, şahidlerin kim olduğu zikredilmemeştir. Bu metot Tirmizî'ninkine benzemektedir. Fakat bir farkla: Tirmizî, birkaç hadis naklettikten sonra "bu konuda şu sahabilerden de hadis nakledilmiştir" diyerek vakıf olduğu isnadları en azından sahabi adını vermek suretiyle kaydetmeştir. Gümüşhânevî ise "şahidleri vardır" demekle yetinir.
m. Yine önemli hususiyetlerden biri de hadislerde geçen hususun hikmet ve sebepleri üzerinde durmasıdır. Bu durum yorumlara ayrı bir orjinallik katmaktadır. Eserde böyle bir özelliğin bulunmasında Gümüşhanevî'nin sufî yapısını gözardı etmemek gerekir. Zira tarihe baktığımızda özellikle sufî olup hadisle ilgilenen alimlerde hadislerin sbep ve hikmetlerine dikkat çekildiğini görmekteyiz. Hakîm et-Tirmizî bunlann en önemlileri arasında yer almaktadır.
n. Eserde çok fazla dilsel tahlil bulunmaktadır. Mütercimin dediği gibi bunlar tercüme edilmemiştir.
- Hadis kitapları dışında eserde atıf yapılan alimlere gelince bunlan şu şekilde sıralayabiliriz: Münavî, Tîbî, Kadî Iyaz, Beğavî, Ragıp (el-lsfehanî), ibn Arabî, Ibn Hacer, Zamahşerî, Gazalî, Heysemî, Ibnu'l-Cevzî, Zehebî, Dârakutnî, Hattabî, İbnu't-Tîn, Ibn Teymiye, Kurtubî, Maverdî, Ibn Vadda' ve Ibn Ebi Hamza.
Elinizdeki bu eserin ikinci baskısında eser baştan sona gözden geçirilmiş ve tashihlerde bulunulmuştur. Bu çerçevede yapılanlan şu şekilde özetleyebiliriz:
- Eser imla ve yazım yanlışları açısından gözden geçirilmiştir.
- Hadislerin tercümeleri kontrol edilmiştir. Hadislerin tercümesinde mütercimin başarılı olduğunu söylemek mümkündür. Nadir olarak bazı düzeltmelerde bulunulmuştur.
- Gümüşhânevî, rumuzlarla hadis kaynaklarına işaret etmiştir, ancak hadislerin bu kaynaklardaki yerleri belli değildir. Biz tüm hadislerin kaynaklardaki yerlerini tespit ettik. Tespit edemediğimiz bazı hadisler için de Suyutî'yi kaynak gösterdik. Suyutî dahil hiçbir yerde bulamadığımız hadisler beş tanedir. Ayrıca Gümüşhânevî, şerhe esas aldığı hadisin dışında başka hadisler de nakletmiştir. Hepsini olmasa da ulaşabildiğimiz kadarıyla bunların kaynakla-nnı da tespit ettik.
- Şerh bölümü de tercüme açısından kontrol edilmiştir. Nadir de olsa atlanılan yerler tespit edilmiş ve bunlar tercüme edilmiştir. Yine nadir de olsa bazı yanlış tercümeler tashih edilmiştir.
- Tercümede en dikkat çekici nokta teknik, yani hadis usulünü ilgilendiren hususlar olmuştur. Bu konuda metindeki hatalar düzeltildiği gibi bazı hususlara da dipnotlarla dikkat çekilmiştir.
Yavuz KÛKTAŞ
Rize 2014
MUKADDİME
İnsanı ilâhî sanatının göründüğü bir yolcu kılan, onda en yüksek ve en aşağı âlemin hakikatlerini toplayan ve onu yüce isimlerinin ve sıfatlarının göründüğü yer yapan Allah'a hamd olsun.
Salât ve Selâm, Nurların Nûru Habîbi (s.a.v)'in, âlinin ve onun hayırlı eserlerine vâkıf ashabının üzerine olsun.
Garâibu'l-ehâdîs kitabını tamamlayınca -ki, bunun hadîslerinin çoğunluğu Râmûzu'l-ehâdîs kitabından; bazıları ise diğer muteber kitaplardan alınmıştır- Allah'ın yardımı ile kitabın özet olarak şerhine başladım. Bu şerhin, seçkin kimselere faydası olur ümidindeyim. Hadîsleri muteber kitaplardan seçtim. Onların çoğunun kaynağına işaret ettim. Bu kitapta bazı hadîs kâidelerini ve hakîkatlerini açıkladım. Eseri, Letdi/u'î-Hihem ve'l-Mevâiz olarak isimlendirdim.
Bu kitabın yazarı, besmeleden sonra der ki: Bütün hamd ezelden ebede kadar, O Allah'a olsun ki, kâinatı yarattı, yoktan var etti. Yaratırken tek başına idi. Daha önce bu kâinatın benzeri olmamıştır. Nitekim Allah Teâlâ, "Allah mahlûkatı yoktan meydana getirdi, sonra onu iâde edecektir." buyurur. Kâinat ise, dünya ve gökler, arştan yeryüzüne kadar olan şeylerden ibârettir. Allah, evveldir. Allah mahlûkatı icad etti, şekillendirdi, yani eşyayı evvel inşa etti, takdir etti ve daha önce bir benzeri olmaksızın onu yarattı. Yeryüzünü ve semâları da örneksiz olarak yaratmıştın Zira Allah Teâlâ zâtında örneksiz yaratıcıdır. Sıfatlarında da bir benzeri yoktur. Zira "gökleri ve yeri (örneksiz) yarattı." buyurmuştur.
Şeriatları mükellefiyetin sebebi olarak vaz'etti, yani şeriat koydu. Kitap indirdi ve kullan için rahmet olarak elçiler gönderdi. Zira O, kullanna merhametli olup, bu sayılanları mükellef veya tekliflerin sebebi kıldı. Elçisini gönderdi ki, o da Peygamberlerin sonuncusudur. Hidâyetle geldi. Kur'an'la geldi. Değişmez, sabit, değiştirilemez, bozulmaz ve hükmü kaldırılamaz olan hak din ile geldi. Böylece bu din, bütün dinlere gâlip gelsin, hangi Peygamber ve hangi kitap olursa olsun, İslâm dışındaki geçmiş bütün dinlere gâlip olsun diye indirilmiştir. Zira Allah indinde din islam'dır.
Salât ve Selâm, kendisine az sözde çok mana gücü verilen, kesin deliller sahibi Muhammed (s.a.v) üzerine olsun ki; o ümmetine hidâyeti ile, hadîsleri ile ve açık hikmetleri ile yol gösterdi. Yine salât ve selâm onun ashabına olsun.1 Onlarla şeriatın inceliklerine ve açık ikrâm-ı ilâhilerine kavuştuk.
Salât; Allah'tan rahmet, meleklerden tazim ve mü'minlerden duadır. Selâm ise, inen ve gelen her belâdan sâlim olmaktır. Efendimize az sözle çok manalı ifâde kabiliyeti verilmişti. Onun delilleri, Kitabı ve mucizeleridir. O ümmetini, yolu ve davranışı ile irşâd etti. Onun hadîsleri konuşmaları ve nasihatları da açık hikmetler olup, her güzel ve sâlih amele hikmet denir ki, Keşşafta şöyle tarif edilir: Hikmet, öyle bir delildir ki, hak olanı açıklar ve şüpheyi giderir. Bizler sahâbileri sebebi ile hidâyete erdik ve muvaffak olduk.
Bu kitaptaki hadîsleri, -bunlar Peygamberliğin acâibinden ve velâyetin inceliklerinden olup- Nübüvvet-i Muhammediyye'nin nurundan ve hadîsler denizinden topladım. Bu husus kitabın ismine işâret etmektedir. Her ne kadar "acâib" kelimesi "garâib" manasına gelmekte ise de, isim böyle konuldu. Artık anla! İnceliklere gelince, Velâyet-i Ahmediyye'nin kaynağından gelen sözlü ve manevî şeriatlardır.
Hadislerin senetlerini hazfettim. Hadisleri alfabetik olarak sıraladım. Se-ned, hadisin ravilerinden ibarettir. Senede tarik de denmiştir. Sened, muhaddislerin hadis tashih ve taz'ifinde dayandığı unsurdur. Lafzen ve manen latifelerden ibâret olarak; hadislerin sahîh, zayıf, merfû, munkatı ve diğer çeşitlerini belirttim. Her hadîsin sonunda, onu kimin naklettiğini söyledim. Hidâyete ulaştıran sahâbî ravilerini zikrettim.
Ahmed Ziyâûddin Gümüşhânevî
Diğer Özellikler |
Stok Kodu | 9789758907243 |
Marka | Kalem Yayınevi |
Stok Durumu | Var |
9789758907243
Havale / Eft :
Havale İle : 460,75 TL
Kapıda Ödeme :
Kapıda Ödeme ile : 475,00 TL
Tek Çekim :
Kredi Kartı ile : 475,00 TL
Bankalara Göre Taksit Seçenekleri (Kampanyalı taksitler kalın yazıyla belirtilmiştir) :
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
|
Ay |
Taksit Tutarı |
Toplam Tutar |
4 |
134,19 TL |
536,75 TL |
Hadisler Deryasında Saklı İnciler Kalem Yay isimli ürün ile alakalı tarafınıza teklif verebilmemiz için aşağıdaki formu eksiksiz olarak doldurunuz. Bilgilerinizin bize ulaşmasının ardından en kısa sürede teklifimizi tarafınıza ileteceğiz.