Kitap Yeni Lugat
Yazar Abdullah Yeğin
Yayınevi Envar Neşriyat
Kağıt - Cilt Sarı Şamua kağıt - Lüks bez cilt
Sayfa - Ebat 1.121 sayfa - 15x20 cm
Yayın Yılı 27.665 Kelime, 9.350 kelime ilaveli, Genişletilmiş baskı
Hizmet Vakfı Yayınları, Abdullah Yeğin tarafından yazılan Yeni Lugat adlı kitabı incelemektesiniz.
Osmanlıca Türkçe Yeni Lugat kitabı hakkında yorumları oku yup kitabın konusu, özeti, fiyatı, satışı hakkında bilgiyi geniş bir şekilde edinebilirsiniz.
Yaratan Rabbinin adıyla oku . O, insanı " alak " dan yarattı. Oku, Senin Rabbin en cömert olandır. Alak 1-2
Bismillahirrahmanirrahim
Beşeriyetin, bu âlemdeki tekâmülü gibi, âhirete ait mazhariyetleri kazanabilmesi uğruna hizmet meydanında olduğuna inanıyoruz Cenab-ı Hakk’ın rahmeti bizlere bahşettiği vazifelerin kıymetini anlayabilmek; emirlerini rızasına uygun şekilde tatbik edebilmek; O'nun nümune-i imtisal olan en şerefli, en bahtiyar, en sâdık kullarına benzeyebilmek; rızasını kazanabilmek için Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselam vasıtasıyla bütün insanlığa gönderdiği kelâmından istifade zaruretine kaniiz.
En mükemmel medeniyeti ve en şerefli insanlığı öğreten O'nun Kelâm-ı Kadîm'inin, ondört asırdanberi
"her asırda milyonlarca kimsenin hem nefislerinde, hem kalelerinde, hem ruhlarında, hem akıllarında, hem hayat-ı şahsiyyelerinde, hem hayat-ı ictimaiyelerinde, hem hayat-ı siyasiyelerinde en büyük inkılâbı yapmış, her dakika altıbin altıyüz altmış altı âyeti kemal-i ihtiramla, hiç olmazsa yüz milyondan ziyade insanın dilleriyle okunduğunu; onları terbiye, nefislerini tezkiye ve kalblerini tasfiye ettiğini; ruhlara inkişaf ve terakki; akıllara istikamet ve nur; hayata hayat ve saadet verdiğini" görüyoruz, anlıyoruz. Elbette böyle misli gelmeyen, nazîri bulunmayan ve mu'cize olan Kur'an-ı Hakîm beşeriyetin dillerine de te'sir edecek, ifade ve edebiyatlarını zenginleştirecek; ona inanıp bağlananları aynı kelâm ve kelimelerle tedris ve tezyîn edecektir. Ve öyle de olmuştur!
Adetlerinde mutaassıb ve en bedevî kavimleri, ibtidâî cemiyetleri medeniyet üstadı haline getiren o kelâm ve âyetleri, kelimeleri, şüphesiz ona inanan ve bağlanan herkes sevmiş, dinlemiş, okumuş ve öğrenmiş Müsbet düşünen bir kimse, ister istemez, kâinatın en yüksek sadası halinde herkesin dikkatini çeken bu en meşhur, en nâfiz, en veciz, en bedi' hitabın hakikatlerini ve mânasını ve ona niçin
Kelâmullah denildiğini ve aksini iddia edenlerin yanlışlarını görmesini ve göstermesini isteyecek, ebedî saadet müjdesini veren Kur'an-ı Hakîm, en ziyâde kendisini alâkadar edecek; O'nun hakikatlerini öğrenmek, aklı olanın en büyük mes'elesi olacaktır ve olmalıdır. Kur'an-ı Hakîm'in feyzi sayesinde dil ve edebiyatları gelişen, birbirleriyle anlaşıp kaynaşan bütün kavim ve kabileler, kısa bir zamanda en faziletli bir millet haline geldiler.
Kur'an-ı Kerîm'in İlâhî hakikatleri, beşeri, ebedî saadete, huzura sevkeden emir ve nehiyleri, her düşünen ferd ve cemiyeti te'sir altına alıyordu. İtikadın ve ma'şerî vicdanın sevgi ve kabulü ile benimsenen dini tâbirler, öz dilleri haline geliyordu. Birbirlerine evvelce yabancı ve düşman iken, İslâmiyetin verdiği nur ve şuur ile yekvücud olan milyonlarca insan, kolayca anlaşabiliyordu. Çünkü mukaddes kitabları bir, yazıları bir, ibadet dilleri bir, gayeleri birdi; kalbleri aynı heyecan ve nişlerle çarpıyordu. Kur'an-ı Kerîm'den ilham alınarak yazılan eserler, kitap ve hitaplar her kavim ve kabilece seviliyor, anlaşılıyordu. Bütün dinî ibareleri anlamasalar dahi, manevî feyzi onlara huzur veriyordu. Allah rızası yoluna öğrenmeği ibadet bildiklerinden Kur'an ve iman hakikatlerini talim, en sevdikleri bir iş ve herkesin en mühim vazifesi idi; bu en büyük bir mazhariyeti, İslâmiyet milliyeti onları bir vücud haline getirdiği gibi, düşmanları karşısında daima uyanık bulunduruyordu. Yabancı fikirlerin te'siri altında kalmadan, Cenab-ı Hakk'ın Kelâmını O'nun ebedî saadet ve adalet müjdesini bütün cihana duyurmayı en şerefli bir vazife biliyorlardı.
Cihad onlar için şehidlik veya gazilik rütbesini kazandıran en büyük İlâhî lütuflardandı. Bu safhada onlar daima galibdiler; yenilmiyorlardı. Gerçi sonradan hile ve desise yolu ile düşman maddeten galibiyet te'min etmişti; fakat dinde ve fazilette üstün gelememişti; yine mağluptu.
İşte bu azîm mazhariyetlerledir ki, bin seneden beri Kur'an'ın bayraktarı olarak tarihte müstesna bir mevki işgal etmiştik. Batıl dinleri gittikçe sönen ecnebiler, en az bin yıldan beri İslâm âlemine ve bilhassa asîl milletimize düşman kesildiler. İslâmî rabıtayı kaldırmak, yani Kur'an-ı Kerim'den milleti soğutmak için her türlü desise ve plana tevessül ettiler.
Yeni nesli ona yabancı kılabilmek için dilimizi de tağyir ederek, bir takım uydurma kelimeler ihdas ettiler. Sinsi ve dessas Avrupa kâselislerinin faaliyetleri neticesinde öyle bir hale geldik ki, yeni nesil babasının, dedesinin konuşmasını anlamıyor ve en lüzumlu İslâmî bilgilerden mahrum kalıyordu. İslâmî esaslara tamamen lâkayd, dinî hasletlerden uzaklaştırılmış; kalbsiz ve ruhsuz, sadece madde ve menfaat zebunu haline getirilen bu yeni nesil, millet için bir tefrika unsuru olmuştu. Lâkin tahkikî iman sahibi ve ihlas kahramanı uyanık İslâm âlimleri durmuyorlardı. Milletin tenevvürü için her zorluğa göğüs gererek çalışıyorlardı. Nihayet Kur'an ve iman hakikatlerine istinad eden yepyeni bir hareket başladı. Artık milletçe İslâmiyete, tahkiki imana dönüş bir zaruret olarak karşımıza çıkıyordu.
İşte bugün imandaki inkişaf semeresini vererek, memleketimizde ve İslâm âleminde herkese kendisini hissettirmektedir. Bu serapa tahkikî iman hamlesinin enerji menbaı olan, İslâmî şuuru işleyen, iman hakikatlerini dile getiren misilsiz, çok kıymetli eserler Kur'an-ı Hakîm'den fışkırmıştır ki, bu eserler Kelâmullah'ın mu'cize olan feyz ve bereketi ile bu asır insanlarına rahmet-i İlahiyeden ihsan edilmiştir.
İslâmî ta'bir ve ifadelerden bizi ayırma gayretlerine mukabil, İslâmın kurtarıcı vasfı ve ulvî hakikatleri zuhur etmiş ve kuvvetin Hak'da olduğu, terâkki ve tekamülün -körü körüne garb hayranlığı değil- ancak ondan tekrar kuvvet almak ve tenevvür etmekle imkan dahiline gireceği hususu Büyük Milletimizce idrak edilmeğe başlamıştır. Artık islâmî hakikatlerden hız ve istikamet almağa müstenid ma'nevî kalkınma hareketi inşaallah daima ilerleyecektir. İlahiyat Fakülteleri, İlahiyat Meslek Yüksek Okulları, İmam Hatip Liseleri, Kur'an Dershaneleri birer menba-ı Nur-u Kur'an olarak yeni bir imanlı nesil yetiştirmektedir.
Kur'an ve iman hakikatleri ile tenevvür etmek isteyen genç neslimize, bu eserimizle faydalı olmak emelindeyiz. Cenab-ı Hakk'ın lütfü ile muvaffak olabilirsek, Rabbimize hadsiz hamd ü senalar ederiz.
Bu
lügatin ilk baskısında yardımlarını esirgemeyen merhum fedakâr, iffet ve ahlak timsali Zübeyir Gündüzalp'ın ebedi saadet bulmasını, sıddîkler ve şehidlerle beraber olmasını Rahmet-i İlahiyeden niyaz ederim. Gene ilk baskısında emeği geçen Muhterem Müderris Sadreddin Yüksel'e ve Rüşdü Tafral'a iman ve Kur'an hizmetinde hâlisen muvaffak olmalarını temenni eder, bu ikinci baskısı için de aynı şekilde emeği geçenlere teşekkürlerimi bildiririm.
Abdullah YEĞİN
YENİ LÜGAT GENİŞLETME ÇALIŞMALARININ TAKDİMİ
Yeni Lugat'ın genişletilmesi ve yeniden düzenlenmesi hususunda birkaç hatırlatma:
Uzun süredir Yeni Lugat'tan istifade eden ve devamlı kullanan okuyucularımız bazı kelimeleri bulamadıklarını, bazılarının da mana ve meali muhtasar olduğu ve nurlu eserlerde geçen kelimelerin tamamını ihtiva etmesi zaruretini beyan etmeleri ile genişletme ve yenileme faaliyetine başlandı.
Yapılan çalışmada öncelik verilen hususları şu şekilde sıralayabiliriz:
1. İman ve itikad sarayını imar ve tecdit eden nurlu eserlerin içinde geçen her türlü kelimeyi ihtiva etmesini temine gayret edildi.
2. Asıl kelimelerin harfleri büyük, türeyen kelimelerin harfleri küçük olarak kullanıldı.
3. Terkib-i farisiler terkibin birinci kelimesine göre tertib edilmiştir. Mesela: (EZDÂD) kelimesinin terkiplerinden olan (cem'-i ezdâd) CEM' kelimesinin altına alındı.
4. Kelimenin Latin alfabesi ile imlası, arama ve bulma kolaylığı için başa alındı.
5. Kelimelerin manaları tekrar gözden geçirilmiş, bazı kelimelere yeni manalar eklendi.
6. Şahıs, mekan ve tarihi özel isimler tamamıyla alınmaya çalışıldı.
7. Kelimelerin manalarının izahları ve kullanma yerlerinin tam anlaşılması için, ilgili eserlerden yapılan iktibaslar çoğaltıldı.
TAKDİM
Halen lise ve fakültelerimizde "Osmanlıca" ismi verilen dilin bilinmesini icab ettiren çeşitli dersler bulunmaktadır. Liselerde Divan, Tanzimat, Servet-i Fünûn, Fecr-i Âti Edebiyatı, imam Hatip Liselerinde, Edebiyat Fakülteleri Arapça ve Farsça Bölümlerinde, ilahiyat Fakültelerinde ve ilahiyat Meslek Yüksek Okullarında ise Arap Edebiyatı, Tefsir, Hadis vs. okutulmaktadır. Bu derslerde zarurî olarak kullanılan kelime ve tabirler, ya sadece Arapça tabirler ya da Arapça veya Farsça olmakla birlikte, günlük yazı, hatta konuşma dilimizde kullandığımız kelimelerdir. Binaenaleyh bu kelime ve tabirlerin kullanılması ne kadar zarurî ise, bunların bilinmesi de o derece kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Çünkü bir ilmi tahsil etmek, onun icaplarına riayetle mümkündür.
Bu sebeple "Osmanlıca" diye bilinen ve adlandırılan bu kelimeleri öğrenmek, ilim tahsil eden talebeler yanında, edebiyat ve islâmî ilimler ile meşgul olan vatandaşlar için de lazımdır. Bu suretle o kimse, edebiyat zevkini tatmin edecek, İslâmî ilimlerden birini, yazılı bir metinden okuyup anlayacak, kültürünü zenginleştirecektir.
Eski metinlerin zaman zaman mutlaka kullanılması icap ettiği hukuk tatbikatımız için de, bu dili anlamak zaruret haline gelmiştir.
Gerek talebelerimiz ve gerekse kültürünü arttırmak isteyen halkımızın bu ihtiyacını gidermek bir borçtur. Bu borç, memlekete hizmet etmek isteyen herkes için mevzubahistir.
Yoksa ilim ve kültür hayatımızın mazisini silmeye çalışmak, mazi ile bugünün insanları arasındaki alakayı kesmek demek olan
"Dilde Özleştirme" veya
"Arı Türkçecilik" iddiaları kültüre hizmet sayılmaz; tersine, kültür hayatımızı imha etmektir. Konuşma dilimizde çocuğun babasını ve hatta öğretmenini anlayamamasına ait misaller çoğalmış, fıkra ve nüktelerin mevzuu haline gelmiştir.
Bu hizmeti, memleketimizde bazı gayretli insanlar ifa etmektedirler. Şimdiye kadar sayısı az olmakla beraber, birkaç
"OsmanlıcaTürkçe Lügat" neşredilmiştir. Bunların ifa ettikleri hizmeti burada belirtmek kadirşinaslık olur.
Ancak belirtilmesi icab eden iki nokta vardır:
Birincisi: gerek eski harfler ve gerekse yeni harfler ile basılmış olan bu lugatlarda, bazan bir kelimenin manası aynı şekilde, aynı kelimelerle yer almaktadır. Devamlı olarak manaları aktarma yoluyla alınan kelimeleri ihtiva eden bu lugatlar, bu kelimeler bakımından bazan eksik, bazan da hatalı olmaktadırlar. Bu suretle eksiklik ve yanlışlık tevali etmektedir. Bunun önüne geçmek için, bir kelimenin karşılığını verirken, şüpheci bir zihniyetle hareket etmek icab eder.
İkinci olarak, dinî muhtevalı kelimeler, eksik veya hatalı olarak verilmektedir. Dinî bir kelimenin o din içindeki muayyen bir manası vardır. Yani o kelime o dinin alakalı ilmi tarafından bir manaya kavuşturulmuştur. Bu kelime, o din içinde hangi ilim dalına giriyorsa, o kelime için, bu ilim dalının erbabı tarafından verilen mana esas alınmalıdır. Yoksa o kelime sadece lügavî (etimolojik) manasıyla verilemez.
Dinî kelimeler mevzuunda belirtilmesi icap eden bir diğer nokta da şudur: Bazı lugatlar, muayyen dinî muhtevası olan bir kelimeyi, bu manadan mahrum olarak vermeleri yanında, o kelimenin manası ile istihfaf edici bir izahat da ilave etmektedirler. Mesela: vahiy kelimesi izah edilirken
"Allah tarafından gönderildiği veya indirildiği iddia edilen..." veya melâike kelimesinin karşılığı verilirken
"Var olduğu kabul veya iddia edilen..." ilâahir şeklinde cümleler görülmektedir. Halbuki lugatlar objektifliğin numunesi olması icab eden ilmi faaliyetlerdir.
Dinî kelimeler mevzuunda bir başka husus da şudur: Bazan, dinî muhtevası olan bir kelime veya tabir, ancak tarif ve izahla anlaşılır. Bu izah verilmezse, o kelime veya tabirin manasına nüfuz edilemez. Hatta bu hususta icap ediyorsa, âyetlerden misaller bile vermek mümkün ve lâzımdır. Bu nokta da maalesef çok defa ihmal edilmektedir.
Elinizdeki bu lügat, yukarıdan beri arzetmek istediğim hususiyetleri hâiz olan bir çalışma mahsulü olup, bir hizmet ifa etmektedir. Bu sebeple, istifadeli ve kullanışlı bir lügat hüviyetini haizdir.
Lugatta ayrıca, çeşitli ilim ve edebiyat dilinde ismi geçen ve mevkii bulunan meşhurların biyografileri verilmiştir. Bu hususta da sağlam kaynaklara dayandırılarak bilgi vermek yolu seçilmiştir.
Senelerden beri yabancı dil öğrenmek ve bunu kullanmak durumunda olduğumdan, kendimi, dil mevzuunda bu kadarcık olsun yazmağa salahiyetli kabul ettim. Menşe kültürümüzü bilenlerin sustuğu, dilcilerimizin de yazmadığı bir zamanda bu lügati hazırlamak her halde bir hizmettir; onun hususiyetlerini belirtmek de bir borçtur.
İlerideki baskılarında daha da yenilikler yapılması temennisi ile lügati hazırlayanı tebrik eder ve ondan istifade edeceklere feyizler dilerim.
Prof. Dr. Servet ARMAĞAN
LÜGATİN BAZI HUSUSİYETLERİ
1-Bu lugatta; daha ziyade dinî tabirler ve ıstılahlar üzerinde durulmuştur. Kelimelerin örfî, lugavî, ıstılahî manaları ele alınmış ve azamî ölçüde izah edilmeğe çalışılmıştır. Bütün bu ameliyelerde biz Türkçeyi bidayetten beri geçirmiş olduğu merhalelere rağmen, bir küll halinde kabul ettiğimiz için mümkün olduğu kadar kelime ve tabirlerin hâl-i hazırda kullanılan Türkçe ile mana şümulleri üzerinde durulmuş ve ayrıca îcab-ı hâle göre kelime'nin müteradifleri de zikredilmiştir.
2-Kelime ve tabirlerin bütün mana veçheleri ile karşılıkları kaydedilirken geniş istifadeye zemin hazırlaması bakımından, iman ve itikad sahasında te'lif edilmiş kıymetli dinî eserlerden iktibaslar yapılmıştır.
3-İcab eden yerlerde kelimelere taalluk eden ansiklopedik manalar kaydedilmiştir. (Adalet, Ashab, Sırat-ı Müstakim) tabirlerinde olduğu gibi..
4-Aslı Arapça veyahut Farsça olan kelimelerin, cümledeki kullanılış şekillerini izah için gramere dair bilgiler de verilmiştir.
5-Her kelimenin izahlarının baş tarafında Kur'ânî hat ile yazılışı gösterilerek harf benzerliği olan kelimeler arasındaki iltibasa meydan verilmemiştir. Mesela; HALİK kelimesi yeni yazı ile bir şekilde yazıldığı halde Kur'an hattı ile üç tarzda yazılmaktadır. Manaları ise; birbirinden tamamen farklıdır, birbirine muhaliftir. Lugatta buna benzer çok misallerini göreceksiniz.
6-
Madde başı kelimelerinden sonra o kelimenin başka şekilde okunuşu ve yazılışına rastlanmışsa, parantez içerisinde gösterilmiştir
7-Müzekker şekli yazılan isim veya kelimelerin bazan müennes harfleri de hemen kelimeden sonra parantez içerisinde yazılmıştır. AKIL(E) gibi.
8-Kelimelerin lugavî ve ıstılahî manaları yanında, mecazî vesair ilim şubelerine ait manalara da mümkün olduğu kadar ehemmiyet verilmiştir. Mesela: Tıbba dair (Tıb.), Edebiyata ait (Edb.), Mantık (Man.) kısaltmaları olduğu gibi, kelimelerin ayrı ayrı sahalardaki manaları da ihmal edilmemiştir.
9-
İmlâ ve noktalamalarda umumiyetle kabul edilen işaretler kullanılmıştır. Hususi isimler veya kelime kökleri eklerinden ayrılırken de aynı işaret vardır. Cenab-ı Hak'dan, Veli'den, Hasan'dan... gibi. Bununla beraber bazı kısaltma ve ayırmalarda bu Lugatta nokta kullanılmıştır.
Ganî kelimesinin cem'i (Ganî. C). Yahut;
Gufran kelimesinden: (Gufran.dan) şeklinde yazılmıştır.
10-Bu lugatta geçen kelimelerin ekserisi Arabça olduğu için, Arabça olduklarını gösteren bir işaret ayrıca konulmamıştır. Diğer dillerden gelen kelimelerde hangi dilden olduğunu gösterir bir rumuz mevcuttur. Mesela:
(f. = Farsça),
(Fr. = Fransızca), (lat. = Latince) gibi...
KISACA LÜZUMLU BİLGİLER
Aslı Arabça veya Farsça kelimelerin kökleri bilindikten sonra, ondan inşikak etmiş veya ek almış başka kelime ve tabirleri anlayabilmek için, lüzumlu birkaç hususu öğrenmek çok kolaylık verebilir. Esasen Arabça tahsili olanlar bir kelimeyi daha kolay anlayabilirler. Herkesin faydalanabilmesi mülâhazası ile bu lugatta
kelime kökünden ayrılan veya
kelimeye ek olan, ekseri edat ve harfler ayrı ayrı harf sırası ile gösterilmiştir. Lugatta bulamadığınız terkibli veya ek almış bir kelimeyi veya
müfred kelimenin cemi halini bilmeniz için aşağıdaki lüzumlu bilgileri veriyoruz:
Farsça veya Arabça terkibli ifadeler birbirinden farklı surette yazılmaktadır. Hususan dinî tabirlerde bunlara çok rastlanıyor. Farsça sıfat veya izafet terkiblerinde iki kelime birbirinden -i, -ı, -u, -ü, -yi, -yu, -yü gibi harflerle ayrıldığını görüyoruz. Kitab-ı Mübin, Hüsn-ü Hulk, Ağniya-yı şâkirin terkiblerinde olduğu gibi. Aynı terkiblerin Arapçalarını söyleyecek olursak şu şekli gösteriyorlar. El Kitab-ül Mübin, El Hüsn-ül Hulk, El Ağniya-üş şâkirûn. Çünkü Arabçada böyle terkiblerde ekseri harf-i ta'rif bulunuyor. (Huruf-ul kameriye, Huruf-uş şemsiyye bahislerini, Lâm-ı ta'rif ve Lâm-ı istiğrak maddelerini okuyunuz.) (
Yeni Lugat Fihristli, Abdullah Yeğin, Hizmet Vakfı Yayınları, osmanlıca lugat, risale nur için lugat, hizmet yayınları lugat, abdullah yeğin lugat, hizmet neşriyat lugat )
YENİ LÜGAT HAZIRLANIRKEN İSTİFADE EDİLEN BİR KISIM ESERLERİN LİSTESİ
Ahter-i Kebir
Barla Lahikası
Büyük Felsefe Lügati
Büyük İslam İlmihali
Büyük Osmanlı Lügati
Edebiyat Lügati
Edebiyat ve Tenkid Sözlüğü
El Muhtar min-Sıhah-ıl Lügat
El Müncid Fi-I Lugat-il Edeb ve-l Ulum
El-Râid Dâr-ül İlim Limelâyin
Emirdağ Lahikası
Gencine-i Güftar
Gençlik Rehberi
Hak Dini Kur'an Dili Elmalılı Tefsiri
Hukuk-u İslâmiye ve Istılahat-ı Fıkhiye Kamusu
Hutbe-i Şamiye
İşârât-ül İ'câz fi Mezann-il İ'caz
Kamus-u Türkî
Kamus Tercemesi
Kamus-u Osmanî
Kastamonu Lahikası Kelimat-ül Kur'an Tefsir ve Beyan Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hülefa
Lem'alar Mecmuası
Arapça - Türkçe Lügat 1302
Envar Neşriyat, istanbul 2004
Cumhuriyet Matbaası, istanbul 1954
Gün Matbaası, istanbul 1959
Ekicigil Matbaası, İstanbul 1958
Aydınlık Basımevi, İstanbul 1937
İstanbul 1954
İstikamet Matbaası, Kahire 1934
Beyrut 1965
Beyrut
Envar Neşriyat, istanbul 2004
(Ferheng-i Ziya) Farsça-Türkçe, Maarif Matbaası 1954
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Diyanet İşleri Neşriyatı, 1936
(Altı Cild) İstanbul Üniversitesi Yayınlarından Nu:402,1955
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
ikdam Matbaası, istanbul 1959
Bahriye Matbaası, istanbul 1304
Mahmud Bey Matbaası, İstanbul 1303
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Dâr-ül Kitab-il Arabî, Mısır 1957
istanbul Bedir Yayınevi, 1966
Envar Neşriyat, istanbul 2004
Lugaî-i Nâcî
Lugat-i Remzî
Mektubat Mecmuası
Mesâil-i İlm-i Kelam ve Akaid
Mesnevi-i Nuriye
Muhakemat-ı Bediüzzaman
Mükemmel Osmanlı Lügati
Münazarat-ı Bediüzzaman
Ni'met-ül İslam
Nurun İlk Kapısı
Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü
Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat
Riyaz-üs Salihîn
Sahih-i Buhari Muhtasarı
Asır Matbaası, istanbul
İstanbul 1305
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Ehl-i İslam Ankara, Doğuş Matbaası 1951
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Der Saadet
Envar Neşriyat, istanbul 2004
Yeni Matbaa, İstanbul 1
955
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Milli Eğitim Basımevi 1946-1958
Doğuş Matbaası, Ankara 1925
Diyanet işleri Yayınları, 1964
Sikke-i Tasdik-i Gaybî
Sözler Mecmuası
Sünûhât Tulûât İşârât
Şualar Mecmuası
Tarihçe-i Hayat
Tecvid İlmi ve Kur'an-ı Kerim Okuma
Kaideleri
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1957
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Envar Neşriyat, istanbul 2004
Envar Neşriyat, istanbul 2004
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Envar Neşriyat, İstanbul 2004
Doğuş Matbaası, Ankara 1963
Hizmet Vakfı Yayınları, Abdullah Yeğin tarafından yazılan Yeni Lugat kitabı nı incele diniz.